Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 28 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Watson: Asker cepheyi bekler

Avrupa Parlamentosu Liberal Grup Başkanı Graham Watson, sivil-asker ilişkisinin nasıl olması gerektiği ile ilgili olarak, “Bence ordu politikaya karışmamalı” dedi. Burada çok zor bir denge olduğuna işaret eden Watson, Batı Avrupa’da ordunun savaş ve insanî felâketler için hazır beklediğini, sosyal düzenin temininin emniyet kuvvetlerince sağlandığını anlattı. Watson, “Ümit ediyorum ki Türkiye de aynı yönde ilerleyecektir” dedi.

Avrupa Parlamentosu Liberal Grup Başkanı Graham Watson, ordunun politikaya karışmaması gerektiğini belirtti

Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) üyeleriyle bir araya gelen Watson, Avrupa Birliği (AB) sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, üyelerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı. Watson, konuşmasında Türkiye-AB ilişkilerine değinirken, Truman Capote’nin optimist ve pesimistlerle ilgili görüşlerine yer vererek, iyimserlerin önlerinde çok geniş fırsatlar yelpazesi bulunduğunu gördüklerini, kötümserlerin ise kültürel engeller ve siyasî gönülsüzlüğü ön plana çıkarttıklarını söyledi.

‘’Bütün bunlar AB üyeliğine giden kapının kapalı kalmasına sebep olacak’’ diyen Watson, Türk hükümetinin elinden geleni yapacağı yönündeki görüşünü dile getirdi. Watson, Finlandiya dönem başkanının Almanya’nın aksine Türkiye’nin üyeliğini desteklediğini, kendisinin de Avrupa Komisyonu Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn’in getireceği çözüme destek verdiğini ifade ederek, ‘’Ne olursa olsun, çözüm önerilerini serin kanlı düşünmeliyiz. Fırtınayı sağ salim atlatmalıyız’’ dedi.

İngiltere’nin üyelik için 10 yıl beklediğini, iki kez Fransa’dan ‘’hayır’’ oyu aldığını hatırlatan Watson, bazı AB devletlerinin Türkiye’nin önündeki çıtayı devamlı yükseltmesine rağmen, güven tesis etmenin önemine dikkat çekti. Graham Watson, ‘’Kamuoyunun önündeki engelleri, hem Türkiye’de hem Avrupa’da yenmeliyiz. Türkiye’nin üyeliği ve genişleme aleyhine gelişen ortamla mücadele etmeliyiz’’ diye konuştu.

“REFORMLAR SÜRMELİ’’

Watson, Victor Hugo’nun ‘’Bir gün muharebe alanları pazar olacak, insan ruhu ideallere açık olacak’’ sözünü hatırlatarak, ticaretin barış ve iyi niyet için bir kaldıraç olabileceğini dile getirdi. Türkiye’nin tek pazara üye olmasının sadece ekonomileri değil vatandaşları, kültürleri ve uygarlıkları da birbirine yaklaştıracağına işaret eden Watson, reformlar sürdürülmesi gerektiğini aktardı. Watson, Türkiye’nin bu sayede, daha fazla yabancı yatırım çekebileceğini ve bir yatırım merkezi olabileceğini belirterek, üyeliğin daha fazla iş fırsatı ve daha fazla istihdam sunması gerektiğini söyledi.

Fransa ulusal meclisinden geçen yasa teklifine ilişkin bir soru üzerine de Watson, “Fransızlar, çok çılgınca bir şey yaptılar bu tip bir tasarıyı onaylamakla... Bugünün dünyasında bu tip bir yasa tamamen saçmadır. Bence zaten yasalaşmayacak. Yasalaşırsa da çok pişman olacaklar”dedi.

Watson, Kıbrıs konusuna değinirken de iki toplum arasında gerçekleşen gelişmelerin iş ve ticaret sayesinde olduğunu belirterek, çok zor bir durumla karşı karşıya olunduğunu kaydetti. Kıbrıs’a, İsrail-Filistin sorunundan daha fazla vakit ayırılmasının daha iyi olacağını dile getiren Watson, ortak bir noktada çözüm bulunacağını ümit ettiğini söyledi. Watson, ‘’Aksi takdirde Kıbrıs halkına umut getirme dalgası azalacaktır. İnsanlar kendi geleneksel kabuklarına çekilecektir ve çok yazık olacaktır’’ dedi.

Graham Watson, Türkiye’nin AB’den uzaklaşmasının Avrupa’da bir tedirginlik doğrup doğurmayacağı, AB’nin Türkiye’siz bir B planı bulunup bulunmadığının sorulması üzerine de ‘’Bence AB’nin böyle bir B planı yok. Eğer AB bugüne kadar ulaştığı başarıyı devam ettirmek istiyorsa genişlemeye devam etmeli ve kriterlere uyan ülkeleri bünyesine almalıdır’’ karşılığını verdi.

Graham Watson, bugüne kadar AB’nin ilerlemesinin AB Komisyonunun veya üye ülke hükümetlerinin teşvikiyle gerçekleştiğini anlatarak, bir ‘’Avrupa sokağı’’ oluşturmak gerektiğini vurguladı. Watson, sivil-asker ilişkisinin nasıl olması gerektiğine ilişkin bir soruya da ‘’Bence ordu politikaya karışmamalı’’ şeklinde cevap verdi. Burada çok zor bir denge olduğuna işaret eden Watson, Batı Avrupa’da ordunun savaş ve insani felaketler için hazır beklediğini, sosyal düzenin temininin emniyet kuvvetlerince sağlandığını anlattı. Watson, ‘’Ümit ediyorum ki Türkiye de aynı yönde ilerleyecektir. 15 yıldır ordu, Türkiye’de çok sorumlu davrandı, umarım böyle de devam eder’’ dedi.

/ İSTANBUL

28.10.2006


 

Türkiye üyelik için kararlı

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Başkanı Rene Van Der Linden, AB’nin, Türkiye’nin tam üyeliği için siyasal taahhütte bulunduğunu, hükümetin de bu konuda elinden geleni yaptığını bildirdi. Türk hükümetinin, AB yolunda kararlılığını ortaya koyduğuna dikkati çeken Van Der Linden, ‘’Hükümet, Avrupa halklarının kuşkularını birer birer giderdi. Ben de kişisel olarak Türkiye’den desteğimi hiç esirgemeyeceğim’’ diye konuştu.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Başkanı Rene Van Der Linden, AB’nin, Türkiye’nin tam üyeliği için siyasal taahhütte bulunduğunu, mevcut hükümetin de bu konuda elinden geleni yaptığını bildirdi.

İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) düzenlediği yemekli toplantıya 25 kişilik ticaret heyetiyle katılan Rene Van Der Linden, burada yaptığı konuşmada, Avrupa Komisyonu açısından en önemli kavramların istikrar, refah ve barış olduğunu söyledi. Bu kavramların yaşama geçirilmesi için insan hakları ve hukukun üstünlüğünün şart olduğunu dile getiren Van Der Linden, yabancı sermayenin de hukukun üstünlüğü olmayan bir ülkeye gitmeyeceğine dikkati çekti. ‘’AB, Türkiye’nin tam üyeliği için siyasal taahhütte bulundu. Mevcut hükümet de elinden geleni yapıyor’’ diyen Van Der Linden, Türkiye’ye eleştirilerin bulunduğunu, ama bunların sükunetle karşılanmasının son derece önemli olduğunu, çünkü yapıcı eleştirilerin her zaman birşeyler kazandıracağını dile getirdi. Türk hükümetinin, AB yolunda kararlılığını ortaya koyduğuna dikkati çeken Van Der Linden, ‘’Hükümet, Avrupa halklarının kuşkularını birer birer giderdi. Ben de kişisel olarak Türkiye’den desteğimi hiç esirgemeyeceğim’’ diye konuştu.

’REFORMLARA DEVAM EDECEĞİZ’’

TBMM AB Uyum Komisyonu Başkanı Yaşar Yakış ise AB üyelik sürecinde hükümetin attığı adımları ve gerçekleştirdiği reformları anlattı. Yakış, ‘’Reformları sadece AB üyeliği için değil, halkımızın daha iyi bir geleceğe sahip olması için gerçekleştiriyoruz. AB süreci bir şekilde sekteye uğrasa da bu reformlara devam edeceğiz. Bu süreçte kanunların geçmesi kadar uygulanması da önemli’’ diye konuştu.

301. MADDE DEĞİŞTİRİLMELİ

AKPM Başkanı Rene van der Linden, Ankara’dan İstanbul’a hareketinden önce düzenlediği basın toplantısında ise, Fransız meclisinin Ermeni yasa tasarısını kabul etmesini eleştirerek, “bunun yanlış bir yol olduğunu” söyledi. Van der Linden, bununla birlikte, Türk hükümetinin de Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesini değiştirmesi gerektiğini söyleyerek, “Ülkenizde de herkes düşüncesini serbestçe söyleyebilmeli” dedi.

/ İSTANBUL

28.10.2006


 

Türkiye özgürlük sıralamasında yerinde saydı

Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün bu yıl 5’incisini yayımladığı Dünya Basın Özgürlüğü Sıralaması’ na göre basın özgürlüğü alanında 2005’e kadar 15 sıra ilerleyerek gelişme gösteren Türkiye, bu yıl yerinde saydı.

Basın özgürlüğü alanındaki durumu ölçen sıralamada geçen yıl 167 ülke içerisinde 98. sırada gösterilen Türkiye, bu yıl 168 ülke içerisinde aynı sırayı Butan ve Fildişi Sahili’yle paylaştı. Kuzey Kore (168), Türkmenistan (167) ve Eritre’nin (166) son sıralardaki yerlerini korurken sıralamada, Fransa (35), ABD (53) ve Japonya gerileme gösterirken, Haiti (87) ve Moritanya (77) geçen yıla göre gelişme gösterdi. Geçen yıl sıralamanın lideri Danimarka, İslâm dünyasının tepkisini çeken İslâm Peygamberi Hz Muhammed (a.s.m.) karikatürlerinin yayımından sonra çizerlere yönelik geliştirilen ağır tehditler sebebiyle 19. sıraya geriledi.

/ PARİS

28.10.2006


 

3 gazeteci daha 301’lik

Gazeteciler Tuncay Özkan, Cüneyt Arcayürek ve Adnan Bulut’un, “Kanal Türk” televizyonunda yayınlanan bir programda “Türk askerini alenen aşağıladıkları” gerekçesiyle üç yıl hapisleri istendi.

Kanal Türk’te yayınlanan “Politika Durağı” adlı programda “Türk askerini aşağıladığı” gerekçesiyle yapımcı Özkan, program müdürü Bulut ve konuk gazeteci Arcayürek hakkında Ceza Yasası’ nın 301. maddesi uyarınca 3 yıla kadar hapis talebiyle dâvâ açıldı. Şişli Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın iddianamesinde Arcayürek’in programdaki şu sözlerine yer verildi:

“TSK’nın kendi tabiriyle biz masaya yumruk vurmayız. Beynimizle konuşuruz, demesinde elbette bir gerçek var. Elbette biz masaya yumruk vur demiyoruz. Ama söylediklerini ve yapılmasını istediklerinin altını çizerek ve sürekli izleyerek yaptı mı? Yapmadı mı? diye kamuoyunu da bilgilendirerek yapsan böyle olmayacaktı. Masaya beynimizi koyduk, ne oldu kalmadı. Beynimizi saymadılar. Saymadılar. Salak.”

/ İSTANBUL

28.10.2006


 

Meclis, içki reklâmlarındaki boşluğu dolduracak

Televizyon ve radyoda yasak olan içki reklâmlarının yazılı basını kapsamaması mevzuat boşluğu olarak değerlendirilirken, Meclis bu açığı kapatmak için girişimde bulunacak. TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Cevdet Erdöl, “mevzuattaki boşluğu hukukî yönden nasıl doldurmak gerekiyorsa o yönde adım atılması gerekir. Değişiklik yapabiliriz” dedi.

Televizyon ve radyoda yasak olan içki reklâmlarının yazılı basını kapsamaması mevzuat boşluğu olarak değerlendirilirken, TBMM bu açığı kapatmak için girişimde bulunacak. TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı ve AKP Trabzon Milletvekili Prof. Dr. Cevdet Erdöl, “mevzuattaki boşluğu hukuki yönden nasıl doldurmak gerekiyorsa o yönde adım atılması gerekir. Değişiklik yapabiliriz” dedi.

Konuyu Yeni Asya’ya değerlendiren Cevdet Erdöl, Avrupa’nın alkolle mücadele ettiğini söyledi. Erdöl, şunları söyledi:

“Geçen ay Sağlık Bakanımız Recep Akdağ ile birlikte Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Asamblesi’nin Kopenhag’taki toplantısına katıldık. Orada dikkatimi çeken bir şey oldu. Avrupalılar sigara yasağını bitirmiş. Artık alkolle mücadele etmeye başladılar. Onda da başarılı olacaklarını ümit ediyorum. Çünkü alkol toplumsal bir hastalık haline gelmiş. Avrupa’da bulaşıcı olmayan hastalıklar grubu içerisinde en önemli grup içinde yer alan sigara ve alkol ile ona bağlı hastalıklar ciddiyetle ele alınmış.”

NE YAPILMASI GEREKİYORSA YAPILACAK

Alkol reklamlarının yazılı basını kapsamamasının mevzuattaki boşluk olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği şeklinde soruyu cevaplayan Erdöl, “Mevzuatımızda eğer boşluklar varsa bizim de düzenlemeler yapmamız gerekir. Hukuki yönden nasıl boşluğu doldurmak gerekiyorsa o yönde adım atılması gerekir. Bunu inceletmem lazım. Değişiklik yapabiliriz. Gençliğimizin ve çocuklarımızın sağlığını korunması açısından ne yapılması gerekiyorsa el birliği ile yapmamız lâzım” dedi.

Kötü alışkanlıklarla ciddî bir şekilde mücadele ederek toplum sağlığını mutlaka korumak gerektiğine dikkat çeken Erdöl şöyle devam etti:

“Son zamanlarda Meclis Başkanlığına bağımlılık yapan maddelerin kısıtlanması, gençlerin ve çocukların temin etmesinin engellenmesine yönelik bir kanun teklifimiz de var. Bir bütün olarak bu olaylar ele alınmalı. Gençliğimize, çocuklarımıza, insanlarımıza zarar veren bu kötü alışkanlıklarla ciddi bir şekilde mücadele ederek toplum sağlığını mutlaka hastalıklardan korumak lâzım. Koruyucu hekimliğin temeli o zaten. Hasta olduktan sonra insanları tedavi etmektense çok daha ucuz bir şekilde yapılabilen hasta olmalarını engellemek süreci bu olmalı.”

MEVZUATTAKİ BOŞLUK

4250 sayılı Kanunun ve Yönetmeliğin 19. maddesine göre, her çeşit alkol ve alkollü içkinin, televizyon, kablolu yayın, radyo ve kamu yayın araçları ile reklâmının yapılması yasak. Aynı şekilde, Radyo ve Televizyon Yayınlarının Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmeliğin 21. maddesinin birinci fıkrasında da, radyo ve televizyon kuruluşlarının her türlü alkollü içki reklâmı yapmaları yasak. Ancak kanunun yazılı basını kapsamaması mevzuttaki boşluk olarak değerlendiriliyor.

Kemal BENEK / ANKARA

28.10.2006


 

Polis: Seri cinayetlerde ihmalimiz yok

Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü İsmail Çalışkan, Kocaeli, Bursa, Sakarya, Mersin ve Ankara’da 7 kişinin öldürülmesi olayına ilişkin olarak, “Polisin bu olayda herhangi bir ihmalkârlık ya da tedbirsizlik gösterdiğini düşünmediğini” söyledi.

Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü İsmail Çalışkan, Kocaeli, Bursa, Sakarya, Mersin ve Ankara’da 7 kişinin öldürülmesi olayının faillerinin yakalanmasına ilişkin polisin herhangi bir kusurunun olup olmadığına dair Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından inceleme ve araştırma başlatıldığını bildirdi. Çalışkan polisin olayda herhangi bir ihmalkârlık ya da tedbirsizlik gösterdiğini düşünmediğini söyledi.

Haftalık bilgilendirme toplantısında gazetecilerin sorularını cevaplayan Çalışkan, seri cinayet zanlılarının yakalanması konusunda bir koordinasyon eksikliğinin olup olmadığının sorulması üzerine, bu konuyla ilgili çarşamba gününden itibaren bir inceleme ve araştırma başlatıldığını söyledi. Müfettişlerin tüm olayları tek bir elden inceleyeceğini vurgulayan Çalışkan, polisin olayı haber aldıktan sonra jandarma ile sürekli işbirliği halinde çalıştığını kaydetti. Zanlılardan birinin ailesinin can güvenlikleri olmadığı gerekçesiyle koruma talebinin bulunduğunun hatırlatılması üzerine de Çalışkan, bu konunun Yalova Emniyet Müdürlüğü tarafından değerlendirileceğini ifade etti.

Çalışkan, bir başka soru üzerine, ‘’Polisin bu olayda herhangi bir ihmalkârlık ya da tedbirsizlik gösterdiğini düşünmüyorum’’ dedi.

Ramazan Bayramı’nda meydana gelen trafik kazaları hakkında da bilgi veren Çalışkan, 21-25 Ekim tarihleri arasında ölümlü 71 trafik kazasının meydana geldiğini kaydetti. Bu kazalarda 97 kişinin öldüğünü, 212 kişinin yaralandığını belirten Çalışkan, kazaların büyük bölümünün araçların hızını yol ve hava şartlarına uydurmama, trafik güvenliği ile ilgili kurallara uymama, şerit ihlâli, arkadan çarpma ve kavşaklarda geçiş üstünlüğüne uymamaktan kaynaklandığını ifade etti.

/ ANKARA

28.10.2006


 

Terörle Mücadele Kurulu toplandı

Terörle Mücadele Yüksek Kurulu, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül’ün başkanlığında toplandı.

Başbakanlık Merkez Binadaki toplantıya, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Ergin Saygun, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Işık Koşaner ve Emniyet Genel Müdürü Gökhan Aydıner ile diğer yetkililer katıldı. Terörle Mücadele Özel Temsilcisi Emekli Orgeneral Edip Başer de toplantıda ilk kez hazır bulundu.

Terörle mücadelede gelinin son nokta ile tedbirlerin görüşüldüğü toplantıda alınan kararlar, 31 Ekim Salı toplanacak olan MGK’ya sunulacak.

/ ANKARA

28.10.2006


 

Terörle Mücadele Özel Temsilcisi ataması yargıda

İşçi Partisi (İP), emekli Orgeneral Edip Başer’in Terörle Mücadele Özel Temsilcisi olarak atanmasına ilişkin Başbakanlık işleminin iptali ve yürütmesinin durdurulması talebiyle Danıştay’a başvurdu.

İP Genel Sekreter Yardımcısı Avukat Mehmet Cengiz, bazı partililerle birlikte Danıştay’a gelerek başvuru dilekçesini verdi.

Cengiz, emekli Orgeneral Başer’in bu göreve atanmasına ilişkin işlemin, “Anayasa’ya aykırı olduğunu ve yasal dayanağının bulunmadığını” savundu. Özel temsilciliğe yüklenen işlevin, “kamu görev” olduğunu belirten Cengiz, Anayasa’ya göre bunun yasayla oluşturulması gerektiği görüşünü dile getirdi. Terörle mücadelenin hükümetin ve güvenlik kuvvetlerinin görevi olduğunu belirten Cengiz, “Yasalarla belirlenmiş görevlilerin dışında herhangi bir kuruma ya da kişiye terörle mücadele kapsamında görev verilemez. Bu konuda genelge çıkarılamaz” dedi. Cengiz, atama işleminin “hukuka aykırı olduğunu” savunarak, iptali ve yürütmesinin durdurulmasına isteminde bulunduklarını dile getirdi.

/ ANKARA

28.10.2006


 

Suçta ısrarlı öğrenci açık liseye alınsın

Bağımsız Eğitimciler Sendikası Genel Başkanı Gürkan Avcı, suç işlemeyi, kavga etmeyi alışkanlık haline getiren ve tüm rehberlik çabalarına rağmen arkadaşlarıyla okula zarar vermeye devam eden öğrencilerin kaydının, açık liselere alınmasını önerdi.

Avcı, yaptığı yazılı açıklamada, Millî Eğitim Bakanlığının istatistiklerine göre, okullarda geçen eğitim öğretim yılının son 1.5 ayı ile bu eğitim yılında toplam 2 bin 734 olay meydana geldiğini, 6 bin 224 öğrencinin karıştığı bu olayların 9’unun ölümle sonuçlandığını belirtti.

Okullarda 491 zorbalık, tehdit, sataşma; 196 okula silâh, kesici ve delici alet getirme; 47 ateşli, kesici, delici silâhla yaralama olayı meydana geldiğini kaydeden Avcı, ‘’basına yansıyan olayların aysbergin yalnızca görünen kısmını oluşturduğunu’’ ifade etti.

/ ANKARA

28.10.2006


 

Saatler bir saat geri alınıyor

Yaz saati uygulaması, bu hafta sonu bitiyor. 29 Ekim Pazar günü saat 02.00’de, saatler bir saat geri alınacak.

26 Martta başlayan yaz saati (ileri saat) uygulaması, çalışma saatlerinin günün güneşli bölümüne alınması suretiyle, gün ışığından daha fazla yararlanılması, elektrik enerjisinin aydınlatmada kullanılan bölümünden tasarruf sağlanması amacıyla yapılıyor. Yaz saati uygulamasıyla ayrıca, akşam saatlerinde en yüksek değerine ulaşan enerji talebinin (puant gücü) azaltılması hedefleniyor. 697 sayılı Kanunun 3097 sayılı Kanunla değişik 2. maddesi, “Greenwich’e göre 30. derecede bulunan boylam dairesi bütün Türkiye Cumhuriyeti saatleri için esas alınır. Ayrıca başlangıç ve bitiş tarihleri belirtilmek ve bir saati aşmamak şartıyla yaz saati uygulamaya Bakanlar Kurulu yetkilidir’’ hükmü gereğince, yaz saati uygulamasının başlangıç ve bitiş tarihleri Bakanlar Kurulu kararları ile belirleniyor.

/ ANKARA

28.10.2006


 

Erbakan’ın ev hapsi kararına onama talebi

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, kapatılan Refah Partisi’nin (RP) son genel başkanı Necmettin Erbakan’ın “Kayıp Trilyon” dâvâsında aldığı 2 yıl 4 aylık hapis cezasını konutunda çekmesine ilişkin yerel mahkeme kararının onanmasını istedi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesinin kararının Erbakan’ın avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dâvâya ilişkin tebliğnamesini tamamladı. Başsavcılık, Erbakan’ın avukatının, müvekkilinin yeni TCK’ya göre beraat etmesi gerektiği yönündeki temyiz istemlerini yerinde görmedi. Tebliğnamede, Erbakan’ın 2 yıl 4 aylık hapis cezasını konutunda çekmesine ilişkin Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesinin kararının onanması istendi. Tebliğname ve dâvâ dosyası temyiz incelemesini yapacak Yargıtay 11. Ceza Dairesine gönderildi. Tebliğnamenin daireyi bağlayıcılığı bulunmuyor. Ancak Başsavcılık, aksi yönde çıkabilecek bir kararın gerekçesine katılmazsa, dosya yerel mahkemeye gitmeden itiraz edebilecek. Bu durumda itirazı Yargıtay Ceza Genel Kurulu görüşecek. Yargıtay 11. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin kararını onarsa, Erbakan, infaz yasası uyarınca 11 aylık cezasını konutunda çekecek.

/ ANKARA

28.10.2006


 

Büyükelçi İldem: Tarihimizden gocunmuyoruz

Türkiye’nin Hollanda Büyükelçisi Tacan İldem, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı sebebiyle resepsiyon verdi. Lahey Büyükelçiliğindeki resepsiyonda konuşan Büyükelçi İldem, “Tarihimizde gocunacağımız bir dönem yoktur” dedi.

Türkiye’nin çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma çabasında Cumhuriyet ile büyük bir aşama kaydettiğini belirten İldem, Cumhuriyetin, önemini, 83 yıl geçmesine rağmen ilk günkü gibi bugün de koruduğunu söyledi. Büyükelçi İldem, son dönemlerde Hollanda ve diğer Avrupa ülkelerinde Ermeni iddialarıyla Türk toplumu üzerinde kurulmak istenen baskılara işaret ederek, “Tarihimizde gocunacağımız, yüksüneceğimiz hiçbir dönem yoktur, başımız her zaman diktir” dedi. Özellikle Türkiye ve Türklere karşı olumsuz düşüncelerin ön plana çıktığı bir dönemin yaşanmakta olduğunu ifade eden İldem, bu dönemde birlik ve beraberliğin eksik edilmemesi gerektiğini, buna büyük ihtiyaç bulunduğunu söyledi. Büyükelçi İldem, şu anda bazı konuların siyasî sebeplerle ön plana çıkarıldığının altını çizdi ve bu gelişmelerin Türk toplumunu yılgınlığa sevk etmemesi gerektiğini bildirdi. İldem, ülkedeki bütün Türk vatandaşlarının Cumhuriyet ve Ramazan Bayramlarını da kutladı.

/ AMSTERDAM

28.10.2006


 

AKP'li Fırat: Erken seçim sevdasından vazgeçin

AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat, ‘’Erken seçim sevdası olanlar, bu sevdadan vazgeçsinler’’ dedi.

Dengir Mir Mehmet Fırat, Mersin’in Anamur ilçesinde, partisinin ilçe binasının balkonundan halka hitaben yaptığı konuşmada, ‘’köklü partiler sandığın dibine gömülürken, milletin AKP’yi sahiplendiğini ve büyük çoğunlukla iktidara getirdiğini’’ söyledi. İktidar partisinin her devlette olduğunu, ancak muhalefet partilerinin yalnızca demokrasilerde bulunduğunu ifade eden Fırat, ‘’Biz, millet yararına ne yapmak istediysek, muhalefetin engeliyle karşılaştık’’ dedi. Fırat, cumhurbaşkanlığı seçimine de değindiği konuşmasında, ‘’Biz, halktan 5 yıl için vekâlet aldık. Cumhurbaşkanını meclis seçecek. Erken seçim sevdası olanlar bu sevdadan vazgeçsinler. Kimse şehitlerimizin üzerinden de politika yapmasın’’ diye konuştu.

/ ANAMUR

28.10.2006


 

Yurt dışına öğrenci gönderilmesine durdurma

Danıştay 8. Dairesi, Millî Eğitim Bakanlığının yurt dışına lisansüstü öğrenim için öğrenci gönderilmesi işlemiyle ilgili yürütmenin durdurulması kararı verdi.

Daire, Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK), Millî Eğitim Bakanlığı Yükseköğretim Genel Müdürlüğü tarafından çıkarılan Yurt Dışına Lisansüstü Öğrenim İçin Gönderilecek Adayları Seçme ve Yerleştirme Kılavuzu ve buna dayalı olarak yurt dışına lisansüstü öğrenim görmek üzere öğrenci gönderilmesi işlemiyle açtığı dâvâda ilk incelemesini tamamladı. Dairenin kararında, kılavuzunun “yerleştirme” başlıklı 4. maddesine değinildikten sonra, ilgili yasal mevzuata göre, Millî Eğitim Bakanlığınca ilgili kuruluşlarla işbirliği içerisinde ÖSYM’ye yaptırılacak sınavda en az yüzde 60 başarı puanı alanlardan, başarı sırası esas alınmak suretiyle belirleme yapılacağının düzenlendiği hatırlatıldı.

Kılavuz hükümlerinde ise LES puanı, mezuniyet notu veya ağırlıklı not ortalamalarının yanında mülâkat puanının da dikkate alınmasının öngörüldüğü belirtilen kararda, “yasada yer almamasına karşın mülâkat şartı konulmasının, mülâkatın objektiflikten uzak olmasına yol açacağı” kaydedildi. Kararda, kılavuzun, “başvuru belgelerinin değerlendirilmesi”, “mülâkat” ve “yerleştirme” bölümlerinde ve bu hükümlere göre tesis edilen yerleştirme işlemlerinde “hukuka uyarlık bulunmadığı” ifade edildi.

/ ANKARA

28.10.2006


 

Ramazan ayı bitti, hasta sayısı arttı

Konya’da ağır hastalar dışında muayenesini erteleyenler ramazan ayının bitmesiyle adeta hastahanelere akın ediyor. Konya Numune Hastahanesi Başkehimi Opr. Dr. Rıza Sarıbabıçcı, yaptığı açıklamada, her yıl olduğu gibi geçtiğimiz Ramazan ayında da ağır hastalar dışında birçok kişinin acil olmadığı sürece hastahaneye gelmediğini söyledi.

Vatandaşların adeta muayenesini Ramazan sonrasına ertelediğini ifade eden Sarıbabıçcı, normalde günde 6 bin 500 kişinin geldiği hastahanede Ramazan ayındaki hasta sayısının 4 binin altına düştüğünü bildirdi. Ramazan ayının bitmesiyle beklediklerinin olduğunu ve hastaların hastahaneye gelmeye başladığını dile getiren Sarıbabıçcı, ‘’Ramazan ayından sonraki ilk mesai günü ele alındığında hastahaneye gelenlerin sayısı Ramazan ayına oranla yüzde 40 civarında artışla 5 bin 525 olarak gerçekleşti. Oranın hafta başından itibaren daha da artmasını bekliyoruz’’ dedi.

/ KONYA

28.10.2006


 

Yılda 3 milyon çocuk ishalden ölüyor

İshal gelişmekte olan ülkelerde yaşayan 5 yaşın altındaki çocuklarda en önemli hastalık ve ölüm sebeplerinden birini oluşturuyor. Bu çocukların her birinin yılda 1-2 kez ishalli bir hastalığa tutulduğu ve yılda yaklaşık 3 milyonunun bu nedenle öldüğü tahmin ediliyor. Ölen çocukların yüzde 80’i ise 2 yaşın altında oluyor.

İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Gastroenteroloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Tufan Kutlu, gelişmekte olan ülkelerde ishale bağlı ölümlerin en önemli sebebinin dışkıyla kaybedilen sıvı ve elektrolitlerin yerine konmaması olduğuna işaret etti.

Kutlu, ishal sırasında bazı faktörlerin beslenme bozukluğuna sebep olduğunu söyledi.

Prof. Dr. Kutlu şöyle devam etti: “Kusma nedeniyle ağızdan yeterli gıda verilememesi yanında, tedâvi amacıyla çocukların aç bırakılması besin alımını negatif yönde etkileyen en önemli faktörlerdir. Ayrıca mevcut olan enfeksiyon, ateş, elektrolit ve sıvı dengesizlikleri iştahın azalmasına yol açabilir. İshalli çocukların kalori ve protein alımında yüzde 20’ ye ulaşan azalma olabilir.”

/ İSTANBUL

28.10.2006


 

Geleceğimiz geçmişimizde

Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma Vakfı (ÇEKÜL) Başkanı Prof. Dr. Metin Sözen, geçmişin değerlerini yitirenlerin geleceği kuramayacağını bildirdi. Metin Sözen, bayram dolayısıyla geldiği Malatya’nın Darende ilçesinde yaptığı açıklamada, tarihi eserlerin sağlıksız ortamlardan kurtarılması gerektiğini söyledi.

Türkiye’nin olumlu, olumsuz biçim değiştirdiği ve fizikî ortamında akıl almaz değişiklikler meydana geldiğini dile getiren Sözen, şunları kaydetti: “Bu süreçte geçmişle bağ kurmamız oldukça güçleşiyor. Bizim temel hedefimiz, geçmişin köklü, kalıcı değerlerinin yarın bizlere farklı bir boyut getirecek, düşüncemizi geliştirecek alanların yok edilmemesini sağlamaktır. Eğer biz ciddi bir ülke olmak istiyorsak hem anılarımızı koruyacağız, hem anılarımızın geçtiği coğrafyayı koruyacağız, hem de oradaki ilişkilerimizi muhafaza edeceğiz.’’

Darende’deki kerpiç mimarili yapıların korunarak kültür turizmine kazandırılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Metin Sözen, şöyle konuştu: “Kerpiç bugün dünyada o kadar tartışılır hale geldi ki insanlar kerpiç mimariyi taçlandırıyorlar. Darende’de bunu bir kuru duvar olarak görmeye başlamışlar, istedikleri yerden yol geçiriyorlar, istedikleri yerden yıkıyorlar. Birbirinin içinden geçen yüzlerce özelliği olan doku iki apartman uğruna yok oluyor. Tabiî bu bana ağır geldi.’’

Malatya ve Darende’nin geleceğe yönelik gelişmesi için takip ettiği bir takım projeler olduğunu ve bunları yakından incelediğini kaydeden Sözen, şöyle devam etti: “Turizmle ilgili bir okulun burada açılması gerekir. Çünkü bunun için Darende’deki tüm altyapı hazır. Kültürel turizmin başlık yapısı nedir? Doğadır, kültürdür, insan ilişkisidir. Kültür turizmini en iyi binada bile yapsan umutsuzdur. Buranın öncelikli gündeminin bir doğa ve kültür turizminin olduğunu görüyorum. Doğanın sevgi dolu bakışlara ihtiyacı var. Nasıl insanlar birbiriyle olan iletişimlerine önem veriyorsa doğayla olan iletişime, doğaya ve çevresel değerlere de sevgiyle, şefkatle bakarak yapılanmaya önem vermeli.’’

/ MALATYA

28.10.2006


 

Türkiye’de bin 830 civarında sakal-ı şerif bulunuyor

Türkiye genelinde bin 830 civarında bulunan Hz. Muhammed’in Sakal-ı Şerif’lerinden bir tanesi de Siirt’te.

İlk defa geçen yıl Kutlu Doğum Haftası sebebiyle ziyaretçilere açılan Sakalı Şerif-i elinde bulunduran Öğretmen Yahya Özçelebi Türkiye’de bin 830 civarında Sakalı Şerif bulunduğunu tesbit ettiğini belirtiyor.

Özçelebi, “Peygamber Efendimiz kılık kıyafetine özen gösterirmiş. Saçı sakalı uzadığı zaman hemen kestirirmiş. Çevrede bulunan sahabilerde ondan bir hatıraya sahip olmak içinde kesilen saç ve sakal kıllarını toplarlarmış. Bu nedenle dünyada çok sayıda Sakalı Şerif mevcuttur. Bu Sakalı Şerifler babadan oğula intikal ediyor veya son asırlarda müzelerde muhafaza altına alınıyor.” dedi.

“Sahabelerden Ebu Hüreyre’nin torunlarının elinde bulunan bu Sakalı Şerif Sultan Abdülmecit’e Suudi Arabistan’ı ziyaretinde armağan edilmiştir. Bu Sakalı Şerif daha sonraları padişah tarafından bazı kişilere armağan edilmiş ve oradan da ailemize intikal etmiştir. Elimizde bunun menşeini gösteren belgede bulunuyor. Yaptığım araştırmalar göre Türkiye’de bin 830 civarında var. Bunlar kutsal gün ve gecelerde ziyarete açılıyor. Geçen yıl ilk defa Kutlu Doğum Haftası’nda ziyarete açtığımız bu Sakalı Şerif Siirt ve Batman’da 200 bin civarında kişi ziyaret etti. Bu yılda aynı şekilde sergilemeyi planlıyoruz.” dedi. Öğretmen Özçelebi, Sakalı Şerif’lerin 10 adetinin Topkapı Sarayı’nda bulunduğunu belirtti.

/ SİİRT

28.10.2006


 

Bu bulvarın adı ne?

Adana’da bir bulvarın giriş tabelalarındaki adının farklı olması görenleri şaşırtıyor.

Baraj Yolu üzerindeki Bülent Andıç Bulvarı ile İbo Osman Caddesi’ni birbirine bağlayan ara bulvarın ismi Baraj Yolu girişindeki tabelâda “Altın Bulvar”, İbo Osman Caddesi üzerindeki girişindeki tabelâda ise “Altun Bulvar” olarak yer alıyor. Büyükşehir Belediyeleri Kanunu’na göre Adana Büyükşehir Belediyesi’nin sorumluluğunda olan bulvar, Adana İl Turizm Müdürlüğü’nün şehir haritasında da “Altın Bulvar” olarak geçiyor. Çevredeki esnaftan bazıları bulvarın adının “Altun Bulvar” olduğunu, bazıları ise “Altın Bulvar” olarak bildiklerini söyledi.

/ ADANA

28.10.2006


 

İnsan Hakları Okulu 5. yıla hazırlanıyor

MAZLUMDER İstanbul Şubesi, 2002 yılında başlattığı bir faaliyet olan “İnsan Hakları Okulu”nun beşincisine hazırlanıyor. Okulun müdürü Avukat Tuğbay Öz, “İnsan hakları aktivistliği virüs gibi bir şey tabir-i caizse. Bu işlere ‘bulaşan’ bir daha bırakamıyor. Çünkü insanın içindeki vicdanı uyandırıyor” dedi.

“Kim olursa olsun zalime karşı, kim olursa olsun mazlumdan yana” şiarıyla on altı yıldır insan haklarıyla ilgili çalışmalar yapan MAZLUMDER, dört yıldan bu yana “İnsan Hakları Okulu”na imza atıyor. Her yaş ve meslekten, konunun ilgilisi olan tüm kişilerin katılımına açık olarak dört yıldır gerçekleştirilen bu etkinliğin merkezi, derneğin İstanbul Şubesi. Üç yıldır okulun müdürlüğünü yürüten Tuğbay Öz, “İstanbul farklı bir şehir olmuş her zaman. Her çeşit insan ve her şeyin talibi var burada. Bütün bunlar bir araya gelince buradan bir zenginlik, bereket doğuyor. Belki de bu bereket vesile oldu okulun İstanbul’da başlamasına” sözleriyle izah ediyor İnsan Hakları Okulu’nun ilk adımının İstanbul’da atılmış olmasını.

Ders verenler, konusuna hakim isimler

Okulda, insan hakları kavramı ve onunla ilişkili kavramların felsefî temellerinin, bugünkü algılanış biçimlerinin anlatıldığı teorik çerçeveden, insan hakları alanında çalışmalar yapan kurumların tanıtımına kadar geniş bir programın tatbik edildiğini söyleyen Öz, seminer veren akademisyenlerin ve aktivistlerin de alanlarında başarılı ve anlatacakları konuya hakim isimler olduklarını vurguluyor. Doçent Doktor Mustafa Şentop’un, Marmara Üniversitesi’nde görev yapan, Hukuk Tarihi ve İnsan Hakları Doktrini üzerine çalışan son derece yetkin bir akademisyen olduğunu ifade eden Öz, “Bir diğer temel seminerimizi verecek olan Doç. Dr. Recep Şentürk de, İSAM’da görevli bir akademisyen. İlahiyat kökenli, fakat doktorasını sosyoloji üzerine yapmış biri. Hukuk-sosyoloji ilişkisi üzerine yetkin çalışmaları var. Dolayısıyla, İnsan hakları gibi modern kavramlara da hakim. İlahiyatçı olması hasebiyle geleneği de çok iyi biliyor” sözleriyle anlattığı Şentürk’ün seminerinde de mukayeseli bir bakış açısı ortaya konulabildiğine dikkat çekiyor.

Pratiğin ürettiğinden çıkmış bir karar değil

Okulun programında insan hakları alanının teoriğine yoğunlaşılmış olmasının, “Acaba eylemlerden, gösterilerden sonuç alınamadığı için mi böyle bir çalışma yapmaya yönelindi?” sorusunu akıllara getirdiğini ilettiğimizde ise Avukat Öz bize, “Bu pratiğin ürettiği bir şeyden çıkmış bir karar değil. Sadece sonuçlar üzerinden birtakım mülahazalara girmek kötü bir şey. Verilere bağlı kalmak durumunda olursunuz. Esaslı hiçbirşey olmaz. Bizler, cari insan hakları söyleminin bir kısmını kullanıyoruz, yöntemlerinin bazılarını kullanıyoruz fakat bizler aynı zamanda bir medeniyet düşleyen insanlarız. Alternatif bir medeniyetin hayalini kuran ve bu hayalle burada bir şeyler yapmaya çalışan insanlarız. Bütün bunları aslında bu hayalin altında düşünmek lâzım” cevabını veriyor.

Üç çocuklu ev hanımı en aktif öğrencimizdi

Önceki yıllarda okula katılan arkadaşların içinde üniversite öğrencilerinin yanı sıra farklı mesleklerden kişiler olduğunu da anlatan Öz, “Üniversite okumamış muhtemelen okuyamayacak ama bir şeyler üretmek isteyen, kendini kuşatan ve atalete iten şartlardan rahatsız olan, hayata anlam taşıyan ve bir misyon üstlenen kişiler vardı” diyor ve en dikkatli aktif öğrencilerinden birinin de üç çocuklu bir ev hanımı olduğunu vurguluyor.

Adalete katkı mükellefiyetimiz

MAZLUMDER’le tanışıklığının öğrencilik yıllarına dayandığını anlatan Öz, “Öğrenciyken arkadaşlarla gelirdim. Günümüzde görmeye alışık olmadığımız fedakârlığı gösteren, sürekli veren insanlar gördüm burada. Sanırım bende de bir şeyler üretmeye inanmışlık vardı. Belki buna bir cevap olur diyerek devam ettim MAZLUMDER’le irtibatıma” diyor MAZLUMDER’li olma hikayesini sorduğumuzda cevap olarak.

Son başvuru 7 Kasım

Muhtevasının ve seminer verecek kişilerin MAZLUMDER İstanbul Şubesi Ar-Ge birimi tarafından belirlendiği İnsan Hakları Okulu’na bizzat derneğe giderek veya internetten doldurdukları formlarla başvuranlar önce üç kişilik bir kurulun ön seçimine tabi oluyor. Ön elemenin ardından okulun müdürü Tuğbay Öz bir mülâkatla öğrencileri tesbit ediyor. Her yıl otuz, otuz beş civarı öğrencinin katıldığı, dokümanların ücretsiz verildiği okula katılacak kişilere yüzde 80 devam şartı isteniyor. Aktif katılımın da istendiği altmış saatlik seminerlerden oluşan okulun bu yılki başvuru süresi ise 7 Kasım’a kadar sürüyor. MAZLUMDER İstanbul Şubesi Müdürü Elif Girgin: “İnsan hakları alanında bir şeyler yapmak steyenler gelmeli” “Haksızlıklara tahammülü olmayan, bunların nasıl giderilebileceğini düşünen ve insan hakları alanında bir şeyler yapmak isteyenler İnsan Hakları Okulu’na mutlaka gelmeli kanaatimce. Hak nedir, haksızlık nedir, teorik anlamda bunların ayırımını öğrenmek isteyenlere de bu okul faydalı olur. Okulumuz, insan hakları kavramının teorik olarak ne olduğunu, nereden çıktığını, günümüzde neye tekabül ettiğini, yani insan hakları kavramını zihinsel olarak oturtacak bir okul. Pratik anlamda bu alanda bir şeyler yapmak isteyenler de bu okul vasıtasıyla nasıl bir yöntem kullanabileceğini kaba bir çerçeveyle belirleyebilir.” Bilgi için : (0212) 526 24 40

Naciye KAYNAK / İSTANBUL

28.10.2006


 

Adana sele teslim

Adana’da dün gece 2 saat 20 dakika süren sağanakta metrekareye 90 kilogram yağış düştüğü bildirildi. Yağışın, son 12 yıldaki ortalamaların üzerinde olduğu belirtildi.

Meteoroloji Adana Bölge Müdürü İdris Coşkun, yaptığı açıklamada, dün saat 22.20’de başlayan ve 2 saat 20 dakika süren sağanak sırasında, metrekareye 90 kilogram yağış düştüğünü bildirdi. En son 1994 yılının ocak ayında, kentte metrekareye 120,5 kilogram yağış düştüğünü belirten Coşkun, “Dün akşamki etkili sağanak yağış, son 12 yıldaki ortalamaların üzerinde’’ dedi. Coşkun, Adana ve çevresinin, alçak basınç ve buna bağlı cephe sistemlerinin etkisi altına girdiğini, sağanak yağışların 5 gün süreyle devam etmesinin beklendiğini kaydetti. Bu arada, yağış sebebiyle “155 Polis İmdat’’ telefonuna 120 su baskını ihbarı yapıldı.

/ ADANA

28.10.2006


 

Kazakistan'daki kavga TBMM gündeminde

CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman, Kazakistan’da çıkan kavga sebebiyle bölgedeki bin 300 Türk vatandaşının ölüm korkusuyla karşı karşıya kaldığını belirterek, ‘’Bu olaya karşı Hükümet niçin duyarsız ve tepkisiz kalmıştır?’’ diye sordu.

Arıtman, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın cevaplandırması talebiyle TBMM Başkanlığına sunduğu soru önergesinde, ENKA şirketinin Kazakistan’ın Tengiz bölgesindeki şantiyesinde çalışan Türk işçilerin, Kazak işçilerinin saldırısına uğradığını hatırlattı. Kazakistan’daki Türk işçilerin ve vatandaşların güvenliğinin sağlanması konusunda Türk hükümetinin duyarsız olduğunu ileri süren Arıtman, büyükelçiliğin girişimleri sonucu bölgeye gönderilen özel timin, Türklerin kampını değil, diğer kamptaki Amerikalıları koruma altına aldığını iddia etti. Kazakistan’da Türk işçilerini koruyacak hiçbir güvenlik önlemi olmadığını savunan Arıtman, ‘’Kazakistan’daki 400 vatandaşımızın dövülmesine, darp edilmesine, gasp edilmesine, çalışma özgürlüklerinin engellenmesine neden olan, bölgedeki bin 300 Türk vatandaşının ölüm korkusuyla karşı karşıya kalmasına neden olan bu olaya karşı hükümet niçin duyarsız ve tepkisiz kalmıştır?’’ diye sordu.

/ ANKARA

28.10.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004