Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 23 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Dizi Yazı

Ümit KIZILTEPE

Mübarrek şehir: Bilâd’uş Şam

—Dünden devam—

Gezimizin üçüncü günü, ikindi namazını kıldıktan sonra Halep’ten Şam’a doğru yola çıktık. Halep ile Şam arası 355 kilometre. Ve bu iki şehir arasında Suriye’nin büyük ve güzel şehirlerinden olan Hama ve Humus var. Halep şehrinden biraz çıktıktan sonra, yolun iki tarafında o çok ünlü fıstık bahçelerini görebilirsiniz. Akşama doğru Hama şehrine ulaştık.

HAMA:

Tarihi M.Ö. 5 bin yıllarına dayanan Hama, Suriye’nin dördüncü büyük şehri. İçinden Asi Nehri geçen şehir doğu dillerinde Hama, ‘kale’ anlamına geliyor. Asi Nehri üzerindeki su dolaplarından ötürü Medinetün-Nevair (Su dolabı şehri) de deniliyormuş. Yunus Emre’nin adına şiir yazdığı nam-ı diğer Dertli Dolap bu şehirde bulunuyor. Dünyanın en eski su değirmenleri niteliğinde olan ve halen dünyada 17 tane örneği bulunan dolap, eskiden şehre su nakli için yapılmış.

Akşam namazını burada kıldıktan ve su dolaplarını gördükten sonra Şam’a doğru yolumuza devam ettik ve Humus’a vardık.

HUMUS:

Suriye’nin üçüncü büyük şehri olan Humus, diğer şehirlere göre, düzenli yapısı ve temizliği ile dikkat çekiyor. Rehberimizin verdiği bilgiye göre, emekliler ve zenginler yerleşmek ve yaşamak için Humus’u tercih ediyor. Şehir, tarihî eserlere ulaşım açısından önemli bir konuma sahip. Halid bin Velid Hazretlerinin türbesinin bulunduğu cami de bu şehirde bulunuyor. Humus’tan sonraki durağımız ise, Hz. İsa ve annesi Hz. Meryem’in 16 yıl yaşadığı Malula köyü.

Hz. Halid bin Velid (r.a.):

Hz. Peygamberin, hakkında “ne güzel kul” diye buyurduğu sahabî. Lâkabı Seyfullah (Allah’ın Kılıcı)’dır. Hz. Peygamber (a.s.m.) Mute savaşındaki başarısından ötürü onu Allah’ın kılıcı diye övmüştür. Yedinci hicrî yılında Müslüman olmuştur. Suriye sınırında Bizanslıların ordu hazırladıkları haberi gelince, hilâfet merkezinden Şam’a gitmesi emri verildi. Hz. Halid şehri muhasara etti ve hicri on dördüncü yılında zaptetti. Daha sonra Humus’u fethetti. Yermük savaşında Bizanslıları bozguna uğrattı. Kudüs’ü kuşattı ve teslim aldı. Böylece bütün Suriye mıntıkası Müslümanların eline geçti.

MALULA:

Şam’a 56 kilometre mesafedeki ve Hz.İsa ve annesi Hz.Meryem’in 16 yıl yaşadığı Hıristiyan köyü Malula’da halen yoğun olarak Hıristiyanlar yaşıyor. Malula’nın en önemli özelliği ise, Hz. İsa’nın konuştuğu dil olarak bilinen ve bu gün tamamen unutulmanın eşiğine gelmiş “Aramice” isimli antik dilin bu beldede hâlâ konuşulması.

ŞAM:

Suriye’nin başşehri Şam, aynı zamanda Arap dünyasının en eski ve kalabalık şehirlerinden birisidir. Dünya tarihi boyunca, hiç aralıksız en uzun süre kullanılan şehir olarak biliniyor. Şam adı, Arapça'da Damascus (Tr. Dimaşk diye okunuyor) ‘hızlı’ demek ve şehrin hızla inşa edildiğini ifade ediyor.

Bir hadiste Peygamber Efendimiz (a.s.m.) Şam’ı şöyle övüyor. ‘Zeyd ibn-u Sabit (r.a.) anlatıyor: Biz bir gün Resûlullah’ın (a.s.m.) yanındaydık. Resûlullah; “Şam’a ne mutlu” buyurdular. Ben “Bu mutluluk sebebi nereden geliyor ey Allah’ın Resûlü” diye sordum. Buyurdular ki: “Çünkü (Rahmanın melekleri) onun üzerine kanatlarını geriyorlar.” (Tirmizi, Menakip)’

Bunun için Müslümanlar tarafından mübarrek şehir olarak kabul edilen Bilad’uş Şam’da (Şam ve civarı) peygamberler, bir çok sahabe, İslâm âlimi ve evliya türbesi bulunuyor. Bu ziyaret yerlerinden bazıları, Hz. Yahya (a.s.), Hz. Hüseyin (r.a.), Hz. Bilâl-i Habeşî (r.a.), Hz. Mevlânâ Halid-i Bağdadî (r.a.), Hz. Muhyiddin-i Arabî (r.a.)'nin türbeleri sayılabilir.

Deniz seviyesinden 690 metre yükseklikte Barada Nehri’nin oluşturduğu bir vahada yer alan Şam, coğrafî olarak Ortadoğu’ya oldukça hakim bir noktada. Nüfusu 4,5 milyonu aşan Şam’da görülmesi gereken tarihî eserler arasında Emeviye Camii ve Selâhaddin-i Eyyubî’nin türbesi ilk sırayı alıyor. Kanunî Sultan Süleyman’ın Mimar Sinan’a yaptırdığı Süleymaniye Külliye’si, Hamidiye Kapalı Çarşısı ve Hicaz Demiryolu İstasyonu kentteki belli başlı Osmanlı eserleridir. Sadece Şam’da 120 civarında Osmanlı eseri bulunuyor.

HAMİDİYE ÇARŞISI:

1863 yılında Osmanlı padişahlarından Sultan Abdülhamid Han tarafından yaptırılmıştır. Yapı olarak İstanbul’daki Kapalı Çarşı’yı andıran Hamidiye Çarşısı yerli ve yabancıların en çok rağbet ettikleri mekânlardan birisidir. Genel olarak ipek kumaş, kadın elbiseleri, çeyizlik ve turistik eşyaların satılmakta olduğu çarşı yaklaşık bir kilometre uzunluğundadır.

HİCAZ TREN İSTASYONU:

Bugün bile hayata geçirilmek için çaba sarf edilen Hicaz Demiryolu Projesi’ni ilk olarak Osmanlı Padişahı 2. Abdülhamid ortaya attı. Yapımına 1 Eylül 1900’de başlanan Hicaz Demiryolu projesi, bir bakıma Bağdat, Mekke ve Medine’ye bağlanacaktı. Hesaplara göre İstanbul’dan Mekke’ye demiryolu ile ulaşım 120 saatte gerçekleşecekti. Proje, Hicaz ve Yemen’de Osmanlı’yı güçlendirecek, Mısır’da Osmanlı nüfuzunu arttıracak, askerî bölgeye emniyet içinde sevk etmek mümkün olacaktı. Güzergâhta ray döşemenin yanında köprüler, istasyonlar, hastahaneler ve telgraf merkezleri yapılmıştır.

SÜLEYMANİYE KÜLLİYESİ:

Osmanlı mimarîsinin güzel örneklerinden biri olan Süleymaniye Külliyesi, 1554 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Külliye’ye 1566 Süleymaniye Medresesi eklenmiştir. Son derece yalın ve abartısız bir iç mimarî düzene sahip olan ve Mimar Sinan’ın “Kalfalık eserimden biridir” dediği külliye özellikle Türk ve diğer yabancı turistlerin uğrak mekânlarından birisidir. Avluda şu anda bir Askerî Müze bulunmasının yanı sıra, külliye kısmında da turistik eşyalar satan birkaç dükkân mevcuttur.

Seyide Zeynep (r.a.) Camii ve Kabri:

Peygamber Efendimizin torunu, Hz. Ali ve Hz. Fatma’nın kızları, İmam-ı Hasan ve Hüseyin’in kız kardeşidir. Kabri (diğer bir rivayete göre ise makamı) Şam’daki Seyide Zeynep Camii içerisindedir. Hz. Zeynep (r.a), Kerbelâ vak’asını bizzat yaşamış, bütün yakınlarının ölümünü izlemiş, çok cefalar çekmiş, yüksek manevî makamlara sahip hanımlar arasındadır.

Şam’daki bazı ziyaret yerleri:

Hz. Bilâl-i Habeşî (r.a.):

Bilâl-i Habeşî, aslen Habeşistan’lıdır. Hz. Peygamber’e ilk iman edenlerden biri ve sonradan ona müezzin olan sahabîdir.

Peygamber Efendimizin vefatından sonra gördüğü bir rüya üzerine Medine’ye gitmiştir. Burada Hz. Hasan ve Hüseyin’in ısrarına dayanamayarak Medine’de sabah ezanını okumuş, okuduğu ezanla Resûlullah’ın hasretiyle tutuşmuş olan bütün ahali sokağa dökülerek Resûlullah’ın sağ olduğu günleri hatırlamış ve sanki Resûlullah kalkmış tâ Bilâl’e ezan okutmuşçasına herkes hıçkırıklara boğulmuştu.

Tekrar Şam’a dönen Hz. Bilâl-i Habeşî (r.a.), 642 yılında Şam’da vefat etmiş, Ehli Beyt Mezarlığı olarak bilinen (Bab’üs Sağir) mezarlığa defnedilmiştir.

— Devam Edecek —

Ümit KIZILTEPE

23.02.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (22.02.2007) - Doğunun bereket kapısı: Halep

  (17.02.2007) - İttihad-ı İslâma ihtiyaç var

  (16.02.2007) - Türkiye de hedef tahtasında

  (15.02.2007) - Yerli işbirlikçiler

  (14.02.2007) - Çağdaş Şerif Hüseyinler

  (13.02.2007) - Ayrışan İslâm dünyası

  (03.02.2007) - Konya’dan sonra Hanya’yı da gördük

  (02.02.2007) - Beyaz Atina, AB fonlarıyla süslenmiş

  (01.02.2007) - Üsküp’te Müslümanlara ikinci sınıf muamele

  (31.01.2007) - Kosova’da Türk gücünün varlığı çok önemli

 

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004