Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 23 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Adalette çifte standart olmaz

Gazetemizin Yazıişleri Müdürü Faruk Çakır’ın TCK’nın 288/1. maddesi uyarınca “âdil yargılamayı etkilemeye teşebbüs”le suçlanarak ceza almasını değerlendiren hukukçular karara tepki gösterdiler. Yeni Asya’ya yaptıkları açıklamada, TCK 288’in de yoruma açık maddelerden biri olduğunu vurgulayan hukukçular, uygulamadaki çifte standarda da dikkat çektiler.

“YENİ ASYA’NIN HABERİNDE ETKİLEME YOK”

İnsan Hakları Derneği (İHD)

Genel Başkanı Av. Yusuf Alataş:

Geniş yorumlanırsa bütün bir dâvâ veya soruşturma ile ilgili söylenen her söz ve açıklama için bu madde uygulanabilir. Maddenin amacı bir soruşturmayı veya davayı basında tartışılmasına engel olmak değildir. Dâvâyla ilgili görüşlerin ileri sürülmesi başka bir şeydir, doğrudan hakimin hükmünü engelleyecek yayın yapılması başka bir şeydir. Mesela Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın Şemdinli olayında “tanırım iyi çocuktur” demesi doğrudan doğruya bir müdahaleydi.

Yeni Asya’nın haberinde “kızılelma koalisyonu var” demesi hakime belli bir konuda karar vermeye zorlayıcı, telkin edici nitelikte değil ki. Ayrıca yargının da, soruşturmanın da eleştirilmesi gerekir. Aksi taktirde o zaman bağımsızlık yerini keyfiliğe bırakır. Keyfilikle bağımsızlık farklı şeylerdir. Gazete mevcut delillere göre bir kuşkuyu ortaya atıyor. Yargıya düşen şey basında yer alan kuşkuları deliller çerçevesinde araştırmaktır. Doğru değilse de bunu ortaya çıkarmaktır. 288. madde maalesef ifade özgürlüğünü engellemek için kullanılıyor.

“VİCDANLARA AYKIRI KARAR ADİL DEĞİLDİR”

Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı

Av. Hüseyin Yüksel Biçen:

Faruk Çakır 301’den beraat ettiğine göre 288’den hiç ceza almaması lâzım. TCK 288 de gereksiz bir maddedir. Aslolan toplumsal vicdandır. Her türlü karar tartışılmalı. Adalet meselesi vicdanla ilgili bir mesele. Vicdanlara uygun karar verirseniz karar adildir. Vicdanlara aykırı ise adil değildir. Büyükanıt’ın Şemdinli soruşturması ile ilgili sözleri yargılamayı etkilemiyor mu? Savcı Ferhat Sarıkaya avukat olmayacak şekilde meslekten atıldı.

“BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ ENGELLENİYOR”

Diyarbakır Barosu Başkanı

Av. Sezgin Tanrıkulu:

Hakimler bu kadar çabuk etkileniyorsa hakimlik yapmasınlar. 288. maddenin yasa içinde olmaması lazım. Hakimler etkilenecekse Yaşar Büyükanıt’ın Şemdinli davasındaki açıklamasından etkilenmeleri lazım. Burada herhangi bir işlem yapılmadı. Hakim önüne gelen meselede “keyfi bir biçimde” etkileme var diyebilir ve 288’e göre ceza da verebilir. Neden etkilenip etkilenmeyeceğinin bir ölçüsü yok. Doğrudan doğruya basın özgürlüğünü engelleyen bir madde. Hem haber alma hakkını hem de gazeteciler bakımından basın özgürlüğünü engelliyor. Bu maddenin Ceza Yasasında olmasına gerek yok. Basın kanununda koruyucu düzenlemeler var zaten.

“288 DE 301 GİBİ UYGULANIYOR”

Demokrat Hukukçular Derneği

Başkanı Av. Halil Doğan:

Sadece olayları yazan bir haberle hiçbir hâkim etkilenmez. Eğer bu maddeyi katı olarak yorumlarsak hiçbir adli vakayı haberleştirme imkânı kalmaz. Yargının etkilenme unsuru yeterince düzenlenmemesi halinde her haber suç unsuru olabilir. Bu madde ya kaldırılmalı ya da tekrar düzenlenmelidir. “Yargıyı etkilemek amacı”nın objektif kriterleri belirtilmelidir. Gelişen olaylar ortaya çıkarmıştır ki, 301’in yanında 288 de özgürlükler açısından kısıtlayıcı ve kötüye kullanılacak maddelerinden biridir. Yazılı sözlü tüm medya günlerce yazıp konuştuktan sonra medyadan birine veya birkaçına dâvâ açmak da adalet değildir. Bu çifte standart bu maddenin kötüye kullanılabileceğini işaretidir.

“BÖYLE ADALET OLMAZ”

Hukukçular Derneği Yönetim

Kurulu Av. Üyesi Selçuk Kar:

Şeffaf bir ölçü olmadığı için Faruk Çakır’a verilen ceza adilane değil. Sınırlama gerekiyorsa herkes için getirilmeli. Hrant Dink suikastı sonrasında resmi ağızların ne söylediklerine bakılsın. Basın açıklaması adı altında o kadar çok bilgi verildi ki. Soruşturmanın selametini tehlikeye sokacak bir dünya açıklama yapıldı. Diğer gazetelerin yaptıkları haberlere bakılsın. Zanlıların verdiği ifadeler ertesi gün gazetelerde yer aldı. Burada ciddi bir çarpıklık ve eşitsizlik var. “A medyası” yapınca onlara bir şey olmuyor, “B medyası” yapınca ceza veriliyor. Böyle şey olmaz. Böyle bir adalet olmaz.

“ADLİ KURUMLARA OLAN GÜVEN SARSILIR”

Sosyal Etüdler Derneği (SETÜD)

Genel Başkan Yrd. Av. İsmail Civelek:

Faruk Çakır’ın 288. maddeden ceza alması özgürlükler ve basın özgürlüğü adına üzüntü vericidir. Yine bir uygulama problemi ile karşı karşıyayız. Günlerce medyada yer almış bir konudaki tartışmada, sadece bir iki kişinin sözlerini değerlendirmek ve sadece bu kişilerin sözlerinin yargıyı etkilediğini iddia ederek dava açmak çok yanlış. Sonuçta olay topluma intikal etmiş ve herkesi ilgilendiren bir boyut kazanmış ise bu konuda okuyucularını bilgilendiren gazeteciden daha doğal ne olabilir ki. Eğer işin ucu açık bırakılırsa, yargıya intikal etmiş herhangi bir olaydan her ne şekilde bahsedilirse bahsedilsin bir dâvâ konusu olabilir. Bu halde de gazetecilik mesleğinin bir anlamı kalmaz. Kastı değerlendirmeden, her haberi adliyeye yönelik bir tehdit olarak değerlendirmek de adli kurumlara olan güveni sarsacaktır. AB ülkelerinde de olan bu tür maddeler daha çok özgürlüklerden yana bir yorumla uygulanmakta, ülkemizde ise daha çok devleti milletten koruma refleksi ile yorumlanarak uygulanmaktadır.

“KAMUNUN BİLGİLENMESİ ÖNEMLİ”

Hukuk ve Hayat Derneği Genel

Başkanı Av. Nurullah Albayrak:

Maddede etkilemenin çerçevesi çizilmemiş. Basın mensuplarına karşı tolerans olmalı. Suçun oluşması için somut amaç mahkemeyi, bilirkişiyi etkilemek olmalı. Kamunun bilgilenmesi amacıyla tolerans göz önünde bulundurulmalı. Çünkü kamunun bilgi edinmesi daha önemli.

28 ŞUBAT BRİFİNGLERİ

YARGIYI NASIL ETKİLEDİ?

Mazlumder Ankara Şube

Başkanı Av. Emrullah Beytar:

Bir yargı mensubu, bir gazetecinin kaleminden veya ağzından çıkan beyanattan adil yargılamayı yaralayacak şekilde etkileniyorsa acaba 28 Şubat sürecinde askerler tarafından verilen brifingler adil yargılamayı hiç mi etkilemediler?

288. maddenin farkında olmadan halkın adalet mekanizmasına olan güveni sarsmaya yönelik bir düzenleme olduğu açıktır. Gazetecinin beyanatından kolayca etkilenen bir yargı mensubunun çete dâvâlarında etkilenmemesi mümkün mü?

Maddedeki düzenleme talihsiz ve yargı mekanizmasını yıpratan bir düzenlemedir. Böyle bir düzenleme yapılacak olsa bile bunun muhataplarının sivil ve askeri bürokratlar olması daha sağlıklı olurdu. Çünkü devlet otoritesini kullanan ve yargı mensubunu etkileyebilecek tek mekanizma burasıdır.

Kemal BENEK

23.02.2007


 

Kemalizm cevap veremedi

Türkiye’de laiklerin modernliğin savunucusu olarak göründüklerini ve Atatürk’ün modernitenin temsilcisi olduğunu belirten İsviçreli İlâhiyatçı Prof. Dr. Hans Küng, “Kemalizm birçok kurumsal gelişmeyi hedef aldı ve bunları oluşturdu, ama bireyin inanç, etik değerleri ve ruhanî ihtiyaçlarını karşılayamadı” dedi. Atatürk’ün Fransız düşüncesinden çok etkilendiğini ve o modeli esas aldığını vurgulayan Küng, “Ama din ve devlet ayrılığının tek modeli bu değil. Almanya, İsviçre, Avusturya ve hattâ ABD’de devlet ve kilise birbirinden ayrıdır, ama aralarında yapıcı bir işbirliği vardır” şeklinde konuştu.

İsviçreli İlâhiyatçı Prof. Dr. Hans Küng, laikçiligin çözüm olmadığını, dinle devlet arasında yapıcı bir işbirliği gerektiğini belirterek, “Kemalizm birçok kurumsal gelişmeyi hedef aldı ve bunları oluşturdu, ama bireyin inanç, etik değerleri ve ruhanî ihtiyaçlarını karşılayamadı” dedi.

Tempo dergisine (22 Şubat 2007) konuşan Prof. Dr. Hans Küng, Türkiye’nin din ve laiklik arasında bir orta yol arayışının simgesi olduğunu ifade ederek, laiklerin modernliğin savunucuları olarak göründüğünü söyledi. Kemalizmin birçok kurumsal gelişmeyi hedef aldığını, ama her bireyin kendine göre hayat anlayışı olduğunu kaydeden Küng, şöyle devam etti:

“Kemalizm ve benzeri akımlar, bireyin tam olarak inanç, etik değerleri ve ruhani ihtiyaçlarını karşılayamadı. Kemal Atatürk, Fransız düşüncesinden çok etkilenmiş biri. Onlar gibi bir laiklik anlayışı ile devlet ve din ayrılığı yaşandı. Bu model gereği de o zamanlar öyle bir laiklik anlayışı gerekliydi. Ama din ve devlet ayrılığının tek modeli bu değil. Almanya, İsviçre, Avusturya ve hattâ ABD’de devlet ve kilise birbirinden ayrıdır, ama aralarında yapıcı bir işbirliği vardır. Bence doğru olan aşırı laiklik ile aşırı kurumsallaşmış din arasında bir yol. Böyle bir aşarı İslâmcı düşünceye gitmek geçmişi yeniden yaşama kaygısı taşıyan bir illüzyondur. Geçmiş tekrar gelmez, geçmiş geçmiştedir. Laiklerin ve Kemalistlerin da anlaması gereken birşey var: Dünya değişti. Mustafa Kemal’in zamanında bu yana çok zaman değişti. Topluma hitap edecek uygulamalar kadar, bireye hitap edecek etik, ruhani bir takım ihtiyaçların da sağlanması lazım. Burada laikçilik ve laiklik arasındaki farkı da ortaya koymak lazım. Laiklik, din dışındaki kurumların dinden bağımsız biçimde işlemesidir. Ama laikçiliğe göre insanların ya ateist ya agnostik olmaları ve dine karşı bir duruş sergilemeleri gerekir. Bunun çözüm olduğunu sanmıyorum.”

YENİ ASYA / İSTANBUL

23.02.2007


 

Yeni Asya’nın çalışmaları çok önemli

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, Yeni Asya’nın 38. hizmet yıldönümü dolayısıyla gönderdiği mesajda, “Özellikle millî ve manevî değerlerimizin yaşatılması adına yaptığınız çalışmalar, bugün toplumumuzun kültürel ve sosyal anlamda gelişmesi açısından büyük önem taşımaktadır” dedi.

DYP lideri Ağar, gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Kâzım Güleçyüz’e gönderdiği kutlama mesajında şunları kaydetti:

“Başarılı çalışmalarıyla Türk basınında önemli bir yer edinen, tarafsız yayıncılık anlayışıyla da halkın güvenini kazanan Yeni Asya Gazetesi’nin bu istikamette ilerleyişini büyük bir mutlulukla izliyorum.

Özellikle, millî ve manevî değerlerimizin yaşatılmasın adına yaptığınız çalışmalar, bugün toplumumuzun kültürel ve sosyal anlamda geişmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Bu misyonun korunması ve yaşatılmasında hepimize görevler düşmektedir.

Bu duygu ve düşüncelerle gazetenizin 38. kuruluş yıldönümünü kutluyor, şahsınızda tüm çalışma arkadaşlarınızın başarılarının devamını diliyorum.”

Ayrıca Devlet Bakanı Mehmet Atalay, AKP Adıyaman Milletvekili F. Hüsrev Kutlu, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürü Salih Melek de gönderdikleri mesajlarında Yeni Asya’nın 38. hizmet yıldönümünü kutladılar.

/ İSTANBUL

23.02.2007


 

Hedef suskun toplum

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Düşünceye Özgürlük Komisyonu, yayınladığı bir açıklamayla düşünceyi ifadenin cezalandırılmasını eleştirdi.

“Düşünce ve ifade özgürlüğünün önünde önemli bir engel olan (TCK) 301. maddenin tartışıldığı bugünlerde düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik baskılar artması dikkati çekicidir” denilen açıklamada şu görüşlere yer verildi:

“Yargılanan gazeteci, yazar, aydın, insan hakları savunularına verilen hapis cezaları ve muhalif yayın organlarına yönelik yaptırımlar incelendiğinde sorunun yalnız 301. madde olmadığı açıkça görülecektir.

“İşte son dönemde yaşanan örnekler

“1) Yeni Asya gazetesinin 23.05.2006 tarihli baskısında yeralan “Oyun geri tepti” başlıklı haber nedeniyle Yeni Asya gazetesi yazarı Faruk Çakır, 13 Şubat 2007 tarihinde Bağcılar 2.Asliye Ceza Mahkemesi tarafından “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçundan eylemine uyan 5187 sayılı basın kanunun 11 maddesi yollamasıyla 5237 sayılı TCK nın 288/1 maddesi uyarınca suçun işleniş biçimine göre takdiren 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmıştır. Para cezası daha sonra 5237 sayılı TCK’nın 5071-a ve 52/2 maddeleri uyarınca günlüğü takdiren 20 YTL den 3.600 YTL adli para cezasına çevrilmiştir.

“2) İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi eski Başkanı Eren Keskin, Kasım 2002’de Tunceli’de düzenlenen ‘Toplumsal Yaşamda Kadın’ başlıklı konferansta, işkence ve cinsel tacizle ilgili sarf ettiği sözlerden eski Ceza Yasası’nın 159. maddesi uyarınca mahkum edildi. Tunceli Asliye Ceza Mahkemesi, 23 Ocak 2007’de Keskin’i, bu sözlerinden, “devleti, asker ve emniyet kuvvetlerini alenen tahkir ve tezyif” ettiği gerekçesiyle, 6 ay hapse mahkum etti.

“3) Uğradığı silahlı saldırıda yaşamını yitiren Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in cenazesi için de soruşturma başlatıldı. Şişli Başsavcılığı, Sinop’ta yerel yayın yapan bir gazetenin yazarının şikâyeti üzerine Dink’in cenazesinde açılan ‘Hepimiz Hrant’ız, Hepimiz Ermeniyiz’ pankartları ve aynı şekilde atılan sloganlar nedeniyle soruşturma açtı.

“4) Muhalif yayın çizgisiyle geniş kesimlerce dinlenen Anadolunun Sesi Radyosu’nun yayın lisansı, RTÜK tarafından 9 Şubat 2007 tarihi itibariyle iptal edilerek, yayını durdurulmuştur.

“Bu örneklerden anlaşılacağı üzere, kendi vatandaşının, aydınının özgür bir şekilde düşüncesini açıklamasından, konuşmasından rahatsızlık duyan sistemin, suskun bir toplum yaratma konusunda kendisini sadece 301. madde ile sınırlandırmadığı açıkça ortadadır. İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi olarak, düşüncenin ifade edilmesinden kaynaklı baskıları kınadığımızı bir kez daha ifade ediyor, herkesi düşünce ve ifade özgürlüğünü savunmak adına ‘Düşünce Suçluları’ ile dayanışmaya davet ediyoruz.”

YENİ ASYA / İSTANBUL

23.02.2007


 

Oktay Ekşi: TCK’da can yakacak çok madde var

Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, Türk Ceza Kanunu’nda 288, 285 ve 301. maddelerin yanında pekçok sakıncalı maddenin hukuka, demokrasiye, insan haklarına ve iletişim özgürlüğüne aykırı şekilde can yakmak için beklediğini söyledi.

Oktay Ekşi, Yeni Asya’ya yaptığı açıklamada, TCK’nin sadece 288. maddesinin değil, soruşturmanın gizliliğiyle ilgili 285. maddenin, son zamanlarda çok konuşulan 301. maddenin, ayrıca gazetecinin haber alma imkânlarını daraltan maddelerin basın için ciddi tehlikeler içerdiğini Ceza Yasası yürürlüğe girmeden önceki aylarda Basın Konseyi olarak ve Basın Konseyi’nin çabalarına destek veren meslektaşlarıyla birlikte sayısız defa dile getirdiklerini hatırlattı. O zaman ne siyasi iktidara ne de ana muhalefet partisine görüşlerine kabul ettiremediklerini belirten Ekşi, şunları söyledi:

“Biz o tarihte savunduğumuz görüşleri daha sonra AB ve başka yabancı ağızlar tarafından dile getirilince bu hükümetin dediğimiz noktaya geleceğini ama o arada hem kendi onurları hem de bizim onurumuzla oynatmış hale geleceklerini anlatmaya çalıştık. Şimdi dediklerimiz maalesef tek tek çıkıyor. Daha da geride pekçok sakıncalı hüküm hukuka, demokrasiye, insan haklarına ve iletişim özgürlüğüne aykırı şekilde can yakmak için bekliyor.

Biz mücadelemize devam edeceğiz. Hukukun, özgürlüğün yenik düştüğüne dair bir örnek göster."

Naciye KAYNAK / İSTANBUL

23.02.2007


 

Erdoğan: Artan borç özel sektörün

Başbakan Recep Tayip Erdoğan, borç stokuna ilişkin değerlendirmelerde, rakamın toplam borç miktarı olarak ifade edildiğini belirterek, ‘’Toplam borç stoku olarak söylerken tabii bunun içinde özel sektörün borcu da var. Bu, Hazine’nin, devletin borcu değil ki özel sektörün borcu...’’ dedi.

‘’Başarıya Giden Yolda Fırsatlar Ülkesi Türkiye’’ konferansında konuşan Başbakan Erdoğan, kişi başına düşen milli gelirdeki artışa dikkat çekerek, ‘’(Bu ortalama rakamdır. Herkese aynı şekilde sirayet etmiyor) diyorlar. Etmiyor olur mu? Yüzde 100 etmez, ama bunun insanımızın yaşam standardında meydana getirdiği bir kalite var, istihdamda meydana getirdiği bir rahatlama var’’ değerlendirmesinde bulundu.

Nüfus artışına karşın, 4 yılda 2 milyon vatandaşa istihdam sağlanabilmesinin ve işsizlik oranında yüzde 1 bile düşüş sağlanabilmesinin olumlu istikamette yol alındığının göstergesi olduğunu belirten Erdoğan, çok istismar edilen bir olayın da kamu net borç stoku olduğunu söyledi. Erdoğan, şöyle devam etti:

‘’Türkiye’de çıkıp şunu konuşuyorlar. Efendim (Borç miktarı yükseliyor) diyorlar, ama bunu da söylerken kamu net borç stoku olarak söylemiyorlar. Ya? Toplam borç stoku olarak söylüyorlar. Toplam borç stoku olarak söylerken tabii bunun içinde özel sektörün borcu da var. Bunu da söylüyorlar. Bu, Hazinenin, devletin borcu değil ki özel sektörün borcu. Burada kamu net borç stokunu söyle kardeşim. Buna baktığımız zaman ortadaki netice gayet net ortada. GSMH’ye oranı, göreve geldiğimizde yüzde 78,4’tü. Şimdi, henüz oranlar kesinleşmedi, size tahmini söylüyorum. Öyle zannediyorum ki yüzde 47-48 gibi neticelenecek. Yani 78,4’ten yüzde 47-48’lere inmiş. Şöyle 3-4 puan daha indiğiniz anda Maastricht kriterlerini yakalıyor. Türkiye, bunlarla nereye doğru gittiğini çok açık, net ortaya koyuyor. Artık yere sağlam basan, ekonomik zemini sağlam bir Türkiye var.’’

/ İSTANBUL

23.02.2007


 

Külliyata tanıtım

Yeni Asya Gazetesinin 38. yılı ve ‘yeni tanzim’ ile basılan Risale-i Nur Külliyatının tanıtım toplantısı, önceki akşam İstanbul Akgün Otel’de gerçekleştirildi.

Gazetemizin İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın açış konuşmasını yaptığı toplantıya, Bediüzzaman Hazretlerinin talebelerinden Mehmet Fırıncı da iştirak etti.

Gazete yönetim kurulu üyeleri, yazarları ve birim yöneticilerinin yanı sıra, yayıncı, yazar ve medya dünyasından değişik simaların hazır bulunduğu toplantıda gazeteci ve televizyoncuların sorularını da cevaplayan Kutlular, açış konuşmasında Risâle-i Nur’un Kur’ân’ın bu asrın ihtiyaçlarına cevap veren manevî bir tefsir olduğunu ve günümüz insanlarının bu eserlerdeki hakikatlere muhtaç olduğunu söyledi.

Yeni Asya’nın bir medya grup olarak sahip olduğu misyonun, Risâle-i Nur’u Türkiye’ye ve dünyaya en güzel şekilde tanıtmak olduğunu hatırlatan Kutlular, günümüz insanlarının Risale-i Nur’u daha kolay ve doğru bir şekilde anlamalarını temin etmek adına “yeni tanzimle” hazırlanmış Risale-i Nur Külliyatını milletin istifadesine sunduklarını ve bundan büyük bir mutluluk duyduklarını ifade etti.

Kutlular’ın konuşmasının ardından gösterilen sinevizyonla, davetlilere Risâle-i Nur Külliyatının “yeni tanzim”le basılmış şekli tanıtıldı. Bediüzzaman Hazretlerinin saff-ı evvel talebelerinden Mustafa Sungur, Mehmet Fırıncı ile Mehmet Kutlular ve edebiyatçı-yazar İslâm Yaşar’ın anlatımıyla Risâle-i Nur’un değişik açılardan değerlendirildiği sinevizyonda, Risâle-i Nur’un günümüz meselelerine nasıl bir ışık tuttuğu dikkatlere sunuldu.

Gelen misafirlere yeni tanzimle hazırlanmış takım halindeki Risâle-i Nur Külliyatı’nın hediye de edildiği toplantı, Tanıtım ve Pazarlama Müdürü Recep Taşçı’nın teşekkür konuşmasıyla sona erdi.

YENİ ASYA / İSTANBUL

23.02.2007


 

Kıbrıs’ta mabed anlaşması

KKTC Din İşleri Başkanı Ahmet Yönlüler ile Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu II. Hrisostomos, adadaki ibadet yerlerine saygının gelişmesini, özellikle söz konusu yerlerin restorasyonunu teşvik edici pratik adımlar atma konusunda anlaştı.

Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik diyalog ve uzlaşı arayışları çerçevesinde Kıbrıs’ta temaslarda bulunan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Başkanı Rene van der Linden, KKTC Din İşleri Dairesi Başkanı Ahmet Yönlüer ve Rum Ortodosk Kilisesi Başpiskoposu 2.Hrisostomos’u biraraya getirdi. Lefkoşa ara bölgedeki Ledra Palas Oteli’nde yer alan görüşme öncesinde Linden ve din adamları, basına açıklama yaptı. Yönlüer ve 2. Hrisostomos, el sıkışarak basına poz verdi. KKTC Din İşleri Dairesi Başkanı Ahmet Yönlüer de, böyle bir toplantıyı gerçekleştirdiği için Linden’e teşekkür ederek, Kıbrıs’ın tarihinde ilk kez böyle bir toplantının yapıldığına dikkati çekti.

Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu 2. Hrisostomos ise, ‘’ülkesi ve insanları için birlikte çalışmanın önemine’’ işaret etti. ‘’Kıbrıs’taki iki tarafın hiçbir zaman dinsel sorunları olmadığını ve gelecekte de olamayacağını’ dile getiren Rum Başpiskopos, ‘’Dinin her zaman pozitif bir etkisi vardır. Din, insanları birarada tutar’’ dedi. 2. Hrisostomos, ‘’dinin aynı zamanda iki halkın birbirleriyle hem de anavatanlarıyla sevgi ve işbirliği içinde olmalarını sağladığını’’ kaydetti.

Önceki gün akşam görçekleşen Yönlüer-II. Hrisostomos görüşmesinden sonra dün ortak açıklama yapıldı. İki din adamı, ilk adım olarak, Larnaka’daki Hala Sultan Tekkesi’ndeki cami ile Karpaz’daki Apostolos Andreas Manastırı’nın ibadete açılabilmesi için çalışma yapmaya karar verdi.

Açıklamada, “Her iki tarafta da iyi niyet vardı. Görüşme oldukça olumlu ve samimi bir ortamda gerçekleşti. İki din adamı, bu görüşmenin, Kıbrıs’ta barışçı çözüme katkı koyabilecek, karşılıklı güvene dayalı uzun soluklu bir diyaloğun başlangıcı olmasını umut ediyor” denildi.

/ LEFKOŞA

23.02.2007


 

Yalçındağ: 2006’da reformlar duraksadı

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, 2006 yılında reformlar konusunda bir duraksama olduğunu düşündüğünü belirterek, “Reform heyecanımızın biraz azaldığı kanısındayım” dedi.

“Başarıya Giden Yolda Fırsatlar Ülkesi Türkiye” konferansında konuşan Yalçındağ, Türkiye’nin makro ekonomide gelişme sağladığını belirterek, yabancı yatırımcıların Türkiye’ye olan ilgisine değindi. “Dolayısıyla 2007 yılında bizim bu heyecanımızı yeniden öne çıkarmamız ve ekonominin kazandığı makro dengelerin altında mikro bazlı reformları da gerçekleştirmemiz gerekiyor” diyen Yalçındağ, reformların devam etmesi gerektiğine işaret ederek, geçen yıl Haziran ayında yaşanan ekonomik durumu hatırlattı.

Kayıt dışı ekonomiyle kapsamlı bir mücadele yürütülmesi gerektiğini anlatan Yalçındağ, “Yapacağımız bu reformların faiz oranlarına da olumlu etki yapacağını düşünüyoruz” dedi.

Yalçındağ, Türkiye’nin global arenada düşük iş gücü maliyetiyle rekabet edemez düzeye geldiğini belirterek, teknoloji ağırlıklı, verimliliği yükseltebilecek sektörlere odaklanmanın önemine işaret etti.

/ İSTANBUL

23.02.2007


 

Can Dündar ifade verdi

Gazeteci Can Dündar, Alaattin Çakıcı imzasıyla Tekirdağ F Tipi Cezaevinden kendisine gönderilen ve “akıllı olmasının rica edildiği’’ mektupla ilgili olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına ifade verdi.

Ankara Adalet Sarayı’na avukatı ile gelen Can Dündar’ın, ifadesi Cumhuriyet Savcısı Doğan Tekinşen tarafından alındı.

/ ANKARA

23.02.2007


 

Samast apandisit ameliyatı oldu

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesi olayı ile ilgili Kandıra F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Ogün Samast ‘’Akut apandisit’’ ameliyatı oldu.

Kocaeli Devlet Hastanesi Başhekimi Şenol Ergüney, yaptığı açıklamada, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesi olayı ile ilgili tutuklu bulunan Ogün Samast’ın, karın ağrısı şikâyeti ile Kocaeli Devlet Hastanesi Acil Servisi’ne getirildiğini söyledi. Ergüney, yapılan tahliller sonucu ‘’Akut apandisit’’ teşhisi konulan Ogün Samast’ın, daha sonra ameliyata alındığını belirtti. Operasyonun yaklaşık 50 dakika sürdüğünü ifade eden Ergüney, ‘’Hastanın sağlığı iyi, endişe edilecek bir durum yok’’ dedi.

Mahkûm koğuşuna kaldırılan Ogün Samast’ın, yaklaşık 3 gün içinde taburcu edileceği kaydedildi.

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in, 19 Ocak 2007 tarihinde gazetenin önünde öldürülmesi olayı ile ilgili olarak tutuklu bulunan Ogün Samast, 24 gündür yüksek güvenirlikli Kocaeli 2 Nolu F Tipi Cezaevi’nde bulunuyor.

/ KOCAELİ

23.02.2007


 

Yeni yılın ilk MGK’sı bugün

Milli Güvenlik Kurulu (MGK), Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in başkanlığında bugün Çankaya Köşkü’nde toplanacak. MGK’nın yılın ilk toplantısı, saat 13.30’da başlayacak.

Toplantıda, iç ve dış gelişmeler değerlendirilecek.

/ ANKARA

23.02.2007


 

Kızılay ve Yeşilay işbirliği yapacak

Madde Bağımlılığının geldiği ciddi boyutlar Yeşilay’ın yeni projeler yapmasına ve birçok kurum ve kuruluşla işbirliğine gitmesine vesile oluyor.

Kızılay Genel Başkanı Tekin Küçükali ile görüşen Yeşilay yetkilileri, iki kardeş kurumun birlikte hareket etmesi gerektiği ve hazırlanan projelerin uygun olanlarını bir konsorsiyum oluşturarak beraber yürütmenin yararlı olacağı konusunda mutabakat sağladılar.

Yeşilay Genel Sekreteri Ahmet Sırrı Arvas, “Ülkemizin cumhuriyetten önce kurulmuş iki güzide kurumunun birbirlerine yakın alanlarda birlikte çalışması kamu yararına olacağını düşünüyoruz” dedi. Kızılay Başkanı Küçükali de, “Kızılay sadece Türkiye’ye değil, dünyanın her yerine hizmet götürüyor. Türk milletinin merhametini, yardımseverliğini, sevgisini her yere ulaştırıyor. Çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceği için uygun olan her projede Yeşilay’ın yanındayız” dedi.

YENİ ASYA / İSTANBUL

23.02.2007


 

“250 bin şehit için 250 bin hatim”

Çanakkale şehitlerini anma etkinlikleri çerçevesinde Anadolu Gençlik Derneği tarafından “250 Bin Şehit İçin 250 Bin Hatim” kampanyası başlatıldı. Kampanya çerçevesinde Osmaniye’de bin 793 hatim okutulacak.

Anadolu Gençlik Derneği Osmaniye Şube Başkanı Hakkı Özkan, genel merkezleri tarafından başlatılan Kur’an ziyafetleri ile 1700 program yapıldığını belirterek, 10 milyon insana 10 milyon Kur’an dağıtıldığını şehitler haftası dolayısıyla da “250 Bin şehide 250 bin hatim” kampanyası başlattıklarını kaydetti Özkan, 3 Şubat tarihi itibariyle başlayan kampanyalarının Çanakkale Şehitlerini anma programları kapsamında düzenlediğini kaydetti.

/ OSMANİYE

23.02.2007


 

Kilis’te patlama: 1 öğrenci öldü, 7 kişi yaralandı

Kilis’in Musabeyli ilçesinde bir ilköğretim okulunun kalorifer kazanında meydana gelen patlamada bir öğrenci öldü, biri öğretmen 7 kişi yaralandı.

Edinilen bilgiye göre hayatını kaybeden öğrencinin Hayriye Bozkurt olduğu belirtildi. Yaralananların tedâvileri ve kimlik tespit çalışmaları sürüyor.

/ KİLİS

23.02.2007


 

Ürküten silâhlanma yarışı

Mersin Barosu Başkanı İsa Gök, Türkiye’de ruhsatlı silâh sayısının yüz binlerle ifade edilmeye başladığını, bu durumun ‘’maganda kurşunu’’nun yol açtığı ölüm ve yaralanmaların sayısını artırdığını savundu.

Gök, yaptığı açıklamada, verilere göre, Türkiye’de insanların bireysel olarak hızlı bir silâhlanma içine girdiğini söyledi.

Gök, son zamanlarda sık sık rastlanan ve halk dilinde ‘’maganda kurşunu’’ olarak yerleşen kaza kurşunu ile ölüm ve yaralanmalardaki artışta, en önemli iki etmenin silâhlanma sayısındaki artış ve cezalardaki caydırıcılığın azlığı olduğunu belirtti.

Adana Baro Başkanı İbrahim Gazioğlu ise, ‘’Maganda kurşununun’’ TCK’da da silâhla yaralama olarak değerlendirildiğini ve yaralamada kasıt bulunmadığı için, cezalarının az olduğunu söyledi. Kanunun özel maddelerle yeniden düzenlenmesi gerektiğini ifade eden Gazioğlu, maganda kurşununun ise adeta Türk toplumunun

kanayan bir yarası haline geldiğini vurguladı.

TCK’ya göre öngörülen cezalardaki uygulamada da sıkıntılar ortaya çıktığını savunan Mersin Barosu Başkanı İsa Gök, ‘’Bu da ülkemizde hakimlerin cezaları alt sınırdan uygulanmasından kaynaklanıyor’’ dedi. Gök,Bir ülkede taşıma ruhsatlı silâh sayısının artmasının, o ülkenin ‘’Ben güvenliği sağlayamıyorum. Benim emniyet teşkilatım yeterli değil’’ hükmünü kabul etmesi anlamına geleceğini öne sürdü. Gök, şöyle devam etti: “Bu bir itiraftır. Türkiye’de ruhsatlı silâh sayısı yüz binlerle ifade ediliyor. Şehrimizde her 10 kişiden 2’si ruhsatlı, geri kalan 3’ü ise ruhsatsız silaha sahip. Bireysel silâhlanma büyük tehlikedir. Halkın, kendi adaletini kendi sağlama düşüncesine girmesi de en büyük handikap. Eğer hukuk devletiysek, bunu engellememiz lâzım. İnsan haklarına sahip çıkan devlet olmak istiyorsak, silah yarışının önüne geçmeliyiz.’’

Gök, silâh konusunda Türkiye’nin hassas bir ülke konumunda bulunduğunu da anlatarak, ‘’Çünkü, ülkemizde kardeş kardeşe kırdırılmak, ülke ateşe atılmak isteniyor’’ diye konuştu.

Özellikle ruhsatsız silâhla ilgili cezaların olağanüstü şekilde artırılması gerektiğini ifade eden Gök, şöyle konuştu: ‘’Avrupa’da hangi ülkede silâh alan beline takıp da gezebilir? Bu bir ilkellik. Ruhsatsız silah taşıyan insan bir suçlu tipidir. Ruhsatsız silahın satılmasına, kaçakçılığın yapılmasına, aracılık edilmesine, taşıyıp kullanılmasına caydırıcı cezalar verilmeli ki, insanlar silâhlanmaktan vazgeçsin.’’

Adana Baro Başkanı Gazioğlu, maganda kurşunu sonrası yakalanan zanlıların çok kısa sürede tahliye olduklarını işaret ederek, şunları kaydetti: “Maganda kurşunu ile yaralamaya sebebiyet verenler, kasıt bulunmadığı için ya hiç tutuklanmıyorlar, ya da çok kısa sürede tahliye oluyorlar. Bugün spor karşılaşmalarından tutun da, asker uğurlamaya kadar her an bir maganda kurşunu ile karşılaşılabiliyor. Maganda kurşunu toplamda adeta kanayan bir yara haline geldi. Herkesin cebinde bir silâh var. Bu yaradan kurtulmak için TCK’nın yeniden düzenlenmesi ve gelişigüzel sıkılan bu kurşunlarla ilgili özel maddeler konulması gerek. Sıkılan kurşunda kasıt aranmaksızın ceza verilmeli.’’

/ MERSİN/ADANA

23.02.2007


 

‘SİLÂH ALMA ELİNE, ALTIN TAK GELİNE’

Gaziantep Kuyumcular Odası Başkanı Sedat Özdinç, düğünlerde silah atılmaması için Gaziantep Emniyet Müdürlüğü ile ‘Bir Kutu Mermi 50 YTL, Bir Urup 50 YTL’ ve ‘Silah Alma Eline, Altın Tak Geline’ sloganları ile kampanya başlatacaklarını söyledi.

Özdinç, yaptığı açıklamada, düğünlerde silah atılması sebebiyle üzücü olayların yaşandığını ve düğün sevincinin hüzne dönüşebildiğini hatırlattı.

Düğünlerde silah atılması alışkanlığının önüne geçilmesi için Gaziantep Emniyet Müdürlüğü ile ortak kampanya başlatacaklarını ve kampanya çerçevesinde, polis ekipleriyle birlikte düğünlere giderek, halkı bilinçlendireceklerini, geline altın takacaklarını belirten Özdinç, bir kutu merminin fiyatının, çeyrek altın (urup) ile aynı olduğunu, mermi sıkılması yerine altın takılmasını isteyeceklerini belirtti.

Kampanya süresince kullanılacak olan ‘Bir Kutu Mermi 50 YTL, Bir Urup 50 YTL’ ve ‘Silah Alma Eline, Altın Tak Geline’ sloganlarının da, şehrin farklı bölgelerine asılacağını ifade eden Özdinç, ‘’Biz bir sivil toplum kuruluşuyuz. Faaliyetlerimizin sadece kendi meslek alanımızla sınırlı kalmaması gerektiğini düşünüyoruz. Bu sebeple Emniyet Müdürlüğü ile böyle bir kampanyayı başlatarak, toplumsal sorunun da giderilmesine katkıda bulunmak istiyoruz’’ dedi.

/ GAZİANTEP

23.02.2007


 

Betona standart gelecek

İnşaat Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesince beton ve çelik laboratuvarı kurulacak. İnşaat Mühendisleri Odası Diyarbakır Şube Başkanı Tansel Önal, yaptığı açıklamada, Diyarbakır’da 1990’lı yıllarda yapılan binaların beton kalitesinin çok iyi olmadığını, bu sebeple şehirde bazı binalarda dönem dönem hasarların meydana geldiğini söyledi.

Kaçak olarak yapılan bazı binaların mühendislik hizmeti alınmadan inşa edildiğini, projeleri bile hazırlanmayan binaların bulunduğunu kaydeden Önal, bundan dolayı kalitesiz binaların sinyal vermeye başladığını bildirdi.

Kentte her yıl birkaç binada hasar oluştuğunu, bunların da risk teşkil ettiğini anlatan Önal, yapılan her binanın yapım aşamasında beton numunelerinin test edilmesi gerektiğine dikkat çekti. Oda olarak beton ve çelik laboratuvarı kurmaya karar verdiklerini ifade eden Önal, şöyle dedi:

‘’Bundan sonra yapılacak olan bütün binalardan numune alarak standartlara uygun beton dökümü yapılmasını sağlamak istiyoruz. 1 ay içerisinde kurulacak laboratuvarda beton ve çeliğin kalitesi denetlenecek. Ayrıca, gerek görüldüğü takdirde daha önce yapılan binalarda karot makinesi ile örnek alınıp test yapılacak. Böylelikle geçmiş yıllarda yapılan binaların da beton kalitesini öğrenmiş olacağız.”

/ DİYARBAKIR

23.02.2007


 

Köylüye yangın eğitimi

Çevre ve Orman Bakanlığı, orman yangın sezonunda, eğitime öncelik vererek 4 bin orman köyünde eğitim projesi başlatacak.

Orman Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Ulukanlıgil yaptığı açıklamada, orman yangınlarıyla mücadele kapsamında, bu yıl ilk kez yeni bir eğitim projesini uygulayacaklarını söyledi. Orman yangınlarıyla mücadelede esas hedefin, yangın çıkmasını önlemek olduğunu belirten Ulukanlıgil, orman köylüsünün eğitileceğini bildirdi. Orman köylüsünün eğitimi için özel ekipler oluşturduklarını anlatan Ulukanlıgil, bu ekiplere iletişim fakültelerinde üçer günlük seminer verileceğini kaydetti.

Eğitici ekiplerin 1 Nisan-30 Haziran tarihleri arasında yangına çok hassas olan köylerde eğitim vereceğini vurgulayan Ulukanlıgil, şöyle devam etti: ‘’Orman yangınlarıyla mücadelede eğitim için özel ekipler kurduk. Tecrübeli personelimizden oluşturulan bu ekipler iletişim fakültelerinde de üç günlük iletişim semineri verilecek. Özel ekipler, ilk etapta 4 bin orman köyünde, avcılara, muhtarlara, köylülere ve çocuklara orman yangınlarıyla ilgili bilgi verecek. Bu üç aylık kritik dönemde köylerde sohbetler, konferanslar düzenlenecek. Video gösterileriyle eğitim çalışması yapılacak. Çocuklara da kalem defter dağıtılacak.’’

/ ANTALYA

23.02.2007


 

Okullarda şiddetin panzehiri sevgi

Bahçelievler Abidin Pak Öğretmenevi’nde gerçekleşen, İl Milli Eğitim Müdürü Ata Özer, İlçe Milli Eğitim Müdürü Yakup Hayırlıoğlu ve Belediye Başkanı Osman Develioğlu’nun katıldığı, Okul Aile Birlikleri toplantısında, “Okullardaki şiddet” görüşüldü.

İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Ata Özer, “Gençlerimize her zaman aileleri sahip çıkmalıdır. Temel eğitime güç vermek ailenin sorumluluğu içindedir” derken, İlçe Milli Eğitim Müdürü Yakup Hayırlıoğlu “Gençlerimizin geleceği için devletin tüm kurumlarıyla işbirliğini güçlendiriyoruz. Gençlerimizin sağlıklı gelişimi için, kültürel, sportif etkinlikleri yaşamlarının parçası haline dönüştürüyoruz” dedi.

Belediye Başkanı Osman Develioğlu ise konuşmasında, “Okul Aile Birliklerinin de desteğiyle Şiddetin panzehiri olan Sevgi’ye tüm öğrencilerimizle birlikte yaşadığımız da, ülkemizde, okullarımızda asla şiddet yaşanmayacaktır” dedi.

Öte yandan 83 okul’un, 114 bin öğrencinin bulunduğu Bahçelievler’de, toplantıya katılan Okul Aile Birlikleri Bahçelievler’de, devlet-vatandaş işbirliğinin gençlerimizin gelişimini güçlendirdiğini dile getirdiler.

YENİ ASYA / İSTANBUL

23.02.2007


 

Yüzme havuzu gibi altgeçit

Balıkesir’in Edremit İlçesi’ne bağlı Güre Beldesi’nde içi yaklaşık 3 yıldır yarıya kadar su dolu olan alt geçit tepkilere sebep oluyor.

Güre Melek Hanım Sitesi konutlarında yaşayan vatandaşların E-87 Karayolu üzerinden Güre İskelesi’ne geçişlerini sağlamak amacıyla yaklaşık 3 yıl önce yapımı tamamlanan alt geçidin içi yarıya kadar sularla dolu. Havuzu andıran alt geçidi bugüne kadar hiçbir vatandaş kullanamadı.

Zemin betonu standartlara uygun yapılmadığından dolayı içi su dolan alt geçidin bir an evvel onarılması ya da yıkılması gerektiğini belirten çevre sakinleri, “Bu alt geçit yaklaşık 3 yıldır burada kapalı yüzme havuzu gibi duruyor. İçi sürekli yarıya kadar suyla dolu. Yer altı suları yetmezmiş gibi bir de yağmur suları içinde birikince alt geçit kaybolup gidiyor. Bu alt geçit büyük tehlike arz ediyor. Artık yetkililerin bu duruma el atması lazım. Yapıldığından beri kullanılmadığı için çoğu insan burada bir alt geçit olduğunun bile farkında değil” diye dert yandı. İçi sürekli yarıya kadar su ile dolu olan alt geçidin çocuklara bir tuzak olduğunu söyleyen vatandaşlar, bir facia yaşanmadan yetkilileri göreve davet etti.

/ BALIKESİR

23.02.2007


 

Kimliğini çaldırdı, dünyası karardı

Karabük’te torna ustası Ersin Gübay (36), 2 yıl önce İstanbul Pendik’teki evine giren hırsızların çaldığı kimliği nedeniyle zor günler geçiriyor.

Pendik Kaynarca’da evine giren hırsızların çaldıkları kimlikteki fotoğrafı değiştirerek adına alınan GSM hattı ile Muş’ta kurulan şirkettin borçlarından dolayı arabasına icra gelen Ersin Gübay, çalınan nüfus cüzdanında kullanılan fotoğraftaki kişileri tanıyanların en yakın emniyet güçlerine bildirmelerini istedi. Adına Muş’ta kurulan Samur İnşaat Gıda Tekstil Sanayi ve Ticaret Ltd. şirketinin vergi, elektrik, kira ve su borcu olarak toplam 7 bin 462 YTL borcun kendisinden talep edildiğini belirten Gübay, “Hayatımda ilk defa savcılığa ifade vermek için Muş’a gittim. Yine adıma alınan 0 533 681 67 01 numaralı GSM hattının bin 200YTL borcu için arabama icra geldi. Çalışmak için gittiğimiz İstanbul’daki evimiz ikinci defa soyulmağa teşebbüs edilince ailece Karabük’e geri döndük. Adıma kurulan şirketin borçları, bizi perişan etti. 9 aydır İran’da çalışıyorum. Şirketin bundan sonra daha ne gibi borçları gelecek, faizleri ve avukat ücretiyle birlikte benden ne isteyecekleri belli değil. Adli mercilere ve ilgili yerlere durumu bildirdim. Soruşturma sürüyor” dedi.

/ KARABÜK

23.02.2007


 

Osmanlı’nın ezanî saatleri

İTÜ Elektrik-Elektronik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atilla Bir, Osmanlı döneminde çok sık kullanılan ezanî saatlerin günlük hayatın bir parçası olarak Müslümanların namaz için camiye gidişlerinde mühim bir rol oynadığını kaydetti.

İTÜ Elektrik-Elektronik Fakültesi Seminerleri dizisinin en sonuncusu İdris Yamantürk” Konferans Merkezi’nde gerçekleştirildi. İTÜ Elektrik-Elektronik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atilla Bir’in verdiği “Saatçi Meyer ve Ailesi, Ezanî Zamanı Gösteren Saat” isimli seminer katılımcıları tarihî bir zaman yolculuğuna çıkardı.

İTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atilla Bir, Osmanlı döneminde çok sık kullanılan ezanî saatlerin günlük hayatın bir parçası olarak Müslümanların namaz için camiye gidişlerinde mühim bir rol oynadığını belirtti. Kanuni Sultan Süleyman, 3. Murat, 2. Abdülhamit gibi padişahlara diğer devletlerden çok kıymetli saatlerin hediye getirildiğini resim ve belgeleriyle anlatan Prof. Bir, yanında getirdiği orijinal saatleri de izleyicilere gösterdi. Saatlerden bir tanesi seminer boyunca zaman zaman öterek izleyicileri keyiflendirdi.

Prof. Bir’in verdiği bilgilere göre Osmanlının son döneminde padişah 2. Abdülhamit’in Almanya Kralı 2. Wilhelm’den saray saatlerini tamir etmesi için daimi bir ustanın talebi üzerine Meyer ailesinden iyi bir ustanın İstanbul’a gönderilmesinin ardından aileden üç kuşak, Osmanlı topraklarında saat tamiri ve imalatı üzerine çalışmıştır. Ailenin saatçilikle uğraşan son ferdi de 1981 yılında vefat edince İstanbul’daki meşhur Meyer saat firması da faaliyetine son verdi. Meyer ailesi özellikle Müslümanların kullandığı ezanî saatle batılıların kullandığı günümüz saati arasında ilişkiyi imal ettiği saatlere yansıtarak her iki saatin Osmanlıda kullanılabilmesine imkân sağladı. Meyer ailesi çok iyi matematik ve astronomi bilmemesine rağmen bu saatleri tasarlayabilmeleri onların ustalığını ortaya koyuyor. Saatlerin matematik temelleri Prof. Bir tarafından izleyicilere detaylı olarak aktarıldı.

Prof. Bir, Osmanlı döneminde her büyük caminin avlusunda mutlaka hesap ve astronomiden anlayan bir muvakkitin bulunduğunu ve zaman ayarıyla görevlendirildiklerini belirtti. Ezanî saatin 12’yi gösterdiği anda saraydan top atılarak bütün ahaliye zaman ayarlamaları için imkân tanındığını da sözlerine ekledi.

Ömer AKYOL / İSTANBUL

23.02.2007


 

İngiltere prensi cami gezdi, Kur’ân dinledi

İngiltere veliaht prensi Charles ve eşi, Kuveyt’i ziyaretleri esnasında Büyük Cami’yi de gezdiler.

Çift, camiye girerken ayakkabılarını çıkarırken, prensin eşi Camilla da beyaz bir örtü ile saçlarını örttü. Prens Charles ve eşi, camide anaokulu öğrencilerinin okudukları Kur’ân-ı Kerim’i de dinlediler.

23.02.2007


 

Iğdır’da Kur’ân kursu açıldı

Iğdır İl Müftüsü Mehmet Sönmezoğlu, 2006-2007 eğitim-öğretim yılında açılan Kur’ân Kursları ve 2007 yılı umre programı hakkında basın toplantısı düzenledi.

İl Müftüsü Mehmet Sönmezoğlu, “Bu eğitim-öğretim yılında Iğdır merkez, ilçe ve köylerimiz dahil 10 adet Kur’ân kursu açtık. Burada halkımıza Kur’ân-ı Kerim öğretiyoruz. Ayrıca Kur’ân Kursu açtığımız yerlerde halkımıza ücretsiz olarak okuma-yazma dersleri de veriyoruz” dedi.

/ IĞDIR

23.02.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004