Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 03 Mart 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Büyükanıt’ın kurumsal görüşleri

28 Şubat tartışmaları hararetli oluyor. “Olmalı mıydı, olmamalı mıydı? Kim haklıydı?” derken, RP-Yol iktidarı 10 yıl yeniden sorgulanırken, “28 Şubat mantığı ve ruhu” yanı-başımızda bitiverdi; daha doğrusu tartışmaya katılıverdi.

Org. Büyükanıt’ın ABD’de sarfettiği, hükümete Irak politikası dikte eden sözlerinin Başbakan tarafından “onun kişisel görüşü” olarak yorumlanması askerden itiraz gördü.

Asker, Genelkurmay Başkanı’nın sözlerini “tabii olarak kişisel olmayıp Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kurumsal görüşü” olarak açıkladı dün.

Aslında bu açıklamanın açıklanmamış devamı var…

Onu da biz yazalım:

Tabii olarak bu sözler sadece Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kurumsal görüşü olmakla kalmayıp, tüm zinde güçlerin ve devletin görüşüdür…

Peki demokrasi oyununun içinde bu kabul edilebilir bir durum mudur, bu?

Kuzey Irak’ta kiminle görüşülüp görüşülmeyeceğini hükümetin elini kolunu bağlar şekilde asker açıklayabilir mi?

Başbakan’ı durumu idare itecek açıklamalara itip, ardında da “Benim görüşüm budur, kıvırmayın” diyebilir mi?

Ne yazık ki elit bir çoğunluğa göre bu normal bir durumdur.

Bazısı durumu hükümetin zaafıyla ve ifade ettiği tehlikeyle açıklar, bazısı devlet politikalarının hükümete rağmen esas ve sürekli olmasıyla…

Velhasıl bu topraklarda sorun sadece askeri vesayet sisteminde değildir. Mesele sadece cumhurbaşkanlığı krizine doğru askerin muhtemelen kriz çıtasını yükseltmek için vesile aramasıyla açıklanamaz…

Sorun aynı zamanda söz konusu “çoğunluk”tadır…

Ve bu çoğunluğu üreten, askeri vesayet rejimini meşru kılan bundan 10 yıl önce yaşanan o ünlü süreçtir, 28 Şubat’tır.

Zira 28 Şubat bu yönüyle, basın üzerinden türlü “andıç”lar çerçevesinde “psikolojik harekatlar”la yönlendirilen, endişeleri derinleştirilen kamuoyundan gelen destekle siyasetçiye ve siyasî alana yönelmeyi, yarı aktif, sürekli bir müdahale tarzını benimsemeyi ifade eder.

Dahası demokratik kurumların ve zihinlerin bu çerçevede askerileştirilmesine, askeri olanın tabiileştirilmesine işaret eder.

Bu tabiileşme süreci, Kürt sorunundan laiklik tartışmalarına değin demokratik öneri ve fikirleri, meşru kurum ve yapıları hedef almakla kalmamış, bu çerçevede YÖK’ten başlamak üzere bütün devlet kurumları ve basın bu yönde yönlendirilmiş ve kullanmıştır. Ana hedef, tektip toplum yaratmak, oradan güç alarak siyaset üretmek, siyasete müdahale etmek olmuştur.

Demokratik kurumların işleyişinin askerileştirilmesini hafife almamak gerekir…

Zira bu askerileştirilmenin, asker açısından altını çizdiği hususlar şunlardır:

Kürt sorununa yönelik ekonomik-sosyal tedbirlerin üretilmesinde, Güneydoğu’ya ilişkin bakanlık bütçelerinin asayiş komutanlıkları tarafından yönetilmesinde, TÜSİAD, medya ve yargı mensupları ile kurulan yönlendirici temaslarda, İçişleri Bakanlığı’nı atlayarak valilikler vasıtasıyla MGK kararlarının uygulatılmasında YÖK ve üniversite rektörleri ile kurulan doğrudan ilişkilerde olduğu gibi, sadece siyaset ve siyasetçiye müdahale etmekle yetinmemek, bizzat siyaset yapmak ve üretmek, başka bir deyişle iç ve dış politikadaki temel konularda siyasî karar mekanizmasını ikame etmek…

Genelkurmay Başkanı şimdi de Kuzey Irak’la ilgili olarak aynı oyuna devam ediyor…

Ve arkasında toplumsal destek buluyor…

Vahim olan budur…

Yeni Şafak, 2 Mart 2007

Ali BAYRAMOĞLU

03.03.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  ‘Azgın demokrat’

  Hükümet frene bastı

  Faiz oyunu

  Darbeler çözüm değil

  Büyükanıt’ın kurumsal görüşleri


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004