Kandırılmış, teröre bulaşmış eli silâhlı teröristler nice masumun hayatına kıymakla kalmıyor, kendi elleriyle kendi sonlarını da hazırlıyorlar.
Ya uyuşturucunun, çeşit çeşit kötü alışkanlıkların zebunu olmuş genç, kendisi, ailesi ve toplum için ne kadar acı bir kayıp değil mi?
Küçük büyük tanımayan, saygısız, saldırgan, haya ve edepten mahrum gençlerle karşılaştığımızda da yüreğimiz cız etmez mi?
Bir milletin en önemli varlıkları, en kıymetli hazineleri olan gençlerin böylesi felâketlerin ağına düşmemesi için sadece anne-babalar, okul ve devlet değil, bu yangını gören her vicdan sahibi harekete geçmeli.
Geçen Pazar günü bu ihtiyacı duyan Alucralı gençlerin konferanslarına katıldığımda bu duygular uyandı bende. Alucra’nın Babapınar Köyü Derneği’ndeydi konferansımız. Mücahidler, Ömerler, Ahmedler hemşehrilerini toplamışlar, her hafta bir köy derneğinde konferans düzenlemekteler. Bizi de bunlardan birine konuşmacı olarak davet ettiler. Bu gayret ve faaliyetleri dolayısıyla onları takdir ve tebrik ettim. Çeşit çeşit tehlikelere karşı gençleri korumak; onları güzel, faydalı hakikatlerle tanıştırmak, bilgilerini arttırmak için yapılan ne güzel faaliyetlerdi bunlar.
Giresun’un 2000 metre yüksekliğinde 15 bin nüfuslu şirin bir ilçesi Alucra. Göç edip İstanbul Okmeydanı’nı mesken edinmiş belki ilçe nüfusunun üç katı Alucralı var. İlçenin 6 mahallesi, 38 de köyünden söz ediyorlar. Düğünde dernekte toplanan Alucralıları böylesi güzel bir faaliyetle de bir araya getirmek, Gençlik ve Maneviyat adını verdikleri bir dizi konferanslarla toplantılarına maneviyat tadı da katmak istemişler. “Sebep olmak işlemek gibidir” sırrınca güzel bir çığır açanlara müjde veriyor Peygamberimiz (asm): “Kim güzel bir çığır açarsa o yolda ilerleyenlerin sevabının bir misli de o çığırı açanlara verilir” buyuruyor.
Dernek salonunu doldurmuşlardı gençler. Ara ara da daha geniş düğün salonlarında bu tip konferansları yapmaktalarmış. Arkadaşlıkları, dostlukları, akrabalıkları, hemşehrilikleri güçlendirmenin, kenetleşmenin, kaynaşmanın en kısa yollarından biri olmalı böylesi toplantılar.
Okmeydanı’nın bir ucunda meleklerin âdetâ koruma polisliğini üstlendikleri böylesi bir toplantı yaparken ne yazık ki bitişik mahallede başka polisler panzerlerle, göz yaşartıcı bombalarla, joplarla araba kundaklayan terörist gençlerin peşindeydi.
Niye bu gençler ilim ve kültüre, dostluğa, sevgiye; ötekiler yakma, yıkma, vurma, kırmaya koşuyorlar?
Demek insanlara sevgiyle, şefkatle, bilgiyle yanaşıldığında kötülüklerin önü de alınmış oluyor. Gençlere dedim ki: “Karanlığa kızmaktansa bir mum yakmak evlâdır. Sabaha kadar karanlığa kızalım, elimize birşey geçmez. Ama bir mum yakarak örnek olmak en doğrusu.”
Alucralı gençleri tekrar tekrar tebrik ediyorum.
12.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|