Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 18 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Avrupa: Başörtüsü yasağına hayır

Avrupa Parlamentosu, AB üyesi ülkelerdeki okullarda başörtüsünün yasaklanmasını öneren taslak kararı reddetti. Çocuk haklarına odaklanan ve bağlayıcılığı olmayan taslak kararda, "göçmen geçmişi olan kızları etkileyen hak ihlâlleriyle ilgili önlem alınması gerektiği" belirtiliyor, AB ülkelerine, en azından ilkokullarda başörtüsü ve hicabın yasaklanması çağrısı yapılıyordu.

Taslak kararda, bu tür bir yasağın, ''çocuk olma hakkını ve daha ileri bir yaşta özgür tercih yapma hakkını güvence altına alacağı'' belirtiliyordu. İtalyan parlamenter Roberta Angelilli tarafından kaleme alınan karar, 200'e karşı 367 oyla reddedildi. 134 parlamenter çekimser oy kullandı.

Fransa, devlet okullarında ''dinsel simgelerin taşınmasını ve kullanılmasını'' yasaklamıştı. İngiltere ve çoğu AB ülkesi ise başörtüsüne herhangi bir yasak uygulamıyor. Kimi ülkeler, bu konudaki kararı okul yönetimlerine bırakmış durumda.

/ STRASBOURG

18.01.2008


 

60 ÜLKE BİZİM GİBİ

New York merkezli Freedom House (Özgürlük Evi) adlı örgüt 2007 yılı için hazırladığı Dünya Özgürlük Raporunda 90 ülkeyi "özgür," 60 ülkeyi "kısmen özgür," 43 ülkeyi de "özgür değil" şeklinde sınıflandırıyor. Rapora göre dünya nüfusunun 2 milyar 391 milyon 400 bini "özgür olmayan," 1 milyar 185 milyon 300 bini "kısmen özgür" ülkelerde yaşıyor. Kuruluşun araştırma bölüm başkanı Arch Puddington, 2007'nin özgürlükler açısından bir gerileme yılı olduğunu söyledi.

30 yıldır, 193 ülkede siyasî özgürlükler ve kişi haklarının gelişmesini yakından New York merkezli örgütün araştırma bölüm başkanı Arch Puddington, yaptığı açıklamada 2007'nin, özgürlükler açısından bir gerileme yılı olduğunu belirtti. Puddington, "Son iki yılın kayıtlarına baktığımızda, son 15 yıl içinde ilk kez, üst üste iki yılda özgürlüklerin gerilediğini görüyoruz" dedi.

Açıklamasında bir başka kaygı verici gelişmeye daha dikkat çeken Puddington, "Ayrıca demokrasiye karşı direniş de görülüyor. Bunu da sadece enerji zengini Rusya, Kazakistan, Azerbaycan, Venezüella değil Çin gibi halktan gelecek demokrasi hareketlerinden korkan rejimlerde görüyoruz. Bu ülkeler rejim aleyhtarlarının hapsedilmesinden, vergi polisini insanların üzerine salmaya, sivil toplum kuruluşlarına sınırlayıcı yeni düzenlemeler getirmeye kadar, birçok yönteme başvuruyor" dedi.

RAPORDAN DETAYLAR

Özgürlük Evi, 2007 yılı için hazırladığı Dünya Özgürlük Raporunda 90 ülkeyi "özgür", 60 ülkeyi "kısmen özgür", 43 ülkeyi de "özgür değil" şeklinde sınıflandırıyor. Rapora göre dünya nüfusunun 2 milyar 391 milyon 400 bini "özgür olmayan", 3 bin 28 milyon 190 bini, "özgür", bir milyar 185 milyon 300 bini ise, "kısmen özgür" ülkelerde yaşıyor.

2006 yılında "kısmen özgür" ülkeler arasında bulunan Filistin 2007'de "özgür olmayan" ülkelerin kategorisine dahil olurken, seçime dayalı demokrasilerin sayısı da iki azalarak 123'ten 121'e indi. Moritanya bu kategoriye eklenirken Filipinler, Bangladeş ve Kenya, bu gruptan çıkarıldı. Geçen yıl seçim yapan Tayland ise, "özgür olmayan" kategorisinden "Kısmen Özgür" grubuna dahil oldu.

AB ülkeleri, ABD, İsrail ve Bahamalar gibi ülkelerin "özgür" kategorisinde yer aldığı raporda Azerbaycan, Küba, İran, Rusya, Suudi Arabistan ve Suriye "özgür olmayan" ülkeler, Venezüella, Uganda, Singapur ve Ürdün "kısmen özgür" ülkeler olarak kaydedildi.

ORTA ASYA'DAKİ OTOKRATİK

REJİMLER DAHA DA KATILAŞIYOR

Özgürlük Evi'nin yöneticilerinden ve eski Sovyetler Birliği'nin yerine kurulan ülkeleri izleyen Christopher Walker da açıklamasında "Eski Sovyet Bloğu ülkeleri, araştırmada incelediğimiz tüm bölgeler arasında özgürlüklerin en çok sınırlandığı grup olarak karşımıza çıkıyor. Buralardaki otokratik rejimler daha da katılaşıyor" dedi.

Walker, Rusya'da parlamento seçimlerinin adil olmayan şartlarda yapıldığını, Gürcistan'da polisin göstericileri şiddet kullanarak bastırdığını ve sıkıyönetim ilan edildiğini belirtti. Yetkili ayrıca, bölgedeki birçok ülkede basının sistemli bir şekilde baskı altında tutulduğunu dile getirdi.

TÜRKİYE ÜÇÜNCÜ SIRADA

Raporda siyasî ve medenî haklar alanında, Türkiye, "kısmen özgür" olarak sınıflandırılırken, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, "özgür" olarak tanımlanıyor. Raporda, Türkiye'de 22 Temmuz seçimlerinin serbest ve adil olarak yapıldığı belirtiliyor.

Türkiye, hem "siyasî haklar" hem de "sivil özgürlükler" kategorilerinde ise en iyiden en kötüye doğru 1'den 7'ye kadar yapılan sıralamada 3. sırada yer aldı.

PAKİSTAN'DA MUHALEFETİN

DOĞMUŞ OLMASI UMUT VERİCİ

Özgürlük Evi'nin Güney Asya yetkilisi ise birçok olumsuz eğilime rağmen, başta Pakistan olmak üzere çok canlı bir muhalefetin doğmuş olmasını umut verici bir belirti olarak görüldüğünü söyledi.

Özgürlük Evi yetkilisi Karin Karlekar da Amerika'nın, dünyanın her yerinde rejim aleyhtarı ve özgürlüklerin savunucusu grupları desteklemesi gerektiğini de kaydetti.

/ WASHINGTON

18.01.2008


 

Dindarlara her gün baskı yapılıyor

Mazlum-Der Genel Sekreter Yardımcısı Serpil Kayaer, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün "Bu ülkede dindarlara baskı vardır" sözünün iftira olduğunu belirttiği makalelerine cevap verdi.

Kayaer yaptığı açıklamada, Türkiye'de uzun zamandan beri din ve vicdan özgürlüğü ile ihlâllerin var olduğu ve var olmaya devam ettiği söyledi. Kayaer, "Özkök, tek partili döneminde ninelerimizin dedelerimizin birebir yaşayarak anlattıkları Kur'ân okumanın yasak olduğu, namaz kılanların fişlendiği, ezanın Türkçeleştirilmeye çalışıldığı dönemleri ya hatırlamıyor ya da hatırlamak istemiyor. Namaz kılıyor, oruç tutuyor, eşi başörtülü diye mimlenip 'irticacı' damgası vurularak ordudan ihraç edilenleri de mi hatırlamıyor" diye sordu.

Kızılay Postanesi önünde yapılan basın açıklamasının ardından Ertuğrul Özkök'e gönderilen mektupta, Türkiye'de dindarlara yapılan baskılar tek tek örneklerle anlatıldı. Özkök'ün yaptığı din tanımının da yanlış olduğunun belirtildiği mektupta, dinin bireyin sadece Yaratanla ilişkilerini oluşturan inanç sistemi olmadığı, aynı zamanda insanın insanla, insanın Yaratanla, insanın tabiatla ve insanın yaratılmış bütün varlıklarla ilişkilerini oluşturan inanç sistemi olduğu belirtildi. Özkök'e tek partili dönemde dindarlara yapılan baskıların hatırlatıldığı mektupta, o dönemde baskıları yaşayan ninelerin ve dedelerin anlattıkları ifade edildi. Kur'ân okumanın yasak olduğu, namaz kılanların fişlendiği, ezanın Türkçeleştirilmeyi çalışıldığı dönemleri Ertuğrul Özkök'ün de hatırlaması gerektiği belirtildi.

Yapılan açıklamada ve gönderilen mektupta; Türkiye'de namaz kılanlara da, başını örtenlere de baskı yapıldığı vurgulanarak şunlar kaydedildi:

"Bu ülkede dindarlara baskı vardır sözü iftiradır diyenlere, dindarlara yapılan baskılardan hemen her gün karşılaştığımız bir kaçını hatırlatalım. Bilindiği üzere namaz, günde beş kez vaktinde eda edilmesi gereken bir ibadettir. Üniversitelerde ve birçok kamu kurumunda mescit açılmasının yasaklandığı, var olanların da kapatıldığı bir ortamda bu ibadet nasıl yapılır? Toplumda halen en önemli ayrımcılıklardan biri olan başörtüsü yasağı kızlarımız ve kadınlarımızı eğitimden iş hayatına kadar birçok alanda mağdur eden, ikinci sınıf insan muamelesine maruz bırakan, öyle ki oğlunu askerde ziyaret etmek isteyen annenin engellenmesini mi, kan vermek için hastaneye giden kızımızın aşağılanmasını mı, ameliyat olacak çocuğunun yanına alınmayan annenin üzüntüsünü mü, ödül alan 'Tevhide'lerin sahneden indirilerek gururları ile oynanmasını? Daha nice niceleri. Hangisini sayalım size, o kadar çok ki."

Ahmet TERZİ / ANKARA

18.01.2008


 

MHP'nin çözümü de muğlâk

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''Mevcut Anayasa'nın 10. maddesinin 4. fıkrasına yapılacak ek bir ifade ile konu (başörtüsü sorunu) hukuki zeminde siyasal ve toplumsal gerginliklere yol açmadan çözüme kavuşmuş olacaktır'' dedi.

Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada, ''başörtüsü sorununun'' Anayasa'nın 10. maddesinin 4. fıkrasında değişiklik yapılarak çözülebileceğini ifade etti. Söz konusu maddede ''devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır'' hükmüne ek olarak ''bütün işlemlerinde'' ibaresinden sonra gelmek üzere ''her türlü kamu hizmetlerinin sunulmasında ve bunlardan yararlanılmasında'' ifadesine yer verilmesi gerektiğini belirten Bahçeli, şunları kaydetti:

''Başörtüsü konusunda herhangi bir yasaklayıcı yasal düzenleme bulunmadığı bilinmektedir. Bu konudaki muhalif görüşlerin temel dayanağı Anayasa Mahkemesi'nin 1989 yılında aldığı bir karardır. Böyle bir düzenlemeden sonra tartışma konusu olan yasal düzenlemelerin anayasa aykırılığı da laiklik ve eşitlik ilkesi birlikte değerlendirilip yorumlanacağından daha dengeli bir sonuca ulaşması da mümkün hale gelecektir. Bu nedenle mevcut Anayasa'nın 10. maddesinin 4. fıkrasına yapılacak ek bir ifade ile konu hukuki zeminde siyasal ve toplumsal gerginliklere yol açmadan çözüme kavuşmuş olacaktır.'' Ancak MHP'ni çözüm önerisi muğlak bulundu.

/ ANKARA

18.01.2008


 

Başörtüsü tartışmasına Gül girmiyor

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, başörtüsü yasağını kaldırılması konusunda "Hükümet, Parti kendi politikalarını kendileri belirleyecekler. Benimle konuşulacak konular daha farklı konular olacak" dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, resmi ziyaret gerçekleştirdiği Mısır'dan Türkiye'ye dönüşü sırasında uçakta Mısır ziyaretini değerlendirdi ve gazetecilerin sorularını cevapladı.

Gül, bir gazetecinin ''hükümetin AB sürecinde ağır kaldığı yönünde eleştiriler olduğunu'' hatırlatması ve bunu nasıl değerlendirdiğini sorması üzerine, ''2008 yılının AB yılı olacağına inanıyorum'' dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, ''Başbakan Erdoğan size daha önce Anayasa değişikliği yaparken türban ile ilgili bir şey yapacaklarını söylemiş miydi? Kastetmiş miydi?'' sorusuna, ''Ortada daha bir taslak falan yok ki. Hükümet, Parti kendi politikalarını kendileri belirleyecekler. Benimle konuşulacak konular daha farklı konular olacak. Şu anda anayasayla ilgili bana gelmiş herhangi bir doküman yok'' cevabını verdi.

/ ANKARA

18.01.2008


 

Personeline sahip çıkan başhekime teşekkür

Özgür-Der Genel Başkanı Hülya Şekerci, Show TV'nin Haseki Hastanesi'nde gizli kameralarla çekim yaparak, başörtülü hastane çalışanlarıyla ilgili saldırgan yayınlarına tepki gösterirken, "Ben insanların giyimine kuşamına değil, çalışmalarına bakarım" diyerek personeline sahip çıkan Başhekim Haldun Öztürk'e teşekkür etti.

"28 Şubat'ta düğmeye ben bastım" diyen Ali Kırca'nın yönetimindeki Show Haber'in Haseki Hastanesi'nde gizli kameralarla çekim yaparak, başörtülü hastane çalışanlarıyla ilgili saldırgan yayınlarına bir tepki de Özgür-Der'den geldi. Dernek Başkanı Şekerci, Başhekim Haldun Öztürk'e gönderdiği teşekkür mektubunda "Hastanenizin bazı bayan personeliyle ilgili olarak Show adlı televizyon kanalında dün yayınlanan görüntüler Türkiye'de medya düzeninin ahlaki ve insani kriterlerden uzaklığının yeni bir kanıtı olmuştur" dedi.

Şekerci "Ben insanların giyimine kuşamına değil, çalışmalarına bakarım" diyerek personeline sahip Öztürk'e "Bu vesileyle, şahsınıza yöneltilen sorgulayıcı, mahkum edici sorulara karşı ortaya koyduğunuz samimi ve net yaklaşımdan dolayı teşekkürlerimizi iletmek istiyoruz" dedi.

YENİ ASYA / İSTANBUL

18.01.2008


 

Ali Bardakoğlu: Başörtüsü dinin gereği

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, kadınların başlarını örtmesinin ve namazın dinin gereği olduğunu belirterek, "İslâm dininin temellerini değiştiremeyiz" dedi.

NTV'deki bir programa katılan Ali Bardakoğlu başörtüsü tartışmalarına açıklık getirdi. "Başörtüsü dini bir gerekliliktir" diyen Bardakoğlu "Bu konu akşamdan sabaha değişen bir şey değil. Diyanet İşleri Başkanlığı başörtüsünün dini hükmü konusunda görüş açıklar. Olayın siyasî boyutu, alınması gereken idari tedbirler hakkında değerlendirme yapmayız" diye konuştu.

Bardakoğlu insanların başörtüsünü nasıl algıladığının önemli olduğunu belirterek, "14 asırdan bu yana İslâm dünyasında kadınlar başlarını dinî gereklilik olduğu için örterler. Bu herkesin görmesi gereken bir realitedir. Bu konunun dini boyutu. Tabiî Müslüman olmanın ön şartı dinin gereklerini yerine getirmek değildir. Başörtü dini gerekliliktir ama insanların kendi dinlerini gereklerini yerine getirip getirmemeleri kendi iradelerindedir. Siyasetçiler bu konuyu özgürlük alanı olarak görürler ya da bu konuda kısıtlama getirirler o onların bileceği işlerdir."dedi.

Bardakoğlu, Türkiye'deki başörtüsü sorununun da partiler arası diyalog yoluyla çözülebileceğini vurguladı.

/ İSTANBUL

18.01.2008


 

Başörtüsü yasağını çözmek, bütün partilerin görevi

Sağlık-İş Genel Başkanı Mustafa Başoğlu, başörtüsü yasağını ortadan kaldırmanın bütün siyasî partilerin görevi olduğunu belirtti.

Sağlık-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Başoğlu, başörtüsü yasağıyla ilgili yaptığı açıklamada, yasağın kısır bir laiklik çekişmesine alet edildiğini belirterek, şunları söyledi:

"Başörtüsü yasağı yıllardan beri binlerce kadının Anayasa'dan doğan haklarını kullanmalarına engel olmaktadır. Çünkü, başı örtülüler okuyamadıkları gibi, kamu hizmetinde de çalıştırılmamaktadırlar. Anayasanın güvencesi altında olan erkek ve kadın bütün Türk vatandaşlarına tanınan seçilme hakkını da kullanamamaktadırlar. Böylece başörtüsü yasağını sadece kısır bir laiklik çekişmesine alet ederek sürdürme isteği her şeyden önce anayasamıza ve uluslararası kurallarla güvence altına alınan özgürlüklere aykırıdır. BM kararlarına ve sözleşmelerine aykırıdır. Siyasî partilerin bu gerçeği dikkate almaları gerekir."

Başörtüsü sorununun milletin sorunu olduğunu ve bu sebeple bütün siyasî partilerin yasağın kalkmasında görevi olduğunu belirten Başoğlu, "Ana muhalefet partileri CHP, MHP ve DTP'nin başörtüsü sorunu çözmek gibi bir görevleri vardır. Çünkü bu sorun bütün milleti kapsayan bir sorunudur. On binlerce insan mağdur durumundadır. Milletvekilleri sadece kendi partilerini değil Anayasa'ya göre bütün milleti temsil eden insanlardır. O halde her siyasi parti ve milletvekilleri ülkenin temel sorunlarını çözmeye gayret göstermeli ve milletten aldığı parayı helâl etmelidir" diye konuştu.

Cemil YÜZER / ANKARA

18.01.2008


 

AKP, MHP'nin teklifini olumlu karşıladı

AKP Grup Başkanvekili Nihat Ergün, MHP'nin başörtüsü konusundaki teklifinin ''olumlu bir adım'' olduğunu ifade ederek, teklifi partisinin yetkili organlarında değerlendireceklerini söyledi.

Ergün, gazetecilerin MHP'nin başörtüsü teklifiyle ilgili soruları cevaplarken, ''bu teklifi, başörtüsü sorununun çözümüne dönük bir beyan olarak algıladıklarını'' bildirdi.

Sorunun çözümü için toplumsal bir mutabakatın var olduğunu, çok geniş bir toplum kesiminin, üniversitelerde bu sorunun çözümünü beklediğini kaydeden Ergün, şöyle konuştu:

''MHP de bu toplumsal mutabakatın hem farkında, hem de bir parçası. MHP, seçmen tabanı açısından da toplum kesimleri açısından da bu mutabakatı bilen bir siyasî parti. Dolayısıyla böyle bir teklif, son zamanlarda gündeme gelen sorunun çözümü ile alakalı, olumlu bir adımdır. Teklifin Anayasanın 10. maddesi kapsamında çözüme kavuşup kavuşmayacağı ise ayrı bir teknik çalışma konusudur. Gerekirse böyle bir çalışmayı arkadaşlarla beraber yapma imkânı olacaktır. Şu anda hukukçu arkadaşlarımız konuyu değerlendirmektedirler. Tabii partimizin yetkili organlarında da MHP'nin bu yaklaşımı değerlendirilecektir.''

/ ANKARA

18.01.2008


 

Millet artık lâf değil, icraat bekliyor

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Lütfü Esengün, ''Milletimiz başörtüsü sorunuyla ilgili artık laf değil, icraat, çözüm bekliyor'' dedi

Esengün, parti genel merkezinde yaptığı basın toplantısında, ülkenin birçok sorunu varken, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sürekli yurt dışı seyahatlere çıktığını savundu. Başbakan'ın İspanya dönüşünde "başörtüsü sorunu'' ile ilgili, ''Çözüm kolay, yeni Anayasayı beklemeye dahi gerek yok'' şeklinde açıklama yaptığını hatırlatan Esengün, ''Bu ifade karşısında, bu kolay olan çözümün niçin 6 yıldan beri bir türlü uygulanmadığını, başörtüsü sorununun niçin kangren haline getirildiğini sormak gerekir'' dedi.

"6 yıllık bir gecikmeden sonra milletin başörtüsü sorunuyla ilgili artık laf değil, icraat, çözüm beklediğini'' söyleyen Esengün, şöyle konuştu:

"Sayın Başbakan yerli yersiz konuşup sorunu içinden çıkılmaz hale getirmesin, ne yapacaksa bir an evvel yapsın. Yapılacak düzenleme sadece okuyanları değil çalışanları da kapsamalıdır. Bunun en kolay ve pratik yolu da 1982'den beri uygulanan kamuda çalışan personelin kılık-kıyafetine dair yönetmeliğin yürürlükten kaldırılmasıdır. Çalışanların başörtüsü probleminin çözülmesi için yasa ve anayasa değişikliğine ihtiyaç yoktur. Bu yönetmeliğin yürürlükten kaldırılması yeterlidir.

Önümüzdeki günler AKP Hükümeti için önemli imtihan günleridir. Ya bu milletin isteği doğrultusunda icraat yapacaklardır veya vebal ve sorumlukluları her geçen gün daha da artacaktır.''

/ ANKARA

18.01.2008


 

Diyarbakır'daki patlamayla ilgili 2 kişi yakalandı

Diyarbakır'da 3 Ocakta meydana gelen, 6 kişinin öldüğü, 67 kişinin yaralandığı patlamayla ilgileri bulunduğu iddiasıyla 2 kişi yakalandı.

Edinilen bilgiye göre, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekiplerince yürütülen çalışma sonucu, 3 Ocakta Yenişehir Semti'nde meydana gelen patlamayla ilgileri bulunduğu öne sürülen 2 kişi gözaltına alındı. İsimleri açıklanmayan zanlıların sorgulamasının sürdürüldüğü bildirildi.

/ DİYARBAKIR

18.01.2008


 

Türkiye'nin yargıcı seçilecek

Türkiye'yi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde (AİHM) temsil edecek yeni hakim, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin (AKPM) 22 Ocaktaki genel kurulunda seçilecek.

AKPM Hukuk İşleri Alt Komisyonunun geçen ay Paris'te düzenlenen oturumda mülakattan geçirdiği üç adayın da ''yeterli bilgi ve donanıma sahip oldukları'' görüşüne vardığı öğrenildi. Komisyonun üç adaydan birini genel kurula oylamadan önce tavsiye etmesi bekleniyor. Türk hükümeti, Türkiye'yi AİHM'de temsil etmek üzere Prof. Dr. Ruşen Ergeç, Prof. Dr. Işın Karakaş ve Prof. Dr. Ali Ulusoy'u aday göstermişti. AKPM genel kurulunda Ekim ayı başında yapılması öngörülen ilk seçim ertelenmişti. Seçimin ertelenmesine gerekçe olarak, AKPM Başkanlık Divanının Türkiye'nin önerdiği üç kişilik listeyi iade etmesi gösterilmişti.

/ STRASBOURG

18.01.2008


 

Bayrak şairi anıldı

Küçükçekmece Belediyesi tarafından Halkalı Kültür Merkezi'nde düzenlenen kültür-sanat faaliyetleri devam ediyor.

Etkinlikler çerçevesinde şair Arif Nihat Asya'yı Anma programı düzenlendi. Öğrencilerin ilgisinin yoğun olduğu programda, Dr. Sakin Öner, Ahmet Özdemir ve Necip Fazıl Kurt'un şair üzerine gerçekleştirdiği konuşmalar yer aldı.

Bayrak şairi Arif Nihat Asya'nın hayatından, edebi niteliğinden, hayat felsefesinden ve bilinmeyen yönlerinden bahsedilen program sonunda konuşmacılar dakikalarca alkışlandı.

Arif Nihat Asya'nın, "Ey, mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,

Kızkardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü!

Işık ışık, dalga dalga bayrağım, Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım." dizeleri kendisine bayrak şairi sıfatını kazandırmıştı.

YENİ ASYA / İSTANBUL

18.01.2008


 

Maden ocaklarında iş kazaları azaldı

Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) maden ocaklarında alınan tedbirlerin, çoğu yaralanma ve ölümlerle sonuçlanan iş kazalarını azalttığı bildirildi.

TTK Genel Müdürlüğü istatistik verilerinden derlenen bilgilere göre, Kuruma bağlı müessese müdürlüklerinden Kozlu, Armutçuk, Amasra, Karadon ve Üzülmez kömür ocaklarında göçük, grizu ve kömür patlaması, karbonmonoksit zehirlenmeleri, metan gazı ve karbondioksit boğulmaları gibi kazalar sonucu 1955-2007 döneminde 2 bin 675 işçi öldü, 321 bin 885 işçi yaralandı.

Kazalarda en az ölüm 3 işçi ile 2006'da, en fazla ölüm de grizu faciasının yanı sıra diğer kazalarla birlikte 277 işçinin öldüğü 1992'de yaşandı.

TTK Genel Müdürlüğü yetkilileri, yaptıkları açıklamada, madenlerdeki kazaların, son yıllarda ocaklara yönelik yapılan yatırımlar ve alınan tedbirler sayesinde büyük ölçüde azaldığını söylediler. İş yerlerinde ileri teknoloji ürünü çeşitli ısı, toz, gürültü ölçme, gaz ve ışık cihazlarının bulunduğuna, maden ocaklarındaki göçüklerin oluşmaması için de yatırımlara ağırlık verildiğine dikkati çeken yetkililer, şunları kaydettiler: "Yer altında emniyetli çalışmanın sağlanması için müessese müdürlüklerinde merkezi izleme ve kontrol sistemi kuruldu. İş güvenliği teçhizatları da yenilenerek modernize edildi. Geçmiş yıllarda çok kişinin öldüğü ve yaralandığı maden kazalarının son yıllardaki azalmasında işçi sağlığı ve iş güvenliği yönünden alınan tedbirlerin etkin rolü olmuştur."

/ ZONGULDAK

18.01.2008


 

Stajyer sürücü dönemi başlıyor

İçişleri Bakanlığı, her yıl yüzlerce kişinin ölümü, binlerce kişinin yaralanmasına sebep olan ve ekonomiye büyük zarar veren trafik kazalarının önlenmesi için uzun süredir çalışıyor.

2004 yılında gündeme gelen ve dönem dönem kamuoyunda tartışılan Karayolları Trafik Kanunu'nda önemli değişiklikler içeren reformlar, AB standartlarına uyum sağlamayı amaçlıyor. Gelişim Sürücü Kursu Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Alan ile 2008 yılı itibariyle hayata geçirilecek değişiklikleri konuştuk.

Yeni uygulamayla, sürücü kurslarını başarıyla tamamlayanlara, 'stajyer sürücü' belgesi verileceğini belirten İbrahim Alan, "Stajyer sürücü belgesi, 2 yıl süreyle geçerli olacak. Bu süre içerisinde 2 kez kırmızı ışıkta geçen, 2 kez hız limitini aşan, uyuşturucu, alkollü maddelerle araç kullanan, asli kusurlu olarak ölümlü ve yaralamalı kazalara karışan, 60 ceza puanını dolduran stajyer sürücülerin belgeleri iptal edilecek. Bu kişilerin yeniden sürücü belgesi alabilmesi için bir kez daha sürücü kurslarında eğitim görüp, sınavları geçmeleri gerekecek" dedi.

Uygulama yürürlüğü girdiğinde, stajyer sürücü belgesi iptal edilip tekrar almak isteyenler, psiko-teknik değerlendirme ve psikiyatri uzmanı tarafından muayene edilerek olumlu rapor almaları da gerekecek. İkinci defa iptal olursa, yine aynı hükümler uygulanacak. Stajyer sürücü belgesi alanlar 2 yıl içinde belirtilen kuralları ihlal etmezse, asıl sürücü belgesini almaya hak kazanacaklar. Sürücü belgesi sahibi olanlar 50 yaşına kadar 10 yılda bir, 50- 65 yaş arası 5 yılda bir, 65 yaşından sonra 3 yılda bir sağlık kontrolünden geçecekler.

Ehliyetler de değişiyor

Değişiklikler sadece stajyer sürücülükle sınırlı değil; ehliyetler de değiştirilecek. Bunun yanı sıra yapılacak değişikliklerden bazıları şöyle:

-Ağır vasıta ve otobüslerin karıştığı kazaların fazla olması sebebiyle, bu araçları kullananlar için de değişiklikler planlanıyor. Kamyon, yolcu otobüsü ve okul taşıtı kullanan sürücülerin 3 yıllık ehliyet sahibi olması şartı aranacak.

-Yeni düzenlemeyle, hasarlı trafik kazalarına artık trafik polisi değil sigorta şirketlerinin eksperleri bakacak.

-Trafik kazalarının aslî kusurlarına alkollü araç kullanma, hız sınırını ihlâl, ehliyet olmadan araç kullanma ve tek yönlü yollarda geri geri gitme de eklendi.

-Özellikle büyük şehirlerde değnekçi olarak bilinen korsan parkçılara, 3 aydan 6 aya kadar hapis cezası ile 265 YTL ile 2 bin 600 YTL arasında değişen para cezası verilecek.

Recep BOZDAĞ / ANKARA

18.01.2008


 

Elektronik sigaraları iade edip parasını isteyin

Tüketici Hakları Merkezi (TÜ-MER) Genel Başkanı Ömer Keser, elektronik sigara reklâmının yapılmasına yasak getirilmesi kararı doğrultusunda tüketicilerin, ellerinde bulunan elektronik sigaraları iade ederek ödedikleri bedeli geri isteyebileceklerini belirtti.

Keser yaptığı yazılı açıklamada, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde bulunan Reklâm Kurulunun, sigaraya alternatif olarak tanıtımı yapılan elektronik sigaranın, Sağlık Bakanlığı tarafından ''gerçeği kadar zararı olabileceği ve bağımlılık yapacağı uyarısı'' üzerine reklâmının yapılmasına yasak getirmesi ile ilgili kararını değerlendirdi.

Reklâm Kurulunun, elektronik sigara ile ilgili reklâm ve ilânların 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Yasasının, Ticari Reklâm ve İlanlara İlişkin İlkeler ve Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğinin ''Reklâmlar kamu sağlığını bozucu nitelikte olamaz'' hükmüne aykırı bularak yasaklanması doğrultusunda karar verdiğini hatırlatan Keser, şunları kaydetti: ''Buna göre bir çok tüketicinin satın almış olduğu elektronik sigara aslında tüketiciye ayıplı bir mal olarak satıldığı gerçeği ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla tüketicinin kamu sağlığını bozucu ve yanıltıcı nitelikte reklâm nedeniyle satın almış olduğu ürünler Tüketici Kanunu gereğince ayıplıdır. Kanun bu durumdaki mallar için bedel iadesi hükmü getirmektedir. Yanıltıcı reklâmları nedeniyle bu üründen satın alan her tüketici ürünü iade ederek bedel iadesini talep etme hakkı bulunmaktadır. Bu karar doğrultusunda tüketiciler, ellerinde bulunan elektronik sigaraları iade ederek ödedikleri bedeli geri isteyebilirler.''

/ İSTANBUL

18.01.2008


 

Gelibolu Yarımadasında büyük karışıklık yaşanıyor

Çanakkale Turistik Otelciler Derneği (ÇATOD) Başkanı Ali Akol, Gelibolu Yarımadası'nda turizm yönünden büyük karışıklık yaşandığını; bu karışıklığın, yarımadadaki faaliyetlerin Kültür ve Turizm Bakanlığına devredilmesiyle giderilebileceğini söyledi.

Akol, yaptığı açıklamada, ''Cumhuriyet tarihinde ilk kez bu Hükümetin Gelibolu Yarımadası'nda büyük bir yatırım yaptığını'' ancak, tarihî yarımadanın Çevre ve Orman Bakanlığı sorumluluğunda olması sebe-biyle adeta ''kargaşa'' turizmi yaşandığını ileri sürdü.

Gelibolu Yarımadası'ndaki toplu gezilerin, Kültür ve Turizm Bakanlığının kontrolünde, randevu sistemiyle yapılması gerektiğini ifade eden Akol, aksi halde ziyaretçilerin bölgeden memnun ayrılmadığını öne sürdü.

Turizmciler olarak Gelibolu Yarımadası'ndan bekledikleri potansiyeli yakalayamadıklarını bildiren Akol, ''Rezervasyon sistemi mutlaka uygulanmalı'' dedi.

Çanakkale Valiliğinin önderliğinde, Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası ve diğer sivil toplum kuruluşlarının, rezervasyon sistemi için daha önce girişimde bulunduğuna ancak, yarım kaldığına değinen Akol, şunları kaydetti: ''Turizmciler için en önemli şey, ziyaretçilerin yöreden memnun ayrılması. Ne yazık ki Gelibolu Yarımadası'nda amacına uygun turizm yapılmıyor. Gelibolu Yarımadası'nda turizm yönünden büyük karışıklık yaşanıyor. Bu karışıklık, yarımadadaki faaliyetlerin Kültür ve Turizm Bakanlığına devredilmesiyle giderilebilir. Gelibolu Yarımadası, Kültür ve Turizm Bakanlığına devredilirse bütün sorunlar aşılır. Çünkü Çevre ve Orman Bakanlığının turizmle alâkası yok.''

/ ÇANAKKALE

18.01.2008


 

Akdeniz hızla kirleniyor

Çevre ve Orman Bakanlığı, Akdeniz ve Ege sahillerinde bulunan otel ve tatil köylerinin, denizlerde canlı ekosistemin bozulması, kirlilik açısından kıyı kaynakları üzerinde önemli etkileri bulunduğu bildirildi.

Alınan bilgiye göre, bakanlık tarafından içerisinde sahil kesimlerine ilişkin ekosistem ve kirlilik bilgilerinin de yer aldığı, ''Türkiye Çevre Durum Raporu'' hazırlandı.

Raporda, Akdeniz'in kıyı yerleşimleri ve yoğun deniz trafiği sebebiyle kirlenmeye karşı oldukça duyarlı olduğu belirtildi.''Ege Denizi'ne atık su boşaltımı 50 noktadan ve bazı evsel kanalizasyon atıklarının boşaltıldığı yerden olmaktadır'' denilen raporda, Fethiye-Çanakkale arasındaki kıyı kesiminde aralarında kültür balıkçılığının da bulunduğu birçok etkenin deniz ortamında ciddî ekolojik bozulmalara sebep olduğu vurgulandı.

Kanalizasyondan çıkan atık suların belli bir derinlikten ve kıyıya uzaklıktan difüzör (madde yayıcı) aracılığıyla yapılan ''derin deniz deşarjı''na ilişkin bilgilerin de yer aldığı raporda, ''Son yıllarda kıyı atık su arıtma tesislerinin uygun bir deşarjla tamamlanabileceği olgusu kabul edilmiştir'' denildi.

Marmara bölgesinde 1 büyükşehir, 7 il, 15 ilçe, Akdeniz-Ege bölgesinde 3 büyükşehir, 7 il, 19 ilçe, Karadeniz bölgesinde ise 7 il ve 17 ilçenin derin deniz deşarjı yaptığı belirlendi.

/ ANKARA

18.01.2008


 

Merzifon Havaalanı tamamlanmak üzere

Amasya'nın Merzifon İlçesi'nde inşaatı tamamlanma aşamasında olan Merzifon Havaalanı'nda, Mülki İdarî Amiri olarak Merzifon Kaymakamı Kamil Tekin'in görevlendirildiği bildirildi.

Edinilen bilgiye göre, Merzifon'daki 5. Ana Jet Üssü'ndeki pistten yararlanılarak askerî havaalanının sivil trafiğe açılabilmesi için yapılan çalışmalarda son aşamaya gelindi.

/ AMASYA

18.01.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri