"Gerçekten" haber verir 28 Ekim 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

M. Latif SALİHOĞLU

Bediüzzaman'ı anlamıyorlar



Eşref Edib Bey'e 1952'de mülâkat veren Bediüzzaman Said Nursî, konuşmasının bir yerinde muarızları hakkında aynen şunu söylüyor: "Risâle–i Nur’u anlamıyorlar, yahut anlamak istemiyorlar." (Tarihçe–i Hayat, s. 543)

Üstad, yerden göğe kadar haklı.

İşte bakınız, aradan yarım asırdan fazla bir zaman geçmesine rağmen, Risâle–i Nur’u ve müellifi olan Üstad Bediüzzaman'ı hâlâ bilmeyen, anlamayan, yahut anlamak istemeyen, üstelik aydın diye geçinen kimseler var.

Daha da vahim olanı şu ki: Bediüzzaman'ı hakkıyla tanımadığı ve eserlerini anlamadığı halde, sağa sola caka atarcasına fikir beyan eden kimseler var.

Hatta, bununla da yetinmeyerek o zatı kasten karalamaya, kötülemeye, en hafif tabirle onu yanlış tanıtmaya çalışanlar var.

Haliyle, bazıları da bu işi bilmeyerek yapıyor. Tıpkı, Taraf gazetesinde Ayşe Hür'ün yaptığı gibi...

Hür, geçen hafta (20–25 Ekim 2008) yayınlanan "Osmanlı'dan Bugüne Devlet ve Kürtler" başlıklı yazısının bazı bölümlerinde ismini zikretmiş olduğu Bediüzzaman Said Nursî'nin asıl düşüncesini tesbit ve gerçek yerini tayin edemediği gibi, maalesef o zatı yanlış yerde gösterme hatasını işlemiş.

Özetle ifade edelim ki, Kürtler'in dinî, ilmî, sosyal ve kültürel meseleleriyle ilgili platformlarda zaman zaman yer alan Said Nursî, aynı kesimin siyasî ve ideolojik mânâdaki hareketlerinin tamanen dışında ve hatta fersaf fersah uzağında durmuştur.

Söz konusu dizi yazıda, kafa karıştırıcı alıntılara yer vermek yerine, özellikle bu noktanın tebarüz ettirilmesi gerekiyordu.

* * *

Yukarıda değindiğimiz gibi, Said Nursî'ye bir de oldum olası düşman olanlar var.

Düşmanın mert olanına da eyvallah...

Ancak, öyleleri var ki, saldırıyı da merdane yapmıyor; sadece çamur atıp kaçıyor.

İşte onlardan biri de, Pazar günkü Cumhuriyet'te şunları yazmış:

"...KanalTürk’te konuşan sayın Fikri Sağlar’ı nasıl tanıyorum” diye düşündüm kendi kendime! ...Bir saati aşkın süre dinledim tartışmayı. ..Kestirmeden söyleyeyim: Fikri Sağlar'ı sakat demokrasi mantığıyla anımsıyorum. Kültür Bakanı iken, gazetelere boy boy duyurular verirdi: Falan yazarı, falan kitaplığımızda okuyabilirsiniz.

"Bunlardan birisinde de Said–i Nursî’nin fotoğrafı ile Nâzım Hikmet’in fotoğrafı yan yana çıkmaz mı? Sayın Sağlar, bunları, demokrasi adına yapıyordu.

"Kısa yoldan söyleyeyim: Halkı gericiliğe iten her yazar ve yapıt, özgürlük düşmanıdır. Said–i Nursi, bilime ve bilimsel düşünceye düşmandır.

"Yapıtları kitaplıklarda bulunabilir, ama demokrasiyle yönetilen bir ülkenin Kültür Bakanlığı’nca halka salık verilemez."

* * *

Evet, bu tip aydınlar, cidden acınacak bir halde. En ufak bir araştırmada bulunmadan, en küçük bir bilgi kırıntısına dahi sahip olamadan, Said Nursî'yi bilim karşıtı ve demokrasi düşmanı gibi gösterenlere acınmaz da ne yapılır?

Yazık. Said Nursî vefat edeli neredeyse elli sene oldu. Ama, o zâtı olduğu gibi tanımayı bırakın, onu hâlâ fikriyatının tam zıddı yönünde tanıyan ve aynı şekilde tanıtma gafletine düşen aydınlar var aramızda.

Tarihin yorumu 28 Ekim 1960

Eminsular'dan sonra 147'ler olayı

Bir askerî cuntanın eseri olan 27 Mayıs (1960) Darbesinden sonra sergilenen dizi dizi tuhaflıklar ve maskaralıklar ile uygulanan zulüm ve baskı politikalarının çirkin yüzünü bir nebze olsun görmek için, aşağıdaki bilgileri lütfen dikkatli bir nazarla mütalâa ve muhakeme etmeye çalışın.

Darbe yapıldıktan hemen sonra, yani 28 Mayıs (1960) günü, İstanbul Üniversitesi Rektörü Sıddık Sami Onar başkanlığında toplanan profesörler kurulu, yapılan kanlı darbe ile ilgili bir rapor hazırladı.

Bu rapora göre, "yapılan askerî darbe meşrû"dur ve bunun akademisyenlerce de desteklenmesi gerekiyor.

Aslen Selanik'li bir dönme aileden gelen Onar, aynı tavrını binlerce subayın ordudan atılması (Eminsular olayı) ve 1961 Eylül'ünde siyasilerin idam edilmesi hadisesinde de gösterdi; tıpkı darbeye olduğu gibi, idamlara da alkış tuttu.

Ne var ki, aynı şahıs, darbeci cuntanın üniversiteler üzerindeki tasarrufu (147'-ler olayı, 27–28 Ekim 1960) karşısında derhal tavır değiştirdi ve darbecileri protesto maksadıyla rektörlükten istifa etti.

Evet, o tarihte 147 akademisyeni üniversiteden attıran Millî Birlik Cuntası, daha evvel içinde generallerin de bulunduğu 5235 subayı ordudan atmış, atmakla da kalmamış, bütün hak–hukuk arama imkânlarını da ellerinden almıştı.

İşte, yüzlerce siyasetçi ile binlerce subayın kıyım ve kıyımı karşısında en ufak bir rahatsızlık duymayan Ord. Prof. Onar, üniversiteden atılan 147 öğretim üyesinin hukuku için olanca gücüyle çalıp çabaladı.

Hiç şüphe yok ki, üniversiteden atılanlar arasında kendi fikriyatında olan kimseler bulunmasaydı, o buna da "Oh olsun!" diyecek ve herhangi bir gayret göstermeyecekti.

* * *

Cunta idaresi, kendince üniversiteleri aşırı sağ, aşırı solcu, mason ve dinci akademisyenlerden arındırmaya çalışıyordu.

İşte bu maksatla hazırlanan karma ihraç listesine dahil olan bazı âşina isimler:

Haldun Taner

Ali Fuat Başgil

Sabahattin Eyüboğlu

Tarık Zafer Tunaya

Kazım İsmail Gürkan

Abdülkadir Karahan

Memduh Yaşa

Hilmi Ziya Ülken

Abdülbaki Gölpınarlı

Prof. Onar'ın derdi ise, listeye dahil edilenlerden solcu ve bilhassa mason kısmını kurtarmaktı. O, bunun için çırpındı, durdu...

Burada hakkını teslim edelim ki, mücadelesinde başarılı da oldu. Nitekim, bir–iki sene sonra (Mart 1962) İnönü hükümetinin çıkarmış olduğu bir kararla, üniversiteden atılan akademisyenler tekrar görevlerine döndüler. Aynı şekilde, Prof. Onar da rektörlük görevine yeniden getirtilmiş oldu.

28.10.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (25.10.2008) - Yapabilir nerede, yapmış nerede?

  (24.10.2008) - Başörtüsü yasak; kibritler imha edilsin

  (23.10.2008) - Ergenekon dâvâsıyla eşzamanlı gerilim

  (22.10.2008) - Acı kavun

  (21.10.2008) - Matruşka örgütler

  (20.10.2008) - Değişen dengeler

  (19.10.2008) - 1929 ekonomik buhranı

  (18.10.2008) - Bediüzzaman'a "eyvâh" dedirten (2)

  (17.10.2008) - Bediüzzaman'a "evyâh" dedirten (1)

  (16.10.2008) - Bir aksülamel olarak Kürtçülük

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır