03 Mart 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Güncel

 

Anayasada geç kaldık

Çiçek, anayasa değişikliği ile ilgili olarak “Bu anayasa değişiklikleri için bugün değilse ne zaman? Bu değişikliği istemiyorsak vakti değil, her gün bir mazeret bulunabilir. Kişisel kanaatim, bu anayasa değişikliğinin zamanı gelmiş, çoktan geçmiştir.. Anayasayı TBMM değiştirecektir. Zamanın müsait olduğunu, hatta değiştirmek için geç kalındığını ifade etmek isterim” dedi.

Anayasa değişikliğinde geç kaldık

DEVLET Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, “Bu anayasa değikişkileri için bugün değilse ne zaman? Bu değişikliği istemiyorsak vakti değil, her gün bir mazeret bulunabilir. Kişisel kanaatim bu anayasa değişikliğinin zamanı gelmiş çoktan geçmiştir” dedi.

Hükümet Sözcüsü Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada, toplantıda, AB ile ilgili çalışmaların da ele alındığını belirterek, önümüzdeki dönemde rekabet faslının açılması için devlet yardımları kanun tasarısının imzaya açıldığını kaydetti. Çiçek, “Anayasa değişikliği” ile ilgili bir soru üzerine şunları söyledi: “Anayasa değişikliği, anayasamız gereği hükümetin gündeminde olan konular değil. Bunlar, partinin veya grubun yapması gereken işler. Bakanlar Kurulu’nda konuşmadık. Mart ayı içerisinde bu değişikliklerle ilgili bir teklifi TBMM’ye sunma imkânımız olabilecektir. Bu teklif olgunlaştığında herkesin bilgisi olacak. Bu işin Meclis’te yasalaşmasında katkı vermesini beklediğimiz muhalefetin de bilgisi olacaktır. Bugün, dünkü ifade edilen hususlarla ilgili erken seçim yasası, seçimlerin temel hükümleriyle ilgili bugün bir değerlendirmemiz olmadı.”

Çiçek, hükümette anayasa değişikliğini konusunu görüşmediklerini belirterek, “Partimizin başka platformlarında konuşuyoruz. Bu anayasa değişiklikleri için bugün değilse ne zaman? Bu değişikliği istemiyorsak vakti değil, her gün bir mazeret bulunabilir. Kişisel kanaatim bu anayasa değişikliğinin zamanı gelmiş çoktan geçmiştir. Ne kadar çaba sarf edebilirsek, olmasın diye değil, olsun diye çaba sarf edersek. Biz, zamanın, her zaman müsait olduğu kanaatini taşıyoruz. Bu anayasayı TBMM değiştirecektir. Vatandaşın yüzde 85’i Meclis’te temsil edilmektedir. Çok yüksek bir temsil kabiliyeti var. Zamanın müsait olduğu, hatta değiştirmek için geç kalındığını ifade etmek isterim” diye konuştu.


HABER - YORUM - ANALİZ
www.sentezhaber.com

03.03.2010


 

TEMİZÖZ VE BERK'İN DURUMU TARTIŞILIYOR

Diyarbakır'da görev yaptığı dönemdeki faili meçhul cinayetlerle ilgili olarak tutuklu yargılanan Albay Cemal Temizöz, Kayseri İl Jandarma Alay Komutanlığı görevinden hâlâ alınmazken, mahkemenin kabul ettiği iddianamede “terör örgütü yöneticisi” olmakla suçlanan ve bu ithamla yargılanacak olan 3. Ordu Komutanı Org. Saldıray Berk'in durumu da tartışma konusu oluyor.

ÇİÇEK GÖREVDE OLDUĞU İÇİN TUTUKLANMADI

“İrtica ile mücadele planı” olarak kamuoyuna yansıyan “belge”deki ıslak imzası Adlî Tıp'tan sonra Jandarma Kriminal Dairesince de doğrulanan Albay Dursun Çiçek hakkında Genelkurmay Askerî Savcılığı tarafından tutuklama talebiyle yapılan başvurunun askerî mahkemece reddedilmesi, benzer tartışmaları Çiçek açısından da gündeme taşıdı.

Niye hâlâ görevdeler?

EMEKLİ Yarbay Tevfik Diker, millete komplo planında Dursun Çiçek’e talimat verdiği iddia edilen 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız ve Ergenekon davasından şüpheli duruma düşen 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk’in istifa etmelerini, aksi durumda ordu komutanlıklarından alınmaları gerektiğini söyledi.

Emekli Yarbay Diker, Jandarma Kriminal’in millete ve demokrasiye tuzak kurulan planının altında bulunan imzanın Dursun Çiçek’e ait olduğunu belirlemesinin ardından Genelkurmay Başkanlığı’nın ve Orgeneral İlker Başbuğ’un zor durumda kaldığını ifade etti. Başbuğ’un Çiçek’in imzasının bulunduğu kağıt için ‘bu bir kâğıt parçası’ dediğini hatırlatan Diker, “Jandarma Genel Komutanlığı kriminal raporu, ‘ıslak imza Albay Çiçek’e aittir’ dedi. Askeri savcı, Albay Çiçek’in tutuklanmasını istedi. Albay Çiçek, askeri mahkeme tarafından tutuklanmadı. Bu durumda akıllara gelen ilk soru şudur; Albay Çiçek’e kim emir verdi?”

Tevfik Diker, TSK bünyesindeki üç ordu komutanından ikisi olan 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız ve 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk’in şüpheli konumda olduklarını hatırlatarak, şunları söyledi: “İddialar, Orgeneral Iğsız’ın Genelkurmay 2. Başkanı olduğu dönemde Albay Çiçek’e talimat verdiği şeklinde. 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk ise Erzurum’da açılan davada 1. şüpheli durumunda. TSK mevcut durumdan zarar görmekte ve yıpranmaktadır. TSK’nın yıpranmasını önlemek için Iğsız ile Berk’in Genelkurmay Başkanı Başbuğ tarafından istifası istenmeli.”

Diker, bunun Türk Silahlı Kuvvetler’in yıpranmaması ve halen devam etmekte olan Ergenekon soruşturmasının sağlıklı yürümesinin selameti açısından hayati önemi haiz olduğunu vurguladı. Diker, her iki komutanın istifa etmemesi durumunda ise Iğsız ve Berk’in görevden alınarak 2010 yılı Ağustos’una kadar sadece YAŞ üyesi olarak kalmasını, ardından da emekli edilmesi gerektiğini kaydetti.


HABER - YORUM - ANALİZ
www.sentezhaber.com

03.03.2010


 

Seçim barajı inmezse yokuz

BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, seçim barajının kırmızı çizgileri olduğunu belirterek, değişmemesi halinde anayasa değişikliğine destek vermeyeceklerini söyledi. Demirtaş, barajın Avrupa standartlarına çekilmesi gerektiğini dile getirirken, partilere hazine yardımının da tartışılması gerektiğini ifade etti.

BDP: Seçim barajı inmezse biz yokuz

BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, seçim barajının kırmızı çizgileri olduğunu belirterek, değişmemesi halinde anayasa değişikliğine destek vermeyeceklerini söyledi. Partisinin Meclis grup toplantısında konuşan Demirtaş, hükümete seslenerek yapılacak anayasa değişikliğinde asgari demokrasi beklentilerinin karşılanmaması halinde kendilerine gelmemelerini istedi. Sadece kendi iktidarlarını güçlendirecek bir değişikliğe destek vermeyeceklerini vurgulayan Demirtaş, Başbakan’ın ‘seçim barajı kırmızı çizgimiz’ açıklamasını hatırlatarak, seçim barajının kendilerinin de kırmızı çizgileri olduğunu belirtti. Seçim barajının Avrupa’daki demokratik ülkelerin standartlarına çekilmesi gerektiğini dile getiren Demirtaş, anayasa değişikliğinde hazineden partilerin aldığı para yardımının da tartışılması gerektiğini ifade etti. Yardımların kendi vergi paralarıyla yapıldığını anlatan Demirtaş, hazine yardımıyla halkın parasının gasp edilmesinden vazgeçilmesi gerektiğini kaydetti.


HABER - YORUM - ANALİZ
www.sentezhaber.com

03.03.2010


 

Bazı komutanlar neden bırakıldı?

MHP lideri Bahçeli, gözaltına alınan bazı komutanların tahliyesini düşündürücü bulduklarını belirterek, “Benzer soruşturmalarda hukukî ve insanî teamüllere rağmen sanıkları tutuklu yargılayan makamlardaki bu ânî uygulama değişikliği, bazı güçlerin siyasete, siyasetin de adalete müdahale ettiği kuşkusu uyandırdı’’ dedi.

Bahçeli: Bazı komutanların bırakılması

düşündürücü MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, gözaltına alınan komutanların serbest bırakılmasını düşündürücü bulduklarını dile getirdi. Partisinin haftalık grup konuşmasını yapan Bahçeli, ‘Balyoz Planı’ iddialarına ilişkin sürdürülen soruşturmada, bazı komutanların tutuksuz yargılanmasına karar verilmesine yönelik, ‘’Bugüne kadar benzer suçlar kapsamında açılan soruşturmalarda, hukukî ve insanî teamüllere rağmen sanıkları tutuklu yargılayan makamlardaki bu ani uygulama değişikliği, bazı güçlerin siyasete, siyasetin de adalete müdahale ettiği yönünde ciddî kuşkular uyandırmıştır’’ dedi. Bahçeli, AKP’nin anayasa değişikliklerini siyaset kozu olarak kullandığını iddia ederken, Anayasanın değiştirilmesi bir ihtiyaçtır. Öncelikle TBMM’de temsil edilen siyasi partilerden teşekkül etmiş bir ‘anayasa değişikliği uzlaşma komisyonu’ oluşturulmalıdır” dedi. MHP Lideri, Türkiye’nin bir buhran yaşadığını iddia ederek, bundan kurtulmanın tek yolunun ise erken seçim olduğunu söyledi.


HABER - YORUM - ANALİZ
www.sentezhaber.com

03.03.2010


 

Devlet Bakanı Arınç: Islak imza kurudu artık

DEVLET Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ‘’İrtica ile Mücadele Eylem Planı’’ ile ilgili, ‘’Islak imza kurudu artık’’ dedi.

Arınç, AKP Grup toplantısı öncesinde, gazetecilerin, eylem planındaki ıslak imza tartışmalarındaki son gelişmelere yönelik sorusunu, ‘’Islak imza kurudu artık’’ diye cevapladı. Genelkurmay Başkanlığı, önce gün “İrticayla Mücadele Eylem Planı”nın gerçek olduğunu doğrulayacak bazı deliller elde edildiğini açıklamıştı.




HABER - YORUM - ANALİZ
www.sentezhaber.com

03.03.2010


 

3. Ordu komutanı da iddianamede

ERZURUM Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığınca Erzincan’daki ‘’Ergenekon soruşturması’’ kapsamında hazırlanan iddianame, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi.

Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in 26 yıl hapis talebiyle yargılanacağı dâvânın bir başka özelliği ise ilk kez bir muvazzaf orgeneralin de ‘sanık’ sıfatıyla yargılanacak olması. İki kez ‘şüpheli’ sıfatıyla ifade vermeye çağrılmasına rağmen ifadeye gitmeyen 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk de iddianamede ‘sanık’ ve Erzincan’daki Ergenekon yapılanmasının lideri’ olarak yer aldı. İddianamede, sanıkların ‘birden fazla kişi ile tehdit’, ‘hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek’, ‘kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği’ ve ‘silahlı terör örgütüne üye olmak’ suçlarından cezalandırmaları isteniyor.

03.03.2010


 

İmza gerçek, ama...

GENELKURMAY Başkanlığı, Albay Dursun Çiçek’in tutuklama talebiyle Askeri Mahkemeye sevk edildiğini, Genelkurmay Askerî Mahkemesi tarafından tutuklama talebinin reddine karar verildiğini açıklamıştı.

Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde önceki gün yer alan bilgi notunda, şu ifadeler yer almıştı: “16 Şubat 2010 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ‘Belge’nin Genelkurmay Askeri Savcılığına gönderilmesini müteakip, söz konusu belgenin ıslak imzalı aslının mevcudiyeti iddialarını doğrulayabilecek bazı delillerin elde edilmesi nedeniyle, 24 Haziran 2009 tarihli karara esas teşkil eden gerekçelerin yapılmakta olan soruşturmada geçerliliğini yitirmiş olduğu dikkate alınmış ve Genelkurmay Askeri Savcılığınca verilen ‘Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı’ kaldırılmıştır. Bu kapsamda devam olunan soruşturma sırasında, ifadesi Askerî Savcılık tarafından yeniden tesbit edildikten sonra, Dz. P. Kur. Alb. Dursun Çiçek tutuklama talebiyle Askerî Mahkemeye sevk edilmiş ve 01 Mart 2010 tarihinde Genelkurmay Askerî Mahkemesi tarafından tutuklama talebinin reddine karar verilmiştir.”

03.03.2010


 

Aylardır tutuklu hâlâ görevde

DİYARBAKIR'DA görülen faili meçhuller dâvâsında 9 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis talebi ile tutuklu yargılanan Kayseri İl Jandarma Alay Komutanı Albay Cemal Temizöz hâlâ açığa alınmadı.

Albay Cemal Temizöz, Kayseri İl Jandarma Alay komutanı olarak görev yaptığı sırada gözaltına alındı. Güneydoğu’da işlenmiş çok sayıda faili meçhul cinayetten sorumlu tutulan Temizöz, 25 Mart 2009 tarihinde tutuklanarak Diyarbakır 7. Kolordu Askerî Cezaevi’ne gönderildi. 9 kez müebbet hapisle yargılanan Temizöz’ün, hâlâ görevinin başında olmasının soruşturmanın selameti açısından sakın teşkil ettiği belirtiliyor.

03.03.2010


 

KAYA: ORTADA AKIL ALMAZ BİR DURUM VAR

Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, Türkiye’nin darbeci kirlilikle yüzleşme noktasında önemli gelişmelere sahne olurken, TSK’nın sürece uyum sağlamakta zorlandığını bildirdi.

Kaya, açıklamasında şunları kaydetti: “TSK adına ortaya konulan çelişkili açıklama ve tavırlar, ciddî bir kafa karışıklığı içinde olunduğuna işaret ederken, diğer yandan hukukî zeminde atılması gereken adımların atılmaması cuntacıların korunmaya çalışıldığı izlenimini beslemekte. Bu durumu gerek 3. Ordu Komutanı Org. Saldıray Berk, gerekse de ıslak imzacı Albay Dursun Çiçek ile ilgili tutumda net biçimde görmek mümkün. Org. Saldıray Berk’in Erzurum’da açılan Ergenekon dâvâsında 1 numaralı sanık olarak yargılanacak olması acaba Genelkurmayca nasıl algılanmaktadır? Ortada akıl almaz bir durum var: Darbecilikle suçlanan bir komutan ordusunun başında görevine devam etmekte! Seçimlerden çıkacak sonuca göre tankları yürütme planları yaptığı iddia edilen bu kişinin en azından yargılanması sonuçlanana kadar açığa alınması hukukun ve mantığın gereği değil midir? Hiçbir şey olmamış gibi görevine devam etmesine göz yumulması nasıl açıklanabilir? Aynı şekilde darbe belgesinin altında imzası olduğu bizzat Jandarma Kriminal Dairesince belgelenen ve askeri savcılıkça tutuklanması talep edilen Albay Dursun Çiçek’in Genelkurmay Karargâhı’nda vazifesine devam etmesi neyin göstergesidir?”

03.03.2010


 

Cindoruk: Katkı vermeye hazırız

DEMOKRAT Parti (DP) Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Türkiye’nin bir anayasa çalışmasına ihtiyacı bulunduğunu, istenildiği takdirde bu çalışmaya katkı vermeye hazır olduklarını söyledi. DP Kadın Kollarının ‘’Tek Yürek Türkiye’’ toplantısı, DP Genel Merkezi Turgut Özal Kampüsü’nde yapıldı.

Toplantı öncesi konuşan Cindoruk, son günlerde Türkiye’nin gündeminde bir anayasa çalışmasının yer aldığını belirtti. Meclisteki muhalefet partilerinin bu çalışmaya katılmayacaklarını açıkladıklarını hatırlatan Cindoruk, siyasette zorluk çıkarmanın değil, kolaylık sağlamanan önemli olduğunu vurguladı. Türkiye’nin bir anayasa çalışmasına ihtiyacı olduğunu dile getiren Cindoruk, ‘’Bizim anayasa çalışmalarında tecrübelerimiz var, anayasa yapma ustalığımız var, geçmiş başarılarımız, deneyimlerimiz var. Anayasa çalışmalarında bizden katkı istenirse biz katkı vermeye hazırız’’ dedi.

03.03.2010


 

TEKEL işçileri çadırları söktü

Danıştay’ın 4C’ye geçiş süresi için 30 günlük süreye yapılan itirazı kabul etmesinin ardından Tekel işçileri, Türk-İş önündeki çadırlarını söktüler. 80 gündür 4C kadrosuna geçmemek için Türk-İş önündeki çadırlarda kalan işçiler, çadırları kendileri söktü. Çadırların içindeki malzemeleri de toparlayan işçiler battaniye, yorgan, yastıkları omuzlayarak götürdü.

TEKEL çadırları 78 gün sonra kalktı

Türk-İş Genel Merkezi önünde 78 gündür süren TEKEL eylemi sona erdi. TEKEL çadırları kaldırıldı. Tek Gıda-İş Genel Başkanı Mustafa Türkel, Türk-İş Genel Merkezinde düzenlediği basın toplantısında, TEKEL işçilerinin eyleminin bundan sonraki seyrine ilişkin açıklamalarda bulundu. ‘’Bu mücadele burada bitmedi’’ diyen Türkel, eyleme, 15-20 gün mola vereceklerini, 1 Nisan’da bin işçinin Ankara’ya gelip bir gece kalacaklarını bildirdi. Türkel, ertesi gün düzenleyecekleri basın toplantısıyla belirledikleri eylem takvimini kamuoyuyla paylaşacaklarını ifade etti. Mustafa Türkel, ‘’Buradan bir kez daha iktidar partisine söylüyoruz, bu süreci iyi kullansınlar. Çünkü Türkiye’nin neresinde olursa olsun iktidar partisi mensuplarının sokaklarda rahat gezmesine izin vermeyeceğiz” dedi.




HABER - YORUM - ANALİZ
www.sentezhaber.com

03.03.2010


 

Yargı vesayeti bitmeli

Stratejik Düşünce Enstitüsü tarafından düzenlenen konferansın sonuç bildirisinde, ‘’yapısal olarak demokratikleştirilmiş, her türlü siyasî-ideolojik etkiden arındırılmış, özgürlükleri genişleten ve hukukun üstünlüğüne dayalı bir yargı sistemi kuruluncaya kadar yargı reformu çabalarına destek verileceği’’ belirtildi.

Yargı vesayeti bitmeli

Stratejİk Düşünce Enstitüsünce (SDE) düzenlenen konferansın sonuç bildirisinde, ‘’yapısal olarak demokratikleştirilmiş, her türlü siyasi-ideolojik etkiden arındırılmış, özgürlükleri genişleten ve hukukun üstünlüğüne dayalı bir yargı sistemi kuruluncaya kara yargı reformu çabalarına destek verileceği’’ belirtildi.

‘’Demokratikleşme Sürecinde Hukukun Üstünlüğü ve Yargı Konferansı’’nın sonuç bildirisi yayımlandı. Konferansta ele alınan konulara yer verilen bildiride, bu çerçevede oluşan görüş ve tavsiyelerin hükümet, siyasi partiler, yargı kurumları, sivil toplum örgütleri ve kamuoyunun dikkatine sunulmasının kararlaştırıldığı kaydedildi. Bildiride, görüş ve tavsiyelerden bazıları şöyle sıralandı:

“l SDE, yapısal olarak demokratikleştirilmiş, her türlü siyasi-ideolojik etkiden arındırılmış, özgürlükleri genişleten ve hukukun üstünlüğüne dayalı bir yargı sistemi kuruluncaya kadar yargı reformu çabalarına destek verecektir.

l Bu çabaların hedefine ulaşabilmesi için üst yargı kurumlarının oluşumlarını ve işlevlerini düzenleyen hukuk kuralları yeniden düzenlenmeli, anayasal kurum niteliğindeki yargı kurumlarında gerekli değişikliklerin yapılabilmesi için bir an önce anayasa değişikliğine gidilmelidir.

l Çağdaş demokratik standartları yansıtacak ve TBMM’nin yürüteceği Anayasa değişiklikleri hem hukuki, hem de siyasi bakımdan meşrudur. Bu değişikliklerin Anayasa Mahkemesi tarafından engellenme çabalarının, mevcut Anayasa nezdinde hiçbir hukuki geçerliliği ve meşruiyeti bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin veya diğer üst yargı kurumlarının, Anayasanın açık hükümlerine uymamak gibi bir yetkileri de yoktur. Anayasa Mahkemesinin yetki aşımı yaparak aldığı kararlar TBMM tarafından yok hükmünde sayılmalıdır.

l Bu doğrultuda gerçekleştirilecek anayasa değişikliğinde, Anayasa Mahkemesi, diğer demokratik ülkelerdeki örnekler dikkate alınarak yeniden düzenlenmelidir. Anayasa Mahkemesi, TBMM ve Cumhurbaşkanı tarafından seçilmelidir.

l Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, siyasi bir müdahale aracı olmaktan çıkarılıp, demokratik ülkelerdeki örneklere uygun olarak, hakimler ve savcılar için bir güvence haline getirilmelidir. Kurul üyelerinin bir kısmını TBMM seçmeli, bir kısmı tüm hakimler ve savcıların katılacağı bir seçimle belirlenmeli, bir kısmı da avukatlar tarafından belirlenmelidir.

l Hukuk sistemimizde genel bir idari usul kanununun bulunmaması nedeniyle Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun idari işlemlerinin usul kurallarına bağlanması, yargı mensuplarının güvenceleri bakımından önem taşımaktadır.

l Yargıtay ve Danıştay gibi yüksek mahkemelerin, bireylerin hak arama özgürlüğü bakımından bir güvence olarak yeniden yapılandırılması ve içtihat mahkemelerine dönüştürülmesi zorunludur.

l Anayasa Mahkemesi de dahil, tüm üst yargı organlarında üyelerin görev süreleri belirli bir süre ile sınırlandırılmalıdır.

l Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, kendisini siyasal bir mücadele aracına dönüştüren siyasi parti kapatma davası açma yetkisinden arındırılmalıdır.

l Askerî yargının görev alanının daraltılması da zorunludur. Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kaldırılmalıdır. Bu konuda uzmanlık gerektiren yargılamaların Danıştay ve Yargıtayın özel bir dairesinde görülmesi sağlanabilir.

l Hakim ve savcıların evrensel hukuk ilkeleri ve demokratik değerler doğrultusunda eğitilmeleri, yabancı dil bilgilerinin evrensel literatürü izleyebilecek ölçüde iyileştirilmesi ve akademik gelişimlerinin çeşitli programlarla güçlendirilmesi sağlanmalı, toplumla etkileşimlerini engelleyici politikalara son verilmelidir.’’ Ankara / aa




HABER - YORUM - ANALİZ
www.sentezhaber.com

03.03.2010


 

Simav’da 4.4 büyüklüğünde deprem

Kütahya’nIn Simav ilçesinde, 16 dakika içinde 4.4 ve 4.2 büyüklüklerinde iki deprem meydana geldi. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsünün tespitlerine göre, saat 02.43’te, merkez üssü Simav ilçesi olan 4.4 büyüklüğünde deprem kaydedildi. Bundan 16 dakika sonra, saat 02.59’da, yine Simav’da 4.2 büyüklüğünde ikinci sarsıntı oldu. Can, mal kaybına yol açmayan, 7.5 ile 7.7 kilometre derinliklerde oluştuğu belirlenen depremler, vatandaşlar arasında tedirginliğe neden oldu. Evlerinden çıkan bazı vatandaşlar, sokaklarda ve araçlarında bekledi. Bu arada, Simav’da kaydedilen 4.4 büyüklüğünde orta, 4.2 büyüklüğünde hafif şiddetli depremlerin ardından, Pazarlar ilçesinde saat 03.21’de 3.3 büyüklüğünde ve Şaphane saat 03.37’de 3.2 büyüklüğünde çok hafif şiddetli iki sarsıntı daha kaydedildi.

03.03.2010


 

Tabip üsteğmen intihar etti

GATA’da görev yapan bir kadın Tabip Üsteğmen silahla intihar etti.

GATA’da askerî doktor olduğu bildirilen Üsteğmen Sema K. (30) adlı kişi, oturduğu Mamak Altmışevler Mahallesi’ndeki askerî lojmanlarda intihar etti. Psikolojik sorunları olduğu iddia edilen Sema K.’nın kendine ait silâhla canına kıydığı ifade edildi. İntihar olayına Askerî Savcılık el koyarken, olayı duyarak askeri lojmanlara gelen polisin içeri alınmadığı kaydedildi. Olayla ilgili soruşturmanın çok yönlü sürdürüldüğü belirtildi. Üsteğmen için dün Kocatepe Camiinde tören düzenlendi.

03.03.2010


 

Kaçmaz’ın açtığı dâvâlara ret

Sİncan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz’ın, ‘’Kişilik haklarına zarar verdikleri’’ iddiasıyla Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında açtığı manevi tazminat davaları reddedildi.

Davalar, Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesinde görüldü. Cumhurbaşkanı Gül’e açılan davanın duruşmasına, Kaçmaz’ın avukatı Baykal Doğan ile Gül’ün avukatı Ömer Küçüközcan katıldı. Avukat Doğan, daha önceki iddialarını tekrarlayarak, davanın kabul edilmesini talep etti. Avukat Küçüközcan ise davanın reddini istedi. Hakim Yaşar Eren, davanın reddine karar verildiğini açıkladı. Başbakan Erdoğan’a açılan davanın duruşmasına da Kaçmaz’ın avukatı Doğan ile Erdoğan’ın avukatı Muammer Cemaloğlu katıldı. Avukat Cemaloğlu, davanın reddini talep ederken, avukat Doğan ise davanın kabulüne karar verilmesini istedi.Hakim Yaşar Eren, davanın reddine karar verdi.

03.03.2010


 

Özbek: Usul açısından olaya müdahil olduk

Hakİmler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili Kadir Özbek, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner hakkında dava açılmasıyla ilgili olarak, ‘’Kesinlikle dosyanın içeriğiyle ilgili Kurulun herhangi bir değerlendirmesi, ilintisi ve ilgisi yoktur.

Biz sadece usul açısından ve usulün yol açabileceği insan hakları ihlallerinin önlenmesi açısından olaya müdahil olduk. Bakacağız, değerlendireceğiz’’ dedi. Özbek, HSYK’ya gelişinde gazetecilerin sorularını cevapladı. ‘’Savcıların yetkisi kaldırılmasına rağmen süreç farklı şekilde işliyor. Savcılar işlem yaptı, hatta Başsavcı Cihaner hakkında dava açıldı. Ne diyeceksiniz?’’ sorusu üzerine Özbek, konuyu tamamen basından izlediklerini belirterek, ‘’Biz de bilmiyoruz. Umuyorum ki normal süreç işliyordur. Bu konuda size söyleyebilecek bir şeyim yok. Yanlış olur, yanlış değerlendirilir. O bakımdan fazla bir ifadede bulunmak istemiyorum’’ diye konuştu. Bir gazetecinin ‘’Bu konu bugün gündeme gelir mi?’’ sorusuna da Özbek, ‘’Her şey konuşulur. Gündemde yer alması diye bir şey söz konusu değil. Elbette ki değerlendireceğiz, biz burada değerlendirme makamıyız. Ama yargısal süreç işliyor. Kesinlikle dosyanın içeriğiyle ilgili Kurulun herhangi bir değerlendirmesi, ilintisi ve ilgisi yoktur. Biz sadece usul açısından ve usulün yol açabileceği insan hakları ihlallerinin önlenmesi açısından olaya müdahil olduk. Bakacağız, değerlendireceğiz’’ cevabını verdi.

03.03.2010


 

Cihaner’e 3. kez ret

Erzİncan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in avukatlarının tahliye talebi 3. kez reddedildi.

Başsavcı Cihaner’in avukatı Turgut Kazan’ın, 17 Şubattan beri Erzurum H Tipi Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunan müvekkilinin tahliye talebini içeren dilekçe, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesince görüşüldü. Mahkeme heyeti, tahliye talebini 3. kez reddetti.

03.03.2010


 

Köşe yazarlarından tepki

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın köşe yazarlarına yönelik sözleriyle ilgili olarak hazırlanan ortak metin imzaya açıldı.

Alınan bilgiye göre, bir grup köşe yazarı tarafından imzalanan metinde şu ifadeler yer alıyor: ‘’Biz aşağıda imzası bulunan köşe yazarları, Başbakan Erdoğan’ın gazete patronlarının köşe yazarlarını kontrol etmesi gerektiğini savunan açıklamasının varlığımızı borçlu olduğumuz basın özgürlüğüne ve genel olarak ‘demokratik Türkiye’ idealine aykırı, vahim bir tutum olduğunu düşünüyor ve bu açıklamayı protesto ediyoruz.’’ Hazarlanan metne, şu ana kadar, aralarında Taha Akyol’un da bulunduğu 27 gazetecinin imza verdiği öğrenildi.

03.03.2010


 

Teslim olan 6 PKK’lı serbest

Terör örgütü PKK’dan kaçarak Şırnak’ın Silopi ilçesinde güvenlik güçlerine teslim olan 6 terörist, etkin pişmanlık yasasından yararlanarak serbest bırakıldı.

Edinilen bilgiye göre, terör örgütü PKK’ya ait Kuzey Irak’taki kamplardan bir süre önce kaçarak Silopi İlçesi yakınlarındaki Habur sınır Kapısı’nda güvenlik güçlerine teslim olan biri kadın 6 PKK’lının sorgusu tamamlandı. Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı’na sevk edilen ve etkin pişmanlık yasasından yararlanan PKK’lılar serbest bırakıldı. Terör örgütünün Irak’ın Kuzeyinde bulunan barınma alanlarından kaçan altı terörist, 27 Şubat 2010 tarihinde güvenlik güçlerine teslim olmuştu.

03.03.2010


 

Ahmet Türk ifade verdi

KapatIlan DTP’nin eski Genel Başkanı Ahmet Türk, hakkında ‘’Terör örgütü propagandası yaptığı’’ gerekçesiyle yürütülen soruşturma kapsamında ifade verdi.

Avukatı Mehmet Nuri Özmen ile birlikte adliyeye gelen Türk’ün ifadesi, özel yetkili Cumhuriyet Savcısınca alındı. Türk hakkında, kapatılan DTP’nin Temmuz 2008’deki 2. Olağan Kongresinde yaptığı konuşma sebebiyle soruşturma yürütüldüğü öğrenildi.

03.03.2010


 

Okullara enerji yöneticisi geliyor

MİLLİ Eğitim Bakanlığı (MEB), enerjinin etkin kullanılmasını sağlamak ve enerji israfını önlemek amacıyla okullarda ‘’Enerji Yöneticisi’’ görevlendirecek.

Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu yayımladığı, ‘’Enerji Yöneticisi Görevlendirme’’ konulu genelgede, enerjinin etkin ve verimli kullanılması, enerji israfının önlenmesi, enerji maliyetlerinin bakanlık bütçesi üzerindeki yükünün azaltılması ve çevrenin korunması için enerji kullanımında verimliliğin artırılması gerektiğini vurguladı.

Çubukçu, bunun için okullarda enerji yöneticilerinin görevlendirilmesinin gerektiğini belirtti. Buna göre, her il milli eğitim müdürlüğü bünyesinde ‘’Enerji Yönetim Birimi’’ kurulacak ve bu birimlerde ‘’Bina Enerji Yöneticileri’’ görevlendirilecek. Bina Enerji Yöneticileri, mühendislik alanında eğitim görmüş olanlara öncelik verilerek, teknik eğitim fakültelerinin elektrik, elektrik-elektronik ve makine bölümlerinde lisans eğitimi almış Bina Enerji Yöneticisi sertifikasına sahip olanlar arasından belirlenecek. Yeterli sayıda sertifikalı personel bulunamaması durumunda, uygun adaylara eğitim verilecek. Bu yöneticilerce hazırlanacak raporlar ve verimliği artırıcı projeler kapsamında binalarda yapılması gereken tadilat, tamirat ve düzenlemeler için gerekli ödenek öncelikle kendileri tarafından karşılanacak. Ödenek ihtiyaçlarının karşılanamaması halinde durum, işin mahiyeti ve büyüklüğüne göre küçük veya büyük onarım kapsamında değerlendirilecek.

Bina Enerji Yöneticisi olarak görevlendirilen öğretmenlerin kadrolarının bulunduğu okulda bu görevlendirmeden dolayı meydana gelecek öğretmen ihtiyacı, yönetimce alınacak tedbirlerle giderilecek. Enerji yöneticilerinin çalışma, görev, yetki ve sorumlulukları akımından izlenmesi, yönlendirilmesi ve yönetilmesi, enerjinin etkin kullanılması, israfın önlenmesi, enerji maliyetinin düşürülmesi, çevrenin korunması, enerji kullanımında verimliliğin artırılmasına ilişkin işler, Enerji Verimliliği Koordinasyon Kurulunda bakanlığı temsil eden üyenin sorumlu olduğu Erkek Teknik Öğretim Genel Müdürlüğünün koordinesinde ve valiliklerin sorumluluğunda yürütülecek.

03.03.2010


 

Amasya’da, ırmağa düşen otomobilde 5 kişi öldü

AMASYA'NIN Taşova ilçesindeki trafik kazasında 5 kişi öldü.

Alınan bilgiye göre, Amasya’dan Erzincan yönüne giden Hidayet Gündoğdu yönetimindeki 17 LN 529 plakalı otomobil, Taşova ilçe girişine yaklaşık 1 kilometre mesafedeki Yeşilırmak-2 Köprüsünün korkuluklarını parçalayarak ırmağa yuvarlandı. Kazada, Hidayet ve Haydar Gündoğdu, Arife Çelik ve Zeynep Kahraman olay yerinde, Nahide Gündoğdu ise kaldırıldığı Taşova Devlet Hastanesinde öldü .

03.03.2010


 

Şimdi fidan dikme zamanı

YILIN bu döneminin, fidanın toprakla buluşturulması açısından doğru bir tercih olduğu bildirildi.

Trabzon Orman Bölge Müdürü Ahmet İpek,yaptığı açıklamada, fidan dikim zamanını, ağaç türlerinin biyolojik özellikleri ve iklim şartlarının tayin ettiğini, genellikle büyümenin durduğu andan sürmenin başladığı zamana kadar geçen süre içinde, don olmayan zamanda dikim yapılması gerektiğini belirtti. Bölge Müdürlüğünce 2009 yılında, ormanlarda 25 hektar alanda doğal gençleştirme, 215 hektar alanda yapay gençleştirme ve 6 bin 344 hektar alanda rehabilite programı gerçekleştirildiğini ifade eden İpek, ‘’Gençleştirme, rehabilite ve ağaçlandırma çalışmalarında geçen yıl sarıçam, ladin, kayın, diğer ibreli ve yapraklı türler olmak üzere toplam 1 milyon 169 bin 89 adet fidan dikilmiştir. Bölge Müdürlüğümüzde yine geçen yıl kurulan fidan yetiştirme yerlerinde 51 bin 450 adet fidan üretilmiştir’’ dedi.

03.03.2010


 

Sevki zorlaştıran genelgeye durdurma

DANIŞTAY 10. Dairesi, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin, serbest diş hekimliklerine veya kurumla sözleşmesi olmayan sağlık kuruluşlarına sevk edilebilmeleri için, önceki düzenlemelerde öngörülen 30, 45 ve 90 gün olan tedavi bekleme sürelerini iki katına çıkaran ve sevk için sağlık kurulu raporu şartı getiren genelgenin yürütmesini durdurdu.

Türk Dişhekimleri Birliği, 7 Eylül 2009 tarihli genelgenin bazı ibarelerinin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştayda dava açtı. Danıştay 10. Dairesi, genelgenin sevk işlemlerinin, resmi sağlık kurumunca en az bir diş hekiminin de yer aldığı sağlık kurulu raporu ile kron ve protez tedavisine 180 gün, dolgu tedavisine 60 gün, diğer diş tedavilerine de 90 gün içinde başlanamayacağının belirtilmesi halinde serbest diş hekimliklerine veya kurumla sözleşmesi olmayan sağlık kuruluşlarına sevk edilebilmelerine olanak tanıyan ibarelerinin yürütmesini durdurdu. Dairenin kararında, Anayasa Mahkemesinin, bir kararında, sağlık hizmetlerinin nitelikleri gereği diğer kamu hizmetlerinden farklı olduğunun, sağlık hizmetlerinin temel hedefi olan insan sağlığı sorununun “ertelenemez ve ikame edilemez’’ nitelikte bulunduğunun vurgulandığı belirtildi.

03.03.2010


 

263 madenci dualarla anılacak

TÜRKİYE Taşkömürü Kurumu (TTK) Kozlu Müessesesi’ne ait ocakta 3 Mart 1992 tarihinde meydana gelen grizu faciasında hayatını kaybeden 263 madenci törenle anılacak.

3 Mart Çarşamba günü TTK Kozlu Müessesesi Kuyubaşı’nda Saat: 07.45’te gerçekleştirilecek törene Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) ve TTK yönetiminin yanı sıra diğer sendikaların yöneticileri, siyasetçiler, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, şehitlerin aileleri ile maden işçileri katılacak.

03.03.2010


 

Taşkınlardan sonra hastalık tehlikesi var

TRAKYA Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Galip Ekuklu, ‘’Taşkından arta kalan su birikintilerinde önlem alınmadığı takdirde sivrisineklerin üremesi sağlık sorunlarını beraberinde getirir’’ dedi.

Doç. Dr. Ekuklu, Edirne’de nehirlerin taşması sonucu bazı çevre sorunları ve hastalıkların ortaya çıkabileceğini söyledi. Durgun suların mart ve nisan aylarında sivrisineklerin yumurtlama ve üreme dönemi için uygun ortam olduğunu ifade eden Ekuklu, ‘’Edirne’den Meriç, Tunca ve Arda nehirleri geçiyor. Bu nehirlerin yanı sıra taşkınlarla bölgede çok fazla su birikintisi oluştu. Tedbirler alınmadığı takdirde sivrisineklerin üremesi sağlık sorunlarını beraberinde getirir’’ dedi. Ekuklu, küresel ısınma, iklim değişikliğiyle birlikte Türkiye’de ve dünyada artacak hastalıkların başında sıtmanın geldiğini söyledi.

03.03.2010


 

Çocukların isteği projeye dönüştü

VAN'DA, sınıf öğretmeni Seval Taşdelen, çocuklarının kendisiyle kitap okuma isteğini, görev yaptığı Van İstasyon İlköğretim Okulunda ‘’Anne Birlikte Okuyalım’’ projesiyle hayata geçirdi.

Okulda öğretmen, evde annelik görevini yürüyen 2 çocuk annesi Seval Taşdelen, okuldan eve gittiği zamanlarda çocuklarının ‘’Anne birlikte kitap okuyalım, anne benimle kitap okur musun?’’ gibi isteklerde bulunduğunu belirterek, zamanla çocuklarının bu talebini projeye dönüştürmek için aynı okulda görev yapan sınıf öğretmeni Tuncay Ertürk ile çalışma başlattığını söyledi. Yaklaşık 3 ay süren çalışmaların ardından ‘’Anne Birlikte Okuyalım’’ projesini hazırladıklarını ifade eden Taşdelen, proje çalışmalarını tamamladıktan hayata geçirdiklerini söyledi.

03.03.2010


 

Avrupa’daki minareler fotoğrafta yarışacak

Strasbourg merkezli Çok Kültürlü Gençlik Konseyi (COJEP) International, Avrupa’nın Sosyal Bütünlüğü için Müslümanlar İnisiyatifi (IMCOSE) ve British Council, Avrupa’nın en güzel minaresi fotoğraf yarışmasını başlatıyor.

Yarışmaya İslâm Konferansı Teşkilâtı da destek veriyor. Dereceye giren minare fotoğrafları, 20 Nisan’da Strasbourg Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenecek basın konferansı esnasında açıklanacak. Avrupa’nın en güzel cami ve minarelerini içeren bir sergi de Avrupa Konseyi’nde yer alacak. Birinci gelen minarenin resmi, Avrupa Miras Günleri’nin internet sitesi ile bu kurumun İstanbul’da düzenleyeceği en önemli faaliyeti esnasında sergilenecek. Kazanan minare fotoğrafı için ödül töreni minarenin inşa edildiği şehirde belediye temsilcileri, caminin yöneticileri, yarışmaya destek olan kurumların temsilcileri ve jürinin katılımıyla gerçekleştirilecek. Yarışmaya katılan cami ve minarelerin resimleri, daha sonra albüm şeklinde yayınlanacak. COJEP International’dan yapılan yazılı bildiride, “Yarışma, Avrupa toplumunu ve temel değerlerini mayınlayan önyargılara karşı mücadele etme amacını taşımaktadır” denildi.

İSVİÇRE’YE TEPKİ

SON dönemlerde bazı siyasetçilerin minare inşası meselesini temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması için araç olarak kullanması durumunun dinî ve etnik azınlıkların saldırıya uğramalarına sebep olduğu kaydedildi. İsviçre’de 29 Kasım’da yapılan bir referandum sonucunda anayasaya “minare yapmak yasaktır” hükmünün eklenmesine karar verilmişti. Referandum için imza ve “minare yapımı yasaklansın” kampanyasını, İsviçre Halk Partisi yürütmüştü. Fotoğraf yarışmasıyla ilgili teknik detaylar ‘http://cojep.eu/’ internet sitesinde veriliyor.




HABER - YORUM - ANALİZ
www.sentezhaber.com

03.03.2010


 

Milas halısının kalitesi artacak

Muğla’nIn Milas ilçesinde Milas Halısı’nın kalitesinin arttırılması ve sahtelerine karşı korunması amacıyla ilk adım atıldı.

Milas Halısı’na sertifika verilmesi, kalitesinin arttırılması, tanıtılması ve bu çalışmaların yürütülmesi için bir kurul oluşturulması kararlaştırıldı. Milas Kaymakamı M. Bahattin Atçı, temel amaçlarının, Milas’ın bir değeri olan halıyı taklitlerinden korumak, kimlik erozyonunu engellemek, emek harcayanların emeğinin karşılığını almalarını sağlamak, alıcıya güven oluşturmak ve halıya sertifika vermek olduğunu belirtti.

03.03.2010


 

Anadolu, canlı türlerinin de beşiği

DünyanIn önde gelen medeniyetlerine ev sahipliği yapmış Anadolu toprakları, aynı zamanda birçok bitki ve hayvan türünün de ana vatanı kabul ediliyor.

Türkiye bioçeşitlilik açısından Avrupa ve Orta Doğu’nun en zengin ülkelerinden biri konumunda bulunuyor. Tahminen 400’ü aşkın kuş türü, 22 amfibi türü, 130 kadar sürüngen, 120 dolayında memeli hayvan ve 400’e varan balık türünün hayatını sürdürdüğü Türkiye, dünyada yaşayan balık türlerinin yüzde 2,9’unu, amfibi türlerin yüzde 0,8’ini, sürüngen türlerinin yüzde 1,7’sini, kuş türlerinin yüzde 5’ini ve memeli hayvan türlerinin yüzde 2,9’unu, dünyada yaşayan bitki türlerinin yüzde 2,4’ünü barındırıyor.

03.03.2010


 

İnternet kafelere rağbet azalıyor

İnternet kafelerin son yıllarda cazibesini kaybetmeye başladığı, Türkiye genelinde iki yıl öncesine kadar 18 bin olan işletme sayısının 16 bine düştüğü bildirildi.

Tüm İnternet Evleri Derneği (TİEV) Merkez Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Andiç, Türkiye’de internet abone sayısının 7,5 milyon, internet kullanıcı sayısının ise 35 milyon civarında olduğunu söyledi. Andiç, internet kafe işletmenin artık cazibesini kaybettiğini belirterek, “Kriz ortamında zor durumda olan internet kafe işletmecilerinin desteklenmelerini istiyoruz’’ dedi.

03.03.2010


 

Tabiata dayalı yöresel takvim

Anadolu insanı, teknolojik gelişmelere rağmen tabiat olaylarından kazandığı tecrübeyle belirlediği yöresel takvimi günlük hayatta kullanmayı sürdürüyor.

Geçimini asırlar boyunca tarım ve hayvancılığa dayalı sağlayan Anadolu insanı, bu faaliyetlerini düzenli yürütmek amacıyla yılın belirli dönemlerinde meydana gelen tabiat olaylarından kazandığı tecrübeyi yöresel takvime dönüştürmeyi başarmış. Her alanda olduğu gibi meteoroloji konusunda da teknolojinin gelişmesine rağmen yöresel takvimi kullanma geleneği Anadolu insanının asırlardır başvurduğu önemli kaynaklar arasında yer alıyor. Yöresel takvime göre, 9 Ocak zemherinin girişi, 27 Ocak kışın en soğuk zamanı, 30 Ocak zemherinin sonu, 16 Şubat ağaç dikme zamanı, 20 Şubat cemrenin havaya, 27 Şubat suya, 6 Mart toprağa düşmesi olarak ifade ediliyor.

03.03.2010


 

Google Chrome 4.1 Beta yayımlandı

Google, Chrome adlı tarayıcısının yeni beta sürümünü tanıttı. Yeni sürüm, bir takım ek gizlilik ayarlarının yanı sıra, dil çeviri fonksiyonuyla entegrasyon gibi inovasyonları içeriyor.

Chrome’un, web sitesi ziyaretleri veya dosya indirme geçmişi ile ilgili olarak bilgisayarlarda iz bırakmayan, yani anonim olarak kullanım seçeneği sunan, hali hazırdaki ‘’incognito modu’’na ek olarak, kullanıcılar artık Chrome’un ‘’Gizlilik Seçenekleri’’ penceresindeki ‘’İçerik Ayarları’’ bölümü üzerinden gizlilik ayarları konusunda daha da ayrıntılı kontrol imkânına sahip olacaklar. Beta sürümle birlikte, kullanıcılar, her bir site için ayrı ayrı olacak şekilde; cookie, görseller, JavaScript, eklentiler ve açılır pencerelerin nasıl değerlendirileceği konusunda da kontrol imkânına sahip olacak. Google’ın Münih’teki Mühendislik Direktörü Wieland Holfeder, Chrome ile üç temel prensipleri olan hız, güvenlik ve sadelik doğrultusunda çalışmaya devam ettiklerini kaydetti.

03.03.2010


 

28 ŞUBAT’TA SİNCAN’DAN DEMOKRASİ MESAJLARI

13 yıl önce sokaklarında tankların yürüdüğü Sincan'da Yeni Asya Temsilciliği tarafından tertiplenen konferansta, Bediüzzaman’ın görüşleri ışığında demokratik açılım konusu değerlendirildi.

28 Şubat’ın 13. yıldönümünde, Sincan Yeni Asya Gazetesi Temsilciliği tarafından “Demokratik açılım ve Bediüzzaman” konulu konferans gerçekleştirildi. Süreç sırasında sokaklarında tankların yürütüldüğü ve sembolik olarak büyük bir anlam taşıyan Sincan’da, Belediye Kültür Merkezinde gerçekleştirilen konferansa gazetemizin İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular ve Genel Yayın Müdürümüz Kâzım Güleçyüz konuşmacı olarak iştirak etti. Ankara ve çevre illerden büyük bir katılımla gerçekleştirilen konferansın sunumunu İbrahim İriboz yaptı.

Yapılan açılış konuşması ve sinevizyon gösterisinin ardından konuşması için kürsüye çıkan Mehmet Kutlular, demokratik açılım konusunda Bediüzzaman Said Nursî’nin görüşlerinin büyük bir önem taşıdığını, dolayısıyla böyle bir organizasyonun gerçekleştirilmesinin çok manidar olduğunu vurguladı. Konuşmasında İslâm’ın adalet ve demokrasi anlayışını anlatan Kutlular şunları söyledi: “İslâm’ın olduğu yerde adalet vardır. Adalette eşitlik vardır. Ayrıca sosyal devlet anlayışı da vardır İslâm’da. İslâmiyet’te ırkçılık yoktur, çünkü herkes Allah’ın kuludur, sadece üstünlük takvadadır. Kim Allah’a karşı daha fazla takvalıysa, emirlerini tutup, yasaklarından sakınıyorsa, o Allah’ın sevdiği kuludur. Bizim dinimiz, bizim ecdadımız bu sebeple ırkçılığa hep karşı olmuştur. Bilhassa Osmanlılar, Türktür, ama Türkçü değildir. Çok dinli, çok kültürlü, çok mezheplidir... Bütün unsurları, hak, hürriyet ve adalet içinde insanca yaşatmayı bilmiştir. Demokratikleşme meselesinde iki sıkıntımız var. Üstad Hazretleri meşrûtiyeti şeriat namına alkışladığını belirtiyor. Kimin aksi bir iddiası varsa, dört mezhebe göre bunun böyle olduğunu ispata hazırım diyor. Daha cumhuriyetten önce Üstad Hazretleri, millî iradeye sahip çıkıyor. Fakat talihsizlikler üst üste gelince, meşrûtiyet de rafa kalkıyor ve millî bir mücadele başlıyor. Yurdun dört bir tarafı işgal ediliyor. Hatta bu durumda bile, Millî Mücadeleye karşı çıkanlar oluyor. Üstad Hazretleri onlara da “Hayır” diyor. Millî Mücadele’yi de savunuyor. Bediüzzaman neticede ilhamını Kur’ân’dan ve Peygamberimizden alan demokratik bir cumhuriyet taraftarıdır. Ancak 1923’te büyük umutlarla kurulan taze cumhuriyetimiz, ne yazık ki sonradan tek parti diktatöryasına dönüşmüştür. Yanlışlık burada başlıyor. Maalesef burada bir başka hata da cumhuriyetin temellerinin Türkçülük anlayışı üzerine kurulmasıdır. Halbuki bizim ecdadımız, çok dinli, çok ırklı ve çok mezhepli bu coğrafyada bu hataya düşmemişlerdir. Çünkü bizi birleştiren dindir. Kürdü, Türkü, Lazı, Çerkezi 1000 senedir kardeşçe yaşıyoruz. Irkçı zihniyet haricinde milletin kendi arasında hiçbir derdi yok. Alış veriş yapıyoruz, kız alıp veriyoruz... Biz kardeşiz. Bizi kardeş yapan en başta dinimizdir. Allah’ımız bir, kitabımız bir, vatanımız bir... İnanmayanlar için de, Yahudiler ve Hıristiyanlar bizce ehli kitaptırlar ve onlara da karışılmaz, insanî hakları kutsaldır. İslâmiyet bütün insanlara azamî hürriyet tanımıştır.”

BEDİÜZZAMAN CUMHURİYETÇİYDİ

Bediüzzaman Said Nursî’nin bir cumhuriyetçi olduğunu hatırlatan Mehmet Kutlular, “Üstad Hazretleri kendisinin cumhuriyet daha kurulmadan önce cumhuriyetçi olduğunu belirterek, yeni kurulan cumhuriyetin özelliklerini sayarken, “Siz istibdad-ı mutlaka cumhuriyet ismini vermişsiniz. Cebr-i keyf-i küfriye kanun namını takmışsınız, İrtidad-ı mutlakı yani dinsizliği rejim altına almışsınız. Sefahat-ı mutlaka da medeniyet ismini vermişsiniz. Ben bu tarz bir cumhuriyetçi değilim” diyor özetle... Bu durum 1940’ların sonuna kadar böyle devam ediyor. O zaman biz Cemiyet-i Akvam’a yani bugünkü adıyla Birleşmiş Milletler’e girmek isteyince, çok partili bir rejim ihtiyacı ortaya çıkıyor ve böylece milletin iradesinin devlete yansıması için bir fırsat doğuyor. Gerçi ilk denemeler çok göstermelik oluyor. Göstermelik partiler kuruluyor, seçimler açık oy, gizli tasnif yoluyla yapılıyor. Sonra 1950 seçimlerinde gerçek mânâda ilk seçim yapılıyor. Nihayetinde Demokratlar yönetime geçtiği zaman milletin üstündeki baskıları yavaş yavaş kaldırdılar. Millet 10 sene boyunca nefes aldı. Demokrasinin kısmen tadını aldı. Ama ne oldu sonra? Hemen bir darbe yapıldı ve bir başbakan ve iki bakanı idam ettiler...” dedi.

DARBELER PLANLI YAPILIYOR

Her 10 senede bir darbe olmasının tesadüf olamayacağını ifade eden Kutlular, “Hep de demokrat misyona karşı yapılmıştır bu darbeler. Demokratikleşememe işte buradan kaynaklanıyor. Bir parti demokratikleşmeden korkuyor, çünkü demokrasi gelirse vatanın bölüneceğini düşünüyor. Bir parti diyor ki, eğer demokratikleşirsek Atatürk ilke ve inkılâpları elden gider, öteki de diyor ki demokrasi zaten küfür rejimidir... Bunların hepsi Avrupa Birliğine de karşı... Ama hepsi de darbelere taraftardır... “ ifadelerini kullandı.

ORDU MİLLETİN İRADESİNE MÜDAHALE ETMEMELİ

Kimsenin Türk Silâhlı Kuvvetleri’ni yıpratmak gibi bir derdi olamayacağını ifade eden Kutlular, “Bizim ordumuz mukaddestir. 1000 kadar sene İslâm’ın bayraktarlığını yapmış ve güvencesi olmuş bir ordudur. Ama milletin iradesine müdahale ettiği noktada, elbette milletin orada söyleyecek bir lâfı olacaktır” sözleriyle gündemdeki konularla ilgili yorumunu da dile getirdi.

BEDİÜZZAMAN’A KULAK VERİLMELİ

Demokratik açılım meselesinde Said Nursî’nin görüşlerinin önemine de vurgu yapan Kutlular, “Çünkü Said Nursî, darbelere, millî iradeye yapılan baskı ve zulümlere din namına karşı çıkan bir mücahittir. Bir dâvâ adamıdır. Her geçen gün de onun görüşlerinde ve öngörülerinde ne kadar isabet kaydettiğine hep beraber şahit oluyoruz” dedi. Mehmet Kutlular, Türkiye Cumhuriyeti’nin laiklik anlayışına da eleştiri getirerek, “Bizim anladığımız laiklik din ve vicdan hürriyetinin teminatıdır, katili değildir. Bizde ise her dinî sembol laiklik karşıtı olarak algılanıyor. Bu laiklik eğer dinsizlikse, ben laik değilim! Laiklik dinsize de dindara da karışmaz, inanıp inanmamakta serbesttir. Bizdeki uygulaması ise daima dine karşı kullanılmıştır. Yanlışlık buradadır. Bu yanlışları yavaş yavaş bu millet meşrû yollardan düzeltecektir” ifadelerini kullandı.

Son olarak Bediüzzaman’ın siyaset ile ilgili görüşlerini hatırlatan Kutlular sözlerini şöyle sonlandırdı: Bediüzzaman’ın siyasî görüşü elbette var. Ama Üstad parti kurmamış, talebelerine de kurdurmamıştır. Bizim vazifemiz neşri hakaiki imaniyedir, yani iman hakikatlerinin yayılmasıdır. Üstad gerçek anlamda meşrûtiyeti savunmuştur. Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam diyor. Talebelerine de doğru adresi göstermiştir. Biz başkaları gibi siyaseti kendimize meslek ittihaz etmiş değiliz. Ama bu milletin tahrib olmuş değerlerini tekrar ihya ile tamir etmekle mükellefiz. O da gerçek demokratikleşmeyle ve hürriyetlerin tam anlamıyla yerleşmesiyle mümkündür.”

28 ŞUBAT’TA SİNCAN’DA DEMOKRASİ KONUŞULDU

Daha sonra kürsüye çıkan gazetemizin Genel Yayın Müdürü Kâzım Güleçyüz ise 28 Şubat’ın yıldönümünde, Sincan gibi bir yerde demokratikleşmeyi konuşuyor olmanın büyük bir anlam taşıdığını vurguladı. Güleçyüz şunları söyledi: “Bugün 28 Şubat. Ve Sincan’dayız... Bu tabiî Sincan’ın hak etmediği bir şöhret aslında... Sincan’ın 28 Şubat’ta yürütülen tanklarla yahut son günlerdeki gibi tartışmalı hâkimlerle anılmayı hak etmediğini görüyorum. Tam da 28 Şubat günü Sincan’da “Bediüzzaman Said Nursî ve Demokratik Açılım” konusunun konuşulduğu bir toplantının böyle bir iştirakle gerçekleştirilmesi de manidar ve önemli bir hizmettir. Hem Sincan’ın imajını kurtarmak, hem de Sincan merkezli bir açılımla, demokratik açılım projesini Türkiye’nin gündemine taşımak açısından çok önemli bir başlangıçtır.”

BEDİÜZZAMAN 100 YIL ÖNCE SÖYLEMİŞTİ

Bediüzzaman’ın demokratikleşme için hayatî önem ifade eden görüşlerini bundan 100 sene önce dillendirdiğini hatırlatan Güleçyüz sözlerini şöyle sürdürdü: “Demokratik açılım daha geçen seneden itibaren Türkiye’nin gündemine getirilen ve tartışılmaya başlanan bir konu. Eğer Bediüzzaman Said Nursî’nin 100 sene evvel ifade ettiği görüşler, yapmış olduğu ikazlar ve gündeme getirdiği teklifler o zaman hayata geçirilmiş olsaydı, bugün demokratik açılım projesiyle çare aranan sorunların hiçbiri olmazdı. Bediüzzaman Said Nursî’nin gerek meşrûtiyet adı altında ve daha sonra demokrasi ile ilgili olarak yapmış olduğu izahlar, ondan sonra eğitim meselesine vermiş olduğu önem, Kur’ân’ın esaslarının çağın anlayışına uygun şekilde öze bağlı kalarak yapmış olduğu tefsirler, bugün gerek Türkiye’nin, gerek İslâm âleminin gerekse insanlığın karşı karşıya kaldığı temel problemlerin kalıcı çözümlerini ifade etmektedir. Said Nursî’nin çok önemli bir sözü var. Bizim düşmanımız “cehalet, zaruret, ihtilâftır. Bu üç düşmana karşı san'at, marifet ve ittifak silâhıyla cihad edeceğiz”. Bütün problemlerin özeti ve çözümü de bu cümlede yer alıyor esasında. Cehalet yani bilgisizlik, eğitimsizlik, zaruret yani fakirlik, çaresizlik ve ihtilâflar yani bölünmüşlükler, parçalanmışlıklar... Dışarılarda düşman aramamıza gerek yok. Bu üç düşman bizi yeyip bitirmeye yetiyor. Bunlara karşı da san'at, marifet ve ittifak silâhlarıyla cihad edeceğiz” diyor Bediüzzaman. Böylece cihad kavramına farklı bir boyut getiriyor. Cihad denildiği zaman biliyorsunuz, kılıç, savaş mânâları hatıra getirilir. Özellikle Batı medyasında ve Batı medyasından beslenen Türkiye medyasında da cihad bu mânâlarla, kanlı bir savaş kavramını ifade edecek şekilde gündeme taşınır. Ama Bediüzzaman, cihad için böyle bir tarif getiriyor. Bugün İslâm dünyasının sancılı bölgelerine baktığımız zaman. Hepsinde de aynı problemlerin yaşandığını görüyoruz. Aynı şekilde bizim Güneydoğu meselesi de aynı problemlerden kaynaklanmaktadır. Sorunların altını kazıdığımız zaman hep bu üç temel meseleyi görüyoruz. Eğitimsizlik, cahillik ve bundan kaynaklanan bilumum sosyal ve toplumsal hastalıklar. Töre cinayetlerinden, kan dâvâlarına kadar... İşsizlik, ekonomik sıkıntı da hep zaruret dediğimiz şeyden ileri geliyor. Ve de ihtilâflar, insanların birbirlerine husumet beslemeleri, birlik içinde olamamaları.”

HER YER MEDRESETÜZZEHRA

Bediüzzaman Said Nursî’nin eğitim projesiyle bütün sorunlara temel bir çözüm öne sürdüğünü vurgulayan Güleçyüz, “Bediüzzaman çözümün fert fert bütün insanlara mal edilmesi için çok müşahhas bir proje geliştirmiştir. O da Medresetüzzehra projesidir. Bu şarkta kurulacak bir üniversite projesidir. Geçen sene yaz aylarında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Bitlis’e bir gezi yapmıştı. Bunun sebebi orada bir özel üniversitenin açılıyor olmasıydı. Bitlis’te üniversite projesinin Mustafa Kemal’in ideali olduğuna yönelik konuşmalar da yapıldı. Halbuki Bitlis’te üniversite projesini bundan tam 100 sene önce telâffuz eden bir isim var, o da Bediüzzaman Said Nursî. Daha 1910’lu yıllardan itibaren bu proje için çabalamış ve uğraşmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle yarım kalan Medresetüzzehra Projesi daha sonra yeni kurulan Cumhuriyet döneminin yönetim anlayışının dine düşman tutumundan dolayı tamamlanamıyor. Bunun üzerine Üstad’ın yapmış olduğu tarihî bir tercih gerçekleşiyor. Her ne kadar yeni yönetim Bediüzzaman ile çalışmak ve ondan faydalanmak istese ve bunun için çok cazip teklif ve imkânlar sunmuş olsalar da, Bediüzzaman bunların hepsini red ediyor. Van’a çekiliyor ve yeni bir dönem başlıyor. Maddeten tesisine şartların imkân vermediği Medresetüzzehra Projesi’ni, milletle beraber, herhangi bir bina, anfi, öğretim üyesine gerek duymadan, çok pratik yöntemlerle, hayatın bütün alanlarına nüfuz edecek tarzda bir model içerisinde hayata geçirmeye muvaffak oluyor. Bunu Risâle-i Nur eserlerini telif ederek gerçekleştiriyor. Böylece bugün Risâle-i Nur eserlerinin okunduğu her yer bir anlamda Medresetüzzehra’nın bir anfisi ve şubesi vazifesini üstlenmiş oluyor.”

TEMEL SORUNLARA MEDRESETÜZZEHRA ÇÖZÜMÜ

Konuşmasında Medresetüzzehra projesinin detaylarını da anlatan Güleçyüz şu ifadeleri kullandı: “Medresetüzzehra’nın en önemli özelliği din ve modern fenleri bir araya getirmesidir. Zira “Vicdanın ziyası ulum-u diniyedir, aklın nuru fünun-u medeniyedir” düsturunu ilke edinmektedir. Vicdan dinî ilimlerle aydınlanır, akıl da modern fenlerle ışıklanır. İkisinin imtizacıyla hakikat tecelli eder. Ayrıldıkları zaman ise sadece dinî ilimlerin okutulmasıyla bir taassup ortaya çıkar, sadece modern fenler okutulduğu zaman ise hile, şüphe ve isyan hastalıkları ortaya çıkar. Onun için bu ikisini beraber okutmak lâzım ki, hem aklı, hem vicdanı aydınlanmış nesiller ortaya çıkabilsin. Medresetüzzehra, tevhid-i tedrisatın doğru yorumudur. Bugün Üstad Hazretlerinin din ve fen ilimlerinin birlikte okutulduğu bu üniversite projesi hayata geçirilmiş olsaydı acaba ne olurdu? Böyle bir üniversitenin kurulmasının amacı Kafkaslar, Orta Doğu, Arap Yarımadası başta olmak üzere gençlerin gelip burada eğitim almalarıydı. Bu proje uluslar arası bir üniversite projesiydi. Dolayısıyla medeniyetler ittifakının da temelini teşkil etmektedir. Eğer bu proje hayata geçseydi bugün İslâm coğrafyasındaki problemlerin büyük bir kısmı yaşanmazdı. 100 sene gecikmiş bir proje bu. Bunun bedelini de bütün dünya en ağır şekliyle ödedi. Ama zararın neresinden dönülse kârdır. Bugün bu mânâda bir projenin samimiyetle inşasına başlansa en azından önümüzdeki yılları kurtarma ve tahribatı tamir anlamında bir imkân ortaya çıkacaktır.”

ESAS PROBLEM SORUNLU EĞİTİM ANLAYIŞI

Türkiye’nin birikmiş problemlerinin de yanlış eğitim anlayışından kaynaklandığı tesbitinde bulunan Güleçyüz, “Bugün Türkiye’nin en büyük sıkıntısı dinden tecrit edilmiş bir eğitim sistemi ve bu eğitim sistemi ile yetişmiş ve bürokrasinin önemli kademelerini işgal eden kadrolardır. Askeriyede, bürokraside, yüksek yargıda, üniversitelerde milletle yabancılaşan, milletle inatlaşan, meclisin verdiği kararları tanımayan, başörtüsü meselesinde böyle kararlar alan, katsayı meselesinde böyle kararlar alan, sivil iradeye tabi olmamakta ısrar eden bir yapı varsa, bütün bunun temelinde tek taraflı tevhid-i tedrisat anlayışına bina edilmiş olan eğitim sisteminin yetiştirmiş olduğu nesillerin ortaya çıkardığı bir problem yatmaktadır. Bunlar hep dine soğuk bakarlar. Dini, ilerlemenin bir engeli olarak görürler” dedi.

AZINLIKLAR DA ÇOĞUNLUK DA SIKINTILI

Son olarak azınlıkların problemlerine de değinen Güleçyüz, ancak Müslüman çoğunluğun da büyük problemleri olduğunu vurgulayarak konuşmasını şu ifadelerle sonlandırdı: “Türkiye’de bir de azınlıkların problemleri vardır. Bize Peygamber Efendimiz’in öğrettiği şey, ehl-i zimmenin yani azınlık dediğimiz insanlarımızın bize emanet olduğu yönündedir. Ecdadımız da bunu tatbik etmiştir. Adalet ve şefkatle muamele etmiş. Ancak cumhuriyet döneminde bu anlayış terk edilerek azınlıklara da büyük sıkıntılar yaşatılmış. Meşhur 6-7 Eylül olayları ve Varlık Vergisi gibi insanlık dışı uygulamalar buna delildir. Bediüzzaman, karıncayı dahi bilerek ezmeye izin vermeyen İslâm şeriatının, insan hakkını ihmal etmesinin mümkün olmadığını vurgulamıştır. Hangi ırk ve dinden gelirse gelsin, insan muhterem bir varlıktır. İnsan olmaktan gelen haklar vardır ve bu haklar korunmalıdır. Cumhuriyetin laiklik anlayışı bizi adalet ve hoşgörüden de uzaklaştırmıştır. Bunun neticesinde çok acı olaylar yaşadık. Bunların hepsini aşmamız gerekmektedir. Azınlıklardan bahsetmişken, çoğunluk çok mu rahat sanki? diye bir soru akla geliyor... Maalesef çoğunluk da rahat değil. Hatay’da biliyorsunuz çok farklı din ve kültürler bir arada yaşıyor. Bir gün oradaki Ortodoks cemaatinin eski başkanı Josef Naseh’e, eski AB genişleme komiseri Verheugen gelip “Ortodoks cemaati olarak problemleriniz nelerdir?” diye soruyor. Naseh diyor ki, “Bizden önce bu memleketteki Müslüman çoğunluğun bir sürü problemleri var. Önce onları dinleyin.” Türkiye’de bugün mağduriyetler ne yazık ki çok boyutlu ve çok yönlü olarak devam etmektedir.”


HABER - YORUM - ANALİZ
www.sentezhaber.com

MEHMET KARA - UMUT YAVUZ / ANKARA

03.03.2010

 
Sayfa Başı  Geri

Bütün haberler

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl