Kültür-Sanat

İstanbul Sultanbeyli’de müjdeler geçidi

BEDİÜZZAMAN Haftası kapsamında İstanbul-Sultanbeyli Kültür Merkezinde yapılan konferans büyük ilgiyle karşılandı. Takdimini Münir Şahin Ağaryılmaz’ın yaptığı program, Ali Yılmazcan'ın okuduğu aşr-ı şerifle başladı. Daha sonra kürsüye gelen, sık sık dinleyicilerle diyaloglar kuran ve konuşmalarını sual-cevap tarzında götüren ve çok sayıda belgeyle konuşmalarını destekleyen gazetemiz yazarı Halil Uslu, “Peygamberimiz Hz. Muhammed (asm) bir müjde Peygamberi olduğu gibi, çağımızda da o zat-ı nuraninin büyük varislerinden Hz. Bediüzzaman da bir müjde üstadıdır” dedi. Uslu, Hz. Bediüzzaman’ın tabir ve tespitiyle Efendimiz (asm) “Bütün ehl-i imana imam ve bütün insanlara hatiptir” diyerek, bu itibarla Bediüzzaman’da onun bir büyük varisi olarak bütün Müslümanlara imam ve bütün insanlığa olduğunu ifade etti.

Koca bir deryayı bir bardak suyla doldurmak imkânsızlığını ve Bediüzzaman gibi büyük İslâm mütefekkirini ve gönüller sultanını bir saat dilimine sığdırmanın ve değerlendirmenin mümkün olmadığını kaydeden Uslu şunları söyledi: “Bizler Alileri, Bahtiyarları, Cabirleri, Cengâverleri vesaireleri kucakladığımız gibi, Bediüzzaman Hazretleri çağımızı ve çağları kucaklamıştır. Bizlerin yakın dostlarımıza ve insanlara reçete yazdığımız gibi, Bediüzzaman Hazretleri çağımıza ve çağlara reçete yazmıştır. ‘Nasraniyet ya intifa veya istifâ edip, İslâmiyete karşı terk- i silâh edecektir. Nasraniyet birkaç defa yırtıldı; Protestanlığa geldi. Protestanlık da yırtıldı, tevhide yaklaştı; tekrar yırtılmaya hazırlanıyor. Ya intifa bulup sönecek veya hakiki nasraniyetin esasını cami olan hakaik-ı islâmiyeyi karşısında görecek, teslim olacaktır. İşte bu sırr-ı azime Hz. Peygamber (asm) işaret etmiştir ki: Hz. İsa (as) nazil olup gelecek, ümmetimden olacak, şeriatımla amel edecektir.”

ZAMAN BEDİÜZZAMAN’I

TEFSİR EDİYOR

Zaman ve zemin içindeki gelişmeler, Bediüzzama’ın yıllar önce yaptığı bu tesbit ve müjdeyi doğrulamakta ve tefsir etmekte olduğunu, âlem çarşısındaki gelişmeler, müthiş sosyal patlamalar, kilisenin çöküşü, buna karşılık hakperest İsevi ruhanilerin harekatı ve münevver ilim adamlarının ardı ardına beyanatları ve sempozyum bildirileri ve hakiki din arayışlarının Avrupa ülkelerinde İslamiyet’in yeşermesine zemin hazırladığını ve kurtuluşun ancak İslami esaslarla olacağına kanaat getirildiğini belirten Uslu, “Eski asırların ve çağların rağmına Avrupa’nın önde gelen ülkelerinden İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya, İsveç ve Avusturya başta olmak üzere birçok devlet ve devletlerin bahtiyar halkları bütün güçleriyle İslamiyet’e teveccüh etmektedirler. Son olarak Avrupa Kiliseler Birliği neşrettiği ‘Laik Avrupa’da Allah’a şahadet’ kitabının 3. maddesinde ‘Hz. Muhammed Allahın resulüdür. Kur’ân da Allah’ın kelâmıdır’ yazmaktadır” diye konuştu.

ABD’li Prof . Ferguson “Bugün Hollanda, İngiltere, Almanya, İsveç ve Danimarka’da Hırstiyanlar’ın ancak 10’da biri kiliseye ayda bir kez veya daha sık gidiyor. Buna karşılık Müslümanlar geleneklerine çok daha bağlı camiler tamamen dolu. Yani Hıristiyan gelenekleri ağırlığını kaybederken Avrupa’da artan Müslüman nüfusun gelenekleri kendini iyice hissettirecek ve 2050 yılında Avrupa Müslümanlaşacak...” dediğini ifade eden Uslu, özetle şunları kaydetti:

Büyük İslam mütefekkiri Bediüzzaman, yıllar önce bir Leyle-i Kadir'de Rabbine ilticada kalbine gelen bir ihtarda bugüne bakarak diyor ki; ‘..Amerika’nın din-i Hakkı arayan ehemmiyetli cemiyeti gibi, rûy-i zeminin geniş kıtaları ve büyük hükümetleri, Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânı arayacaklar ve hakikatlerini anladıktan sonra bütün ruh u canlarıyla sarılacaklardır Hakikat noktasında, katiyen Kur’ân’ın misli yoktur ve olamaz; ve hiçbir şey bu mu’cize-i ekberin yerini tutamaz.’

Gördüğümüz kadarıyla, ABD’de İslâmî ve Kur’ânî açıdan her yeni yıl bir evvelkinden daha muhteşem olacaktır. Bunlar birbirini takip edecektir. İşaretler ve gelişmeler onu göstermekte ve tefsir etmektedir. Hakikatı anladıktan sonra bütün ruhu canlarıyla sarılmanın, yolunu aramaktadır. Yani bakarak değil, her cihetle muhâkemesini yaparak. 2010 itibarıyla 24 milyon Müslüman, 3 bin cami ve 400 İslâm okulu bir mânâ ifade etmektedir. ABD’de İslâmiyet 2. büyük din. 85 bayan üniversitesinin birinden mezun olan Hillary Clinton gibi ‘Ben Kur’ânla iftihar ediyorum’ diyen bir bayanın ABD dışişleri bakanı olması, Bediüzzaman’ın yıllar önce Avrupa ‘Bir İslâmî devlet doğuracak’ hakikatın müjdesini vermektedir.

Yine ABD 330 bin mevcudlu kiliseler bomboş, buna karşılık camiler tıklım tıklım dolu. New York kentinde maddî değer 1 trilyon dolar olan bir taş bina kilisenin Müslümanlara, kilisenin yetkilileri tarafından 1 dolara satılmıştır.”

BELGELERİNİ GÖSTERDİ

Uslu, bu ifadelerini gösterdiği belgelerle ispatladığı ve bütün dünyadan örnekler sunduğu konuşmasında, Rusya’ya da atıf yaparak sözlerini şöyle tamamladı: “İki dehşetli harb-i umumî neticesinde, beşerde hâsıl olan bir intibah-ı kavi ve beşerin tam uyanması cihetiyle, katiyen dinsiz bir millet yaşamaz. Rus da dinsiz kalamaz. Geri dönüp Hristiyan da olamaz. olsa olsa küfr-ü mutlakı kıran ve hak ve hakikata dayanan ve hüccet ve delile istinad eden ve aklı ve kalbi ikna eden Kur'ân ile musalâha veya tâbi olabilir. o vakit dört yüz milyon ehl-i Kur’ân’a kılınç çekemez.’ Bediüzzaman’ın bu akılcı, çağı ve dünya konjönktürünü tahlili ve tefekkürü içerisinde ifade buyurduğu bu tesbiti, bir çok sahalarda ve bahsi geçen Rusya, Avrasya ve Türkistan coğrafyasında tahakkuk etmiştir. Elimizdeki belge ve dokümanlarla bunları ibraz etmektedir. 2009 yılında Rusya devlet başkanlığınca İslâmiyetin Rusya’ya girişinin 1119. sene-i devriyesi kutlanmış ve İslâm dünyasından 2 bin 500 yetkili çağrılmıştır. 143 milyonluk Rusya Federasyonunda İslâmın baharı karşılanmıştır. 7 milyarlık büyük dünya ailesinin münevver ve mütefekkir kesimi ve Bediüzzaman’a gönül verenler bu yönde ilerlemektedir. Camiler artıyor, kiliseler azalıyor, camiler tıklım tıklım kiliseler bomboş, bunlar müjdelerin şerhleri ve tecellileridir.”

Uslu, gösterdiği her belgesi karşısında dakikalarca alkışlandı ve konuşmasını büyük şair Ali Ulvi Kurucu’nun Hz. Bediüzzaman’a yazdığı bir şiir ile noktaladı.

RECEP ÇEKER

18.05.2010