11 Haziran 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Basından Seçmeler

İSRAİL NEREYE?

İSRAİL devletinin nereye gittiğini işaret eden en tipik kavram “apartheid” yani ırk ayırımcılığının yaratacağı büyük sorunlar olsa gerek... “Ayrı tutma, ayırma” anlamına gelen bu kavram ırkçı Güney Afrika’nın özelliğiydi.

İlerde büyük patlamalara yol açacak sorun şu: İsrail’de Müslüman nüfusu daha fazla artıyor! İsrail ‘güvenlik’ gerekçesiyle bu nüfusun ekonomik ve sosyal hayatına gittikçe daha fazla ağırlaşan kısıtlamalar koyuyor: İş, eğitim, seyahat, ticaret imkânları ‘ikinci sınıf’tan da aşağı!

Ve tabii “İsrail’in zencileri” olan Filistinlilerde öfke artıyor.

Batı basınında İsrail için zaman zaman “apartheid” kavramı kullanılıyor. Ünlü insan hakları savunucusu Güney Afrikalı rahib Desmond Tutu 2002 Nisan’ında İsrail’i ziyaret ettiğinde “İsrail apartheid uyguluyor” diye beyanat vermiş, İsrail’in ve lobilerin büyük tepkisini çekmişti.

Mesele artık bir ‘niteleme’ olmaktan öteye, gittikçe maddi, reel bir olgu haline geliyor.

Türk basınında da İsrail için bu kavram zaman zaman kullanılıyor. Cengiz Çandar ve Hilal Kaplan’ın dünkü yazılarında da gördüm.

Nüfus hareketleri

Vikipedia’ya göre 1950 yılında İsrail nüfusunun yüzde 9’u Müslümanlardan oluşuyordu, bugün bu oran yüzde 20’yi geçmek üzeredir!

İsrail toplumu çok doğurgan değil, onun için sürekli Yahudi göçünü teşvik ediyor ve göçle gelen Yahudileri, işgal altında tuttuğu Filistinli Arap topraklarına, Gazze’ye ve Batı Şeria’ya yerleştiriyor.

Şu anda yasadışı olarak bu Filistinli Arapların topraklarına yerleşmiş ya da yerleştirilmiş; ev, apartman, bağ, bahçe, işyeri kurmuş Yahudilerin sayısı 480 bin!

BM kararlarını çiğneyerek yapılmış yerleşimler bunlar.

Arap doğurganlığı biraz azaldığı halde, bir Arap kadın, bir İsrailli kadından en az bir çocuk daha fazla dünyaya getiriyor.

İsrail’in bir de “İsrail’i terk eden Yahudiler“ problemi var: 1990-2005 arasında 230 bin İsrailli, ülkesini terk edip dünyanın başka yerlerine göçmüş. Bunun güvenlikle, ekonomiyle ilgili sebepleri olduğu gibi “siyonist olmayan Yahudiler” diye bir boyutu da var.

Bazı Yahudi tarikatları, Mesih gelmeden önce İsrailoğullarının devlet kurmasını Tevrat’a aykırı buluyorlar. Ellerinde Türk bayrağıyla İsrail’i protesto eden fötr şapkalı, bukle saçlı Yahudiler böyledir.

Çözüm zorlaşıyor

İsrail, Batı Şeria ve Gazze’yi işgal altında tuttukça; haksız, hukuksuz ve gaddar “nüfus yerleştirme” politikasını sürdürdükçe çözüm de zorlaşıyor:

* BM’nin ve dünyanın kabul ettiği “iki devlet” çözümü zorlaşıyor, çünkü Arap Filistin devletinin kurulacağı topraklarda Yahudi yerleşimcilerin sayısı artırılıyor. Bunlardan sadece Amerika’daki “İsrailsever cemaatler”in yerleştirdiği Yahudi göçmen sayısı 220 bindir! (Timothy P. Weber, On The Road to Armageddon, sf. 225)

* İsrail’in amaçladığı türden bir çözüm de büsbütün imkânsızlaşıyor, çünkü İsrail’in topraklarındaki Arap nüfusu, tüm İsrail nüfusunun yüzde 20’sine ulaşmış durumda!

Ve... TV’lerden flaş haber: İsrail ambargoyu hafifletiyor!

Ne yapıyor? Bisküvi ve meyve suyu üzerindeki yasağı gevşetiyor!

Değişen nüfus kompozisyonu, kendi gaddarlığı yüzünden yalnızlaşan İsrail ve “meyve suyu, bisküvi” çözümü! ABD İsrail’i BM kararları çerçevesinde bir barışa zorlamazsa, bu dinamit bir gün patlar! Çok fena patlar...

Taha Akyol / Milliyet, 10.6.2010

11.06.2010


Said Nursî öğrencilere ne demişti?

İDEOLOJİK rüzgârların hayli sert estiği cumhuriyet döneminin ilk yıllarında, Said-i Nursi’ye bir grup öğrenci ziyarete gelir. Öğrenciler, okuldaki öğretmenlerinin hiç Allah’tan bahsetmediğini söyleyip şikâyet ederler. Said-i Nursi’nin kendilerine, “Sokağa dökülün, protesto edin, bu duruma isyan edin” demesini beklerler ama o bunun yerine öğrencilere “Allah’a inanmadığını söylediğiniz o öğretmenler sizlere biyoloji, kimya gibi dersleri anlatırken farkında olmadan size Allah’ın kudretini anlatıyorlar” demiştir ve öğrencilere bir yaşam felsefesi sunmuştur.

Devletin, Said-i Nursi’yi uzun yıllar boyu hapsetmesine, baskı uygulamasına rağmen o yine de “Bana bu davranışları reva görenlere de hakkımı helal ediyorum” diyebilmiştir.

Serdar Turgut/Habertürk, 10.6.2010

11.06.2010


Gazze’ye katkımız ne oldu?

FREE Gaza Movement-Özgür Gazze Hareketi ve İnsani Yardım Vakfı İHH öncülüğünde Gazze’ye giden gemilerin başına gelenler ve İsrail’in aşırı güç kullanarak silahsız dokuz Türk vatandaşını öldürmesi sonrası yaşanmakta olanları siz de izliyorsunuz.

Gemileri Türk hükümeti göndermediği gibi organizasyonda da devletin herhangi bir rolü olmadı. Hatta bilgiler netleşiyor; hükümet, gemilerin Gazze’ye değil başka bir yere, mesela Mısır’ın limanlarına gitmesi için girişimde de bulunmuş.

Ancak bunlar önceki gelişmeler. Bir kere İsrailli komandolar gemilere saldırdıktan ve kan döktükten sonra Türkiye, bütün devlet gücüyle kendi vatandaşlarını savunmak için pozisyon aldı. Dün Cengiz Çandar da çok güzel bir bilanço yayımlamıştı, hükümetin taleplerinin çoğu da yerine geldi.

Henüz yerine gelmeyen taleplerden biri, dünyanın dört bir yanından ve Türkiye’de onca barış eylemcisini o gemilere bindiren sebebi ortadan kaldırmak, yani İsrail’in Gazze’ye uyguladığı haksız ve insafsız ambargonun kaldırılmasıydı.

Birinci günden beri bunu yazmaya çalışıyorum: Türk diplomasisinin ve elbette hükümetin siyasi hedefi, bu ambargonun kaldırılması olmalı. Ambargo kalkmadıkça Türkiye, Gazze’ye gerçek anlamda bir yardımda bulunmuş sayılamaz, sadece moral vermiş olur.

Günlerdir haberler geliyor, İsrail’in ambargoyu kaldırmaya değil ama yumuşatmaya hazırlandığı yönünde. Dün komik bir yumuşatma yapıldı, artık Gazze’ye girmesi yasaklı mallar listesinde patates cipsi, reçel, kurabiye gibi maddeler yer almıyor!

Evet Gazzeliler elbette kurabiye, reçel ve patates cipsi de yiyebilmeli ama bundan önce Gazze’ye İsrail’in yıktığı evlerin yerine evler, okulların yerine okullar, hastanelerin yerine hastaneler, işyerlerinin yerine işyerleri yapılabilmeli. Gazze’ye elektrik sağlanmalı. Gazze’ye içmesuyu sağlanmalı. Gazze’ye atık su tesisleri yapılabilmeli. Gazze’ye yollar, çocuk parkları, alışveriş merkezleri yapılmalı.

Dün ajansların Gazze’den gündelik yaşamı gösteren fotoğraflarını tararken gözlerim doldu. Çadırda yaşayan insanlar, sahilde kumda uyuyanlar, patlak bir topla futbol oynamaya çalışan çocuklar...

İsrail, Gazze’de taş üstünde taş bırakmamacasına insafsız bir intikam savaşı yaptığı yetmezmiş gibi yıktıklarının yeniden yapılmasına da izin vermiyor. Oysa, Gazze’yi İsrail’in yeniden inşa etmesi lazım. Gazze’ye tazminat ödemesi lazım İsrail’in.

Türkiye, işte bunu sağlamak için çalışmalı.

(...)

Hükümetin amacı bağcıyı dövmek değil de üzüm yemekse, gemi olayını salt tepki göstermenin ve dünyanın vicdanına seslenen bir retorikle konuşmanın ötesinde bir fırsata çevirebilir, Gazze ve Filistin için olumlu sonuçlar alınmasına yardımcı olunabilir.

Yoksa retorikten kolayı yok. Atarsınız nutkunuzu, verirsiniz coşkunuzu, yürür gidersiniz. Önemli olan Filistinlilerin hayatını düzeltmek.

İsmet Berkan / Radikal, 10.6.2010

11.06.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.