Suna DURMAZ |
|
MOSSAD ajanları Lübnan’da yakayı bir bir ele veriyorlar |
Çok uzak diyarlardan gelip Ortadoğu’ya yerleşen İsrail, güç kullanarak işgal ettiği Arap toprakları üzerinde 50 yıl boyunca kan kusturdu. Ele geçirdiği topraklar kendisine bırakıldığı halde, bir türlü doymak bilmedi. Hep daha fazlasını istedi. Niyeti, İsrail topraklarını Fırat’tan Nil’e kadar uzatmaktı. Bunun için sürekli savaş çıkardı. İnsanlık nedir, uluslar arası hukuk nedir, anlamadı. Daima başına buyruk olduğunu ortaya koydu. İsrail’in zulmünden en çok Filistinliler zarar gördüler ve görmeye devam ediyorlar. Ortadoğu’nun küçük ülkesi Lübnan da İsrail’den çok çekti ve çekiyor. İsrail Lübnan’ı 1978 ve 1982’de olmak üzere iki defa işgal etti. 1982 işgalinde, İsrail Lübnan’ın 40 km içerisine kadar girdi. Ne yazık ki, bir kısım Lübnanlı İsrail işgallerinden memnuniyet duydu, hatta yardımcı dahi oldu. 1948’deki Arap-İsrail savaşı sebebiyle göçe zorlanan on binlerce Filistinliye barınak olmak durumunda kalan Lübnan, Ürdün’de patlak veren Kara Eylül (1970) olayları yüzünden Ürdün’den kovulan Filistin Kurtuluş Örgütünün yüzlerce mensubuna da kucak açma durumunda kaldı. Bazı Lübnanlılar, özellikle de Hıristiyanlar, ülkede bulunan 300 bin Filistinli göçmenden zaten rahatsız oluyorlardı. Bu sayıya, bir de Ürdün’den kovulan FKÖ’nün silâhlı fedâileri eklenince, rahatsızlıkları iyice arttı. İşte bu endişe, Falanjist Maronlar gibi bazı Hıristiyan gurupları İsrail ile işbirliğine kadar götürdü. Ve bu işbirliği; 250 bin ölü ve çoğu ömür boyu sakat kalacak şekilde yaralanan 1 milyon yaralıyla neticelenen Lübnan iç savaşında (1975-1990) çok önemli rol oynadı. İsrail silâhlı kuvvetleri 1978 de yüzlerce Hıristiyana askerî eğitim vererek kendisine bağlı kuvvetler kurup bunları Güney Lübnan’a yerleştirdi. Binbaşı Saad Haddâd liderliğindeki bu kuvvetler, daha sonraları “Hür Lübnan Ordusu” olarak anılacaktı. Hıristiyan-İsrail işbirliği Beşir Cemâyel liderliğinde İsrail güdümlü bir hükümet planları yapılmasına kadar gitti. Hatta, Beşir Cemâyel’in bizzat kendisi, 1982 yılının Ocak ayında Ariel Şaron ile bir araya gelerek İsrail’in Lübnan işgal planını görüştü. Cemâyel’in İsrail’le ilişkisi o kadar ileri safhaya gitmişti ki, kendisine bağlı olan Falanjist Milisler, işgalci Ariel Şaron’un bilgisi dahilinde Sabra ve Şatilla Filistin kamplarına girmiş ve sabaha kadar katliâm yapmışlardı. Katliâmda çoğu çocuk ve yaşlı olan 3 binin üzerinde masum insan öldürülmüştü. 4 milyona yakın nüfusunun yarıya yakını ülke dışında olan Ortadoğu’nun küçük ve güzel ülkesi Lübnan, 17 mezhepli ülke olarak da biliniyor. Bu durum, kültürel bir zenginlik olsa da, siyasî problemler doğurabiliyor. Her mezhep içerideki nüfuzunu koruyabilmek için kendisine yakın olan bir dış güçle ilişki kuruyor. Bu da en çok İsrail’in işine yarıyor tabiî. İç siyasetteki kargaşadan istifade ederek Lübnan içine ajanlarını yerleştiriyor. Lübnan’da son zamanlarda yakalanan İsrail casusları olayın vahâmetini ortaya koymakta. İsrail lehine çalışan bir casusluk şebekesi Lübnan’ın her tarafını ahtapot gibi sarmış! Lübnan 2009’dan beri tam 100 İsrail casusunu yakaladı. Yakalananlar içinde bankacılar, mühendisler, emniyet ve ordu mensupları, hatta siyasîler de var. Elde edilen bilgilere göre, casusluk şebekesinin tarihi uzun yıllara dayanıyormuş ve devlet dairelerine kadar uzanmış. Meselâ, şebekenin elamanlarından biri olan “Ali Cerrah” adındaki casus, tam 25 yıl boyunca İsrail lehine casusluk yapmış. Lübnan casusluk şebekelerinin izini titizlikle sürmeye devam ediyor. Son haftalarda büyük bir casusluk şebekesi daha ele geçirildi. Lübnanda 600’den fazla istasyonu olan “Alfa” Telecom şirketinde çok önemli bir mevkide bulunan mühendis Charbel Qazzi ve Tarık Raba’a bu şebekenin elebaşılarından. Lübnan deşifre ettiği son şebekeyle MOSSAD’a büyük bir darbe vurmuş bulunuyor. Çünkü, 12 Temmuz’da yakalanan Tarık Raba’a’nın itiraflarına göre, İsrail 2001 yılından beri casuslar aracılığıyla Lübnan’ı dinliyormuş. Yakalanan casusların bir kısmına ölüm cezası verildi ve hüküm infaz edildi. Casusluk şebekesinin yakalanmasını yorumlayan Hizbullah Lideri Hassan Nasrullah “Hükümete her türlü yardıma hazırız. Ülkemiz için iç düşmandan başka büyük tehdit olamaz. Düşmanla işbirliği yapanlar hangi mezhepten ve hangi partiden olursa olsunlar haindirler ve idam ile cezalandırılmaları gerek” diyerek sorgulamaların hızlandırılmasını istiyor. Dürzi lider Velid Cambolat da Hasan Nasrullah gibi aynı görüşü savunuyor. Hatta “Mahkemeler halka açık olmalı ve idamlar da alenen gerçekleştirilmelidir“diyor. 08.08.2010 E-Posta: [email protected]@hotmail.com |