08 Ağustos 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Yasemin GÜLEÇYÜZ

Şefkat kahramanları (28)


A+ | A-

Naile Özer (1937- 10 Mart 2002)

Risâle-i Nur Külliyatı içinde yer alan Hanımlar Rehberi isimli eserin sonlarında İstanbul, Konya, İzmir ve Manisa havalisindeki hanımların Risâle-i Nurlar ile ilgili tesbitlerini aktardıkları mektuplar yer alır.

İşte Naile Özer, İzmir, Manisa havalisindeki hanımların mektubundaki isimlerden biridir. Aslında yazdıkları mektubun altına gönderirken sadece “Manisa hanımları” ibaresi düşmüşlerdir. Hanımlar Rehberi’ne ilâve olunurken Bediüzzaman Hazretleri “İzmir, Manisa ve havalisi” olarak bu ifadeyi değiştirir. Naile Özer, bunun sırrını aradan yıllar geçtikten sonra fark eder…

Onun kardeşleri Fatma, Asime, amcasının kızı Ayşe ve arkadaşları Leman ile yazdıkları mektup, giriş kısmına şöyle bir ilâve yapılarak Hanımlar Rehberi’ndeki yerini alır:

“Üstadımıza Ramazan-ı Şerifini tebrik münasebetiyle yazılan ve İzmir, Manisa ve havalisinde Risâle-i Nur’un ehemmiyetli ve te’sirli hizmet ve intişarının ve hanımlar arasında hüsn-ü te’sirinin bir nümunesi olan bu mektup, aynen İstanbul’daki Nurcu hanımların yazdıkları mektup nev’înden; İzmir, Manisa ve havalisinden merhum Hafız Ali, Hasan Feyzi ve Halil İbrahim (Rahmetullahi aleyhim) gibi, kadınlardan da halis Nur kahramanları çıktığını gösteriyor!”

***

Şefkat Kahramanları dizisini hazırlarken saff-ı evvel hanımları sizlere birebir yüz yüze görüşmelerimizle tanıtmaya gayret ettik. Vefat edenlerin ise kızları, oğulları ya da dostları, o hatıraları bize naklettiler.

Naile Özer ile ilgili çalışma fikri, Bediüzzaman Hazretlerinin talebesi Mustafa Sungur’un değerli kızı Saide Nur Güngör ile görüşürken ortaya çıktı. Annesi Emine Sungur’un hatıralarını aktardığımız Yeni Asya gazetesini kendilerine takdim ederken, yazılanları okudu. İlâveler yaptı. Nur hizmetinin hanım kahramanlarından da bahsetti bu arada.

Bunlardan biri Naile Özer idi. Onunla ilgili çok hatıraları vardı. Zaten Naile Hanım, ilginç bir tevafuktur, son nefesini onun evinde vermişti. İkiz kızları Ulviye ve Sümeyra Hanımlarla da hâlen görüşmekte idi. Kendisinden beni onlarla tanıştırmasını rica ettim. Beni kırmadı, hemen telefon etti. Sümeyra Hanım ile telefonda sözleştik.

Ve sımsıcak, nemli bir İstanbul Temmuz’unda Saide Nur Güngör, değerli kızları Sümeyranur, Fatmanur, Zehranur ve arkadaşları Saide Hanım ile birlikte yola koyulduk. Naile Özen’in değerli kızı Sümeyra Bulduk Hanım, sevimli çocukları Yunus Emre ve küçük Naile ile samimî bir ev ortamında buluştuk. Maddî manevî ikramlar eşliğinde, kadim dostlar hasret giderirken, bize de bol bol notlar almak düştü.

Akşam namazımızı kılıp çıktığımızda dolu dolu geçen, hoş bir gün “unutamayacağım günler” arasındaki yerini almıştı artık. Kimlerle bir araya gelmemiştik ki manen o evde? Naile Özer, babası Muhammed Emin ve ağabeyi İsmail Hakkı Zeyrek, Zübeyir Gündüzalp, Bayram Yüksel, Adile Suluk, Zeynep Münteha Polat hatıralarıyla aramızdaydı.

Yıllanmış ses kasetlerinden Ahmet Feyzi Kul, Mehmet Emin Birinci, Mustafa Sungur’un ders ve sohbetlerini dinlemiş, akabinde Saide Nur ve Sümeyra Hanım’dan küçük bir Kur’ân-ı Kerim ziyafeti dinlemiştik.

Sümeyra Hanımın okuduğu aşirde “Ey Rabbimiz! Şüphesiz ki Sen, gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da bilirsin. Ne yerde ve ne de gökte hiçbir şey Allah’tan gizli kalmaz. Her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet o Allah’a mahsustur… Şüphesiz ki Rabbim duâyı hakkıyla işiticidir. Ya Rabbi, beni ve benim neslimden olanları namazda devamlı kıl. Ey Rabbimiz, duâmı kabul buyur. Hesabın görüldüğü günde beni, anne ve babamı ve bütün mü’minleri bağışla, ey Rabbimiz!” diyordu İbrahim Sûresi’nin 38–41. âyetleri…

Saide Nur Güngör’ün okuduğu aşirdeyse Rabbimiz şöyle buyuruyordu: “Ey iman edenler! Allah’a tam bir ihlâsla tevbe edin. Umulur ki Allah günahlarınızı bağışlar ve sizi altından ırmaklar akan Cennetlere koyar. O gün Allah’ın, peygamberi ve beraberindeki mü’minleri utandırmayacağı gündür. O gün onların nuru önlerinden ve sağlarından koşarak Cennete yol gösterirken, onlar da ‘Ey Rabbimiz,’ derler. ‘Nurumuzu tamamla ve bizi bağışla. Muhakkak ki Senin her şeye gücün yeter.’” (Tahrim Sûresi, 8.)

İşte aşağıda okuyacaklarınız o günün güzel meyvelerinden bir kucak hatıra…

Naile Özer’İn kIzI Sümeyra Bulduk anlaTIyor:

Dedem Manisa’nın eski medreselerinden icazet almış, vaiz, fıkıh âlimi Muhammed Emin Zeyrek. Ailemizde Risâle-i Nur’u ilk olarak dayım İsmail Hakkı Zeyrek tanıyor. Anneme de tanıtıyor.

O yıllarda dedem Sebilürreşad dergisine abonedir. Dergi eve geldiğinde annemi çağırıp “Oku bakalım Naile! Dinleyeyim. Türkiye’de neler olup bitiyor?” diyerek annemin eline dergiyi verir. Annem bize bunu şöyle anlatırdı: “İçimde öyle bir muhabbet vardı ki, dergide Risâle-i Nurlarla ilgili bölümleri her okumak isteyişimde babam ‘Başka yeri oku! Geç!’ diyerek okutmak istemezdi.”

Abdullah Yeğin Ağabey Manisa’ya yedek subay olarak tayini çıktığında, Üstad Hazretlerini ziyaret ediyor. “Üstadım, Manisa’ya gidiyorum. Orada hiç Nur Talebesi yok! Ne yapacağım?” diye sorduğunda “Manisa’ya gideceksin. Şu camide Muhammed Emin Hoca var. Onun mahdumu İsmail Hakkı’yı bulacaksın!” diye vazife veriyor. Abdullah Yeğin Ağabey gelip dayımı buluyor, her hafta sonları birlikte Risâle-i Nur sohbetleri yapıyorlar. O gelmeden önce zaten dayım Risâle-i Nur ile tanışmış. Dedem de sonradan Risâle-i Nur’u dayım vasıtasıyla tanıyıp, okumaya başlıyor. 1960 İhtilâli sonrasında dedemi “Manisa’daki Nurcu Başı” diye sürgün ettiler….

Abdullah Yeğin Ağabey küçük Tarihçe-i Hayat’ı dayıma verdiğinde “Bir nüshasını da hemşireme götür!” diyor annemi kast ederek… Annem dayımın getirdiği kitabı büyük bir iştiyakla okuyor.

Hanımlar Rehberi de şimdiki gibi kitap hâlinde değil, nüsha nüsha geliyor anneme. Annem Rehber’in sonundaki İstanbul ve Konya hanımlarının mektuplarını okuduğunda “Biz de mektup gönderebiliriz Üstad Hazretlerine, değil mi?” diye soruyor dayıma. “Yaz o zaman!” diyor dayım. Bediüzzaman Hazretlerine mektubu yazıyor ve gönderiyorlar. Bizi “Hadi bakalım, siz de Üstada bir mektup yazın! Ben Üstad Hazretlerine o mektubu yazdığımda 16 yaşındaydım!” diye şevklendirirdi…

Manisa ve İzmir havalisi hanımlarının

mektubundan bir bölüm…

“Mensup olduğumuz mukaddes dinimiz hakkında kâfî derecede bilgi edinmemiz ve istikbalimizi ve ebedî saadetimizi temin edebilmemiz için dinî bir eser, hem de bu asrın azgınlaşmış ve önüne geçilmesi pek güçleşmiş küfrî ve gayr-i ahlâkî cereyanlarından kurtaracak nurlu ve ışıklı bir eser ararken, nihayet Cenâb-ı Hakkın lütuf ve inâyetiyle bize ihsan edilen Risâle-i Nur’u bulduk ve okuduk. Ondaki feyiz hiçbir eserde mevcut olmadığından, onun bir harika olduğunu idrak ettik. Çünkü Risâle-i Nur; kararan kalbleri hidayet nuriyle aydınlatan ve biz bîçareleri zulmetten nura, dalâletten hakikate, dünya ve âhirette saadet ve selâmete kavuşturacak bir mürşid-i ekmel ve mürebbî-i âzamdır.

“Biz âcizleri böyle eserleri okumak şerefiyle müşerref kılan Cenâb-ı Hakk’a binler, yüzbinler defa hamd ü senâ ediyoruz. Bütün dünyanın asırlardan beri beklediği ve nurundan istifade etmek için can attığı, fakat muvaffak olamadığı böyle bir hazine-i ilmiyeyi bizlere okumayı nasip eden o Hâlik-ı Zîşan’a teşekküren âhir ömrümüze kadar secdeden başımızı kaldırmasak yeridir. Temenni ediyoruz ki: Cenâb-ı Hak bizleri Risâle-i Nur’dan ve sevgili Üstadımızdan ebediyyen ayırmasın.” Bediüzzaman Hazretlerine yazdıkları mektubun akabinde, Üstadın talebelerine yazdırdığı cevâbî bir mektup da geliyor annemlere…

Dayım bu mektuplaşmaların ardından Üstad Hazretlerini ziyarete gittiğinde, Üstad soruyor: “Sen Manisa hanımlarını tanıyor musun?” Dayım “O mektubu yazanlar benim kardeşlerim” diyemiyor. Sungur Ağabey “O mektupları yazanlardan üçü, kardeşleri oluyor Üstadım” diyor. O zaman isim veriyor Üstad Hazretleri. Beş kişiden ikisinin adını vererek “Onlar Risâle-i Nur’un hakikatine vakıf olmuşlar. Onlar Halil İbrahim, Hafız Ali, Hasan Feyzi ile omuz omuza aynı sistemdeler” diye ifade ediyor.

Dayım eve geldiğinde bunu anlatır, birinin adını Leman olarak verir, ama diğerini gurura vesile olur diye açıklamaz. Dayım, ancak annem vefat ettikten sonra ikinci ismin annem olduğunu anlattı.

Mektuptaki sır

Naile Özer ve diğer hanımlar yazdıkları mektubun sonuna “Manisa hanımları” diye yazmışlardır, ama Üstad Hazretleri o mektubu Hanımlar Rehberi’ne alırken “İzmir, Manisa ve havalisi” ibaresini ekler. Bunun sırrını yıllar sonra Naile Hanım kızlarına şöyle anlatır: “Asıme 1957’de evlenerek İzmir’e yerleşti. Bana ‘Dersimize gelen bir hanım var. Görsen çok seveceksin!’ derdi. İzmir’e gittiğimiz bir gün Adile Abla ile tanıştık. Hakikaten tanışınca birbirimizi çok sevdik. Adile Hanım ‘Derslere bir hafta siz İzmir’e gelin, sonraki hafta biz Manisa’ya gelelim’ diye teklif etti. Babamın bana böyle bir izin vermesi mümkün değildi. Ama Adile abla, babama ‘baba’ diyecek kadar severdi bizi. Böylece İzmir derslerine gitme iznimiz çıktı…”

Adile Suluk, aslen Antalyalı, beyi polis olan, ihlâslı, faal bir hanımdır. Uzun zaman İzmir Manisa hanımlarının dersleri bu şekilde devam eder. Hanımlar, bir hafta İzmir’de, bir hafta Manisa’da Risâle-i Nur derslerini aksatmadan gerçekleştirirler…

Üstad Hazretlerinin mektubun sonuna koydurduğu “İzmir- Manisa ve havalisi hanımları” ibaresinin sırrını çok sonraları fark ederler…

***

Dayım Üstadı her ziyarete gidişinin akabinde gelip evde anlatır yaşadıklarını. Annem dinledikçe içinde büyük bir coşku hissederek “Beni de bir gün Üstad’a götürsene ağabey” der. Dayım lâtife olarak “Tamam. Yol masrafı sana ait ama!” der.

Annem çok becerikli bir hanımdı. Dışarıya el işi yaparak yol masrafları için gerekli olan 300 lirayı biriktiriyor. Dayım ne hikmetse sonradan beraber yapacakları bu ziyaretin gerçekleşemeyeceğini söylediğinde annem için bitmek bilmeyen bir ağlama dönemi başlar.

1959’un bir Ekim ayı, yine Üstad Hazretlerini ziyaret edememekten kaynaklanan bir üzüntü hâlindeyken kapı çalınır. Faytondan tanımadığı yaşlıca bir hanım iner. Misafir olarak içeri alınır. Kendisini Üstad Hazretlerinin özel olarak gönderdiğini belirterek “Beni tanıdın mı?” der ve adının lâhikalarda geçen Asiye Anne olduğunu söyleyerek kendini tanıtır. Annem bunu duyunca daha da çok ağlar. Üç gün kalır Asiye Anne. “Ağabeyine niçin kızıyorsun? Kızma bu kadar. Çok ağlamak iyi değildir. Seninle çok şeyleri paylaşırdım, ama sen meczup gibisin. Üstad Hazretleri aklî gidenleri sever. Yapma böyle… Ağlamamak şartıyla, Mart sonlarında gelir seninle ve İsmail Hakkıyla beraber gideriz Üstad Hazretlerine. Tamam mı?” der. Annem heyecanla Mart ayının gelmesini bekler.

Mart sonlarına doğru bir gün kapı çalınır. Gelen polistir. Evleri haftada 2–3 kez basıldığından annem duruma alışıktır. Polis, elindeki gazeteyi uzatarak “Bunu İsmail Hakkı’ya verin!” deyip gider. Gazeteyi açan annem Üstadın ölüm haberini gördüğünde ağlayamaz bile, donar kalır: “Mart ayında biz Üstada gidecektik!” der, büyük bir üzüntüye kapılır. Asiye Annenin ziyaretindeki maksadının, kendisini teskin etmek olduğunu, aslında onun Üstadın öleceğini bildiğini anlar. Bediüzzaman Hazretlerinin derin şefkatini tefekkür eder. Annemin annesi küçük yaşta vefat etmiş, anne sevgisinden yoksun büyümüştür. Kendisini teselli etmek için, Asiye Annenin özel olarak Üstad Hazretleri tarafından gönderilmesi, bir anne şefkatiyle Asiye Anne tarafından sakinleştirilmesi, onun hayatı boyunca sıkça anlattığı ibretli bir hatıradır…

Mehmet Akif’in şiirleri

Annem okumayı severdi. Edebiyatı kuvvetliydi. Osmanlıcayı okur ve yazardı. Yazdığı el yazması kitaplar hâlâ durur. Mehmet Âkif’in şiirlerini ezbere bilirdi. Hem de günlük hayatın içinde kullanırdı. Diyelim ki, onunla konuşurken ezan okundu. Hemen Akif’ten bir dize mırıldanırdı:

İkindi oldu mu yahu? Nedir bu ‘salli’ sesi?

Evet… İkindi… Gelin bari bir duâ edelim!

Kabul eder diyelim… Hakka ilticâ edelim:

Ya Rab, bizi kahretme, helâk eyleme…

Ta ibret olup kalmayalım âleme

Âmin!

Eyüp Sultan’da haşir bekleyişi

Sümeyra Hanımdan annesinin hatıralarını dinlerken kanaat, iktisat, tesettür düsturlarına dair pratik örneklerin ipuçlarına da şahit oluyorum.

Çok sıkıntılı bir hayatı olmasına rağmen her şeyde rahmetin izini müşahede eden Naile Hanım sık sık “Allah Allah! Cennet hayatı gibi aynen. Acaba cennet nasıl olacak?” diye tefekkür eder.

Maddî sıkıntılar çeker, ama kızlarını da hiçbir şeyden mahrum etmez. Beceriklidir. Mağazalarda elbiselerin modellerine bakar, eve geldiğinde kalıp çıkarıp hemen diker. Ya da bazen mağaza sahibinden rica ederek elbiseyi ödünç alır, kalıbını çıkarır, tekrar iâde eder. Tesettürüne her zaman itina gösterir.

Ağır hastalıklar geçirir. Verem ve lenf kanseri hastasıdır. Son günlerini sevgi ve şefkat dolu bir ortam içinde dostları arasında geçirir.

Mezarı Eyüp Sultan’da Zübeyir Gündüzalp, Tahiri Mutlu Ağabeylerin kabirlerine yakındır.

Hanimlara hüsn-ü mısâl olacaksiniz!

Naile Hanım ve arkadaşları Hanımlar Rehberi’ndeki mektuplarını gönderdiklerinde Üstad Hazretleri cevabî bir mektup yazdırır talebelerine. Bu mektup Naile Özer’e ulaştığında ağlayarak okur ve hemen Risâle-i Nur dersindeki arkadaşlarına götürüp, onlara da gösterir. Mektup gözyaşları içinde dinlenir…

İşte, okuyacaklarınız Tahiri, Bayram ve Zübeyir Ağabeylerin yazdığı bu mektuptur. Naile Hanımın kızı Sümeyra Bulduk, annesinin evrakları içinde itina ile muhafaza ettiği mektubu bizim için Osmanlıca’dan çevirdi…

“Bismihi Sübhanehû

“Esselâmü Aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühü ebeden daimen

“Muhterem ve mübarek ahiret hemşirelerimiz.

“Telgrafla bayram tebrikinizi okuduk.

“Üstadımız da sizlerin ve orada Nurlarla alâkadar ahiret hemşirelerimizin bayramlarını bilmukabele tebrik eder. Selâm ve duâlar edip, duâlarınızı ister.

“Hanımlar Rehberi basıldı. Risâle-i Nur hakkındaki sizin mektubunuz da Hanımlar Rehberi’nin sonunda neşredilmiş. İstanbul Nurcu hanımları ve sizler, hanımlara İnşâallah hüsn-ü misâl olacaksınız. Nurları sadakatle okuyup, dinlemeye devam edeceksiniz. Çok yerlerde hanımlarla beraber Nurlardan okuyup dinliyorlar. Hanım Nur Talebeleri ihlâsta erkeklerden ileri geçiyorlar. Risâle-i Nur’a samimî ve halis alâkaları ve iştiyakları ziyadeleşmektedir. Kudsî Risâle-i Nur hizmetindeki muvaffakiyetinizi tebrik ederiz.

“Selâm ve duâlar ederiz…

“Elbâkî hüve’l-bâkî

“Kardeşleriniz

“Tahirî, Bayram, Zübeyir”

08.08.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (01.08.2010) - Şefkat kahramanları (27) Nafiye Başyiğit (1908-3 Aralık 1999)

  (25.07.2010) - Şefkat Kahramanları (26) Hesna Şener (1903– 22 Temmuz 1975)

  (18.07.2010) - Şefkat kahramanları-25

  (11.07.2010) - Şefkat kahramanları-24

  (04.07.2010) - Şefkat kahramanları (23)

  (27.06.2010) - ŞEFKAT KAHRAMANLARI -22

  (21.06.2010) - Şefkat kahramanları(21)

  (13.06.2010) - Şefkat Kahramanları (20)

  (06.06.2010) - Şefkat kahramanları (19)

  (30.05.2010) - Şefkat KahramanlarI (18)


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.