22 Eylül 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Basından Seçmeler

Kılıçdaroğlu: İnsanlar Nurcu da olabilir

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Berlin’de bir yandan Alman muhataplarıyla görüşürken, diğer yandan da buradaki Türk dernekleriyle buluştu.

Dernek başkanlarının ‘çetin’ sorularına yanıtlar verdi, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Seçime kadar geçecek 8 aylık dönemin ipuçları bu temaslarda gizliydi, hepsini zaman içinde değerlendirme ve sizlere aktarma çabası içinde olacağız.

Şimdi size hem referandum sonucunu etkilemiş hem de gelecek seçimlerin ‘belirleyenlerinden’ olacak bir olgu hakkında Kılıçdaroğlu ile yaptığımız sohbetin detaylarını ileteceğim. Böylece Kılıçdaroğlu’nun, ülkemizin temel özellikleriyle ilgili yaklaşımı ortaya çıkacak. Konumuz ‘yoksulluk’ ve siyaset; bununla bağlantılı ‘cemaat’ ve siyaset...

‘YOKSULLUK VE

DİN BİRLEŞİNCE...’

Berlin yolunda CHP lideri ile referandum izlenimlerini konuşuyorduk. O, işsizlerin AKP’ye oy verdiğini söyledi, bence ilginçti. Söz yoksulluğa geldi, kendisine dün AKŞAM’da yayımladığımız Nazan Üstündağ’ın ‘bilim insanı’ gözüyle yaptığı yoksulluk tespitlerini hatırlattım, ‘yoksulluğun siyasetin ana öznesi haline gelmekte olduğu’ görüşünü...

İlgisini çekti. Ve bakın nasıl çarpıcı bir değerlendirme yaptı:

‘Yoksullukla din birleşince o kitle kaskatı kesiliyor, ulaşamıyorsunuz. Yoksul ve işsiz, yardım alıyor, onu devletten değil, iktidardan sanıyor. Devreye inanç da girince siz ona erişemiyorsunuz. Cemaatler burada devreye giriyor. İşte Nazan Hoca’ya da Ayşe Hoca’ya da (Buğra) bunu sormak lazım. O kesimlere nasıl ulaşılır, o kaskatı yapı nasıl çözülür, anlamak istiyorum.’

NURCU DA OLABİLİR,

SÜLEYMANCI DA

Kılıçdaroğlu ‘bir toplumsal dinamik’ olarak cemaat gerçeğini nasıl gördüğünü bence çok önemli şu sözlerle ortaya koydu:

‘Ben cemaatlere saygılıyım, insanlarımız manevi dünyalarında cemaatlere yakın olabilir. Nurcu da olabilir, Süleymancı da Fethullahçı da... Yeter ki bunu siyasallaştırmasınlar. Manevi dünyayı siyasete alet etmesinler.’

‘CEMAAT TABANDA

DEĞİL TAVANDA GÜÇLÜ’

Yok saymak yerine anlamak çabası...

Kılıçdaroğlu’nun, bir CHP lideri olarak bu tutumunun altını çizmek isterim, hayli önemsenecek yaklaşımlar.

Ve buna uygun çözümler geliştirmek arayışını...

Tam bu noktada gündemden hiç düşmeyen Fethullah Gülen hareketine ilişkin çarpıcı bir analiz, şöyle:

‘Cemaat tabanda sanıldığı gibi güçlü değil. Asıl sermaye açısından güçlü ve entelektüel düzeyde belirleyici konumdalar.’

Nasıl, çok ilginç değil mi?

Gerçekten Türkiye’nin düşünce dünyası son 20 yıldır sağın elinde. Bunu Kılıçdaroğlu’na da söyledim.

Zihinsel üretim arenasında çeşitliliğe ve rekabete şiddetle ihtiyaç duyuluyor. Uzlaşmacı rekabet için böyle bir zemin şart.

İsmail Küçükkaya /Akşam, 21.9.2010

22.09.2010


İsrail, Çeçenlere silâh mı verecek?

AKDENİZ’DE yaşanan silahlanma kavgasının Çeçenlerle ne ilgisi olabilir? Bu sorunun çok tuhaf karşılanacağını biliyorum. Çeçenlerle İsrail’i aynı cümlede kullanmanın bile ne tür bir rahatsızlık vereceğini en iyi bilenlerden olduğumu sanıyorum.

Ancak, Doğu Akdeniz’de öyle şiddetli bir kavga var ki etkisi; sadece Akdeniz’e kıyısı olan İsrail, Suriye, Lübnan ve Filistin’i değil, Türkiye, Kuzey Kıbrıs Trük Cumhuriyeti, Rum Kesimi, Yunanistan, Rusya ile Hamas ve Hizbullah’ı içine alacak kadar geniş bir coğrafyada hissediliyor.

İran-Suriye-Hizbullah merkezli ABD-İsrail cephesinin savaş senaryolarının tam merkezinde yer alan bir tartışma bu. Karmaşık ilişkilerin, gizli anlaşmaların, kapalı kapılar ardındaki öfkeli pazarlıkların çok azı dışarı sızıyor ama bu kadarı bile resmin neredeyse tamamını anlamamıza yetiyor.

Kavganın en son aşaması şöyle:

İsrail, Rusya’nın Suriye’ye ileri teknoloji silah transferlerini engellemek için yoğun çaba sarfediyor. Daha önce, İran’a S-300 füzeleri verilmesine karşı, Washignton’ı da harekete geçirerek, etkin bir mücadele yürütmüştü. 2007 yılında, Rusya tarafından Suriye’ye verilen hava savunma sistemlerini engelleme yoluna gitmiş başarısız olmuştu. Bu başarısızlık üzerine İsrail savaş uçakları Suriye’yi bombaladı. Türk hava sahasını da kullandığı için sert tepki gösterilen Tel Aviv, “nükleer tesis var” dediği bölgeyi bombalarken aslında Suriye hava savunma sistemini test etmişti.

Rusya-Suriye arasında yeni bir silah anlaşması sağlandı. Gemilere karşı kullanılan P-800 Yakhont süpersonik cruise füzeleri, her ne kadar 300 kilometre menzilli olsa da, çok hızlı ve İsrail’in Akdeniz’deki donanması için ciddi tehdit oluşturuyor. Bu füzeler, Suriye’ye daha önce verilenlerin oldukça gelişmiş versiyonu.

Anlaşma, İsrail’i ayağa kaldırdı. Çok yoğun bir engelleme kampanyası yürütüldü. Savunma Bakanı Ehud Barak, Moskova’ya gönderildi. Başbakan Benjamin Netanyahu bir başka koldan ikna çabası yürüttü. Ancak hiçbir sonuç alınamadı. Rusya, “Suriye ile yaptığımız anlaşmalardan onur duyarız” cevabı verdi.

Suriye’nin Akdeniz kıyısında askeri üs inşa eden, bu ülkeye hava savunma sistemleri ve askeri teknik destek veren Rusya, bunun üzerine İsrail’den çok sert, tehdit edici, Akdeniz’de suları iyiden ısıtan bir misillemede bulundu verdi:

“Biz de Rusya’nın düşmanlarına silah sağlayacağız..” İsrail basınına açıklama yapan bir yetkili, aynen bu cümleyi kullandı. O yetkili Yedioth Ahranot gazetesi üzerinden bu tehditleri savururken Netanyahu da Haaretz üzerinden Rusya’yı ikna edemediklerini açıkladı.

Rusya bu tehdidi nasıl not etti bilmiyoruz ama cümlenin siyasi okuması bir hayli tartışmaya açık. “Rusya’nın düşmanları” derken kimleri kastetmiş olabilirler acaba? Rusya’ya karşı mücadele veren Çeçenler akla geliyor hemen. Çünkü; Devlet başkanı Dimitri Medvedev’in bir süre önce Suriye’de yaptığı bir açıklamaya, Hamas’a destek veren sözlerine karşı İsrail; “Hamas neyse Çeçenler de odur” demiş, Moskova’ya aslında aynı tehdidi dolaylı olarak duyurmuştu.

“Hamas’ı tanıma, Suriye’yi silahlandırma” dolaylı olarak Hizbullah’ın elini güçlendiriyor elbette. İran-Rusya silah anlaşmalarını da eklersek durum netleşiyor. İsrail’in ABD’den ciddi miktarda F-35 savaş uçağı alması, son beş yıldır İran’a karşı ancak hem Suriye’yi hem de bölgedeki diğer düşmanlarını ciddi olarak tehdit eden silahlanma çalışmaları, üstelik bütün bölgeye açık saldırı tehditleri akla gelmezse, Rusya-Suriye silah anlaşmaları bir tehdit unsuru olarak görünebilir. Ancak Şam’ın bütün çabalarının İsrail tehdidine karşı bir savunma çabası olduğu ortada. Üstelik daha birkaç yıl önce, açıkça bu ülkenin hava saldırısına maruz kaldı ve dünyadan tek bir itiraz bile yükselmedi.

Bölgedeki kavga bundan ibaret değil. İsrail, Yunanistan’la savunma anlaşmaları yaptı. ABD’nin yeni müttefikleri olan Romanya ve Bulgaristan’la benzer anlaşmalar yapıyor. Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’yle Doğu Akdeniz’de keşfedilen zengin doğalgaz kaynaklarının işletilmesi konusunda bir dizi ortaklıklar kuruyor. En son Rum Kesimi ile İsrail Tapu Kadastro Daireleri arasında petrol ve doğalgaz aramaları konusunda işbirliği anlaşması imzalandı.

Oysa o zengin kaynaklar sadece Rum Kesimi ve İsrail’e ait değil. Suriye, Lübnan ve Filistin (Gazze) de aynı zenginlikten pay almak zorunda. Çünkü bölgeyi çevreleyen ülkeler bunlar... Dahası, Rum Kesimi-İsrail arasındaki anlaşmalar Türkiye’nin ve kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tepkileri hiçe sayılarak imzalandı. Daha önce benzer bir girişim oldu ama Türkiye’nin sert tepkisi üzerine geri adım atıldı. Bu sefer Türkiye garip bir sessizlik içinde.

Peki Rusya-Suriye silah anlaşmaları İsrail’i öfkelendirirken Türkiye bunun neresinde kalıyor? Son aylarda İsrail’den Türkiye’ye yönelen “Suriye’yi silahlandırıyor, Lübnan’ı silahlandırıyor, bu silahlar Hizbullah’a da gidecek. Dolayısıyla Türkiye Hizbullah’ı silahlandırıyor” gibi suçlamaları, Batı basınına sipariş edilen haber/yorumları hatırlatmakta fayda var.

“İsrail Çeçenlere silah mı verecek” diye sorarken elbette Çeçenlerle İsrail’i aynı cephede görmüyoruz ve görmeyeceğiz de. Böyle bir yakıştırmayı bile hoş görmüyoruz. Ama güneyimizdeki kavganın farkında olduğumuz kadar, bundan sonra kuzeyimizde neler olabileceğine, hangi senaryoların denenebileceğine, Kuzey Kafkaslara dikkat etmekte fayda var... İsrail; “Rusya’nın düşmanlarına silah veririz” derken ne kastetti? Yakında göreceğiz...

İbrahim Karagül

Yeni Şafak, 21.9.2010

22.09.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.