"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Varlık içinde yokluk...

Abdullah UZUN
09 Nisan 2015, Perşembe
Varlık içinde yokluk çekmek, yokluk içinde ise şükretmek!

Yukarıda yazılı kelimelere baktığınızda mutlu olan hangisidir diye içinizden geçer. İnsanların birçoğu elindeki varlığın kadrini, kıymetini bilemez. Emanet olarak verilen mal ve mülk amacı dışında kullanıldığında huzur değil huzursuzluk verir. Kıt kanaat geçinen nice insanları tanırım. Verilene şükreder, asla isyan etmezler. Bir de varlık içinde olduğu halde hâlâ kazanmak için helâl haram demeden didinenler var. 

Mal denince, varlık denince hemen para, mülk gibi taşınmazlar akla gelmemelidir. Sağlıklı ve huzurlu bir aile ortamı insan için büyük varlıktır. Namerde muhtaç olmadan yaşamaktan daha güzel ne olabilir ki? Her türlü imkânı yerinde olduğu halde başkasının kazancında gözü olanlar çoktur. Bunların mutluluğu gündelik kazançları ile orantılıdır. Başkasının yoksulluğu ve ihtiyacı böyle insanları hiç ilgilendirmez. Aynı mahallede veya köyde bazı aileler yoksulken, diğerleri varlıklıdır. Akşam evin kapıları kapanır. Her aile kendi dünyası ile baş başa kalır. Birileri kaloriferli evde oturduğu halde yine de huzur içinde başını yastığa koyamaz. Bir diğeri ise kıt kanaat bulduğu odunla tutuşturduğu sobasının başına mutluluk içinde yatar. Yine ‘varlığım elimden gider, servetim çalınır’ diye kapılarını çift anahtarla kapayıp yatanlar var. Bu gibiler bir başkasını potansiyel suçlu gibi görürler. Ya diğerleri? Kapıları açık, camların perdeleri çekik yatarlar. Her gün evimizin köşesinde bulunan aynaya bakar kendimize çeki düzen veririz. Kaç kişinin sağlıklı ve sıhhatli bir bedene sahip olduğumuzun şükrü aklına gelir, hastanelere gider hasta ziyaretinde bulunuruz? Sıhhat ve afiyet dilerken sağlığımıza şükreder miyiz? Amansız bir hastalığa düşerek ah, vah çeken yakın bir dostumuzu görünce neler hissederiz? 

Madem hayattayız, her türlü musîbetlere ve rahmetlere hazır olmalıyız. Rahmet ve merhamet gelince şükredip, musibet gelince isyan edemeyiz. O halde en büyük servet sıhhattir. Kabre giderken peşimize götüremeyeceğimiz servet bizim değildir. Aksine bunların da hesabını verecek olan yine biziz. ‘Veren el alan elden üstündür.’ Veren kendinden vermiyor. Emaneten verilenden veriyor. Vermekle mal mülk azalmaz. Aksine artar. Verirken mutlu olanın kazancı bereketli olur. Kendisi huzurlu olur. Paylaşmak çok güzel bir şeydir. Bir lokma ekmeği, soframızda var olan yemeği, ihtiyacımız dışındaki mal ve mülkü dağıtmak güzledir. 

Hırs, uzun emel, şan ve şöhret insanı dünyaya bağlar. Şaşaası çoktur, ama zehirli birer bal gibidirler. Lezzetten çok acı verirler. Onarılması güç yaralar açarlar. Bunlardan kaçınmalıyız. Cömertlik, mala kalben bağlanmayı önler. Kanaatkârlık en büyük zenginliktir. İktisat, berekettir. Hakikî iman da teslim ve tevekkülü gerektirdiğinden iki dünya saadetidir. Dünya malına karşı tutulan orta yol, yani hırs göstermeme, tembelliği gerektirmez. Dünya geçici olduğu için, her dakikası ahiret lehinde değerlendirilmelidir. Mü’min, meşrû dairedeki yapacağı her çalışması ahireti hesabına geçeceğinden ibadetlerini kusursuz yerine getirmeye çalışır. Başlangıçta meşrû amaçları gerçekleştirmek için sadece bir araç olarak düşünülen dünya malı sonunda amaç haline dönüşür. Bu durum kulluk görevlerimizi aksatır. 

Dünya, fani ve boş olduğu için kalbin alakasına değmiyor. Allah hesabına yapılan bütün muhabbetler, elemsiz bir lezzet verir. Bir dakikalık gayr-i meşrû lezzette uzun yıllar acı ve ıztıraplar yüklüdür. Her saniyemiz çok önemlidir. Yapacağımız hayır işlerinde acele etmek gerekir. Ömür dakikaları hızla tükeniyor. Kefenin cebi yoktur. Zengin ve fakire farklı kefen biçilmez. Kabirde eşit hale geleceğimizin idraki içinde olmalıyız. Siz o şatafatlı cenaze törenlerine aldanmayın. Onların mevtaya faydası yoktur. Çok güvenip kıyamadığınız bedeniniz ceset haline geldiğinde en yakınınız tarafından bile bir gün bekletilmeden toprağa yollanır. Sahte ve geçici sevgilere de aldanmayın. Sureten güzellik önemli değildir. Ahlâken güzelliğe önem veriniz. Bir kalpte hem dünya hem de ahiret sevgisinin barınması zordur. Ahiret yurduna göre 1 saat önemi olmayan bu âleme bağlanmak akıl işi değildir. Siz dünyaya da ahiret için önem verin. Bir daha gelemeyecek olduğunuz dünyadan vezir olarak çıkmaya çalışın...

Okunma Sayısı: 2600
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ahmet AKIN

    9.4.2015 12:45:37

    Abdullah Bey kardeşim yüreğine sağlık. Allah(CC) hayatı doğru yorumlayıp , doğru iş yapanlardan eylesin . Amin...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı