Tarihçe-i Hayat - page 432

fiafl›rmaz ilmi, susmaz sözü vard›r,
Yan›lmaz kalbi, sönmez nuru vard›r.
Çok dostlarla beraber bana nezaret eden bir kuman-
dan, mükerreren sual ettiler:
“Neden vesika için müracaat etmiyorsun, istida vermi-
yorsun?”
Elcevap:
Befl alt› sebep için müracaat etmiyorum ve
edemiyorum:
B
‹R‹NC‹S‹
:
Ben ehl-i dünyan›n dünyas›na kar›flmad›m
ki, onlar›n mahkûmu olay›m; onlara müracaat edeyim.
Ben kader-i ‹lâhînin mahkûmuyum ve ona karfl› kusurum
var; ona müracaat ediyorum.
‹
K‹NC‹S‹
:
Bu dünya çabuk tebeddül eder bir misafirhane
oldu¤unu yakînen iman edip bildim; onun için, hakikî
vatan de¤il, her yer birdir. Madem vatan›mda bâkî kal-
mayaca¤›m; beyhude ona karfl› çabalamak, oraya git-
mek bir fleye yaram›yor. Madem her yer misafirhanedir;
e¤er Misafirhane Sahibinin rahmeti yâr ise, herkes yâr-
d›r, her yer yarar; e¤er yâr de¤ilse, her yer kalbe bârd›r
ve herkes düflmand›r.
Ü
ÇÜNCÜSÜ
:
Müracaat, kanun dairesinde olur. Hâlbuki,
bu alt› senedir bana karfl› muamele, keyfî ve fevka’l-ka-
nundur. Menfiler kanunuyla bana muamele edilmedi; hu-
kuk-i medeniyetten ve belki hukuk-i dünyeviyeden ›skat
edilmifl bir tarzda bana bakt›lar. Bu fevka’l-kanun mu-
amele edenlere, kanun nam›na müracaat manas›z olur.
bâkî:
ebedî, daimî, sonu gelmez,
bitip tükenmez, ölmez, sonsuz.
bâr:
yük, zahmet, eziyet, s›k›nt›.
beyhude:
bofluna, faydas›z.
ehl-i dünya:
dünyaya ba¤l›, dün-
ya adam›, ahireti düflünmeyen.
fevkalkanan:
kanun üstü, kanu-
nun kabul etmedi¤i, kanunun ka-
r›flmad›¤›.
feyz:
bolluk, bereket, verimlilik.
hâdim:
hademe, hizmetçi, hizmet
eden, ifle yarayan.
hakikî:
gerçek, sahici.
hâlbuki:
hakikat ve do¤rusu flu-
dur ki, öyle iken, oysa ki, hakikat
flu ki.
hüküm:
hakimiyet, hakim olma.
ilim:
bilgi, fen.
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
istida:
resmî makamlara bir iflin
yap›lmas›n›, yerine getirilmesini
istemek maksad›yla yaz›lan yaz›,
dilekçe, arzuhal.
kader-i ‹lâhî:
‹lâhî kader, Allah’›n
kader kanunu.
kanun:
devletin yasama kuvveti
taraf›ndan herkesçe uyulmak
üzere konulan her türlü kaide,
yasa.
keyfî:
kanun ve nizama uygun
olmayarak, yol ve usûle ayk›r›,
keyfe, arzuya, iste¤e ba¤l›, keyif-
le ilgili.
kumandan:
bir mevkiin, bir iflin
veya askerlik yahut korumak
maksad›yla meydana getirilen bir
kuruluflun bafl›nda bulunan ve
sevk ve idareyi düzenleyen kim-
se, komutan.
432 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
SK‹fiEH‹R
H
AYATI
kusur:
suç, kabahat.
madem:
çünkü, için, de¤il mi
ki, ...den dolay›, böyle ise, he-
le.
mahkûm:
bir mahkemece
hüküm giymifl, hükümlü.
menfi:
nefyedilmifl, sürgün
edilmifl, sürgün.
muamele:
davranma, davra-
n›fl, birine karfl› her hangi bir
davran›flta bulunma.
mükerreren:
mükerrer ola-
rak, tekrar olarak, tekrar be
tekrar.
müracaat:
baflvurma, dan›fl-
ma.
nezaret:
gözetme, gözden
geçirme, yoklama, muayene,
kontrol.
nur:
ayd›nl›k, par›lt›, parlakl›k,
ziya, ›fl›k, flule.
rahmet:
ac›ma, merhamet
etme, esirgeme, ba¤›fllama,
flefkat gösterme.
sual:
sorma, soruflturma.
flevket:
büyüklük, heybet ,
azamet, debdebe, haflmet.
tebeddül:
baflkalaflma, de¤ifl-
me, baflka hale getirme, bafl-
ka flekil alma.
vatan:
bir kimsenin do¤up
büyüdü¤ü yer, üzerinde ya-
flan›lan ülke, yurt.
vesika:
bir mal veya yiyece-
¤in halka eflit flekilde da¤›t›l-
mas› için hükümetçe verilen
izin k⤛d›.
yakînen:
yakîn olarak, hiç
flüphe edilecek bir taraf› bu-
lunmaks›z›n, flüpheye düfl-
meden.
yâr:
dost, yard›mc›.
1...,422,423,424,425,426,427,428,429,430,431 433,434,435,436,437,438,439,440,441,442,...1390
Powered by FlippingBook