Tarihçe-i Hayat - page 433

D
ÖRDÜNCÜSÜ
:
Bu sene buran›n müdürü, benim nam›-
ma, Barla’n›n bir mahallesi hükmünde olan Bedre kar-
yesinde, tebdil-i hava için birkaç gün kalmaya dair müra-
caat etti; müsaade etmediler. Böyle ehemmiyetsiz bir ih-
tiyac›ma cevab-› red verenlere nas›l müracaat edilir? Mü-
racaat edilse, zillet içinde faydas›z bir tezellül olur.
B
Efi‹NC‹S‹
:
Haks›zl›¤› hak iddia edenlere karfl› hak dava
etmek ve onlara müracaat etmek, bir haks›zl›kt›r, hakka
karfl› bir hürmetsizliktir.
Ben bu haks›zl›¤› ve hakka kar-
fl› hürmetsizli¤i irtikâp etmek istemem vesselâm.
A
LTINCI
S
EBEP
:
Bana karfl› ehl-i dünyan›n verdikleri s›-
k›nt›, siyaset için de¤il. Çünkü, onlar da bilirler ki, siya-
sete kar›flm›yorum, siyasetten kaç›yorum. Belki bilerek
veya bilmeyerek z›nd›ka hesab›na, benim dine merbuti-
yetimden beni tazip ediyorlar. Öyle ise, onlara müracaat
etmek, dinden piflmanl›k göstermek ve meslek-i z›nd›ka-
y› okflamak demektir. Hem, ben onlara müracaat ve de-
halet ettikçe, adil olan kader-i ‹lâhî, beni onlar›n zalim
eliyle tazip edecektir. Çünkü, onlar diyanete merbutiye-
timden beni s›k›yorlar; kader ise benim diyanette ve ih-
lâsta noksaniyetim var, ara s›ra ehl-i dünyaya riyakârl›k-
lar›mdan dolay› beni s›k›yor. Öyle ise, flimdilik flu s›k›nt›-
dan kurtuluflum yok. E¤er ehl-i dünyaya müracaat et-
sem, kader der: “Ey riyakâr! Bu müracaat›n cezas›n›
çek!” E¤er müracaat etmezsem, ehl-i dünya der: “Bizi
tan›m›yorsun, s›k›nt›da kal!”
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 433
E
SK‹fiEH‹R
H
AYATI
lah’›n kader kanunu.
kanun:
devletin yasama kuvveti
taraf›ndan herkesçe uyulmak
üzere konulan her türlü kaide,
yasa.
karye:
köy.
mahalle:
bir flehir veya kasaba-
n›n bölündü¤ü k›s›mlardan her
biri.
manas›z:
anlams›z.
merbutiyet:
ba¤l›l›k, mensup
olufl, mensubiyet, eklilik.
meslek-i z›nd›ka:
dinsizlik, iman-
s›zl›k mesle¤i.
muamele:
davranma, davran›fl,
birine karfl› her hangi bir davra-
n›flta bulunma.
müracaat:
baflvurma, dan›flma.
müsaade:
izin, icazet, ruhsat.
nam›na:
yerine, ad›na.
noksaniyet:
eksiklik, noksanl›k,
nak›sl›k.
riyakârl›k:
ikiyüzlülük, gösteriflçi-
lik.
siyaset:
politika.
tarz:
biçim, flekil, suret.
tazip:
Azap verme, eziyet etme,
eziyette bulunma.
tebdil-i hava:
hava de¤iflikli¤i,
izin, müsaade, istirahat.
tezellül:
alçalma, küçülme.
vesselâm:
iflte o kadar, son söz
budur, art›k bitti.
zalim:
zulmeden, haks›zl›k eden,
ac›mas›z ve haks›z davranan.
z›nd›ka:
dinsizlik, inançs›zl›k.
zillet:
alçalma, küçülme, düflme.
âdil:
adaletli olan, do¤ruluk
gösteren.
belki:
hatta.
cevab-› red:
red cevab›.
dair:
belli bir fley hakk›nda
olan, alâkal›, müteallik, ait, il-
gili.
dehalet:
s›¤›nmak, aman di-
leme, medet, yard›m isteyifl,
birinin himaye ve merhame-
tine s›¤›nma.
diyanet:
din.
ehemmiyetsiz:
k›ymetsiz,
önemsiz.
ehl-i dünya:
dünyaya ba¤l›,
dünya adam›, ahireti düflün-
meyen.
fevkalkanan:
kanun üstü,
kanunun kabul etmedi¤i, ka-
nunun kar›flmad›¤›.
hukuk-› dünyeviye:
dünyevî
haklar.
hukûk-› medeniye:
medenî
hukuk, temel hak ve hürri-
yetler.
hükmünde:
de¤erinde, yerin-
de.
hürmetsizlik:
sayg›s›zl›k.
›skat:
düflürme, düflürülme.
iddia:
bir fikri ›srarla savun-
ma.
ihlâs:
bir ifli, bir ameli, baflka
bir karfl›l›k beklemeksizin, s›rf
Allah r›zas› için yapma.
ihtiyaç:
gereklilik, lüzumluluk
hâli, muhtaç olufl.
irtikap:
kötü, fena ve günah
teflkil edecek bir ifl yapma,
kötü ifl iflleme.
kader:
Cenab-› Hakk›n takdir
ve tayin etmesi.
kader-i ‹lâhî:
‹lâhî kader, Al-
1...,423,424,425,426,427,428,429,430,431,432 434,435,436,437,438,439,440,441,442,443,...1390
Powered by FlippingBook