Öncelikle kimlik ve kişilik arasındaki farkı belirtmekte fayda vardır.
Çünkü çoğu zaman bu iki kavram birbirlerinin yerine kullanılmaktadır. Kimlik de esas olan kişinin dışa yansıyan, topluma dönük olan sosyal veçhesidir. Bir kişinin kim olduğunu veya hüviyetini belirten olgu kimliğidir. Sosyal hayat içerisinde insanı, kendisi gibi olan insanlarla buluşturan kavram kimliktir. Dolayısıyla kimlik, toplum içerisinde aidiyet arayan ve benzerleri bir araya getiren “Ben kimim” sorusuna verilen cevaptan oluşur. Kişilik ise, kişinin daha çok iç dünyasıyla ilgili psikolojik veçhesidir.
Kimliklerin doğmasına sebep olan kavram kişiliktir. Kimlikte esas olan dışa karşı yansıtılan yönler, bilinçli bir tercih ve takınılan bir tutum söz konusudur. Kişilik sorunu olan insanlar, kimlik sorunu da yaşarlar.
Kişilik özelliklerini kimliklerine yansıtanlar olduğu gibi kimliğin prensiplerini kişiliğinde benimseyenler de vardır. Zaten güçlü bir şahs-ı manevî oluşturabilmenin şartı benzer kişiliklerin bir araya gelerek kimlik oluşturması sonra da o kimliğin prensiplerini kişiliğinde benimsemesi, sivriliklerini burada eğitmesi ve eritmesidir.
Bizleri bir arada tutacak şey ortak kimliktir. Burada mimsiz medeniyetin kimlikleri ile Kur’ânî kimlikleri birbirinden ayırmak gerekir. Zira onları bir arada tutacak menfaat iken, bizi bir arada tutacak en önemli değer muhabbet ve uhuvvettir.
Meseleyi cemaatî bazda ele aldığımızda bizleri bir arada tutacak olgu kişilik değil kimliktir. Kişiliğin ortak kimlikten beslenmesi olabildiği gibi kişiliklerin de ortak kimliğe hizmet etmesi, şekillenmesi, şahs-ı manevî ruhunu oluşturacaktır. Bu ruhu oluşturacak en temel prensipler de tesanüt, ihlâs, uhuvvet ve istişaredir.
Dolayısıyla meşrebi bir kimlik gibi kabul edersek, meşrebin içerisinde farklı kişilikte kimseler olabilir. “Herkes bir meşrepte olmaz, sıkı tutmayınız” dersini bu şekilde anladığımızda daha doğru tesbitler yapacağımız açıktır. Çünkü kişilikle kimlik arasında en önemli fark özel alanı kapsamasıdır. Yani kişiye özel başkasına ait ortak değer olmayandır.
Kişilerin aynı dâvâya inanması (meşrep), o kişilerin aynı kişilikte olduğunu göstermez. Kimisi kimliğin (meşrebin) içerisinde celâlli bir kişiliğe sahip olabilir, kimisi daha merhametli, kimisi daha hırslı, kimisi tembel …v.s
Kolektif çalışmalarda yani bir sahs-ı manevîde kişilerin kişiliğinden ziyade yaptıkları katkı ürettikleri ile değerlendirme yapmak asıldır.
Kimliğe (meşrep) göre kişilik, kişiliğe göre kimlik değerlendirmesi yapmak şahsî sorunların çıkış noktası olacaktır.
Şahs-ı manevî havuzunda kimliği eritmek değil kişiliğin sivri taraflarını eritmek vardır. İşte bugün bazı kimselerin meşrep sınırını kaldırması aslında kimliğini kaybetmek anlamına gelir. Bu durum bir şahs-ı manevî havuzunda benliğini eritmek gibi bir erdemi netice vermez.
Meşrep kimliği bozulan bir kimsenin kişiliği de zarar görür. Nitekim kişilikler ortak kimliğin havuzundan beslenir, temizlenir, kemale ulaşır.
Hasılı; kişiliğin oluşma süresi, kimliğin şekillenmesi üzerinde etkendir. Dolayısıyla kimliğini (meşrebini) beğenmeyenler, aslında kişiliğinde de bir sıkıntının içine düşmüş demektir.
Sağlıklı şahs-ı manevî, kişiliği de kimliği de sağlam insanlardan oluşur.