Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 03 Haziran 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kariyer

Tecrübenin takımlaşma süreci

İsmini, 12 Eylül sonrası, ihtilâli anlatan kitaplarda görmüştüm. Bir okul arkadaşımdan da duymuştum. Bizim öğrencilik yıllarımız... 12 Eylül olduğunda, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısıydı. Demokratik işleyişin ve demokrat misyonun çalkantılı dönemlerinde yatırım ve kalkınmanın yanında solun direnişçi mücadelelerine âşinâydı. Mezun olduğu Siyasal Bilgiler Fakültesi, bu anlamda şapkadan tavşan çıkartacak kadar muhtıra sonraları kurulacak muhtemel kabinelere ismini önceden yazdıranlarla dolu devrimci, darbeci bir karargâhtı.

Sonrasında, 11 Eylül 1980 günü Başbakanlık Müsteşarı Özal, 12 Eylül ihtilâlinin icazetli hükümeti Bülent Ulusu başbakanlığında, başbakan yardımcısı olunca, müsteşar yardımcımız da başbakan müsteşarı oldu.

Milliyetçi, muhafazakâr ve Anadolu esintilerini ruhunda taşıyan, bütün müsbet tonların ikliminde yetişti. Bürokrasinin en üst kademesinde çalıştı. İyi bir eğitim ve uygulamanın içinden geliyordu. Kısa süreli öğretim görevliliği de vardı.

Bürokrasiden siyasete geçti. Milletvekili ve bakan oldu. Millî Eğitim ona emanetti. 12 Eylül sonrası istikballeri açılanların bollaştığı bir dönemin ve siyasî iktidarın, göz dolduran etkin ve birikimli simasıydı. Eskiye dayalı demokrat çizginin izleri ile yeni dönemi açılırken, zaman zaman saçılan, farklılaşan kritik süreçlerini, iç dünyasında çatışarak yaşıyordu.

Bir kısım uygulamalara ”Hayır” diyordu. Bazen kafa tutuyordu. Tecrübesinin ruhuna nakşettiği gelenek ile fırsatlar dünyasının sunduğu avantajlar arasında gelgitlerini yaşarken, ağırlıklı temayülü her şeyi onaylamayan mizacını öne çıkardı.

Bu tarzı, siyasî hasımlarının husûmetine uğradı. Az konuşmayı tercih etseydi, biraz arka plan “first leydi”nin şimşeklerini üzerine çekmeseydi, “konuşurken iki kelime arasına reklâm alınabilir” esprisi yapılan pokerci birisi, belki de başbakan olmayacaktı.

Farklı kesimlerin farklı bilgilerine sahip olmanın avantajı, liderlik karakteri ve iddialı yükselişle birleşince, yeteneklerinin kavrayış kapasitesi, onu ekip ve takım kurmaktan ziyade, bireysel olarak belirginleştirdi. Potansiyelin hazma yüklediği bu zor yolculuk, yeteneksizliğe prim veren siyaset dünyasına ağır geldi.

Bu ağırlığın altında ezilenler, onu sezdi, sonra da ezdi. Siyasî sahnede, lideriyle kapışmanın bedelini ödedi. Kilosundan ve cüssesinden bir şey kaybetmeden, arayışını sürdürdü. Arayış dediysek, varmak istediği hedefine götüren yol, yöntem ve stratejiden bahsediyorum.

Parasız siyaset yapmanın zorluğunu yaşadı. İş dünyasının sadece iktidara ve en yakın mesafede iktidar olma garantisi olan ikinci partiye yatırım yaptığını ve finansını akıttığını bilse de, pratiğinde bundan uzaklaştı. Çünkü demokratikleşme süreci baltalanan bir sürece girilmişti. Söylenecek çok şey vardı. Suskun kitleler, cesur sözcülere ihtiyaç duymuştu. Gerçi suskun kitleler, mağdur olan bu gönüllü sözcülerini içlerinde seviyorlardı. Bir de ikili ve tenhada görüştüklerinde. Yine de fedakârlık yapacak cesur fıtratlar gerekliydi.

İktidarda iken muhalefet olmanın, partisinden kopmanın, yeniden mütevazı, parasız siyasî süreç başlatmanın dağı delmekle eşdeğer çaresizlikleri içinde 28 Şubat'la cebelleştiğinde, 12 Eylül'deki sessiz geçişin keffaretini de ödemişti.

Kendi beyânıyla, 28 Şubat sürecinde 1275 konuşma yapmış. Hep konuştu. Diliyle yaraladı birçok yaralayanı. Sivil tepkiyi ve sivil itaatsizliği simgeledi. Biraz cezaevinde “dinlenmeye” alındı.

Bu arada fikir dünyasına el attı. Yayıncılık yaptı. Envanter niteliğinde Yeni Türkiye dergisini çıkardı. Aslında hacimli kitaplar serisi demek daha doğru. Bütünsel yaklaşımın ve sağın entelektüel birikimlerini birleştirme sürecinin güzel ve toparlayıcı çalışmalarını yürüttü. Sanırım yine ekonomik yetersizlikten dolayı kesintiye uğradı.

Yıllar önce, Çankaya’da kiralık büro ararken, gördüğüm karşılıklı iki daireden kendisinin çıktığını öğrendiğimde, tahmin etmiştim.

Tonton, mahçupkâr, tebessümün arkasına gizlenmiş bir iç hüznün tecrübe yüklü zekâsı ile konuşurken, onu dinledim ve yakın mesafe gözlemledim.

“Tank Hasan, şu an ne yapıyor?” sorusuna, gülerek ”Parti kurduk. Baraja takıldık. 8 yıl uğraştık. Rezil olduk. Ne yapalım?” diyecek kadar, tepkisel istihzanın dilini sabırla kullanıyor.

Bana göre yapması gerekenleri var. Bürokratik, siyasî, ilmî hafızasını ve tecrübesini, geniş tabanın ve demokrat çizginin değişmez sesinde eski hatıralarını yaşatıp, yeniden takım heyecanı içinde kendini yaşaması lâzım.

Şu an mütevazı duruyor. Kalem erbaplığı ve konuşmacılığı var. Daha kolektif ve tarihî hafızaya katkı yapması şart.

İsmail BEREKET

03.06.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Başlıklar

  Tecrübenin takımlaşma süreci

  Çocuk katillere tedbir, alternatif programları

  Meraklar tanımlı, amaçlar tutarlı olmalı

  Özgüven mi, özsaygı mı?

  HAFTANIN HİKAYESİ

  YASEM AJANDASI

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004