Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 17 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

“Özür dilesin” çağrıları artıyor

ABD’nin önde gelen gazetelerinden New York Times, İslâmla ilgili sözlerini kınadığı Papa’ya özür dilemesi çağrısında bulundu. Papa’nın sözlerini, “tehlikeli ve trajik” olarak değerlendiren NYT’nin yayınladığı başmakalede, “Papa’nın, Hristiyanlarla Müslümanlar arasında ilk kez nifak tohumu atmadığı” belirtildi. Yazıda, Papa’nın Vatikan’da yüksek düzeyde bir yetkili olduğu 2004 yılında da Türkiye’yi kastederek, “bu Müslüman ülkenin Avrupa ile daimî bir muhalefet içinde olduğunu” söyleyip Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıktığı da hatırlatıldı.

Başmakalede, “Dünya bütün papaların sözlerini dikkatle dinlemektedir. Papa, ikna edici ve samimî biçimde özür dilemeli ve böylece kelimelerin bir şeyleri yatıştırabileceğini de göstermelidir” ifadesi kullanıldı. Öte yandan İranlı Büyük Ayetullah Kâzım Musevî Erdebilî de Papa 16. Benediktus’un İslâmiyet ve Hz. Peygamber hakkında söylediği sözlerle “fitne ateşini yaktığını” ifade etti ve “Papa, özür dileyerek Müslümanların zedelenen duygularını tamir edebilir ve yanan fitne ateşini de söndürebilir” diye konuştu.

17.09.2006


 

Tarihler tutmuyor

Papa’nın, Bizans İmparatoru ile İranlı İslâm âlimi arasında geçtiğini söylediği tartışmanın 1391 yılında Ankara civarında cereyan etmesi mümkün değil. O tarihte Osmanlı hakimiyetinde bulunan Ankara’ya bir Bizans İmparatorunun gelmesi imkânsız. Papa’nın “Bu diyalog bilâhare 1394-1402 arasında, Kons-tanstinopol kuşatması sırasında bizzat İmparator tarafından kaleme alınmış olmalı” sözü de gerçekle çelişiyor. Çünkü bu tarihlerde İstanbul’a yönelik bir kuşatma yok. Aksine 1401’den itibaren Osmanlının 11 yıllık bir fetret dönemine girdiği biliniyor.

Papa’nın konuşmasında birçok tarihi tutarsızlıklar da tespit edildi. Konuşma bilinen tarihi gerçeklere de zıt düşüyor. Sözgelimi, Papa, Bizans İmparatoru’nun adını vermediği İran asıllı bir İslâm âlimiyle tartıştığını ileri sürdüğü 1391 yılı Ankara’sı o dönemde Bizans topraklarının içinde değildir ve Bizans topraklarından fersah fersah uzak bulunmaktadır. Bizans İmparatoru’nun orada tartışma yapması bir tarafa oraya gelmesi bile imkân dışıdır. Hatta o dönemde Osmanlılar Rumeliye de geçmişlerdi. Ve yine Papa’nın konuşmasında bariz yanlışlarından birisi de şu ifadedir: ” Bu diyalog, bilâhare 1394-1402 arasında, Konstantinepol kuşatması sırasında muhtemelen bizzat imparator tarafından kaleme alınmış olmalı. Kendi açıklamalarının Farisi muhatabınkilere oranla çok ayrıntılı olması da bundan kaynaklansa gerek...” Bu ifadedeki tarihi hatalar da çok açık. Zira 1401 yılında Yıldırım Beyazıd, Ankara Savaşı sırasında Timurlenk karşısında yenilmiş ve esir düşmüştü. Bu tarihten itibaren Osmanlılar 11 yıl boyunca tam bir fetret içine düştüler. Bu tarihler zarfında İstanbul’un kuşatma altına alınması hem akla hem de tarihi vekayie yani gerçeklere ters bulunuyor. Papa 16’ıncı Benediktus’un Maruni din adamı Prof. Adel Theodore Khoury’den yaptığı alıntı ile yanlışa düşmesi bununla da kalmıyor. İran’lı din adamı olarak bahsettiği tarihi kişilik aslında Eşarilerin muallim-i Sanisi olan Ebu Bekir Bakillani’den başkası değildir. Görüşme yeri Ankara değil İstanbul yani o dönemde Konstantinepolis’tir. Ebu Bekir Bakillani bu müzakere ve diyalog sırasında doğrudan imparatorla tartışmaz. İmparatorun dini konularda bu kadar yetkin olması düşünülemez. Din adamları varken başka bir ülkenin ve diyanetin yetkin dini temsilcisiyle doğrudan tartışması akla aykırıdır. Ebu Bekir Bakillani’nin kendi anlatamına göre bu tartışmalar Bizans Patriği ile din adamları arasında geçmiştir. İmparator da bu konuşmaları dinlemiş ve nezaret etmiştir. Münâzara için o devrin adeti divan kurulmuştur. Bu konuşmalara şahit olan İmparator İkinci Mihail Paleoglogos da değildir. Aksine II. Basilius’tur. İkinci Mihail Paleoglogos ise olsa olsa bilâhare bu konuşmayı kendisine maletmiştir olabilir. Tarihi gerçekler de bunu ortaya koyuyor. Bizans’ın başkenti Konstantinepolis’te yapılan bu tartışmanın tarihi de miladi 1391 yılı değil aksine hicri 371 yılıdır. Yani sözü edilen konuşma Papa’nın tarihinden en az 400 yıl önce gerçekleştirilmiştir.

Tarihi olay şöyle gerçekleşmiştir. Eşari kelamcısı ve şafii alimi Ebu Bekir Bakillani, 371 senesinde Adud ed Devle tarafından İran’dan İstanbul’a esir değiş tokuşu için gönderilir. Bizans Kralı nezdinde Adud ed Devle’nin elçisidir. Bizans İmparatorundan hürmet ve riayet gören Bakillani, İmparator meclisinde papazlar ile bir konuşmada, onların sözü ifk ( Hazreti Aişe’ye atılan iftira) meselesine getirmeleri üzerine Hazreti Meryem ve Hazreti Aişe’ye imaen birisi kocasız çocuklu ve diğeri kocalı ve çocuksuz iki mübarek kadının semadan gelen beraetle beraet edildiklerini söyleyerek mukabele etmiştir. Papa ise meseleyi sadece Bizans kaynaklarına dayanarak anlatıyor. Bu tek yanlılığı bir tarafa, yanlışlığı da beraberinde getiriyor.

Diğer tarihi kaynaklara göre İslâm elçisini aşağılamak için Bizans tarafı çeşitli taktiklere başvuruyor. Bakillani bu taktikleri boşa çıkardığı gibi kendi taktikleriyle de onları mat ediyor. Öncelikli olarak Kralın huzuruna gelirken ancak başını eğerek geçebileceği alçak bir kapı ile karşılaşınca Bakillani içeriye arkasını dönerek giriyor. Bu aşağılayıcı diplomatik tuzağı pratik zekâsı ile aşıyor. Bizans Sarayında II. Basilius’un yanı sıra birçok papazla teslis inancı ve Hz. İsa’nın durumu, ay mucizesi ve Hazreti Meryem ile Hazreti Aişe’nin şahsiyetleri gibi önemli konularda başarılı münazaralar yaparak Bizanslıların takdirini kazandı ve imparatorun ikramına mazhar olarak geri döndü.

Papa’nın anlattıklarının hilâfına Bakillani onları kendi mantıklarıyla ilzam eder. Kralın huzurunda Patrik’le karşılaşınca ona şöyle sorar :” Muhtereme eşiniz ve çoluk çocuk nasıllar?” bunun üzerine karşı taraf kızarır bozarır ve Bakillani’nin saygısızlıkta bulunduğunu ima ederler. Bunun üzerine lâfı gediğine koyar: Siz kendinize bile çoluk çocuk sahibi olmayı yakıştıramazken tazimde kusur etmek istemediğiniz Cenâb-ı Hakk’a bunları nasıl isnad edersiniz? Papa’nın söylediklerinin tam aksine karşı taraf cevapsız kalır. Papa aklın dinden önce geldiğini ve dinin ölçüsü olduğunu söylüyor. Biz de bunu şöyle ifade ederiz: Mantık delilden önce gelir. Mantığın olmadığı yerde delil olmaz. Pekâlâ bu kadar tarihi verilere aykırı düşen hikâyeler nasıl oluyorda Papa nezdinde İslâm’nı butlanı için nasıl delil olabiliyor ? Burada mantık nerede?

Bu meselenin aydınlatılması için İslâm Konferansı Örgütü ve Diyanet İşleri Başkanlığına İstanbul tartışmalarını konu eden Ebu Bekir El Bakillani’ye ait El Mesail el Kosntantiniyye kitabının tenkidli basımını teklif ediyoruz. Hatta karşılıklı olarak hakikatın tecelli etmesi için Prof. Theodore Khoury’nin kitabıyla müşterek basılmasının yararlı olacağını hatırlatıyoruz.

Mustafa ÖZCAN

17.09.2006


 

Papa, siyasetçi gibi konuştu

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Papa 16. Benediktus’un İslam dini ve peygamberi Hz. Muhammed hakkındaki açıklamalarını değerlendirerek, ‘’Papa bir din adamı gibi konuşmamış, alışılmış siyasetçiler gibi bir konuşma yapmış’’ dedi.

Erdoğan, Crowne Plaza Otel’de düzenlenen ‘’5. Uluslararası Batı Trakya Türkleri Kurultayı’’ndan ayrılışı sırasında bir gazetecinin ‘’Papa’nın peygamberimize yönelik sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?’’ şeklindeki sorusunu cevapladı. Başbakan Erdoğan, bu açıklamaları bir din adamı, aynı zamanda bir devletin başkanının yaptığı açıklamalar olarak değerlendirmek durumunda olduğunu belirterek, şunları söyledi:

‘’Dünyada dinler arası diyaloğun, değerler arası diyaloğun, medeniyetler arası diyaloğun başlatıldığı böyle bir dönemde, anlamı barış olan İslam dinine karşı ve onun sevgili peygamberine karşı yapmış olduğu değerlendirme, yaklaşım çok ciddi bir talihsizliktir. Bunu bizlerin kabul etmesi mümkün değildir. İslam dünyasının bunu kabullenmesi mümkün değildir. Aklı selim sahibi Hristiyan dünyasının, Katolik dünyasının da kabul etmesi mümkün değildir diye düşünüyorum. Nitekim yaklaşımlar da bunu gösteriyor.

Ben ayrıca çok açık ve net olarak şunu söylemek durumundayım; şu anda bu açıklama şunu gösteriyor ki, Papa bir din adamı gibi konuşmamış, alışılmış siyasetçiler gibi bir konuşma yapmış. Zaten şu an da bir devletin reisi, lideri, başkanı ne ise... Temenni ederiz ki, yapmış olduğu yanlışı süratle düzeltir ve medeniyetler arası diyaloğun, dinler arası diyaloğun gelişmesi noktasında oraya bir gölge düşürmemiş olur. Biz yolumuza gerçi aynı şekilde devam edeceğiz. Zira kişilerin bu tür açıklamaları bizim bu yoldaki kararlılığımızı değiştirmeyecektir. Bu yapmış olduğu yanlış açıklamalar, çirkin, talihsiz açıklamalardan geri adım atması, gerek İslâm dünyasından gerekse Müslümanlardan özür dilemesi şarttır diye inanıyorum.’’

Erdoğan, ''Bu açıklamaların Papa 16. Benediktus'un Kasım ayında Türkiye'ye yapacağı ziyareti etkileyip, etkilemeyeceğine'' ilişkin bir soru üzerine de ''Onu bilemem'' cevabını verdi.

/ İSTANBUL

17.09.2006


 

Tahriklere kapılmayalım

Son günlerde artan provokasyon olayları ile ilgili yapılan değerlendirmelerde Türkiye’nin yine baskıcı bir ortama sürüklenmek istendiği ancak bu tür tahriklere gelinmemesi gerektiği ifade edildi.

Konuyla ilgili açıklama yapan İnsan Hakları Derneği yetkilileri, Diyarbakır’daki bombalı saldırının zamanlamasının dikkat çekici olduğunu belirttiler. Kim tarafından ve hangi amaçla yapılmış olursa olsun sivil insanların hayat hakkını hedef alan saldırı karşısında başta Diyarbakır halkı olmak üzere herkesi sağduyulu davranmaya ve hükümeti saldırıyı gerçekleştirenlerin yargı önüne çıkarılması için etkin çaba göstermesi gerektiğini ifade eden insan hakları savunucuları, bazı çevrelerin çatışmalardan çıkarı olduğunu vurguladı.

Türkiye’de toplumsal barışın gerçekleşmemesi için her türlü yöntemin kullanılacağına dikkat çeken İHD yetkililerinin görüşleri şöyle:

“Yapılan bombalı saldırı; zamanlaması itibariyle, son dönemlerde aydın, sanatçı, yazar, sivil toplum örgütleri ve siyasi partiler tarafından geliştirilen ateşkes ve barış çağrıları ile ortaya çıkan durumun provake edilmesine yönelik olduğu kuşkusunu doğurmaktadır. Yaşanmakta olan çatışmaların devamında çıkarı olan çevreler, geçmişte olduğu gibi bugün de Türkiye’de toplumsal barışın gerçekleşmemesi için her türlü yöntemi kullanmaktadır.”

Bu ve benzeri saldırılara verilecek en iyi cevabın demokratikleşme ve barış sürecinin hayata geçirilmek olduğu ifade edildi.

Kemal BENEK / ANKARA

17.09.2006


 

İnsan hakları yoksa barış olmaz

Mazlum-Der Genel Başkanı Ayhan Bilgen, ‘’insan haklarının olmadığı bir ülkede barış sağlanamaz’’ dedi.

Bilgen, İnsan Hakları Derneği (İHD) Adıyaman Şubesi tarafından Cırlaz Düğün Salonu’nda düzenlenen ‘’Dünyada ve Türkiye’de Barış’’ konulu panelde yaptığı konuşmada, bazı kesimlerin barışın sağlanması için bazı insan haklarından vazgeçilmesini istediklerini söyledi.

İHD Genel Başkanı Yusuf Alataş da ‘’bir ülkede adalet, hukuk kuralları ve özgürlük yoksa, en gelişmiş teknolojiyi de kullansalar barış sağlanamaz’’ diye konuştu. Alataş, günümüzde insan hakları meselesinin olduğunu, bu sorunların çözüme kavuşturulmaması durumunda zulüm ve eşitsizliği ortadan kaldırmanın mümkün olamayacağını söyledi.

AKP Adıyaman Milletvekili Faruk Ünsal ise Diyarbakır’da yaşanan şiddet olaylarını kınayarak terörü yapanları lânetledi.

/ ADIYAMAN

17.09.2006


 

Demokrasi şehitlerini rahmetle anıyoruz

“Demokrasi şehitleri” Adnan Menderes, Fatin Rüstü Zorlu ve Hasan Polatkan, haksız yere idam edilmelerinin 35. yıldönümünde rahmetle anılıyor.

Eski Maliye Bakanlarından Polatkan için dün Şişli Camiinde mevlid okutulurken, bugün de Menderes, Zorlu ve Polatkan için Topkapı’daki ‘Anıtmezar’da anma toplantısı düzenlenecek. DYP İstanbul İl Başkanlığı tarafından tertiplenen tören bugün saat 12.00’de baş-layacak.

TBMM Başkanı Bülent Arınç, eski Başbakan Adnan Menderes, eski Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve eski Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun ölüm yıldönümleri dolayısıyla bir mesaj yayınladı. TBMM Başkanı Arınç, mesajında şunları kaydetti: ‘’Büyük devlet adamı, eski Başbakan Adnan Menderes ile eski Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve eski Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’yu ölüm yıldönümlerinde rahmet ve saygıyla anıyorum. Merhum Menderes, Polatkan ve Zorlu, tüm kurum ve kurallarıyla demokrasinin ülkemizde yerleşmesi ve millet egemenliğinin hakim olması yönünde önemli hizmetler vermişlerdir. Demokrasi kültürümüzün gelişmesine değerli katkılarda bulunan merhum Menderes, fikir ve icraatlarıyla devlet ve toplum hayatımızda önemli bir yere sahiptir. Milletimizin zor dönemlerinin en önemli tanıkları olmuş merhum Menderes, Polatkan ve Zorlu’nun, hayatlarının bir darbeyle ellerinden alınması aileleri gibi milletimizi de derinden yaralamıştır. Hizmetleriyle kadirşinas milletimizin gönlünde seçkin bir yer edinen eski Başbakan Adnan Menderes, eski Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve eski Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’ya ölüm yıldönümlerinde Allah’tan rahmet diliyor, ailelerine sabır ve uzun ömürler temenni ediyorum.’’ Başbakan Tayyip Erdoğan da, hizmetleriyle milletimizin sevgisine mazhar olan değerli devlet ve siyaset adamları Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu'nun, tarihimizin zor bir döneminde önemli görevler ifa ettiklerini ve rahmetle andığını söyledi.

/ ANKARA

17.09.2006


 

Elkatmış yaralıları ziyaret etti

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış, Diyarbakır’daki patlamada yaralanan ve Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesinde tedavi gören yaralıları ziyaret etti.

Elkatmış, yaptığı açıklamada, tüm Diyarbakır halkına geçmiş olsun dileğinde bulundu ve şöyle konuştu: ‘’Tabiî bunu kim yaptıysa ortaya çıkarılacak. Gerekli araştırma ve incelemeler yapılıyor. Yargı da olaya el koyacak ve yapan cezasını çekecek. Diyarbakırlı kardeşlerimizin de sabır içinde birlik ve beraberliklerini devam ettirmelerini, soğukkanlılıkla olaylara meydan verenlerin propagandalarına, tahriklerine, ‘çünkü her şey olabilir’, itimat etmemelerini istiyoruz. Diyarbakır halkımız artık teröre prim vermiyor, kulak asmıyor. Kendi normal hayatını devam ettirmek istiyor. Gelirken baktık, herkes işinde gücünde. Kent sakin görünüyor. İnşallah böyle devam eder.’’Hastane yetkilileri de patlamada yaralanan 4 kişinin tedavisinin devam ettiğini, 1 yaralının hayati tehlikesinin sürdüğünü, diğer yaralıların durumunun iyi olduğunu bildirdiler.

/ DİYARBAKIR

17.09.2006


 

Kepenkler dün de açılmadı

Diyarbakır’daki patlama sonrası şehir merkezinde başlatılan 3 günlük kepenk kapama eylemi dün de sürdü.

Eylem özellikle Bağlar beldesinde yoğun olarak yaşanırken dün sabah Silvan, Hani ve Ergani ilçelerindeki esnaflar da kepenklerini açmadı. Diyarbakır’ın Bağlar semti dışındaki kesimlerinde ise çok az sayıda esnafın kepenklerini kapadığı gözlendi. Şehir merkezinde polis tarafından alınan güvenlik tedbirleri artırıldı.

/ DİYARBAKIR

17.09.2006


 

Van’da 4 kilo patlayıcı ele geçirildi

Van’ın Erciş ilçesindeki çatışmada öldürülen teröristlerin üzerinde 4 kilogram C-4 patlayıcı madde ile çok sayıda silâh ve mühimmat ele geçirildi.

Edinilen bilgiye göre, önceki gün Kardoğan köyü kırsalında bir grup terör örgütü PKK üyesiyle girelen çatışmada 1 uzman çavuş ile 1 geçici köy korucusu şehit olurken, 6 terörist de öldürülmüştü. Operasyonun tamamlanmasının ardından çatışmanın yaşandığı bölgede arama faaliyeti sürdüren Jandarma Komutanlığı ekipleri, ölü ele geçirilen teröristlerin üzerinde yaptığı aramada, 4 kilogram C-4 patlayıcı madde, 9 el bombası, 4 elektrikli fünye, uzaktan kumandalı mayınları patlatmakta kullanılmak üzere hazırlanmış 5 cep telefonu, 1 tabanca, 4 kalaşnikof marka uzun namlulu silâh, bu silâhlara ait 25 adet şarjör ve çok sayıda mermi ele geçirdi.

/ VAN

17.09.2006


 

Ortak önceliklere odaklanın

Uluslar arası Kentsel Kalkınma Derneği (İNTA) Genel Sekreteri Michel Sudasrskis, sınırötesi bölgesel işbirliğinin gerçekleştirilmesinde bölge ülkelerinin birbirini tanımasının önemli olduğunu ifade ederek, “İşbirliği için ortak önceliklere odaklanılmalı” dedi.

Kars Belediyesi’nin bu yıl üçüncüsü düzenlediği Uluslar arası Kafkas Kültürleri Festivali başladı. Festival kapsamında gerçekleştirilen “Uluslararası Sınırötesi Bölgesel İşbirliği ve Kafkasya’da Yerel Yönetimler” konferansında konuşan İNTA Genel Sekreteri Sudarskis, ortak önceliklere odaklanmanın önemini vurguladı. Yerel yönetimlerin kalkınmaya büyük katkı sağladıklarını söyleyen Sudarskis, “Yerel makamların çabaları uzun vadeli süreçlerde uzlaşmaları geliştirmekte. Sınırötesi işbirliklerine baktığımızda bu uzlaşmaların önemli bir unsur oluşturduğu görülmektedir” dedi. Komşu ülkelerin birbirleri hakkında bilgi sahibi olmasının işbirliği için önem taşıdığını belirten Sudarskis, bu doğrultuda tarım, eğitim gibi alanlarda ortak etkinlikler yapılabileceğini söyledi. Sudarskis, sınırötesi işbirliğinde ortak hedef ve önceliklere odaklanmanın da çok önemli olduğunu vurguladı.

Dışişleri Bakanlığı Temsilcisi Süleyman Gökçe de Türkiye’nin bölge ülkelerine yönelik politikası hakkında bilgi verdi.

Naciye KAYNAK / KARS

17.09.2006


 

Ağar: Bu sözler tamir edilmeli

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, Papa 16. Benediktus’un İslâmiyet ve Hazreti Muhammed ile ilgili sözlerine tepki göstererek, ‘’Bu sözleri kabul etmemiz mümkün değil, kınıyoruz’’ dedi.

Ağar, partisinin Mamak İlçe Başkanlığının düzenlediği, ‘’partiye katılım töreninin’’ ardından Papa 16. Benediktus’un İslâmiyet ve Peygamberimiz Hazreti Muhammed (a.s.m) ile ilgili sözlerininin hatırtılması üzerine dünyanın zor bir dönemden geçtiğini, dolayısıyla bu dönemde sorumluluk altında olan herkesin her söylediğine dikkat etmesi gerektiğini kaydetti. ‘’İslâmiyet’in yüce peygamberinin kişiliğini rencide edici bir sözün kabulü hiç bir yerde mümkün değildir’’ diyen Ağar, şunları kaydetti: ‘’İnsanları tatmin edecek olan iş, Papa, bir başka konuşmada vakit geçirmeksizin eğer bu telâfiyi yaparsa hiç olmazsa bir nebze olsun kırılan gönüllerde bir telâfi söz konusu olabilir. Başka türlü rahatsız edici bir şey, zaten dünyada medeniyetler, dinler çatışması gibi bir teori üzerinden hareket eden bazı siyasete yön veren insanlarda vardır. Dünyanın böyle kritik bir süreci yaşadığı bir noktada biraz daha dikkatli olmak lâzım. Bunu kabul etmek mümkün değil. Bu sözleri kınıyorum.’’ Ağar, gazetecilerin, Papa’nın bu sözlerini Türkiye ziyareti öncesinde söylediğini hatırlatması üzerine, konunun esas sıkıntı verici noktasının bu olduğunu belirtti. Ağar, ‘’Papa’nın ziyareti öncesi sözlerinin tamir edilmesi lâzım. Ziyareti gölgeleyecek bir husus haline gelebilir’’ dedi.

/ ANKARA

17.09.2006


 

10. Türk Kurultayı yarın

Türk devlet ve toplulukları arasındaki dostluk, kardeşlik ve işbirliğinin geliştirilmesi amacıyla, 1993’den beri düzenlenen Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı, bu yıl Antalya’da toplanacak.

10. Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayının açılışını yarın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yapması bekleniyor. Kurultaya, ilk kez kamu kurum ve kuruluşlarından yüze yakın bürokrat ve uzman davet edildi. Kurultaya, Türkiye’nin yanı sıra 8 ülke, 6 federe devlet, 2 özerk cumhuriyet ve 11 topluluktan 600’e yakın katılımcı bekleniyor. Çalışma konuları, ülkeler arasındaki mevcut işbirliğinin daha etkin hale getirilmesi, kısa ve orta vadede gerçekleştirilebilecek somut ve makul işbirliği alanlarının belirlenmesini kolaylaştıracak şekilde seçildiği bildirilen Kurultayda 6 komisyon çalışma yürütecek. Kurultayın sonuç bildirgesi ise 20 Eylül Çarşamba günü açıklanacak.

Müşerref AKSOY / ANTALYA

17.09.2006


 

Babacan: Türkiye’nin bulunduğu AB, barış projesi olur

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Türkiye’yi de içine alacak yeni AB’nin, 21. yüzyılın barış projesi olacağına inandığını söyledi.

British Council (BC), Centre for European Reform (CER) ve Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) tarafından, ‘’AB-Türkiye İlişkileri: Türkiye’nin Müzakere Sürecindeki Bir Yılı’’ başlığıyla gerçekleştirilen III. Boğaziçi Konferansı’nın açılış resepsiyonu, Galatasaray’daki İngiltere Başkonsolosluğunda yapıldı. Resepsiyonda konuşan Babacan, Türkiye’nin AB üyeliği adaylığına değinerek, bu adaylığın Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Kafkaslar’daki diğer ülkeler için de olumlu etkileri bulunduğunu kaydetti. Babacan, bu ülkelerin Türkiye’nin AB üyeliği sürecini yakından takip ettiklerini ve bu süreçten etkilendiklerini de anlattı. AB’nin, 20. yüzyılın barış projesi olduğunu dile getiren Babacan, ‘’Türkiye’yi de içine alacak yeni AB’nin, 21. yüzyılın barış projesi olacağına inanıyorum’’ dedi.

Babacan, Türkiye’nin son 4 yıldır AB sürecine ilişkin önemli adımlar attığını, özellikle demokratikleşme yolunda siyasî reformlar gerçekleştirdiğini ve bu reformların Türkiye’nin Avrupa standartlarında bir ülke olmasında yardımcı olduğunu vurguladı. Ekonomik ve siyasi reformlarla, Türkiye’nin kaderinin bir üçüncü dünya ülkesi olmadığının da gösterildiğini anlatan Babacan, son dönemde ekonomide yaşanan olumlu gelişmelere de işaret etti. Babacan, ‘’Eğer Türkiye politik ve ekonomik olarak yeterince güçlü olursa Avrupa kamuoyunun Türkiye’ye ‘hayır’ demek için daha az nedeni olacak’’ şeklinde konuştu. Resepsiyonda konuşan AB Ticaretten Sorumlu Komisyon Üyesi Peter Mandelson da Türkiye’nin AB’ye ihtiyacı olduğu kadar AB’nin de Türkiye’ye ihtiyacı bulunduğunu belirterek, Türkiye’nin büyük bir pazar ekonomisi ve çalışan genç bir nüfusu bulunduğunu kaydetti.

/ İSTANBUL

17.09.2006


 

Düzenlemeyi vatandaş istedi

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı İzzet Er, Kocatepe Camii avlusuna engellilerin ve cenaze araçlarının rahat çıkabilmesi için yeni yol açılacağını bildirdi.

Er, vatandaşlardan gelen şikâyetler üzerine cenaze namazlarının daha rahat ve huzurlu kılınması için Kocatepe Camii’nde yeni düzenlemeye gittiklerini söyledi. Başlatılan çalışmanın “protokol düzenlemesi’’ ya da protokol yolu’’ olmadığını ifade eden Er, cenaze araçlarıyla engelli vatandaşların avluya daha rahat çıkması için yeni yol açılacağını kaydetti.

/ ANKARA

17.09.2006


 

3 kaza 7 ölü, 33 yaralı

Antakya, Kırıkkale ve Sivas’ta meydana gelen trafik kazalarında 7 kişi öldü, 33 kişi yaralandı.

Alınan bilgiye göre, Antakya-Reyhanlı karayolunun 24. kilometresinde sürücülerinin kimlikleri henüz belirlenemeyen 31 RN 414 ile 31 RE 003 plakalı otomobiller, çarpıştı. Kazada, aynı aileden oldukları bildirilen 5 kişi öldü. Yaralanan 5 kişi ise Antakya Devlet Hastahanesinde tedavi altına alındı. Kırıkkale’nin Yahşihan mezarlığı yakınlarında kamyona arkadan çarpan otomobilde bulunan 5 kişi yaralandı. Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastahanesine kaldırılan yaralılardan ikisi müdahaleye rağmen kurtarılamadı. Düğün töreni için gittikleri Giresun’dan Mersin’e dönen vatandaşları taşıyan otobüs, Erzincan-Sivas kara yolunun Seyfebeli bölgesi yakınlarında devrildi. Kazada, araladında henüz isminin konulmadığı öğrenilen 3 aylık bir bebeğin de bulunduğu 25 kişi yaralandı. Ambulanslar ve yoldan geçen bir yolcu otobüsüyle Sivas’a sevk edilen yaralılar, şehirdeti hastahanelerde tedavi altına alındı. Kazada, bir yaralının kolunun koptuğu öğrenildi.

/ HATAY

17.09.2006


 

Ne Türkiye, ne de AB vazgeçebilir

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “Ne Türkiye Avrupa’dan, Ne Avrupa Türkiye’den vazgeçmez, menfaatler gereğidir’’ dedi.

Fransa’nın Ankara Büyükelçisi Paul Poudade’nin, ‘’Miras Günleri’’ sebebiyle verdiği resepsiyona katılan 9. Cumhurbaşkanı Demirel, Kıbrıs sorunu yüzünden yıl sonunda bir ‘’tren kazası’’nın olma ihtimalinin sorulması üzerine 21 ülkenin müzakere ederek birliğe girdiğine işaret etti. Demirel, ‘’21 üye girerken kaza olmayacak da Türkiye’ye gelince sıra, kaza bizi mi bulacak? Talihsizlik olur. Böyle birşey olacağını sanmıyorum’’ dedi. Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Türkiye ile imtiyazlı ortaklığı savunan görüşlerinin sorulması üzerine, ‘’Merkel bugün vardır, yarın yoktur. Ama Alman halkı, Alman devleti hep vardır’’ ifadesini kullanan Demirel, şunları söyledi: ‘’Mesele şudur; AB’nin üyesi olmak ile Avrupalı olmak ayrı ayrı şeylerdir. Biz Avrupalı’yız. Avrupalı’ysak bize düşen görev zaten Avrupalı olmanın şartlarını yerine getirmektir. Biz, Avrupalı olmanın şartlarını yerine getirdiğimiz takdirde AB kayıt meselesidir. Yani nasıl olsa kaydederler, kaydetmeleri de o kadar önemli değildir. Bizim peşinde koştuğumuz; devlet, halk, bireyler olarak, uygarlık denen olayı yakalamaktır. Ne Türkiye Avrupa’dan, Ne Avrupa Türkiye’den vazgeçmez, menfaatler gereğidir.’’

/ ANKARA

17.09.2006


 

Fırıncılar Ramazan’a hazırlanıyor

Konya’da fırıncılar Ramazan ayında, farklı şekil ve katıklarla zenginleştirilmiş 22 çeşit ekmek ve pide üretimi yapacak.

Konya Fırıncılar Odası Başkanı Vedat Honça, her yıl özellikle Ramazan ayında ekmeklerde çeşitliliğin arttığını, bu yıl da aynı dönemde yeni fikirlerle, ekmek ve pidede yeni tat ve şekiller uygulanabileceğini söyledi. Tahinli, keten tohumlu, patatesli ve benzeri çeşitlerin üretiminin yapılacağını ifade eden Honça, ekmek ve pidelerde çeşit sayısının 22’ye ulaştığını belirtti. Bu ürünlerin dışında ekmek ve pidede çeşitliliğin tamamen fırıncıların elinde olduğunu vurgulayan Honça, ‘’Gelen istekler doğrultusunda değişik şekil ve tatta üretim yapabilirler. Bu Ramazanda da fırıncılar farklı lezzetler yaratabilir ve böylece çeşitlilik daha çok artar’’ dedi.

/ KONYA

17.09.2006


 

Ders başı yarın

Yeni ders yılının başlaması dolayısıyla, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılımıyla Antalya’da Haşim İşcan Kültür Merkezi’nde tören düzenlenecek. Törende, bu yıl yeni hizmete girecek 10 okulun açılışı toplu olarak gerçekleştirilecek.

İlköğretim ve lise öğrencilerine, yaklaşık 138 milyon adet ders kitabı ücretsiz dağıtılacak. Öğrencilerin, ders kitapları okulların açıldığı gün sıraların üzerinde hazır bulundurulacak.

Millî Eğitim Bakanlığı, 2006 yılı sonuna kadar 18 bin 500 yeni dersliği hizmete açacak. Bu derslikler ile yarım milyondan fazla öğrenciye kapasite açılacağı belirtildi. Bu eğitim-öğretim yılında 17 bin yeni öğretmen öğrencilere ders vermeye başlayacak. İlköğretim ve ortaöğretim okullarında 595 bin civarında öğretmen görev yapıyor.

OKUL VE ÖĞRENCİ SAYILARI

2005-2006 eğitim-öğretim yılı verilerine göre, Türkiye’deki 34 bin 989 ilköğretim okulunda, 5 milyon 468 bin 422’si erkek toplam 10 milyon 408 öğrenci öğrenim görüyor. İlköğretimde 665 bin civarındaki öğrenim taşımalı eğitimden yararlanıyor. 7 bin 435 lisede, toplam 1 milyon 855 bin 741’i erkek toplam 3 milyon 258 bin 254 öğrenci okuyor.

EKSİKLER GİDERİLEMEDİ

Yeni eğitim-öğretim yılında, yapılan atamalar ve yaptırılan yeni okullara rağmen birçok ildeki öğretmen ve derslik açığı giderilemedi. Edinilen bilgilere göre, son 2 yıldaki eğitim seferberliği kapsamında art arda yeni okullar açılmasına rağmen, 30 kişilik sınıflar ve tekli eğitime geçebilmek için Adana’da 2 bin 500, Mersin’de 2 bin 58, Hatay’da bin 300, Osmaniye’de 600 dersliğe ihtiyaç var.

/ ANKARA

17.09.2006


 

Yeni başlayanlarda stres normal

Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Tayfun Turan, çocukların okula başlamadaki adaptasyon sürecinin çok önemli olduğunu, bu süreçte yaşananların çocukların okulla ilgili olumlu veya olumsuz izlenimlerinin oluşmasında etkili olduğunu belirtti.

Okula yeni başlayan çocukların adaptasyon sürecinde anne-babalara büyük görevler düştüğünü ifade eden Turan, çocukların bu dönemde yaşadığı uyum sorununun normal karşılanması, anne-babalar tarafından büyütülmemesi gerektiğine dikkati çekti.

Çocuklar okul ortamına alışıncaya kadar anne ve babanın azalan periyotlarla okula çocuklarıyla birlikte gitmelerinin faydalı olacağını vurgulayan Turan, şöyle konuştu: ‘’Yetişkin bir insanın iş değişikliğinde yaşadığı uyum sorunu kadar, okula yeni başlayan çocukların stres yaşaması da doğal. Adaptasyon süreci anne-babalar tarafından normal karşılanmalı. Okula alışma sürecinde ilk dönemde azalan periyotlarla anne veya babanın çocuklarıyla birlikte okula gitmeleri faydalı olabilir. Bu bakımdan Milli Eğitim Bakanlığının bu yıl başlattığı uygulama isabetli oldu. Ancak, anne-babanın çocuğuyla birlikte okula gitme süresinin fazla uzatılması da ters tepki oluşturabilir.’

/ KAYSERİ

17.09.2006


 

Okulda sağlığa dikkat edilmeli

Eğitim-öğretimin başlaması ile özellikle küçük çocukların, evlerinde alıştıkları hijyenik ortamdan, mikrobik hastalık risklerinin bulunduğu toplu hayat alanlarına geçişlerinde sağlık sorunlarının arttığı, okullardaki hoş olmayan durumların ise çocuklarda psikosomatik sorunlara yola açabileceği bildirildi.

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Bülent Antmen, okula yeni başlayan çocukların bünyelerinin yeni mikroorganizmaları tanıyınca kadar salgın hastalıklara yakalanabileceklerini söyledi.

Özellikle evlerinden ilk kez ayrılan ilköğretim ve kreş çocuklarının bağışıklık sistemlerinin gelişmediğine dikkati çeken Antmen, şöyle konuştu: ‘’Okulların açılmasıyla birlikte grip salgınları da artar. Eylül-Ekim ayları içerisinde özellikle alerjik ve kronik hastalığı olan çocuklara grip aşı yapılması gerekiyor. Grip dışında menenjit, zatürre gibi aşıları eksik olan çocukların bu aşıları tamamlanmalı. Aşıların tamamlanması toplu yerlerde fazlaca bulunan hastalık risklerini oldukça azaltacaktır. Ayrıca okulların açılmasıyla birlikte, çocuklardaki Hepatit A (sarılık) ve bağırsak paraziti riski de artıyor.’’

Bulaşıcı hastalıkların önlenebilmesi için okullarda hijyenik ortamlar oluşturulması ve dışardan yiyecek girişlerinin önlenmesi gerektiğine dikkati çeken Antmen, okul idareleriyle, okul aile birliklerinin birlikte hareket etmesinin sorunların çözümü kolaylaştıracağını söyledi.

/ ADANA

17.09.2006


 

Memur olmak için ter dökecekler

Ortaöğretim ve ön lisans düzeyindeki adaylara yönelik Kamu Personeli Seçme Sınavı-2 (KPSS-2) bugün gerçekleştirilecek.

Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezince düzenlenen sınav, Türkiye’de tüm iller ve bazı ilçe ile KKTC’nin başşehri Lefkoşa’da tek oturumda yapılacak. Sınava, 1 milyon 662 bin 765 aday katılacak. Sınav saat 09.30’da başlayacak ve 3 saat sürecek.

/ ANKARA

17.09.2006


 

Bursalı şoförler tepkili

Bursa Şoförler ve Otomobilciler Odası Başkanı Hasan Topçu ve Yönetim Kurulu Üyeleri Makine Mühendisleri Odası Şube Görevlisi Erol Doğan ile birlikte Bursa’daki ticarî araçların LPG depolarına ilişkin bir basın açıklaması yaptı.

Santral Garaj Taksi Durağı’nda gerçekleştirilen basın açıklamasında, ticarî araçlardaki LPG depolarının periyodik olarak bakımının yapılmadığı konusunda çıkan asılsız söylentilere şoförler tepkilerini belirtti. Şoförler, ticarî taksileri kullanan halkın endişelerinin yersiz olduğunu belirttiler.

Bursa Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odasının, ticarî taksi LPG depolarının değişimi konusunda üzerine düşeni yapmadığını iddia eden haberlerin kendilerini üzdüğünü dile getiren Başkan Hasan Topçu ‘Ticarî araçlardaki yakıt sistemi dönüşümü ile ilgili her türlü teknik ve mali sorumluluk, araç projelerini hazırlayan makine mühendisine ve ‘Yakıt Sistemi Uygunluk’ raporu veren kuruluşa aittir’ dedi.

Hüseyin HİÇDURMAZ / BURSA

17.09.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004