Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 05 Kasım 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Bilişim-Teknik

Teknolojinin Başkent(i) Günleri (7-10 Kasım)

Bilişim, politika ve stratejilerine yön verebilmek amacıyla 23 yıldır BİLİŞİM faaliyetlerini düzenleyen Türkiye Bilişim Derneği, bu yıl 7-10 Kasım tarihlerinde tüm tarafları ortak akıl üretmeye çağırıyor. 35 yıldır çalışmalarını sürdüren sivil toplum kuruluşu, bu yıl da "Kullanıcı Adı: Türkiye, Parola: Ortak Akıl" sloganıyla toplanıyor. Türkiye'nin bilişim alanında gelecekte olması gereken yer için yapılabileceklerin tartışılacağı ve çözümlerinin üretileceği kurultayda, özel oturum günlerinde 4 gün süresince eğitim, spor, bilişim ana faaliyetlerinin yanında, sektörün sıkıntılarına da çözümler aranarak tartışılacak. Yer: Sheraton Kongre Merkezi. NTV, Google, Microsoft, Symantec, Superonline gibi daha birçok sponsor eşliğinde…

TBD Başkanı Turhan Menteş Bilişim 06 ile ilgili olarak, "Geleceğe tek tek bireysel çabalarla ulaşılamayacağını biliyoruz. Başarıya hep birlikte, el ele çabalarımızı ve fikirlerimizi birleştirerek uzanabileceğiz. Kullanıcılar, şirketler ve devlet kurumlarımızın oluşturacağı ortak bir akılla bilinç seviyemizi beraberce yarınları yakalayacak düzeylere getirmek istiyoruz. Bu faaliyeti 'ortak akıl' sloganıyla gerçekleştirmemizin temel amacı budur" dedi.

Avrupa Birliğinin Bilişim Dernekleri Federasyonunun da bir üyesi olan TBD, Litvanya ve Çek Cumhuriyetinin teknoloji bakanlarına, ülkelerinin başarı öykülerini anlattıracak (Umarız bizim de en kısa zamanda bir bilişim bakanımız olur).

Başbakan Erdoğan açılışını, bakanlardan Şener ve Yıldırım iki oturumun moderatörlüğünü üstlenirken diğer ziyaretçilerden, CEO'lar ülkemin iletişim stratejisini belirleyecek. Önde gelen bilişim firmaları yıllık ürün tanıtımlarını da yapacaklar. 30 üniversitede örgütlü hale gelen derneğe üye gençler, bu kurultayın en önemli katılımcıları olacak. Ankara'nın muhtelif yerlerinde, yaklaşık bir haftadır billboardlarla reklâmları yapılıyor. Bilişim 05'de, 6000 katılımcının olduğunu da eklersek, tahmin ediyorum temasından da ötürü, bu yıl daha bir yoğunluk yakalanacaktır.

Sorunların çözümü bize kalırsa her eve ve her bireye bir bilgisayar edindirmekle ya da bu bireylerin çabalarıyla hallolmuyor. Hedef, birlikte çalışabilirlik. Katma değeri yüksek üretimcilerle, üretim aşamasında ihtiyaçların belirlendiği, hayat standardını yükseltmiş, kültürel anlamda değişerek dönüşebilen, bilgi teknolojileri kullanımını çoğunluğun yakalayabildiği bilinci açık bir dünya.

AB ülkeleri ekonomik büyümeyi % 25 bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanmakla sağlıyor. Menteş'in geçen sene düzenlenen Kamu-BİB toplantısında ifade ettiği sözlerine kulak verelim; 'Bilişim toplumu olma yolunda vatandaşların bilgilendirilmesi için her yöntem kullanılmalı. Meselâ camilerde bilgilendirme amaçlı hutbeler okutulmalı.' Kişi odaklı ve şoven yaklaşımlardan uzak duran TBD, “Ortak akılla üretelim, dünyayla birlikte tüketelim” diyor. Bizce de artık Türkiye'nin bilgi politikasını planlamak ve projelendirmek kendi şirketlerimize verilmelidir. Vatandaşa e-öğrenmeden önce, öğrenmeyi öğretirsek yazılımdan, donanıma geçiş yapacağımız günler uzak değil. Ülke olarak dünyada beyaz eşya sektöründe yakaladığımız başarıyı bilişimde de üreterek tüketen konumuna getirmek için, bir kültürel dönüşümle ‘Vizyon 2023'den önce bunu başarabilir miyiz, ne dersiniz?

Bu bağlamda bizim de bilişime ufak bir katkımız olması açısından TBD Başkanı Turhan Menteş'le görüştük. Bakalım Sayın Menteş Türkiye'de Bilişim Sektörü hakkında ne düşünüyor ve TBD olarak geleceğe dair planları neler?

Geçen yıl düzenlenen kurultayda 'Geleceği Yönetmek' tartışıldı. Bu sene faaliyetlerin teması 'Ortak Akıl'. Siz de tüm söyleşilerinizde özellikle ortak çalışmadan söz ediyorsunuz. Kişi odaklı, şoven yaklaşımlardan uzak duruyorsunuz. Hatta Bilişim Derneği Başkanı'nın odası yok ve yönetim kurulu olarak toplanıyorsunuz, doğru mu?

Söylemlerin hepsi doğru. Çünkü artık çözüm, kişilere ve kurumlara bağlı değil, herkesin bir arada çalışmalar gerçekleştirmesi gereken bir noktaya gelindi. Eğer bu sektörde bir şey yapmaya niyetliysek herkesin ortak noktalarda buluşması ve ortak olarak çalışması gerekiyor. Kurumsal ve kişisel hiyerarşilerden arınmamız şart. Bu statükoyu korumak adına bazı şeylerin yapılmasını engellemenin de doğru olduğunu düşünüyorum. Katılımcılık artık en önemli konu. Ama ne yazık ki Türkiye'de hâlâ katılımcılık konusu benimsenmiş değil. Hiyerarşi çok daha baskın. Tabiî hiyerarşisiz de olmuyor. Dolayısıyla bunun dengesini kurmak ve katılımcılığın örneklerini oluşturmak gerekiyor. Biz TBD olarak bunu yapmaya çalışıyoruz.

TBD'de de hiyerarşi hiçbir zaman olmadı. Gönüllü katılımı esas alan katkı verme çalışmasını yapıyor. Bu yeni bir süreç değil TBD'de... Geldiği nokta da bunun bir göstergesi aslında.

Bu yıl sektörel çözümlerin tartışılmasına ağırlık verildi. Bürokrasinin yol açtığı karmaşadan sizce sektör nasıl kurtulabilir?

Karmaşayı sadece bürokrasi oluşturmuyor. Karmaşayı oluşturan zaten sektörün kendisi. Bu karmaşa aslında bilinçsiz olarak ortaya çıkmış da değil. Planlı uluslar arası pazarlamanın bir ucu. Sonuçta bu çok yadırganacak bir durum da değil. Çünkü sektördeki her şey planlı ve istenen kurallar içinde yürüyor. Bu süreç Türkiye'nin yararına mıdır, değil midir, değiştirilmesi gerekiyor mu, önce bunun tartışılması gerekiyor. Ben değiştirilmesi görüşündeyim.

Hep bir genç ve dinamik nüfustan söz ediliyor. Ben bunun sırtımızı yasladığımız sloganlardan biri olduğunu düşünüyorum. Sanki hepimizi ulusça tetikleyecek bir söz. Tetikliyor mu? Veya yaşlı Avrupa bir zamanlar genç nüfusa sahipti de o sebepten mi bilişimde bizden öndeler?

Sanayileşme ve teknoloji üretimi ile ilgili süreçleri tetikleyen tabiî ki genç nüfus değil. Genç geleceğin göstergesidir. Gençlere yaptığınız yatırımın sonuçlarını gelecekte alırsınız. Dolayısıyla şu andaki Avrupa’ya da dünya sanayisinin temelleri yıllar önce atıldı yani bu sadece genç nüfusla açıklanacak bir süreç değil. Akıllı ve planlı politikalar sonucunda bu süreçler oluşuyor. Altyapısı hazırlanmayan bir genç nüfusun gelecekte potansiyel olması mümkün değil, sadece tüketici olma özelliğini korur. Gençlerin üretici rolüne soyunmaları çok farklı altyapı ve desteklerden geçiyor. Temelinin de bugünden atılması kaçınılmaz. Dolayısıyla genç nüfusun bugünden tetikleyici olma durumu söz konusu değil. Gençlerin üretici olmalarını sağlayacak altyapıların oluşturulması gerekiyor.

Yazılımdan donanıma geçiş sancılı mı olacak?

Yazılımdan donanıma geçiş diye bir süreç yok. Bence yazılım üretiminden donanım üretimine geçişi algılama süreci var. Bu sürecin sancılı olması diye de bir durum yok. Bu süreç Türkiye'de çoktan başladı. Vestel bunu başlattı, bunun arkası da gelecektir. Daha önce sınırlı da olsa Casper ve Aidata gibi firmalarımız da vardı. Şimdi Vestel'le üretim yani katma değer kısmını yüzde 25'ine çıkaran üretim biçimlerine yöneldiler. Bu aşılması gereken zorunlu bir süreç Türkiye için. Türkiye'yi sadece yazılım alanına sıkıştırmaya çalışanlar bence yanlış yapıyorlar.

Ülke olarak dünyada beyaz eşya sektöründe yakaladığımız başarıyı bilişimde de üreterek, tüketen konumuna getirmek için, bir kültürel dönüşümle 'Vizyon 2023'den önce bunu başarabilir miyiz, ne dersiniz? Ya da gelişmişlik hızını ne kadar sürede yakalayabiliriz?

Türkiye'nin bilişim teknolojileri üreten bir ülke olma zorunluluğu var. Sadece tüketerek bu alanda oyuncu olunamıyor. Bilgi toplumu olmanın yolu bilişim teknolojileri kullanmaktan geçiyorsa da aynı zamanda şu anda bilişim toplumu olduğunu söyleyen ülkelerin hepsinin bilgi teknolojisi üreten ülkeler olduğunu görüyorsak sanıyorum yolun üretmekten geçtiği açık. Sadece yazılım üretmeyle olacak şey değil bu. Şu anda 20 milyon kişinin çalıştığı Hindistan dünyanın en büyük yazılım üreticilerinden biri ve bilgi toplumu sürecini tamamladığını söylemek de doğru değil. Demek ki bu süreçler çok iyi irdelenmeli; ülkemizde artık tartışılıyor ve Bilgi Toplumu Stratejisi Raporu'nda bu konuda çok önemli saptamalar var.

Sadece bilgisayar satışını arttırarak bilgi toplumu olamayız diyorsunuz. Vatandaşa e-öğrenmeden önce, öğrenmeyi mi öğretmeli?

Öğrenmeyi öğretmek de, öğrenmenin araçlarını da oluşturmak gerekiyor. Çünkü kullanmasını bilmediğimiz bir ürünü tüketme şansımız da yok. Dolayısıyla şu anda yüzde 15'lerde olan bu tüketimin hem artırılması hem de teknolojiyi kullanacak bilgi birikiminin oluşturulması, yani eğitim öğretim sürecinin gerçekleştirilmesi gerekiyor. Bu da sürecin en zor ve en vakit alacak kısmı. Teknolojiyi parasını vererek satın alabiliyorsunuz ama öğrenme süreci yıllar sürebiliyor. Eğitim süreçlerini dikkate almak ve eğitim süreçleri içinde teknolojinin kullanımın yaygınlaştırılması gerektiği kanaatindeyim.

Herkesin bilgiye bu kadar çabuk erişmesini sağlıklı buluyor musunuz? Bilgiyi nasıl yönetebiliriz?

Artık bilginin zararlı içeriklerden arındırılma süreçlerini çözecek teknolojiler mevcut. Bilginin her zaman kullanıma açık olması bence doğru bir olay. Zaten bilgi toplumunun ve bilişim teknolojilerinin özü buna dayanıyor.

Alan adı için talepler umduğunuz düzeyde mi?

Şu anda son aşamaya gelinmiş durumda. Türkiye'de Türk Telekom tarafından denemeler sürdürülüyor. Bu denemelerden de görülüyor ki Türkiye'de yüzde 100'lük bir kapsam söz konusu olacak ki bu dünyada ilk defa olan bir alan adı sistemi olacak. Dünyada da örnek girişim olarak başlayacak. Henüz sistem hayata geçmediği için talep toplanmıyor.

TBD'nin başkanlığına geldiğiniz günden itibaren istediklerinizin ne kadarını gerçekleştirebildiniz? Dilediğiniz gibi, bilişimi vatandaşa ne kadar indirgeyebildiniz?

İstediklerimle gerçekleştirebildiklerim arasında dağlar kadar fark var. Çünkü gönlümden geçenleri yapmak için çok uzun soluklu çalışmaların yapılması gerekiyor. Bunları bir görev süreci içinde tamamlamak mümkün değil ama TBD bu süreçler içinde gönlümden geçenleri tamamlayacaktır. TBD'nin çalışmaları sadece bana bağlı değil. Ben sadece taze kan olarak TBD'nin içinde bulunuyorum. TBD zaten dinamik bir yapı. Yapılmak istenenler, gönülden geçenler elbette çok farklı. Üreten bir Türkiye olmak bizim hedefimiz. Bu da zaman alacak bir süreç.

Önümüzde genel seçimler var. Böyle bir talep gelse yeni hükümette bilişim bakanı olmak ister miydiniz?

Ben STK'ların siyaset için kullanılması gerektiğini düşünmüyorum. STK'ların ve siyasî arenaların fonksiyonlarının farklı ve birbirinin tamamlayıcısı olduğunu düşünüyorum. Ben bu kısmında olmaktan memnunum. Ama karşılıklı bilgilendirme ve yönlendirme olması gerektiğini ve bunun da doğru yapılmasıyla Türkiye'nin ilerleyeceğini görüşündeyim.

Daha fazla bilgi için: www.tbd.org.tr

Belma UĞUR

05.11.2006


SMS'te dünya birincisiyiz…

Ericsson, Türkiye'de cep telefonu kullanma alışkanlıkları araştırmasını açıkladı. Buna göre Türkiye mobil iletişimde çok canlı bir pazar ve geri dönüşlerin yüzde 54'ü SMS'le...

Ericsson-Türkiye, tüketicilerin cep telefonu kullanma alışkanlıkları araştırmasını açıkladı. Ericsson'un telekomünikasyonda tüketici eğilimleri analizi, Türkiye'nin mobil iletişimde son derece canlı ve rekabete açık bir pazar olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye'de tüketiciler, cepten internet kullanımına ve 3G uygulamalarına karşı istekli. Tüketiciler ayrıca, mevcut mobil operatörünü değiştirmek konusunda hiç de muhafazakâr değil; kullanıcıların yüzde 10'a yakını, uygun tarife vermesi halinde operatörünü değiştirmeye hazır.

Ericsson araştırmasına göre, Türkiye'de tüketicilerin yüzde 55'i en az 6 yıldır mobil hat kullanıcısı. Tüm kullanıcıların yüzde 18'si, çift SIM kart, yüzde 3 ise üç SIM kart kullanıyor. Bunun sebebi, kimi kullanıcıların farklı operatörlerin ön-ödemeli kartlara uyguladığı kampanyalardan yararlanmak istemesi.

Türkiye'de tüketicilerin yüzde 20'si faturalı, yüzde 80'si ise ön-ödemeli hat kullanıyor, gençlerde bu oran 90'a kadar çıkıyor. Türkiye ön-ödemeli modelin en yaygın işlediği ülkelerden. Tüketicilerin yüzde 72'si faturasını kendi ödüyor. Bunda fiyat önemli bir etken, ancak Kulabaş'a göre operatörlerine başarılı ve agresif kampayalarının payı büyük.

Ericsson araştırmasına göre, 30 yaş altı gençlerin yüzde 88'i günde en az 1 SMS atıyor. Türkiye, bu konuda İsveç ile birlikte dünya ortalamasının üstünde. Türkiye'de kullanıcıların yüzde 13'ü günde 10 SMS'ten fazla atarken, yüzde 17'si 5-10 SMS arası, yüzde 26'sı 2-4 SMS atıyor. Kullanıcıların yüzde 54'ü geri SMS atarken, yüzde 24'ü geri arıyor, 9'u ise SMS atıp üstüne telefonla arıyor.

SMS'in tüm Akdeniz toplumlarında popüler olduğuna vurgu yapan Kulabaş, "İletişimi seviyoruz, ancak bunda ucuzluk ve operatörlerin ön-ödemeli kartlarda uyguladığı badeve SMS gibi kampanyaların da etkisi var." Ancak Kulabaş'ın dikkat çektiği bir faktör de Türkiye'deki internet alışkanlığı. Kulabaş, gençlerin internette en çok MSN, icq gibi anında mesaj uygulamalarını kullandığını, cep telefonunda SMS alışkanlığının da bunun bir yansıması olduğunu vurguluyor.

SMS'ten sonra, kullanıcıların yüzde 62'sinin rağbet ettiği, zil sesleri ve diğer polifonik melodilerin indirilmesi gibi servisler geliyor. Tüketicilerin en az yüzde 55'i de oyun indirme ve müzik indirme gibi servisleri kullanıyor. Kulabaş bu veriyi, Türkiye'de katma değerli mobil servislerin büyük bir potansiyeli olduğu şeklinde değerlendiriyor.

Neslihan ÖZGÜL

05.11.2006


Google’ın şaşırtan yükselişi!

Geleneksel medyaya meydan okuyan internet, son yıllarda ağırlığını giderek artırmaya başladı. İnternetin reklâm pastasından aldığı pay da yükselirken, gelen haberler, sanal dünyanın bir adım öne geçtiğini gösteriyor. Son olarak Youtube'ı satın alarak gündeme gelen arama motoru Google'ın reklâm gelirlerinin, yıl sonunda İngiltere'nin en büyük televizyon kanallarının üzerine çıkması bekleniyor. Yapılan medya araştırmalarına göre, Google'ın geliri 2006 sonunda reklâmlardan 800 milyon sterlin kazanan Channel 4'ü, 1.5 yıl içerisinde de İngiltere'nin en büyük özel televizyonu ITV1'i geride bırakacak. ITV1, geçtiğimiz yıl yaklaşık 1.5 milyar sterlin reklâm geliri elde etmişti.

05.11.2006


İnternet 100 milyon siteyi aştı

İlk internet sitesinin Ağustos 1991'de online olmasından bu yana, toplam web sitesi sayısı 100 milyonu aştı. İnterneti 1995'ten bu yana tarayan Netcraft şirketinin verilerine göre, 1 Kasım 2005 itibariyle 101 milyon 435 bin 253'e yükseldi. Netcraft uzmanları, 100 milyon web sitesinin internet için bir kilometretaşı olduğunu ve 2006 yılında 27.4 milyon yeni internet sitesinin eklendiğini belirtiyor. Netcraft'ın ilk aylık araştırmasını yaptığı Ağustos 1995'te internette sadece 18.957 site bulunuyordu.

05.11.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004