Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 27 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Dizi Yazı

Yasemin YAŞAR

Çocuk eğitiminde üçüncü şahıs veya şahıslar (3)

c- Manevî kardeşliğe sevk eden düsturlar

Şüphesiz ki bizi bu noktada harekete geçirecek en önemli husus imanımız, buna bağlı gelen dini mesuliyetlerimizdir (emri bil maruf nehyi anil münker).

Bunların başında da Maide Sûresi: 4 / 2 “Takvada ve iyilikte birbirinize yardım edin” âyetindeki emirdir.

Daha sonra da Peygamber Efendimizin ümmetine yüklediği misyon ve onun hadisleri bizlerin rehberi olmalıdır. “Kişi kendi nefsi için istediğini, mü’min kardeşi için de istemedikçe tam iman etmiş olamaz.”

Bu ayet ve hadislerdeki emir ve tavsiyelerin, bu asırda nasıl uygulanacağı ve yaşanacağı modelini sunan ise Risâle-i Nur’un düsturlarıdır. Bunlardan birincisi, Risâle-i Nur’un dört esasından biri olan şefkattir. Şefkat, karşılıksız, severek, samîmî muhabbet anlamını içerir. Bu şefkat duygusunun vasat ölçüsüyle kullanılmasını sağlayacak şey ise, ihlâs ve uhuvvet düsturlarıdır.

İhlâsın, kardeşlik konusundaki tarifi ise, fenafi’l ihvandır. İhvan ise, ancak kardeşler arasında şefkatle mümkün olur. Karşılıksız, sırf Allah rızası için birbirini sevmek ve birbirinin imdadına koşmakla, yani birbirine şefkatle fenafi’l ihvan olunur. Bu şekilde bir buz parçası hükmündeki benlik, enaniyet havuz içinde erir, kendi arzularını, hislerini bir tarafa bırakıp, kardeşlerinin hisleri ve meziyetleriyle yaşarlar.

Fahrettin Razi diyor ki, “Anne ve babalar çocuklarının sadece dünyevî istikballerini düşünür ve onları dünya acılarından korumaya çalışırlar, ama Hazret-i Muhammed’in varisleri olan âlimler ise, çocukları ve gençleri hem dünya, hem ahiret azabından korumayı hedef edinmişlerdir.

İşte bu âlimlerden birisi de son asrın müceddidi Bediüzzaman’dır. O, M. Akif’in dediği gibi, Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim

Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim

Adam aldırma da geç git diyemem, aldırırım

Çiğnerim, çiğnenirim hakkı tutar kaldırırım.

Bizlerin de cemaat içerisinde birbirimizin evlatlarına bigane kalmamamız gerekir. Çünkü üstad kabul ettiğimiz Bediüzzaman şöyle demektedir: “Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evladım yanıyor. İmanım tutuşmuş yanıyor. Ben o yangını söndürmeye koşuyorum.”

Bediüzzaman’ın bu sözünden evlâdı yok iken, bütün Müslümanların evlâtlarına ve onların imanlarını kurtarmaya koştuğunu anlıyoruz. Toplumun imanını kurtarma yolunda dünyasını da ahiretini de feda etmiştir. “Milletimizin imanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım” demiştir.

İşte böyle bir peygamberi modeli günümüze taşıyan ve hayatında yaşayan üstadı, kardeşlerimizin çocukları ve gençleriyle ilgilenmemiz noktasında örnek almamız gerekmektedir.

İslâm birliği ve Müslümanların dayanışma içine girmesi Üstadın en büyük ideallerinden biriydi. Bu yüzden sık sık tesanüt dersleri vermiştir.

Bir insanın kendi evlâdı için ağladığı çok görülmüştür. Ama bir insanın başkasının evlâdına ve evlatlarına ağlaması nadirdir. İşte Bediüzaman bütün vatan evlâtlarına ağlamış ve bu uğurda onların dünya ve ahiretlerinin kurtulması yolunda, günümüzde bir çok dünya ülkelerinin gündeminde bulunan bir iman hareketi başlatmıştır.

d- Sonuç

Çocuk eğitiminde, asıl ve en önemli görev, hiç şüphesiz ki anne ve babaya düşmektedir. Ancak anne babanın yetersiz kaldığı, ihtiyaç hissettiği, çocuğun da gelişiminin tabiî süreci olarak, üçüncü şahıslara da ihtiyaç duyulduğu zaman dilimleri muhakkak olacaktır.

Her şeyin çok çabuk değiştiği ve doğruların bilhassa çocuklar için yaşanmasının güçleştiği bu asırda, sadece özel ortam şartlarında ailelerin kendi çocuklarını eğitmeleri yetmemektedir. Bununla beraber çocukların etkileşim içerisinde bulunacakları, oyun arkadaşlarının da eğitilmesi zarureti kendini hissettirmektedir. Durum böyle iken, asır kendi çocuğuna bile yeterli vakit ayıramayan aile tiplerini ortaya çıkarmıştır.

Bu ihtiyaç önceki zamanlarda belki bu kadar kendini hissettirmiyordu. Çünkü o zamanlarda kalabalık aile modelleri içerisinde (babaanne, dede, ve çok çocuk) bu karşılıklı birbirini eğitme anlamındaki öğretişim bir şekilde gerçekleşiyordu. Anne babanın yetersiz kaldığı durumlarda babaanne, dede veya büyük abi veya abla devreye girebiliyordu. Oysa aile tipinin çekirdek aile modeline dönüştüğü günümüzde, bu ihtiyaç ( çocuğun oyun arkadaşını da kurtarma) şiddetli bir şekilde kendini göstermektedir. Buna çalışan anneler ve tek çocuk sahibi olma durumları da eklenince, iş daha da zaruret noktasına gelmektedir.

Nitekim çocuğu ile iletişimi kopmuş veya yetersiz kalmış ehl-i dünya ailelerde bile, bu ihtiyaç görüldüğü için, çocuklarını manevî üçüncü şahıs hükmündeki, resmî müfredatla birlikte, moral değerler takviyesi yapan okullara teslim etmektedirler. Bu okulların işleyişine baktığımızda ise, öğretimle beraber, dinî ve kültür değerlerinin de verildiği ortamlar olması göze çarpmaktadır. Aynı zamanda buradaki eğiticilerin öğrenciyle birebir iletişim içerisine girdiği ve onun ihtiyaçları ölçüsünde onunla arkadaş olduğu dikkatleri çekmektedir.

Anne babanın ulaşmakta güçlük yaşadığı ve hatta ulaşamadığı çocuklar, idealist düşünen kurumlar, aileler ve fertlerle eğitilecektir.

Bu asır insanlarına her konuda modeller sunan Risâle-i Nur eserleri, bu konuda da uygulayıcılara ve ailelere zengin materyal ve malzemeler sunmaktadır.

Risâle-i Nur’un hakikî ve sadık talebelerinin aralarında esas düstur olan ahirete ait amellerde ortaklık kanunuyla samîmî ve halis dayanışma sırrıyla, her bir halis hakikî nur talebesi bir dil ile değil, binler dil ile fiili duâlar yapmalıdır. Yani bu konuda herkesin bir şeyler yapma zorunluluğu vardır. Çünkü bugün bir başkasının evlâdı için adım atarsak, yarın da bizim evlâtlarımız için adım atacakları Allah muhakkak gönderecektir.

—Son—

Yasemin YAŞAR

27.10.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (26.10.2006) - Çocuk eğitiminde üçüncü şahıs veya şahıslar (2)

  (25.10.2006) - Daha fazla yardım gerek

  (24.10.2006) - Ülke tank mezarlığına dönmüş

  (23.10.2006) - Fakirlik sokaklara taşmış

  (11.10.2006) - Müsbet hareket modeli (2)

  (10.10.2006) - Müsbet hareket modeli (1)

  (01.10.2006) - Batı medeniyeti ve İslâm medeniyetlerinin san'ata yansımaları (2)

  (30.09.2006) - Batı medeniyeti ve İslâm medeniyetlerinin san'ata yansımaları (1)

  (24.09.2006) - Tarikat-cemaat bağlamında demokrasiye geçiş sancıları (2)

  (23.09.2006) - Tarikat-cemaat bağlamında demokrasiye geçiş sancıları

 

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004