Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 31 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Eğitim

Öğretmenim bugün dersinize çalıştınız mı?

Eğitimcinin ders öncesinde yaptığı hazırlıklar dersin ilerleyiş biçimini ve başarıyı etkiler. Öğretmen, hazırladığı ders programı doğrultusunda konuları derse gelmeden önce tekrar etmeli, önemli bölümleri kavramalıdır. Öğrenciler için hangi bilgilerin daha önemli olduğunun belirlenmesi, ders notu olarak nerelerin yazılmasının daha iyi olacağının analiz edilmesi gerekmektedir.

Konuları önceden inceleyen ve bilmediklerini öğrenen öğretmen, öğrencilerin dersten en iyi verimi almasını da sağlamış olur. Konuların aralarına ilginç örnekler koyabilir, öğrencilere düşündürücü ve güncel sorular sorabilir. Önceden kitabı incelediği için farklı örnekler bulmak için dakikalarca sayfaları karıştırmak zorunda kalmaz. Kendine güveni yerine geldiğinden, konuları iyi bir iletişim yetisiyle anlatır. Kendini rahat ifade eder, öğrencilerin düşüncelerini anlar ve anında en uygun cevapları verir. ‘En iyi öğrenci, öğretmendir.’ Çünkü o; her ihtimali kendisine sorulabilecek her sorunun cevabını ve en ince ayrıntıları öğrenmek durumundadır.

Öğrenciler, derse hazırlıksız gelmiş öğretmeni çok çabuk fark ederler. Hazırlıksız öğretmen, konuları anlatırken kitabı hiç elinden bırakmaz. Sınıfı öğrenmeye motive etmekte güçlük çeker. Öğrencilerin sorularına cevap vermek için ya uzun süre düşünür ya da geçiştirir. Öğrenciler, konuya hâkim olmayan öğretmenin dersini dinlemekten mutlu olmazlar. Dersin her anı bir ıztırap ve sıkıntı halini almaya başlar. Öğrenciler, dersi dinlemekten vazgeçerler ve derste uyumaya başlarlar. Motivasyonları yok olduğu için başarı oranları düşer.

Öğretmen, ders öncesinde anlatacağı konuyla ilgili mutlaka ön hazırlık yapmalı, öğrencilerin muhtemel sorularını düşünerek bir çalışma planı hazırlamalıdır. Konusunu sağlam temeller üzerinde ve kendinden emin anlatan bir öğretmenin dersi, öğrencilerce severek dinlenecektir.

Mustafa OĞUZ

31.10.2006


Dünya bir yana, biz bir yana...

Dünyada eğitim boşluk doldururken, ülkemizde boşluklar oluşturur.

Dünyada eğitim toplumsal dokuya önem verirken, bizde toplumsal dokunun değişimi için kullanılır.

Dünyada eğitim insan psikolojisini dikkate alırken, bizde devlet psikolojisi esas alınır. Dünyada eğitim insanı yüceltirken, bizde köreltir.

Dünyada eğitim sadece eğitim olarak ele alınır, bizde eğitim ideolojik amaçlara alet edilir. Dünyada eğitim demokrasi için vardır, bizde ise monokrasi için.

Dünyada eğitim ekonomik düzeyi geliştirir, bizde ise eğitimliler ekonomiyi batırır.

Dünyada eğitim toplumsal düzeye katkı sağlayarak eğitimli iş gücünü arttırırken, bizde diplomalı işssizler oluşturur, işssizlik gücü gittikçe artar.

Dünyada eğitim aile tarafından desteklenirken, bizde aile destek bekler.

Dünyada eğitim eti de benim, kemiği de, mantığıyla işlerken, bizde saldım çayıra, Mevlâ’m kayıra mantığıyla...

Dünyada eğitimi bilenler tartışırken, bizde –maşallah- herkes eğitimci kesilir.

Dünyada eğitim az konuşulurken, bizde oldukça bol konuşulur, ama boş konuşulur.

Dünyada eğitim siyaset üstüdür, bizde – dinde de olduğu gibi – siyaset içidir.

Dünyada eğitim sevimlidir, bizde sevimsizdir; her çocuk zorla gönderilir.

Dünyada eğitim insana katkı amacıyla verilir, bizde eğitime muhtaç olunduğu için...

Dünyada eğitim önce insan der, bizde önce devlet.

Dünyada eğitim kural öğretir, bizde ise kural dayatması.

Dünyada eğitim peşin hükümden sıyrılmıştır, bizde en çok peşin hükümler eğitimle ilgilidir. Dünyada eğitim politikacıların tartışma alanı olamaz, eğitimciler tartışır, bizde eğitimle ilgili her kafadan bir ses çıkar.

Dünyada eğitim sevimli kılınmaya çalışılır, bizde korkutulma aracıdır.

Dünyada eğitim illa da okul demek değildir, bizde ise okulsuz eğitim caiz değildir.

Dünyada eğitim her yaşta ve her mekânda yapılır, bizde illâ mekânsal eğitim verilir.

Dünyada eğitim süreklidir, bizde de mezara kadar dense de inanmayın, okul bitince bir Allah’ın kulu kitap eline almaz.

Dünyada eğitim okuma sevdası aşılar, bizde kitaba karşı bir soğukluk.

Dünyada eğitim araçları ilgi çekmek için teşhir edilir, bizde daktilo, bilgisayar vb. Yasadışı örgütlerin suç aleti olarak.

Dünyada eğitim dünyayı tanımak için verilir, bizde dünyaya yabancılaşmak için.

Dünyada eğitim kültürler arası diyaloğu geliştirmek için sunulur, bizde kendi kültüründen uzaklaşmak için.

Dünyada eğitim genç kuşaklara maneviyat aşılamak için verilir, bizde maneviyatlarını kırmak için.

Kısacası,

Dünya bir yana, biz bir yana...

(23 Aralık 2003)

B. Sait ÇİFTÇİ

31.10.2006


Öğrencinin takdir ettiği öğretmen

Öğrenciye eskiden talebe denilirdi. Yani “talep eden” anlamında bir kelimeydi talebe. Ancak bu zamanda bu kelimeyi pek kullanmıyoruz. Yenileştik ve geliştik artık! Gerçi isimlerin değişmesi hakikatleri değiştirmiyor. Yine de talep eden mânâsını taşıyan talebe kelimesi benim daha çok hoşuma geliyor.

Biz bu yazımızda şimdiki anlamı ile öğrenci kelimesini kullanacağız. Çünkü geride kalmak olmaz! Ne derler yoksa bize!

Ben öğrencilerimizin çok iyi bir gözlemci olduklarına inanıyorum. Onlar inanın ki hiçbir ayrıntıyı kaçırmıyorlar. Her gün bizi ince bakışlarla süzüyorlar ve giydiğimiz her giysinin uyumuna dahi dikkat ediyorlar. Yeni bir ayakkabı aldığımda mutlaka hayırlı olsun diyerek benimle ilgilendiklerinin işaretini vermeyi ihmal etmiyorlar. İşte biz öğretmenler böyle dakik nazarlar altındayız. Hele ders işlerken bir kelimenin noktasını unutalım ya da yanlış bir kelime telâffuz edelim hemen harekete geçiyorlar. Gerektiğinde o kelimeyi duymayan arkadaşlarına kısa sürede servis etmeyi de ihmal etmiyorlar. Yani çocuklarımız talep eder konumlarını her zaman muhafaza ediyorlar. Ha, dersler mi? Yani derslere çalışmada niçin bu kadar maharetli değiller? İnanın orada da maharetliler de bizler öğrencilerimizin temsil sistemlerine uygun hareket edemiyoruz belki de. Yani onların ilgi ve zekâ alanlarına uygun ders işleyemiyoruz düşüncesindeyim. Çünkü öğrenemeyen öğrenci yoktur. Öğretilemeyen veya öğrenme yollarına yöneltilemeyen öğrenciler olduğuna inanıyorum. Sanırım öğrenciler yönetilmeyi değil, yöneltilmeyi bekliyorlar bizlerden. Bunu başarabilirsek öğrencilerimizin dersleri daha başarılı olacak diye düşünüyorum.

Elbette öğrencilerin öğretmenlerinde aradıkları birçok özellikler vardır. Bütün öğretmenler kendilerini tetkik etmekte kabiliyetli olan öğrencilerine karşı şu özellikleri taşımakta gayretli olmalıdır.

Sınıf yönetiminde yeterli olmalı.

Mesleğinde yeterli ve donanımlı olmalı.

Öğrenci davranışlarını iyi gözlemlemeli ve bu davranışlarla ilgilenmeli.

Konuya hâkim olmalı.

Eğitim ve öğretim yeteneği olmalı.

Kişilik sahibi olmalı.

İyi giyinmeli.

Makul ve mutedil olmalı.

Metin ve sabırlı olmalı.

Dost ve güvenilir olmalı.

Sempatik ve şakacı olmalıdır.

Belki bu listeyi çoğaltabiliriz. Ancak bir öğretmen asgarî yukarıdaki maddelere dikkat ederse inanıyorum ki çok problemini çözmüş olacaktır. Bütün öğretmenler kendilerini tetkik etmekte olan öğrencilerin yetenek, yeterlilik, alışkanlık ve davranışlarını geliştirmek ve onlara örnek, önder olabilmeleri için sürekli ve bilinçli olarak bu hususları göz önünde bulundurmalıdırlar. Zaten öğretmen olmanın gereği de bu değil midir?

Talim ettirmeyi, taleb edenin taleplerine göre ayarlamalıyız.

Baki ÇİMİÇ

31.10.2006


Spor okulda çocuğun kimliğini etkiler

Çocuklar, çevrelerinden kabul görmek için çok yoğun çaba harcarlar. Okuldaki sportif faaliyetler, çocukların davranış biçimlerinin ve kimliklerinin belirlemesinde çok büyük etkiye sahiptir. Spor, çocukların birbiriyle olan iletişimini güçlendirir ve arkadaşlık bağlarının kurulmasını sağlar. Bu faaliyetler, çocuklar arasında paylaşma, takım olarak hareket etme, empati kurma ve ortak karar alma yeteneklerini geliştirir. Çocuklar, elde edilen başarılarda kendilerinin de paylarının olduğunu görerek, sevince ortak olurlar.

Spor yapan çocuklar, gerek fiziksel gerekse zihinsel olarak sağlıklı olurlar. Sosyal faaliyetlerde daha fazla yer alır, düşüncelerini daha iyi ifade edebilirler. Sigara vb. kötü alışkanlıklardan uzak durur ve diğer arkadaşlarını da bu konuda bilinçlendirirler. Sportif faaliyetler, eldeki verileri çok iyi değerlendirerek hızlı karar alma yeteneğini de geliştirir. Toplumsal kurallara riayet etme, yardımlaşma, pratik olma ve anlayışlı olma gibi pek çok özelliklerinde olumlu ilerlemeler olur.

Çocukların hangi spor dalında daha başarılı olabileceğinin tesbiti okul öncesi dönemde ve 8 yaşına kadar yapılacak testler ile anlaşılabilir. Avrupa ülkelerinde sıklıkla kullanılan Eurofit ölçüm değerleri, boy, kilo, aerobik güç, kuvvet, esneklik, anaerobik güç, denge gibi testlerle, çocuğun yeteneklerini ortaya koymaktadır. Yapılan bu testler, çocuğun ileride hangi branşta spora devam edebileceği ve başarılı olabileceğini de göstermektedir.

Okulda gerek beden eğitimi derslerinde, gerek teneffüslerde, gerekse okul sonrasında çocukların fiziksel yapısına uygun bir spor dalıyla ilgilenmesinin teşvik edilmesi çok önemlidir.

31.10.2006


Çalışan anneler çocuklarıyla nasıl ilgilenebilir?

Bir işte çalışan annelerin, çocuklarıyla geçirdikleri süre oldukça azdır. Çocuk, zamanının yarısını okulda geçirmekte ve kalan zamanda annesinden ayrı kalmaktadır. Bu durum annelerin kendilerini suçlu hissetmelerine sebep olur. Yaygın olan kanının aksine çalışan annelerin çocuklarında çok ciddî sorunlar olduğu doğru değildir. Anne çocuğuyla geçirdiği yaklaşık 2 saat boyunca ona çok yoğun ilgi ve sevgi gösterir ve ilgilenir.

Anne, akşam saatlerinde ve hafta sonlarında çocukla iletişim kurmakta ve ortak faaliyetlerde bulunmaktadır. Suçluluk duygusuyla her akşam eve gelirken çocuğa hediyeler almak, ona para vermek doğru değildir. Bu durumda çocuk karşılıksız sevme yeteneğini kaybedecek ve her şeyi bir çıkar aracı olarak görmeye başlayacaktır. Yetişkin, çocuğa bugün okulda neler yaptığını sorduğunda çocuk üstün körü cevap verebilmekte, bu durum da yetişkinleri huzursuz etmektedir.

Çocuğunun okulda neler yaptığını ve başarı durumunun nasıl olduğunu merak eden yetişkinler, öğretmenle olan iletişimlerini koparmamalıdır. Anne, çocuğun sınıf öğretmeni ve rehberlik öğretmenin telefon numarasını almalı ve çok sık olmamakla birlikte çocuğunun ilerleme durumu ile ilgili bilgi almalıdır. Ebeveyn, hafta içi dışarıda çalıştığını belirterek, acil ya da olumsuz bir durum olduğunda öğretmenin kendisiyle iletişime geçmesini rica etmelidir. Yine elektronik mektup (e-posta) yardımıyla da öğretmenle iletişim kurulabilir. Öğretmen de aileye bu konuda yardımcı olmalı ve çocuğun başarı ve gelişim grafiği ile ilgili aileye somut bilgiler vermelidir.

31.10.2006


Alternatif sunmak

Fakir kız çocuğu yere atılmış şekeri alıp hemen ağzına götürürken, oradan geçen birisi durumu fark eder. ‘At onu yere, pistir, hasta olacaksın’ dese de çocuk şekere daha sıkı sarılır. Adam bir anda ne yapılması gerektiğini anlar. Hemen orada bulunan bir şekerci dükkânına dalar, bir çikolata alarak kıza uzatır; ‘Al bunu ye, at o şekeri çöpe!’ der. Çocuk hiç duraklamadan şekeri fırlatır ve çikolatayı alır, adama sevinç dolu gözlerle bakar.

Bu hikâyenin özü şudur: Birisini bir şeyden vazgeçirmek istiyorsanız, ona mutlaka daha iyi bir alternatif sunmalısınız.

31.10.2006


Okulum

Benim evimin bahçesidir burası,

Her sabah sevinçle uyanırım uykumdan.

Yolumu bekleyenler var bugün,

Bir avuç bilgi ümit edenler var.

Bir kere bakmak yeter kederleri yok etmeye,

Kötülüklerden uzak o minicik gözlere.

Burası yaşadığım yer benim, nefes aldığım yer.

En büyük başarıları inşa ediyorum atölyemde,

Tebeşirimle yeni pencereler açıyorum her boşluğa.

Benim evimin bahçesidir burası,

Yaşadığım, nefes aldığım ufacık dünyam.

Hayata yeni bir anlam katıyorum her gün,

Öğrenmenin dünyasına kanatlanıyorum.

31.10.2006


Başarı fikir ve motivasyonun birleşimiyle oluşur

Yüklendiğimiz vazife ne kadar zahmetli olursa, ruhumuzu o nispette eğitir ve yüceltir (Andre Gide).

Asıl önemli olan vizyonunuzun ne olduğu değil, vizyonunuzun ne yaptığıdır (Robert Fritz).

Sen başkalarında görmek istediğin değişikliğin bizzat kendisi olmalısın (Gandhi).

Enerji ve azim bir insanı hemen hemen her pozisyona uydurabilir (Theodore f. Merseles).

Akıllarımız sınırlı, fakat bu sınırlılığın şartları içerisinde sonsuz imkân ve ihtimallerle çevrilmişiz. İşte insanın gayesi, bu sonsuzluktan kavrayabildiğimiz kadar çok şey kavramak (Einstein).

Ne yaparsanız yapın, onun san’atçısı olun. Sokak süpürgecisi de olsanız, onun Picasso’su olun (Martin Luther).

Gelecek hakkında düşünmezseniz asla bir geleceğiniz olmaz

(Henry Ford).

Kendinizin dünyanın üzerinde yaşamakta olduğunu sanıyorsunuz, oysa dünya sizin içinizde yaşıyor (Deapak Chopra).

31.10.2006


Dünyanın yüzü

Hastalıktan ötürü gözleri kapanmış olan bir adam, halk şairi Seyrani’ye: ‘Bende dünyayı görecek göz mü kaldı?’ diye şikâyette bulununca Seyrani: ‘Hiç üzülme dostum’ demiş. ‘Zaten dünyada da bakılacak surat kalmadı.’

31.10.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004