Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 18 Kasım 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Şûrâ’da geri adım: Katsayı kalıyor

17. Millî Eğitim Şûrâsı’nda, en fazla tartışılan, “üniversiteye girişte katsayı uygulaması” ile ilgili komisyon kararı, Genel Kurul’da değiştirildi. Genel Kurul, “yükseköğretime girişte öğrencilerin liseden mezun oldukları alanın devamı niteliğindeki alanlara geçişlerinde mevcut katsayı farkının kaldırılması ve ek puan verilmesini” karara bağladı.

17. Milli Eğitim Şûrâsı’nın Genel Kurulu’nda, üniversiteye girişte uygulanan katsayıyla ilgili komisyon raporunda yer alan öneriler oylandı. ‘’Türk Millî Eğitim Sisteminde Kademeler Arası Geçişler Yönlendirme ve Sınav Sistemi’’ komisyonunun önerdiği, ‘’Tüm ortaöğretim öğrencilerinin ayrım yapılmaksızın, eşit şartlarda sınava girebilmeleri ve eşit şartlarda puanlamaya tabi tutularak, tüm üniversitelere girebilmeleri’’ ve ‘’Belli sınıflarda yapılacak merkezi olgunluk sınavları ile ortaöğretim başarı notunun belirlenerek, bunun üniversite giriş sınavlarına belli oranda katkıda bulunması’’ önerileri tartışılarak, değiştirildi. Kabul edilen önergede şöyle denildi:

‘’Yükseköğretime girişle ilgili olan katsayı ağırlıklı orta öğretim başarı puanı uygulaması pedagojik ve bilimsel değildir. Yükseköğretime girişte öğrencilerin orta öğretimden mezun oldukları alanın devamı niteliğindeki alanlara geçişinde mevcut katsayı farkının kaldırılması ve ek puan verilmesi; mesleki ve teknik eğitim okul kurumları dahil olmak üzere tüm orta öğretim kurumlarında ders ağırlığına göre, alan belirlemesinin yapılması aynı alanlardan mezun olan her türlü ortaöğretim mezunlarının eşit olarak yarışması benimsenmiştir.’’

Genel Kurul’da oturumun başkanlığını yapan Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, bu önergeyi oylattı ve önerge kabul edildi.

/ ANKARA

18.11.2006


 

Değişiklik yetmiyor

İnsan Hakları Ortak Platformu temsilcileri, başta 301. madde olmak üzere ifade özgürlüğünün önündeki kısıtlamalar konusundaki endişelerini paylaşmak için Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül’ü ziyaret etti. Görüşmeleri sırasında, 301. maddenin değiştirilmesinin sorunu çözmeyeceğini, maddenin tümüyle kaldırılması dışında bir alternatifin yeterli olmayacağını söyleyen heyet, Gül’den destek bulamadı.

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 301. maddesinin “Türkiye’de şartların uygun olmadığı” gerekçesiyle kaldırılmasının mümkün olmadığını söyledi. Yeni Asya’ya konuşan insan hakları temsilcileri, 301’deki değişikliğin yeni bir kısırdöngüye girmekten başka bir şey ifade etmeyeceğine dikkat çekti.

İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP) kurucu örgütlerinin temsilcileri Türkiye’de başta TCK 301. madde olmak üzere ifade özgürlüğünün önündeki kısıtlamalar konusundaki kaygılarını paylaşmak için Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül’ü ziyaret etti. Dışişleri Konutunda gerçekleşen görüşmeye İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği, Helsinki Yurttaşlar Derneği ve Uluslararası Af Örgütü temsilcileri katıldı. İHOP heyeti, Gül’e 301. maddenin değiştirilmesinin sorunu çözmeyeceğini, maddenin tümüyle kaldırılması dışında bir alternatifin yeterli olmayacağını söylediler.

Anayasa’da, yasalarda ve yönetmeliklerde 301. madde benzeri ifade özgürlüğünü engelleyen başka maddelerin olduğunu, bunlarla ilgili düzenlemelerin de yapılması gerektiğini ifade eden İHOP heyeti, Türkiye’deki genel insan hakları sorunlarına yönelik atılan adımlar, insan hakları savunucularına yönelik son dönemde açılan davalar ve sel felâketi sonrasında yardımların kısıtlanması ve engellemesi ile ilgili görüş ve uyarılarını iletti.

İHOP heyetinin görüşlerini genel anlamıyla desteklediğini ifade eden Dışişleri Bakanı Gül ise şiddete başvurulmadığı sürece ifadenin önünde hiçbir engelin kalmaması gerektiğini söyledi. TCK 301. maddesinin kaldırılması yönündeki istekleri “şartların oluşmadığı” düşüncesiyle mümkün olmadığını ifade eden Gül, Türkiye’de mantalite değişikliğine ihtiyaç olduğunu ifade etti. Gül şunları söyledi:

“Genel olarak Türkiye’de bir mantalite değişikliğine ihtiyaç var. Dolayısıyla da sadece yasaları iyileştirmek sorunu çözmeye yetmiyor. Bir iklim oluşması gerekiyor. Toplumun, yasaların AB’nin baskıları için değil Türkiye için, kendisi için yapıldığını anlaması yönünde bir iklim değişikliğinin olması gerekiyor. TCK 301. maddenin değiştirilmesi yönünde bir arayış ve tartışma var ama kaldırılması için şartlar uygun değil.”

Toplantıyı Yeni Asya’ya değerlendiren örgüt temsilcileri Abdullah Gül’e uyarı, endişe ve görüşleri ilettiklerini, uygulama konusunda bir kararlılığın oluşup oluşmadığını takip edeceklerini, TCK 301. maddenin değiştirilmesinin yeni bir kısırdöngüye girmekten başka bir anlam ifade etmeyeceğini vurguladılar.

Kemal BENEK / ANKARA

18.11.2006


 

DYP: Katsayı adaletsizliğinin çözüm yeri Meclis

DYP Genel Başkan Yardımcısı Celal Adan, “iktidarın şuranın gölgesine saklanarak millete mesaj vermeye çalıştığını” ifade ederek, “Haksızlığı çözmenin yeri Meclistir, ama sizin derdiniz çözüm değil istismar” dedi.

Adan, yaptığı yazılı açıklamada, 17. Millî Eğitim Şûrâsı’nın, ‘’sorunlara her zaman ikiyüzlü politikalarla yaklaşan iktidarın değişmez karakterine bir kez daha şahitlik ettiğini’’ kaydetti.

Şûrâların, millî eğitimin faaliyet ve yaklaşımlarını kapsamlı bir biçimde değerlendirme amacı taşıdığını ifade eden Adan, eğitim tüm toplumun geleceğini ilgilendiren bir kurum olduğunu, eğitimde, toplumsal gerginlikler ve çatışmalar değil uzlaşmalar aranması gerektiğini belirtti. “Gelenek ve değer tanımayan, her şeyi iktidar hırsının aracına dönüştüren AKP’nin, şûrâyı da politik amaçlarına alet eden ilk örnek olarak tarihe geçtiğini’’ ifade eden Adan, iktidarın “utanç verici tavrının’’ sadece bundan ibaret olmadığını kaydetti. Adan, şu görüşleri dile getirdi:

‘’İkinci utanç verici tavrı, dört yıldır Anayasayı değiştirecek bir çoğunlukla iktidar olmasına rağmen, dördüncü yılın sonunda imam-hatiplere uygulanan haksız katsayı uygulamasını şuranın gölgesine saklanarak gündeme getirmesidir. İktidara soruyorum: 2002’de iktidar oldunuz, ortada yıllardır süren bir mağduriyet var, bugüne kadar vicdanınız sızlamadı da seçimlere bir yıl kala mı adalet, hakkaniyet aklınıza geldi? Haksız katsayı uygulaması konusunda bile şuraların arkasına saklanarak, saman altından su yürütmeye çalışarak, karnından konuşarak politika belirleyen bir iktidardan bu millete hayır gelmez. Haksızlığı çözmenin yeri Meclistir, ama sizin derdiniz çözüm değil istismar.”

Yeni Asya / ANKARA

18.11.2006


 

Sezgin: Ağar tabuları yıktı

Eski TBMM Başkanı ve bakanlardan İsmet Sezgin, terörün zamanında önlenememesinin Türkiye’ye büyük sıkıntılara yol açtığını belirterek, ‘’Mehmet Ağar’ın ‘Dağda silâh atmak yerine, düz ovada siyaset yapsınlar’ sözü doğrudur. Söylemesi gereken sözleri söyledi’’ dedi.

DYP Ankara İl Başkanlığı’nın ‘’Akay Sohbetleri’’ kapsamında, il başkanlığı konferans salonunda düzenlediği ‘’Seçim Öncesi Mevcut Siyasî Ortam ve DYP’’ konferansına katılan Sezgin, Türkiye’nin terörden büyük zarar gördüğünü belirtti. Sezgin, Mehmet Ağar’ın ‘’Tabuları yıktığını’’ ve ‘’Söylemesi gereken sözleri söylediğini’’ kaydederken, ‘’Büyük fikirlerin kolaylıkla kabul edilemediğini, bazı çevrelerden tepki gördüğünü’’ söyledi.

Terörle mücadele bugüne kadar 40 bin insanın şehit olduğunu ve 100 milyar dolar para harcadığını anlatan Sezgin, şöyle konuştu: “Terör çıktığı 1984 senesinde bunlar ‘basit bir vak’adır. Gelir, geçer’ denmeseydi, zamanında önlem alınsaydı Türkiye bugünkü çektiği sıkıntıları çekmezdi. Mehmet Ağar’ın ‘Dağda silâh atmak yerine, düz ovada siyaset yapsınlar’ sözü doğrudur. Terörle mücadelenin can alıcı noktalarından biri de budur. Terörle mücadelede en önemli şey yöre halkını yanına almaktır. Yöre halkına ‘Arkamızda devlet var’ dedirtebilmektir. Terörün imkân ve kaynaklarını yok etmektir.’’

Sezgin, Ağar’ın sözlerinin ‘’af’’ ile alâkalı olmadığını ifade ederek, ‘’Ağar, kendisini ve partisini bir takım töhmetlerden kurtarmıştır. Partinin demokrat olduğunu, uzlaşıcı bir parti olduğunu göstermiştir’’ dedi.

Siyasetin devlet hizmetinde önemli olduğunu kaydeden Sezgin, parti içi demokrasi olmadığı sürece, demokrasiden bahsetmenin mümkün olamayacağını söyledi. Sezgin, sivil toplum kuruluşları ve demokratik kitle örgütlerinin kendilerini siyasetin içinde görmeleri gerektiğini belirterek, ‘’Demokrasinin katılımcılığı buradan geliyor. Demokrasinin kökleşmesi için katılımcılığın arttırılması gerekiyor’’ dedi.

/ ANKARA

18.11.2006


 

Dink: Engel kalksın, ödül almayalım

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, Hollanda’nın uluslar arası yardım kuruluşlarından Oxfam Navib’ın kendisine verdiği ‘’Pen Awards Ödülü’’nü almak üzere bu ülkeye gitti. Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in “301 sayesinde insanlar ödül alıyorlar” sözlerine değinen Dink, ‘’Biz her şeye razıyız. 301’i kaldırsın biz ödül almayalım” dedi.

Eşi Rahil Dink ile birlikte THY’ye ait uçakla Amsterdam’a hareket eden Dink, Atatürk Havalimanında yaptığı açıklamada, ‘’Kuşkusuz ifade özgürlüğü gibi demokrasi mücadelesi alanında bir ödül almak her insan için onur verici. Ama öbür yandan bir de bakıyorsunuz kendi ülkenizde mücadele verdiğiniz ifade özgürlüğü için dışarıdan size bir ödül veriliyor. Ve o zaman üzülüyorsunuz’’ diye konuştu.Verilen bu tür ödüllerin ülkedeki demokrasinin ilerlemesine katkıda bulunacak bir sonuç doğurursa bundan mutluluk duyacağını ifade eden Dink, kendisi için asıl büyük ödülün Türkiye’de demokrasinin gelişmesi ve kendisinin de bunu yaşaması olacağını söyledi. Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in ‘’TCK’nın 301. maddesi sayesinde ödül alıyorlar’’ dediğini ifade eden Dink, ‘’301’i kaldırsın, biz ödül almayalım. Türkiye’de esas ödül o olur’’ şeklinde konuştu. Hrant Dink, 301’in ifade özgürlüğünü kısıtlayan elastik bir madde olduğunu ve her konuya çekilebileceğini belirtti. Dink, şunları söyledi: ‘’Türkiye’de 301 ve benzeri maddelerin ki, bunlar devleti koruyan maddelerdir. Hrant Dink, ödülünü bugün Lahey’de düzenlenen bir törenle alacak.

/ İSTANBUL

18.11.2006


 

Mazeret üretmeyin, 301’i kaldırın!

Düşünce özgürlüğü için mücadele veren kuruluşlar, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan’ın, İsveç’teki temasları sırasında “Türklüğe hakareti” de düzenleyen 301. maddesinde değişiklik yapılması için daha fazla destek istemesini “Daha önceki desteklerimiz ne oldu? Mazeret üretmeyin 301'i kaldırın” tepkisiyle karşıladılar.

Babacan’ın açıklamasını “politik bir yaklaşım” olarak yorumlayan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç, Ceza Yasası yürürlüğe girmeden verdikleri desteği hatırlatarak, “Babacan’ın bu isteği daha önce herhangi bir istek olmadan karşılanmış ama AKP tarafından benimsenmemişti” dedi.

Erinç, 301 değişikliğin AB’nin istekleri arasında yer almasıyla yeniden destek istenmesini yadırgadıklarını da ifade etti. Zamanında basın, yazar ve yayıncı kuruluşlarının 301 ve diğer sorunlu maddelerle ilgili uyarılarını ilettiklerini dile getiren Türkiye Yayıncılar Birliği (TYB) Yayınlama Özgürlüğü Komitesi Başkanı Ragıp Zarakolu ise, Babacan’ın sözlerinin seçim dönemine giren ve AB’nin reform baskıyla karşılaşan AKP’nin sıkışmışlığını gösterdiğini ifade ederek, “AKP, milliyetçi oyları kaybetmemek için kamuoyuyla oyun oynuyor” diye konuştu.

Babacan’ın sözlerinin seçim endişelerini yansıtabileceğini inanan İnsan Hakları Ortak Platformu’ nun (İHOP) dönem başkanı Ayhan Bilgen ise “Siyaset çözüm üretmeye yeridir. Zorlukların beyan edilmiş olması toplumun gerçekleri görmesi açısından anlamlıdır fakat bir mazeret üretmeye dönüşmemelidir” şeklinde konuştu.

/ ANKARA

18.11.2006


 

Avrupalılar Türkiye’yi tanımıyor

Avrupa Parlamentosu AP Hıristiyan Demokrat grubu üyesi Macar Peter Olajos, Avrupa halkın Türkiye hakkında yeterince bilgiye sahip olmadığını söyledi.

ABHaber’e, açıklamalarda bulunan Olajos, Türkiye’ye AB’de karşı çıkan bir kısım devletlerin tutumunu korkudan kaynaklandığını kaydederek, hâlâ bu devletlerdeki siyasi elit ve aydın kesimin Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki Türkiye imajına takılıp kaldığını söyledi. Avrupa’nın Türkiye’yi iyi anlaması için en az bir 10 veya daha fazla senenin geçmesi gerektiğini ifade eden Olajos, bu süreçte Türkiye’nin kendini tanıtmaya öncelik vermesi gerektiğini anlattı. Olajos, “Bu işi Türkiye’nin yeterince yapamadığı görülüyor” değerlendirmesinde bulundu. Türkiye için, AB üyelik projesinin orta vadeli bir proje oloduğunu ve geçen zaman birçok şeyleri olumlu yönde değiştireceğini belirten Olajas, Türkiye ile yürütülen müzakerelerin nasıl sonuçlanacağı sorusunun ise henüz erken olduğunu söyledi. Türkiye’nin AB reformlarına odaklanmasının önemine dikkati çeken Olajos, Macaristan’ın Türkiye’nin AB sürecini desteklediğini kaydetti.

/ BRÜKSEL

18.11.2006


 

Verheugen: Türkiye’ye yardımcı olmalıyız

AB Komisyon Başkan Yardımcısı Günter Verheugen, Türkiye’nin Avrupa yolunda cesaretlendirilmesi ve desteklenmesi gerektiğini söyledi. Verheugen, Kıbrıs konusundaki ihtilâf sebebiyle Türkiye’ye ültimatom verilmesinden yana olup olmadığı şeklindeki bir soruyu, “Türkiye’yi Avrupa yolunda cesaretsiz değil, cesaretli kılmalı ve yardımcı olmalıyız” dedi.

Verheugen, Kıbrıs konusundaki ihtilaf nedeniyle Türkiye’ye ültimatom verilmesinden yana olup olmadığı şeklindeki bir soruyu, “Türkiye’yi Avrupa yolunda cesaretsiz değil, cesaretli kılmalı ve yardımcı olmalıyız’’ şeklinde cevapladı. Verheugen, Türkiye’de yavaşlayan reformlara rağmen AB üyelik müzakerelerinin sürdürülmesi karşısında başka bir seçenek olmadığını belirtti. Verheugen, “Avrupa’da, bu süreci şimdi yarıda kesmek isteyen hiç kimse görmüyorum. Türkiye’ye tabiî ki imtiyazlı da davranılmayacak. Tam üyelik için tüm şartları yerine getirmek zorunda’’ dedi.

/ BERLİN

18.11.2006


 

TEM yolunda büyük kaza

Selimpaşa-Silivri arasında dün sabah 07.00 sıralarında yoğun sisin de etkisiyle TIR, kamyon, yolcu otobüsü ve otomobillerden oluşan 104 araç zincirleme olarak çarpıştı. Kazada 33 kişi yaralandı.

TEM Otoyolunda meydana gelen ve 104 aracın karıştığı kazanın ardından yolun yeniden ulaşıma açılması için başlatılan çalışma sürüyor. Alınan bilgiye göre, Selimpaşa-Silivri arasında saat 07.00 sıralarında yoğun sisin de etkisiyle TIR, kamyon, yolcu otobüsü ve otomobillerden oluşan 104 araç zincirleme olarak çarpıştı.

Kazada yaralanan 33 kişi, Silivri Devlet Hastahanesi ile Özel Millet ve Özel Onur hastanelerine kaldırıldı. Yaralılardan 2 kişinin sağlık durumunun ağır olduğu ifade edildi. İstanbul’dan Edirne’ye gidiş yönünde meydana gelen kaza sebebiyle bu bölgede kapanan yolun trafiğe açılması için başlatılan çalışma sürüyor. Polis yetkilileri, sabah saatlerinde yoğun sis sebebiyle sürücülerin yavaş seyretmeleri yönünde uyarıldığını ifade ettiler.

/ İSTANBUL

18.11.2006


 

CHP bildiğiniz gibi

CHP TBMM Grup Başkanvekili Ali Topuz, Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili olarak ‘’Cumhurbaşkanlığı makamına, Recep Tayyip Erdoğan ve Bülent Arınç veya onlara benzeyen birini getirdikleri takdirde, artık laik demokratik Cumhuriyetin adı fiilen değişmiş demektir’’ dedi.

Topuz, CHP Aydın İl Başkanlığı’nda düzenlediği basın toplantısında Türkiye’nin çok önemli bir siyasal döneme girdiğini belirterek, bir yıl içerisinde Türkiye’nin çok önemli iki seçimi birden yaşayacağını bildirdi. Topuz, şöyle konuştu: ‘’Cumhurbaşkanlığına gelecek olan zatın, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel ilke ve niteliklerini bir başka yere taşımaya dönük ve Türkiye Cumhuriyetini Anayasasını rafta kalmış, fiili durumlarla laik demokratik Cumhuriyet gardıroba kilitlenmiş hale getirilecek kaygısından kaynaklanmaktadır. Çünkü, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı makamını elde etmeyi yıllardan beri izledikleri siyasetin son aşaması olarak değerlendirmektedir. Bunun için kararlı olduğu anlaşılmaktadır. Gelir, gelmez Cumhurbaşkanlığı makamının yetkilerini kullanarak Anayasa Mahkemesini istediği yapıya kavuşturmayı amaçlamaktadır. YÖK’ü istediği gibi düzenlemeyi amaçlamaktadır. Hepsinden önemlisi türban tartışmasını Cumhurbaşkanlığı makamından çözmeye çalışmak amacı taşıdığı anlaşılmaktadır.’’ Böyle bir mecliste Cumhurbaşkanı seçilecekse, hem AKP’nin, hem CHP’nin düşünmesi ve aralarında bir mutabakat sağlanması gerektiğinin altını çizen Topuz, şöyle devam etti: ‘’Böyle seçilmezse, bunalım olur. Hele, kafasındaki gizli gündemi uygulamaya koyup, devletin niteliğini fiilen değiştirmeye yönelirse, buna en başta CHP, Cumhuriyet tarihi boyunca görülmemiş derecede ağır bir tepki gösterir. Biz, bu tepkiyi Türkiye’nin bütün sathına yayarız. Bu tepkinin ardında vatandaşlarımızın büyük çoğunluğunun saf tutacağına inanıyoruz. Çünkü, Cumhurbaşkanlığı makamına, Recep Tayyip Erdoğan ve Bülent Arınç veya onlara benzeyen birini getirdikleri takdirde, artık laik demokratik Cumhuriyetin adı fiilen değişmiş demektir. Laik demokratik Cumhuriyet olmaktan çıkmış demektir. Buna Cumhuriyetin bütün kurumları karşı koyar. Cumhurbaşkanı görev yapamaz hale gelir. Korkutmak için söylemiyorum. Ama akıllarını başlarına almaları lazım. Türkiye’yi bir çiftlik gibi yönetemezler. Türkiye’yi bir Ortadoğu ülkesine dönüştüremezler. Bir İran yapamazlar.’’

/ AYDIN

18.11.2006


 

Özdağ'a mahkeme engeli

Yarın gerçekleştirilecek MHP 8. Olağan Kongresi öncesi partide sular durulmuyor. Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesi, Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın, MHP Merkez Karar Yönetim Kurulu’nun, tedbirli olarak ihraç edilmesi talebiyle Parti Disiplin Kurulu’na sevkine ilişkin kararının, ihtiyati tedbir yoluyla durdurulması için açtığı davayı reddetti.

Mahkeme, uyuşmazlığa ilişkin parti içi itiraz ve başvuru yollarının tüketilmemiş olmasını, kararına gerekçe olarak gösterdi. Kararda, MHP 8. Olağan Kongresi ile ilgili sorunların çözüm yerinin ise İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı olduğu belirtildi.

Yarın gerçekleştirilecek MHP 8. Olağan Kongresinde, 1174 delege, partiyi önümüzdeki yıl yapılacak milletvekili genel seçimlerine götürecek kadroları belirleyecek. Kongrede, delegeler, genel başkanın yanı sıra 70 kişilik Merkez Yönetim Kurulu (MYK) ve 9 kişilik Merkez Disiplin Kurulu (MDK) üyelikleri için de oy kullanacak. Genel Başkan Devlet Bahçeli'nin yeniden aday olacağı kongre öncesinde, Prof. Dr. Ümit Özdağ da ''aday olacağını'' açıklamıştı. ''Parti üyeliği'' konusunda tartışmalar yaşanan Özdağ, daha sonra, MHP MYK tarafından ''tedbirli olarak kesin ihraç'' talebiyle partinin merkez disiplin kuruluna sevk edilmişti.

/ ANKARA

18.11.2006


 

Selzede çiftçinin borcu ertelenecek

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, selden zarar gören çiftçilerin borçlarının bir yıl faizsiz olarak erteleneceğini söyledi.

Erdoğan, Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde selden zarar görenlerin kaldığı prefabrik konutlarda ziyaret ettikten sonra kaymakamlık önünde halka hitap etti. Çiftçilerin değişik kurumlara olan borçlarının bir yıl boyunca faizsiz olarak erteleneceği müjdesini veren Erdoğan, “Bu konuyu Pazartesi günü toplanacak Bakanlar Kurulu toplantısında imzaya açacağız. Selden zarar gören çiftçiye 21 bin 300 ton buğday tohumu dağıtılacak. Hayvanları telef olanlara 3 bin 700 küçükbaş hayvan dağıtılacak. Hububat teşvik primleri 17 Aralık’tan itibaren, Doğrudan Gelir Desteği, mazot, gübre gibi desteklemeleri öne çekerek Şubat 2007’den itibaren ödemeye çalışacağız. Çiftçimizi mağdur etmeyeceğiz” dedi.

Selde zarar gören evlerin büyük bir kısının dere yataklarına yakın yerde olduğunu belirten Erdoğan, “Yanlış yerlere ev yapıyoruz. Demek ki bundan sonra böyle yerle ev yapmamalıyız. Selden dolayı evleri kullanılamayacak hale gelen veya yıkılanlara Toplu Konut İdaresi tarafından 100 adet kalıcı konut yapılacak.” diye konuştu.

Erdoğan, bundan sonra derelerin de ıslah edileceğini, bu konuda bakanlara gerekli talimatı verdiğini venları yerinde tekip edeceğini ifade etti.

/ ŞANLIURFA

18.11.2006


 

Uçurumdan düşen er şehit oldu

Şırnak’ta düzenlenen operasyon sırasında uçurumdan düşen bir er şehit oldu.

Şırnak Valiliğinden yapılan açıklamada, Güçlükonak Jandarma Asayiş Komando Bölüğü Komutanlığında görevli Jandarma Ulaştırma Er Yusuf Keskin’in, önceki gün Yağmurkuyu bölgesinde düzenlenen operasyon sırasında yerin kaygan olması ve şiddetli rüzgarın da etkisiyle, dengesini kaybederek uçurumdan düştüğü belirtildi. Açıklamada, Keskin’in müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit olduğu bildirildi.

/ ŞIRNAK

18.11.2006


 

Genelgelerle uğraşmak istemiyoruz

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel Başkanı Gençay Gürsoy, ‘’Artık, ülke gerçekleriyle bağdaşmayan, hastaların tedavi olanaklarını, hekimlerin ise mesleklerini icra etmelerini sınırlayan genelgelerle uğraşmak istemiyoruz’’ dedi.

Gürsoy, TTB Genel Merkezinde düzenlediği basın toplantısında, Maliye Bakanlığının ayaktan tedavilerde ‘’paket fiyat’’ uygulaması ve ilâçla ilgili genelgelerinin iptali için Danıştay’a açtıkları dâvâlarda yürütmenin durdurulmasına karar verildiğini hatırlattı.

Ayaktan tedavilerde paket fiyatla ilgili düzenlemenin yürütmesinin durdurulmasından sonra nasıl bir uygulamaya gidildiğinin bilinmediğini ifade eden Gürsoy, sağlık kuruluşlarının bazılarında eski uygulamaya dönülmesi, bazılarında ise hâlâ aynı sistemin devam etmesinden kaynaklanan ‘’kargaşa yaşandığını’’ belirtti.

Sağlıkla ilgili konuların Maliye Bakanlığını değil, Sağlık Bakanlığını ilgilendirmesi gerektiğini savunan Gürsoy, şunları kaydetti: “Artık, ülke gerçekleriyle bağdaşmayan, hastaların tedavi olanaklarını, hekimlerin ise mesleklerini icra etmelerini sınırlayan genelgelerle uğraşmak istemiyoruz. Sağlıkla ilgili düzenlemeler bizlerin de içinde bulunduğu kurullar tarafından yapılmalı ve artık sağlık sisteminin yap-boz tahtasına döndürülmesine son verilmelidir.’’

TTB Genel Sekreteri Altan Ayaz da, Danıştay’ın sağlık alanındaki düzenlemelerin yürütmesini durdurmasını olumlu karşıladıklarını belirterek, ‘’Pratisyen hekimler, uzman hekim raporuyla tanısı konulmuş antidepresan ilâçları bile reçete edemiyordu. Bunun hiçbir haklı temeli yoktur’’ dedi.

MALİYE SAĞLIKTAN ELİNİ ÇEKSİN

Gürsoy, bir soru üzerine, geçmişte, Maliye Bakanlığının hiç bu kadar sağlık sisteminin içinde olmadığını ifade ederek, ‘’Genel bazı konularda düzenlemeler yapılabilir. Ancak ilâçla ilgili konular bilimsel kurulların, meslek örgütlerinin işidir’’ dedi. Bir başka soruya karşılık da Genel Sağlık Sigortası ile milletvekillerine sağlık harcamalarıyla ilgili ayrıcalıklar getirildiğini öne süren Gürsoy, ‘’Vatandaşlar için geçerli olan kurallar neden milletvekilleri için de geçerli değil? Milletvekilleri ve yakınları dünyada eşi benzeri görülmemiş ayrıcalıklara sahip. Niye bu insanlar milletvekillerinin, hükümetin yakasına yapışmıyor anlamış değilim’’ diye konuştu.

/ ANKARA

18.11.2006


 

Konya’dan Güneydoğu’ya yardım

Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından Güneydoğu Anadolu Bölgesini etkisi altına alan sağanak yağış sonrası yaşanan sel felâketinde zarar gören Batman ve Şırnak’a 6 kamyon yardım malzemesi gönderildiği bildirildi.

Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, yaptığı yazılı açıklamada, birçok insanın ölümüne, yüzlerce insanın evsiz kalmasına yol açan sel felâketinin yaralarını sarmak için toplam 6 kamyondan oluşan yardım malzemesini Batman ve Şırnak’a gönderdiklerini belirtti.

Özellikle Batman’da halen birçok insanın yardım beklediğini, bu konuda Konya olarak bölgeye gereken desteği verdiklerini ifade eden Akyürek, açıklamasında şunları kaydetti: “Bölgeye gönderilen ekip, 500 yatak, 500 yorgan, 500 kanepe, 500 battaniye, 240 soba ile 100 halıdan oluşan yardım malzemelerini yetkililere teslim ederek geri dönecek. Mevlânâ şehri Konya’nın duâsı bölge halkımızın yanındadır. Sel felâketinde yaraların en kısa sürede sarılarak, bölge halkımızın yeniden normal günlük hayatına dönmesini diliyoruz. Felâkette zarar gören insanımıza Konya olarak bundan sonra da her türlü desteği vermeye devam edeceğiz.’’

/ KONYA

18.11.2006


 

Mehmet Ali Ağca tahliyesini istedi

Gazeteci-yazar Abdi İpekçi cinayeti ve iki ayrı gasp suçundan Kartal H Tipi Kapalı Cezaevi’nde hükümlü olan Mehmet Ali Ağca, tahliye talebinde bulundu.

Ağca’nın avukatı Mustafa Demirbağ, müvekkili adına Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verdiği dilekçede, Ağca’nın cezaevinde kaldığı sürenin cezasını karşıladığını savunarak, tahliye kararı verilmesini istedi. Mustafa Demirbağ, yaptığı açıklamada, müvekkilinin 12 Ocak 2006 tarihinde tahliye edildiğini hatırlatarak, Ağca’nın tahliye edildiği bu infaz hesaplamasının doğru olduğunu söyledi. Demirbağ, “Müvekkilim cezaevinde fazladan yatıyor ve derhal tahliye edilmesini talep ettik’’ dedi.

Avukat Mustafa Demirbağ, Ağca’nın, “Papa Türkiye’yi ziyarete geldiğinde içerde olduğum için kahroluyorum. Kendisini Ayasofya’da milyonlarla karşılamak isterim’’ dediğini de hatırlattı. Demirbağ, başvuruları üzerine Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, müvekkilinin dosyasını, Ağca’nın Abdi İpekçi cinayeti ve iki ayrı gasp suçundan aldığı cezaların içtiması dâvâsının görüldüğü Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdiğini söyledi.

/ İSTANBUL

18.11.2006


 

Malikî memnun döndü

Irak Başbakanı Nuri El Malikî, resmi ziyaret için geldiği Türkiye’den temaslarını tamamlayarak ayrıldı. Malikî ve beraberindeki heyeti, Esenboğa havaalanından, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve diğer yetkililer uğurladı.

Özel uçakla ülkesine dönen Malikî, havaalanında yaptığı kısa açıklamada, ziyaretinin şimdiye kadar Irak’tan Türkiye’ye yapılan en başarılı ziyaret olduğunu söyleyerek, görüşmelerin amacına ulaştığını kaydetti. Malikî, gerek siyasi gerekse tarım ve ekonomi gibi diğer alanlarda bir dizi anlaşma üzerinde mutabakata vardıklarını söyleyerek, bu anlaşmaların hayata geçirilmesiyle ilişkilerin daha da gelişeceğini bildirdi. Türkiye’nin geçmişten beri Irak’taki siyasî yapılanmaya olumlu katkı veren komşu ülkelerden biri olduğunu söyleyen Maliki, Türk yetkililerden bu katkının devam edeceğine dair söz aldıklarını da ifade etti.

/ ANKARA

18.11.2006


 

Harçlıklar selzedelere

Antalya’nın Gazipaşa ilçesindeki Özel Bilge İlköğretim Okulu öğrencileri, bir günlük harçlıklarını Güneydoğu Anadolu Bölgesinde meydana gelen sel felâketinde zarar gören vatandaşlar için bağışladılar.

Kampanyanın öncülüğünü yapan öğrenciler Çisem Gümüş ve Nilgün Özbulut, yaptıkları açıklamada, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde meydana gelen selde çok sayıda vatandaşın mağdur olduğunu belirterek, onlara bir nebze de olsa yardımda bulunmak istediklerini söylediler. Bu amaçla bir kampanya başlattıklarını kaydeden Gümüş ve Özbulut, arkadaşlarının harçlıklarını bağışladıklarını ve bir günde 564 YTL toplandığını bildirdiler. Okul yöneticilerinin de kampanyayı desteklediğine işaret eden Gümüş ve Özbulut, toplanan bağışların selden zarar görenler için bankada açılan hesaba yatırıldığını kaydettiler.

/ GAZİPAŞA

18.11.2006


 

Kampanyanın öncülüğünü yapan öğrenciler Çisem Gümüş ve Nilgün Özbulut, yaptıkları açıklamada, Güneyd

Mersin Valisi Hüseyin Aksoy, çocukların korunması, sevgiyle büyütülmesi ve sağlıklı bireyler olarak topluma kazandırılmasının, sağlıklı bir toplum ve gelecek için büyük önem taşıdığını bildirdi.

Aksoy, “20 Kasım Çocuk Hakları Günü” dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, sağlıklı bir toplum ve gelecek için çocuklara haklarının verilmesinin bu amaçta izlenen en önemli yollardan biri olduğunu belirtti. Dünyada meydana gelen savaş, doğal afetler, açlık ve sefaletten en çok çocukların etkilendiğini ifade eden Aksoy, 191 ülke tarafından kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni anımsatarak, Türkiye’nin de 1990 yılında imzaladığı bu sözleşme ile çocuklara daha iyi bir gelecek amaçlandığını vurguladı. Çocuk Hakları Sözleşmesi 54 maddeden oluşuyor.

/ MERSİN

18.11.2006


 

Sokakta çalışan çocukların sorunları masaya yatırıldı

Adıyaman’da Madde Bağımlılığı ile Sokakta Çalışan ve Yaşayan Çocukların sorunları masaya yatırıldı.

Adıyaman Valisi Halil Işık Başkanlığında Valilik Toplantı Salonunda yapılan toplantıya Vali Yardımcısı Selami Işık, Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Durmuş, Emniyet Müdürü Mustafa Sağlam, Sosyal Hizmetler Müdürü İsmail Akgün, il Müftüsü Mehmet Avcı, İl Sağlık Müdür Yardımcısı Dr. Mustafa Kutlu, İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Ahmet Alagöz ve İl Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Mehmet Çelik katıldı.

Sosyal Hizmetler Uzmanı Hasan Çokgüler Adıyaman Valisi Halil Işık Başkanlığında yapılan toplantıda verdiği bilgilerde “Adıyaman’da Sokak çocukları diye tabir ettiğimiz çocukların en büyük sorunlarının eğitimsizlik ve köyden kente olan göçün olduğunu belirterek, aileler kendi devamlılıklarını sürdürebilmek için çocuklarını da çalışma yaşamının içine katmaya başladılar. Ve bu gittikçe bir sorun ve sosyal olgu olarak karşımıza çıktı” dedi. Sosyal Hizmetler Uzmanı Hasan Çokgüler, “Sokak çocuğu diye tabir ettiğimiz çocuklarla ilgili çözüm önerilerinin olduğunu belirterek, bunlar çocukları ile ilgili yeteri kadar ilgilenmeyen ailelerdir” dedi.

Adıyaman Valisi Halil Işık ise, madde bağımlılığı ile sokakta çalışan ve yaşayan çocuklar ile ilgili sorunu tesbit etmek üzere toplandıklarını belirterek, “ekonomik olarak alt sosyo ekonomik katmanda yer alan aileler varlıklarını ve sürekliliklerini korumak amacı ile henüz ilköğretim çağında olan çocuklarını çalışma hayatına ittiler. Çalışma hayatı içinde yer alan bu çocukları sokaklarda ve son derece riskli koşullarda çalışmaya başladılar. Bunun sonucu olarak başta çalışan çocuklar olmak üzere sokak çocukları sorunu ortaya çıkmış oldu” dedi.

Vali Halil Işık, Sokak çocukları alanında yeni hizmet politikalarının belirlenmesi ve işbirliğinin sağlanması amacı ile Sokak Çocukları Kurulu oluşturdukları ifade ederek, söz konusu kurulun görev ve tanımlamaları yapılmış ve bu konuda çalışmaların acilen başlatılmasının kararlaştırıldığını kaydetti.

Ali KARABİBER / ADIYAMAN

18.11.2006


 

Çocukların istismarına karşı birlik olalım çağrısı

Geçtiğimiz günlerde 17 aylık bir bebeğe cinsel saldırıda bulunulması üzerine Ayrımcılığa Karşı Kadın Hakları Derneği (AKDER) ve Aileyi Koruma ve Destekleme Derneği adına Ceza yasası ve infaz yasasındaki bazı maddelerle ilgili değişiklik teklifi hazırlayan AKDER Başkan Yardımcısı Av. Fatma Benli, ayrıca topluma da bu konuda önemli görevler düştüğüne dikkat çekti.

Benli, yetkililere gönderdiği raporda, TCK’nın "cinsel istismar"la ilgili 103. maddesi, müstehcenlikle ilgili 226. maddesi, küçüklerin fuhuş amaçlı istismarı ile ilgili 227. maddesi, aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğünün ihlâli konu başlığını taşıyan 233. maddesi ile Ceza İnfaz Yasası’nın “Koşullu Salıverilme Mükerrerlere Özgü İnfaz Rejimi Ve Denetimli Serbestlik Tedbiri Koşullu Salıverilme” konu başlığın taşıyan 107. maddesinin on altıncı bendine de yapılmasını gerekli gördüğü değişiklikleri gerekçeleriyle aktardı.

“Konuyu yetkililere bırakmak, ‘Ben zaten bir şey yapamamam’ şeklindeki öğrenilmiş çaresizlik ya da ‘Asacaksın bunlardan birkaç tanesini’ söylemleri maalesef bizim sorumluluğumuzu ortadan kaldırmıyor” diyen Benli, çocukların cinsel istismarı meselesinin yetkililerin gündemine atılıp unutulabilecek bir konu olmadığını söyledi.

Başkalarını suçlamak yerine herkesin kendi sorumluluğunu ortaya koyan bir kampanya içerisine girilmesi gerektiğini ifade eden Benli, “Sonuçta en iyi yatırım, insana yapılan yatırımdır ve biz genel olarak bunu yapmıyoruz. Halbuki bu tarz olayda bireysel sorumluluklar çok önemli. Yapmamız gereken tek şey ‘yetkililer bir şey yapsın’ demek yerine ‘ben ne yapabilirim?’i düşünmek ve gerçekleştirmek. Bununla ilgili somut olarak yapılabilecek ve küçük de olsa adım atılabilecek pek çok şey var” şeklinde konuştu. Korunmasız çocukların bakımı konusunda Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumlarına çok fazla görev düşmekle birlikte, SHÇEK’e bağlı yuva ve elemanların yetersiz olduğunu ve bunun pekçok soruna yolaçtığını belirten Benli, sözkonusu sorunun, kadınların gönüllü olarak bu yuvalara gitmesiyle bir nebze çözülebileceğini söyledi.

Naciye KAYNAK / İSTANBUL

18.11.2006


 

Dedeye niyet, torununa kısmet

Muş’un Varto ilçesinde 1966’da meydana gelen depremde evi yıkılan depremzede ve oğlunun hayatta olmaması sebebiyle Bayındırlık ve İskan İl Müdürlüğü tarafından yaptırılan afet k

Varto ilçesine bağlı Karapınar köyündeki depremzedeler için yaptırdığı 40 konutun hak sahiplerine teslimi için Karapınar Köyü İlköğretim Okulunda noter huzurunda kura çekildi.

Kur’a ile konutunu teslim alanlardan İlyas Gelir, konutun gerçek hak sahibi olan dedesi Ahmet Gelir’in 25 yıl önce vefat ettiğini belirterek, babasını da 10 yıl önce kaybetmesi sebebiyle deprem konutunun kendisine miras kaldığını söyledi.

Bu sebeple konutu teslim alırken buruk bir sevinç yaşadığını ifade eden Gelir, şöyle konuştu: “Bu yıl evlenmiştim. Ev sıkıntısı yaşıyordum. Bir taraftan asıl hak sahibi olan dedemiz ve babamızın konutlarını teslim almadan vefat etmelerine üzüldük diğer yandan da konutların bir düğün hediyesi olarak miras düşmesine sevindik. Yeni evimize kavuşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Konutların yapımında emeği geçen herkese minnettarız.’’

/ MUŞ

18.11.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004