Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 26 Kasım 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

“Başörtülüler dışarı” anonsu ayıplanıyor

Malatya’da düzenlenen 24 Kasım Öğretmenler Günü töreninde yapılan “Başörtülüler dışarı çıksın” anonsu tepki toplamaya devam ediyor. 2. Ordu Garnizon Komutanı Tümgeneral Alaeddin Örsal, Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Demirdağ, Belediye Başkan Yardımcısı Yusuf İzzettin Cengiz’in yanı sıra kamu kurum kuruluş yetkilileri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, öğretmen ve öğrencilerin katıldığı tören öncesinde salonda, “başörtülü ve türbanlıların” dışarı çıkması için yapılan anons eleştiriliyor.

Anons sonucu bazı örtülüler salonu terk ederken, içerde programı takip edenlerin bir kısmı başörtüsü ve türbanını çıkarttı, diğerleri ise anonsa rağmen programı başları kapalı olarak takip etti. Programın ardından başörtü ile salonda bulunan kadınların öğrenci ve öğretmen yakınları olduğu bildirildi.

Anons sonrası başını açarak töreni izlemeye devam eden öğrenci velisi Nezahat Arıbal, ‘’Öğrenci velisiyim. Başörtümü program boyunca çıkardım. Dışarıda yeniden taktım’’ dedi. Çirkin anons ve uygulama salondakiler tarafından ayıplandı.

Millî Eğitim Müdürü Mehmet Bulut’un, gazetecilerin konuyla ilgili sorularına verdiği cevap ise ilginçti: ‘’Salondaki başörtülüler öğretmen zannedildi. Ciddî bir şey değil. Onlar yemin törenine gelen genç öğretmenlerin aileleri. Önce öğretmen zannedilerek anons yapıldı. Zaten öğretmen gelmez öyle ortamlara. Askerî kışlalarda da oluyor. Yemin töreninde, çocuklarının yemini sırasında bir hatıra olarak geliyorlar. Oralarda da müsamaha ediliyor çoğu kez. Burası da sivil bir kuruluş. Yani hadise bu.’’

/ MALATYA

26.11.2006


 

Tabuların yıkılması gerekiyor

Prof. Dr. Atilla Yayla’ya destek veren Türkiye ve Ortadoğu Forumu Vakfı ve Özgür Üniversite Başkanı Dr. Fikret Başkaya, Atatürkçülüğün Türkiye’deki rejimin resmî ideolojisi olduğunu, söz konusu rejimin ülkeyi ileriye götürmesinin mümkün olmadığını söyledi. “Resmî ideolojisi olan bir toplum önünü göremez, yolunu bulamaz. Rejimin tabuları var. Bu tabuların yıkılması gerekiyor” diyen Başkaya, resmî ideolojî, cunta anayasası, YÖK varken üniversiteden bahsetmenin mümkün olmadığını söyledi.

Türkiye ve Orta Doğu Forumu Vakfı ve Özgür Üniversite Başkanı Dr. Fikret Başkaya, Atatürkçülüğün Türkiye’deki rejimin resmî ideolojisi olduğunu, söz konusu rejimin ülkeyi ileriye götürmesinin mümkün olmadığını söyledi. Başkaya, “Resmî ideolojisi olan bir toplum önünü göremez yolunu bulamaz. Rejimin tabuları var. Bu tabuların birer birer yıkılması gerekiyor” dedi.

Vakıf genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında Kemalizm ile ilgili görüşleri sebebiyle Prof. Dr. Atilla Yayla’nın başına gelenlerin “üniversite denilen kurumların sefil manzarasını yansıtan küçük birer ayna” olduğunu ifade eden Başkaya, “Rejimin tabuları tarafından teslim alınmış, resmi ideolojiyi üretmeye koşulmuş, akademik özgürlüklerin ve genel olarak ifade özgürlüğünün değerini anlamaktan aciz bir kurum üniversite adını hak etmez” dedi.

ÖĞRETİM ÜYELERİ CESUR OLMALI

Başkaya, özerkliğin üniversitelerin olmazsa olmaz şartı olduğuna dikkat çekerek “Muhalifin düşman, farklı düşünenin hain sayıldığı bir rejim de modernlik iddiasında bulunamaz. Fakat özerk üniversite de ancak özgürlük bilincine, bilim namusu ve entelektüel dürüstlüğe sahip, hiçbir tabuya ve resmî ideolojiye itibar etmeyen bilim insanlarını varsayar” diye konuştu.

Öğretim üyelerinin onlardan bekleneni yapmadığı müddetçe yeni “linç kampanyaları”nın olacağını vurgulayan Başkaya, şunları kaydetti:

“Doğruların devlet tarafından belirlendiği, resmî doğruları eleştirenlerin, rejimin tabularına karşı çıkanların cezalandırıldığı, camilerdeki hutbeden diplomaların denkliğine varıncaya kadar MGK tarafından belirlendiği bir toplumda, özgür düşünce, özerk üniversite ve özerk kurumlar var olamaz. Nitekim var olamıyor. Üniversite üyeleri cunta anayasasını, onun üniversitelerle ilgili maddelerini, YÖK’ü içlerine sindirmeye devam ettikçe, Atilla Yayla’nın başına gelen tekrarlanmaya devam edecektir.”

Başkaya, Prof. Yayla’ya yönelik linç kampanyasını şiddetle kınadıklarını, başta meslektaşları ve öğrenciler olmak üzere, herkesin bu çirkin karalama kampanyası karşısında tavır almaya davet ettiklerini belirterek, “Unutulmasın ki, her zaman özgürlük başkasının özgürlüğüdür” değerlendirmesinde bulundu.

TABULAR YIKILMALI

Dr. Fikret Başkaya, Atilla Yayla’nın üniversitedeki görevinden uzaklaştırılması için imza kampanyasının başlatıldığını da açıklayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye’de özerk üniversiteler hiçbir zaman mümkün olmadı. Hem otokratik bir rejim altında kuruldu hem her darbede dokusu yırtıldı. Üniversiteler resmî doğruların korumalığını yapan bir kurum. Resmi ideoloji, cunta anayasası, YÖK diye bir ucube olursa üniversiteden bahsetmek mümkün değildir. Rejimin tabuları var; Kürt, Ermeni, Kıbrıs ve Atatürkçülük gibi. Bunların herhangi birine bir eleştiri yaptığınız zaman o zaman linç kampanyası başlatılıyor. Fakat eninde sonunda özgürlük mücadelesi verenler kazanacak. Çünkü bir yalanı 50 veya 80 sene sürdürebilirsiniz. İlelebet sürdürmeniz mümkün değil.

Bir rejimin ileriye götürmesi mümkün değil. Atatürkçülük bu rejimin resmî ideolojisidir. Resmî ideolojisi olan bir toplum önünü göremez yolunu bulamaz. Tartışmayı yasaklayan bir toplum bir kere modernlikten söz edemez. Bu tabuların birer birer yıkılması gerekiyor.”

Kemal BENEK / ANKARA

26.11.2006


 

“Pakete girmiyor, tabuta mı girsin?”

Ondokuzmayıs Üniversitesinde görevli Prof. Dr. Kenan Erzurumlu, ameliyatlar için gerekli bazı malzemelerde kısıtlamaya gidildiği ve bazı âcil durumlarda da ameliyat malzemesi almakta zorlandıkları gerekçesiyle hastane başhekimine bir mektup gönderdi. Kendilerine gelen hastaların birçoğunun sorunlarının ileri derecede olması sebebiyle özel operasyon gerektirdiğini belirten Erzurumlu, “Bazı hastaların durumu pakete uymuyor. Yani pakete girmiyor diye hastalarımız tabuta mı girsin?” dedi.

Ondokuzmayıs Üniversitesinde (OMÜ) görevli bir profesör, ameliyatlar için gerekli bazı malzemelerde kısıtlamaya gidildiği ve bazı acil durumlarda da ameliyat malzemesi almakta zorlandıkları gerekçesiyle hastahane başhekimine kendisini eleştiren bir mektup gönderdi. Edinilen bilgiye göre, Genel Cerrahi Anabilim Dalı’nda görevli Prof. Dr. Kenan Erzurumlu, OMÜ Tıp Fakültesi Hastahanesi Başhekimi Prof. Dr. Tayyar Cantürk’e hitaben yazdığı mektupta, bazı ameliyatlar için gerekli sarf malzemeleri almakta zorlandıklarını bildirdi. ‘’Kurum kayıtlarına girmesi’’ ve “tarihe not düşülmesi için’’ böyle bir yazı gönderdiğini belirttiği mektubunda, belirlenen ‘’paket’’ malzeme dışında malzeme alamadıklarını, bazı acil durumlarda da zorlandıklarını ifade eden Prof. Dr. Erzurumlu, ameliyathanelerde bulunması gereken en basit sarf malzemesinin bile bulunamadığını söyledi. Hastahane yönetimine çeşitli eleştirilerde bulunan Erzurumlu, kendilerine önerilen ucuz malzeme ile bilim olmayacağını ifade ederek ameliyathanedeki malzemelerin kullanımının izne bağlı olmasına da tepki gösterdi. Mektubunun bir örneğini, bilgi için rektörlük makamı ile YÖK’e gönderen Prof. Dr. Kenan Erzurumlu, ameliyatlarda zorlandıklarını ifade etti. Prof. Dr. Erzurumlu, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, hastahane yönetimine isteklerini daha önce bir kaç kez sözlü olarak illetiğini, ancak sonuç alamadığını bildirdi. Kendilerine gelen hastaların birçoğunun sorunlarının ileri derecede olması nedeniyle özel operasyon gerektirdiğini belirten Erzurumlu, ‘’Bazı hastaların durumu pakete uymuyor. Yani pakete girmiyor diye hastalarımız tabuta mı girsin?’’ dedi.

Şu anda bölümünde yatan hastaların yaş ortalamasının 70 olduğunu anlatan Erzurumlu, şunları kaydetti:

“Bu hastaların hepsi ağır ve yaşlı. Operasyonları da normal operasyonlara göre farklı olabiliyor. Bu nedenle ameliyatta pakette belirlenen malzemelerin dışında başka malzeme gerekebiliyor. O zaman da sıkıntı ile karşılaşıyoruz. Tüm isteğim, bu sorunun en kısa zamanda çözülmesi. Çünkü hiçbir şey insan hayatından daha önemli değil.’’ Başhekimden ilginç cevap Hastahane Başhekimi Prof. Dr. Tayyar Cantürk ise konuyla ilgili yaptığı açıklamada ülkenin içinde bulunduğu ekonomik dar boğazdan kaynaklanan, bu nedenle de yürütmeden sorumlu yasal organların tebliğleri çerçevesinde getirilen sınırlamalara karşın hizmeti sürdürebilmek adına çaba içinde olduklarını ifade ederek, şunları kaydetti: “Hal böyle iken yürütmeden sorumlu yasal organlarca yayınlanan tebliğlere uygun davranması yasal sorumluluk olan idari kademelerin neden bunları uyguladığı yönünde itham edilmesinin yorumu ise devletine ve cumhuriyete bağlı vatandaşlarımızın takdirindedir. Söz konusu sayın profesörün, bilimin sadece maliyet bağlantılı bir faaliyet olduğuna olan kişisel inancının, kimseye, ‘bilim yapıyorum’ diyerek ülkemiz kaynaklarını sorumsuzca tüketebileceği hakkını vermeyeceği de açıktır.’’

/ SAMSUN

26.11.2006


 

301’de oyalamaya devam

Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in TCK 301. maddeyle ilgili olarak söylediği, “Eğer bunu AB adına yapıyorsak... AB’de bu maddeler var. ‘Efendim var, uygulanmıyor’ Ceza kanunları, arkeolojik kitaplar değil ki uygulamayacağınız maddeleri niye oraya koydunuz? Uygulamalarınız da var. Bir tarihçi ‘Yahudilere soykırım yapılmamıştır’ dedi, 3 yıl hapis cezası aldı” sözleri “oyalamaya devam” olarak değerlendiriliyor.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Adalet Bakanlığı ve bağlı kuruluşlar ile Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay başkanlıklarının 2007 yılı bütçeleri kabul edildi. Bakan Çiçek, milletvekillerinin eleştiri ve sorularını cevaplarken, TCK’nın 301. maddesiyle ilgili tartışmalara da değindi. Toplumun önemli bir kesimin gündeminde 301. madde olmadığını savunan Çiçek, içerde ve dışarda belli kesimlerin bu konuyla ilgili talepleri olduğunu söyledi. Bazıların ‘’kaldırılsın’’, bazılarının ‘’değiştirilsin’’, bazılarının da ‘’hiç değiştirilmesin’’ dediğini ifade eden Çiçek, ‘’değiştirilsin’’ diyenlerinin de kendilerine göre değişiklik istediklerini söyledi. ‘’Değişikliğin hangisini getirirseniz getirin, bu yargıyla çözülecek bir husustur’’ diyen Bakan Çiçek, 301. madde değişmez demediğini, bu konudaki 7. değişikliği kendilerinin yaptığını, 8. değişiklik yapılırsa ne getireceğine bakılması gerektiğini kaydederek, şunları kaydetti:

‘’Eğer bunu AB adına yapıyorsak... AB’de bu maddeler var. ‘Efendim var, uygulanmıyor’ Ceza kanunları, arkeolojik kitaplar değil ki uygulamayacağınız maddeleri niye oraya koydunuz? Uygulamalarınız da var. Bir tarihçi ‘Yahudilere soykırım yapılmamıştır’ dedi, 3 yıl hapis cezası aldı. 301 ile ilgili değişikliği şu tarihe kadar olursa, olmazsa, şu olur, bu olur. Avrupa’nın 1.5 yıldır bu konudaki sabıkası haddi aşmıştır. Düşünce özgürlüğü açısından sabıkalıdır. İfade özgürlüğü yaşayanlarla ilgilidir. Adam yaşarsa bu özgürlüklere ihtiyacı olacak.”

/ ANKARA

26.11.2006


 

Erdoğan: Yeni fasıllarda müzakereler başlatılmalı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AB ile müzakerelerde 33 fasıldaki tarama süreci başarıyla sonuçlandığını belirterek, “Yol haritaları hazırlanmasına ilişkin çalışmalar devam ediyor, yeni fasıllarda müzakerelerin başlatılmasını istiyoruz” diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, Dünya Ekonomik Forumu Türkiye Zirvesi çerçevesinde Çırağan Sarayı’nda düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, AB’den yapılan bazı açıklamalarda, kriterlerin yerine getirilmediği şeklinde siyasî dayatmalarla karşılaşıldığını, bunun da Türk toplumunda olumsuz tesir meydana getirdiğini ve bunun da kamuoyunda iniş trendine yol açtığını kaydetti. Türkiye ile ilgili alınacak kararın büyük önem taşıdığına işaret eden Başbakan Erdoğan, bunun ilişkilerin yakın vadede seyredeceği dönemi yakından ilgilendirdiğini vurguladı. Erdoğan, “Bunu bilerek bu yolculuğa koyulduk, sabırla devam ediyoruz, bu açıdan sorumluluk Türkiye’den çok AB’ye düşüyor. AB üyesi ortaklarımızın siyasî sağduyu ve ahde vefa ilkeleri içinde hareket edeceğine inanıyoruz. Türkiye AB ilişkilerinin önünün açılması her iki tarafın da yararına olacak, ilişkiler geniş zemine dayalı ortak kararlara dayanıyor. Ne vaat ettiysek yerine getirdik. 33 fasıldaki tarama süreci başarıyla sonuçlandı, gerek tanıtıcı gerek ayrıntılı taramada hepsi bitirildi. 2 bini aşkın yetkili bir araya geldi. Yapılması gerekenler daha net bir biçimde yerine getirildi, yol haritaları hazırlanmasına ilişkin çalışmalar devam ediyor, yeni fasıllarda müzakerelerin başlatılmasını istiyoruz” diye konuştu.

/ İSTANBUL

26.11.2006


 

Almunia: Müzakereler devam etmeli

Avrupa Komisyonu’nun Ekonomi ve Parasal İşlerden Sorumlu Komiseri Joaquin Almunia, Kıbrıs konusunda anlaşmazlığa düşülse bile Türkiye-AB üyelik müzakerelerinin devam etmesi gerektiğine inandığını belirtti.

Dünya Ekonomik Forumu çerçevesinde uluslar arası işadamlarının bir araya geldiği oturumda konuşan Almunia, “Kıbrıs konusundaki sorunların çözüme ulaştırılamaması müzakerelerin genel gidişatını olumsuz etkileyecektir. Ancak ne olursa olsun, müzakereler devam etmektedir. Bu, her iki taraf için de olumlu ve önemli bir süreçtir. Ekonomik, siyasî ve enerji alanları göz önünde bulundurulduğunda müzakere sürecinin devam etmesine ihtiyacımız olduğu kanaatine varıyorum. Ancak amacımız çözümsüzlük değil tam aksine çözüm bulmak olmalıdır” dedi.

/ BRÜKSEL

26.11.2006


 

‘Müzakereler askıya alınırsa Türkiye Rusya’ya yakınlaşır’

Düşünce kuruluşu Avrupa Reform Merkezi (CER), AB üyelik müzakerelerinin askıya alınması durumunda Türkiye’nin yeni ittifak arayışlarına girerek Rusya’yla yakınlaşacağını iddia etti.

AB üzerine yaptığı çalışmalarla bilinen CER’in aralık-ocak bülteninde yayımlanan, “Türkiye ve AB Yollarını Ayırırsa” başlıklı makalede, “AB’nin Türkiye ile üyelik müzakerelerini askıya alabileceği ya da Türk hükümetinin AB yolculuğundan vazgeçebileceği” belirtilerek, böyle bir gelişmenin muhtemel sonuçları anlatıldı.

Bazı Alman ve Avusturyalı siyasetçilerin Türkiye’yi tam üye yerine “imtiyazlı ortak” olarak görmek istediği hatırlatılan makalede, bunun “asla gerçekleşmeyecek bir fantazi” olduğu ifade edildi. CER Başkanı Charles Grant ve Baş Ekonomisti Katinka Barysch tarafından kaleme alınan makalede, Türkiye’den mahrum bir AB’nin kaybedecekleri şöyle sıralandı:

“AB’nin yavaş ekonomisi, dinamik Türkiye ekonomisine ulaşma ve entegre olma umudunu kaybedecek. Aynı zamanda AB’nin yaşlanan toplumunun Türkiye’nin genç ve artan işgücü piyasasından faydalanması kısıtlanacak.

Dış politikada da darbe alacak AB’nin İslam dünyasını etkileme yeteneği azalacak.”

Halen AB’nin doğal gaz ithalatının büyük kısmının Rusya topraklarından geçen boru hatlarıyla karşılandığına dikkat çekilen makalede, Orta Doğu ya da Hazar havzasından Avrupa’ya gelecek alternatif doğal gaz boru hatları için tek güzergahın Anadolu olduğu ifade edildi.

Makalede Türkiye ile yolları ayrılmış bir AB’nin enerjide Rusya’ya bağımlılığını azaltmasının çok zor olacağına işaret edildi.

Avrupa Reform Merkezi, AB ile yollarını ayırmış bir Türkiye’de ise siyasi istikrarsızlık yaşanabileceğini ve reformların yavaşlayacağını belirtti.

Makalede Türkiye’nin, AB ile yollarını ayırması durumunda dış politikada bazı arayışlara gireceği kaydedilerek, “Türkiye, bakışını Orta Asya’ya çevirebilir. Fakat küçük ekonomileri dikkate alındığında bu ülkeler Avrupa’ya ciddi bir alternatif olamaz. Rusya ve Çin, bölgede baskın oyuncular olarak kalmaya devam edecek. AB müzakereleri çökerse ve AKP iktidarı sürerse İslam dünyasıyla bağlar daha da derinleştirilecek. Buna karşın Türkiye’nin ekonomik ve siyasi açıdan genel olarak Batı’ya yönelimi değişmeyecek” ifadeleri kullanıldı.

/ BRÜKSEL

26.11.2006


 

Papa camiyi de ziyaret edecek

Roma Katolik Kilisesi’nin ruhani lideri Papa 16. Benediktus, Türkiye seyahati sırasında Sultanahmet Camii’ni de ziyaret edecek. 16. Benediktus’un, Türkiye programına Sultanahmet Camii’ni ziyaretin de eklenmesini kabul ettiği belirtildi.

Vatikan’daki kaynaklardan edinilen bilgiye göre, Papa’nın seyahat programında yaptığı bu değişiklik Türkiye’ye de bildirildi. Papa’nın seyahat programındaki bu değişikliğin ise Türk makamlarının öneri ve telkini üzerine yapıldığı öğrenildi. Bu değişikliğe göre Papa 16. Benediktus, 30 Kasım perşembe günü saat 17.00’de Ayasofya Müzesi’ne uğramasının ardından Sultanahmet Camii’ni de ziyaret edecek.

/ VATİKAN

26.11.2006


 

Herkes işine baksın

Çorum’da 12 sivil toplum kuruluşunun temsilcisileri, Çorum’da İmam Hatip Liselerinin önün kesilmesi gerektiği imasında bulunan Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ömer Sabancı ile Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Başkanı Celal Beysel’i kınadı.

Turgut Özal İş Merkezi Konferans salonunda bir araya gelen Alperen Ocakları, Anadolu Gençlik Derneği, Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu, Aydınlar Ocağı, Çağrı Vakfı, Ensar Vakfı, Hak-İş Sendikası, Hukuki Araştırmalar Derneği, İlim Yayma Cemiyeti, Memur-Sen, Öğ-Der ve Ziraat Mühendisleri Odası temsilcileri ortak bir açıklama yaptı. Sivil toplum kuruluşları adına açıklamayı yapan Ayhan Poyraz, 20 Kasımda Çorum’da düzenlenen ‘’AB ve Türkiye Ekonomi Programı’’ konulu konferansa konuşmacı olarak katılan TÜSİAD Başkanı Sabancı ve TÜRKONFED Başkanı Celal Beysel’in açıklamalarını kınamak için bir araya geldiklerini belirtti. TÜSİAD Başkanı Sabancı’nın eleştirildiği açıklamada, şu görüşlere yer verildi: ‘’İmam-Hatip okulları Anayasa’ya Millî Eğitim Temel Kanunu’na özellikle de değiştirilmesi dahi teklif edilemeyen Tevhidi Tedrisat Kanunu’na göre kurulmuş eğitim kurumlarıdır. Bu kurumdan mezun olan binlerce genç, bugüne kadar memleketin hizmetinde büyük işler başarmışlardır. Sayın Ömer Sabancı, İmam-Hatip okullarına ve bu okul mensuplarına karşı haksız tavır almıştır. Anayasa’nın temel ilkelerinden olan laiklik kavramının arkasına sığınarak sanki laiklik insanların dinlerini öğrenmelerine engelmiş gibi tavırlar sergileyerek inanan insanları rencide etmiştir.’’

“DEMOKRASİ İÇERİSİNDE HEPSİNİN

HESABI BİR GÜN SORULACAKTIR’’

Ömer Sabancı’nın eğitimci ve hukuk uzmanı olmadığına dikkat çekilen açıklamada, ‘’Eğitimle ilgili fikir serdedecek bilgi donanımına da sahip değildir. Normal olan, şık ve münasip olan herkesin uzmanlık ve iştigal ettiği konularda konuşmasıdır. Eğitim formasyonu olmayan birinin eğitimle ilgili konuşması, daha da ötesi ahkâm kesmesi en azından ayıptır, gülünçtür’’ denildi. ‘’İmam-Hatip düşmanlığının arkasında din düşmanlığı olduğu açıktır’’ denilen açıklamada, şu ifadeler yer aldı: ‘’Bu sözleri kamuoyu kesinlikle onaylamamaktadır. Bu okullardan mezun olan binlerce insanın suskunluğu asla tepkisizlik olarak algılanmamalıdır. Demokrasi içerisinde hepsinin hesabı bir gün mutlaka sorulacaktır. İmam-Hatipler üzerindeki yalan, iftira ve polemiklere rağmen bu okullar yine memleketimizin yüz akı eğitim kurumlarıdır. İmam-Hatipliler, kendilerinden korkulacak değil iftihar edilecek kimselerdir.’’

/ ÇORUM

26.11.2006


 

Talat: Barış elimiz tutulsun

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye’nin Kıbrıs sorunu konusunda elinden gelen gayreti geçmişte olduğu gibi bugün de göstermeye hazır olduğunu belirterek, “Kaçtığımız bir şey yoktur. Samimiyiz, ciddiyiz, çalışıyoruz. Barış elimizi uzattık, tutulmasını bekliyoruz” dedi.

İki günlüğüne Gaziantep’e gelen Talat, Gaziantep Havaalanında düzenlediği basın toplantısında, Kıbrıs meselesinin, AB’ye üyelik sürecinde Türkiye’nin önüne konulmuş yapay bir engel olduğunu belirtti. Kıbrıs sorununun şu sıralarda sadece Türkiye’nin ve kendilerinin gündemi olmaktan çıkıp dünyanın gündemine oturduğunu kaydeden Talat, “Kıbrıs sorunu Türkiye’nin AB sürecinde önemli bir konu. Kıbrıs sorunu AB üyesi olan Kıbrıs Rum tarafının AB’nin tarafsızlığını ortadan kaldırması nedeniyle ciddî bir sorun olarak Türkiye’nin AB sürecinde karşısına çıkarılıyor” dedi.

Kıbrıs sorununun, AB sürecinde Türkiye’nin önüne konulmuş yapay bir engel olduğunu ve gerçeklere dayanmadığını ifade eden Talat, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Çünkü aslında Türkiye’nin AB sürecinin devam eden Kıbrıs sorunuyla bir ilişkisi yoktur. Niçin yoktur? Çünkü Türkiye Kıbrıs sorununun çözümü için elinden gelen gayreti göstermiştir. Türkiye Kıbrıslı Türklerin olumlu oy kullanarak Kıbrıs sorununu bitirme doğrultusunda hareket etmesini teşvik etmiştir. Türk hükümeti bu konuda Kıbrıslı Türklere iradelerini ortaya koymaları konusunda herhangi bir engel çıkarmamış, tersine, Türkiye’nin garantisinin de olacağı bir çözümün Kıbrıslı Türklerin güvenliğini sağlayacağı konusunda tutumunu da ortaya koymuştur. Dolayısıyla Türkiye’nin teşvik ettiği, desteklediği bir çözüm için (çözüm olmadı) diye Kıbrıs sorununu Türkiye’nin karşısına çıkarmak haklı değildir. Bunu anlatıyoruz ve sanıyorum sağduyu galip gelecektir.”

“HİÇ KİMSENİN YARARINA DEĞİL”

Talat, Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinde önünü tıkamanın hiç kimseye yardımcı olmayacağına ve hiç kimsenin yararına olmadığına dikkati çekti. Talat, “Hiç kimsenin yararına değildir. Buna sadece Türkiye, sadece AB üyesi ülkeler değil Kıbrıs Rum tarafı da dahildir” diye konuştu.

Aklın yolunun Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecini engellemek olmadığını ifade eden Talat, “Aklın yolu Kıbrıs sorununu çözmektir. Kıbrıs sorununu çözmek Kıbrıslı Türklerin haklarını tanıyarak, iki bölgeli, iki kesimli Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğine dayalı bir federal çözümü hep birlikte gerçekleştirmek sanıyorum ki en doğru hareket tarzı olur” diye konuştu.

Türk tarafı olarak sorunun çözümü için ellerinden gelen gayreti gösterdiklerini belirten Talat, sözlerini şöyle tamamladı:

“Kıbrıs sorununu çözmek, Türkiye’nin Kıbrıs’tan kaynaklanan sorunlarını çözmek demek olur. Dünyanın veya hiç olmazsa Avrupa’nın da bölgedeki, Doğu Akdeniz’deki sıkıntılarının çözümü demek olur. Dediğimiz gibi bu yolda hareket etmek için Türk tarafı olarak hazırız. Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye bu konuda elinden gelen gayreti geçmişte olduğu gibi bugün de göstermeye hazırdır. Kaçtığımız bir şey yoktur. Samimiyiz, ciddiyiz, çalışıyoruz. Barış elimizi uzattık, tutulmasını bekliyoruz. Gayet iyi niyetle çalışmaya devam ediyoruz.”

/ GAZİANTEP

26.11.2006


 

THK: Kurban derisi ve fitre Atatürk'ün mirasıdır, vazgeçemeyiz

THK Genel Başkanı Yusuf Güngör, kurumun, fitre-zekât ve kurban derisi toplamasının, gelir elde edilmesinin ötesinde misyonu bulunduğunu, bundan vazgeçilemeyeceğini söyledi. Güngör, “Atatürk'ten kalan mirastır. Bundan asla vazgeçilemez. Bilinen mihrakların eline geçmesine izin verilemez” diye konuştu.

Türk Hava Kurumu (THK) Genel Başkanı Yusuf Güngör, kurumun, fitre-zekât ve kurban derisi toplamasının, gelir elde edilmesinin ötesinde misyonu bulunduğunu, bundan vazgeçilemeyeceğini söyledi. Güngör, kurban derisi ve fitre-zekât paylaşım oranlarının yeniden incelenerek, THK lehine düzenleme yapılması konusunda çalışma yapıldığını bildirdi. THK’nın 39. Genel Kurulu’nda konuşan Güngör, THK’nın havacılık faaliyetleri için gerekli kaynakların temelini fitre-zekât ve kurban derilerinin oluşturduğunu hatırlatarak, ‘’Ancak bu yardımlar kurumu malum çevrelerin hedefi haline getirmektedir. Fitre-zekât ve kurban derisi toplamanın gelir elde edilmesinin ötesinde misyonu vardır. Atatürk’ten kalan mirastır. Bundan asla vazgeçilemez. Bilinen mihrakların eline geçmesine izin verilemez’’ dedi.

Göngör, THK’nın paydaş kuruluşlara sosyal yardım görevlerini yerine getirebilmeleri için desteğini sürdürdüğünü, kurban derisi ve fitre-zekât paylaşım oranlarının yeniden incelenerek, THK lehine düzenleme yapılması konusunda çalışmalar yapıldığını, bu konudaki görüşmelerin devam ettiğini belirtti.

/ ANKARA

26.11.2006


 

Olaylı park açıldı

Gazete ve televizyonlarda “Kadınlar Parkı” olarak haber yapılan ve tartışılan park, dün düzenlenen bir törenle açıldı. AKP Çorum Milletvekili Agah Kafkas ve Hak-İş Konfederasyon Başkanı Salim Uslu’nun da katıldığı Merkez Mahallesi Aile Parkı’nın açılışında konuşan Bağcılar Belediye Başkanı Feyzullah Kıyıklık, “Bizim bütün çalışmalarımız insan eksenlidir, ayırımcılık eksenli değil” dedi.

On dört yıldır Bağcılar Belediye Başkanlığı yaptığını ve ilk seçimlerde % 31 olan oy oranının son seçimlerde % 50’lere yaklaştığını söyleyen Kıyıklık, “Herhalde bu halk bizi sadece seçmiş olmak için seçmedi. Bir niyeti vardı, bir amacı vardı. Ben dört dönemdir halkla birlikte buralara kadar geldiğim için önce Allah’a şükrediyorum sonra da bizim insanımızın ne kadar güzel düşündüğünü, önlerinde engeller olmasa nerelere kadar gidebileceğini çok güzel gördüm. Bence bu milletin karşısına çıkmak yerine, önüne setler yerine koymak yerine, sınırlar çizmek yerine, öcüler, hortlaklar ihdas edip ortaya koymak yerine bu milletin yanında, belki de arkasından gidilse çok daha güzel yerlere ulaşacağız” şeklinde konuştu. İlçede yaptıkları diğer çalışmaları da konuşmasında aktaran Kıyıklık, Bağcılar’da % 6 olan okuma yazma bilmeyen oranını düzenledikleri kurslarla % 3’e düşürdüklerini vurguladı.

Bağcılar Belediyesi olarak, kadınların ekonomik, sosyal hayatın içinde olmasını istediklerini belirten Kıyıklık, açılışı yapılan parkın da kadınlar tarafından çalıştırılacağı ifade etti. Bunun pozitif bir ayırımcılık olduğunu söyleyen Kıyıklık, ne Bağcılar Belediyesi’nin ne de AKP’nin hiçbir ideolojik ayırımcılık yapmadığını vurguladı.

İnsanların bir kısmının girip bir kısmının giremeyeceği bir yer olmadığı, herkesin girebileceği fakat ağırlıklı olarak kadınlara hizmet vermesi amaçlandığı belirtilen parkın açılış kurdalesi de Bağcılar Belediye Başkanının eşi Sevil Kıyıklık, Bağcılar Kaymakamının eşi Esma Balkanlıoğlu ve AKP Bağcılar İlçe Kadın Kolları Başkanı Nermin Özlü tarafından kesildi.

Naciye KAYNAK / İSTANBUL

26.11.2006


 

Gurbetçi çıkış harcı ödemeyecek

Almanya’nın Essen şehrinde medyanın göç ve uyum konusundaki rolü toplantısına katılan Devlet Bakanı Mehmet Aydın, yurt dışında ikamet eden Türklerin Türkiye’den çıkışlarında eskiden olduğu gibi harç ödemeyeceklerini söyledi.

Bakan Aydın, harç uygulamasına geçileceğine ilişkin söylentilerin Almanya’daki Türk toplumunun tepkilerine yol açtığı hatırlatılarak sorulan bir soru üzerine, yurt dışında yaşayan Türklerin geçmişte olduğu gibi, harç ödemeyeceğini belirtti.

/ BERLİN

26.11.2006


 

Başoğlu: Demokratikleşmeden asla vazgeçilmemeli

Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası Genel Başkanı Mustafa Başoğlu, Türkiye’nin demokratikleşmeden asla vazgeçmemesi gerektiğini belirtti.

Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası’nın 17. Genel Kurulu’nun açılışında konuşan Başoğlu, TESEV tarafından yapılan araştırmaya atıfta bulunarak “irtica” diye bir tehlikenin olmadığının bir kez daha ortaya çıktığını belirterek, “Laikliği savunmak için İslâm’ın önünü kesmek ya da alanını sınırlamamak gerekir. Bazı kafalar hâlâ bunu anlayamadılar. Laiklik İslâm dini üzerinde bir yere oturtulamaz” diye konuştu.

Türkiye’nin demokratikleşmeden asla vazgeçmemesi gerektiğini vurgulayan Başesgioğlu, “Sorunları çözecek hükümet kışladan değil, sandıktan çıkar. Kışlanın görevi ayrıdır, sandığın görevi ayrıdır. Türkiye demokrasiyle yönetilmeye devam edecektir; artık herkes bunu kabul etmek zorundadır” diye konuştu.

Yeni Asya / ANKARA

26.11.2006


 

Şuayip Özcan: Laikliği şişe dibinde arıyorlar

Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Şuayip Özcan laikliği şişe dibinde arayan anlayışı anlamadıklarını belirterek, içki içerek içki yasağını protesto edenlerin şov peşinde olduğunu kaydetti.

Şuayip Özcan, açık alanlarda içki içilmesinin yasak olmasını bir grubun içki içerek protesto etmesini eleştirerek yazılı ve görsel medyada içki içen kişilerin yayınlanmasını hoş karşılamadıklarını aktardı. Özcan, “Belediye Başkanı bir yere bir tabela dikmiş: ‘Açık alanlarda içki içmek yasak’ diye. Bir grup da çıkmış şov yapıyor. İçerisinde Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarı Deniz Som’unda bulunduğu bu grup çıkıyor slogan atıyor: ‘Türkiye laiktir laik kalacak’ Yani laikliği, ilericiliği bile şişe dibinde arayan bir anlayışı anlamak mümkün değildir” dedi.

/ OSMANİYE

26.11.2006


 

Himalaya’da Türk köyü

Pakistan’ın kontrolünde bulunan Keşmir’in sarp dağlarında Osmanlı İmparatorluğu döneminden günümüze kadar ayakta kalmayı başaran çok sayıda Türk köyü, zorluklar içerisinde hayatlarını sürdürüyor.

Keşmirli Türklerin tamamı Osmanlı Devleti’nin yardımlarından dolayı ‘Osmani’ soyadlarını kullanıyor. Türklerin hicri 3. asırdan itibaren İslâm dinini kabul etmesinin ardından Sufi ve din adamları öncülüğünde kabileler halinde Horasan bölgesinden Hint yarımadasına geldikleri biliniyor. Tarihteki ilk Türk-İslâm Devleti olarak kabul edilen Gazneliler’in kurucusu Gazneli Mahmut bu bölgeye 17 kez sefer düzenleyerek Hint kıt’asının Müslümanlaşmasında önemli bir rol oynamış.

/ KEŞMİR

26.11.2006


 

Filistin Osmanlı’ya hasret

İstanbul’da düzenlenen 11. MÜSİAD Uluslararası Fuarı’na katılan Filistinli öğretmen Khitan Salama, Filistin halkının Osmanlı dönemindeki barışa hasret kaldığını belirterek, “Filistin halkı Sultan Abdülhamit Han ile gurur duyuyor. Onun Filistin için yaptıklarını unutamayız.” dedi.

11. MÜSİAD Uluslararası Fuarı’na çok sayıda İslâm ülkesinden iş adamı ve firma katıldı. Filistinli görevliler, stand aracılığıyla evi yıkılan ve ailesini kaybetmiş çocuklar için yapılan bağışları kabul etti. Filistinli İngilizce öğretmeni Khitan Salama, Türkiye’de kendilerini evlerinde gibi mutlu hissettiklerini dile getirdi.

Öğrencilerine çoğu zaman Türkiye’den, İstanbul’dan bahsettiğini dile getiren Salama, Osmanlı Devleti ve Sultan Abdülhamit ile ilgili şunları kaydetti: “Öğrencilerime çoğu zaman Osmanlı’dan ve Sultan Abdülhamit Han’dan bahsediyorum. Onun Filistin için yaptıklarını asla unutamayız. Filistinliler, Sultan Abdülhamit ile gurur duyuyor. O gerçekten büyük bir şahsiyetti. Filistin’e çok önem verirdi. Bu yüzden kendisinden Filistin topraklarını satmasını isteyen Yahudileri huzurundan kovmuştur. Filistin halkı Osmanlı döneminde yaşadığı huzuru ve barışı aramaktadır. Türkiye’nin, geçmişte olduğu gibi bugün de Filistin’e sahip çıkmasını bekliyoruz. Çünkü en büyük umudumuz Türkiye ve Türk halkı.” Filistinli çocuklar ve kadınlar için duâ edilmesi talebinde bulunan Salama, Filistin’in her zamankinden daha fazla manevî desteğe ihtiyacı olduğunu da sözlerine ekledi.

/ KONYA

26.11.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004