Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 30 Kasım 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Papa Türkçe konuştu

Efes'te alkışlarla karşılanan Papa, önce Meryemana Evine giderek hacı oldu. İçeride yaklaşık yarım saat kalan Papa 16. Benediktus, daha sonra ayin alanına geçti. Buradaki ayinden önce bir konuşma yapan Papa, 'peder, oğul ve kutsal ruh' ile 'sevgili kardeşlerim' gibi Türkçe kelimeler kullandı.

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in resmi davetlisi olarak önceki gün Türkiye ziyaretine başlayan Papa 16’ncı Benedikt, dün Ankara’dan İzmir’e gitti. Ankara’da Türkiye’nin AB üyeliğe destek vererek jest yapan Papa, dün de Selçuk’taki Meryemana Evi’ndeki ayini Türkçe ile açtı ve kapadı. Papanın konvoyu, havadan helikopterlerle ve karadan yoğun güvenlik önlemlerinin altında Meryemana Evi’nin arka tarafındaki yoldan geçerek alana geldi. Yolda toplanan kalabalık ellerinde Türk ve Vatikan bayraklarıyla Papa 16’ncı Benedikt’e tezahüratta bulundu. Türkiye’deki çeşitli kiliselerde görev yapan rahipler, Papa ile birlikte gelen kardinaller, özel olarak davet edilen ve Türkiye’de bulunan Katolik cemaatine mensup davetliler, Papanın katıldığı ayinde bir araya geldi. Papa, burada yönettiği ayinin açılışını Türkçe yaptı. Papa, ayinin açılışında, “Sevgili kardeşlerim, Rab sizinle olsun” ifadesine yer verdi. Papa, ayinde dünya barışı için dua etti. Papa, ayinin başlamasından önce Meryemana Evini’nde dua okudu ve hacı oldu. Yaklaşık 1,5 saat süren ayinde açılış dualarının ardından yaptığı konuşmada, Papa 23. Johanna’nın Türk halkına değer verdiğini ve Türklere hayranlık duyduğunu dile getirerek Johanna’nın “Ben Türkleri seviyorum, doğal niteliklerini takdir ediyorum” sözlerinden alıntı yaptı.

Ayini Türkçe sözlerle kapatan Papa,Türk bayrağını salladı. Papa, İstanbul’da bugün de Ayasofya Müzesi ile Sultanahmet Camii’ni ziyaret edecek. Papa’nın Ayasofya Müzesi’ni ziyareti nedeniyle müzeye ziyaretçi kabul edilmeyecek. Müzeye normal giriş kapısından girecek olan Papa’ya, Müze Başkanı Ahmet Haluk Dursun tarafından Fransızca olarak bilgi verilecek. Papa’ya, Sultanahmet Camii ziyaretinde, üzerinde ‘’barışı sembolize eden güvercin figürü şeklinde besmele yazısı ve 2 zeytin dalı’’ bulunan İznik çinisi bir karo hediye edilecek.

/ İZMİR

30.11.2006


 

Laisizm çıkmaz sokak

Papa 16. Benediktus, Roma’dan Ankara’ya gelirken uçakta gazetecilere laiklikle ilgili dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Sabah muhabiri Yasemin Taşkın’ın haberine göre, Papa Avrupa’da sağlıklı bir “laiklik ve laisizm tartışması” olduğunu ve bunu Türkiye ile diyalogda önemli bulduğunu belirterek, “Laisizm, kamu hayatını geleneklerin her birinden dışlayan bir anlayış, çıkışı olmayan bir sokaktır” görüşünü dile getirdi.

Dinî değerler temel olmalı

Yeniden tanımlanmasını istediği laikliğin temelinde dinî değerlerin olması gerektiğini kaydeden Papa, “Biz Avrupalılar laik ve laisist aklımızı yeniden ele almalıyız. Türkiye de kendi tarihinden ve orijininden hareketle laiklik ve gelenek arasındaki bağı gelecek için nasıl inşa etmesi geektiğini düşünmeli” dedi. Papa’nın sözleri, Hıristiyan Avrupa ile Müslüman Türkiye diyalogunu laik eksenli bir diyaloga tercih ettiği şeklinde yorumlandı.

BASINDAN SEÇMELER KÖŞESİNİ TIKLAYIN

30.11.2006


 

Hasarı tamir gezisi

Papa 16. Benediktus'un Türkiye ziyaretini değerlendiren İngiliz gazetesi Guardian, “Papa, Müslüman bir ülkeye ilk ziyaretinde özür dilemedi, ancak köprüler kurmaya çalıştı” başlığını kullandı. Guardian, Papa'nın Ankara temaslarını şöyle özetledi: “Papa kısa zamanda oluşturduğu İslamofobi izlenimini dün yıkmaya çalışarak, Hıristiyanlar ile Müslümanlar arasında karşılıklı saygıya dayalı yeni ve gerçek bir diyalog süreci başlatılması çağrısında bulundu.”

Papa Müslümanların öfkesini yatıştırmaya çalıştı" başlığını kullanan Daily Telegraph gazetesi ise, Papa'nın İslâmla ilgili sözleri sebebiyle Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu tarafından “azarlandığı”nı öne sürdü. Gazete, “Vatikan Bardakoğlu'nun yapıcı ve saygılı davrandığı, ortada bir anlaşmazlık bulunmadığı şeklinde bir açıklama yaptı; ayrıca Papa'nın bu ziyaretle daha önceki açıklamalarının yol açtığı hasarı tamir etmeyi amaçladığını dile getirdi” diye yazdı.

30.11.2006


 

Yayla’ya öğrenci ve akademisyen desteği

Akademisyenler ve öğrenciler Kemalizmi eleştiren sözleri nedeniyle linç kampanyasına hedef olan Prof. Atilla Yayla’ya destek vermek için ayrı ayrı kampanya başlattılar. Başlatılan imza kampanyalarında akademisyenler, “Üniversitenin derslerden men etmesini ve soruşturma başlatmasını kınıyoruz” derken, öğrencileri de “Herkesin duyabileceği kadar haykırıyoruz. Biz de birer Atilla Yayla’yız” dedi.

Akademisyenler ve öğrenciler, Kemalizm hakkındaki görüşleri sebebiyle linç kampanyasıyla karşı karşıya kalan Prof. Atilla Yayla’ya destek vermek için ayrı ayrı kampanya başlattılar. Başlatılan imza kampanyalarında akademisyenler, “üniversitenin derslerden men etmesini ve soruşturma başlatmasını kınıyoruz” derken, öğrencileri de “herkesin duyabileceği kadar haykırıyoruz. Biz de birer Atilla Yayla’yız” dedi.

Aralarında bir çok tanınmış öğretim üyesinin bulunduğu ve Türkiye’de akademik özgürlüğün korunması amacıyla kaleme alınan bildiride özellikle üniversitelerin ifade özgürlüğüne saygı göstermesinin beklendiği ifade edildi.

YAPILANLAR KABUL EDİLEMEZ

Düşünce ve ifade özgürlüğünün çağdaş uygarlığın temellerinden olduğunu yer aldığı bildiride, “Düşüncenin özgürce ifade edilemediği medenî bir toplum ve üniversite düşünülemez. Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atilla Yayla’nın bir konuşmasından dolayı üniversitesi tarafından cezalandırmaya kalkışılması kabul edilemez. Bu, hem ülkemizin hem de üniversitelerimizin uluslararası saygınlığına indirilmiş bir darbedir” denildi.

Gazi Üniversitesi’nin ve medyanın göstermiş olduğu olumsuz tepkinin kınadığı bildiride, Yayla’ya yönelik başlatılan idari baskıların bir an önce son verilmesinin istendiği bildiride şu görüşlere yer verildi:

“Düşüncelerine katılsak da katılmasak da Prof. Yayla’nın düşüncelerinden dolayı medya tarafından hedef gösterilmesini, akademik özgürlükler açısından onu savunması gereken üniversitenin derslerini elinden almasını ve hakkında soruşturma başlatmasını kınıyoruz. Bizler öğretim üyeleri olarak ifade özgürlüğü ve akademik özgürlükler adına Prof. Yayla’ya yönelik idarî baskılara bir an önce son verilmesini talep ediyoruz.”

Bildiriye, Prof. Dr. Mustafa Erdoğan, Prof. Dr. İhsan Dağı, Prof. Dr. Baskın Oran, Prof. Dr. Necati Polat, Prof. Dr. Ömer Çaha, Prof. Dr. Mümtazer Türköne, Prof. Dr. Ümit Cizre, Prof. Dr. Fikret Başkaya ve Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem’in yer aldığı çok sayıda öğretim üyesi imza atarken bütün üniversitelere gönderilen bildiriye akademisyenlerin ilgi göstermesi bekleniyo

ÖĞRENCİLERİ: “GÜCÜNÜZ

YETİYORSA BİZİ DE SUSTURUN”

Hocaları Yayla’ya destek vermek için harekete geçen öğrencileri de imza kampanyası başlattılar. Yayla’nın düşünmeyi, düşünceleri ifade etmeyi, ifade edene saygı göstermeyi öğrettiğini belirten ve kendilerini “liberal, sosyalist, kemalist, muhafazakar, milliyetçi, ulusalcı, sosyal demokrat” olarak tanımlayan öğrenciler, Prof. Yayla’nın bir bilim adamından beklenen okuma, yazma, ve konuşma gibi davranışlar sergilediğine dikkat çektiler. Kampanyada Yayla’nın liberal bir düşünce adamı olarak, özgürlüğü kısıtlanan herkesin hakkını savunduğuna dikkat çekilerek, “Düşünce özgür olmadan, bu ülkede bilimsel özgürlükten, özerklikten söz etmek mümkün mü? Düşünce özgürlüğü yanlış düşünme özgürlüğünü de kapsar. Fikirleriniz yanlışsa zaten zaman içinde yok olup gider. Ya doğruysa. Saklamak yazık olmaz mı?” ifadelerine yer verildi.

Kendilerinin de birer Atilla Yayla olduklarını vurgulayan öğrenciler, “Saygın bir bilim adamı üniversite tarafından susturulmak isteniyorsa, o zaman herkesin duyabileceği kadar haykırıyoruz. Biz de birer Atilla Yayla’yız. Gücünüz yetiyorsa bizi de susturun. Yüreğinde birazcık özgürlük kıpırtısı olan herkesi Atilla Yayla’ya sahip çıkmaya davet ediyoruz. Çünkü Atilla Yayla’yı savunmak ifade özgürlüğünü savunmaktır” dedi.

AKADEMİK ÖZGÜRLÜĞE DARBE

Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Tahsin Yeşildere de yaptığı açıklamada, YÖK’ü “geçmiş dönemde rektörler için gösterdiği özeni, öğretim üyelerinin ‘akademik özgürlükler’i konusunda da göstermeye”, Gazi Üniversitesi Rektörü’nü de “akademik etik ve geleneklere aykırı olan” soruşturma ve ceza uygulamasından vazgeçmeye çağırdı. “Üniversite rektörlerinin de katılmayı hedefledikleri Dünya Üniversiteler Çevresi’nin özgürlük anlayışını artık benimsemeleri gerektiğini de önemle belirtmek isteriz” diyen Yeşildere, Anayasa’nın, uluslararası sözleşmelerin ve Avrupa Üniversiteler Çevresi’nin imzaladığı Bologna Bildirgesi’nin akademik özgürlüğü koruma altına aldığını hatırlattı.

Kemal BENEK / ANKARA

30.11.2006


 

Beraat eden yazarın 301 isyanı

John Tirman’ın “Savaş Ganimetleri, Amerikan Silah Ticaretinin İnsani Bedeli” adlı kitabında “Türklüğün, cumhuriyetin ve askerî kuvvetlerin aşağılandığı, Atatürk’ün manevî şahsiyetine hakaret edildiği” iddiasıyla hakkında açılan dâvâdan beraat eden Aram Yayınevi’nin sahibi Fatih Taş, “Umarım bu dava, diğer davalara örnek olur. Ben neden bu kadar bu davada süründüm?” dedi

İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, tutuksuz sanıklar Aram Yayınevi’nin sahibi Fatih Taş ile dava konusu kitabın çevirmenleri Aysel Yıldırım ve Lütfü Taylan Tosun katıldı.

Son sözleri sorulan sanıklardan Fatih Taş, ‘’Umarım bu dava, diğer davalara örnek olur. Ben neden bu kadar bu davada süründüm?’’ dedi. Aysel Yıldırım, mütalaaya katıldığını ifade ederken, Lütfü Taylan Tosun da bu tür davaların sindirme amacıyla ve politik olarak açıldığını ifade etti.

Kararını açıklayan hakim, yayınevi sahibi Fatih Taş’ın beraat ettiğini çevirmenler Tosun ve Yıldırım hakkındaki hakkındaki davaların ise düştüğünü belirtti.

/ İSTANBUL

30.11.2006


 

AB yolunda kaza

AB Komisyonunun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, Türkiye’nin AB’ye üyelik görüşmelerinin kısmen askıya alınmasını tavsiye etti. Rehn, düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’nin AB’ye üyelik müzakerelerinin, yavaş da olsa devam edeceğini söyledi.

Olli Rehn, Türkiye’nin Kıbrıs ile ilgili sorunu çözmek için zamanı bulunduğunu da kaydetti.

AB Komisyonundan yapılan yazılı açıklamada da, AB’nin Türkiye’nin Kıbrıs Rum kesimiyle ilişkilerini ilgilendiren 8 faslın dondurulmasının tavsiye edildiği bildirildi. Bu fasıllar arasında malların serbest dolaşımı, taşımacılık, gümrük birliği, tarım, balıkçılık ve dış ilişkiler bulunduğu belirtildi. Açıklamada, 35 fasıldan 8’ini askıya alma tavsiyesine ilişkin kararın, Türkiye’nin liman ve havaalanlarını Kıbrıs Rum kesimine açmaması üzerine verildiği kaydedildi.

Müzakerelerin askıya alındığı başlıklar şöyle: Malların serbest dolaşımı, İş kurma-hizmet sunum hakkı, Mali hizmetler, Tarım ve kırsal kalkınma, Balıkçılık, Taşımacılık, Gümrük Birliği, Dış ilişkiler (Ticarî tanlamında)

/ BRÜKSEL

30.11.2006


 

Adımımızı AB’ye göre atacağız

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda bir adım atmaları için öncelikle, AB'nin, taahhüt ettiği KKTC üzerindeki izolasyonun kaldırılması gerektiğini belirterek, KKTC üzerindeki ticari kısıtlamalar ve izolasyonlar kaldırılmadığı sürece biz bir adım atmayacağız'' dedi.

Bakan Ali Babacan, AB turu çerçevesinde bulunduğu Londra’da CNN International’ın bir programına katılarak Türkiye-AB ilişkileri konusundaki soruları cevapladı. Kıbrıs konusunda her zaman tek taraflı bir adım atmayacaklarını vurguladıklarını belirten Babacan, şöyle dedi:

‘’AB, siyasi olarak, KKTC üzerindeki izolasyonun kaldırılacağını taahhüt etmişti ve biz bu taahhüdün yerine getirilmesini bekliyoruz, KKTC üzerindeki ticari kısıtlamalar ve izolasyonlar kaldırılmadığı sürece biz bir adım atmayacağız.’’ Kıbrıs sorununun eski bir sorun olduğunu ve AB’nin Güney Kıbrıs’ı üye yaparak Kıbrıs sorununu da ithal ettiğini belirten Babacan, Kıbrıs sorununun çözümünde üçüncü bir tarafa ihtiyaç olduğunu, çözüm için en iyi tarafın BM olacağını vurguladı.

Türkiye’nin AB üyeliğinin farklı bir süreç olduğunu belirten Babacan, Türkiye’nin, nüfusunun çoğunluğu müslüman ve laik bir ülke olarak her geçen gün daha çok demokratik reformlar gerçekleştirdiğini, temel haklar ve özgürlüklerle ilgili daha iyi uygulamalarda bulunduğunu söyledi. ‘’Türkiye’nin AB sürecindeki demokratik uygulamaları, bölgedeki diğer ülkeler tarafından da yakından izleniyor’’ diyen Babacan, bölge ülkelerinin bu konuda Türkiye’yi örnek aldıklarını anlattı.

''TÜRKİYE AB'YE KÜLTÜREL ZENGİNLİK KATAR''

AB’ye uyum sürecinde Türkiye’nin kültürel farklılıklarının olduğuna dikkati çeken Babacan, ancak bu kültürel farklılıkların AB’nin kültürel zenginliğini oluşturacağını ifade etti. Papa 16. Benediktus’un Türkiye ziyaretinin önemine de değinen Bakan Babacan, ilk müslüman ülke olarak Türkiye’yi seçen Papa’nın bu ziyaretinde, kültürler ve dinler arasında diyalog gerekliliği mesajını verdiğini, Türkiye’nin AB sürecinin de, farklı din ve kültürlerin birbirini daha iyi anlaması ve diyalog açısından önemli olduğunu kaydetti.

Türkiye’nin AB’ye giriş sürecinde, AB değerlerini her geçen gün daha çok paylaştığını ve uyum sağladığını belirten Babacan, AB’ye tam üyeliğin uzun bir süreç olduğunu bu süreçte Türkiye’nin AB yapısına daha çok uyum sağlayarak, Avrupa’nın istikrar ve güvenliğinde önemli bir rol oynayabileceğini ifade etti.

/ ANKARA

30.11.2006


 

Şûrânın iptali için dâvâ

Eğitimİş Sendikası, 17. Milli Eğitim Şurası toplantısı ve toplantıda alınan kararların iptali talebiyle dava açtı.

Eğitim-İş Sendikası Genel Başkanı Yüksel Adıbelli, Ankara Bölge İdare Mahkemesi önünde yaptığı açıklamada, 1317 Kasım tarihleri arasında yapılan 17. Milli Eğitim Şurası’na, Milli Eğitim Şurası Yönetmeliği’nin 9. maddesine aykırı olarak sendikalarının davet edilmediğini iddia etti. Yönetmelik gereği tüm eğitim sendikalarının başkanlarının, Şura üyesi olduğunu ifade eden Adıbelli, ‘’Eğitim sendikası başkanlarının Şura’ya katılımları ise yönetmeliğin açık hükmü uyarınca zorunlu olarak bakan tarafından yapılacak davetle olacaktır. Bu bağlayıcı kural açıkça çiğnenmek suretiyle Şura üyesi olmamıza rağmen Şura’ya katılmamız engellenmiş, böylelikle Eğitimİş, Şura karar mekanizmasından dışlanmıştır,’’Adıbelli, daha sonra sendika yöneticileri ve avukatlarla birlikte dava dilekçesini, Ankara Bölge İdare Mahkemesine verdi.

/ ANKARA

30.11.2006


 

Avukatlık sınavı kalkıyor

TBMM Genel Kurulunda, avukatlık sınavının kaldırılmasını öngören yasa teklifi kabul edilerek yasalaştı. Avukatlık Yasasında değişiklik öngören yasa, 2001 yılında yapılan düzenlemeyle, avukatlık stajının ardından mesleğe başlayabilmek için getirilen sınav şartını yürürlükten kaldırıyor.

Teklif üzerinde konuşan CHP’li milletvekilleri, sınavın kaldırılmasına karşı çıktı. CHP Niğde Milletvekili Orhan Eraslan, avukatlık sınavının 21. Dönem parlamentosunda DSP, MHP, ANAP, DYP ve FP’nin oybirliğiyle çıkarıldığını belirterek, ‘’Bugün AK Parti içinde olan Bülent Arınç, Dengir Mir Mehmet Fırat, Cemil Çiçek ve Yahya Akman, o zaman sınavı savunmuş’’ dedi. Sınavın henüz uygulanmadan kaldırılmak istendiğine işaret eden Eraslan, ‘’Bugün ne değişti de sınavı kaldırmak istiyorsunuz?’’ diye sordu. AK Parti sıralarından ‘’Parti değişti’’ denilmesi üzerine Eraslan, ‘’Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın popülist davranarak, stajyer avukatların oyunu almak amacıyla böyle bir değişikliği istediğini’’ ileri sürdü.

AKP Isparta Milletvekili Recep Özel de TBB’nin stajın altyapısını kuramadığını, bazı illerde staj eğitim merkezi bulunmadığını söyledi. Parlamentodaki hukukçu milletvekillerinin hiçbirinin sınava girmediğini, ancak bunun onların kalitesinde şüphe uyandırmadığını kaydederek, ‘’Sınav, avukatlık mesleğini kaliteli hale mi getirecek?’’ dedi.

Konuşmaların ardından yasa teklifi kabul edildi.

/ ANKARA

30.11.2006


 

Dokunulmazlık dosyaları dönem sonuna

TBMM Anayasa-Adalet Karma Komisyonu, 26 milletvekilinin dokunulmazlık dosyalarının dönem sonuna bırakılmasını kararlaştırdı.

Alınan bilgiye göre, CHP milletvekilleri dokunulmazlıkların kaldırılması yönünde oy kullanırken, AKP milletvekillerinin oylarıyla dosyaların dönem sonuna bırakılması kabul edildi. Komisyonda daha önce de 144 milletvekiliyle ilgili 251 dosya hakkında, “kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi” kararı verilmişti. Dönem sonuna ertelenen 26 dosya ile birlikte, Meclise gelen dokunulmazlık dosyası sayısı toplam 277’ye ulaşmış oldu.

/ ANKARA

30.11.2006


 

Selzedeye yardımlar sürüyor

Batman’da meydana gelen sel afetinin ardından kurduğu 3 konteynır kent ve 2 çadır kentte mağdur halkın barınma, beslenme ve ısınma gibi ihtiyaçlarını karşılayan Türk Kızılayı, yardımlarını aralıksız sürdürüyor.

19 Mayıs Mahallesi’nde yeni kurulan konteynır kente yerleştirilecek olan, evleri oturulamaz durumdaki vatandaşların ziyaret eden Kızılay, hijyen kiti, portatif yatak, mutfak seti, battaniye, katalitik soba gibi temel ihtiyaçların dağıtımı gerçekleştirdi.

Yaklaşık 20 kişilik bir ekiple konteynır kente gelen Kızılay ekibi, dağıtımı yapılacak malzemeleri kendi elleriyle tek tek konteynırlara yerleştirdi.

Dağıtımın tamamlanmasının ardından konteynırlara yerleşecek vatandaşlar bu sayede temel ihtiyaçlarına evlerine girer girmez kavuşabilecek.

Türk Kızılayı’nın yardım dağıtımlarını gören vatandaşlar, yapılan yardımlardan dolayı Kızılay ekibine teşekkür etti.

/ BATMAN

30.11.2006


 

Sel mağdurları unutulmadı

Memur-Sen, sel felâketinden zarar görenlere yardım elini uzattı. Diyarbakır ve Batman’a aynî yardım kararı alan Memur-Sen Genel Merkez Yönetim Kurulu üyeleri, sel bölgesini yerinde görmek ve incelemelerde bulunmak üzere Diyarbakır, Batman ve Mardin’e gitti.

Kurduğu Doğal Afet Fonu ile Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli yerlerinde meydana gelen doğal afetlerden zarar görenler için yardım kampanyaları düzenleyen Memur-Sen, yardımların bir an önce felâketzedelere ulaştırılması amacı ile Afet Yardım Komisyonu kurdu.

Tsunami, deprem felâketinde memurların şefkat elini depremzedelere uzatarak, Doğal Afet Fonu’nda biriken yardım paralarını Pakistan’da depremzedelere dağıtan Memur-Sen, şimdi de Doğu ve Güneydoğu’da şiddetli yağış nedeniyle meydana gelen sel felâketinde zarar görenlere yardım elini uzattı.

Memur-Sen Genel Başkanı Dr. Ahmet Aksu, başkanlığındaki heyet, Diyarbakır, Batman ve Mardin’de incelemelerde bulunarak selden zarar gören ailelerin kaldığı çadırkent ve konteynırları ziyaret etti.

Fatih KARAGÖZ / ANKARA

30.11.2006


 

Çalışanlar Aralık’ta eyleme hazırlanıyor

Çalışanlar ve emekliler, bütçe görüşmeleri boyunca Aralık ayında çeşitli eylemler yapacak. Türkiye KamuSen Genel Başkanı Bircan Akyıldız, toplu görüşmelerin ardından ilk tepkilerini AKP Genel Merkezi önüne siyah çelenk bırakarak gösterdiklerini hatırlatarak, kamu çalışanlarının sorunlarına çözüm getirilmemesi sebebiyle seçime kadar bir dizi eylem yapacaklarını söyledi.

kyıldız, Aralık ayında TBMM’de bütçe görüşmeleri yapılırken eylemlerinin bir bölümünü hayata geçireceklerini belirterek, “Çalışılan her kurumun bütçesinin görüşüldüğü gün karşılarında Türkiye KamuSen’i görecekler” dedi.

KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul da çalışanların bütçeye bakışını, TMMOB ve TTB ile düzenledikleri “referandum” sonuçlarını açıklayarak göstereceklerini söyledi. “Referandum” sonuçlarını, 5 Aralıkta TBMM Dikmen Kapısında yapacakları açıklama ile kamuoyuna duyuracaklarını ifade eden Tombul, 14 Aralıkta bütçeye karşı hizmet üretmeyerek alanlara çıkacaklarını kaydetti. MemurSen Genel Başkanı Ahmet Aksu, açıklamasında, bağlı sendikaların bakanlık bütçeleri görüşülürken taleplerini içeren basın açıklamaları yapacaklarını, açıklamaların yerinin ve biçiminin sendikalar tarafından belirleneceğini kaydetti.

EmekliSen Genel Başkanı Veli Beysülen de 2007 yılında emeklilere ayrılan kaynağın artırılması talebiyle eylemleri olacağını belirterek, ayrıca bütçeye yönelik düzenlenen eylemlere destek vereceklerini bildirdi.

/ ANKARA

30.11.2006


 

Genel Sağlık Sigortası Kanunu esastan görüşülecek Genel Sağlık Sigortası Kanunu esastan görüşülecek

Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile CHP’nin, 1 Ocak 2007’de yürürlüğe girecek 5510 sayılı “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu”nun bazı maddelerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması talebiyle açtığı davaları 4 Aralık Pazartesi günü esastan görüşecek.

Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Sezer ile CHP’nin başvurularını birleştirerek görüşmeye karar verdi. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, onayladığı kanunun 3, 28, 29, 31, 40, 46, 55, 63, 80, geçici 1, geçici 2, geçici 3, geçici 4, geçici 6 ve geçici 9’uncu maddelerinin bazı hükümlerinin iptali talebiyle Anayasa Mahkemesinde dava açmıştı. Sezer, kanunun “tanımlar”ı içeren 3. maddesinin 29. bendi ile “Yaşlılık sigortasından sağlanan haklar ve yararlanma şartları” başlıklı, “1 Ocak 2007’den sonra sigortalı kapsamına girenlere, kadın için 58, erkek için 60 yaşını doldurmuş olmaları ve en az 9 bin gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş bulunması şartıyla aylık bağlanacağının” öngörüldüğü 28. maddesinin bazı fıkra ve hükümlerinin iptalini istedi. Bu arada, Anayasa Mahkemesi, davada, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu ile diğer yetkililerin sözlü açıklamalarını dinleyecek.

/ ANKARA

30.11.2006


 

Sezer’den bir veto daha

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 5555 sayılı “Vakıflar Kanunu’’nu kısmen TBMM’ye iade etti.

Cumhurbaşkanı Sezer, Kanun’un 5, 11, 12, 14, 16, 25, 26, 41 ve 68. maddelerinin bir daha görüşülmesini istedi.

/ ANKARA

30.11.2006


 

Acarkent'e dâvâ

Türkiye genelinde 14 bin 420 hektar alanı kapsayan 322 adet sahipli orman bulunduğunu bildiren Çevre ve Orman Bakanlığı, ‘’Acarlar İnşaat Taah. San ve Tic. A.Ş. aleyhine ihtiyati tedbir talepli Serdaroğlu Özel Ormanında tapuda kurulmuş olan kat irtifaklarının iptali ve kayıtlardan terkini talebi ile Beykoz 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açıldığı ve davanın halen derdest olduğunu’’ duyurdu.

Çevre ve Orman Bakanlığı, Serdaroğlu Özel Ormanındaki yapılaşmaya ilişkin yazılı açıklama yaptı.

Özel ormanların, 6831 sayılı Orman Kanununun 45-56. maddelerine göre işletilip, idare edildiğinin belirtildiği açıklamada, bu alanlarda yapılaşmanın, Orman Kanununun 17. maddesinin son fıkrasına göre izin alınarak 52. madde hükmüne göre yapıldığı ifade edildi.

Açıklamada, 1986 tarihli 3302 sayılı yasa ile Orman Kanunu’nun 52. maddesine özel ormanlarda yapılaşma imkanı sağlayan, ‘’Şehir, Kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerlerdeki özel orman alanlarında ifraz yapılmamak ve yatay alanın yüzde 6’sını geçmemek kaydıyla inşaat yapılabilir. İnşaatların yapılmasında orman alanlarının tabii vasıflarının korunmalarına özen gösterilir’’ fıkrasının eklendiği kaydedildi.

Daha sonra 52. maddenin tekrar değiştirildiği belirtilen açıklamada, şöyle devam edildi:

‘’Halen yürürlükte olan düzenleme ile madde, ‘Ekim ve dikim suretiyle meydana getirilen hususi ormanlar hariç, hususi ormanlar 500 hektardan küçük parçalar teşkil edecek şekilde parçalanıp başkalarına temlik ve mirasçılar arasında ifrazen taksim edilemez. Ancak, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerlerdeki hususi orman alanlarında bu kanunun 17. maddesine göre izin almak ve yatay alanın yüzde 6’sını geçmemek üzere imar planlamasına uygun inşaat yapılabilir. İnşaatların yapılmasında orman alanlarının tabii vasıflarının korunmasına özen gösterilir. Hususi ormanlar orman idaresince mahalli tapu idaresine bildirilir’ şeklini almıştır.’’

Türkiye genelinde 283 özel orman ve 49 hükmi şahsiyete haiz amme müesseselerine ait toplam 332 sahipli orman bulunduğu, sahipli ormanların toplam alanının 14 bin 420 hektar olduğu belirtilen açıklamada, Çevre ve Orman Bakanlığının, ‘’Serdaroğlu Özel Ormanında yaptığı iş ve işlemler’’ şöyle sıralandı:

‘’- Serdaroğlu Özel Ormanında Orman Kanununun değişen 52. maddesi gereğince ön izin talebinde bulunulması üzerine, Bakanlık 12 ay ön izin verdi. Talep üzerine ön izin süresi 4 ay daha uzatılmıştır.

Ön izin süresi içerisinde istenilen belgelerin tamamlandığı belirtilerek kesin izin talep edilmesi üzerine, Orman Genel Müdürlüğünün yazısı ile kesin izin talebi uygun görülmemiş ve daha sonra, 14.11.2002 tarih ve 10 sayılı olur ile Serdaroğlu Özel Ormanında verilen ön izin iptal edilmiştir.

BELEDİYENİN RUHSAT VERİŞİ

Şirket tarafından, Orman Bakanlığı aleyhine ‘’yapılaşma hakkının kullanılması konusunun tespiti için’’ Beykoz 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde tespit istenmesi üzerine, bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen raporda özetle ‘’Beykoz Belediyesince yapı ruhsatı verilmesinde bir sakınca bulunmadığı’’ belirtilmiştir.Bunun üzerine, Çevre ve Orman Bakanlığından izin alınmadan Beykoz Belediye Başkanlığınca 10.04.2003 tarihinde yapı ruhsatı verilmiş ve inşaatlar başlamıştır.

Ruhsata yasal itiraz süresi içinde itiraz edilmemiş, yapı ruhsatına zamanında itiraz etmeyen görevliler hakkında Şişli Asliye Ceza Mahkemesinde görevi kötüye kullanma ve ihmal suçlarından dolayı açılan dava halen derdesttir.

30.11.2006


 

Ateşkesin devamı Filistin’e bağlı

Filistin’in Ankara Büyükelçisi Nebil Maruf, önceki gün açıklanan ateşkes kararının kalıcılığının İsrail’in tutumuna bağlı olduğunu söyledi. Ateşkesin tek koşulunun İsrail’in buna inanması olduğunu belirten Maruf, Türkiye’nin de bölgede daha etkin rol oynaması gerektiğini kaydetti. .

Filistin Ankara Büyükelçisi Nebil Maruf, iki günlük Kayseri temaslarını bir dizi ziyaretle sürdürdü. Ziyaretler çerçevesinde Kayseri Genç İşadamları Derneği üyeleriyle de bir araya gelen Maruf, ziyaretin ardından Ortadoğu’daki son gelişmeleri değerlendirdi. Önceki Filistin ve İsrail taraflarının telefon trafiği ile anlaşmaya vararak açıkladığı ateşkes kararının kendisini sevindirdiğini belirten Nebil Maruf, ateşkes için ilk talebin Filistinli gruplardan geldiğini aktardı. Ülkesindeki vatandaşların barışı çok istediğini ifade eden Maruf, ateşkes kararının kalıcı olmasının İsrail’in tutumlarına bağlı olduğunu söyledi. Kendisi de İsrail’e karşı 1982’ye kadar savaşan Maruf, “Ateşkesin devamının tek koşulu karşılıklı olmasıdır. İsrail ateşkese inanmalıdır. Zira Filistinli gruplar dün silah bırakırken, İsrail Batı Şeria’da 2 vatandaşımızı daha öldürdü.” dedi. Filistin için yıllarca savaşmış biri olarak gelecekten umutlu olduğunun da vurgulayan Maruf, “Sonunda zaferin bizim olacağından hiç şüphemiz yok. Çünkü biz sonuna kadar haklıyız. İsrail’in bugün bulunduğu topraklar bizimdir.” şeklinde konuştu.

Yıllarca İspanya’da görev yaptıktan sonra bu yıl içinde Türkiye’ye gelen Büyükelçi Maruf, Türkiye’nin desteğini her zaman mutlu ettiğini anlattı. Türkiye’yi hep dost ve kardeş ülke olarak gördüklerini ifade eden Büyükelçi, Ortadoğu’daki bu sıcak gelişmelere karşı Türkiye’nin ağırlığını koymasını istedi. Türkiye’nin bölgenin en güçlü ülkeleri arasında bulunduğunu belirten Maruf, “Türkiye, Filistinliler hiçbir zaman desteğini esirgemedi. Biz ülke olarak bunun farkındayız. Bu desteğin her zaman sürmesini de istiyoruz. Türkiye bölgenin güçlü ülkelerinden. Bu yüzden Türkiye’nin bölgede daha etkin rol oymaması gerektiği kanaatindeyim.” diye konuştu.

ABD’nin Ortadoğu’daki demokrasi projelerine de değinen Maruf, Irak, Afganistan ve Lübnan’daki iç çatışmaların, patlayan bombaların ABD’nin başarısızlığını gösterdiğini dile getirdi. ‘Demokrasi götürme’ düşüncesiyle ABD tarafından işgal edilen ülkelerde hergün onlarca insanın öldüğünü anımsatan Nebil Maruf, demokrasinin silah zoruyla değil halkların kendi iradesiyle sağlanabileceğini kaydetti.

/ KAYSERİ

30.11.2006


 

Demokrasi eğitimi ailede başlar

Kişisel Gelişim Uzmanı Ahmet Kara, çocuğunun başarısını görmek isteyen ailelerin, çocuğuna mutlaka zaman ayırması gerektiğini söyledi.

Mersin’in Erdemli İlçesi’ne bağlı Kargıpınarı Belde Belediyesi ile Kargıpınarı Lisesi Müdürlüğü’nün birlikte düzenlediği “Aileler çocuklarınız için lütfen canınızı vermeyiniz, onlara değer veriniz yeter” konulu konferansta konuşan Kara, çocuğunun başarısını görmek isteyen ailelerin, çocuğuna mutlaka zaman ayırması gerektiğini vurguladı. Özellikle ergenlik çağındaki çocukların yanlışa ve özentiye meyilli olduğuna işaret eden Kara, bunu ortadan kaldırıp çocukla anne babadan öte bir arkadaş gibi konuşmak için mutlaka ailelerin haftada en az bir gün toplanıp aile meclisini kurması gerektiğini belirtti.

Aile meclislerinde sorunların çözülebileceğini ifade eden Kara, “Aile meclisini toplayarak hem çocuğun sorunu varsa o çözülür, hem de çocuğun demokratik ortamda tartışma zeminini sindirerek yetişmesi sağlanmış olur. Böylece hem çocuk kendine öz güvenini sağlar, hem de anne babaya bir türlü açamadığı konularını bu yolla açar ve içe kapanıklıktan kendini kurtarmış olur” dedi.

/ MERSİN

30.11.2006


 

Böbrek naklinde yeni umut

Sağlık Bakanlığının onay vermesi halinde kullanılacak bir ilaç sayesinde kan uyumu olmayan vericilerden böbrek alınarak nakil yapılabileceği bildirildi.

Japonya’da eğitim alan ve aralarında İzmir’deki bir özel hastanenin organ nakli sorumlusu Opr. Dr. Serdar Kaçar’ın da bulunduğu Türk doktorlar, kan uyumu olmadan böbrek nakli gerçekleştirmek için çalışmalarını tamamladı.

Hastanenin organ nakli sorumlusu Opr. Dr. Serdar Kaçar, birkaç yıldan bu yana kan uyumu olmadan böbrek nakli yapılan Japonya’da eylül ayı sonunda 5 Türk doktorun eğitim aldığını söyledi. Kan grubu uyumunun böbrek naklinde önemli bir sorun olduğunu, yakınına organ bağışlandığı halde kan uyuşmazlığından dolayı birçok nakilin gerçekleştirilemediğini belirten Opr. Dr. Kaçar, bu yöntem sayesinde birçok hastaya rahatlıkla organ naklinin yapılabileceğini ifade etti.

/ İZMİR

30.11.2006


 

Boğazda faciadan dönüldü

Rus bandıralı “Volgodon 213’’ adlı kuru yük gemisi, İstanbul Boğazını geçerken dümen arızası nedeniyle Marmarayçalışma dubasına çarptı. Kazada can kaybı olmazken, boğaz gemi trafiğine kapatıldı.

Rus bayraklı kuru yük gemisinin, İstanbul Boğazı’nı geçerken dümen arızası nedeniyle Marmaray çalışma dubasına çarptığı belirtildi. Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmeleri Genel Müdürlüğünden alınan bilgiye göre, Ukrayna’dan yüklediği dökme buğdayı Tarsus Limanı’na götürmek üzere seyir halinde olan Rus bandıralı ‘’Volgodon 213’’ adlı kuru yük gemisinin dümeni, İstanbul Boğazı’ndan geçerken arızalandı. Bunun üzerine 135 metre boyundaki gemi, Kandilli mevkisinde Marmaray çalışma dubası ‘’Kanyu’’ya çarptı. Olay üzerine bölgeye, kurtarma gemileri ve römorkörleri sevk edildi. İlk tespitlere göre kazada, herhangi bir can kaybı olmadı. Kaza sebebiyle İstanbul Boğazı bir süre gemi trafiğine kapatıldı. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Marmaray dubasına çarpan geminin kurtarılarak Haydarpaşa Limanı’na çekildiğini söyledi.

/ İSTANBUL

30.11.2006


 

YÖK’ün cevapsız bıraktığı İHD üniversite kapılarında

Çeşitli sebeplerle üniversitelerden atılan öğrencilerle ilgili yazılı bilgi talebi YÖK tarafından cevapsız bırakılan İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi, İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne başvurdu.

İstanbul Üniversitesi’nden atılan öğrencilerle birlikte dün okulun ana kapısı önünde bir basın açıklaması yapan İHD İstanbul Şube Sekreteri Hüseyin Ayyıldız, barışçıl gösteri yapan, ana dilde eğitim gibi talepler için dilekçe hakkını kullanan çok sayıda öğrencinin okuldan uzaklaştırma ve atılma gibi cezalar aldığına dikkat çekti. Konuyla ilgili olarak İHD’nin çeşitli şubelerine birçok başvuru yapıldığını ifade eden Ayyıldız, “İHD İstanbul Şubesi olarak YÖK’den ‘bilgi edinme hakkı’ çerçevesinde yazılı olarak bu öğrencilerle ilgili bilgi istedik. Ancak, YÖK, bu tür bilgilerin ‘kendilerinde olmadığını’ gerekçe göstererek bilgi vermekten kaçındı” dedi.

Akademik bir kuluşun, Anayasal hakları baştan savma cevaplarla kullandırmak istememesinin kabul edilir olmadığını söyleyen Ayyıldız, taleplerinde ısrarcı olduklarını, tek tek rektörleri gezerek de olsa bu haklarını kullanacaklarını ifade etti. Ayyıldız, ayrıca öğrencilere yönelik baskıcı ve antidemokratik uygulamaların ülkenin geleceğine kara bir perde çekmek olduğunu vurguladı.

İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü 4. sınıf öğrencisi iken, parasız eğitim talebini içeren afiş astığı ve güvenlik görevlilerine kimlik göstermediği için okuldan atılan Serpil Ocak da, “Beyazıt’ta artık düşüncelerimizi hiçbir yolla ifade etmemize izin verilmiyor. Yani üniversite artık üniversite olmaktan çıkarılıyor” dedi.

Basın açıklamasının ardından İHD İstanbul Şube Sekreteri Hüseyin Ayyıldız, İstanbul Üniversitesi’nde kaç öğrencinin atılma, okuldan uzaklaştırma cezasına maruz kaldığı, kaç öğrencinin hangi gerekçelerle disiplin cezaları aldığı, halen kaç öğrencinin hangi sebeplerle soruşturma geçirdiği ve öğrencilerin talepleriyle ilgili komisyon kurulup kurulmadığı sorularını içeren mektubu Rektör Prof. Dr. Mesut Parlak’a vermek üzere İstanbul Üniversitesi’ne girdi.

Naciye KAYNAK / İSTANBUL

30.11.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004