Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 09 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Derin değil, karanlık devlet

Hrant Dink cinayetinden bu yana süregelen olaylar, Türkiye’nin bir süredir unutmaya başladığı ilkel ve karanlık yüzünü yeniden hatırlamasına yol açtı. İnsanlık dışı bir cinayetten sonra bile, olayı karartmaya ve katili arkalamaya çalışan anlayışların aramızda yaşıyor, siyasette ve devlette hüküm sürüyor olması toplumumuzun barış ve esenlik içinde yaşaması açısından ciddi bir tehdit oluşturuyor.

Bu tür olaylardan sonra ülkemizde hep bildik bir kavramdan, “derin devlet”ten söz edilir. Derin devlet, bazılarına göre devletin bekası için ‘durumdan vazife çıkaran’ derinden bir sahiplenmeyi ifade eder. Bu açıdan, kaçınılmaz bir vatan görevidir. Bazılarına göre ise “derin devlet”, bu sahiplenme anlayışının yoldan çıkmış, başına buyruk kesilmiş halidir. Bu bakışa göre, ciddi bir tehlike korkusu derin devleti “raydan çıkarabilir”; o zaman yapılanların hukuka, yasaya uygun olup olmadığına bakılmaz.

Bütün bu açıklama çabalarının kabul edilebilir bir yönü olamaz. Her devletin, elbette, kendisini savunma hakkı vardır. Ancak, hiçbir devlet, ne adına olursa olsun, kendi yurttaşlarına karşı tuzak kuramaz, komplo, hele suikast düzenleyemez. Bu tür açıklamaların, devlete çöreklenmiş suç odaklarına ‘derinde bir meşruiyet’ arayışı olduğu gözden kaçırılmamalıdır.

O nedenle, bu tehdidin adı “derin” devlet olamaz; olmamalıdır. Devlet gücünü bir biçimde ele geçirmiş ya da devlet gücüyle bağ kurmuş bu tür suç örgütlenmelerine “derin devlet” denilmesi, gerçekte bilinç altlarımıza yönelen ustalıklı bir isimlendirme gayretidir.

DEMOKRATİK DEVLET

Bugün ve önceden beri karşı karşıya bulunduğumuz saldırgan, fütursuz ve acımasız suç odaklarının kaynağı ancak “karanlık” devlet olabilir. ‘Karanlık’ kavramı, ‘derin’ kavramının aksine kapalılığı, gizliliği, kanunsuzluğu, tehdit ve tehlike barındıran bilinmezliği çağrıştıran olumsuz bir kavramdır. O nedenle “derin devlet” yerine, “karanlık devlet” demek, amacı açıklamak açısından daha uygun bir nitelemedir.

“Karanlık devlet”, toplumumuzda düşmanlar ve düşmanlıklar üretmeye çalışan gerginliklerden beslenir. Bugün, ülkemizi sürekli vahim tehlikelerin eşiğinde gösteren, vatanın elden gittiği söylemini diline dolayan, yurtse-verliği ırkçı kışkırtmalara indirgeyen hırçın ve olumsuz siyaset dili, devletin eskimiş yapısının karanlıklarında kriz senaryoları yazan çevrelerin amaçlarına hizmet etmektedir.

Bütün bu tuzakları bozmanın yolu “demokratik sosyal hukuk devleti”nin aydınlığını sağlamaktan geçer. Devlet, denetime açıldıkça, bilgi edinme hakkı kağıt üstünde kalmaktan kurtulup temel bir hak haline dönüştükçe, saydamlık bütün kamu yaşamı için geçerli hale geldikçe devletin dehlizlerine çöreklenen karanlıklardan kurtulabiliriz. Karanlığın çaresi aydınlıktır.

Onun için, hiç olmazsa bu kez olayın arkası nereye dayanırsa dayansın, sonuna kadar üzerine gidilmelidir. Suçun failinin bulunması, bazan gerçeğin ortaya çıkması değil, daha derindeki başka vahim gerçeklerin üzerinin örtülmesi anlamına taşıyabilir. Bundan önceki olaylarda benzer bir durumun yaşandığı anlaşılıyor. Daha önce Trabzon’da işlenen rahip cinayeti ve sonra Danıştay saldırısı soruşturmalarının derinleştirilmemiş olması bugün bir başka vahim olayla karşılaşmamız sonucunu doğurmuştur. Bu üç olay arasındaki irtibat, şimdi, geç kalınmış olarak ortaya çıkmaktadır. Bu kez bu irtibatın kesilmesine, soruşturmanın yönünün saptırılmasına ve yeni suikastlere zemin hazırlanmasına fırsat verilmemelidir.

SONUNA KADAR GİDİLMELİ

Bu açıdan, sayın Başbakan’ın olayın üze-rine gidileceği yolundaki açıklamaları ve ırkçı söylemin tehlikelerine değinen değerlendirmeleri doğrudur. Sayın Başbakan, haklıdır, fakat -ne yazık ki- bu kez de sorunların üstesinden gelebilecek kadar güçlü görünmemektedir. Şemdinli olaylarından sonra yaşananlar ortadadır.

Hükümetin bazı bakanları kendileriyle doğrudan ilgili alanlarda ya hiç ortada görünmemekte ya da olayları ve konuları içinden çıkılmaz hale getirmek için çözümsüz formüller üretmektedir.

O nedenle, bütün bu karanlık örgütlenmelerle gerçekten baş etmek istiyorsa, sayın Başbakan’ın önündeki tek çare 1997’de yapılan hatayı tekrar etmemektir. 1997’de, devletin güvenlik güçleriyle siyasiler ve suç örgütleri arasındaki ilişkilerin ortaya döküldüğü Susurluk’taki trafik kazası sonrasında o günün iktidarı olayların üzerine gitmek yerine üstünü örtmeyi tercih etti. Günün iktidarının önde gelenleri, “sürekli aydınlık için bir dakika karanlık” eylemine katılanları “mum söndü oynuyorlar” diye küçümsemeye ve karalamaya kalkıştı. Sonra o karanlık onları da yuttu.

Bugün yapılması gereken tarihten ders almak, sürekli aydınlık isteyen toplumsal güçlerle karşı karşıya gelmek yerine, onlardan güç almaya çalışmaktır.

Türkiye bu kez bu karanlığı aşmalıdır!

Yeni Şafak, 8.2.2007

Ertuğrul GÜNAY

09.02.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Derin değil, karanlık devlet

  Bilgi kirliliği devlet sorunu

  Milliyetçiliğe niçin şaşırıyoruz ki!

  Abdullah, Alaattin ve eski bir MİT'çi


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004