Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 14 Mart 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Ağar: Çankaya sürecinde demokrasi zedelenmesin

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, siyasetin yapıldığı yerin mahkeme değil, sandık olduğunu dile getirerek, cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde demokrasinin zedelenmemesi gerektiğini söyledi. Siyasetin “gerilim, düşmanlık, husumet” üretemeyeceğini dile getiren Ağar, “Ülke insanı demokrasi dışı bir müdahaleyle karşılaşmayacaktır. Bunun yolu siyaset yapmaktır” dedi.

Ağar, Türkiye Müteahhitler Birliği’nin Sheraton Otelinde düzenlediği ‘’gündem’’ konulu toplantıda yaptığı konuşmada, gerilim üzerinden siyaset yapmanın artık sona erdiğini kaydetti. Siyasetin ‘’gerilim, düşmanlık, husûmet’’ üretemeyeceğini dile getiren Ağar, ‘’Ülke insanı demokrasi dışı bir müdahaleyle karşılaşmayacaktır. Bunun yolu siyaset yapmaktır’’ dedi.

Siyasetin yapıldığı yerin ‘’mahkeme değil sandık’’ olduğunu dile getiren Ağar, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde demokrasinin zedelenmemesi gerektiğini söyledi.

Merkez sağın birleştirilmesiyle ilgili olarak ‘’İnsanlar yukarıdan oturup ne sağı ne de solu birleştirebilir. Bu bitti. Buna millet karar verir’’ diyen Ağar, ‘’Benim saklayacak bir şeyim yok. Geçenlerde Mesut Yılmaz ile oturup görüştük uzun uzun. Her 15 günde bir sayın Demirel ile de oturup görüşüyoruz’’ dedi.

Ağar, DYP dışında söyledikleri akılda kalan başka bir partinin olmadığını savundu.

Irak’ın Türkiye’nin en önemli meselesi olduğunu dile getiren Ağar, bu meselede üst düzey makamların farklı şeyler söylemesinin millette kaygı oluşturacağını belirtti.

‘’Bölgede hiç bir oluşum Türkiye’ye rağmen yaşayamaz. Denemek isteyen buyursun denesin’’ diyen Ağar, ‘’Sayın Baykal, bizim açıklamalarımızla ilgili ‘Ağar Diyarbakır’ı mı vermeye çalışıyor’ diyor. Ben Diyarbakır’ı vermeye değil, Musul’u almaya çalışıyorum’’ diye konuştu.

Ülkede istikrar olsaydı Cumhurbaşkanlığı seçiminin ‘’çok bilinmeyenli denklem haline dönüşmeyeceğini’’ kaydeden Ağar, iktidara geldiklerinde AB sürecini yeni bir çerçeveyle hızlandıracaklarını söyledi.

“TEK ÇATI DYP”

Mehmet Ağar, parti genel merkezinde Türkiye Emekli Subaylar Derneği’ni kabulü sonrasında gazetecilerin eski Başbakan Mesut Yılmaz’la buluşmasına ilişkin sorularını cevaplandırırken ise “Her türlü diyaloğa açığım. Herkesle görüşüyorum. Siyasette geçmişin tecrübeleri içerisinde çeşitli meseleleri bilen, bugün de ‘siyasî hırs ve talebin dışında olan’ kimselerle görüşüyorum” dedi. “Demokrat Parti formülü” ile ilgili soruları da cevaplandıran Ağar şöyle konuştu:

“Bir başka parti, üçüncü isim falan söz konusu olmaz. Buradaki tek çatı DYP’dir. Öyle zaman falan da söz konusu değil bir marka değişikliği için. Bu çerçeve içerisinde herkes bütünleşmenin katkısını yapmanın hevesi içindedir, arzusu içerisindedir. Burada ağırlıklı olarak da kişisel makam ve sandalye arzuları da bunun çok dışındadır artık. Çok geride kalmıştır. Türkiye sağlıklı bir yolda yürümektedir. Bu sağlıklı yolu yürüyen 4.5 senedir bu tabloyu yaşayan ve gerçekler üzerinden ciddî bir muhalefet sergileyen ve halk nezdinde karşılığı olan bir çizgiyi takip ede ede geldik. Merkez sağ bir duruştur, merkez sağ bir tavırdır, bir kararlılıktır. Bunun bütün kodlarını yerli yerine oturtan bir çizgiyi yaşayarak geldik. Ve bugün gelinen noktada bu hizmeti en iyi taşıyan parti olarak bunun karşılığını da görüyoruz. Ve burada siyasetin arzuladığı bütünleşmeler konusundaki pozisyonumuzu hep muhafaza ederek geldik.”

“SİYASETİ MİLLET TANZİM EDER”

Artık siyaseti milletin tanzim ettiğini, siyaset tepeden tanzim devirlerinin geride bıraktığını vurgulayan Ağar, “Bu noktada katkısı olanlarla bu konuda taşın altına el koymaktan da çekinmiyorlar. Biz de her türlü ön yargıdan uzak belli temelleri, ilkeleri olan, politikada belli duruşları olan, yapısı olan çizgiyi de muhafaza ederek yolumuza devam ediyoruz” diye konuştu.

Yeni Asya / ANKARA

14.03.2007


 

Tahrikler boşa çıkarılmalı

Son günlerde DTP cenahından gelen provokatif söylemlerin sıklaştığına ve buna paralel olarak DTP’lilere yönelik gözaltı, tutuklama ve mahkûmiyet kararlarının yoğunlaştığına dikkat çekilirken, önceki yıllarda benzerleri çok yaşanan olayların yeniden bir kısır döngü halinde tekrarlanmaması için herkesin sağduyulu ve serinkanlı davranması gerektiği vurgulanarak, tahriklerin ancak böyle boşa çıkarılabileceği belirtiliyor.

Nevruz günü yaklaşırken, toplumu gerecek tavır ve söylemlerden kaçınılması çağrıları yapılıyor.

Nevruz günü öncesi İnsan Hakları Derneği’nden (İHD) sağduyu çağrısı geldi. İHD Genel Başkan Yardımcısı Reyhan Yalçındağ, herkesin toplumu geren, toplumun duygularına yönelen, toplumu hassas kılacak gelişmeler ve söylemlerden geri durmaları gerektiğini söyledi.

Nevruz’un bin yıllardan beri Ortadoğu’da yaşayan bütün halkların kutladığı kardeşlik, barış adına, ortak yaşamın tesisi adına mesajlar verdiği bir bayram olduğuna dikkat çeken Yalçındağ, her zaman olduğu gibi bu yılda yüksek sesle Nevruz’un ruhuna uygun bir şekilde kutlanmasını talep ettiklerini belirtti.

“Nevruz, barış ve kardeşlik taleplerinin dile getirildiği bir bayram coşkusuyla, bir bayram havasıyla geçmeli. Doğrusunu söylemek gerekirse başka hiçbir ikinci şıkkı düşünmek istemiyoruz.” diyen Yalçındağ, şöyle devam etti:

“Basına ve kamuoyuna yansıyan bazı gelişmeler de var. Örneğin Van ve Diyarbakır gibi büyük illerin DTP il başkanlarının tutuklanması. Yine DTP eşbaşkanlarına yönelik açılan davalarda ceze verilmesi, yine birçok DTP yöneticisinin tehdit alması, haklarında dâvâlar açılması. Daha doğrusu bir bütün olarak muhalif duran kesimlerin, sivil toplum örgütlerinin, sendika yöneticilerinin, gazetelerin, basın yayın organlarının; yani muhalif bir duruşu olan kesimlerin ciddî şekilde yargı ve diğerlerinin de önemli baskı altında olduğunu ifade etmemiz mümkün. Ama ben şunu ifade etmek istiyorum; kesinlikle başka bir alternatif başka bir şık düşünmek istemiyoruz. Bütün bu yansımalar dileriz ki hani gerçekte hayat bulmaz. Toplumu geren, toplumun duygularına yönelen, toplumu hassas kılacak gelişmeler ve söylemlerden de geri durmaları gerektiğine yönelik makamlara gerek yerel gerek merkezi otoritelere de birkez daha çağrıda bulunmak istiyorum buradan.”

/ DİYARBAKIR

14.03.2007


 

DTP Mardin İl Başkanı tutuklandı

Demokratik Toplum Partisi (DTP) Mardin İl Başkanı Ferhan Türk, ‘’Suç ve Suçluyu övme’’ suçundan tutuklandı.

Edinilen bilgiye göre, 10 Mart Cumartesi günü basın açıklamasında sayın Öcalan dediği gerekçesiyle gözaltına alınan Türk, tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildi.

Ferhan Türk, sevk edildiği adli mercilerce ‘’Suç ve Suçluyu övme’’ suçundan tutuklandı.

Bu arada, İzmir’de önceki gece düzenlenen operasyonda DTP İl Başkanyla birlikte Buca ve Torbalı ilçe başkanları ile eski İzmir İl Başkanının da aralarında bulunduğu 13 kişi gözaltına alındı.

/ MARDİN

14.03.2007


 

Yargıtay’ın iş yükü ağır

Yargıtayın hukuk dairelerinde, geçen yıl 317 bin 533 iş sonuçlandı. Ceza daireleri ise 143 bin 880 işi karara bağladı.

Yargıtay Başkanlar Kurulunun kararına göre, 1 Ocak 2006 ile 31 Aralık 2006 tarihleri arasında Hukuk Genel Kuruluna 820 iş geldi. Kurul, bir önceki yıldan aktarılan 833 dosyadan yıl içinde 822’sini karara bağladı ve 2007 yılına 11 iş aktardı. Ceza Genel Kuruluna ise aynı tarihler arasında 350 iş geldi. Kurul, bir önceki yıldan aktarılanla birlikte toplam 372 dosyadan yıl içinde 324’ünü karara bağladı ve 2007 yılına 48 iş aktarıldı.

/ ANKARA

14.03.2007


 

Acaristanbul’a yıkım kararı

Beykoz Belediye Başkanı Muharrem Ergül, Beykoz Belediyesi Encümen toplantısında, Acaristanbul ile ilgili olarak Danıştay’ın ruhsat iptaline ilişkin olarak verdiği karara dayanarak, bu vilların yıkımı ve para cezasının uygulanmasına oy çokluğu ile karar verildiğini bildirdi.

Ergül, Beykoz Belediyesi Encümeni Olağan toplantısının ardından gazetecilere açıklama yaptı. Danıştay 6. Dairesi’nin 9 Şubat günü ‘’Beykoz Belediyesi’nin Acaristanbul’a verdiği yapı ruhsatının iptaline ilişkin yerel mahkeme kararını onaması kararı’’nın, Beykoz Belediyesi’ne 1 Mart günü intikal ettiğini belirten Ergül, kararı encümene sevk ettiklerini kaydetti. Bu arada, Zekai Emeç adlı üyenin encümen üyeliğinden istifa ettiğini hatırlatan Ergül, encümenin bir eksikle toplanmasının hukuki sıkıntılar doğurabileceği için Beykoz Belediye Meclisi’nin 5 Mart günü toplanarak Mucip Kopuz adlı yeni encümen üyesini seçtiğini anlattı. Beykoz Belediye Başkanı Ergül, şunları söyledi:

‘’Bu üye arkadaşımız dosyayı incelemek için Başkanlık makamından bir hafta süre istedi. Biz bu süreyi verdik. Bu süre bugün bitti. Tam kadro ile encümen toplantımızın yapılması gerekiyordu ve bugün bu toplantıyı yaptık. Sabah saat 10.00’da toplandık ve Acaristanbul ile ilgili olarak Danıştay’ın ruhsat iptaline ilişkin verdiği karara dayanarak, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32. maddesine göre bu villaların yıkımı ve 42. maddesine göre de para cezasının uygulanmasına 3’e karşı 4 oyla karar verilmiştir. İlgili bu kararı tebliğ edeceğiz. Yasal haklarını kullanma süresi var. Bu süre sonunda gereği neyse belediye tesis edecek. 1 hafta süre vereceğiz. Onlar yargıya gidecek. Yargı sürecine göre hareket edeceğiz.’’

/ İSTANBUL

14.03.2007


 

Laiklik baskı aracı olmasın

Bahçeşehir Üniversitesi Hükümet Liderlik Okulu tarafından bu sene üçüncüsü düzenlenen Siyaset Okulu programının 9. haftasında “mezhepler ve cemaatler” konulu bir konferans veren gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular, dinin özerk olmasını gerektiğini ifade ederek, “İnsanlıkta din ve vicdan hürriyeti geliştiği için inancına karışılmasını istemez. İşte laiklik din ve vicdan hürriyetinin teminatı olması yönüyle makbuldür” dedi.

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Kutlular, Bahçeşehir Üniversitesi Hükümet Liderlik Okulu tarafından bu sene 3.’sü düzenlenen “Siyaset Okulu” Programının 9. haftasında “Mezhepler ve Cemaatler” konulu bir konferans verdi. Hükümet Liderlik Okulu Direktörü İsmail Şakcı’nın yönettiği oturumda konuşan Mehmet Kutlular, mezheplerin İslamiyet’in başlangıcından beri var olduğunu ve yeni bir din anlamına gelmediğini, dolayısıyla İslâmda bölünmelere ve ayrılıklara sebep olmaması gerektiğini ifade etti. Kutlular, “Mezhep dediğimiz şey sadece İslâmın farz ve nasları haricindeki meselelere farklı yorumlar getirilmesidir” diye konuştu.

Tarikatları ise ahlâkî faziletlerin inkişaf ettirilmesi için kurulmuş dini müesseseler olarak tanımlayan Kutlular, cemaatlerin de bundan farklı olarak aynı düşünce etrafında toplanan insanların oluşturduğu birlikler olduğunu kaydetti.

“DİN ÖZERK OLMALI”

Laiklik meselesinde de görüşlerini belirten Kutlular, bu konuda Bediüzzaman Said Nursi’nin daha Cumhuriyetten önce belirttiği önemli noktaları aktardı. Özetle dinin özerk olması gerektiğine vurgu yapan Kutlular, “Avrupa’nın laiklik konusunda sıkıntı yaşamamasının sebebi kilisenin özerk olmasıdır. ‘Din umumun mukaddes malıdır, dolayısıyla bir partinin tekelinde olamaz, olursa büyük ekseriyet dinin aleyhine geçer’ diyor Bediüzzaman. Din evrensel olduğu için bir partinin tekeline alınmaz” şeklinde konuştu.

Bediüzzaman’dan “Dinin yüzde 99’u iman, ahlâk, fazilet ve ibadettir ancak yüzde biri siyasete taalluk eder, onu da idareciler düşünsün” sözünü aktaran Kutlular, “Bugün Türkiye’de bu tarz bir anlayışa ihtiyaç vardır” dedi.

“BİN SENEDİR MÜSLÜMANIZ”

Türk milletinin bin seneden beri Müslüman olduğunu, İslamiyete sahip çıkan, hem koruyucusu hem de yayıcısı olma görevini hakkıyla yerine getiren bir millet olduğunu hatırlatan Mehmet Kutlular, “Buna rağmen ecdadımızın kurduğu devlet bile bugün söylenen şeriat devleti gibi değildir. Osmanlı’da padişah büyük bir âlimi Şeyhülislam olarak atar ve onu danışmanlık göreviyle görevlendirir. Ne İran gibi ne de Suudi Arabistan gibi bir mantıkla yönetilmemiştir Osmanlı. Biz seksen senelik bir devlet değiliz, böylesi eski bir gelenekten geliyoruz” sözleriyle Türkiye’deki yanlış anlamalara açıklık getirdi.

“İSLÂM, SOSYAL DEVLET ANLAYIŞINI GETİRDİ”

Bu konuda yine Bediüzzaman’ın “Ben meşrutiyeti İslâm namına alkışlarım” sözlerini aktaran Kutlular, şunları kaydetti:

“Hürriyetin, adaletin en kusursuz haliyle İslam’da da var olduğunu görüyoruz. Adaletin şahikasına çıkılmış özellikle Osmanlı döneminde. Padişahlar gayrimüslimlerle bile mahkeme edilebilmiş. Seçim İslam’da da vardır, halifelerin hepsi seçilerek başa gelmiştir. Çünkü işi ehline vermek Hadis-i Şeriflerde de vardır. Dindar olanı yönetici yapın demiyor, ehil olanı yönetici yapın diyor.”

Kutlular, ayrıca İslam’ın sosyal devleti getirdiğini çünkü idareciliği hizmetkarlık olarak tanımladığını da hatırlattı.

“LAİKLİK, DİN VE VİCDAN

HÜRRİYETİNİN TEMİNATI OLMALI”

Laiklik konusunda da görüşlerini ifade eden Kutlular, laikliği şöyle tanımladı:

“İnsanlıkta din ve vicdan hürriyeti geliştiği için inancına karışılmasını istemez. İşte laiklik din ve vicdan hürriyetinin teminatı olması yönüyle makbuldür. Avrupa’da kilise ve idare tek bir mezhepin etrafında şekillenip diğer mezhep ve dinlere nefes aldırmayınca ve bunlar üzerinde baskılar kurunca laiklik fikri gelişmiş ve dolayısıyla devletin dinlere eşit mesafede durması ve karışmaması olarak ortaya çıkmış. Din bu konuda rahat bırakılırsa laiklikten bir şikayeti olmaz kimsenin. Eğer devlet de sosyal bir devletse kendi halkının inançlarına karışmaz zaten.”

“LAİKLİK, BASKI ARACI OLARAK

KULLANILMAK İSTENİYOR”

Mehmet Kutlular, Türkiye’de laikliğin devlet tarafından baskı aracı olarak kullanıldığına dikkati çekerek, “Bir yerde baskı varsa bazı şeyler gizlice gelişir. İnkılaplar medrese, tekke ve türbeleri kapatmış. Ancak bunları ıslah etmek daha doğru olacaktı. Çünkü bu toplum dine, su ve hava gibi ihtiyaç duymaktadır. Bu konudaki baskılar netice vermemiş çünkü seneler sonra baktığımızda bugün resmi olmasa da bütün bu kurumların faaliyetlerine daha yaygın bir şekilde devam ettiğini görüyoruz” sözleriyle baskıların sonuç getirmediğini kaydetti.

Siyasal ve radikal İslâma ilkesel olarak karşı olduklarını ifade eden Kutlular, bu görüşünü “din namına siyaset yapılamayacağı ve parti kurulamayacağı görüşünde” olmasına bağladı. Kutlular “Din, siyasete âlet edilmediği gibi siyaset de dinsizliğe alet edilmemelidir” diye konuştu.

“İRTİCA ABARTILI BİR MESELE”

İrtica konusunu da demokrasiyi kesintiye uğratmak için büyütülüp abartılan bir mesele olarak tanımlayan Kutlular, “Çünkü Türkiye’de İslamdan kaynaklanan bir rejim tehdidi ve ayaklanma hiç olmamıştır. Müslüman asla devlete düşman olmaz” dedi.

Kutlular, Türkiye’nin laiklik anlayışını yeniden gözden geçirmesi gerektiğinin altını çizerek, “Çünkü Türkiye’de laiklik din aleyhinde kullanılmaktadır. Din bir tehdit olarak görülmemelidir. Herkes inancında özgür olmalı ve başkasına zarar vermediği sürece dinine ve ritüellerine karışılmamalıdır” ifadelerini kullandı.

“TÜRKİYE’YE BU ELBİSE DAR GELİYOR”

“70 milyonluk Türkiyeye bu elbise dar geliyor ve hiç şık değildir. Hiçbir darbe başarılı olmamıştır, darbelerle indirilenler daha sonra güçlenerek geri gelmişlerdir” diyen Kutlular, Avrupa Birliği meselesinde de bunun ekonomik ve siyasi bir mesele olduğundan dini bakımdan karşı çıkmanın bir anlamı ve geçerli bir sebebi olmadığı görüşünü dile getirdi.

“BAŞÖRTÜSÜ ALLAH’IN EMRİ”

Konferasın sonunda soruları da cevaplandıran Mehmet Kutlular başörtüsü konusundaki bir soru üzerine şunları söyledi; “Başörtüsü Allah’ın emri ve farzdır, bu konuda kimsenin kimseye karışma hakkı yoktur. Takana da takmayana da karışmak olmaz.”

Program sonunda Hükümet Liderlik Okulu Direktörü İsmail Şakcı, Mehmet Kutlular’a bir plaket takdim etti.

Umut YAVUZ / İSTANBUL

14.03.2007


 

Prof. Dr. Yayla hakkında dâvâ açıldı

İzmir’de yaptığı bir konuşmada, Atatürk’ün manevi şahsı ve hatırasına hakaret ettiği iddiasıyla hakkında suç duyurusunda bulunulan Prof.Dr. Atilla Yayla’ya, 1-3 yıl hapis cezası istemiyle dava açıldı.

Alınan aldığı bilgiye göre Cumhuriyet Savcısı Ahmet Güven’in hazırladığı iddianamede, Prof. Dr. Yayla’nın 18 Kasım 2006 tarihinde AKP İzmir Gençlik Kollarının Atatürk Stadı Hakem Seminer Salonu’nda düzenlediği ‘’Avrupa Birliği ve Türkiye İlişkilerinin Toplumsal Etkileri’’ konulu panele konuşmacı olarak katıldığı belirtildi. Prof. Dr. Yayla’nın, panelde, Atatürk’ten ‘’bu adam’’ şeklinde söz ederek Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret etmek suçunu işlediği savunulan iddianamede, Yayla’nın 5816 sayılı Atatürk Aleyhinde İşlenen Suçlar Hakkındaki Kanunun 1/1, 2/1 ve TCK’nın 53. maddeleri gereğince 1-3 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmesi talep edildi. Konu hakkında 8 suç duyurusunda bulunulduğu belirtilen iddiianamede, bilirkişi marifetiyle yaptırılan CD çözüm tutanağı ve raporu ile Yeni Asır Gazetesinde haber yapan muhabir Nuray Kara’nın tanık sıfatıyla ifadesinin alındığına yer verildi. Prof. Dr. Yayla’nın yargılanmasına, önümüzdeki günlerde Asliye Ceza Mahkemesinde başlanacak.

/ İZMİR

14.03.2007


 

Bağış: Tasarı kabul edilirse ilişkiler baltalanır

AKP İstanbul Milletvekili Egemen Bağış, ABD Kongresine sunulan Ermeni tasarısının kabul edilmesi durumunda, Türkiye-ABD ilişkilerinin bizzat Kongre tarafından baltalanacağını ve Ermenistan’ın Batı’ya açılması şansının yok olacağını söyledi.

Ermeni tasarısına karşı bilgilendirme kampanyası kapsamında Washington’a gelen TBMM heyetinde yer alan Bağış, “TBMM’nin ve Türk halkının verdiği yetkiyle Washington’dayız. ABD Kongresinin tarihi bir yanlışa düşmesini önlemek çabasındayız. Bu kapsamda bilgi verecek ve uyarılarda bulunacağız” dedi.

Türkiye-ABD Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı olarak durumdan endişe duyduğunu kaydeden Bağış, şöyle konuştu:

“Tasarının geçmesi, Türkiye-ABD ilişkilerinin bizzat ABD Kongresince baltalanması anlamına gelecektir. Bazı Kongre üyeleri kendi seçmenlerinin baskısı altındalar. Bu seçmenler kendi dar etnik çıkarları için bu baskıyı sürdürüyor, ancak kararın geçmesi, büyük bir yanlışa imza atılması demektir.”

Bağış, tasarıya imza koyan bazı Kongre üyelerinin, Türkiye’nin haritadaki yerini, Ermenistan’ın nerede olduğunu ve Türkiye-Ermenistan sınırının nereden geçtiğini bildiklerinden kuşku duyduğunu söyledi.

/ WASHINGTON

14.03.2007


 

Türkiye-AB ilişkileri Antalya’da tartışılacak

Merkezi Almanya’da bulunan Türkiye Araştırmalar Merkezi (TAM) Vakfı ile GTI Travel işbirliğinde ‘’Almanya’nın Dönem Başkanlığında Türkiye-Avrupa İlişkileri ve Türk Turizmi Toplantısı’’ yapılacak.

TAM Vakfı’ndan yapılan yazılı açıklamaya göre, Antalya’da 23 Martta düzenlenecek toplantıda, uzmanlar, Almanya’nın dönem başkanlığında Türkiye-Avrupa ilişkileri ile Türk turizmini tartışacak. TAM Genel Direktörü Prof. Dr. Faruk Şen, toplantının, Avrupa Birliği’nin en büyük ekonomik ve siyasi güçlerinden biri olan Almanya ile Türkiye ve Almanya’nın AB dönem başkanlığı kapsamında Türkiye-AB ilişkilerine önemli kazanımlar sağlayacağına inandıklarını belirtti. Şen, Almanya’nın dönem başkanlığında Türkiye’nin tanıtımı için aktivitelerinin süreceğini kaydetti.

/ ANTALYA

14.03.2007


 

Erdoğan’a diyalog ödülü

Washington’da bulunan Rumi Forum kuruluşunun 2007 Uygarlıklararası Diyalog Ödülü, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ve İspanya Başbakanı Jose Luis Rodrigues Zapatero’ya verildi.

Rumi Forum ve Georgetown Üniversitesi tarafından Kongre binasında düzenlenen törende ödül, Washington Kardinali Theodore McCarrick tarafından, Başbakan Erdoğan’a iletilmek üzere AKP İstanbul Milletvekili ve Başbakan’ın dış politika danışmanı Egemen Bağış’a sunuldu.

/ WASHINGTON

14.03.2007


 

Doğu Anadolu sallanıyor

Doğu Anadolu fay hattı üzerindeki illerde son 15 gün içinde 200’e yakın depremin meydana geldiği bildirildi. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi, depremlerle sarsılmaya devam ediyor.

25 Şubat tarihinde merkez üssü Elazığ’ın Sivrice ilçesi ile Diyarbakır’ın Çüngüş ilçesinde meydana gelen 5.9 büyüklüğündeki depremin ardından bölgede irili-ufaklı 200’e yakın deprem meydana geldi. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Ulusal Deprem İzleme Merkezi’nden alınan bilgiye göre, Elazığ’ın Sivrice ilçesinde meydana gelen depremin ardından yapılan gözlemlerde yaklaşık 200 irili-ufaklı deprem kaydedildiği belirtildi. 25 Şubat 2007 tarihinde merkez üssü Elazığ’ın Sivrice ilçesi olan 5.9 büyüklüğündeki depremin ardından bu sabah saat 07.02’de Sivrice ilçesinde 2.9 büyüklüğünde hafif şiddette bir deprem yaşandı.

25 Şubat ile 13 Mart tarihleri arasında, Bingöl, Elazığ, Diyarbakır, Malatya illeri ile çevre ilçelerinde yaklaşık 200 deprem meydana geldi. Sık sık oluşan küçük sarsıntıların yer kabuğundaki fazla enerjiyi atarak, muhtemel büyük depremlerin engellemesi açısından faydalı olduğunu belirten uzmanlar, Doğu Anadolu fay zonunun Bingöl Karlıova’dan başlayan ve 580 kilometre uzunluğu boyunca Antakya’ya doğru uzanan 425 kilometre genişlikte olan bir deformasyon kuşağı olduğunu kaydetti.

Son dönemlerde artan irili ufaklı depremler sebebiyle yüzlerce evde çatlaklar oluşurken, vatandaşlar bu konuda yetkililerin bir açıklama yapmaları gerektiğini söyledi.

/ DİYARBAKIR

14.03.2007


 

Bir doktora 3 bin hasta

Türkiye’de bir uzman doktora yaklaşık 3 bin hasta düşüyor. Türkiye’de en az uzman hekim Ardahan ve Tunceli’de (27), en az pratisyen hekim Bayburt’ta (39) görev yapıyor. Bir yılda doktor sayısında Bayburt’ta 5 azalma, İstanbul’da ise 639 artış yaşandı.

Türk Sağlık-Sen, Tıp Bayramı öncesi yaptığı bir araştırmayla Türkiye’nin doktor haritasını çıkardı. Araştırma da Türkiye’deki doktor sayıları, doktorların en az ve en çok bulunduğu iller, göreve atanan ve görevden ayrılan doktorlarla ilgili çarpıcı bilgilere yer verildi. Araştırma sonuçlarına göre, Türkiye’de gerçek sorun hekim dağılımında. Son bir yılda İstanbul’da hekim sayısı artarken, Bayburt’ta azalmış. En az hekimin olduğu iller arasında Bartın, Bilecik, Bayburt, Gümüşhane gibi doğuda yer almayan iller bulunuyor. Araştırmaya göre, Türkiye’de toplam 105 bin doktor görev yapıyor. Bu doktorlardan 53 bin 82’si (24 bin 56 uzman-29 bin 26 pratisyen hekim) Sağlık Bakanlığı’na bağlı sağlık kuruluşlarında görev yapıyor. Türkiye’de bir doktora 695 kişi düşüyor. Sadece Sağlık Bakanlığı’ndaki görevli doktorlar dikkate alındığında bir doktora bin 375 kişi düşüyor. Bir uzman doktora 3 bin 34, bir pratisyen doktora ise 2 bin 514 hasta düşüyor. Türkiye’de en az uzman hekim Ardahan ve Tunceli’de (27), en az pratisyen hekim Bayburt’ta (39) görev yapıyor. Araştırmada illerde bir yılda doktor sayısı yaşanan değişikliklerdeki dengesizlikte gözler önüne serildi. Bir senede Bayburt’ta pratisyen hekim 44’den 39’a düşerken, İstanbul’daki pratisyen hekim sayısı 2 bin 242’den 2 bin 881’e yükseldi. Hekimlerin en fazla görev aldığı il 6 bin 430 hekimle (uzman 3 bin 549-pratisyen 2 bin 881) İstanbul olurken, hekimlerin en az görev yaptığı il ise 79 hekimle Bayburt (uzman 40- pratisyen 39) oldu. Hekim eksikliğinin sürekli dile getirildiği Hakkari’de ise Sağlık Bakanlığı’na bağlı olarak toplam 227 hekim (uzman 73-pratisyen 154) görev yapıyor.

SAĞLIK BAKANLIĞI’NDAN İSTİFALAR

Araştırma sonuçlarına göre, Sağlık Bakanlığı 2005 yılında 2 bin 819’u uzman olmak üzere toplam 7 bin 71 doktor atadı. Buna karşılık bin 443’ü uzman olmak üzere 3 bin 558 hekim görevinden ayrıldı. Sadece 2006 yılında 754’ü uzman hekim, 766’sı pratisyen hekim olmak üzere toplam 1520 hekim Sağlık Bakanlığı’ndaki görevinden istifa etti. Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, Türkiye’nin 14 Mart Tıp Bayramı’nı yabancı doktor tartışmalarıyla karşıladığını belirterek, her sorunun çözümü için yabancılara müracaat etmenin alışkanlık haline geldiğini kaydetti.

Kahveci, şunları kaydetti: “Oysa ki biz sorunlarımızı kendi öz kaynaklarımızı kullanarak çözmeliyiz. Türkiye’de her şeyden önce dengesiz bir hekim dağılımı vardır. Son bir yılda Bayburt’ta pratisyen hekim sayısında 5 kişilik bir azalma olurken, İstanbul’da 639 kişilik bir artışın olması bunun en büyük göstergesidir. Bugün sadece Doğuda değil İç Anadolu ve Karadeniz bölgesindeki bazı illerimizde de hekim sayısı çok düşük. Yaptığımız araştırmada da tüm bu gerçekler bir kez daha gün ışığına çıkmış oldu. Bunun için sağlıkta her şeyden önce dengeli bir istihdam politikasının uygulanmalıdır.”

Ahmet TERZİ / ANKARA

14.03.2007


 

Hedef, iyi yönetici, iyi STK

Proje Değerlendirme Merkezi (PRODEM), sivil toplum kuruluşlarına yönelik STK Yöneticisi Eğitim Programı’nın beşincisini 24 Mart-05 Haziran 2007 tarihleri arasında gerçekleştirilecek.

Sivil toplum kuruluşlarında ihtiyaç duyulan donanımlı yönetici eksikliğini gidermek amacıyla düzenlenen program hakkında bilgi veren Murat Şentürk, pratik ve teorinin beraber verildiği programa dair aldıkları geri bildirimlerin oldukça iyi olduğunu ifade etti.

Geçmişte Türkiye’de var olan gönüllülük kültürünün toplumda yaşanan sorunlara çözüm bulup, toplumun refahını sağladığını hatırlatan Şentürk, “‘Geçmişteki gönüllü kurumların uzun yıllar ayakta kalmasını sağlayan neydi?’ diye sorduğumuzda Sabahattin Zaim hocanın ‘Halis niyet ve istikamet’ sözü aklıma geliyor. Bence meselenin özü burada saklı” dedi.

Beş yıldır EDAM STK Birimi olarak STK’larla farklı çalışmalar yaptıklarını, STK’lara danışmanlık hizmeti verdiklerini, konuyla ilgili bir dergi yayınladıklarını ifade eden Şentürk, “Sonuç olarak birçok STK ile iletişim halinde olmamız yaşanan sorunları daha yakından görmemizi sağlıyor. Türkiye’de mevcut STK’ların ve kurulma aşamasında olan STK’ların ilk elden yapması gereken şey niyet ve istikamet sorgulaması olmalıdır” diye konuştu.

Şentürk, Bülent Deniz, Emel Kurma, Gülden Sönmez, Hülya Denizalp, İbrahim Betil, Muharrem Balcı, Ömer Çaha gibi alanında uzman kişilerin eğitim vereceği STK Yönetici Eğitimi Programı’nda 21 farklı konuda toplam 72 saat eğitim verileceğini ve eğitimin ücretsiz gerçekleştirileceğini söyledi.

Naciye KAYNAK / İSTANBUL

14.03.2007


 

Yeşil kartlılara eğitim

Selçuk Üniversitesi (SÜ) Çumra Meslek Yüksek Okulu tarafından hazırlanan proje ile varoşlarda yaşayan yeşil kartlı 65 işsize, sürücü ehliyeti kazandırılarak iş sahibi olmaları amaçlanıyor.

SÜ Çumra Meslek Yüksek Okulu Müdürü Yrd. Doç. Dr. Fatih Er, yaptığı açıklamada, varoşlarda yaşayan ve dezavantajlı olarak nitelendirilen grupların istihdamlarının kolaylaştırılması amacıyla proje hazırladıklarını belirtti. Yrd. Doç. Dr. Er, proje çerçevesinde varoşlarda yaşayan yeşil kartlı 65 işsize, iş bulmalarını kolaylaştırmak için sürücü belgesi kazandırmayı amaçladıklarını ifade etti.

/ ÇUMRA

14.03.2007


 

OKS’ye başvurular, 26 Mart’ta başlayacak

Fen, Anadolu ve Sosyal Bilimler liseleri, özel okullar, polis kolejinde okumak isteyen öğrenciler ile devlet parasız yatılı okuyacak ilköğretim 8. sınıf öğrencilerinin katılacağı Ortaöğretim Kurumları Sınavı (OKS) için başvurular, 26 Mart Pazartesi günü başlayacak.

İlköğretim son sınıf öğrencilerinin katıldığı tüm sınavların birleştirilmesi dolayısıyla, OKS’ye başvuracak öğrencilerin başvuru şartları ve diğer ayrıntılara dikkat etmesi gerekiyor. 2007-2008 öğretim yılında resmi ve özel fen liseleri, sosyal bilimler liseleri, Anadolu liseleri, Anadolu öğretmen liseleri, Anadolu meslek liseleri, Anadolu teknik liseleri, Anadolu imam-hatip liseleri ve sağlık meslek liselerinde okumak isteyen öğrenciler OKS’ye katılacak. Adaylar, başvuru kılavuzuna Millî Eğitim Bakanlığının www.meb.gov.tr internet adresinden ulaşabilecekler. Başvurular, 26 Mart-15 Nisan 2007 tarihleri arasında yapılacak.

/ ANKARA

14.03.2007


 

Kaskodan para almak için kaza yaptılar

Kastamonu’da dolandırıcılık iddiasıyla gözaltına alınan iki kardeş tutuklandı.

Edinilen bilgiye göre, jandarmaya ihbarda bulunan O.Ç ve kardeşi Y.Ç, Kastamonu - Daday kara yolunun Taşlık köyü yol ayrımında kaza yaptıklarını bildirdi. Olay yerine gelen jandarma ekipleri, O.Ç’nin kullandığı 57 AN 294 plakalı aracın ağaca çarptığını ve devrildiğini belirleyerek, kazanın oluş şekliyle ilgili şüpheli bilgilere ulaştı. Bunun üzerine cumhuriyet savcısının bilgisi dahilinde araç olay yeri denetleme ekiplerince incelendi. Otomobildeki yaklaşık 10 bin YTL’lik hasar bedelini kaskodan almayı planlayan kardeşler, sevk edildikleri mahkemece tutuklandı.

/ KASTAMONU

14.03.2007


 

Sınır ötesine ABD yine ‘hayır’ dedi

ABD Dışişleri Bakanlığı, Washington’un, Türkiye’nin kuzey Irak’ta düzenleyebileceği muhtemel bir askerî operasyona karşı olduğunu bildirdi.

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Tom Casey’e, günlük basın brifinginde, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ’un, bölücü terör örgütüne karşı Türkiye’nın alabileceği tedbirlere ilişkin geçengünlerde yaptığı açıklama hatırlatıldı ve Washington’un görüşü soruldu. Sözcü Casey, “Biz, Irak’in toprak bütünlüğüne inanıyoruz. Biz, PKK’ya karşı mücadelede işbirliğinin geliştirilmesi amacıyla hem Türk hükümetiyle, hem de Irak hükümetiyle kesinlikle iyi şekilde çalışıyoruz” dedi.

Casey, “sınır ötesi operasyonlar veya diğer konulara gelince, daha önce de konuştuğumuz gibi biz, Türkiye adına kuzey Irak’ta herhangi bir askeri eyleme girişildiğini görmeyi arzulamıyoruz” diye konuştu.

/ WASHINGTON

14.03.2007


 

Hekimlerin buruk bayramı

Adana Tabip Odası Başkanı Dr. Osman Küçükosmanoğlu, ‘’Sağlık sistemindeki eksiklikler’’ sebebiyle 14 Mart Tıp Bayramı’na buruk girdiklerini belirterek, ‘’İthal doktor uygulaması rafa kaldırıldı gibi gözükse de aba altından sopa gösterilerek bunun yeniden gündeme geleceği ima ediliyor’’ dedi.

Küçükosmanoğlu, yaptığı açıklamada, son yıllarda hükümetle doktorlar arasında güvensizlik probleminin yaşandığını, bunun en açık örneğinin yabancı doktorların Türkiye’de çalışmasını öngören kanunun hazırlanması olduğunu savundu. Küçükosmanoğlu, Avrupa Birliği sürecindeki Türkiye’de, hekimlerin batılı ülkelerdeki meslektaşlarından zor şartlarda çalıştığını belirterek şöyle devam etti: “Sistemin eksikleriyle sık sık karşı karşıyayız. Sistem nedeniyle polikliniklerin kapısında 80 hasta, bir tane doktor bulunuyor. Haklı olarak hastalar doktora tepki gösteriyor. Sağlık sistemindeki yanlışlıklar sonucu hastalarla doktorlar karşı karşıya geliyor. Meslektaşlarımız zaman zaman şiddete maruz kalıyor. Sağlık sistemi nedeniyle işini yapmayan doktorlar gibi görünüyoruz.’’

/ ADANA

14.03.2007


 

Mektuplar rota değiştirdi

Geçmişin en önemli iletişim araçlarından mektuplar, bugün rotasını değiştirerek, ticarî hayatın en önemli unsurlarından biri haline dönüştü.

PTT Genel Müdürlüğü yetkililerinden alınan bilgiye göre, cep telefonlarından SMS, internetten elektronik posta gönderimine imkân sağlayan teknolojik gelişmeler karşısında rekabet edemeyeceği düşünülen mektuplar, bugün ticarî hayatın en çok kullanılan aracı haline dönüşerek direnişini sürdürüyor. PTT Genel Müdürlüğünün 2001 ve 2006 yıllarını kapsayan gönderi sayıları, mektupların rota değiştirerek kullanımının arttığını ortaya koyuyor. Geçmiş dönemlerde insanlar arasında etkin bir iletişim aracı olan mektuplar, bugün başta tebligatların gerçekleştirilmesinde, bankaların müşterilerine ulaşmasında, kurumların vatandaşlara cevap vermesinde bir araç haline geldi. Ancak, özel günlerin vazgeçilmezi olan posta ve tebrik kartları ise gelişen teknolojiye yenik düştü. PTT Genel Müdürlüğü, 2001 yılında 858 bin mektup dağıtırken, 2002’de 941 bin, 2003’te 913 bin, 2004’te 941 bin mektup adresine ulaştırıldı. Dağıtılan mektup sayısı son iki yılda ise milyonu aştı.

/ ANKARA

14.03.2007


 

Asi Nehrine asma köprü

Hatay’ın Samandağ ilçesinde, Asi Nehri’ne yaya geçişlerinin sağlanması amacıyla yaptırılan asma köprü hizmete girdi.

Kaymakam Tahsin Kurtbeyoğlu, daha önce sandalla geçiş yapılan Yeşilyazı köyü yakınında yaptırılan asma köprüde incelemelerde bulundu. Yaya köprüsü için 14 bin YTL kaynak aktarıldığını ifade eden Kurtbeyoğlu, şunları söyledi: “52 metre uzunluğunda, 5 metre enindeki köprü sayesinde vatandaşı tehlikeli yolculuktan kurtardık. Yeşilyazı köylüleri artık nehrin karşısına geçmek için ya sandalla riski göze almak ya da yaklaşık 6 kilometrelik mesafeyi dolaşmak derdinden kurtuldu. Geçmiş yıllarda, buradan sandalla geçerken akıntıya kapılıp ölenlerin bile olduğunu öğrendim.’’

Yeşilyazı köyü muhtarı Selahattin Dede de köprü yapımı için 15 yıldır girişimlerde bulunduklarını belirtti.

/ SAMANDAĞ

14.03.2007


 

Ekmekleri zirvede

Mesleğini 23 yıldır metrelerce yüksekte icra eden minare ustası, Manisa’nın Sarıgöl ilçesinde 107. minaresini yapmak için çalışıyor.

Manisa’nın Demirci ilçesinde yaşayan minare ustası Süleyman Doğrukol (53), Sarıgöl Dışkahveler Camisi’nin 52 metre yükseklikteki çift şerefeli minaresini yaparak, meslekteki 107. çalışmasını gerçekleştirecek.

Süleyman Doğrukol, 23 yılını geçirdiği mesleğinde, Dışkahveler ile birlikte 107. minaresini yaptığını bildirdi. Oğulları Münip ve Halil İbrahim ile birlikte çalışan Süleyman Doğrukol, şunları kaydetti:

‘’Ben bu mesleği ustamdan öğrendim. Şimdi ise oğullarım Münip ve Halil İbrahim’e öğretiyorum. Kimileri ekmek paralarını dükkânlarında kazanırlar. Biz ise ekmeğimizi yükseklerde çalışarak elde etmekteyiz. İlk yıllar yüksekten korkuyordum. Ama yıllar geçtikten sonra alıştım.’’

Süleyman Doğrukol, Sarıgöl’de yaptığı 52 metrelik minarenin henüz 23 metresinde bulunduklarını, minare bitinceye kadar 200 merdiven basamağının olacağını kaydetti.

Haziran ayında bu çalışmayı tamamlayacağını ifade eden Doğrukol, daha sonra aynı caminin ikinci minaresine başlayacaklarını kaydetti.

14.03.2007


 

Hayvanlar âleminden şaşırtan gerçekler

Yapılan araştırmalar, yeryüzündeki canlıların birbirinden ilginç, bazen şaşkınlık, bazen de hayranlık uyandıran özelliklerle yaratıldığını ortaya çıkarıyor.

Yeryüzündeki canlılar hakkında yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkan bazı gerçekler, duyanları şaşkına çeviriyor. Develerin 3 tane kaşı bulunduğunu, ıstakozların kanının mavi olduğunu, karıncaların uyumadığını, atların bir ay ayakta durabildiğini, sineğin saatte 8 km hızla uçtuğunu biliyor muydunuz? İşte, şaşkınlığa sebep olan gerçekler...

*Dünyanın en büyük timsahı 6 metre boyunda, ağırlığı ise 1 tondan fazla.

*Sıçan, deveden daha uzun bir süre susuz kalabilir.

*Bazı böcekler kafaları kopmasına rağmen 1 sene yaşayabilir.

*Zürafa kulaklarını diliyle temizler.

*Çikolata köpekleri öldürebilir. Gerçek çikolata köpeklerin kalbini ve sinir sistemini olumsuz şekilde etkiler.

* Yarasalar bir mağaradan dışarı çıkarken hep sola döner.

* Yetişkin bir ayı, bir at kadar hızlı koşabilir.

*Baykuş mavi rengini görebilen tek kuştur.

*Dünyada insan başına düşen karınca sayısı 1 milyondur.

* Timsahlar dillerini dışarı çıkaramazlar.

* Bir karıncanın koku alma yeteneği, en az bir köpeğinki kadar gelişmiştir.

* Hamam böcekleri yaklaşık olarak 250 milyon yıldır yaşadıkları halde, hiçbir değişime uğramamışlardır.

* Kediler ultrason seslerini duyarlar.

* Zürafa 35 cm. uzunlukta siyah bir dile sahiptir.

* Dünyanın en büyük hayvanı mavi balinadır. Aynı zamanda hayvanlar âleminin en hızlı büyüyen hayvanıdır. Kilosu 22 ayda 26 tona kadar ulaşır.

* Dünyanın en hızlı kuşu Boğazlı Kırlangıçtır. 3 saniye süreyle saatte 128 km. sür’ate ulaşmıştır.

* İyi bakılan ve erken yaşlarda kısırlaştırılmış bir tavşan 8 ila 12 sene yaşar.

* Kediler 100 değişik ses, köpekler ise 10 ses çıkartabilir.

* Bir pire, kendi büyüklüğünün 150 kat yüksekliğine zıplayabilir. Bu oranı tutturmak için insanın yaklaşık 30 metre zıplaması gereklidir.

*Kedilerin her bir kulağında 32 adale vardır.

* Bir inek hayatı boyunca yaklaşık 200 bin bardak süt üretir.

* Hastalanmayan tek hayvan köpekbalığıdır.

* 2 bin 600 değişik cins kurbağa vardır.

* Yılanlar duyamaz.

*Kelebekler ayaklarıyla tat alırlar.

* Filler zıplamayan tek memelidir.

* Atların, insanlardan 18 tane fazla kemiği vardır.

* Yunuslar gözleri açık uyur.

* Kangurular geri geri yürüyemez.

* Zebralar beyaz üzerine siyah çizgilidir.

* Sineklerin 5 gözü vardır.

* Sığırların dört tane midesi vardır.

* Zürafalar yüzemez.

* Penguen yüzebilen ama uçamayan tek kuştur.

* Dünyada en tehlikeli hayvan sivrisinektir, çünkü insan ölümüne en fazla sebep olan hayvandır.

* İnsanları parmak izinden, köpekleri ise burun izinden tanımak mümkündür.

* Kirpiler suda batmaz.

* Bir ıstakoz, ancak yedi senede, yarım kilo alabilir.

* Salyangozların 25 bin civarında dişi vardır.

* Mavi yunusların kalbi dakikada sadece dokuz kere çarpar.

* Sivrisineklerin 47 tane dişi vardır.

* Büyükçe bir yunus günde 2 ton yiyecek tüketir.

* Timsahlar daha derine batabilmek için taş yutarlar.

* Kediler şeker tadını ayırt edemezler.

* Zürafaların ses telleri yoktur.

/ İSTANBUL

14.03.2007


 

Satılık kuş cenneti

Bursa’nın Karacabey ilçesi yakınlarında bulunan ve 50 farklı türde yaklaşık bin kuşu bünyesinde barındıran ‘’kuş cenneti’’, sahibi tarafından satışa çıkarıldı.

Uluabat Gölü kıyısındaki 20 dönümlük araziyi kuş cennetine çeviren Mustafa Bilgiç, yaptığı açıklamada, son 35 yıldır bütün hayatını cennetteki kuş, ağaç ve bitkilerin bakımına adadığını belirtti.

1972 yılında Kütahya’dan Uluabat Gölü çevresine gezmeye geldiğini belirten Bilgiç, bölgede dolaşırken bilinçsiz vatandaşların gölde ve göl kıyısında yol açtıkları tahribatı gördüğünü, bunun üzerine kuş cenneti kurmaya karar verdiğini söyledi. Bilgiç, göl kıyısındaki araziyi satın aldıktan sonra burayı kuş cennetine çevirmek amacıyla çalışmalara başladığını ve ara vermeden bugünlere geldiğini ifade etti.

/ BURSA

14.03.2007


 

Meke Gölü kurtulacak mı?

Su seviyesi iyiden iyiye azalan Meke Gölü’nün kurtuluşu için yağmur yağmasını beklemekten başka çare yok gibi görünüyor.

Küresel ısınmanın olumsuz etkileri saymakla bitmiyor. Bunlardan biri de göllerin kuruması. Meke Gölü de küresel ısınma mağduru göllerden biri.

‘Dünyanın nazar boncuğu’ diye bilinen Konya/Karapınar’daki Meke Gölü’nün suları, bölge yeterli yağış almadığı için her yıl biraz daha çekiliyor. 5 milyon yıl önce oluşan tabiat harikası göl neredeyse yok olmak üzere.

Konya’nın Karapınar ilçesinde bulunan Meke Gölü, kuraklık yüzünden bataklığa döndü. Yaklaşık 5 milyon yıl önce volkanik patlama sonucu oluşan ve taban suyuyla beslenen Meke Gölü, yakın zamana kadar hem yerli ve yabancı turistler hem de klip, sinema ve reklam filmi çekenler için cazibe merkeziydi.

Birkaç yıl öncesine kadar 100’ün üzerinde kuş türüne de ev sahipliği yapan göl, suyunun azalması nedeniyle eski güzelliğini kaybederken, birçok kuş türü artık bölgeye gelmez oldu. Daha önce 12 metre derinliğe ulaşan Meke Gölü, artık sadece çamurdan ibaret.

Yağışlar çok azaldı

Tam yirmi yıldır Meke Gölü’nün yüzlerce fotoğrafını çektiğini söyleyen Konyalı fotoğraf sanatçısı İbrahim Dıvarcı da Meke Gölü’nün sularının aşırı derecede çekilmesinden şikayetçi. Dıvarcı, “Yirmi yıldır Meke Gölü’nün hemen her açıdan fotoğraflarını çektim. Ama son senelerde göl göl olmaktan çıktı ne yazıkki eski karelerdeki görüntüleri şimdi sadece hatıra olarak saklıyoruz” diyor. Daha önceki su seviyelerini gösteren Dıvarcı, son yıllarda özellikle küresel ısınmanın da etkisiyle suların bu denli çekildiğini belirtiyor. Meke civarında ağaçlandırma çalışmalarının yapıldığını ifade eden Dıvarcı, bu ağaçlar da olmasa Meke Gölü civarının çölleşme tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu söylüyor.

Nasıl oluştu?

Konya’ya 101 kilometre uzaklıkta bulunan Meke Gölü, Angıt, Sakarmeke, Kızılbacak, Uzunbacak, Deli Doğan ve Yeşilbaş gibi kuş türlerini barındırıyor. 1. derecede doğal sit alanı olan göl, iç içe 2 krater gölünü barındırıyor. Göllerin oluşumu şöyle: 5 milyon yıl önce volkanik patlamayla oluşan krater, zamanla suyla dolarak göle dönüştü. Daha sonra ikinci bir volkanik patlama meydana geldi ve gölün ortasındaki ikinci volkan konisi oluştu. Zamanla o da suyla dolarak ikinci bir göle dönüştü. Bir ada olarak ana mekenin ortaya çıkmasını izleyen dönemlerde çeşitli patlamalarla bir bölümü ana koniye bitişik, bir bölümü de ada halinde olmak üzere 7 tane küçük meke daha ortaya çıktı.

Umut YAVUZ / KONYA

14.03.2007


 

Öğrenciler dişlerine bakmıyor

Okullarda yapılan bir araştırmada, öğrencilerin büyük bir kısmının dişlerinin, günlük fırçalanmadığından çürük ve hastalıklı olduğu ortaya çıktı.

Araştırmaya göre her 3 öğrenciden ikisinin dişi çürük ve diş eti hastalığı taşıyor.

Diyarbakır İl Sağlık Müdürlüğü’nün Diyarbakır’da 2 bin 600 öğrenci üzerinde yaptığı araştırmada öğrencilerin dişlerini fırçalamadığı ve yüzde 76’sının çürük olduğu belirlendi.

Araştırmayı değerlendiren Diyarbakır Ağız ve Diş Sağlığı Şube Müdürü Dr. Hülya Batgi, bölgede çocukların diş fırçalama alışkanlığının çok az olduğunun yapılan araştırmalarla ortaya çıktığını dile getirdi. Batgi, çocuklara bu alışkanlığı kazandırmak için ebeveynlere büyük görev düştüğünü söyledi.

/ DİYARBAKIR

14.03.2007


 

Anne sütüne eşdeğer bir besin yoktur

Erzincan Kızılay Tıp Merkezi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Abdulkerim Kolkıran anne sütüne eşdeğer bir besin maddesinin üretilemediğini belirtti.

Anne sütü ile beslenmenin, bebeğin temel hakkı olduğunu ifade eden Dr. Abdulkerim Kolkıran, “Annesinin sütü bebek için, en ideal besindir. Bugüne kadar anne sütüne eşdeğer bir besin üretilememiştir. Annelerin hemen hepsi emzirmek istemekte, ancak değişik sebeplerle hemen ek besinlere ya da su, bitki çayları gibi besin değeri olmayan sıvı içeceklere başlamaktadırlar.” diye konuştu.

Anne sütü ile beslenme, bebeğin ilk aylardaki besin ve sıvı ihtiyacının tamamını karşıladığını belirten Dr. Abdulkerim Kolkıran, “İlk 6 ay boyunca bebeğe su dahil, anne sütü dışında hiçbir besin ya da içecek verilmemelidir. Anne sütüyle beslenen bebekler ishal, zatürre gibi bulaşıcı hastalıklara ve alerjik hastalıklara daha az yakalanırlar, beyin gelişimleri anne sütü almayan bebeklerden daha iyi olur. Ayrıca anne sütü bebek ile anne arasında özel sevgi bağı kurulmasını sağlar, bebeğin psikolojik gelişimini olumlu etkiler. Hayatının ileri dönemlerinde ortaya çıkabilecek şeker hastalığı, damar sertliği, kanser gibi hastalıklara yakalanma ihtimalini düşürür” şeklinde konuştu.

/ ERZİNCAN

14.03.2007


 

Ucuz oyuncaklar tehlike saçıyor

Bağımsız Eğitimciler Sendikası Genel AR-GE Sekreteri Bekir Candan, ucuz oyuncakların tehlike saçtığını söyledi. Konuyla ilgili açıklama yapan Candan, ucuz oyuncakların normalden 24 kat daha fazla fenol ve toksit maddesi içermesi sebebiyle, çocuk sağlığı ve gelişimi için riskler taşıdığını ifade etti.

Son zamanlarda ucuz olması sebebiyle büyük rağbet gören Çin malı oyuncaklarında zehirli maddeler içerebileceğini hatırlatan Candan, “Oyuncak alırken, ucuz olması yerine, sağlıklı ve eğitici olmasına dikkat edilmesi gerekir” dedi.

Anne babaların, Sağlık Bakanlığı yönetmeliğine uygun ve Türk Standartları Enstitüsü’nün CE işaretini taşıyan oyuncakları alınması gerektiğini belirten Candan, anne babalara oyuncak alırken şu tavsiyelerde bulunuldu; “Oyuncaklar çocuğun gelişim basamağına uygun ve eğitici, öğretici, eğlendirici olmalıdır. Oyuncak alırken, çocuğun öğretmeninden rehberlik yapmasını istemek önerilebilir. Özelikle küçük yaş çocuk oyuncakları, emme ve nefesle çekilmeye karşı yutulmayacak boyutlarda olmalı, boya içermemelidir. Oyuncakların, yanabilir tehlikeli bir element ve parlayıcı maddeler içermemesine dikkat edilmelidir. Elektrikli oyuncaklar ve parçaları 24 voltu geçmemelidir. Hastalık ve mikrop toplama riskini taşımayan maddelerle imal edilmiş oyuncaklar tercih edilmelidir. Oyuncakların radyoaktif maddeler içermemesi gerekmektedir”.

/ ANKARA

14.03.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004