Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 10 Mart 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Aile

Ekrana mıhlama hileleri

5O’li yıllarda İtalya ve İngiltere’de, çocukların beyni ve bedeni televizyonla uyuşturulmasın diye, küçüklere yönelik programların ardından, bir saat sessizlik uygulaması vardı. Günümüzde ise, şok haber, şok haber üstüne: Reklâmlardan hemen sonra, dizinin jeneriğinin ardından reklâmlar, müthiş Uzakdoğu san’atlarının sergilendiği muhteşem bir film, şunun dedikodusu, nerede bu devlet, sadece sana özel araba (o modelden on binlercesi satılsa da)…

Neden boş zamanımızın yarısını televizyon karşısında geçiriyoruz? Hemen herkes televizyon izlediğini kabullense de, bebeklerin dahi başını beyaz cama çevirmesi meselenin çok daha köklü olduğunu is-patlıyor. Televizyon hem dikkatimizi çeken, hem de dikkatimizden kaçan bir sömürgen.

Ankara AMATEM direktörü ve Ankara Numune Hastahanesi Psikiyatri Klinik şefi Doç. Dr. Nesrin Dilbaz, bu çekimin biyolojik “yönlendirilmiş yanıtımızdan” kaynaklandığını belirtiyor. Pavlov 1927’de yönlendirilmiş cevabı şöyle tanımlamıştı: “Ani ya da yavaş uyarana görsel veya işitsel içgüdüsel tepki.” Dilbaz’a göre, hareket ve potansiyel tehdide duyarlılık, gelişimsel geleneğimizin bir parçası. “Tipik yönlendirilmiş yanıt beyin kan damarlarının genişlemesini, kalbin yavaşlamasını ve kas gruplarında kan damarlarının büzülmesini kapsamaktadır. Temel düzeye inmeden birkaç saniye alfa dalgaları bloke olur. Beyin tüm dikkatini daha fazla bilgi toplamaya yönlendirirken, bedenin geri kalanı sessiz kalır.” İşte TV’nin basit şekilsel özellikleri (kesme, edit, ani gürültü gibi), yönlendirilmiş cevabı etkinleştiriyor ve böylece kişinin dikkati ekrana yöneliyor.

10.03.2007


Çocuklara sofra adabı nasıl kazandırılır?

Sofrada birlikte olmayı ailemiz için zevkli hale getirmemizle başlayacak bu alışkanlık, ileriki yıllarında da ne kadar gerekecek oysa... Başka sofralara da zevk katabilmeleri için önce kendi soframızda alıştırmalıyız.

Deneyimli veliler arasında sofra adabı kazandırmak konusunda yapılan bir beyin fırtınasının sonunda ortaya çıkan tekliflerden bazıları şunlar;

*Sofrada bir çeşit yemek olmalı. Bir sonraki yemeğe kadar “acıktım” demenin faydasızlığı çocuklara öğretilmeli.

*Yemek aralarında aile tarafından belirlenecek zamanlarda sağlıklı bir ara yemek (muhallebi, muz v.b. gibi) verilmeli.

*Çocuklar ne gün ne yenileceği planlamasına ve yemek hazırlamaya (yaş ve becerilerine göre) dahil edilmeliler.

*Yemek planlarken içinde 2-3 çeşit sebze, bir çeşit karbonhidrat (patates, pirinç ya da makarna gibi), bir çeşit protein (Kırmızı et gibi) ve kalsiyum içeren bir gıda (süt, peynir gibi) olması gerektiği fikri çocuklara aşılanmalı ve bu konuda planlamalara da katılmalılar. Yemek üzerine yenilecek tatlı da meyve eşliğinde verilmeli.

*Eve sokulmadığı takdirde, gözden ırak olan hazır bisküvi, gofret, cips, şeker gibi şeyler de çocukla veli arasında yemek çekişmesini ortadan kaldıracaktır. Bunun yerine peynir, buğday krakerleri, meyve, ev yapması pohaça – kurabiye gibi şeyler yemek arasında öğünlerin yerini almayacak şekilde önerilmeli.

*Aile yemek bütçesinin çok az kısmını şeker, gazoz ve cips gibi şeylere ayırmalı, bunun gerekliliği çocuğa açıklanmalı ve bunlar ancak haftada bir ve az miktarlarda verilmeye alıştırılmalı.

*Seçenekler ancak iki tür yiyecek arasında sunulmalı. Çocuk seçenek dışı bir şeyi tutturduğunda da istediği yapılmamalı. Meselâ “elma mı istersin armut mu ?”, “Yarım sandöviç mi yersin, bütün mü ?” şeklinde sorulduğunda çocuğa seçim üstünlüğü verilmiş olunacağından kontrol onlardaymış gibi hissettirir. Unutmayın yemek aynı zamanda insanların psikolojik bir şekilde kontrol isteklerini uyartan bir olaydır.

*“... Olursa .... olur “ cümle yapısı harikalar oluşturan bir denklemdir. Meselâ “masada yerini alırsan tabağına salatanı koyabilirim” türü cümleler sofra düzenini sağlamakta yardımcı olurlar.

*Sofra adabını da sizden kopyalayacaklarını unutmayın. Olmalarını istediğinizi kendinizde modelleyin.

*“Yemeğini yersen dondurma vereceğim” gibi rüşvet vermeler çocuğa yanlış hedef göstermek olur.

*Yemekten önce el yıkamak, sofrayı birlikte kurmak, oturarak yemek yemek, tabağa az konulan ilk miktarı tamamıyla bitirdikten sonra ikincisini istemek, sofrayı birlikte toplamak gibi alışkanlıklar sürekli yapmayla edinilecektir.

*“Ben tokum, yemeyeceğim” dese de aile sofrasına eşlik etmesini istediğinizi ve bunun önemini anlamalarına yardımcı olunmalı.

*Sofra sohbetlerine katılmalarını cesaretlendirirken yetişkinlerin sıraları geldiğinde de sessiz durmalarına alıştırın. Kimse hep bir ağızdan konuşulan sofradan zevk almaz.

*Her fırsatta sofralarınıza akraba ve arkadaşlarınızı da katın ki modelleme imkânları ve alıştırma fırsatları çoğalsın.

*Küçük çocukları sofraya uzun süreler bağlamayın. İzin alarak sofradan kalkmalarını da alıştırın. Daha küçükleri de sabırları taşmadan sofradan ayırıp kendi başına yapabileceği başka bir aktivite sağlayın.

Yemeklerinizi televizyon önünde yemeğe alıştırmayın. Yemek hepiniz için “aile zamanı” olmalı.

Çocuklarınızın sofra adabını kazanabilmelerinin uzun yıllar alacağını unutmayın, bu konuda sabırsızlık göstermemeye çalışın.

Şenay ÖZER

10.03.2007


Büyükannem ve büyükbabam olmasanız ne yapardım

Çocukların psikolojik gelişiminde anne-babanın olduğu kadar büyükanne ve büyükbabaların da rolünün varlığı inkâr edilemez. Bebek ya da çocukların psiko–sosyal gelişiminde büyükanne ve büyükbabaların rolleri ile ilgili araştırma sonuçları da bunu destekler nitelikte. Dede ve ninelerin işe karışmaları ile gelişim üzerine olumlu etki olduğunu bildiren sonuçların yanı sıra, hiçbir etkinin olmadığını, hatta olumsuz etkilerin olabileceğini bildiren araştırma sonuçları da vardır.

Ancak görülüyor ki, bu rol hem olumlu, hem de olumsuz yönde görülebiliyor. Çocuklarını annelerine bırakan ebeveynler sıcak ilginin yanında disiplin çatışması da yaşayabiliyorlar.

Özellikle çalışan anne babaların giderek arttığı günümüzde kreşe kadar olan dönemde çocuğun bakımı ile ilgili sorun yaşanıyor. Bu sorun bakıcı anne ya da ablaların devreye sokularak çözülmeye çalışılsa da, sıklıkla yaşanan kaza ve yaralanmalar da bu dönemde olması sebebiyle anne- baba huzursuz oluyor. Ayrıca çocuğun dil ve motor gelişim gibi birçok alandaki gelişiminin bu bakıcılar tarafından karşılanamaması gibi, çeşitli ihmal ve istismarlarla da karşılaşılabiliyor.

Bu yüzden kendini koruma ve ifade etmeden yoksun olan bu yaş grubu çocuklarda ara bakımın çocuğu sevebilecek kan bağı olan kişilerce verilmesi gerekir. İşte sosyalleşmeye geçmede büyükanne ve büyükbabalar bu dönemde önemlidir. Anne–babadan çok yabancı olmayan, şahit yüzlere geçme çocuğun uyumunu artıracak ve sorunları azaltacaktır. Bu büyükanne-büyükbabanın torunla iletişimini geliştirmelerinde faydalı olduğu gibi, anne-babanın gözlerinin arkada kalmamasını sağlıyor. Ayrıca bu kan bağı çocuğun dil ve motor gelişiminde ailesine ve akrabalarına benzemesini ve bu gelişimin sağlıklı olmasını sağlıyor.

Ancak anne ve babanın kurallarından ayrı kurallar koyan, iki ayrı kontrol mekanizması oluşturup anne- babanın kararlarını umursamayıp, tecrübelerinden yola çıkıp sürekli yeni kurallar koyan ve var olan kuralları umursanmaz hale getiren bir büyükanne- büyükbaba yaklaşımı çocuğun gelişimini tam tersi olumsuz yönde etkiler.

Zeynep TURGUTLU

10.03.2007


Bebeklerde kulak ve burun bakımı

Bebeğinizin kulaklarının içini kulak temizleme pamuğuyla ya da başka bir şekilde temizlemeyin. Bu şekilde onun kulağını temizlemiş olmaz içinde bulunan kirlerin daha ileriye gitmesine sebep olursunuz. Kulaklar kendi kendilerini temizleyebilmektedirler. Bebeğinizin kulaklarının sadece dış bölümünü pamukla temizlemeniz gerekecektir. Doktorunuzdan birikmiş kirleri gidermek için neler yapmanız gerektiğini öğrenebilirsiniz. Bebeğinizin burnunun içini temizlemek için pamuklu bir çubuk ya da buna benzer bir şey kullanmayın. Tıpkı kulaklarda olduğu gibi burunda da bu uygulamayı tekrarlamak buradaki maddelerin daha fazla derine gitmesini sağlayacaktır ve tıpkı kulaklarda olduğu gibi burunda kendi kendini temizleyebilmektedir. Bebeğiniz rahatsız olduğu için burnu tıkanıyorsa doktorun tavsiyesiyle bir burun açıcı alabilirsiniz.

Fatma KARAKISA

10.03.2007


Süt dişi geçici de olsa önemli!

Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Tancan UYSAL, süt dişlerinin bir süre sonra döküldüğü için halk arasında pek önemsenmediğini, ancak önemsenmeyen bu dişlerdeki çürüklerin gelecekte ağız sağlığı açısından önemli sorunlara yol açacağını belirtti.

Uysal, “Daimi dişlerin sürme zamanları gelene kadar süt dişlerinin sağlıklı bir şekilde korunması gerektir. Çünkü süt dişlerinin korunması, ileride sürecek daimi dişlerin sağlığı, çene kasları ve yüz hatlarının gelişimi yönünden çok önemlidir.” dedi.

Uysal, çocuk yaşlarda oluşan ve tedavi ile halledilebilecek durumların ülkemizde erken teşhisin yaygınlaşmamış olmasından dolayı çoğu zaman bireyin ileriki yaşlarını etkileyen ciddi problemlere dönüştüğünün altını çizerken, diş sağlığı açısından daha sonra dökülecek olsa da süt dişlerinin önemsenmesi, bu konuda rutin kontroller ile erken teşhis yolunun açılması gerektiğini belirtti.

Mehmet GÜL

10.03.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004