Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 19 Nisan 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Demokrasi karşıtlığında cumhuriyetçilik

Demokrasi, Türkiye için görece yeni bir kavram. İdeolojik anlamda temellerinin 1839’da Tanzimat Fermanı’yla atıldığını, yöntem olarak 1876’dan bu yana benimsendiğini, 1946’da da çok partili sisteme geçildiğini söylesek de gerçek anlamda demokrasiyle AB üyelik süreci sayesinde tanıştık. 1987 dönüm noktasıydı. 2001’den itibaren de değerlerini benimsemeye başladık.

Süreç her zamanki gibi tepeden inme olduğu için değerler henüz geniş kesimler tarafından benimsenemedi. Demokrasinin olmazsa olmazlarının hâlâ bizim için değil başkaları için gerekli olduğunu zannediyoruz. Temel hak ve özgürlükler çok da umurumuzda değil. Çünkü o özgürlükleri verdiğimiz mücadeleler sonrasında kazanmadık.

Evet, birileri bizim için çabaladı. Ama biz bu mücadelelerin hep gönülsüz seyircisi olduk. Olan bitene epik bir tiyatro sahnesine bakar gibi baktık. Sanki her şey bizim dışımızda cereyan ediyordu ve bizimle hiçbir ilgisi yoktu. Üstelik çoğumuz açısından önemli olan mücadelenin içeriği değil görüntüsüydü.

Biz, kimlerin mücadele ettiğine bakıp mücadelenin içeriği hakkında fikir sahibi olduk, mücadelenin desteklenmeye değip değmeyeceğine ona göre karar verdik. Solcuysak solcuları, sağcıysak sağcıları destekledik. Hemen hiçbir zaman kuralları, normları desteklemedik. “Söylediklerini sevmedim ama konuşmaya hakkın var” demeyi öğrenemedik.

Bir kavram olarak “cumhuriyet” ise çok daha köklü ve sağlam temeller üstüne oturuyor. Zihinlerimizde gerçek anlamından farklı bir yeri var. Çöküşe karşı mücadeleyi ve yeniden dirilişi sembolize ediyor. Cumhuriyet, biten ve yok olan bir düzenin daha küçük çapta da olsa tekrar kurulması demek. Gurur demek. Onur demek. Türkiye için “cumhuriyet” monarşiye alternatif olmanın çok ötesinde bir kavram.

Bu ülkede en az sekiz kuşak cumhuriyet ideolojisiyle büyüdü. Türkiye resmi adından da öte bizim için cumhuriyet oldu. Onu haklı olarak korumak ve kollamak, temel değerlerine sahip çıkmak istiyoruz. Korumak ve kollamak istediğimiz sadece laiklik de değil. Cumhuriyet adına ne öğrendiysek hepsini korumak istiyoruz. Cumhuriyeti tehdit olarak algıladığımız her şeyden sakınıyoruz.

Ancak ne yazık ki referanslarımız kuruluş günlerinden kalma. Medeniyet denince aklımıza tek dişi kalmış canavarlar, Batı denince düşmanlar, AB denince işbirlikçiler geliyor. Hâlâ emperyalizme karşı savaş verdiğimizi, dünyadaki tüm ittifakların I. Dünya Savaşı’ndan bu yana değişmediğini varsayıyoruz. Bizim için tarih 1919’da başlayıp 1923’te bitiyor. Öncesi ve sonrası bizi ilgilendirmiyor.

Yani cumhuriyet çok daha köklü, çok daha güçlü, çok daha anlamlı bir kavram bizim için. Demokrasi ile cumhuriyet karşı karşıya getirildiğinde tercihimizi gönül rahatlığıyla cumhuriyetten yana yapabiliriz. Demokrasiyi şöyle ya da böyle gözden çıkartabiliriz.

Yeter ki cumhuriyetin tehdit altında olduğuna, kuşatıldığına inanalım. Laikliğin elden gittiğine, iç ve dış düşmanların Türkiye’yi çökertmek için komplo hazırladığına kanaat getirelim. O zaman kabul edemeyeceğimiz hiçbir şey yok. Demokrasi dışına çıkan yöntemleri benimsememiz için eskisi gibi terörün hortlaması, iktidarın keyfi yönetmesi de gerekmiyor. Cumhuriyetin tehdit altında olması yeterli.

Aslında cumhuriyetin gerçekten tehdit altında olmasına bile lüzum yok. Önemli olan tehdit altında olduğuna inanmamız, güveneceğimiz birilerinin bize vaziyetin çok vahim olduğunu söylemesi. Her ne kadar iyi durumda olsak, siyasi istikrar sayesinde servetimize servet katsak, istikrarsızlıktan birebir etkilensek bile fark etmez. Cumhuriyetçi reflekslerimiz aklımızı yine de rehin alacaktır.

Şimdi tam da bu yapılıyor. Cumhuriyetçi damarımıza basılıyor ve demokrasiden fedakârlık yapmamız isteniyor. Ayrıca içine kapanmamız, dünya ile bağlarımızı kopartmamız da bekleniyor. 14 Nisan mitinginde laiklikle hiç alakası olmayan konuların gündeme getirilmesi tesadüf değil. Hepsi ideolojikleştirilmiş cumhuriyetçi anlatının parçası. İçinde eski “güzel günlere” dönme nostaljisini barındırıyor.

Zaten temelleri zayıf olan demokrasinin cumhuriyetçiliğe, daha doğrusu cumhuriyetin suiistimaline karşı koyabilmesi çok zor. Oysa demokrasinin içinde de cumhuriyetin ve cumhuriyetçiliğin yaşaması mümkün. Ancak anlatılması, üstünde konuşulması, cumhuriyet değerlerinin demokrasiyi dışlamadığının anlaşılması gerekiyor. Bunu cumhuriyetçiler yapmayacağına göre de demokratlar ve demokraside yarar görecekler yapmak zorunda...

Referans, 18.4.2007

Mensur AKGÜN

19.04.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Halkı sivillikten soğutmak...

  Demokrasi karşıtlığında cumhuriyetçilik

  En az beş parça

  Demek ki, günlük doğru

  Discrimination


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004