Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 21 Nisan 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Görüş

Efendime mektup

Gittin gideli bir yangın var içimizde. Sensizliğin yamacında ab-ı hayat değil, zehir olan bir yangın bu efendim. Nasıl bir acı ki her an bizde tezahür etmekte. Her an tazeliğini koruyor. Can çekişen bir bedenin yasına bürünür gibi, kendini hissettiriyor Efendim. Yani seni hep özlüyoruz. Sana uzanan ellerimizdeki güller gibi. Lügatlerde hiçbir kelime senin ismin kadar güzel değil. Bizi kendi yörüngesine alıp cezbeye çekmiyor. Sen boynu bükük gecelere yoldaş, altın sarısı günlere yâr. Tebessümünde saklı olan milyonlarca çiçeklerin cümbüşü raks ederken bu fani yerde, nazenin dal budak salan bu yerde seninle varız. Mahpus olan duyguların diyarında, aşkı arıyoruz senin aşkının gölgesinde. Yollarına kilim serilen sevginin ayazında nevbaharları bekliyoruz.

Sen, aşkın suyunu ver; biz o suya kanabilseydik. Sen bize güneş ver; biz o güneşte kavrulsaydık. Kuşansaydık seninle beraber acıyı. Senin çektiklerine paramparça olan bir yürekle, bizde yaşasaydık Efendim. Kuşluk vaktinin ayazında infaza çekilmiş gecelere bir isyan bayrağı çekseydik. Seni anmak için o vakitlerde. Azat ettiğin kölelerin sevinci olacaktır bu. Bize nasip olmayan bir mutluluğun ummanın da bir muştu yakılacaktı. Tıpkı seni görmüş gibi biz de sevince gark olacaktık.

Efendim sen olmayınca yanımızda her şeyimiz eksik. Biricik sığınağımız olan şefkatini aramaktayız sensizlikte. Eksiklikler bizi yakmasın diye salâvatlara koşmaktayız. Şefkatinin yok olmayan gücünde. Kolumuz kanadımız kırılmış sensizlikte. Faili meçhul zamanların güzergâhın da yaşamaktayız. İstikbalimiz pervane gibi dolaşırken çevremizde; sen yoksun diye biten günlere sevinç var doludizgin geçen saniyelerde. Leylî günlerdir sensizlik, yârine düşen bir damla gözyaşı.

Bu mektupların satırlarına yazdığım bir sevginin anlamı bu kadar değil efendim. Koskoca kâinatı içinde barındıran bir sevginin yansımasıdır, yüreğimize düşen. Adresi ne olursa olsun; gidilecek menzil ancak senin nurundur. Hercaiye bürünmüş kanlı gönüllerin çığlığında seni aramaktayız. Evvelinde sen varken ahirinde de sen olacaksın bu gönlün. Sevgimiz şüpheye düşecek hiçbir tohumu barındırmamakta bağrında. Sana söylenen her şiiri ya da naattı dinlerken; gözlerimizden gelen her yaş sana hissettiğimiz aşkın bir şahididir efendim. Seni çok arıyoruz hem de çok. O kadar çok muhtacız ki sana; bunu her geçen gün daha iyi anlıyoruz.

Derunî bir hissin ayyuka çıktığı bir sarsılmanın adı: senin gidişin. Yer gök ağladı senin gidişine. Göçmen kuşlar uçtu yüreklerin acısından. Uçup en sarp kayalara çarptı. Gelişinle şenlenen dünya gidişinle yasa büründü. Öksüzlük sensizliğin koridorunda yetimle buluştu. İki kardeş oldular dünyanın sonuna kadar. Biz yetimliği ve öksüzlüğü sen gidince öğrendik. Gariplik neymiş, buralarda bîgane olmak neymiş gidişinle anladık. Senin gittiğin yere özlem duymaya başladık; sen oradasın diye. Buralar sensiz yaşanmaz hale geldi. Hayat sanki bizi çarmıha vurdu. Ellerimize kelepçe, ayaklarımıza pranga. Sen diye feryad-ı figan ettiğimizde: kelepçe ve prangalara sökülmeye başlıyor. Seni anmadığımızda bu zalim aletler daha bir sıkı sarmaya başlıyor. Canımızı yaka yaka.

Efendim yokuş aşağı düşen ve yaralanan bir yanımız var. Envaî çeşit duyguların harmanlandığı bir kalpte sen olmasaydın; diğer sevgiler barınır mıydı?! Ey sevgili!... bu beden ve ruh aşkın ikliminde seni bulmuşken; başka aşklara dert yanar mı?! Mutmain olmaz sensiz; çünkü senin olmadığın bir yürek diğer sevgileri de anlayamayacak ve tam olarak hissedemeyecektir. Nursuz bir beden artık ağlamanın en kahırlısını yaşayacaktır. Eğer yaşamak olursa.

Güzeller güzeli efendim. Sana yazacak çok şey varken bazen dil lâl olmanın asudeliğine bürünüyor. Konuşamıyor, boğazda düğümlenen kelime orada kalıyor. Sen anıldıkça sessizliğin yadigârı hüzün dolaşıyor. Ve kalem artık bırakmanın acısına giriftar oluyor. Kâğıtta kalemin gözyaşlarına hedef oluyor. Ama yapacak bir şey olmadığında, boğazda düğümlenen kelimeler sonsuzluğa uçup gidiyor. Sana sunduğumuz salâvatlarımız gibi.

[email protected]

Fadime KAYA

21.04.2007


Nisan'ın lisanı

Bahar mevsiminin en güzel lisanıdır Nisan. Yağmurlarla beslenen toprağın altındaki yepyeni bir âlemin habercisidir. Otların yeşermesi, ağaçların çiçek açmasıyla kapımızı çalar, “Ben geldim” der. Nisan yalnızca yeryüzüne gelmez, içimize de gelir. Taze bahar kokusu, yağmur kokusu, toprak kokusu gönlümüzün derinliklerine işler. Nisan'ın kıpırtısını içimizde hissederiz.

Gelişiyle yalnızca uzun geçen bir kışın enkazını kaldırmaz. Kalplerin firaklarla dağılmış duvarlarını yeniden inşâ eder. Buz tutan lâtifelerimizi eritir, ruhumuzun en katı yanlarına ulaşır, yumuşatır. Acıların enkazı altında parça parça olan kalpleri itina ile zemin yüzüne çıkarır. Su verir, tozunu toprağını yıkar, tedavi eder. Müşvik bir hekim gibidir Nisan…

Dışarıyı pencerelerin ardından seyretmeye alışıksanız, siz isteseniz de istemeseniz de dışarıya davet eder. Havasıyla, kokusuyla cezbeder.

Gurbetteyseniz yalnızlığınızı unutturur, neşeli bir dost olur. Hiç güleceğiniz yokken sizi güldürür, eğlendirir. Ruhunuzun paslanmış yanlarını siler. Yüreğinizin nicedir karanlıkta kalmış en kuytu köşelerine ışığını ulaştırır.

Nisan incedir, zariftir… Gelirken kucak kucak çiçekler ve güllerle gelir. Sanki yıllar süren hasreti bir anda bitirir. Çorak topraklara ve susuz kalmış dudaklara âb-ı hayat içirir.

Gelişiyle sadece yeryüzünü yenilemez. Bizim yüzümüzde de güller açtırır. Değişmesi gereken yanlarımızı değiştirir, yeniler… Yeni bir bahar mevsiminin kapısını açan anahtardır Nisan. Kimbilir hayatımızda da nice fırsatlara kapı açan anahtar olur.

Nisan gelişiyle çok şey anlatır. Nisanın en güzel lisanı da Kâinatın Nuru Efendimiz Aleyhisselâtü Vesselâm’ın dünyaya gelişini anlatmasıdır. Bizim için Nisan, güllerin Efendisinin kokusunu taşıyan bir esintidir. Efendimiz’in (asm) doğumu, insanlığa da bir bahar tazeliği getirmiştir. Kâinatın gülü yeryüzünde açılmıştır.

İnsanı muhabbete götüren bir yoldur Nisan. Bu yolun etrafı çiçeklerle bezenmiştir. Ayaklarınızın altına ise yeşil bir halı serilmiştir. Sizi böyle bir yolda gezdirirken, bir taraftan da sizinle konuşur. Nisan ile insan çok şey paylaşır. Nisanın insana anlattığı ve insana kattığı o kadar çok şey vardır ki… Bu günlerde en çok ona kulak vermeli, onu dinlemeli, onu yaşamalı, onu hissetmeli…

[email protected]

Mehtap YILDIRIM

21.04.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004