Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 13 Haziran 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Avrupa’da 301 benzeri kanun yok

Avrupalı hukukçular, eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in “Avrupa’da da var” dediği TCK’nın 301. maddesinin kapsam ve uygulama olarak Avrupa’daki düzenlemelerle karıştırılamayacağı noktasında birleştiler. Bilgi Üniversitesi’ndeki konferansta konuşan Ceza Hukuku Birliği Alman Ulusal Komitesi Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Schröder, “301 kapsamındaki ‘Cumhuriyet’e hakaret’ suçuna Almanya’da yaptırım yok denecek kadar az, askerlerin aşağılanması gibi bir suç ise yok” dedi.

Avrupalı hukukçular, eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in “Avrupa’da da var” dediği Ceza Yasası’ nın 301. maddesinin kapsam ve uygulama olarak Avrupa’daki düzenlemelerle karıştırılamayacağı noktasında birleştiler. Bilgi Üniversitesi’nde düzenlenen “İfade Özgürlüğü ve Sınırları, Türkiye ve AB Ülkelerinde Ceza Hukuku ve İfade Özgürlüğü” başlıklı uluslar arası konferans, sadece Türkiye’de değil, Fransa, İspanya ve Britanya’da ceza yasaları ve ifade özgürlüğü ile ilgili sorunlar konusunda bilgilendirici oldu.

“Ceza Hukuku ve İfade Özgürlüğü: Almanya ve İtalya” konulu oturumda konuşan Ceza Hukuku Birliği Alman Ulusal Komitesi’nin başkan yardımcısı Prof. Dr. Friedrich- Christian Schröder, Almanya’da Nazi dönemine tepki olarak devlet organlarını koruyan çok az düzenleme bulunduğunu belirterek, “Dâvâlıların aleyhinde de çok az hüküm vardır” dedi.

Parma ve Floransa Üniversiteleri’nde ceza ve karşılaştırmalı ceza hukuku bölümlerinde öğretim görevlisi olan Dr. Cristina Pavarani de, İtalya Anayasası’nın 21. maddesinin basın ve ifade özgürlüğünü güvence altına aldığını ancak bazı uygulamaların İtalya’nın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) mahkûm olmasına sebep olduğunu söyledi.

Yasaların tarihsel süreçlerin izlerini taşıdığını ifade eden Schröder, Nazi döneminde Polonya ilhak edildiğinde, “Polonya ve Alman devletinin itibarına karşı sözlere” yasaların ölüm cezası veya ağır hapis cezası öngördüğünü hatırlatarak, bu düzenlemelerin savaş sonrasında yürürlükten kaldırıldığını ifade etti. Almanya’da en ağır yaptırımın “toplu ölümler, insanlığa karşı suçlar ve soykırımı savunma”ya olduğunu açıklayan Schröder, “Meselâ, sadece 2 milyon Yahudi öldürüldü diyemezsiniz” dedi.

Almanya’da Cumhuriyet ve bayrağa hakaret suçuna para cezası verildiğini ancak her vakanın da ağırlığı ve hukuki yönüyle değerlendirildiğini, Türkiye’de 301. madde kapsamına giren “Cumhuriyet’e hakaret” suçuna yaptırımın yok denecek kadar az ve çok hafif olduğunu kaydetti.

Anayasaya sözlü saldırıya yaptırım bulunduğunu ancak silâhlı kuvvetlerle ilgili böyle bir durum olmadığını belirten Schröder, “Federal Anayasa Mahkemesi kararlarıyla daima ifade özgürlüğüne vurgu yapılıyor” dedi.

1999’da AİHM’in aldığı Perna/İtalya davasına atıf yapan Pavarani, bir gazetecinin yazısında Sicilya’da bir yargıcın siyasi etki altında kalarak kararlar verdiğini savunması üzerine Ceza Yasası’nın 595. maddesi uyarınca ve “basın yoluyla hakaret” iddiasıyla cezalandırıldığı, kararın onanmasıyla AİHM’e başvuru yapıldığını hatırlattı. Pavarani, “kamu makamlarının inandırıcılığına zarar verildiği” düşüncesiyle açılan dâvâda AİHM’in gazetecinin yazısının dengeli ve doğru olduğuna, eleştiri hakkını barındırdığına ve kamu yararı bulunduğuna karar vererek İtalya’yı mahkum ettiğini söyledi. 1930’da İtalyan Ceza Yasası yürürlüğe girdiğinde ulus kavramının “ideallerin ayakta tutulması için” çok güçlü olduğunu kaydeden Pavarani, 2006’da “Cumhuriyeti aşağılama” ve “İtalya bayrağına karşı suçlar” kapsamında reformlar yapıldığı ve cezaların sembolik düzeylere çekildiğini açıkladı.

/ İSTANBUL

13.06.2007


 

Batağa çekiliriz

Hükümetle TSK arasında bir polemiğe dönüştürülen sınır ötesi harekât konusu gündemdeki yerini koruyor. Peş peşe gelen şehit cenazeleri sonrasında toplum yapay bir gerginliğe itilirken, muhtemel bir Kuzey Irak operasyonunun da belirsizliklerle dolu olması korkutuyor. Sağduyu sahibi kesimler bunun bir macera olacağını belirtirlerken, pekçok köşe yazarı da bir sınır ötesi harekâtın Türkiye’yi dünya nezdinde zor duruma düşüreceğinde birleşiyorlar.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şehit cenazelerinde yaşanan protestolarla ilgili olarak, ‘’Bu terbiyesizliği yapmış olanlar ne İslâmî görevi ne insanî görevi yapmak için geliyor. Tamamen bunların dışında bir görevlendirmeyle oraya geliyorlar. Bu tabiî cenaze adabına ters, şehide de saygısızca bir hareket’’ dedi.

Başbakan Erdoğan, AKP’nin yeni genel merkezinin tanıtımı sırasında, basın kuruluşlarının temsilcilerinin şehit cenazelerindeki protestolarla ilgili sorularını cevapladı. Erdoğan, konuyla ilgili olarak, ‘’bu terbiyesizliği yapmış olanların ne İslami görevi ne insani görevi yapmak için geliyor. Tamamen bunların dışında bir görevlendirmeyle oraya geliyorlar. Bu tabii cenaze adabına ters, şehide de saygısızca bir hareket’’ dedi.

Başbakan Erdoğan, ‘’Görevlendirme derken siyasi anlamda mı?’’ sorusuna da ‘’Tabii tabii’’ cevabını verdi. Erdoğan, ‘’Belli bir partiyi suçluyor musunuz? sorusuna da şu karşılığı verdi: ‘’Onları artık halkımız gayet güzel bir şekilde takdir eder. Herhalde işaretlerinden vesairesinden ne olduğu anlaşılıyor. Belli bir parti değil, belli partiler, yani bir tane parti yok, birkaç parti... Bunlar bu şekilde bu işi yapıyorlar ve biz de tam aksine örgütümüzü bu noktada hassas olmaya davet ediyoruz. Çünkü çekilmek istenen bir şey var. Oraya da örgütümüzün asla çekilmesini istemiyoruz.’’

Başbakan Erdoğan, şehit cenazelerindeki protestolarla ilgili olarak İçişleri Bakanlığının inceleme başlattığını bildirdi.

SINIR ÖTESİNE SOĞUK

Başbakan Erdoğan, son günlerdeki tartışılan Kuzey Irak’a operasyon konusunda çarpıcı açıklamalar yaptı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “bu ülkeyi tüm fedakarlığıyla gece gündüz demeden yönetmeye çalışan bir iktidara, kimsenin kalkıp da ‘katil’ deme hakkı olamaz. Ve bu basite de indirgenemez’’ dedi.

Erdoğan, Kuzey Irak’a yapılacak olası bir operasyon konusunda, ‘’bu konu konuşulmaz, bu konuyla ilgili yapılması gereken varsa yapılır. Her zaman gelen rakamlar var. Nedir bunlar? Kuzey Irak’ta 500 tane terörist var. Türkiye’de dağlarda 5 bin terörist var. Şimdi Türkiye’deki 5 bin teröristle ilgili mücadele bitti mi? Yani bu halledildi mi Kuzey Irak’taki 500 kişiyle uğraşma safahatine gelinecek’’ diye konuştu.

/ ANKARA

13.06.2007


 

Şener: TSK ne isterse verilecek

Bakanlar kurulu toplantısında son zamanlarda giderek artan terör olaylarının ele alındığını belirten Başbakan Yardımcısı Abdullatif Şener, terör konusunun Türkiye’nin en önemli konusu haline geldiğini ifade etti.

Şener, terörle mücadele için ne gerekiyorsa, yapılması gerekenler neyse, hangi ihtiyaçların karşılanması gerekiyorsa tamamının karşılanacağını söyledi.

166. bakanlar kurulunun sonunda kameralar karşısına geçen Başbakan yardımcısı Şener, başta terör konusu olmak üzere, Türkiye’deki finans ve bankacılık sisteminin, 58 ve 59. hükümetler döneminde yapılan atamalar, kararnameler ve TBMM’ye gönderilen kanunların ve Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilgili geldiği sürecin değerlendirildiğini belirtti.

Bakan Şener, ele alınan konular içinde terör konusunun Türkiye’nin en önemli gündem konularından biri haline geldiğini belirterek, “Maalesef son günlerde terör saldırıları artmıştır. Bölücü terör örgütünün saldırıları sonucu hayatını kaybeden şehitlerimiz yurdumuzun değişik yerlerinde yapılan törenlerle uğurlanmaktadır. Allah’tan rahmet yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyoruz” dedi.

Türkiye’nin uzun süreden bu yana PKK terörünü yok etmeye çalıştığının altını çizen Bakan Şener, terörün yok edilmesi için büyük çabaların sarf edildiğini, terörle mücadele anlayışında etkinliğin artırılması kararlığının sürdürülmesi konusunda her türlü çabanın ortaya konacağını belirtti.

/ ANKARA

13.06.2007


 

Gül: Artık ileri bakmalı

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, dünyanın saygın gazetelerinden Wall Street Journal gazetesine bir röportaj verdi.

Guy Chazan imzalı röportajda Bakan Gül, çarpıcı açıklamalarda bulundu. WSJ muhabirinin “Ordunun nisan ayındaki seçim döneminde örtülü müdahale tehdidi hakkında ne düşünüyorsunuz?” şeklindeki sorusuna karşılık Gül “Olan oldu, artık ileri bakmamız gerekiyor” diye cevap verirken, görevinin “hasar yönetimi” olduğunu ifade etti. Anayasa değişikliği paketi geçerse halk oylamasında Cumhurbaşkanlığı’na yeniden aday olacağını söyleyen Gül, halkın yaklaşık yüzde 80’inin de cumhurbaşkanını halkın seçmesini istediğini belirtti.

Gül, ordu ile ilişkileri konusunda ise “Eğer seçilirsem tarafsız ve adil olacağım. Benden bunu herkes bekliyor. Türk ordusu ülkenin demokratik olmasını istiyor. Bazı insanlar farklı düşünebilir ancak ben Türk ordusunun demokratik süreç ve seçimin sonucuna saygı duyacağına gönülden inanıyorum. Biz her zaman ordumuzla gurur duyduk” şeklinde konuştu.

Muhabirin “gizli ajanda” iddiaları konusundaki görüşünü de sorduğu Gül “Gizli ajandamız olsaydı, AB üyeliği yolunda bu kadar güçlü ilerler miydik? Bu hükümetin bir gizli ajandası olsaydı, AB’ye girmeyi mi yoksa dışında kalmayı mı tercih ederdi? Bunu söyleyenler 4 yıl öncenin Türkiye’sini bugünküyle kıyaslamalı” cevabını verdi.

/ ANKARA

13.06.2007


 

Arınç: Protestolar motorize

TBMM Başkanı Bülent Arınç, önceki gün Manisa’daki şehit cenaze törenindeki protestolara ilişkin, “Bunların çok büyük bir kısmı, dışarıdan özel olarak getirilmiş, motorize ekiplerdi. Söyleyecekleri sloganları biliyorlardı ve görevleri sadece bağırmaktı. Şehidimize en büyük saygısızlığı onlar yaptılar’’ dedi.

TBMM Başkanı Arınç, göreve yeni başlaması dolayısıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’yı ziyaret etti. Yaklaşık yarım saat süren görüşmenin ardından gazetecilerin sorularını cevaplayan Arınç, Yalçınkaya’yı, göreve başlaması sebebiyle kutladığını ve başarılar dilediğini söyledi.

Manisa’da şehit cenazesinde kendisine yönelik protestolara ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine Arınç, Ankara ve Manisa’daki gösterileri ‘’siyasi veya hakaret amaçlı’’ olarak niteleyerek, “fevkalâde yanlış ve çirkin’’ olduğunu belirtti. Arınç, şehit cenazeleri üzerinden siyasî rant sağlanamayacağını, siyasilerin akıllarını başlarına alması gerektiğini belirterek, ‘’Hükümetten, bu olayları tırmandırmak, provokasyonları sürdürmek isteyenlere engel olmasını istiyorum’’ dedi. (aa)

/ ANKARA

13.06.2007


 

Brillant: Avrupa’nın, Türkiye ile ilgili önyargıları var

Fransız müzisyen Dany Brillant, Fransa’da ve Avrupa’nın birçok ülkesinde Türkiye ile ilgili önyargılar bulunduğunu, ancak gelip Türkiye’nin nasıl bir ülke olduğunu ve buradaki hayat tarzını gördüklerinde insanların fikirlerinin değişeceğine inandığını söyledi.

Dany Brillant, “Histoire D’Un Amour” (Bir Aşk Hikayesi) adlı albümünün dünya turnesi kapsamında konser vermek üzere geldiği Ankara’da soruları cevapladı.

Fransız şarkıcı, Türkiye’nin AB’ye girişi konusundaki bir soru üzerine, bunun zaman alacağını düşündüğünü belirterek, “Halen Fransa’da ve Avrupa’nın birçok ülkesinde Türkiye ile ilgili önyargılar var. Ancak buraya gelip Türkiye’nin nasıl bir ülke olduğunu ve buradaki hayat tarzını gördüklerinde, insanların fikirlerinin değişeceğine inanıyorum” diye konuştu.

Brillant, Türk kültürü ve medeniyetiyle ilgili düşüncelerini şöyle ifade etti: “Türkiye, üç kıtayı birbirine bağlıyor. Medeniyetler arasında bir geçiş ülkesi, çok güçlü medeniyetlerle çevrili. Bu sebeple dünyada çok önemli bir rolü olduğunu düşünüyorum. Ben, geleceğin kökenlerini iyi tanımakla kurulabileceğini düşünüyorum. Türkiye’nin geleceğe taşıyabileceği önemli bir geleneği var. Dolayısıyla Türkiye’nin öneminin gelecekte daha da artacağına inanıyorum.”

Brillant, “Türkiye’nin Avrupa kültürünün bir parçası olduğunu düşünüyor musunuz” sorusuna da, “Kesinlikle bir parçası. Meselâ bugün verdiğim konserde İtalya’da veya Paris’te verdiğim herhangi bir konserden daha farklı hissetmedim” karşılığını verdi.

/ ANKARA

13.06.2007


 

PKK’dan sözde ateşkes ilânı

“PKK Türkiye hedeflerine olan saldırıları durdurduğunu fakat saldırı karşısında kendilerini koruyacaklarını açıkladı.

Belçika merkezli bir Kürt haber ajansı olan Fırat’ın açıklamasını yayınlayan AP haberi şu ifadelerle geçti: ‘PKK Türkiye hedeflerine olan saldırıları durdurduğunu fakat saldırı karşısında kendilerini koruyacaklarını söyledi. Fırat haber ajansında yayınlanan açıklamada şu sözler yer aldı:”Kendimizi korumak dışında saldırıları sürdürmeyeceğiz”.

13.06.2007


 

Rice: Tek taraflı bir hareket yarar sağlamaz

ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, ABD’nin terörle mücadele konusunda Türkiye ile çalışmaya hazır olduğunu, “ancak Türkiye-Irak sınırında kuvvetli ve tek taraflı bir hareketin kimseye yarar sağlamayacağını” belirtti.

ABD Büyükelçiliği kaynaklarından edinilen bilgiye Rice, Amerikan Associated Press (AP) haber ajansının gazeteci ve editörleriyle geçen hafta yaptığı toplantıda, “Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki PKK üslerinin kökünü kazımak için her şeyi yapacağını söylediğinin” belirtilmesi ve “bu konuda Türkiye ile ne tür bir diyaloğun sürdüğünün” sorulması üzerine, “Türkiye ile çalışmaya hazırız, ancak o sınırda kuvvetli ve tek taraflı bir hareket kimseye yarar sağlamaz” dedi.

Rice, “Türkiye’nin Irak sınırındaki sorunun, Irak’ın özgürlüğüne kavuşmasıyla başlamadığını, uzun süredir mevcut olan bir sorun olduğunu” belirtti ve “konuyu bu bağlamda değerlendirmenin önemli olduğu” görüşünü dile getirdi.

Türkiye-Irak sınırındaki durumun zaman zaman daha şiddetli bir hal aldığını kaydeden Rice, bu durumun PKK saldırıları nedeniyle son birkaç aydır şiddetli bir hal aldığını ifade etti.

ABD’nin terörle mücadele özel temsilcisi General Joseph Ralston’un Türk muadiliyle birlikte çalıştığını belirten Rice, bölgedeki terör tehdidiyle baş etmek istediklerini söyledi.

Rice, Irak topraklarının terörist faaliyetler için kullanılmaması ve bu konunun ciddi bir şekilde ele alınacağına yönelik Türkiye’ye güvence verilmesi konusunda da, “bir yükümlülükleri olduğunu anladıklarını” belirtti.

Bu konuda ilerleme kaydedildiği düşüncesini dile getiren Rice, “Sanırım Türkler sorunun ele alınmasını beklediklerine ve ilerleme umduklarına yönelik bir işaret gönderiyorlar. Ancak daha kuvvetli bir sınır ötesi operasyona girişmenin dezavantajlarını da bildiklerini ve anladıklarını düşünüyorum” diye konuştu. Rice, olası bir sınır ötesi müdahalenin sonuçlarının “Irak ve Türkiye için iyi olmayacağını düşündüğünü” de sözlerine ekledi.

/ ANKARA

13.06.2007


 

ÖSS heyecanı

Üniversite adaylarının katılacağı Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS), 17 Haziran Pazar günü yapılacak. 1 milyon 640 bin 259 adayın ter dökeceği sınav öncesinde uzmanlar, normal bir sınav stresinin kişinin motivasyonunu artıracağını ancak aşırı kaygının performans kaybına sebep olacağına dikkat çekiyor.

ÖSS, Türkiye’de tüm il ve bazı ilçe merkezleri ile KKTC’nin başşehri Lefkoşa’da toplam 5 bin 381 binada, 83 bin 583 salonda gerçekleştirilecek. Sınav günü binalarda 247 bin 242 kişi görev alacak. Sınava, 1 milyon 640 bin 259 aday katılacak. Adayların, sınav günü, en geç saat 08.45’de sınav yerlerinde hazır bulunmaları gerekiyor.

Adayların sınava gelirken yanlarında mutlaka sınav giriş ve kimlik belgesi fotoğraflı, resmî onaylı özel bir kimlik belgesi ile bir fotoğraflarını bulundurmaları gerekiyor.

Adayların yanlarında çağrı cihazı, cep telefonu ve benzer haberleşme araçlarıyla, cep bilgisayarı, saat fonksiyonu dışında fonksiyonu bulunan saat, sözlük işlevi olan elektronik aygıt, hesap makinesi bilgisayar özelliği bulunan cihazlarla, silâh ve benzeri teçhizatla, müsvedde kağıdı, defter, kitap, sözlük, pergel, açıölçer, cetvel gibi araçlarla sınava gelmeleri yasak.

Başları açık olmayan veya kılık kıyafetleri yürürlükteki mevzuata uygun bulunmayan adaylar sınava alınmayacak.

Soru kitapçıkları dağıtıldıktan sonra adaylar ilk 90 dakika ve son 15 dakika içerisinde sınav salonunu terk edemeyecekler.

SINAV 195 DAKİKA

Sınav saat 09.30’da başlayacak ve tek oturumda 195 dakika sürecek. Her bir adaya tek soru kitapçığı ve tek cevap kâğıdı verilecek. Soru kitapçıkları kopyanın önlenmesi amacıyla 10 tür basıldı. Sınavda, 30’ar soruluk toplam 8 test yer alacak. Ön lisans programlarını tercih edecek adayların ilk 4 testi yapmaları yeterli olacak. Lisans programlarını tercih edecek adayların ise bu 4 teste ek olarak, alanları doğrultusundaki 2 testi daha yapmaları gerekiyor.

İlk 4 test Türkçe, Sosyal Bilimler-1 (Sos-1), Matematik-1 (Mat-1) ve Fen Bilimleri-1 (Fen-1) olarak isimlendirildi. Bu testleri cevaplayan adaylar, sınavın ikinci bölümünde alan dersleriyle ilgili testlere geçecekler.

Alan testleri de Edebiyat-Sosyal Bilimler (Ed-Sos), Sosyal Bilimler-2 (Sos-2), Matematik-2 (Mat-2) ve Fen Bilimleri-2 (Fen-2) olacak.

/ ANKARA

13.06.2007


 

Sınav öncesinde bunlara dikkat!

Uzmanlar, "Sınav öncesi ve esnasında şeker, şekerleme gibi basit şekerlerin yerine kuru üzüm, erik, kuru incir ya da A ve C vitamini yönünden zengin taze meyve ve sebze gibi gıdalar yenilmeli” diyor.

Aydın İl Sağlık Müdürü Mehmet Çobanoğlu, yaklaşan ÖSS öncesi beslenme konusunda öğrencilerin dikkat etmesi gereken hususları açıkladı. Çobanoğlu, “Sınav öncesi ve esnasında şeker, şekerleme gibi basit şekerlerin yerine kuru üzüm, erik, kuru incir ya da A ve C vitaminlerince zengin taze meyve ve sebze gibi gıdalar yenilmeli” dedi.

Binlerce öğrencinin büyük bir heyecanla beklediği ÖSS’nin yaklaştığına dikkat çeken İl Sağlık Müdürü Çobanoğlu, öğrencilere çeşitli tavsiyelerde bulundu. Sınav öncesi ve esnasında stresten uzak durulmasını isteyen Çobanoğlu, “Öğrenciler sınav öncesi ve sınav sabahı yoğun stres içinde olmaktadır. Stres ve heyecansa, insan vücudunun enerji harcamasını arttırır. Sınavlarda hiçbir besin, başarıyı tek başına etkilemez. Bütün öğrencilerimizin, özellikle bu günlerde beslenme kurallarına uyması oldukça önemlidir” şeklinde konuştu. Öğrenciler için en önemli öğünün kahvaltı olduğunu hatırlatan Çobanoğlu, bu yüzden düzenli kahvaltı alışkanlığı kazanılmasının ve sınav günü mutlaka kahvaltı yapılması gerektiğinin altını çizdi.

İyi kahvaltı yapan öğrencilerin sınavlarda daha başarılı olduğunun ortaya çıkarıldığını bildiren Çobanoğlu, şunları söyledi: “Yeterli enerji ve besin öğelerini sağlayan bir sabah kahvaltısında içecek olarak süt ve taze sıkılmış meyve suyu, peynir, yumurta, birkaç dilim ekmek, pekmez, tahin, zeytin, domates, yeşil biber, salatalık, maydanoz veya meyve gibi dört besin grubunu içeren yiyeceklerden oluşan bir mönü bulunmalıdır. Sindirim rahatsızlıkları ve zehirlenmelere yol açabileceği için dışarıda ve açıkta satılan yiyecekler tercih edilmemeli, sınavdan bir gün önce kuru baklagiller gibi gaz yapıcı ve yağ içeriği yüksek besinleri yerken dikkatli olunmalıdır. Sınav esnasında susamaya sebep olacak yağlı ve tuzlu yiyeceklerden kaçınılmalı, sınavda suyun yanı sıra taze sıkılmış meyve suyu içmenin, hem sıvı ihtiyacını karşılayacağı hem de konsantrasyonu arttıracağı unutulmamalıdır.”

Kafeinli yiyeceklerin adrenalinin serbest kalmasına ve böylece stres seviyesinin artmasına yol açabildiğine işaret eden Mehmet Çobanoğlu, sınav öncesinde çay, kahve ve kolalı içecekler gibi kafein içerenlerin yerine süt, meyve suyu, ıhlamur ve kuşburnu gibi bitki çayları tercih edilmesini istedi.

/ AYDIN

13.06.2007


 

Yeni ders yılı 17 Eylül’de

2006-2007 eğitim-öğretim yılı 15 Haziran Cuma günü sona erecek. Yeni eğitim-öğretim yılı ise 17 Eylül 2007’de başlayacak ve 13 Haziran 2008’de tamamlanacak.

Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, ‘’2006-2007 Ders Kesimi ve 2007-2008 Eğitim-Öğretim Yılı Çalışma Takvimi’’ konulu bir genelge yayınladı.

Genelgeye göre, 17 Eylül 2007’de başlayacak olan 2007-2008 öğretim yılının birinci dönemi 25 Ocak 2008’de sona erecek. Öğrenciler ve öğretmenler 28 Ocak-8 Şubat 2008 tarihleri arasında yarı yıl tatili yapacak. İkinci dönem ise 11 Şubat 2008’de başlayacak. 2007-2008 eğitim-öğretim yılının son ders zili ise 13 Haziran 2008’de çalacak. 2008-2009 öğretim yılının başlangıç tarihi ise 15 Eylül 2008 olarak belirlendi.

/ ANKARA

13.06.2007


 

Demokrat Parti meydanlara iniyor

Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Mehmet Ağar’ın miting programı açıklandı. DP Basın Müşavirliği’nden verilen bilgiye göre 26 ilde miting yapma kararı alan DP ilk mitingi 20 Haziran’da Antalya’da son mitingi ise 21 Temmuz’da Elazığ’da gerçekleştirecek.

DP’nin il il miting programı şöyle: “20 Haziran Antalya, 21 Haziran Niğde, 23 Haziran Tekirdağ, 24 Haziran Şanlıurfa, 25 Haziran Afyon, 26 Haziran Mardin, 27 Haziran Kocaeli, 28 Haziran Kırıkkale, 30 Haziran Aydın, 1 Temmuz Hatay, 2 Temmuz Zonguldak, 3 Temmuz Eskişehir, 5 Temmuz Manisa, 7 Temmuz Trabzon, 8 Temmuz Bursa, 9 Temmuz İzmir, 10 Temmuz Adana, 11 Temmuz Aksaray, 12 Temmuz Samsun, 14 Temmuz Sakarya, 15 Temmuz Balıkesir, 16 Temmuz Giresun, 17 Temmuz Denizli, 19 Temmuz Konya, 20 Temmuz Edirne, 21 Temmuz Elazığ.” Bu arada Demokrat Parti (DP), Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı’nın billboard ilânlarının, seçim yasaklarına aykırı olduğu iddiasıyla Ankara Valiliği’ne başvurdu. Alınan bilgiye göre, DP Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Nedim Bilgiç imzasıyla Ankara Valiliği ve İl Seçim Kurulu’na yapılan başvuruda, çeşitli sivil toplum örgütlerinin oluşturduğu Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı’nın ilanlarının, seçim yasaklarına aykırı olduğuna dikkat çekildi. Başvuruda, ‘’Demokrasinin Yıldızları’’ başlığı altında Adnan Menderes, Turgut Özal ve Recep Tayyip Erdoğan’ı birlikte resmeden ve ‘’Onlar Atatürk’ün açtığı demokrasi yolunda bayraklaşan liderler, onlar demokrasi ufkunda parlayan yıldızlar’’ yazılı billboard ilanlarının, partiler arasındaki eşitliği ortadan kaldırır nitelikte olduğu belirtildi.

/ İSTANBUL

13.06.2007


 

Konya'da uçak düştü

Konya’nın Yunak ilçesine bağlı Kuyubaşı Köyü yakınlarında bir savaş uçağının düştüğü, pilotun atlayarak kurtulduğu bildirildi.

Yunak Kaymakam Vekili Muammer Köken, yaptığı açıklamada, ilçeye bağlı Kuyubaşı köyünün Menteşe Yaylasına bir savaş uçağı düştüğünü söyledi. Uçağın pilotunun atlayarak kurtulduğunu ifade eden Köken, olay yerine gönderilen bir helikopterle alınan pilotun sağlık durumunun iyi olduğunu öğrendiklerini bildirdi.

/ YUNAK

13.06.2007


 

Yargı, ifade özgürlüğünü genişletmeli

İletişim hukukçusu avukat Fikret İlkiz, yargı kararlarında ifade özgürlüğünün öne çıkarılmasına rağmen geriye gidildiğini belirtti. “Gerçekten ifade özgürlüğünü istiyor muyuz? Buna öncelikle hukukçular yanıt vermeli” diyen İlkiz, son yıllarda yargının ifade özgürlüğü alanında verdiği kararların, ifade özgürlüğü yönündeki kararlılıkla çeliştiğini ifade etti.

Friedrich Ebert Stiftung (FES) Vakfı Türkiye Temsilciliği’nin Bilgi Üniversitesi’nde düzenlediği “İfade Özgürlüğü ve Sınırları, Türkiye ve AB Ülkelerinde Ceza Hukuku ve İfade Özgürlüğü” başlıklı uluslar arası konferansın ilk oturumu, 2001’den beri yapılan reformların yargı içinde kararlılıkla uygulanmadığını ortaya koydu.

“Türk Ceza Kanunu (TCK) ve İfade Özgürlüğü ile İlgili Yasa ve Uygulamaları” konusunda konuşan iletişim hukukçusu avukat Fikret İlkiz, “Yargı kararlarında ifade özgürlüğü öne çıkarıldığı halde geriye gidiyoruz. Gerçekten ifade özgürlüğünü istiyor muyuz? Buna öncelikle hukukçular yanıt vermeli” dedi.

2001’de başlayan AB reform sürecinde yapılan kanuni düzenlemeleri özetleyen İlkiz, geriye gidişe örnek olarak 2004’ten bu yana Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun Selahattin Aydar, Mehmet Şevket Eygi ve Hrant Dink ile ilgili aldığı üç kararda ifade özgürlüğüne vurgu yaptığı halde aleyhte karar verilmesini gösterdi.

Konferansın açış konuşmasını yapan Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turgut Tarhanlı, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki mahkumiyetlerinin güncel bir tartışma olduğunu ancak Avrupa’da da “Ermeni Soykırım iddiasının inkârını suç sayan yasa” sebebiyle konunun gündeme geldiğini ifade etti. Dünyada 11 Eylül saldırılarıyla birlikte ifade özgürlüğünün bir başka etki altına girdiğini açıklayan Tarhanlı, buna ilişkin sınırlamaların tartışılmasının da önem kazandığını belirtti.

Fikret İlkiz: İnsancıl hukuk gerekli

Türkiye’nin 1995-2003 Haziran döneminde AİHM’de 308 kez mahkum olduğunu, 132 dâvânın dostane çözümle sonuçlandığını kaydeden Fikret İlkiz, 2004’te kabul edilen Basın Kanunu’nun en önemli iki özelliğinin basın özgürlüğünü çağdaş şekilde tanımlaması ve haber kaynağının güvence altına alması olduğunu söyledi.

TCK Tasarısı’nın toplumda tartışılmadan yürürlüğe konulduğunu açıklayan İlkiz, 6 Ekim 2004 tarihli AB İlerleme Raporu’nda TCK Tasarısı’nın yürürlüğe girmesi gerektiğini belirttiği halde tasarıyı inceleyen Avrupa Konseyi’ne bağlı bir hukukçunun “Cezalandırma sistemi terk edilmeli, düşünce suçlarına cezalar aşırı” raporu verdiğini hatırlattı.

Demokrasi tartışmayla gelişir

FES Genel Sekreteri Dr. Roland Schmidt de, Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nin Almanya’dan da eski bir üyesi olduğunu belirterek, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni tanıdığını söyledi. Schmidt, demokrasinin ancak tartışma kültürünün gelişmesiyle can bulabileceğini açıkladı.

/ İSTANBUL

13.06.2007


 

Güldemir defnedildi

Yakalandığı kanser hastalığına yenik düşerek Pazar günü vefat eden gazeteci Ufuk Güldemir, kurucusu olduğu Habertürk önünde düzenlenen törenle son yolculuğuna uğurlandı.

Vasiyeti gereği Frank Sinatra’nın “My Way” adlı şarkısının çalındığı törende çok sayıda gazeteci, siyasetçi ve yakını Güldemir’i yalnız bırakmadı. Töreni eşi Gaya Güldemir ve bazı meslektaşları gözyaşları içinde izledi.

13.06.2007


 

Yüksek mahkemenin seçiminde kriz çıktı

Yaş haddinden emekli olan Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu’nun halefinin belirleneceği seçim, mahkemelik oldu.

Akşam’ın haberine göre Anayasa Mahkemesi yedek üyeleri ile Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nı, davalı-davacı konumunda karşı karşıya getiren anlaşmazlık şöyle gelişti: Dün emekliye ayrılan Tülay Tuğcu’dan boşalacak başkanlık görevine kimin geleceğinin belirleneceği seçimde, oy kullanmak isteyen Anayasa Mahkemesi yedek üyeleri bu taleplerini önce sözlü olarak bildirdi.

Girişimlerinden sonuç alamayan yedek üyeler, konuyu bu kez yazılı taleple dile getirdiler ve hazırladıkları resmi başvuruyu Anayasa Mahkemesi Başkanlık makamına sundular. Emekli olmasına sayılı gün kala gelen başvuruyu inceleyen Başkan Tülay Tuğcu, başkanlık seçiminin, Anayasa Mahkemesi Kuruluş Kanunu hükümlerine göre, asıl üye sayısının salt çoğunluğu ile yapılacağını, bugüne kadar gerçekleşen uygulamanın böyle olduğunu, gerekçe göstererek talebi reddetti. Bu gelişme üzerine Ankara İdare Mahkemesi’ne başvuran Yedek Üye Fettah Oto, Anayasa’da bu konuda açık hüküm bulunmadığını ileri sürerek, talebin reddine ilişkin işlemin ‘iptali’ ve ‘yürütmesinin durdurulması’ isteminde bulundu. Böylece, Anayasa Mahkemesi’nin yeni başkanının belirleneceği seçim, daha yapılmadan mahkemelik oldu. Mahkeme, Fettah Oto’nun açtığı dava konusunda Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’ndan savunma isteyecek ve başvuruyu karara bağlayacak.

/ ANKARA

13.06.2007


 

Kamu görevlileri işkenceden mahkûm

1989-2005 yılları arasında, işkence ve kötü muamele nedeniyle haklarında açılan dâvâlarda, 33 bin 281 kamu görevlisi sanık olarak yargılandı.

Bu sanıkların 5 bin 82’si mahkum oldu. CHP Ankara Milletvekili Yakup Kepenek’in yazılı soru önergesini cevaplayan Adalet Bakanı Fahri Kasırga, 1989-2005 yılları arasında, TCK’nın “işkence ve kötü muamele’’ suçlarını düzenleyen 243-245. maddeleriyle (yeni TCK’da 94. ve 96. maddeler) ilgili açılan dâvâlar ve sanık sayıları hakkında bilgi verdi. Kasırga’nın verdiği bilgiye göre, 1989-2005 yılları arasında TCK’nın 243. ve 245. maddeleri uyarınca 17 bin 517 dava açıldı. Bu yıllarda, en çok dava 1468’le 2002’de, en aza dava da 738’le 1994’te açıldı.

/ ANKARA

13.06.2007


 

TBMM heyeti Washington'da

Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri Egemen Bağış, Reha Denemeç, ve Mevlüt Çavuşoğlu’ndan oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisi heyeti, resmî bir ziyarette bulunmak üzere ABD’ye geldi.

11-16 Haziran 2007 tarihleri arasında Kongre’de, ABD resmî kurumları ve düşünce kuruluşlarında temaslarda bulunacak olan heyet üyeleri daha sonra Türkiye’ye dönecek.

AKP İstanbul Milletvekili Egemen Bağış, öncelikli gündem maddelerinin Ermeni soykırımı iddiaları olduğunu ve bu konuda “proaktif” bir çalışma kararı aldıklarını belirtti. Resmî kurumlarda ve düşünce kuruluşlarında temaslarda bulunacaklarını kaydeden Bağış, “Ermeni soykırımı iddiaları ile ilgili yasa tasarısı gündeme geldikten sonra değil, henüz vakit varken şimdiden harekete geçerek bu konuda kamuoyu oluşturma çabası içinde olacağız. Hükümetimiz bu konuda “proaktif” bir çalışma kararı aldı. Biz konunun üzerine gideceğiz” şeklinde konuştu.

/ WASHINGTON

13.06.2007


 

İşte seçmenin katılım karnesi

Türkiye’de 1950 yılından bu yana yapılan milletvekili genel seçimine en düşük katılımın, 1969 yılında olduğu belirlendi. Bu seçimlere, seçmenin yüzde 64,3’ü katıldı.

Derlenen bilgiye göre, Türkiye’de gerçekleştirilen 14 genel seçime en yüksek katılım ise yüzde 93.3 ile 1987 seçimi oldu. Milletvekili genel seçiminin ilk kez yapıldığı 1950 yılında katılım yüzde 89.3 olurken, 1954’de yüzde 88.6, 1957’de yüzde 76.6, 1961’de yüzde 81.4, 1965’de yüzde 71.3, 1969’da yüzde 64.3, 1973’te yüzde 66.8, 1977’de yüzde 72.4, 1983’te yüzde 92.3, 1987’te yüzde 93.3, 1991’de 83.9, 1995’de yüzde 85.2, 1999’da yüzde 87.1, 2002’de de yüzde 79.1 olarak gerçekleşti.

/ ERZURUM

13.06.2007


 

350 maden işçisi ocağa inmedi

Manisa’nın Soma ilçesinde özel sektöre ait bir maden ocağında çalışan yaklaşık 350 işçi, ‘’maaşlarını alamadıklarını’’ iddia ederek, ocağa inmedi.

Şükrü Uyar Madencilik’te çalıştığı belirtilen 350 işçi adına bazı işçi temsilcileri, gazetecilere yaptığı açıklamada, Nisan, Mayıs ve Haziran ayı maaşlarını alamadıklarını öne sürerek, maaşlarını almadan madene inmeyeceklerini söylediler. İşletme yetkilisi Mustafa Bağçacı da 3 aydır işçi maaşlarını 10-15 gün gecikmeli ödediklerini belirterek, ‘’Aylarca parasını alamayan bir işçi çalışmaz. Ancak, böyle bir durum söz konusu değil. Havaların sıcak gitmesi sebebiyle kömür satışları yok denecek kadar az. Her sektörde olduğu gibi iş yerimizde de geçici bir sıkıntı yaşanıyor. En kısa sürede sorunu çözeceğiz’’ diye konuştu.

/ SOMA

13.06.2007


 

AB’den eğitim desteği

Avrupa Birliği, üyelik sürecine destek olmak amacıyla Türkiye’ye yönelik eğitim programları düzenliyor. Aralarında “terörle mücadele” ve “sınır güvenliği” gibi güncel konuların da yer alacağı eğitimlerde Türkiye’nin demokratikleşmesine katkı sağlanması amaçlanıyor.

Eğitimlerden ilki, üst düzey emniyet ve jandarma yetkililerine yönelik eğiticilerin eğitimi semineri. “AİHS ışığında, özellikle kolluk kuruluşlarının denetiminde değişik mekanizmalar, terörle mücadele ve toplantı özgürlüğünün yönetimi konularına odaklanmış Avrupa İnsan Hakları Standartları” konulu seminer Avrupa Konseyi uzmanları tarafından 14-15 Haziran’da Dedeman Otel’de düzenlenecek. Seminerde şu konu başlıkları yer alıyor:

*İnsan hakları konusunun diğer memurlara nasıl sunulması gerektiğine ilişkin fikir alışverişi

*İnsan hakları eğitimlerini planlamak.

*Konuyla ilgili çalışma grupları

* Farklı eğitim teknikleri

*Vak’a Hazırlama

İkinci eğitim Adalet Bakanlığı Hâkim ve Savcılarına yönelik düzenlenecek. “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 2. maddesi (Yaşam Hakkı) ve 3. maddesi (İşkence Yasağı) Kapsamında Esasa ve Usule Dair Yükümlülükler” başlıklı seminerde yer alan konu başlıkları şöyle:

*Avrupa Konseyi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hakkında kısa bilgilendirme

*Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. ve 3. maddelerinde teminat altına alınan temel haklar ve devletin (menfî) yükümlülükleri

*Yaşama hakkı, işkence yasağı ve AİHM içtihadına ilişkin fikir alış verişi

*Türk hukukunda ve uygulamasında hayat hakkının korunması ve işkence yasağı

*Hayat hakkı, işkence yasağı ve Türk hukukuna ilişkin fikir alış verişi

*Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. ve 3. maddeleri çerçevesinde devletin müsbet yükümlülükleri

AB’nin üçüncü desteği de sınır güvenliği ile ilgili. TUBİTAK ve Avrupa Birliği Ortak Araştırma Merkezi (JRC) girişimi ile sınır güvenliği alanında araştırma faaliyetlerinin müzakere edilmesi, potansiyel teknik çözümler ve işbirliği alanlarının tesbiti amacıyla yapılacak çalıştay 21-22 Haziran tarihlerinde düzenleniyor.

Çalıştayın katılımcıları arasında, Almanya Dönem Başkanlığı’ndan ve AB Komisyonu’ndan temsilciler, JRC araştırmacıları, Avrupa Sınır Güvenliği Ajansı (FRONTEX), Almanya Ulusal Güvenlik Ajansı (BSI) ile Thales, SAGEM gibi sektörün önde gelen firmaları bulunuyor.

Kemal BENEK / ANKARA

13.06.2007


 

Gümrüklerde oy hakkı yetersiz

CNN Türk´te “Seçim´07“ programına canlı telefon bağlantısı ile katılan Türkiye Araştırmalar Merkezi (TAM) Vakfı Direktörü Prof. Dr. Faruk Şen, seçme hakkı verilmeyerek, İzmir´den daha büyük bir seçim bölgesi oluşturan Avrupalı Türklerin unutulduğunu söyledi.

CNN Türk´te canlı yayınlanan “Seçim 07“ programının canlı konuğu olan Türkiye Araştırmalar Merkezi (TAM) Vakfı Direktörü, mevcut durumda sağlanmış olan gümrük kapılarında oy kullanma hakkının yetersizliğini belirterek, 2002´de bu haktan yararlananların sadece 114 binde kaldığını ve 2,5 milyon seçmenin yalnızca yüzde 4´ünün bu haktan yararlanabildiğini söyledi. İllere göre dağıtılan gümrük kapısı oylarınin gerçekçi olmadığını ifade eden Şen, başkonsolosluklarda oy kullanma yönündeki isteğin yerine getirilemediğini ifade etti. Bu hakkın sağlanması için Türkiye Araştırmalar Merkezi başta olmak üzere pek çok sivil toplum kuruluşunun girişimlerde bulunduğunu hatırlatan Şen, partı liderleri ve hükümet üyeleri ile yaptıkları görüşmelere rağmen sonuç alamadıklarını söyledi.

Yeni Asya / İSTANBUL

13.06.2007


 

Onlar çocuk olamıyor

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), büyük çoğunluğu tarım alanlarında çalışan 200 milyonun üzerinde çocuk, eğitim gibi temel haklardan mahrum yaşadığını duyurdu.

ILO’nun dünya çocuk işçiliğiyle mücadele günü kapsamında BBC’de yayınladığı raporuna göre, yaşları 5 ila 14 arasında 132 milyon çocuk; tarım sektöründe çalışmaya zorlanıyor. Sağlıkları tehdit altında olan bu çocuklar, eğitim imkânlarından yoksun bir şekilde hayatlarını sürdürüyor. Örgütün verilerine göre, tarım dışında madencilik ve inşaat alanları çocuklar için 2 tehlikeli sektör olarak görülüyor. Son 4 yılda dünya genelinde çalışan çocuk sayısının yüzde 11 oranında azalması da dikkat çekiyor.

ILO yetkilileri, çocukların okul sonrasında ya da okulların tatil olduğu harman dönemlerinde ailelerine destek olmalarını engellemek istemediklerini, ancak çocukların sağlığını ve geleceğini risk altına atan işleri yapmalarının önüne geçmeyi hedeflediklerini açıkladı. Yeni bir strateji geliştirdiğini açıklayan ILO, çocuk işçiliğiyle mücadele etmek için uluslar arası çiftçi sendikaları, tarım kalkınma kuruluşları ve küresel gıda sektörünü oluşturan diğer örgütlerden destek alacak.

/ LONDRA

13.06.2007


 

Ankara susuz

Ankara Büyükşehir Belediyesi, 4 gündür aralıklarla devam eden yağmurların barajlara sadece günlük tüketim miktarı oranında katkı yaptığını bildirdi.

Ankara Büyükşehir Belediyesinden yapılan yazılı açıklamada, baraj havzalarına yağış düşmediği belirtildi.

ASKİ Genel Müdürlüğü yetkilileri, dün şehir merkezinde metrekareye 10 kilogram civarında düşen yağışların, baraj havzalarının bulunduğu bölgede fazla etkili olmadığını ifade ettiler.

Yetkililer, yağmurların, Ankara’ya su sağlayan barajlara 8 Haziran’da 720 bin metreküp, 9 Haziran’da 500 bin metreküp, 10 Haziran’da 366 bin metreküp, dün akşam ise 1 milyon 470 bin metreküp su bıraktığını kaydettiler. Yetkililer, ‘’bu mevsimde Ankara’nın günlük su tüketiminin 1 milyon metreküp olduğu düşünülürse, yağan son yağmurlarla sadece günlük su tüketiminin karşılandığını’’ ifade ettiler.

Ankara’ya su sağlayan barajlarda toplam 113 milyon 500 bin metreküp su bulunduğunu belirten yetkililer, Çamlıdere Barajı’nın kod altındaki suyuyla birlikte bu rezervin 213 milyon 500 bin metreküpe yükseldiğini ifade ettiler.

/ ANKARA

13.06.2007


 

Pasif içiciler kalp krizi riskinde

Sigara içmeyenlerin sadece dumanına maruz kalmasının bile kalp damar hastalıklarına yakalanma riskini yüzde 20-30 arttırdığı belirtildi.

Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cemil Gürgün, “Bu risk, solunum yolu kanserlerine ve sigarayla ilişkili diğer hastalıklara ek olarak vardır.” dedi.

Doç. Dr. Gürgün, “Uzun dönem sigara içenlerde ölümlerin yüzde 50’si önlenebilirdir ve bunların da yarısını kardiyovasküler ölümler oluşturur. Bu etki, günlük içilen sigara miktarı ve içim süresiyle doğru orantılıdır. Sigaranın olumsuz etkisi her 2 cinste de görülür ancak kadınlarda biraz daha kuvvetlidir. Sigara içenlerde miyokard enfarktüsü ve kardiyak ölüm riski, içmeyenlere göre erkeklerde 2.7, kadınlarda 4.7 kat fazla bulunmuştur. Çevreden sigara dumanına maruz kalanlarda da kalp hastalığı riski artmaktadır. Miyokard enfarktüsü geçiren kişilerin sigaraya devamı durumunda ani ölüm riski yükselir. Oysa böyle hastalarda sigaranın bırakılmasını takiben birinci yılda risk yarı yarıya azalmakta, ikinci yıl içinde hiç içmeyenler seviyesine inmektedir.” şeklinde konuştu.

/ İZMİR

13.06.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004