Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 10 Temmuz 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kültür-Sanat

 

Sinan’ın çırağının “harika”sı

Dünyanın yeni 7 harikası arasındaki yerini koruyan Tac Mahal, Mimar Sinan’ın çırağı İsa Efendi tarafından inşâ edilmişti. 1630’da inşasına başlanan eser, 22 yıl sonra 1652’de tamamlanmış. Yapının mimarları, Mimar Sinan’ın talebelerinden Mehmet İsa Efendi ve Mehmet İsmail Efendi ile yapıdaki yazıları yazan Hattat Serdar Efendi eserin yapımı için Şah Cihan tarafından İstanbul’dan davet edilmiş. İnşaatta çok sayıda mimar ve ustanın yanı sıra yirmi bin işçi çalışmış.

Dünyanın 7 harikasını belirlemek üzere yapılan internet anketinde, Türk Mimar İsa Efendi tarafından inşa edilen Hindistan’daki Tac Mahal, harikalar arasındaki yerini korudu. Tac Mahal, Babür İmparatorluğu’nun Timuroğulları hanedanının 5. hükümdarı Şah Cihan tarafından, imparatorluğun o zamanki başşehri olan Hindistan’ın Agra şehrinde, Yamuna Nehri’nin kıyısında yaptırılmış bir anıt mezar. Dünyada aşk için dikilmiş en büyük ve en güzel anıt olarak kabul edilen bu türbe, Şah Cihan’ın büyük bir aşkla sevdiği eşi Ercümend Banu ‘nun (Mümtaz Mahal) ölümü üzerine, onun hatırasına yaptırılmış.

MİMAR SİNAN’IN ÇIRAĞI İSA EFENDİ

1630’da inşasına başlanan eser, 22 yıl sonra 1652’de tamamlanmış. Yapının mimarları, Mimar Sinan’ın talebelerinden Mehmet İsa Efendi ve Mehmet İsmail Efendi ile yapıdaki yazıları yazan Hattat Serdar Efendi eserin yapımı için Şah Cihan tarafından İstanbul’dan davet edilmiş. İnşaatta çok sayıda mimar ve ustanın yanı sıra yirmi bin işçi çalışmış.

MÜKEMMEL SİMETRİ

Tac Mahal, geniş bir avlu içinde, dört köşesinde 4 minare bulunan, 75 metre yüksekliğinde beyaz mermerden bir anıt kubbe. İçinde Mümtaz Mahal ve Şah Cihan’ın mezarları bulunuyor. Kubbenin önündeki abidevî bir kapıdan Tac Mahal’in bulunduğu bahçeye giriliyor. Bu kapının, bir kadının yüzünü örten ve nazikçe açılması gereken bir peçe olduğu düşünülüyor. Bahçe içinde ince uzun bir havuz ve bahçenin sonunda kubbeli yapı yer alıyor. Kubbenin bir yanında cami, diğer yanında simetriyi bozmamak için inşa edildiği tahmin edilen bir konuk evi var.

Bahçe, mükemmel simetri esasına dayanıyor. Ortadaki havuz ve dört kanaldan akan sular bahçeyi dörde bölüyor. Bahçedeki çok sayıda çeşme ve havuzlar, Yamuna Nehri’nden gelen su ile besleniyor. Tac Mahal’in içi, Hümayun’un Türbesinden esinlenerek yapılmış. Mozolenin bulunduğu ortadaki alana açılan 8 oda bulunuyor. Buralar, ölüye Kur’ân okuyan mollalar için ayrılmış.

Tac Mahal’in yapımında parlak, ince mavi damarları olan beyaz mermer kullanılmış. Aynı mermerden yapılan ve yerden yüksekliği 82 metre olan kubbe, Mimar İsmail Efendi tarafından yapılmış. Kubbe üzerinde altınlı bir alem bulunuyor. Anıtın 4 yanına Hattat İsmail Efendi tarafından Yasin Suresinin tamamı yazılmış. Mümtaz Mahal ve Şah Cihan’ın sandukaları üst katta, kubbenin altında bulunuyor. Sandukaların bulunduğu yerdeki kubbede insan ağzından çıkan her ses 7 kez yankılanacak şekilde bir akustiğe sahip. Şahın ve eşinin asıl lahitleri ise en alt katta bulunmak.

AYDAN BİLE PARLAK

Tac Mahal’in yüz binlerce akik, sedef ve firuze gömülü olan duvarlarında ayrıca 42 zümrüt, 142 yakut, 625 pırlanta ve 50 adet çok iri inci bulunuyor. Bu mücevherler, beyaz mermere oyulan çiçek, demet gibi desenlerin içine yerleştirilmiş ve böylece Tac Mahal’in günün değişik saatlerinde farklı renkler, değişik görüntüler yansıtması mümkün oluyor. Tac mahal güneş ışınlarına bağlı olarak pembe sarı, açık leylak, krem gibi renklere bürünüyor. Romantik görünüşü ile herkesi büyüleyen, Doğulu Batılı birçok ünlü yazar ve şaire ilham kaynağı olan Tac Mahal, mehtaplı gecelerde bile aydan daha parlak görünüyor. 1966 Hint-Pakistan Savaşında, Pakistan savaş uçaklarına yol gösterici bir parıltı olmaması için, Hint hükümeti tarafından kubbesi siyah bir çadırla örtülmek zorunda kalınmış.

10.07.2007


 

Her şeyde “esma”yı görmek

İzmir’in Tire ilçesinde yapılan “Engel sınır değildir- Engel kavramı ve özgürlüğe farklı bir bakış” konulu konferans büyük ilgi gördü. Gazetemiz yazarlarından Dr. Hakan Yalman konferansta, vahdet ve tevhid konusunu ele alarak, huzur-u daimi içinde bulunan insanın her şeyde Cenab-ı Allah’ın isimlerinin tecellilerini görmesi gerektiğini söyledi.

Cenab-ı Hakkın kudret ve şefkat elinin her şeyde görülmesiyle bütün annelerin evlatlarına sabırlı ve şefkatli davrandıklarını belirten Yalman, Allah’ın böyle bir duyguyu vermesi ile kâinatta bir şefkat ve sevgi hâkim olduğunu söyledi.

Dinleyicilerin zaman, zaman soru sorarak katkıda bulundukları toplantıda, zerreden yıldızlara kadar her şeyin kâinatın ilk yaratılışında programlandığını, hiçbir şeyin tesadüf olmadığını söyleyen Sayın Yalman, “Mana-i Harfi ile her şeye bakmayı artık beynimizde şuur altına yerleştirmemiz gerekiyor” dedi. Araba kullanmayı öğrenen birisinin zamanla şuur altına yerleşen duygularıyla hiç düşünmeden araba kullandığını, aynı şekilde insanın da Cenab-ı Allah’ın yarattığı şeylere bakarken “Ne güzel yaratılmış” diye düşünmeyi şuur altına yerleştirmesi gerektiğini ifade etti.

Mana-i harfi programı ile Dost Tv’de Pazar günleri sürekli programında bu konuları işlediğini belirten Hakan Yalman, insanın va zife-i asliyesinin Cenâb-ı Allah’ın isimlerinin tecellilerini iyice öğrenmek ve onları hayatına aksettirmek olduğunu söyledi.

Salih SÜKTÇÜOĞLU / İZMİR

10.07.2007


 

Kafkaslar festivalde bir araya geldi

Doğu Akdeniz Kafkas Kültür Festivali, Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinde binlerce kişinin katılımıyla gerçekleştirildi.

Abhazya, Kabartay- Balkar Cumhuriyeti, Adigey Cumhuriyeti, Karaçay Çerkez Cumhuriyeti, Ürdün ve Suriye’den gelen konuk sanatçıların katılımıyla renklenen festivalde, Türkiye’nin dört bir yanından gelen Kafkaslar keyifli bir gün geçirdi.

Afşin’in Aşağı Kargabük (Anzorey) köyünde gerçekleştirilen festival, Kahramanmaraş, Göksun, Afşin Kafkas Kültür Dernekleri’nin organizasyonunda yapıldı.

Türkiye’nin dört bir yanındaki binlerce Kafkas kökenli vatandaşı bir araya getiren Doğu Akdeniz Kafkas Kültür Festivali’nde katılanlar kendi aralarında da geleneksel düğünlerini yaparak birlikte keyifli vakit geçirdi. Festival havai fişek gösterisiyle son buldu.

10.07.2007


 

Bu vapur geçmişe götürür

Boğaziçi’nde yaklaşık bir asır hizmet veren vapurların hikâyesini, Karaköy Vapur İskelesi’nde açtığı Boğaziçi’nde Asırlık Seyahat: Belgelerle Şirket-i Hayriye Sergisi ile paylaşıyor.

Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nün katkılarıyla hazırlanan Boğaziçi’nde Asırlık Seyahat: Belgelerle Şirket-i Hayriye Sergisi’yle, dönemin padişah fermanları, şirketin mali yapısı, tarifeler, biletler, ödüllendirmeler gibi konuları ihtiva eden belgeler röprodüksiyon şeklinde sergileniyor.

Serginin açılışında konuşan İDO Genel Müdürü Ahmet Paksoy, “Genç kuşakların vapurların geçmişini öğrenmesini istedik. Dedeleri, babaları niye vapurda çay içmeyi seviyor, niye vapuru seviyor...Çünkü vapurlar eskiler için tek ulaşım aracıydı, bu yüzden de vapur aslında bir yaşam alanıydı” dedi. Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Şirket-i Hayriye konusunda çalışmaları da bulunan araştırmacı-yazar Murat Koraltürk de yaptığı değerlendirmede, bu şehre dair değerleri korumanın, yaşayanların bu kente yönelik aidiyet duygusunu geliştirilmesinin şart olduğunu vurguladı.

İ30 adet belge ve dönemin vapurlarına ait modellerin bulunduğu sergi, Karaköy Vapur İskelesi’nde 20 Temmuz’a kadar İstanbulluların ziyaretine açık olacak.

10.07.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004