Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 25 Temmuz 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Lahika

ÂYET-İ KERİME MEÂLİ

Ondan sonra Biz onun kavmine gökten bir ordu indirmedik; indirecek de değildik. Korkunç bir ses onlara yetti. Sönüp gittiler.

Yâsin Sûresi: 28-29

25.07.2007


HADİS-İ ŞERİF MEÂLİ

İki Müslüman karşılaştığında birbirleriyle musafaha yapsın. Allah'a hamdeder ve karşılıklı olarak birbirleri için mağfiret dilerlerse ikisinin de günahları bağışlanır.

Câmiü's-Sağîr, c: 1, no: 282

25.07.2007


Üç Aylarda Risâle-i Nur’la meşgul olmak

(Bir kısım kardeşlerime

hususî bir mektuptur)

Yazıda usanan ve ibadet ayları olan Şuhur-u Selâsede sair evrâdı, beş cihetle ibadet sayılan (Hâşiye) Risâle-i Nur yazısına tercih eden kardeşlerime iki hadis-i şerifin bir nüktesini söyleyeceğim.

Birincisi: “Mahşerde ulema-i hakikatin sarf ettikleri mürekkep şehidlerin kanıyla muvâzene edilir, o kıymette olur.” (Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn, 1:6)

İkincisi: “Bid’aların ve dalâletlerin istilâsı zamanında Sünnet-i Seniyyeye ve hakikat-i Kur’âniyeye temessük edip hizmet eden, yüz şehid sevabını kazanabilir.” (İbni Adiy, el-Kâmil fi’d-Duafâ, 2:739)

Ey tembellik damarıyla yazıdan usanan ve ey sofîmeşrep kardeşler! Bu iki hadisin mecmuu gösterir ki, böyle zamanda hakaik-i imaniyeye ve esrar-ı Şeriat ve Sünnet-i Seniyyeye hizmet eden mübarek, hâlis kalemlerden akan siyah nur veya âb-ı hayat hükmünde olan mürekkeplerin bir dirhemi, şühedanın yüz dirhem kanı hükmünde yevm-i mahşerde size fayda verebilir. Öyleyse onu kazanmaya çalışınız.

Eğer deseniz: “Hadiste âlim tabiri var. Bir kısmımız yalnız kâtibiz.”

Elcevap: Bir sene bu risâleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan, bu zamanın mühim, hakikatli bir âlimi olabilir. Eğer anlamasa da, madem Risâle-i Nur şakirtlerinin bir şahs-ı mânevîsi var; şüphesiz o şahs-ı mânevî bu zamanın bir âlimidir. Sizin kalemleriniz ise, o şahs-ı mânevînin parmaklarıdır. Kendi nokta-i nazarımda liyakatsiz olduğum halde, haydi, hüsn-ü zannınıza binaen bu fakire bir üstadlık ve tebâiyet noktasında bir âlim vaziyetini verdiğinizden bağlanmışsınız. Ben ümmî ve kalemsiz olduğum için, sizin kalemleriniz benim kalemim sayılır; hadiste gösterilen ecri alırsınız.

Hâşiye: Bu kıymetli mektupta Üstadımızın işaret ettiği beş nev’î ibadetin kendilerinden izahını talep ettik. Aldığımız izah aşağıya yazılmıştır:

1. En mühim bir mücahede olan ehl-i dalâlete karşı mânen mücahede etmektir.

2. Üstadına neşr-i hakikat cihetinde yardım sûretiyle hizmet etmektir.

3. Müslümanlara iman cihetinde hizmet etmektir.

4. Kalemle ilmi tahsil etmektir.

5. Bazan bir saati bir sene ibadet hükmüne geçen tefekkürî olan ibadeti yapmaktır. (Rüştü, Hüsrev, Refet)

Lem’alar, 21. Lem’a, s. 171

Lügatçe:

Şuhur-u Selâse: Üç aylar; Recep, Şaban ve Ramazan.

evrâd: Virdler, duâlar.

temessük: Yapışma, sarılma, sıkıca tutma.

sofîmeşrep: Tasavvuf ehli, riyazet ve nefisle mücadele ile hakikata varmaya çalışan kimse.

esrar-ı Şeriat: Şeriatın sırları.

25.07.2007


İntibah geceleri…

Gece... Sevmiyorum geceyi ve geceleri. Gece gibi karanlık olanları. Gece gibi sessiz, durgun duranları. Kâinatı kaplayan derûnî sessizliği bütün bir ömrüne yayıp sessizce ve sorgulamadan yaşayanları… Sevmiyorum.

Sevmiyorum karanlık geceleri! Hayatında ideâlini kaybedip de boş bir edayla yaşayan herkes, işte şu ölüm gibi soğuk görünen geceden nasibini almış mıdır? İdeali için heyecanla parıldayan o gözleri, gecenin o şuh ve şevksiz görüntüsü mü durdurmuştur?

Sevmiyorum geceyi ve geceleri. Hareketi kısıtlayan, heyecanı unutturan, insanı ölümün kardeşi olan uykunun kollarına alan geceleri. Karanlık kalpleri iyice karartan, gafleti arttıran… Yoksa içimdeki ebed duygusunun başkaldırışı mı geceye olan düşmanlığım? Yoksa bütün kusurları örten kirli bir yorgan olduğu için mi? Gerçekten örtülür mü karanlıklar veya gizlenebilir mi günahlar? Kararan kalpler kararan güne bakıp kendini mi kandırırlar?

Sevmiyorum geceleri. Gündüzleri gözünü güneşe kapayıp ışıktan mahrum yaşayanları. Gecenin gelmesini ve zulmetin tüm kâinatı kaplamasını bekleyenleri, sevmiyorum. Güneşi üflemekle söndürmeye çalışanları.

Vücudumun en ücra köşelerine nüfuz eden kanım, her an çalış(tırıl)an zerrelerim ve her an at(tırıl)an kalbim ve en önemlisi kalbimi kaplayan ebedî ve edebî duygular nasıl razı olabilir işte şu durgun, yorgun, sessiz, hareketsiz, neşesiz geceye?

Sevdiğim gece, karanlığa rağmen aydınlık kararların alındığı gecedir. Özlediğim gece kesretten kopup vahdete koştuğum gecedir. İnsanların arasında değerlerimle ve ‘dimdik’ yaşama kararı aldığım gece, en mutlu gecem olacaktır.

Her gecenin ardından doğar bir nur! Kaplar kalpleri ve kâinatı. O nuru içine çekenlere gece olur en sürurlu bir neşide. O nurdan uzak yaşayan, kâinatı yalandan ışıklarla doldurup geceyi gündüz yaptıklarını sananlara her zaman gece!

Sen hâlâ diviti mürekkebe batırıp geceyi anlamaya ve yazmaya çalış. Birazdan geceye mağlup olacağını bile bile aklından geçenleri yaz keyfince. Oysa gece hakkında söylenmesi gereken söylenmiş yıllar önce:

“Ben ne geceyim, ne geceperestim.

Ben bir hakikat güneşinin hizmetkârıyım ki, ondan size haber getiriyorum.”

Zübeyir ERGENEKON

25.07.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004