Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 12 Ağustos 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Soğukkanlı birkaç ay...

Takvim belli oldu. 20 Ağustos akşamı cumhurbaşkanlığı için aday süresi dolacak. AKP’de Gül’den başka aday çıkması ihtimali çok zayıf. 21 Ağustos’ta cumhurbaşkanlığı için ilk oylama yapılacak.

Hukuken pürüzsüz bir oylama sürecinin sonunda 28 Ağustos veya 1 Eylül günü yeni cumhurbaşkanı seçilmiş olacak.

Gözüken isim Abdullah Gül.

30 Ağustos Zafer Bayramı’nda şeref tribününde Gül’ü göreceğiz galiba.

Sözü dolandırmanın anlamı yok. Askerin Gül’e ‘eş durumundan’ karşı olduğu yönünde yaygın bir kanaat var. Eşi başörtülü bir cumhurbaşkanının gerilimlere sebep olacağı konusunda samimiyetle endişe duyanlar da var.

Böyle durumlarda sıkıntıları aşmak için demokrasilerde hakemliği anayasalar yapar.

Ama bizde anayasal kavramların nasıl anlaşılacağı konusunda da bazen büyük ihtilaflar oluyor.

Altı Ok ve Anayasa

Altan Öymen ve Hikmet Sami Türk, dünkü yazım üzerine, “Parti Devleti” rejiminin geçerli olduğu 1937’de Anayasa’ya konulan “Altı Ok”un 1947’de çıkarılmadığını ama 1961 Anayasası’nda yer verilmediğini hatırlattılar.

Evet, 1947’de anayasa değişikliği konuşulmuş, ama gerçekleşmemiş.

Önemli olan şu: Partilerden ve ideolojilerden birini temsil eden “Altı Ok”, çoğulcu demokratik rejimde anayasalarda yer alması uygun olmayacağından 1961’de Anayasa’ya konulmuyor, İsmet İnönü de bunu onaylıyor.

Altan Öymen, tutanaklardan aktardı: 1961’deki Kurucu Meclis’te CHP’li Cemil Sait Barlas, “Altı Ok”tan “devletçiliğin” Anayasa’ya konulmasını istiyor! Yine CHP’li merhum Coşkun Kırca buna şu gerekçeyle karşı çıkıyor:

“Ben de en aşağı Barlas kadar devletçiyim... Ancak, devlet hayatında ömrünün uzun olacağını temenni ettiğimiz bir anayasa yaparken, diğer siyasi kuruluşlara, diğer vatandaşlara, belli bir iktisadi görüşü anayasa ile kabul ettirmeye hakkımız yoktur.”

Mükemmel bir izah!

Gerçekten, anayasalar ortak meşruiyet metinleri niteliğinde olmalıdır.

Reformları hızlandırmak

Onun içindir ki, anayasal kavramların ideolojik değil, hukuki anlamlarıyla algılanması gerekir: “Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti...”

Altı Ok’taki “laikliği” söylerken, Anayasa’daki “demokratik” niteliğini göz ardı etmek, anayasa adına “devletçiliği” dayatmak kadar yanlış olur. Laikliğin müdahaleci ve liberal çeşitli yorumları vardır; hepsi anayasal olarak eşit derecede meşrudur.

Anayasa’ya aykırı olan teokrasidir, laikliğin getirdiği özgürlükleri kısıtlamaya kalkmaktır.

Anayasa’mızda cumhurbaşkanlığı için “eş durumundan” bir hüküm yok! Kimse de böyle bir hüküm koyalım demediğine göre, kamu vicdanında böyle bir talep de yok!

Tabii eleştirilebilir, ama bu yüzden Türkiye’yi içinden çıkılmaz bir “meşruiyet” kavgasına itmek korkunç bir sorumsuzluk olur.

Elbette aynı duyarlılığı “Çankaya’ya çıkacak zat” da göstermeli, laiklik konusundaki haklı veya haksız kaygıları gidermek için özel bir itina sergilemelidir. Hukuk sistemimizin daha da çağdaşlaştırılması, reformların ivme kazanması, Batı ile entegrasyon gibi konularda özel bir çaba ortaya koymalıdır.

Önümüzdeki birkaç aylık zamanı duygularımıza kapılmadan soğukkanlılıkla geçirirsek, korkacak bir şey olmadığını, “demokratik, laik, sosyal hukuk devleti”nin ne kadar kökleşmiş olduğunu hep beraber görürüz.

Milliyet, 11 Ağustos 2007

Taha AKYOL

12.08.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Kendisi dışarıda, yetiştirdikleri zirvede

  Siyasal sistemi kim dönüştürecek?

  Ne alakâsı var yaa?

  Soğukkanlı birkaç ay...


 Son Dakika Haberleri