Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 21 Eylül 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Ramazan

RAMAZAN TAKVİMİ

Gönüllerde sevinç, kalplerde huzur,

Hem Cuma, hem oruç, nur üstüne nur,

Evveli pür rahmet olan Ramazan,

Şükür Rabbimize bugün DOKUZDUR.

Abdil YILDIRIM

21.09.2007


KUR’ÂN OKUMAK, RUH SAĞLIĞINI KORUYOR

Hollandalı bilim adamı ve psikolog olan Vander Hoven Allah kelimesini oluşturan harflerin sırrını bulduğunu açıkladı.

Müslüman olmayan, fakat İslâm ilimlerine ilgi duyan, Kur’ân-ı Kerim’in sırları ile ilgili araştırmalarıyla tanınan Hoven, Kur’ân okumanın ve Allah kelimesini tekrar etmenin gerek hasta, gerekse sağlıklı insanlar üzerinde müspet sonuçlar verdiğini açıkladı.

Üç yıldan beri birçok hasta üzerinde araştırma yaptığını ifade eden Hoven, hastalarından bazılarının Müslüman olmadığını, bazılarının da Arapça bilmediğini, buna rağmen onlara Allah kelimesini öğrettiğinde alınan sonucun mükemmel olduğunu, özellikle depresyon ve tansiyon hastalarında çok daha iyi sonuçlar verdiğini belirtti.

Düzenli Kur’ân okuyan insanların psikolojik rahatsızlıklardan kendilerini uzak tutabildiklerini söyleyen psikolog, “Allah” kelimesindeki her harfin hastalıklara nasıl şifa olduğunu şöyle açıkladı:

“Allah kelimesinin ilk harfi olan ‘A’ harfi solunum sisteminden doğrudan çıkıyor ve nefes almayı düzenliyor. Damaktan söylenen ‘L’ harfinde ise, (Arapçada çıkarıldığı şekilde) dil hafifçe damağın üst kısmına dokunuyor ve çene kısa bir duraklamayla birlikte aynı işlem tekrarlanıyor (İki ‘L’ harfi olduğu için). Bu işlem de nefes alıp vermeyi rahatlatıyor.

Son harf olan ‘H’ harfi çıkartılırken akciğer ve kalp arasında bir ilişki oluşuyor ve işlem sonucunda kalp atışları düzeliyor.”

Vücuttaki bu uyumlu işleyiş de, insanın tansiyonunu ve psikolojisini dengeliyor... Önümüzdeki günlerde, bakalım bilim Kur’ân’ın başka hangi mucize yönlerini keşefedecek?

21.09.2007


Sorularla oruç

* Sahur ne zaman biter? İmsak ne zaman başlar?

Cenâb-ı Hak imsak vaktinin girişini şu âyetle bildiriyor: “Fecirde beyaz iplik siyah iplikten sizce ayırt edilinceye kadar yiyin, için. Sonra orucu geceye kadar tamamlayın.”1 İki türlü fecir vardır: Fecr-i kâzib (beyaz-ı mustatil) ve Fecr-i sadık (beyaz-ı müsta’razi).

Fecr-i kâzib, yalancı fecir demektir ki, birinci fecirdir. Gecenin sonuna doğru, doğu tarafta ufuk üzerinde görülen, göğe doğru dikey piramit şeklinde yükselen, etrafı karanlık bir beyazlık, yani karanlığı yırtan donuk, akçıl, ışığımsı, geçici bir beyazlıktır. Bu geçici beyazlıktan sonra yine kısa bir süre karanlık basar.

Bu birinci fecrin hiçbir fıkhî ve dinî hükmü yoktur. Ne yatsının bitiş vaktidir, ne sabahın giriş vaktidir, ne de imsakla ilgili her hangi bir başlangıç veya bir işarettir. Ancak ve ancak gecenin sona doğru yaklaştığına bir alâmet olabilir. Bunda ittifak vardır.

Fecr-i sadık ise, sabaha karşı doğu ufkunda tan yeri boyunca genişleyerek yayılan dağınık ve enlemesine bir aydınlıktır. İşte bu ikinci fecir aydınlığı ile beraber yatsı namazının vakti çıkmış, sabah namazının da vakti girmiş olmaktadır. Aynı zamanda oruca başlama vakti, yani imsak vakti de bu vakittir. Yani bu ikinci fecirle artık sahur yemeğine son verilir ve oruca başlanır. Oruç yasakları bu ikinci fecrin girmesiyle başlamış olur. Bunda da ittifak vardır. Bu meselede ihtilâf olarak nazara verilen husus, içtihadî bir meseleden başka bir şey değildir. O da şudur: Kimi âlimler doğu ufkunda dağınık beyazlığın “doğuşu” ile birlikte ikinci fecrin başladığına kanaat getirmişler; âlimlerin çoğunluğu ise bu beyazlığın biraz uzayıp, genişleyip, “dağılmaya” başladığı anda ikinci fecrin başladığına kâni olmuşlardır.1 İhtilâfa konu olan, yaklaşık on dakikalık bir zaman diliminden ibarettir.

Ekser âlimler, Kur’ân’ın fecri “beyaz ipliğin siyah iplikten seçildiği vakit” olarak tarif etmesi ve Peygamber Efendimizin (asm) de sahuru geciktirmenin daha faziletli olduğunu beyan buyurmasını dikkate alarak, oruç tutanlar lehine, imsakın, ikinci görüşe göre, ışığın biraz uzayıp dağıldığı zaman başladığını söylemişler, bu vakte kadar yenilip içilebileceğine hükmetmişlerdir. Birinci görüşü temsil eden âlimlerse, daha ihtiyatlı olduğu gerekçesiyle ikinci fecrin ilk doğuş ânına itibar etmişlerdir.

Aradaki on dakikalık vakti “temkin vakti” görerek, temkin vakti girmeden yeme içmenin kesilmesinin ihtiyata daha uygun olacağını düşünenlerle, temkin vaktine gerek duymadan, beyazlığın dağılmaya başladığı vakti tercih edenler arasında, görüldüğü gibi sadece bir içtihat farkı bulunmaktadır.

Yukarıda bildirdiğimiz Kur’ân ayeti, fecrin tam ortaya çıkışına kadar yemeyi ve içmeyi mubah kılmıştır. Dinde aşırılık ve zorluk yoktur. Ahmed bin Hanbel’e göre, fecir vaktinin girip girmediğinden şüphede kalan kişi, fecrin doğduğundan emin olana kadar yemeye devam edebilir.

Kaldı ki günümüzde fecir ve imsak vaktinin başlangıcı takvim ve saat vasıtasıyla, şüpheye ve tereddüde mahal bırakmayacak ölçüde belirlenmiştir.

Dipnotlar:

1- Bakara Sûresi: 187

Süleyman KÖSMENE

21.09.2007


Sağ beyni etkin kullanmak kalbi işletmektir

Bizim eğitim sistemimiz ve geleneksel eğitime yaklaşım, sol beyin işletimi ağırlıklıdır. Matematikten başarılı olsun da diğerleri önemli değil diyen yanlış bir yaklaşım. Matematiğin önemli ve zor bir iş olduğu kanaati baştan çocukların bilinçaltına ilkokulda yerleştiriliyor.

Uygun yaklaşım ve şartlara sahip olan ve aradan sıyrılan çocuklara zekî, diğer çoğunluğa ise vasat veya gerizekâlı damgası baştan vurulup nice beyinler köreltiliyor.

Öğrenme konusunda aynı biyolojik donanıma sahip her insanın, en zekî insanların yapabildiklerini yapabileceğine inanmak lâzımdır.

SAĞ BEYNİ ETKİN KULLANMAK

İnsan bedeninde kalp sol taraftadır. Beynin sağ tarafının da, bedenin sol tarafına hükmettiğinden bahsetmiştik. Bilimsel bir dayanak olmamakla beraber kalp, beynin sağ tarafı ile irtibatlıdır. Kalp denilince duygular, lâtifeler, şefkat, merhamet hisleri akla geliyor. Hayaller de kalbin işlevi olarak bilinir. Kan pompalayan kalbin mânevî bir özelliği olmadığı gibi duyguların kaynağı olma gibi bir özelliği yoktur. Kalbe atfedilen bütün özellikler beyinde gerçekleşmektedir. Duygu yoğunluğunun yansıması, kalp ritimleri olarak tezahür ettiği için aşk ve sevginin merkezi kalp olarak kanaatlerimizde yer almış. Kalp, duyguların sembol organıdır. Fonksiyonlar ise beyinde cereyan etmektedir. Kalbin işlevi olarak bilinen duygular, heyecan, aşk, şefkat, merhamet, hayal, müzik, mizah, ritim gibi kavramların pratiğe geçişi beyinde başlayıp kalpte tezahür etmektedir. Beş duyu organı ile beyne ulaşan veri ve uyarıların bilgi olarak hafıza kaydı için sağ beyin de, sol beyin de işin içine girmesi gerekir. Bilgiye duygu yükleyerek hafıza gücü arttırılabilir.

Gerçeklerle hayalleri buluşturup birleştirmek iki beyni kullanmaktır. Temsilî hikâyelerle akla yaklaştırmak, iki beyni etkin kullanma metodudur. Hayâlî canlandırma, abartı, hayalen olayı yaşamak, etkilenmek, sanki dokunuyormuş gibi hissetmek, hayalen sevinmek veya üzülmek hafıza kaydında önemli rol oynar. Akıl ve kalbin imtizacı demek; akıl, mantık, gerçek ile hayalleri, arzuları bir araya getirmek. Mantık ile mantık dışı düşünce birlikte işletilirse kayıt kalıcı olur.

Dursun SİVRİ

21.09.2007


Yardımlaşma ayı

Ramazan ayının bir özelliği de yardımlaşma ve dayanışma ayı olması. Açlığın, yokluğun ne demek olduğunu oruç vesilesiyle yaşayan zenginler, bu ayda tüm samimiyetleriyle keselerinin ağzını açarlar. Tıpkı İbrahim Ethem’e danışan zengin gibi…

Bir adam konuşmalarında diliyle hep cömertlikten söz ediyor, eliyle hiç cömertlik yapmıyordu. İşte bu cimri adam bir gün İbrahim Ethem’e rica etti:

“Herkese nasihat ediyorsun, birkaç cümle ile bana da nasihat et.”

“Tutar mısın?” dedi İbrahim Ethem.

“Elbette,” dedi. “Birkaç cümlelik nasihat tutulmaz mı?”

İbrahim Ethem de tek cümlelik nasihatini şöyle yaptı:

“Sen açığı kapa, kapalıyı da aç!..”

Adam, “Açık nedir ki kapayayım, kapalı nedir ki açayım?” diye sorunca İbrahim Ethem şöyle açıkladı:

“Açık olan hep cömertlikten söz eden ağzındır. Onu kapa. Kapalı olan da kimseye tek kuruş vermediğin kesendir, onu aç!..”

Adam, önce önüne baktı, sonra tebessüm ederek söylendi:

“Vallahi bir doğru; ancak bu kadar veciz söylenebilir! Bu söz, gerçeğin tâ kendisidir.”

21.09.2007


Sıfat-ı Peygamber

Fahr-i Âlem: Bütün âlemin kendisiyle övündüğü zat.

Fahr-i cihan: Cihanın, kâinatın övüncü olan zat.

Fahr-i Resûl: Peygamberlerin övündüğü zat.

Ferd-i ekmel: Âlemde en mükemmel ferd, zat.

Ferd-i ferid: Eşi benzeri olmayan, seçilmiş zât.

Ferd-i mümtaz: Üstün şahıs, seçilmiş kişi, seçkin ferd.

Ferîd-i kevn ü zaman: Kainatın ve bütün zamanın benzersizi olan.

Garip, acip, güzel kâinatın tarifat ve teşrifatçısı: Şu garip, acaip ve aynı zamanda güzel olan kâinatın tarif edicisi ve yol göstericisi.

Habib-i azam: En büyük sevgili.

Habib-i ekrem: En cömert sevgili.

Habib-i kibriya: Allah’ın en büyük sevgilisi, habibi.

Habîb-i Rabbü’l-Âlemîn: Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın sevgilisi, habibi.

Habibullah: Allah’ın sevdiği zat.

21.09.2007


Allah ve Resûlü Ne Dedi?

Cenab-ı Hak şöyle buyurdu:

“...oruç tutan erkek ve kadınlar, namuslarını koruyan erkek ve kadınlar, Allah’ı çok zikreden erkek ve kadınlar için Allah, mağfiret ve büyük mükâfat hazırlamıştır.” (Ahzab Sûresi: 35)

Resûl-i Ekrem (asm) şöyle buyurdu:

“Oruç bir kalkandır. Sizden biriniz oruçlu olduğu bir günde kötü söz söylemesin, kavga etmesin. Ona birisi sataşır veya küfrederse, ‘Ben oruçluyum’ desin.”

Derleyen: Erhan AKKAYA

21.09.2007


Ramazan’da beslenme tavsiyeleri

Beslenme ve diyet uzmanları, Ramazan ayında hafif gıdaların tercih edilmesi, yağlı yemekler ile kızartmalardan uzak durulması ve mutlaka sahura kalkılması gerektiğini bildiriyorlar.

Bahçelievler Medicana Hospital Diyetisyeni Fatmagül Yılmaz, oruç sayesinde karaciğer, mide ve sindirim sisteminin dinlendiğini, vücudun toksinlerden arındığını vurguluyor.

“Vücut için sağlık demek olan orucu tam tersi hale getiriyoruz” diyen Yılmaz, sağlıklı ve rahat bir Ramazan geçirmek için şu tavsiyelerde bulunuyor: “Mutlaka sahura kalkılmalı ve kahvaltı şeklinde tüketim yapılmalı. Oruç zeytin, hurma ve su gibi hafif besinlerle açılmalı ve ılık bir çorbayla öğüne başlanmalı. Yemekler yavaş yenilmeli, mümkünse öğün iftar ile yatma saati arasında bölünmeli. Kepek ekmeği, sebze, meyve ve salata gibi posalı besinlerin tüketimine ağırlık verilmeli. Kızartmalardan uzak durulmalı. İftardan sonra mutlaka hafif egzersiz veya yürüyüş yapılmalı. Sütlü tatlılar tercih edilmeli ve bol bol su içilmeli.”

En sık yapılan yanlış

International Hospital’dan Beslenme Uzmanı ve Diyetisyen Canan Öcal Kuzum da, yemek kültürünün en yağlı, en ağır besinlerinin daha çok Ramazan ayında sofralarda yer aldığına işaret ediyor.

Sahurda ağır yemek yemenin, iftarda mideyi tıka basa doldurmanın bu dönemde en sık yapılan yanlışlardan olduğunu belirten uzmanımız, aşırı yağlı ve hamur işlerinden uzak durulması gerektiğini söylüyor.

Jinemed Hospital’dan Prof. Dr. Teksen Çamlıbel ise oruç tutmak isteyen hamilelere özellikle yatmadan önce bol sıvı almaları, gün içinde de sıvı kaybını önleyecek şekilde tedbir almalarını tavsiye etti.

Prof. Dr. Çamlıbel, “İftar çok ağır olmamalı. Yatmadan önce de yenmeli. Çünkü hamilenin günlük 2100–2200 kalori alması gerekiyor. Bu kaloriyi 3 öğünde tamamlaması lâzım. Bir de kontrollerini atlamaması gerekiyor” şeklinde açıklamalarda bulundu.

Süt içerek sağlıklı bir Ramazan geçirin

İftar ile sahur arasında iki bardak süt içmek oruçlu bireyin günlük vitamin ihtiyacını büyük oranda karşılıyor...

Ankara Üniversitesi Sağlık Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nilgün Sarp, iftar ile sahur arasında 2 bardak süt içmenin oruçlu bireyin günlük vitamin ihtiyacını büyük oranda karşılayacağını bildirdi.

İnsan vücudunun ihtiyaç duyduğu protein, karbonhidrat, B ve D vitaminleri, mineraller, potasyum ve kalsiyumun alınmasında süt, en önemli besin kaynaklarından biridir.

Yetişkin bir insanın 1 bardak sütle günlük kalsiyum gereksiniminin yüzde 30’unu, D vitamini gereksiniminin yüzde 25’ini, proteinin yüzde 16’sını, potasyumun yüzde 11’ini ve B-12 vitaminin yüzde 13’ünü sağladığına işaret eden Prof. Dr. Sarp’ın açıklamaları şöyle:

‘’Ülkemizde süt, ağırlıklı olarak yemek ve tatlılarda tüketiliyor. Ancak bu yolla tüketilen süt, günlük besin ihtiyacını yeterince karşılamıyor. Sağlıklı şartlarda üretilmiş sütün besin değerinin korunabilmesi için, sıvı gıda olarak tüketilmesi gerekiyor.

“Bilimsel araştırmalar, günlük gerekli süt tüketim miktarını en az 2 bardak olarak belirliyor. Sütün bileşiminde bulunan laktoz, açlıkta kullanılan glikojen depolarına destek olarak vücudun enerji ihtiyacını karşılamasına yardımcı oluyor. Sütün bileşimindeki yağ, tokluk duygusunun uzun sürmesinde etkili oluyor. Sütün yapısında yer alan kaliteli, biyolojik değeri yüksek protein, yağ ve laktoz ile tüm mineral ve vitaminler, bağışıklık sisteminin korunmasından kanser, kalp-damar hastalıkları ve osteoporoz gibi kronik hastalıklardan korunmada büyük önem taşıyor.’’

Prof. Dr. Sarp, Ramazan’da günlük sıvı ihtiyacının önemli bir kısmını sahur ile iftarda karşılamak gerektiğine de dikkat çekerek, ‘’Bu nedenle gerek iftar vaktinde, gerekse de daha sonra sahura kadar geçen süre içinde süt içmek doğru bir tercihtir. İftar ile sahur arasında 2 bardak süt içmek, oruçlu bireyin günlük vitamin ihtiyacını büyük oranda karşılar’’ diyor.

Sahur, en önemli öğün

Ramazan boyunca dikkat etmeniz gereken öğünlerin başında sahur geliyor. Birçok kişi uykusunun en tatlı yerinde kalkmak istemediği için sahur yapmadan gün boyunca oruç tutmaya çalışıyor. Ya da geceden bir şeyler yiyip öyle yatıyor. Oysa uzmanlar sahurun oruç tutanlar için en önemli öğün olduğunu belirtiyor. Sahurda hazmı kolay besinleri tercih edilmesi öneriliyor. Bir tost, yağsız tepsi böreği, yoğurt, komposto ve 1 veya 2 porsiyon meyve ideal sahur sofranız için bir alternatif olabilir. Bağırsak tembelliğini önlemek için de yeterli miktarda posalı, ya da lifli besin almanız gerekiyor. Bu nedenle taze sebze ve meyve tüketimini arttırılması tavsiye ediliyor

Mutlaka sahura kalkılmalı!

Trakya Üniversitesi (TÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Yorulmaz, “Ramazan’da kilo almamak için mutlaka sahura kalkılmalı ve yemekte domates, salatalık ve meyve gibi yiyeceklere mutlaka yer verilmedir” diyor. Yorulmaz, iftarda hazmı güç yemeklerden kaçınılması gerektiğini söylüyor. İftarı sigarayla açmanın yanlışlığına da değinen Yorulmaz, “Hızlı, aşırı, yetersiz yemek, sahura kalkmamak, hazmı güç hamur işleri, tatlı ve et türü besinleri fazla tüketmek, sahura kadar uyanık kalıp atıştırmak, iftardan yatma saatine kadar atıştırmak, yeteri kadar sıvı almamak, meyve ve sebzeden fakir beslenme yapılan hatalar arasındadır” diyor.

Orucun hurma, peynir, domates, zeytin, kepek ekmeği gibi kahvaltılıklar veya çorba gibi hafif yemeklerle açılması gerektiğini ifade eden Yorulmaz, 15-20 dakika sonra normal yemeğe geçilmesi gerektiğini bildiriyor.

Mutlaka yemekle birlikte salata, ayran, cacık gibi yiyecekler tüketilmesi gerektiğini belirten Yorulmaz, kan şekerini hızla yükselten beyaz ekmek, pirinçpilavı gibi gıdalar yerine bulgur pilavı ve kepekli ekmeklerin tercih edilmesini tavsiye ediyor. Sahuru ihmal etmeyiniz Sahur, Allah’ın size verdiği bir berekettir. Onu ihmal etmeyiniz. Câmiü’s-Sağir, No: 1156 Ümm-ü Hakim (r.a.) rivayet ediyor: İftarı vakit geçirmeden yapınız. Sahuru da mümkün olduğunca geciktiriniz. Câmiü’s-Sağir, No: 2632 Ebû Said’den (r.a.) rivayetle: Sahura kalkmak berekettir. Bir yudum su içseniz bile onu terk etmeyiniz. Çünkü Allah sahura kalkanlara rahmet, melekler de istiğfar ederler. Câmiü’s-Sağir, No: 2409 Mikdam’dan (r.a.) rivayetle: Sahuru ihmal etmeyin. Çünkü sahur yemeği gerçekten mübarek bir gıdadır. Câmiü’s-Sağir, No: 2703 Amr ibnü’l-Âs (r.a.) rivayet ediyor: Bizim orucumuzla Ehl-i Kitabın orucu arasındaki fark sahura kalkmaktır. Câmiü’s-Sağir, No: 2815

21.09.2007


İftar Sofrası

Mercimekli Helle çorbası

Malzemeler:

Küçük boy ekmek için: *Yarım su bardağından daha az yeşil mercimek, *2 yemek kaşığı tereyağı, *yarım su bardağı un, *1 litre su veya et suyu, *tuz, *karabiber

Hazırlanması:

Mercimeği yıkayıp üzerini geçecek kadar su ilavesiyle yumuşayana kadar haşlayın. Arada su az gelirse ilave edin. Haşladıktan sonra suyunu süzün. Bir tencerede yağı eritin. Unu ilave edip hafifçe kavurun. Kavrulan una suyu, mercimeği ve tuzu ekleyip karıştırarak kaynamaya bırakın. Çorbanızın üzerine kavrulmuş hamur topakları da serpmek isterseniz 2 yemek kaşığı yağda hafifçe kahverengileşene kadar kavurduğunuz unu elinizle ıslatıp karıştırın. Oluşan topakları tabaklardaki çorbaların üzerine serpin. Afiyet olsun.

21.09.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri