Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 22 Ekim 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

301’i çözmek iki günlük iş, ama...

Hükümet 301 konusunda ne yapıyor? Görebildiğim kadarıyla top çevirmekten başka bir şey yapmıyor. Çevirirken, artık bundan böyle değiştirileceğini ima eden, yatıştırıcı bir dil de kullanılıyor. Hatta, maddenin ‘hamisi ve banisi’ Cemil Çiçek dahi böyle konuşuyor. Ama yapılan bir şey yok.

Yapılacak iş çok mu zor? Yoo, iki günlük iş. Zor olan ‘iş’in kendisi değil; şimdi bunun çevresinde yeni bir cephe kuruldu. Onu çözmek zor. Şu yakında, kuraldışı olarak medyaya da geçen bir haberden, Silahlı Kuvvetler’den hükümete, ‘yapılmaması istenen’ üç şeyden biri olduğu mesajı gelmiş. Öbür tarafta, ülkenin ‘Sosyal-Demokrat’ partisinin başkanı da bu maddenin faydasına inananlar arasında. Hükümette ve iktidar partisinde inananlar ise herhalde hiç eksik değil.

Toplumumuzun, bu son Ceza Kanunu’nun seçkin maddesi 301’le yeni tanıştığı günlerde, Kerinçsiz ve arkadaşları savcıdan savcıya, mahkemeden mahkemeye koşup birilerine (Lagendijk’tan Nobel Komitesi’ne) dâvâ açtırmaya çalışırken, gene Cemil Çiçek ve onunla aynı zihniyette olan birileri, hukuk adına hareket edecek yargıç ve savcıların—’yeni’ olan bu maddenin nasıl yorumlanması gerektiği henüz çok iyi bilinmediği için—bazı olmadık dâvâlar açtığını, ama zamanla bunun oturacağını söylüyorlardı. ‘Zaman’dan kasıt ne, bilemiyorum tabii, üç ay mı, üç yıl mı, 33 yıl mı? Ama o günlerden bugünlere, üstelik üzerinde bu kadar fazla konuşulan bir maddenin nasıl yorumlanması ve nasıl yorumlan maması gerektiği hakkında herkesin bir fikir edineceği kadar zaman geçti.

Geçti ve mahkemeler de kararlarını vermeye devam ediyor. Örneğin bir mahkeme hemen şu günlerde Agos’u 301’den cezaya müstahak buldu. Geleneksel otoriter Türk devletinin ve 12 Eylül hukuk anlayışının ‘son savunma hattı’ olmaya karar verdiği anlaşılan yargı aygıtı, maddeyi yorumluyor, yorumladı, hatta başka yorum çabasına meydan bırakmamak üzere sınırlarını çizmekle meşgul.

Bir yanda, böylece ‘milli servet’ içinde yerini almaya başlayan 301, bir yandan da Ermeni ve Türk tarihçilerini oturup 1915’te ne olduğunu incelemeye davet eden bir hükümet- böyle bir davet! Ne kadar tutarlı! Bütün dünya açısından ne kadar inandırıcı! Aramızda, hangi koşullarda birilerinin kendi ayağını vurduğunu iyi bilenler var. Bu 301 şimdiye kadar hep ‘bizim sevmediğimiz birileri’ne karşı işletildiği için ondan ve kendimizden hoşnut olabiliriz. Ama bu maddenin her işleme konuşunda kendimizi vuruyoruz- başka bir düzeyde, başka bir biçimde. Başörtüsü ve buna benzer birtakım biçimsel nesneler üzerinden ‘çağdaşlık’ kavgası verdiğimize inanırken, bu ve benzeri maddelerle kardeş kardeş geçiniyor, bir arada oturuyor, bunların kullanıma sürüldüğü o ‘unutulmaz’ davalarda yapılan ve söylenenlerden de herhalde kıvanç duyuyoruz.

Yapılacak iş, dediğim gibi, ‘atla deve’ değil: sıralanan ‘özne’ler arasından, ‘Türklük’ gibi, en başta sınırını nerede çizeceğimizi bilmediğimiz bir soyutlamayı çıkarmak, bir; ikincisi de, ‘aşağılamak’ gibi lastikli (böyle kullanılmasını sağlamak kastıyla böylesine lastikli) bir kavramın yerine ‘alenen hakaret’ gibi anlaşılır ve ölçüye gelir bir ibare koymak.

Sorun bu ibareden ibaret.

Radikal, 21.10.2007

Murat BELGE

22.10.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  301’i çözmek iki günlük iş, ama...

  301 ve referandum..

  Tezkereli günler...

  ‘İspatla da görelim’


 Son Dakika Haberleri