Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 11 Kasım 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Peki şimdi ne olacak?

Kenan Evren Kürtçe yasağı hataydı dedi.

Mustafa Kemal de zamanında Kürt realitesini kalbul etmişti. Demirel gün geldi “Anayasal vatandaşlık”tan söz etti, ama kimse meselenin esasına inmedi..

Kürt konusu hiçbir zaman rahat bir şekilde konuşulamadı.. Böyle bir sorunun varlığı hep inkar edildi..

Oysa başından beri bu ülkede din de etnik kimlik de sorun olmuştur..

Bu işin temelinde herkesin inandığı gibi yaşaması, düşündüğünü özgürce ifade edebilmesi sorunu var..

Bir imparatorluk bakiyesinden ulus devleti icad etme adına toplumu faşizan baskılarla dönüştürmeye kalktılar, olmadı. Başarısız oldular..

Bugün yaşanan sorunların temelinde bu var..

Kürt meselesi etnik sorunun uç noktasıdır. Başörtüsü konusu inanç özgürlüğünün uç noktası. Ve demokratik talepler bu işin bir başka uç noktası. Yeniden büyük Türkiye, ancak bu sacayağındaki sorunların çözülmesi ile mümkün..

Ekonomik sorunların çözümü, toplumsal barış, hepsi bu konu ile ilgili..

Milliyet gazetesi Ankara temsilcisi Fikret Bila, “PKK’yla geçen 24 yılın komutanları” yazı dizisinde Kenan Evren “Kürtçe’ye ağır yasak koyduk ama hataydı” dedi.

Evren, “12 Eylül’de bir hatamız da oydu. Kürtçe konuşmayı yasakladık. Şöyle yasakladık: Konuşmalarda, mitinglerde, şurada burada Kürtçe konuşulmayacak.” Evren, “Ben devlet başkanıyken, bir köyde ilkokula gittim. Açtım kitabı, oku şunu dedim çocuğa. Kem küm, çocuk okuyamıyor. Dördüncü sınıfa gelmiş, Türkçe’yi okuyamıyor. Kızdım. Sonradan anlaşıldı ki, öğretmen de Kürt. Kürtçe yapıyor tedrisatı. Döndüm ve Kürtçe yasağını koyduk. Kürtçe tedrisat yapılamaz dedik. Ama, biraz ağır yasak koyduk. Sonra bu yasak kaldırıldı, ama hataydı. Hata olduğunu sonradan anladım” diye konuştu.

“Güneydoğu’daki memur Kürtçe de bilmeli” Kenan Evren’e göre.. Kürtçe’ye yasak getiren Evren, Kanada’nın Fransızca konuşulan Quebek bölgesinden örnek verdi ve Güneydoğu’da hizmet verecek memurun Kürtçe de bilmesi gerektiği görüşünde bugün..

Emekli Org. Aytaç Yalman, bugün “Sorunun sosyal boyutu eskidir. Aslında Türkiye’nin sorunu henüz sosyal boyuttayken görmesi ve doğru okuması gerekirdi. Bu yapılabilseydi sorun belki sosyal aşamadayken çözülebilirdi. Ancak, maalesef bunun yapılamadığını görüyoruz. Henüz terör boyutuna gelmeden sosyal aşamada sorun çözülebilseydi çok daha iyi olurdu. Bu açıdan baktığımızda, o aşamada sorunun ‘kendini ifade’ olarak tarif edildiğini görüyoruz. Dilini konuşmak, şarkısını, türküsünü dinlemek istiyor, kültürünü yaşamak istiyor. Oysa, bizler o dönemde, ‘Kürt yoktur’ diye eğitilmişiz. Kürtleri, Türklerin kolu olarak görüyoruz. Ortalıkta işte dağlarda gezerken, karda yürürken kart-kurt sesleri çıktığı için Kürt denilmiştir, gibi tarifler dolaşıyor. O dönemde sosyal istekleri bile biz ‘yıkıcı faaliyetler’ kapsamında görüyoruz.”

‘Türkiye’de bir Kürt gerçeği var’ diyebilmek için onbinlerce insanın ölmesi, yüz milyarlarca doların harcanması, Türkiye’nin çeyrek asır kaybetmesi gerekiyordu.. İşte şimdi o noktadayız.

Emekli generallerin söyledikleri bu gerçeği telaffuz etmek, hâlâ bazıları için zor bir mesele..

Hilmi Özkök Paşa, PKK ve Kürt sorununa nasıl bakıyor, merak ediyor musunuz? “Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt devleti kurulursa, Türkiye bölünür mü? Güneydoğu, Kuzey Irak’taki Kürt devletine meyleder mi?” sorularına cevap ararken Özkök “Türkiye’de bir Kürt gerçeği var. Halkımızın bir bölümü kendini kök itibariyle, Kürt olarak tanımlıyor. Bu bir gerçek” diye başlıyor konuşmasına.. “Ayrıca bir Kürtçülük ideolojisi ve/veya siyaseti var. Bu da bir gerçek” diyor.. Ama önemli olan şu, bir “Kürt gerçeği var” bir de silahlı bir hareket var: PKK

80 sonrası basında Kürt sorunu, Kürt gerçeği ifadesini ilk kullanan köşe yazarı benmişim.. Bir üniversitenin bu konuda yaptığı araştırmada ortaya çıkan sonuç bu.. Bugün artık emekli generaller de bu tanımı yaptıklarına göre basın, siyasiler ve akademisyenler de dudak uçuklatan bu tanımı yapabilirler ve savcılar da bu kişiler hakkında dava açmazlar artık herhalde.. Öyle olsaydı zaten Bila böyle bir dizi yazı yazmazdı.. Bunun anlamı şu: Devlet gelinen noktada “Kürt realitesi”ni kabul etmiş durumda.. Şimdi sıra bundan sonra atılacak adımlarda..

Bir yandan teröre karşı katı tutum sürdürülürken, öte yandan Kürt dili, kültürü ve kimliği konusunda realitenin kabulüne geldi sıra. Başörtüsü konusunda da buna paralel gelişmeler olabilir.

Gelin, Türkçe bilmediği için kışlada oğlunu ziyaret edemeyen annenin acısını deşmeyin. Oğlunun yemin törenine gelen annenin başörtüsünün toplu iğnesi ile uğraşmayın.. Mahkum oğlunu ziyarete gelen Türkçe bilmeyen ananın gözyaşları ile bezenmiş suskunluğunu, ya da anasına Kürtçe bir şeyler söyledi diye dayak yiyen ve sürüklenerek koğuşuna götürülen oğulun acısını, sesiz feryadını duyun azıcık.. Ve bu insanları PKK’nın kucağına iten yanlışlıkları görün..

Zulm ile abad olunmaz.. Acı döner, vereni vurur.. Mazlumun ahını alanlar, bunun ceremesini gün gelir aheste aheste ödemek zorunda kalırlar.. Selâm ve dua ile..

Vakit, 10.11.2007

Abdurrahman DİLİPAK

11.11.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Peki şimdi ne olacak?

  Cıgara yasağı ve Atatürkçülük

  Atatürk’ü örnek alanlar

  İdeolojik yaklaşım

  Emeklilik konuşmaları


 Son Dakika Haberleri