Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 11 Kasım 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Emeklilik konuşmaları

Fikret Bila’nın emekli generallerle Kürt sorununu merkez alarak yaptığı mülakatlar şüphesiz çeşitli nedenlerle ilginçti. Bugünlerde medyada yayımlanmış yazılar arasında hemen dikkati çekmeleri olağandı. Aynı zamanda bu konuşmaların tamamının kitap olarak da yayımlandığını gördüm. Oradaki ‘malzeme’nin daha zengin olacağını tahmin edebiliyorum.

İlk gün Aytaç Yalman’ın söylediklerinde TSK’nın bu sorunla ilgili yaklaşımında yanlışlar olduğunu belirten cümleler vardı. Son gün, Evren de, Kürtçe konuşma yasağı koymanın ‘hata’ olduğunu, bu bölgede görev yapan devlet memurunun iki dili de bilmesinin iyi olacağını söyleyerek, dizinin aynı ‘sürpriz’ havasında bitmesini sağlıyordu. Bunlar, bu dizinin hemen fark edilen, hemen ilgi çeken, üzerine hemen bir şeyler söylenen taraflarıydı (‘highlight’lar!). Niye böyle olduğu da besbelli. Yıllardır her alanda olduğu gibi bu sorun çerçevesinde de birinci derecede karar sahibi olmuş, bütün sorunların tanımını ve sınırını çizmiş, neyin söylenip neyin söylenmeyeceğini belirlemiş kişiler, şimdi kalkıp, bizzat yürürlüğe koymadılarsa da, içinde bulundukları uygulamaları, politikaları eleştiriyorlar.

Bu ülkenin yapısı böyle; sık sık söylemesek de, hepimiz biliyoruz yapının böyle olduğunu: hele ‘Kürt sorunu’ gibi olay söz konusu ise, burada ilk ‘karar’ da, son ‘karar’ da, askerin elindedir. Bu yapılanma içinde 2007 yılının sonuna geldik. Durumda bir iyileşme, düzelme olmadığı gibi, bir zaman sonra olabileceğine dair bir umut ışığı da görünmüyor. Demek ki bu politikalar ‘olumlu sonuç’ vermemiş. Ama versin veya vermesin, politikaların ‘sahibi’ belli olduğu, konumu ve etkisi bilindiği için, ‘Bu politikalar yanlıştır’ demek de mümkün değil. Dolayısıyla yıllardır, ‘doğru’ olan, doğruluğu tartışılamayan, ama ‘çözüm’ getirmeyen politikalar uygulayarak yaşıyoruz. Bunun ‘çelişik’ bir durum olduğunu söylemekten de kaçınıyoruz. Söyleyenler var ama onları hemen marjinalize ediyoruz -onlar, ‘Boğaz’a bakıp viski içenler’.

Bu koşullarda, ‘cihet-i askeriye’den ve rütbesi gereği ciddiye alınması gereken biri çıkıp da ‘Şu yaptığımız iş yanlış oldu’ deyince, bütün antenler faaliyete geçiyor. Sonuç vermeyeceğini aslında hepimizin derinden bildiği bir gidişe belki şimdi son verilir umuduyla, kulaklar dikiliyor.

Onun için de bu ‘beş günlük’ yayın, herkesin dikkatini çekti. Kaygısı, kuşkusu olup da bunu dile getirmeyi göze alamayanlar, şimdi ‘Aytaç Paşa’nın da buyurduğu gibi...’ ya da ‘Kenan Evren’in isabetle işaret ettiği gibi...’ ibareleriyle başlayan cümleler kurup kaygılarını ve kuşkularını -’teenni ile’- telaffuz etme cesaretini gösterebilirler.

Nitekim, ‘Kürt yoktur’ hezeyanından çıkışımız da bir zamanın Genelkurmay Başkanı’nın (Necdet Üruğ) koca devlet ve ordunun resmi söylemdeki ‘üç-beş eşkıya’ ile niye başa çıkamadığı merakının büyümesi üstüne, bunun İrlanda, Korsika ve Bask’taki gibi etnik bir sorun olduğunu açıklaması üstüne gerçekleşmişti.

Bana göre, falan tarihte ‘Kürt yoktur/vardır’ dememizden daha önemlisi, neyin deneceğinin böyle bir yapı içinde belirleniyor olması. Çünkü bu durum, yalnız şu ya da bu sorunu değil, her şeyi, nasıl algılayacağımızın ve yaşayacağımızın sınırlarını çiziyor.

Radikal, 10.11.2007

Murat BELGE

11.11.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Peki şimdi ne olacak?

  Cıgara yasağı ve Atatürkçülük

  Atatürk’ü örnek alanlar

  İdeolojik yaklaşım

  Emeklilik konuşmaları


 Son Dakika Haberleri