Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 18 Aralık 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Eğitim

“Topluluk önünde konuşamıyorum” diyorsanız bunları yapın!

Pek çok insan topluluk karşısında konuşamadığından ya da anlattıklarının diğer insanlar tarafından dinlenmediğinden yakınırlar. Unutmamak gerekir ki; güzel konuşmanın ilk şartı, olumlu düşünmektir. ''Ya şaşırırsam, rezil olacağım, ya dinleyiciler bilmediğim bir konuda soru sorarlarsa, sesim çirkin, kendime güvenemiyorum, herkes gözümün içine bakınca heyecanlanıyorum…''

Bir bilgeye sormuşlar:

- Bir insanın zekâsını nereden anlarsınız?

- Konuşmasından.

- Ya hiç konuşmazsa?

- O kadar akıllı insan yoktur ki.

Konuşmayı engelleyen etkenleri ortadan kaldırın

Hayatımızın tamamında bir iletişim aracı olarak güzel ve etkili konuşmak hepimiz için gereklidir. Konuşma kusurlarını ortadan kaldırmak için birkaç noktaya dikkat etmek gerekir: Ses organlarının genel tembelliği, konuşmanın çok sönük kalmasına sebep olur. Bunu yok etmek için dişlerinizin arasına bir kalem sıkıştırarak, tekerlemeleri tekrar edin: ''Pireli peyniri perhizli pireler teperlerse pireli peynirler de pır pır pervaz ederler'' ya da ''Çatalca'da topal çoban çatal yapıp çatal satar, nesi için topal çoban çatal yapıp çatal satar? Kârı için Çatalca'da topal çoban çatal yapıp çatal satar.'' Gevşeklik, peltelik, kekemelik, tutukluk önemli seslendirme kusurlarıdır. Konuşma sırasında dinleyici en fazla asalak seslerden (aaa, ııı, eee, şey, yani) rahatsız olur. Bu seslere konuşmamızda yer vermemeye özellikle dikkat edelim. Konuşmaya başlayınca sürekli burnunuzu ya da kulağınızı kaşımayın, argo sözcük kullanmayın ve çok uzun cümleler kurmayın. Bazen dinleyicilerin dikkati dağılabilir, sesinizin tonunu iyi ayarlamalısınız.

Konuşmayla ilgili hazırlık yapın

''Konuşma, insanın aklını kullanma san’atıdır'' der Eflatun. Konuşma yapacağınız kişi ister yöneticiniz, ister bir arkadaşınız olsun, konuşma öncesinde hazırlık yapın. Ne kadar çok pratik yaparsanız hata yapma ihtimaliniz o kadar azalır. Anlatmak istediğinizi vurgulayacak sözcükler seçin. Konuşmanıza birleştirici teması olan etkileyici bir öyküyle başlayabilirsiniz. Konuşmanızı yazılı hale getirirseniz hataları ve gereksiz bilgileri daha kolay ayıklayabilirsiniz. Bulunduğunuz ortamı ve kişilerin özelliklerini tanıyın: Bir konferansta mı konuşacaksınız, işvereninizle mi, öğrencilerle mi, yoksa bir düğün töreninde mi? Dinleyicilerin özelliklerini bilmeniz, konuşmanızın gereksiz ayrıntılara boğulmasını önler.

Konuşmanıza dinleyicileri de dâhil edin

İllâ yeni teknikler uygulamaya çalışmayın. Önemli olan samimiyettir. İçten, coşkulu ve sade bir anlatım herkesin dikkatini çekmenize yetecektir. Ses tonunuzu en uzaktaki dinleyiciye göre ayarlayın. Konuşmanıza ileriye dönük tahminler ekleyin. Dinleyicilerle sürekli göz teması kurarak, onları konuşmanızın içinde tutun. Konuşmacıların soru sormasına, konuşmaya katkı sağlamasına izin verin.

Yunus Emre; ''Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı, Söz ola ağulu aşı, bal ile yağ ede bir söz'' der. İfadelerinizin şüphe uyandırmamasına dikkat edin, dinleyiciler size güvenmek isterler. Tartışırken de nazik olun, kızgın bir ifadeyle söylenen sözler karşı tarafı incitebilir ya da yanlış anlaşılmanıza sebep olabilir. Karşınızdaki konuşmasını tamamlayana kadar bekleyin. İnsanların olumlu davranışlarını övün, teşekkür etmeyi sizi küçültücü bir durum gibi algılamayın. Konuşurken sürekli kendinizden söz etmeyin. Dinleyicilerin dikkatini canlı tutmanın en önemli yolu dinleyicilerden bahsetmektir. Çok az şaka yapın ve dedikodu yapmaktan kaçının. Merak ettiğiniz konuları eğitim editörünün [email protected] adresine iletebilirsiniz. Kitap okumaya zaman ayırmak, arkadaşlarınızla sohbet etmek faydalı olacaktır. Şimdiden kolay gelsin.

18.12.2007


Bilgisayar kullanmayı öğrenirken nelere dikkat etmeyelim?

Bilgisayar kursularına başlayan öğrencilerin birbirinden farklı amaçları olabilmektedir. Bir ebeveyn, çocuğunun bilgisayarda ne yaptığını anlamak ve ona yardımcı olmak için gelirken, başka bir öğrenci iş başvurusunda katkı sağlaması amacıyla eğitime katılıyor olabilir. Eğitimcinin söylediklerini dikkatle dinleyin. Herkesin bilgi düzeyi farklıdır. Bazı öğrenciler evde bilgisayar başında sürekli pratik yaptıkları için bazı şeyleri ders öncesinde öğrenmiş olabilirler. Kendinizi onlara bakarak yargılamayın. Bilmediğiniz konularda, yapamadığınız uygulamalarda soru sormaktan çekinmeyin. Size verilen uygulamaları tamamladıktan sonra sessizce diğer öğrencilerin tamamlamasını bekleyin. Onlara müdahale etmek, konuşmak ya da eğitmeni gereksiz yere meşgul etmek, konuların yavaş ilerlemesine sebep olabilir. Son yazılım-donanımlar, teknolojik gelişmeler ve teknik sorunlarla ilgili sohbet etmek için ders aralarını (teneffüsleri) bekleyin.

Her şeyi not almaya çalışırsanız, uygulamaları zamanında tamamlayamaz ya da derse odaklanamazsınız. Sadece kısa yol bilgilerini ve öğretmenin not almanızı istediği bilgileri yazın. Evde veya işyerinizde bilgisayar varsa, o hafta öğrendiğiniz bilgileri (uygulamaları) tekrar etmek önemlidir. Bilgisayarı olmayanlar da kursta sınıfların boş olduğu zamanlarda ya da internet kafelerde alıştırma yapabilirler. Bilgisayarda diğer öğrenciler ve öğretmenler tarafından oluşturulan dosyaları karıştırmamaya ve bilgisayarın bilmediğiniz bölümleriyle oynamamaya özen göstermelisiniz. Şunu unutmamak gerekir ki; öğrenciler sınıf içerisinde ilk kez oturdukları masayı, bilgisayarı benimseyecek ve sonraki günlerde de dersi oradan takip etmek isteyeceklerdir. Eğer sık sık yer değiştirirseniz hem diğer öğrencileri hem de öğretmeni rahatsız eder. Uygulamalarınızı bir klasörde biriktirin, evdeki alıştırmalarınızda işinize yarayabilirler.

18.12.2007


Sınıfta teknolojiyi yöneten öğretmen olmak için…

Teknolojideki gelişmeler, eğitim programlarını hazırlayanları sürekli yenilikleri dikkate almaya zorlamaktadır. ''Teknolojik eğitim'' denince ilk önce bilgisayar destekli eğitimler akla gelmektedir. Öğrenme sürecini geliştirmek amacıyla oluşturulan her türlü sistem, eğitim teknolojilerini oluşturmaktadır. Teknoloji, eğitim dünyasına hızlı bir giriş yaptı. Araştırma ve geliştirme çalışmalarına her gün bir yenisi eklenmektedir. Öyle ki, cep telefonlarını alışveriş, kitap okuma, elektronik posta gönderip alma ya da uygun restoran bulma gibi işlerde kullanan Japonlar, şimdi de bu yeni teknolojiden üniversite eğitimi için yararlanıyorlar. Bütün dersleri internet üzerinden veren tek Japon Üniversitesi olan Sanal Üniversite, dersleri cep telefonları aracılığıyla öğrencilerine vermeye başladı. Yine Xerox'un "silinebilir kâğıt" buluşu, kâğıt üzerine basılı bilgilerin, 16-24 saat içinde kaybolmasına ve aynı kâğıdın tekrar tekrar kullanılmasına imkân veriyor. Exper'in Mobil Sınıf teknolojisi de dikkat çekiyor.

Öğretmenlerin, öncelikle eğitim ve öğretimde öğrencilere teknoloji yoluyla sorgulama, uygulama, izleme ve değerlendirmeyi sağlayacak bilgi birikimine sahip olmaları gerekmektedir. Bu da teknolojiye bakış, öğrenmeye olan ilgi ve sınıf içi iletişimle yakından ilgilidir. Eğitimcinin öncelikle donanım ve yazılım programlarını, bilgisayar (internet, akıllı tahta, interaktif CD'ler, 3 boyutlu animasyonlar, grafik çizebilen hesap makinesi vb) kullanmayı ya da uygulamayı öğrenmesi gerekmektedir. Çünkü bilgisayar diğer teknolojilerin kullanılmasında doğrudan ya da dolaylı destek sağlamaktadır. Bununla birlikte bağımsız bir değişken olan teknolojinin, eğitimde fayda ve doyum sağlamak için tek başına yeterli olabileceğini söylemek zordur. Ne ölçüde eğitim sürecine dâhil edileceği ve sağlayacağı katkıların ne ölçüde olacağı eğitimcilerin sorumluluğundadır. Bilgisayar Destekli Eğitimin öğretimde katkı sağlayabilmesi için öğretmenlerin hizmet içi eğitime alınması bir zorunluluktur.

Bilgisayar programlarının müfredata ya da müfredatın bilgisayar programlarına uygun hale getirilmesiyle teknolojik eğitime geçilebilir. Bu durum, öğretmeni sürekli öğrenmeye ve kendini geliştirmeye zorlar. Teknolojinin kullanıldığı sınıflarda eğitimci, sınıfın kontrolünü tam olarak sağlayamayabilir. Öğrenciler kendi kendilerine (uygulayarak) öğrenmeye başladıklarında, öğretmenin kendisini geri plana atılmış hissetmemesi gerekmektedir. Bu durum eğitimcinin sabrının sınırlarını zorlar. Eğitimcinin multimedyadan (çoklu ortam) ne zaman yararlanılacağını belirlemesi gerekecektir. Öğretmenin okuldaki teknolojik yenilikleri dikkatle izlemesi önemlidir. Bu konuda meslektaşlarının bilgi ve tecrübelerinden yararlanmak faydalı olacaktır.

Teknolojik gereçlerle gerçekleştirilen eğitimlerde öğrencilerin gördüklerini tam olarak anlayabilmeleri için öğretmenin anlatımına ihtiyaç duyulabilir. Sınıf yapısının ''U'' biçiminde olması tercih edilebilir. Öğrencilerin yaşı, sınıf mevcudu, konunun kapsamı da dersin işleyişini etkileyecektir. Sınıfta gerçekleştirilen uygulamalar bir dosyada bir araya getirilmelidir. Ders sırasında kullanılan verileri sene sonuna kadar saklamak ve dosyaya öğrencilerin uygulamalarından örnekler eklemek, eğitimcinin akademik gelişimi için çok önemlidir. Mutlu bir hafta geçirmeniz dileğiyle, sevgiyle kalın…

[email protected]

Mustafa Oğuz

18.12.2007


Ülkemizde bilgisayar ve internet kullanım oranı nedir?

Devlet İstatistik Enstitüsü'nün (DİE) araştırmasında katılımcıların, yüzde 77’sinin bilgisayar, yüzde 82,4'ünün ise interneti hiç kullanmadığı ortaya çıktı. DİE'nin 'Hane halkı Bilişim Teknolojileri 2005 Kullanım Araştırması Sonuçları'na göre, Türkiye'de hiç bilgisayar kullanmayanların oranı kadınlarda yüzde 42,2, erkeklerde ise yüzde 34,8 olarak hesaplandı. Aynı şekilde hiç internet kullanmayanların oranı kadınlarda yüzde 44,7, erkekler arasında yüzde 37,8 olarak belirlendi. AB'nin Avrupa'da teknoloji kullanımını artırmak için uyguladığı ''E-Avrupa'' projesi çerçevesinde yapılan araştırmaya göre, AB'nin genişlemeden önceki 15 üyesinin çoğunluğu iletişim teknolojisini etkin şekilde kullanıyor. Araştırma sonuçlarına göre, Türkiye, AB'nin 28 ülkeli e-Avrupa sıralamasında 25. sırada geliyor. İnternetin kullanımıyla ilgili yapılan araştırmanın sonuçları, Türkiye, Romanya ve Bulgaristan'ın bu alanda geri kaldığını gösteriyor.

Dünyada her beş kişiden biri psikolojik

sorunlarla mücadele ediyor

Dünya Sağlık Örgütünün (WHO), "Dünya Akıl Sağlığı" başlıklı raporu, dünyada yetişkin ya da çocuk her beş kişiden birinin yardım almasını gerektiren akıl hastalığı ya da psikolojik sorunlarla karşı karşıya kaldığını ortaya koydu. "Yeteneklerinin farkında olan bireylerin, hayatın normal stresleriyle baş edebilmesi, üretken olması ve içinde bulunduğu topluma katkıda bulunması" olarak tanımlanan akıl ve ruh sağlığındaki sorunlar, en gelişmiş toplumlarda bile hâlâ tabu olmayı sürdürüyor, toplumdaki ön yargılar bireyleri tedavi yollarını aramak yerine, sorunları olabildiğince saklamaya itiyor. Ruh ve akıl sağlığına ilişkin sorunların yarısından fazlası 14 yaşından önce ortaya çıkarken, dünya genelinde çocuk ya da yetişkin her beş kişiden birinin akıl ve ruh sağlığı anlamında sorunları bulunuyor. Gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde bu tür rahatsızlıklara son derece sınırlı bütçe ayrılırken, orta gelirli ülkelerde 4 milyon çocuğa bir çocuk psikiyatristi düşüyor.

18.12.2007


Satranç tahtası, insan zihninin jimnastik salonudur

Kafanız karışıksa, satranç oynayın (Tevis). Satranç tahtasında bütün denizlerdekinden daha fazla macera vardır (Pierre Mac Orlan). İyi bir hamle görünce, bekleyin, daha iyisini arayın (Em. Lasker). Tek bir kötü hamle kırk iyi hamleyi boşa çıkarır (Horowitz). Hatalar tahtanın her yanında yapılmayı bekliyorlar (Tartakower). Satranç hakkında, hayat için çok uzun olduğu söylenir, ama bu satrancın değil, hayatın kusurudur (Irning Chernev). Satranç akılla oynanır, ellerle değil (Renaud ve Kahn). Satranç tahtasında yalan ve iki yüzlülük çok fazla yaşayamaz (Em. Lasker). Taş kaybetmemek için çok oyun kaybedilmiştir (Tartokower).

18.12.2007


Zihinsel bariyerleri kaldırmak ve zihnimizi özgürleştirmek

“Bizi tuzağa düşüren ve orada kalmamıza sebep olan şey, arzularımız ve zihnimizde onlara bağlı oluşumuzdur. Bütün yapmamız gereken, elimizi açıp benliğimizi ve bağımlı olduğumuz şeyleri serbest bırakmak ve dolayısıyla özgür olmaktır'' der Joseph Goldstein.

Asya'da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır. Bir Hindistan cevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır. Hindistan cevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine tatlı bir yiyecek konur. Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı büyüklüktedir, yumruk yaptığında elini dışarıya çıkaramaz. Maymun yiyeceği almak için elini içeri sokar, yiyeceği kavrar, ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması mümkün değildir. Sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkmaz. Avcılar geldiğinde maymun çılgına döner, ama kaçamaz. Aslında bu maymunu tutsak eden hiçbir şey yoktur. Onu sadece kendi bağımlılığının gücü tutsak etmiştir. Yapması gereken tek şey elini açıp yiyeceği bırakmaktır. Ama zihninde açgözlülüğü o kadar güçlüdür ki, bu tuzaktan kurtulan maymun çok nâdirdir.

18.12.2007


Hayal gücü

*Resim öğretmeni Ahmet'e kızarak: ''Ben sana bir tren yap demiştim, sen yalnız rayları yapmışsın. Hani tren nerede?'' Ahmet cevap verir: ''Yolda öğretmenim geliyor!”

*Tarih dersinde öğretmen, para bulunmadan önceki zamanlarda alış verişin nasıl yapıldığını anlatıyordu: ''Çocuklar, para bulunmadan önce insanlar değiş-tokuş yöntemini kullanıyorlardı. Meselâ koyun verip buğday, pamuk verip ekmek alıyorlardı.” Ayşe'nin bu işe aklı ermemişti: ''İyi, ama öğretmenim, bu saydıklarınız cüzdana nasıl sığıyordu?”

*Üniversiteyi yeni bitiren bir genç iş arayıp buluyor. Çalışacağı ilk gün patronu geliyor: ''Hey sen! Al bu bezi, yerleri silmeye başla.” Genç: ''Ama efendim, ben üniversitede okudum.” Patron: ''Ha o zaman başka. Ver bezi ben sana nasıl yapacağını göstereyim.”

18.12.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri