Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 06 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Sivil anayasaya Diyarbakır bombası

Hatırlayacaksınız, sivil anayasa tartışmalarının ilk başladığı günlerde, trajikomik bir cephe açılmıştı: "Hayır! Millet Meclisi, anayasa Yapamaz. Anayasaları ancak Kurucu Meclis'ler Yapabilir!"...

Geçmişinde halk katılımlı bir yasalaşma serüveni olmayanlar için hayret uyandırıcı bir girişimdi "sivil anayasa" kavramı. Halk; anayasa gibi yüksek ve önemli bir işten anlamayacağı için, bu büyük meseleyi ancak birtakım seçkinler yapabilirdi. Gerçi; anayasa, fertlerin hak ve hürriyetlerinin, kurumların yetki ve vazifelerinin belirlendiği temel vatandaşlık sözleşmesidir diyeceksiniz. Olsun. Fert veya yetkilendirdiği temsilcisi ne anlayacak haktan hürriyetten, onun yerine kurucu birtakım seçkinler yapar bu işi, olur biter diyecekler size...

"Olur biter!"

Bu cümle yazmıştır bizim siyasal tarihimizi...

Anayasalarını her daim olağanüstü şartlar altında hazırlamış; cuntanın yönetime el koyarak ilan ettiği sıkıyönetim günlerinde kaleme alınmış direktif manzumeleriyle idare olunmuş, muhtıradan başka bir yöntem tanımamış ve üstüne üstlük buna alışmış, bu el koyuşu önce normal bir gidişat ardından da kutsal ve tek şerait olarak bilmiş bir zihniyetten ne beklenir ki?

Sadece elitlerin problemi değil bu tasnifçi bakış açısı... Bugün Anayasa hakkında soru sormak için yoldan çevireceğiniz herhangi bir kişi de benzer sıklet altındadır: "Ben bilmem beyim, büyükler bilir!" diyecektir size...

Halk katılımının önünde neredeyse 250 senelik bir tıkaç vazifesi gören bürokratik elit (dar çevre) kendinden menkul bu tartışılmaz seçkinliğinde, tek başına değildir. Onun aslında varolmayan bu geniş yetkilerle kutsanmasında, hepimizin de payı vardır.

Legal ve denetime açık genel seçimlerle kendi temsilcilerini Meclis'e yollamış seçmenler için bile "sivil anayasa" tanınmadık, bilinmedik bir şey... Oysa tarihte ilk kez, olağanüstü koşullarda değil de hepimizin tartışacağı, düşüneceği ve sesini duyurabileceği, olağan anayasal bir zeminden bahsediyoruz.

82 Anayasası'nın tabiriyle "kurumlar aracılığıyla" gerçekleşen yönetim kavramından, bizzat "halk katılımlı" yönetişim kavramına geçiliyor taslak metinlerine baktığımızda... "Yasama, Yürütme ve Yargı" erkleri aracılığıyla yönetime katılmak ayrı... Şimdiye kadar olduğu gibi; "kurumlar aracılığıyla" yönetime katılmak ayrı şeyler... Birincisinde halk, kendi seçtiği temsilcileri aracılığıyla yönetime iştirak ederken, diğerinde kurumlara bıraktığı yetki ve vazifeler çerçevesinde sadece yönetiliyor...

Kimdir bu aracılığı ile şimdiye kadar bizi yöneten kurumlar? Hemen hatırlayacaksınız; başta Anayasa Mahkemesi ve YÖK olmak üzere, kendini hiçbir kanunla sınırlı tutmayan, hatta anayasayı bile hiçe sayarak temel evrensel hukuk kaidelerini göz göre göre çiğneyen kurumlardır bunlar... Ne halk oyuyla seçilmişlerdir, ne halkı temsil ederler ama hiçbir temsil yetkileri yokken, tayin edilmiş birer kamu görevlisi oldukları halde, kendi akıllarınca halka nizamat vermeye kalkarlar... Özellikle 28 Şubat 1997'den bu yana, bahsettiğimiz kurumlar, halkın yasal seçimlerle yönetime geçirdiği hiçbir hükümeti hiçbir Meclis'i ciddiye almadılar. Bildiklerini okudular...

İşte tartışma buradan çıkıyor!

Bürokratik elit, kurumlar aracılığıyla idare etmeye alışık olduğu sistemin değişmesini istemiyor. Halkın kendini yönetmesi ve kendi geleceği hakkında karar vermesi gibi mevzulara tamamen kapısını kapatmış durumda...

Şimdi Diyarbakır'da patlayan bombalar, şehir meydanlarında kundaklanan arabalar, ateşe verilen otobüsler, dershane önlerinde patlatılan öğrenciler derken, güvenlik ve hayati tehlike meselesi üzerinden, yeni bir "sivil olmayan", "olağanüstü" gündemin ön koşulları oluşuyor farkındaysanız...

Hasılı; ne bürokratik derin güçler, ne terör memnundur "sivil anayasa "dan... Korkutulmuş, sindirilmiş, yoksullaştırılmış, hayati tehlike içindeki kalabalıklar, Efendi'lerin en rağbet ettiği yığınlardır zaten... Bıktık bu kirli ve kanlı oyundan!

Vakit, 5.1.2008

Sibel Ersalan

06.01.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Şiddetin şiddeti beslediği kısır döngüyü kırmak!

  Sınır berisi...

  Anayasa yapmak

  Osmanlı, Araplara nasıl öğretildi?

  Sivil anayasaya Diyarbakır bombası


 Son Dakika Haberleri