Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 21 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Sivil Toplum

Başörtüsü, kayan gündem ve Zapatero'nun acı sözleri

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın üniversitelerde başörtüsü yasağıyla ilgili olarak İspanya'da "Velev ki simge olarak taktığını düşünün" ile başlayan cümlesini ilk duyduğumda önce Mesut Yılmaz, sonra da Tansu Çiller zihnimde canlandı.

İç politikayı sarsacak, gündem oluşturacak açıklamalar dış politika sahasında, uçakta hem de biraz mağdur havasında veriliyor. Bence bunun temeli bizim başbakanlarımız stres yönetimi konusunda kendilerini yeterli derecede donatmadıkları, bürokratlara karşı, yüksek bir teyakkuzu kaldıramadıkları için, yurtdışına çıktıklarında kendilerini daha özgür veya daha az baskı altında hissederek bu yolu tercih ediyorlar.

Böyle bir tercih psikolojisini iyi analiz etmek gerekiyor. Fakat bunun iki açıdan sakıncası var.

1- Yabancı ülkede bulunmanız sebebi ile muhataplarınızda muktedir olmadığınız fikri doğabilir.

2- İstemeden de olsa şikâyetçi, mağdur, profili çiziyor olabilirsiz.

Bununla birlikte son tartışmada MHP'nin değişiklik teklifi sunması, bu konuda ileri adımların atılabileceğinin ümidini vermektedir. AKP ve MHP'nin birlikte geliştirecekleri ve başörtüsü konusunda açılım sağlayacak bu teklif, umarım hayırlı bir netice verir. Zira "hayırlı işlerin muzır manileri olur" sırrınca dikkatli ve sabırlı bir şekilde çalışılmalıdır.

Elimizde, başörtüsü konusunda geçmiş dönemde konuyu gündeme getirmediği, "Önceliğimiz değil" dediği ve başörtülü insanlardan resmî ortamlarda bir araya gelmekten kaçınan AKP ve başörtüsü sorununun çözümünü milletvekilinin başörtüsünü açtırmak olarak bulan MHP var.

Her iki parti tabanı, partilerinin yanlış tutumu sebebi ile kalpleri kırık. Yine her iki parti diğer partinin bu konuyu çözemediği söylemi ile tabanını diri tutmaya çalışıyor. Dost meclislerinde ise, herkes kendi partisini eleştiriyor. Yani, çözüm konusunda bu partiler de sıkışmış durumda.

Toplumsal mutabakat denilen konu gündeme geldiğinde esas olarak CHP fikriyatı paralelinde bulunan bürokrat-statükocu yapı, değişim önünde en fazla gürültü çıkaran grup oluyor. Üzülmüş olduğum nokta AB ülkelerine gitseniz, özgürlükler konusunda bir sıkıntınız olsa size en yakın duracak olan grup, sosyal demokrat partilerdir.

CHP, Cumhuriyeti laiklikten başka bir ilkesi yokmuş gibi algılayıp, aynı eksendeki bürokrat-statükocu yapıya mahalle baskısı yapmanın yanlışlığını görme zamanı gelmiştir artık. Bu anlamda tamamen ümidimi kaybetmeden kalıcı bir çözüm için en azından CHP'nin pasif katkısının sağlanabilmesinin değerli olacağını düşünüyorum. Kim bilir belki de, CHP için bu gerçek bir sosyal demokrat parti olmak yönünde ileri bir adım olabilir.

Ayrıca, ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras'ın desteğinin sağlanabilmesini ve CHP'nin ittifak içinde olduğu gruplara gidilerek bu konuda anlayışlarının istenmesini çok önemsiyorum.

Gündem başörtüsü oluverince İspanya Başbakanı Zapatero'nun "Dost acı söyler" anlamındaki cümleleri satır aralarında kaybolup gitti. Zapatero, Türkiye'nin AB üyeliğine ilişkin "10 yıl sonra, veya 2020'de önemli değil, Türkiye AB'ye ne zaman girerse girsin bu karar, AB'nin 21'inci yüzyılda alacağı en önemli kararı olacaktır" dedi. Aslında Türkiye'nin gündemi bu söz olmalıydı. Başbakan Erdoğan'a "Türkiye'nin hedefi 2014 veya önceki bir tarih olduğunu neden orada ifade etmediğini" sormalıydık.

AKP, iktidarı boyunca görmüştür ki; AB vizyonundan sapmalar veya gecikmelerin bedelini ilk ödeyen kendisi ve ardından millet olmuştur. AKP'nin AB istikametinde geçen dönemin ilk iki yılında gösterdiği performansının gerisinde kalmaya, kendisi ile birlikte millete fatura ödetmeye hakkı yoktur. Meclis'te iktidardan çok geleceği görmekten ve inşa etmek anlayışından yoksun muhalefet boşluğu var. Gerçek bir muhalefet olsa Zapatero'nun iyi niyetli ve acı sözlerini Meclis kürsüsüne getirmesi gerekirdi.

Hükümet, AB meselesini yeniden gündeminin ilk maddesine almalı ve hızlanmalıdır. Tam üyelik bizim çocuklarımızın göreceği değil, bizim göreceğimiz bir gerçeklik olmalıdır. AKP bunu Menderes'in yaptığı gibi önce millet için mutlaka yapmalıdır.

[email protected]

Emin Talha Karamusa

21.01.2008


Reformlar toplumun bütün kesimlerini kucaklamalı

Devletin en önemli görevlerinden birisi vatandaşlarının sosyal güvenliğini sağlamaktır. Uygulamaya konan sosyal güvenliğe ilişkin yasalar ve yeni düzenlemeler bir türlü bu yaraya merhem olamamış, çözümü çok daha güç yeni sorunlarla karşımıza çıkmıştır.

Türkiye'nin sosyal güvenlik kanunları, en fazla değiştirilen metinler olma özelliğini elinde tutmaktadır. Cumhuriyet kurulduğundan beri bu kanunlarda 200'ün üzerinde değişiklik yapılmıştır. Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre 1997'den 2006 sonuna kadar güvenlik açığı 687 milyar yeni lira olmuştur. Bütün bunları göz önünde bulunduran Hükümet, sosyal güvenlik sisteminde yeniden bir düzenlemeye gitmiş, özellikle kurum açıklarının giderilmesi yönünde yeni bir yasa hazırlatmıştır.

SSK, Emekli Sandığı ve Bağ Kur'u tek çatı altında toplayacak, prim tahsilatını arttırıp sosyal güvenlik açıklarını azaltacak, 18 yaş altındaki herkese şartsız sağlık güvencesi getirecek, emeklilik yaşını ilk kez sigortalı olacak kadınlarda 58, erkeklerde 60'a çıkartacak yeni yasa 31.05.2006 günü TBMM'de kabul edilmiş ve 16.06.2006 günlü Resmî Gazete'de yayınlanmıştır.

Kanunun yürürlük tarihi olan 01.01.2007 gününden itibaren memur, esnaf, işçi, bankacı, çiftçi, amele "ayrı" sosyal güvenlik kanunlarına tabi olmayacak, aralarındaki farklılık ve ayrımlar giderilecekti. Yani sosyal güvenlik sistemi tek çatı altında toplanacaktı. Ancak Anayasa Mahkemesi 22 maddeyi kamu görevlileri yönünden iptal etmiştir. İptalin temelinde yatan gerekçe, kamu görevlilerinin sosyal güvenlik ve emeklilik haklarının ayrı bir kanunla düzenlenmesi gerekliliğidir.

Hükümet tarafından yeniden düzenlenen 5510 sayılı yasa tasarısı ile eski 5510 arasında epey farklılıklar vardır. Yasa, çalışan kesimden daha fazla prim toplama, daha fazla çalıştırarak sistem içinde tutma ve buna karşılık daha az ücret ödeme eksenli görülmektedir.

Özellikle çalışanlar ile ilgili düzenlemelerde çok bariz geriye gidişler mevcuttur. Toplumun tümünü kucaklayan bir yasa olmaktan uzaklaşılmış, üç sosyal güvenlik kurumunu tek çatı altına toplarken, toplumu kesimlere ayırmıştır.

Sosyal güvenlik üçe ayrılmış dilimli bir pasta gibidir. Bir ayağı Emekli Sandığı, bir ayağı SSK, diğer ayağı Bağ Kur'dur. Sosyal güvenlikte bulunan devasa açıkları kapatmak için pastanın her tarafından eşit oranlı küçültülmesi gerekir. Bir kısmını küçültüp, diğer kısımlara dokunmamak, ya da kazanılmış hakları geriye götürmek olmaz. Bu sosyal ve eşitlikçi devlet yapısına aykırıdır.

5510 sayılı düzenlemenin IMF'nin baskılarıyla gündeme gelmiş bir düzenleme olduğuna artık kimse itiraz etmemektedir. Sosyal güvenlik sistemlerindeki açıkları kapatabilmenin yolu; kazanılan hakları geri alma, kanun ve anayasa önündeki eşitlikleri bozma, yasal boşluklar oluşturma değildir.

Kayıt dışı ekonominin kontrol altına alınmadığı, istihdam eksenli projelerden ve yatırımlardan uzaklaşıldığı bir ortamda, sosyal güvenlik kurumlarının açık vermemesi, aktüeryal dengeye sadece çalışan ve kayıtlı kesimin omuz vermesi beklenemez.

[email protected]

Mürsel Turbay

21.01.2008


Yeni Katılım Ortaklığı Belgesinde özgürlüklere vurgu

Türkiye'nin Avrupa Birliği süreci için yol haritası niteliği taşıyan Katılım Ortaklığı Belgesi (KOB) yenilendi. AB'nin ilk kez Mart 2001'de yayınladığı, Mayıs 2003'te ise yenilediği Katılım Ortaklığı Belgesi dört senelik bir aradan sonra tekrar güncellendi. Önümüzdeki hafta onaylanacak olan belgede bir çok konuya değinildi:

Brüksel'in Ankara'dan kısa dönemdeki beklentilerinin büyük bölümü yine siyasî kriterlerde. KOB taslağında, demokrasi ve hukukun üstünlüğü başlığı altında sıralanan konuların başında ise yine ordunun siviller tarafından denetimi var. Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin (TSK) siyasî konulara müdahalesinin önüne geçecek ve ordunun görevinin güvenlik konuları ile sınırlı kalmasını sağlayacak düzenlemelerin beklendiği hatırlatıldı. Belgede, askerî harcamaların ve savunma harcamalarının meclis denetiminden geçmesi ve askerî mahkemelerin sadece askerî personeli yargılaması da istendi.

KOB'da dinî özgürlükler alanında atılması gereken adımlara geniş bir şeklide yer verildi. Yeni Vakıflar Yasası'nın bir an önce çıkartılarak uygulanması istenirken, gayri-müslim azınlıklara dini eğitim imkânı sağlanmasının önemi de vurgulandı. Vicdanî ve dinî sebepler ile askerlik yapmak istemeyenler hakkında dava açılmasının önüne geçecek düzenlemelerin de bir an önce yapılması gerektiği kaydedildi.

AB, Kürtçe yayın ve eğitimin yanı sıra Güneydoğu'daki sorunlar da KOB'a taşıdı. Türkçe dışındaki dillerde yayının önündeki yasal engellerin kaldırılması ve bu dillerde eğitimin desteklenmesi istendi. Kürt sorunu ifadesi belgede açıkça kullanılmasa da Güneydoğu'daki durum başlığı altında yer verilen tesbitlerde Türkiye'nin bir an önce bölgesel farklılıkları giderecek kapsamlı bir strateji geliştirmesi gerektiğinin altı çizildi. Güneydoğu ve Doğu'daki sosyal, kültürel, ekonomik imkânların Kürt kökenli vatandaşları da kapsayacak şekilde güçlendirilmesinin önemi vurgulandı. Koruculuk sisteminin tamamen kaldırılması ve bölgenin mayınlardan temizlenmesi de Güneydoğu'daki durumun düzeltilmesi için atılması gereken adımlar arasında sıralandı.

Ekonomik kriterler açısından kısa dönemdeki öncelikler ise, devlet kurumları arasındaki koordinasyonun ve serbest piyasanın güçlendirilmesi, iş piyasasındaki eşitsizliklerin giderilmesi ve yatırım ortamının düzeltilmesi olarak sıralandı. Özelleştirmenin ise kısa dönemde hızlandırılması, orta dönemde ise tamamlanması istendi. Orta vadedeki beklentiler arasında kamu maliyesinin sürdürülebilir bir çizgiye getirilmesi ve ülkenin enerji ve ulaştırma altyapısının üst seviyeye çıkartılması var. (Cansu Çamlıbel- Referans)

21.01.2008


Silâhın zararları anlatılmalı

Umut Vakfı tarafından düzenlenen "Kurusıkı Silâhların Hukukî ve Sosyal Durumu" arama toplantısı sonuç bildirgesi yayınlandı. Kuru-sıkı silâhlarla ilgili yasal düzenlemelerin mutlaka yapılması gerektiğinin ifade edildiği bildirgede şu görüşlere yer verildi:

"Gazeteciler için bir bireysel silâhsızlanma terminolojisi oluşturulabilir. Kuru-sıkı silâhların toplumdaki algılanışını reklamlar teşvik etmektedir. Reklâmlarda kurusıkı silâhın alış ve satışının engellenmesi için kuru-sıkının bir silâh olduğu yasalarda açıkça yer almalıdır.

"Çocuk, genç ve ebeveynlere, kısaca tüm topluma; kuru-sıkı ve diğer silâhların vereceği zararlar detaylı olarak anlatılmalıdır. Ebeveynlerin bu konuda dikkatli ve duyarlı olmalarını sağlamak için çeşitli yollardan (meselâ TV programları gibi) eğitilmelerine önem verilmelidir.

"Kendini ifade edemeyenlerin; ateşli silâhlar, kuru-sıkı silahlar, bıçaklar ya da diğer şiddet araçlarını kullandıkları öfke dolu eylemlerle kendilerini ifade etmeleri bir toplumsal iletişimsizlik biçimini göstermektedir. Bu konuda bir kurumun var olması bile, bu zihniyet dönüşümünü sağlamak için bir ısrarın varlığının göstergesidir. Burada önemli olan istikrarlı bir ısrardır. Bu ısrarda kullanılan söylem çok önemlidir.

21.01.2008


Hürriyet Mektebi seminerleri

Liberal Düşünce Topluluğu tarafından düzenlenen Hürriyet Mektebi seminerlerinin bu haftaki konusu "Medeniyetin Temel Kurumları: Özgürlük, Barış ve Zenginlik." 26 - 27 Ocak 2008 tarihlerinde İzmir'de düzenlenecek olan programda işlenecek konular ve uzmanlar şöyle:

"İnsan Hakları ve İfade Hürriyeti", Dr. Bekir Berat Özipek, "Din ve Vicdan Hürriyeti", Dr. Bilal Sambur, "Sivil Toplum ve Barış", Dr. Gülgün Erdoğan Tosun, "Liberal Demokrasinin Temelleri", Dr. Murat Yılmaz, "Hukuk Devleti", Raşit Sarıkaya, "Serbest Piyasa Ekonomisi", Dr. Sevinç Orhan, "Serbest Ticaret, Zenginlik ve Barış", Buğra Kalkan

Seminere katılım ve daha fazla bilgi için Telefon: 0 312 231 6069, e-mail: [email protected]

21.01.2008


Dernekler Dairesinden çağrı

İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi Başkanlığı vizyon ve misyonunu belirliyor. Başkanlık sivil toplum örgütlerinin görüşlerini bekliyor. Başkanlık sitesinde yapılan açıklama şöyle:

"Başkanlığımız; yapmış olduğu çalışmalar neticesinde ve sizden gelen önerilerin ışığında, vizyonunu, misyonunu, temel değerlerini, stratejik amaçlarını ve hedeflerini belirlemektedir. Hedeflerimize ulaşmak için yapılacak faaliyetleri tesbit etme aşamasında, yeniden işbirliği çerçevesinde görüşlerinize başvurulmaktadır. Başkanlığımızın hedeflerine ışık tutacak şekilde yapılmasını düşündüğünüz, olması gerekli görülen faaliyetlerimiz ile ilgili somut görüşlerinizi [email protected] adresine bekliyoruz."

21.01.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri