Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 25 Şubat 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Harekâtlardan siyasî çözüme hiç sıra gelmeyecek mi?

Kara harekâtı ile ilgili yorumlara bakıyorum... Öyle bir askeri harekât ki, askeri sonuçları açısından kimse pek bir şey beklemiyor.

Varsa yoksa siyasi anlamı konuşuluyor. Oysa, bizim yıllardır beklediğimiz, doğrudan bir siyasi harekât... Askeri bir harekâttan siyasi sonuçlar üretmeye çalışacağımıza, hükümetin artık şöyle açık açık ve doğrudan bir “siyasi harekât”a girişmesi için vakit hâlâ gelmedi mi?

Ben kendi payıma, teröre karşı askeri mücadeleye her zaman ve her şartta karşı olanlardan değilim. Eğer öyle olsaydı bunu açıkça söylerdim. Askeri operasyonun her türlüsüne karşı oluşumu, “çözüm siyasettir” sloganı arkasına gizlemezdim. Terör şiddet kullanıyorsa, onu yok etmek için de elbette şiddet kullanılacaktır. Dolayısıyla terörle mücadelenin hep bir askeri yanı vardır ve hep de olacaktır. Emniyet Kuvvetlerinin ve ordunun görevi de bu mücadeleyi etkili bir şekilde yürütmektir.

Bu açıdan baktığım için sınır ötesi operasyonlara ilkesel planda karşı çıkmak yerine, somut durumdaki siyasi koşullar ve hukuki durum açısından bakmayı yeğledim; kimi zaman yarardan çok zarar getireceğini söyleyerek karşı çıktım, kimi zaman gerekli ve haklı buldum. Mesela, son hava harekâtı, askeri açıdan pek bir fayda sağlanmayacağı baştan belli bir harekattı.

“Neyse,” demiştik; “hem Ordu nicedir yapmak istediği harekâtı yapmış olur, hem de aylardır harekât diye tutturan milliyetçi kanadın “gazı alınmış” olur, böylece de belki hükümetin artık asıl yapması gerekenleri yapmaya girişmek için eli güçlenir.” Ama baktık, hava harekâtı ertesinde de “çözüm paketi” filan yok ortada... Biz “paket nerede, paket nerede” diye bakınırken bir baktık ki, hop, bu defa da karadan girivermişiz Kuzey Irak’a. Hani, terörün belini kırmak babında ciddi sonuçlar alınacak olsa, hadi yine gam yemeyelim. Ama ortada öyle bir beklenti de yok ki...

Bu arada bizler Ak Parti hükümetinin vaat ettiği siyasi çözüm atağını beklemeye devam etmekteyiz. Evet, TRT’nin bir kanalını Kürtçe yayına tahsis edileceği konusunda bir projeyi duyuyoruz; ama şu anda sadece lafta... Evet, Talabani’nin Ankara’ya davet edilmesi; Kuzey Irak yönetimiyle ilişkilerin ısıtılmaya çalışılması gibi olumlu adımları da görüyoruz; ama meselenin esasına yönelik bütünsel bir siyasi proje hâlâ yok ortada.

Bütünsel bir siyasi proje derken, içinde dağdakileri indirip topluma kazandırmayı sağlayabilecek yasal düzenlemeleri de içeren; Kürt kimliğine ilişkin her türlü kısıtlamayı kaldıran; yerel yönetim reformu gibi yeni düzenlemelerle yerel yönetimlerin güçlendirilmesini hedefleyen; bölge halkının savaş sırasında uğradığı haksızlıkları ve zararları (zorunlu göç ve köylerin imhası gibi) tazmin etmeyi de kapsayan; bölgenin ekonomik kalkınması için yeni ve yaratıcı tedbirleri de içeren; şu anda benim buraya sıralayamadığım daha birçok boyutu da olan, geniş kapsamlı bir projeden söz ediyoruz.

Böyle kapsamlı bir plan-proje görmediğimiz gibi, tam tersine bütünsel bir bakış açısına ters bazı eğilimler gözlemliyoruz Ak Parti’de. Sorunun çözümünü -Rahmetli Ecevit gibi- bir ekonomik kalkınma hamlesinde gören bir zihniyet Ak Parti saflarında hayli yaygın. Anlaşılan şu anda Ak Parti’nin tek projesi, önümüzdeki yerel seçimlerde bölge belediyelerini kazanmak; sonra onlar eliyle bölgeye hizmet ve refah götürmek...

Bu yolla da bölgedeki varlığını, oyunu, gücünü daha da pekiştirerek etnik temelli politik hareketleri çökertmek... Yani Güneydoğu’yu AK Partilileştirerek “kurtarmak”... Ne diyelim, bari Merkel’e orada bizimkileri asimile etmeye çalışıyor diye kızmayın.

Bugün, 24.2.2008

Gülay Göktürk

25.02.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Hayra alâmet değil

  Bölge operasyonu mu?

  Harekâtlardan siyasî çözüme hiç sıra gelmeyecek mi?

  Youtube’un ne suçu var!


 Son Dakika Haberleri