Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 04 Mart 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Lahika

ÂYET-İ KERİME MEÂLİ

De ki: Her türlü şefaat, Allah'ın izniyledir. Göklerin ve yerin hâkimiyeti Ona âittir. Sonra hepiniz Ona döndürüleceksiniz.

Zümer Sûresi: 44

04.03.2008


HADİS-İ ŞERİF MEÂLİ

Allah'a en çok itaat edeniniz, arkadaşına önce selâm verendir.

Câmiü's-Sağîr, c: 1, no: 645

04.03.2008


Âlem-i İslâm esaretten nasıl kurtulur?

İşte, ey mü’minler! Ehl-i iman aşiretine karşı tecavüz vaziyetini almış ne kadar aşiret hükmünde düşmanlar olduğunu bilir misiniz? Birbiri içindeki daireler gibi yüz daireden fazla vardır. Herbirisine karşı tesanüd ederek, el ele verip müdafaa vaziyeti almaya mecburken, onların hücumunu teshil etmek, onların harîm-i İslâma girmeleri için kapıları açmak hükmünde olan garazkârâne tarafgirlik ve adâvetkârâne inat, hiçbir cihetle ehl-i imana yakışır mı? O düşman daireler, ehl-i dalâlet ve ilhaddan tut, tâ ehl-i küfrün âlemine, tâ dünyanın ehvâl ve mesâibine kadar, birbiri içinde size karşı zararlı bir vaziyet alan, birbiri arkasında size hiddet ve hırsla bakan, belki yetmiş nevî düşmanlar var. Bütün bunlara karşı kuvvetli silâhın ve siperin ve kalen, uhuvvet-i İslâmiyedir. Bu kale-i İslâmiyeyi küçük adâvetlerle ve bahanelerle sarsmak, ne kadar hilâf-ı vicdan ve ne kadar hilâf-ı maslahat-ı İslâmiye olduğunu bil, ayıl.

Ehâdis-i şerifede gelmiş ki: “Âhirzamanın Süfyan ve Deccal gibi nifak ve zındıka başına geçecek eşhâs-ı müdhişe-i muzırraları, İslâmın ve beşerin hırs ve şikakından istifade ederek, az bir kuvvetle nev-i beşeri hercümerc eder ve koca âlem-i İslâmı esaret altına alır.”

Ey ehl-i iman! Zillet içinde esaret altına girmemek isterseniz, aklınızı başınıza alınız. İhtilâfınızdan istifade eden zalimlere karşı “Mü’minler ancak kardeştirler” (Hucurat Sûresi, 49:10.) kale-i kudsiyesi içine giriniz, tahassun ediniz. Yoksa, ne hayatınızı muhafaza ve ne de hukukunuzu müdafaa edebilirsiniz.

Malûmdur ki, iki kahraman birbiriyle boğuşurken, bir çocuk ikisini de dövebilir. Bir mizanda iki dağ birbirine karşı muvazenede bulunsa, bir küçük taş, muvazenelerini bozup onlarla oynayabilir; birini yukarı, birini aşağı indirir. İşte, ey ehl-i iman! İhtiraslarınızdan ve husumetkârâne tarafgirliklerinizden, kuvvetiniz hiçe iner; az bir kuvvetle ezilebilirsiniz. Hayat-ı içtimaiyenizle alâkanız varsa, “Mü’minin mü’mine bağlılığı, parçaları birbirini tutan binâ gibidir” (Buharî, Salât: 88) düstur-u âliyeyi düstur-u hayat yapınız, sefalet-i dünyevîden ve şekavet-i uhreviyeden kurtulunuz.

Mektubat, s. 261

Lügatçe:

tesanüd: Dayanışma.

teshil: Kolaylaştırma.

harîm-i İslâm: İslamın mukaddes yerleri.

adâvetkârâne: Düşmancasına.

ehl-i dalâlet ve ilhad: Hak yolundan çıkıp bâtıl yola sapanlar, dinsizler.

ehvâl: Korkular, dehşetler.

mesâib: Musibetler.

uhuvvet-i İslâmiye: İslam kardeşliği.

hilâf-ı vicdan: Vicdana ters.

hilâf-ı maslahat-ı İslâmiye: İslamın faydasına ters.

eşhâs-ı müdhişe-i muzırra: Zararlı dehşetli şahıslar.

şikak: Uyuşmazlık, anlaşmazlık.

hercümerc: Karmakarışık olma, alt-üst.

tahassun: Sığınma.

şekavet-i uhreviye: Ahiret azabı.

04.03.2008


Hayat yolculuğu

Zaman mefhumunun ne kadar çabuk geçtiğini hep söyleriz. Söyleriz de, ne hikmetse kıymetini pek derk edemeyiz. Bir ömür akar gider, biz hâlâ vakit geçirmekle meşgulüz. Atalarımız aslında her şeyi çok güzel bir şekilde ifade etmiş, ancak bizler mânâ vermekte zorlanmışız.

“Vakit nakittir” sözü ne kadar da yerinde sarf edilen bir sözdür. Vaktin çok kıymetli olduğunu ifade eder. Şöyle der âdeta:

Ey mirasyedi torunlarımız! Zamanınızı boş yere sarf etmeyin. Her saniyenin çok kıymeti vardır. Çünkü yolculuğunuz çok uzundur. Hayat yolculuğu bu dünya ile sınırlı değil. Asıl hayat, ölümden sonra başlayıp ebedî devam eder. Bu uzun yolculukta azığınızı hazırlamazsanız, oralarda perişan olursunuz. Bu yüzden her ânınızı değerlendirin!

Derler demesine de, bizler sanki bu dünyada ebedî kalacakmışız gibi, bu nasihatları hep başkalarına uygun görürüz. Dönüp de nefsimize;

“(Ey nefis!) ...Bilir misin, neye benzersin? Devekuşuna. Avcıyı görür; uçamıyor, başını kuma sokuyor. Tâ avcı onu görmesin. Koca gövdesi dışarıda.”

Avcı görür rahat bir şekilde zahmetsizce yakalar.

Akıl başa yakalanınca gelir, ama ne çare! İş işten geçmiştir.

İşte, ey nefis! Aynı tuzağa düşmek istemezsen, vaktin varken, uzun yolculuğun tedarikini yap.

Ola ki vaktin kalmazsa, gideceğin yere eli boş gitmeyesin.

Ömür sermayesi pek az, lüzumlu işler pek çoktur. Boşa harcayacak zamanımız yoktur aslında.

Her geçen gün sermayeden alınmış ak akçedir. Kara gün için saklanan bu değer elimizden uçup gitmektedir. Bu değerlerin kıymetini iyi bilmeliyiz.

Van dergisi Editörü Sn. Lokman Sayır kardeşimizi elim bir trafik kazasında kaybettik. Yanında babası, amcası ve dayısıyla birlikte. Hepsine de Allah’tan rahmet, yakınlarına da sabr-ı cemil niyaz ediyorum.

Bu kardeşimiz hayat yolculuğunun ne demek olduğunu anlamış, bu yüzden de vaktini çok yerinde kullananlardandı. İnançlı, imanlı bir şekilde geçirdiği hayatını, beklemediği bir anda kaybetmişti.

Çıkınında ne varsa onunla gitti. Ama boşa zaman harcamadığından, sevap defteri kapanmadı.

İnşaallah kıyamete kadar devam eder. Zaman zaman Yalova’ya gelir, mutlaka bana uğrar, hasbihâl ederdik. İyi bir hemşeri, sadık bir dost, imanlı bir kardeşimizdi.

Merak etme kardeşim! Bizler de asıl memleketimize geleceğiz. Sevkiyât var. Yüzde 99 ahbabımız oradalar. Biz de oraya sevk ediliyoruz. Büyük çoğunluğu orada bulunan yakınlarımız ve sevdiklerimizi görmek arzu ediyoruz.

Ruhun şâd olsun. Mekânın Cennet olsun. Allah’ın rahmeti üzerine ve üzerimize olsun.

Mehmet Çalışkan

04.03.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri