Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 18 Mayıs 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Görüş

‘Eski siyaset anlayışı’ ve Demokrat Parti

Son bir haftadır DYP eski genel başkanı ve başbakan Tansu Çiller’in Demokrat Parti’ye geri döneceği şeklindeki haber, siyaset gündemi meşgul etmeye devam ediyor.

Normal şartlarda medyada yer alamayan DP, bu vesileyle kendine yer bulmaya başladı. Haberlere göre, Demokrat Parti’de genel başkanlığa geri dönmesi konusunda Tansu Çiller’e yönelik çok ciddî bir talep mevcut. Bu sebeple DP Genel Başkanı Süleyman Soylu bir heyet hazırlayarak geri dönmesi deklifiyle Çiller’e göndermişti.

Hadisenin bu şekilde gelişip gelişmediğini kestirmek zor. Çünkü siyasette çok ciddî manipülasyon ve yönlendirmelerin olduğu bir gerçek. Ayrıca herkes medyayı kendi istikametinde yönlendiriyor. Ancak ne olursa olsun, gerek AKP’nin Türk siyasetinden merkez sağ bir parti olma konusundaki sıkıntıları, gerekse kapatma dâvâsı sonrasi gelişmeler, Demokrat Parti’yi bir kısım siyasetçiler açısından cazip hale getirdi. Çünkü son seçimlerde aldığı 5,4’lük oy ve sonrasındaki partiyi yıpratan genel başkan boşluğuna rağmen, güçlü bir geleneğin temsilcisi olması, hâlâ güçlü bir teşkilât yapısına sahip bulunması gibi sebepler AKP’ye karşı arayışlarda DP’yi öne çıkarmaktadır.

Ayrıca Ankara’da kurdukları bürolarda, otel lobilerinde ve çeşitli kulüplerde, siyasetin eski ve yeni aktörleri oluşturdukları senaryolarla, projelerle DP’yi kullanma konusunda arzulu görünüyorlar. Bu bir alışkanlık. Siz buna “eski siyaset alışkanlığı” da diyebilirsiniz. Milleti çok fazla ciddiye almayan, sadece devleti yöneten güçlerle yapılan pazarlıklarla ve dengeleri gözetme yaklaşımıyla siyaseti dizayn etmeye çalışan bu anlayış uzun zamandır AKP karşısında yenilgi alıyor. Bir türlü hedeflenen, planlanan senaryolar istenilen neticeleri vermiyor. Her senaryo sonuçta AKP’nin daha da güçlenmesine yarıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde oynanan oyunlar, 367 komedisi, geceyarısı e-muhtıralar da aynı şekilde AKP’nin işine yaradı.

Meselenin diğer tarafında AKP de, siyasette meşruiyet elde etme konusundaki sıkıntıyı bir türlü aşamadı. Cumhurbaşkanlığı, başbakanlık, kahir bir meclis ekseriyeti, teşkil edilen güçlü AKP medyası, YÖK gibi kurumlarda etkin olmaya başlamaları da bu gerçeği değiştirmedi. AKP genetiğinden kaynaklanan yapı sebebiyle merkez bir sağ parti ve demokrat bir parti hüviyetini kazanamadı. Bunda yüzde 46,7 gibi seçmen desteğine sahip olmasına rağmen, yönetim kadrolarında hep eski ‘millî görüş’ fikriyatına sahip siyasetçilerin etkin olmasının da önemli rolü oldu. Ayrıca AKP demokrasiyi ve hukuk devleti kavramını özümsediği konusunda da samimî bulunmadı. Bu parti demokrasiyi ve hukuk devletini daha çok ‘kendisi ihtiyaç duyduğunda’ hatırladı. Gücü elinde hissettiğinde ise, eski alışkanlıklarıyla hareket etme temayülü gösterdi. Yeni demokratik bir anayasa hazırlama konusundaki isteksizliği, AB reformlarını tavsatması, 301’de olduğu gibi fikir ve düşünce hürriyetiyle ilgili konularda ayak sürümesi, tenkitlere olan tahammülsüzlükleri hep bunun göstergesiydi. AKP bazen Demokrat Parti ve Menderes’i referans göstermesine rağmen, hiçbir konuda onların gösterdiği cesaret ve açılımları sergileyemedi. Bütün bunlar Türk siyasetinde 60 yıldır etkin olan ve hem ülkenin imar ve inşası, hem de demokratikleşmesi konusunda rüşdünü ispat etmiş bulunan Demokrat Parti’yi en zayıf halinde bile bir ümit haline getiriyor.

Son gelişmeleri de bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor herhalde. Ve bu sebeple DP’de hakim olma mücadelesi şiddetleniyor. Tansu Çiller uygun bir zemin bulursa DP’ye geri dönmek için fırsat bekliyor. Eski DYP’li siyasetçiler de toplantılar yaparak, Demirel’i yeniden siyasete davet ediyorlar. Eski siyaset kurtları DP’yi yeniden kendi senaryolarının aktörü haline getirmek istiyorlar.

Peki bu çabalar ne kadar tesirli olur ve DP’yi yeniden Türkiye’nin ümidi ve iktidar alternatifi haline getirir?

Cevap çok basit. Demokrat Parti’yi yüzde beşlere düşüren zihniyet; bazı siyasetçilerin ortaya koydukları siyaset sebebiyle partinin milletten koparılmasının sonucuydu. Ve böyle giderse her türlü hata ve kusuruna rağmen AKP kerhen de olsa milletin desteğinin almaya devam eder. Bu da Türkiye’de hem ülkenin enerjisini tüketen, hem de milletin aleyhine olan gerginliklerin ve kimseye faydası olmayan gündemlerin devam etmesi mânâsına gelir. İşte burada Demokrat Parti’nin genç genel başkanı Süleyman Soylu’ya dikkat etmek gerekiyor.

Soylu, ‘’Yeni bir Türkiye ve siyaset anlayışına hazırlanıyoruz. 70 milyonun kardeş olduğu bir siyaset anlayışına hazırlanıyoruz. ‘Kırat’ı yeniden şahlandırmak istiyoruz’’ şeklinde ifadeler kullanıyor. Ülkede bir tarafta laikliğin, diğer tarafta ise dinin siyasallaştırıldığını, kendilerinin ise bir gün bile milletin değerleri üzerinden siyaset yapmadıklarını söylüyor. Yani genç genel başkan Soylu, reel zeminde ve milletin değerleriyle kavga etmeden, ülkenin gerçek gündeminde siyaset yapma sinyalleri veriyor. Türk siyasetine yeni bir anlayış getirmek, yapıcı bir muhalefet sergilemek istediklerini vurguluyor.

Bunu Soylu’nun hem konuşmalarında hem de icraatlarında görmek mümkün. Dört aydır DP genel başkanı olan Soylu, partiye yeni bir tüzük ve program hazırlıyor. Partinin harcamalarını şeffaflaştırıyor. Partiye çok büyük maliyetler getiren pahalı genel merkez binasından kendi binaları olan Akay’daki binaya taşınıyor. Eksik il ve ilçe teşkilâtlarını yeniliyor. En önemlisi de milletini ayağına giderek, onların gerçek meselelerini öğrenmeyi, DP’yi yeniden milletle buluşturmaya çalışıyor. DP’yi kısa vadeli popülist söylemlerle değil, uzun vadeli ve ayağı yeren basan projelerle Türk siyasetinde kalıcı hale getirmeye çalışıyor.

‘Beyaz Yürüyüş’ çerçevesinde başladığı Anadolu gezisini iki aydır devam eden Soylu, bu geziden hem kendisi hem de partisi adına çok olumlu sonuçlar alıyor. Bunu Çanakkale, Bursa, Denizli ve Antalya’daki gezilerinde müşahade etmek mümkün. En önemlisi hem partililerin hem de halkın Soylu’ya olan tavrındaki değişiklik. Meselâ Soylu bir ile gittiğinde, “ne oluyor, Çiller dönüyor mu?” diye soran partililer, akşama kadar süren konuşmalar, ziyaretler ve Soylu’nun ortaya koyduğu performans sonrasında, “DP artık liderini bulmuştur. Bu Soylu’yu bırakmayın” şeklinde fikir ifade ediyorlar. Ya da bir sivil toplum örgütündeki konuşması sonrasında, başka partilere mensup kişiler Soylu hakkındaki övgü dolu sözler ediyorlar.

Aslında bu da parti tabanındaki Çiller’e yönelik ilginin, Soylu’yu tanımamaktan kaynaklandığını gösteriyor. Çünkü eski siyasetçiler, Soylu hakkında şimdiye kadar hep “çocuk”, “karizması olmayan bir lider” ve “emanetçi” nitelemesinde bulundular. Cindoruk, Sezgin gibi Soylu’yu ve Genel İdare Kurulu’ndaki pek çok ismi tanıması gereken ‘kurt siyasetçiler’ bile bu ekibi bilerek hep görmezden geldiler. Bu tavır parti tabanını ister istemez etkiledi. Medyanın Soylu’ya yönelik ilgisizliği de bu etkiyi arttırdı.

Bütün bunlara Genel İdare Kurulu’nda bulunan Çiller’in çevresindeki bir grup eski siyasetçinin, Soylu’nun göründüğü kadarıyla yönlendirilebilecek ve üzerinden siyaset yapılabilecek zayıf bir siyasetçi olmadığını, aksine, parti tabanı ve millette buluştukça karizmasının ve partideki etkisinin daha da arttığını, partideki yapısal değişimler sonucu, eski siyaset anlayışıyla etkin olamayacaklarını anlamaları da eklenince kazan kaynatılmaya başlandı. Ama görüldüğü kadarıyla genç lider Soylu, öyle ayak oyunlarına gelecek bir siyasetçi gibi görünmüyor. İlk bakışta aleyhine gibi görünen, ama satır araları incelendiğinde kendisi ve partisi lehine çok ince, ilkeli ve uzun vadeli bir siyaset anlayışı ortaya koyuyor. Bunu yaparken de gücünü açık ve şeffaf olmaktan alıyor. Çünkü eski siyasetçilere karşı eski ayak oyunlarıyla mücadele etmek, onlara bu konuda yetişmek mümkün görünmüyor. Doğduğundan beri bu misyonun içinde olması da Soylu’nun en büyük avantajı.

Sonuç olarak şunu söylemek mümkün: DP’de kazan kaynamaya bir müddet daha devam edecek. Eski siyaset anlayışı ile yeni siyaset anlayışının mücadelesi hem DP’nin, hem de Türk siyasetinin geleceğinin belirleyecek. Ama bu süreçte siyasetin yeni aktörü, genç lider Süleyman Soylu’yu iyi takip etmek gerekiyor.

Ufuk ÖZDEMİR

18.05.2008


Adnan Menderes

Adnan Menderes ve Aydın... Bu iki kelime eş anlamda kullanılır aslında. Bir vesile ile Aydın’da bir günümüz geçti. Tire’den kadim dostlarımız ve ağabeylerimizden Abdünnur Keseli, Ersan Temiz ve İbrahim kardeşimiz ile Aydın yolundayız.

Yol özerinde bulunan Ahmet Feyzi Ağabeye uğramadan olmaz. Sağolsunlar bu aziz ve kahraman insanın kabrini ve teneffüs ettiği mekânı doyasıya kokladık. Aydın’a ulaştığımızda Necati ağabeyimizin oğlu olan ikinci Ahmet Feyzi ile mülâki olduk. O da hayatta olan kahramanlardandı.

Akşam, doyumsuz sohbet ve hasretlikten sonra, gece yarısında Doktor Hüseyin kardeşim ve Ahmet bey ile müzakereye devam ettik.

Cuma namazını Fahrettin ağabey ve Niyazi ağabey ile tarihî Paşa Camii’nde kıldık. Bir çok tarihî mekânı beraber gezdik. Ve birçok tarihî mekânın da hâlâ restore edilmeyi beklediğini gördük.Ve merhum Adnan Menderes’in köyü olan Çakırbey’e gittik. 1954 yılında “İslâm kahramanı” Menderes’in yaptırdığı camide namaz kıldık, onu andık hüzünlendik.

Adnan Menderes Üniversitesi, Adnan Menderes Bulvarı, Adnan Menderes Camii, Adnan Menderes Havalimanı... Sayınız sayabildiğiniz kadar. Aydınlılar, kelimenin tam anlamı ile merhum ve mazlum insana sahip çıkmışlar. Bu bir sevgidir. Bu bir öfkedir. Bu bir isyandır. Bu bir gözyaşıdır. Bu bir çığlıktır.

Onun asıldığı gün, semâvât ve arz adeta hıçkırarak ağlamıştı. Rahmetli babamın hıçkıra hıçkıra ağladığım görmüştüm. Doğrusu Aydın, bereketli toprakları ile yeşilin adeta cıvıldaştığı bereketli bir ovadır. Böyle mükemmel bir atmosferde nur dostları ile beraber olmak ayrı bir mânâ katıyordu bize. Merhum Menderes, binlerce dönüm arazisini çok cüz’î fiyatlar ile köylüsüne tevzî etmiş. Gönül insanı, mütebessim başbakan, çileli başbakan, aziz insan senin ruhun şâd olsun. Aydın adeta beni büyülemişti. O çekici atmosferden sonra baktım ki, hayatın beni kendisine bağladığı bir çok ağırlık vardı.

O gönül dostları ile ve Nazilli fedakârlarıyla akşam Denizli’ye hareket ettik. Doktor Hakan Yalman kardeşimizin seminerine yirmi küsûr kişi ile katıldık. Denizlilileri gönülden kutluyorum, mekânları ve ev sahiplikleri harika idi.

Raşit YÜCEL

18.05.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Kutlu Doğum Haftası Pdf