Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 23 Mayıs 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

MAZLUMDER: Adil yargı istiyoruz

MAZLUMDER Genel Başkanı Ömer Faruk Gergerlioğlu, “Yargıtay Başkanlar Kurulu bildirisi”ne tepki göstererek, ideolojik ve taraflı yargı değil, adil yargı istediklerini belirtti.

Gergerlioğlu, yaptığı açıklamada, Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun önceki gün açıkladığı bildiri/muhtıranın sivil alana müdahale niteliğinde olduğunu belirterek, bildirinin “yargının bağımsızlığı” ve “yargının tarafsızlığı” ilkelerini ihlâl edecek nitelikte olduğunu vurguladı.

Suç teşkil etmeyen düşünce açıklamaların, fiil ve davranışların suçmuş gibi değerlendirerek “düşünce ve ifade özgürlüğünü”, yasama faaliyetlerini, demokratik talepleri zan altında bırakarak, “örgütlenme özgürlüğünü” ihlal sonuçlarını doğurucu açıklamada bulunulduğunu söyleyen Gergerlioğlu, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

“Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, kendi kişisel veya ideolojik görüşlerinden de bağımsız olmayı gerektirmektedir. Yargı organlarının görevi; ideolojik devleti korumak, siyasal bir görüşün tarafı olmak değil, evrensel insan hakları standartlarında hakkı, adaleti ve insanı korumak olmalıdır. Cumhuriyetin niteliği ve kazanımları arasında Laiklik ilkesi özellikle vurgulanmakta, ancak bu soyut kavramın içeriği tartışmaya açılamaz şekilde kapatılmaktadır. Halk adına çalışma yapan meclisin 411 milletvekiliyle çıkardığı 2 yasa maddesi uygun görülmezken, yüksek yargının çerçevesini çizdiği Laiklik anlayışı tek geçerli ve tartışılamaz addedilmektedir.” “SİYASET ALANINA HUKUK DIŞI MÜDAHALE” AB sürecinde “Yargı Reformu” çalışmalarının yürütüldüğü ve bu ihtiyacın gerekliliği yönündeki çalışmalar akabinde, kurulun ağır ve suçlayıcı bir dille konum alması uygun olmadığını söyleyen Ömer Faruk Gergerlioğlu şöyle devam etti: “Sonuç olarak MAZLUMDER, Yargıtay Başkanlar Kurulunun açıklamasını; sivil alana ve siyaset alanına hukuk dışı bir müdahale olarak nitelendirmekte, kurulun bir yargı muhtırası sunmasının doğru olmadığını ifade etmekte, siyasî ve ideolojik beyanlarla yargının bağımsızlığı, tarafsızlığının zedelendiğini, açıklamanın Anayasa mahkemesindeki yargıyı etkileme ve müdahale sonucunu doğurduğunu, düşünce ve ifade özgürlüğü ile örgütlenme özgürlüğüne müdahale niteliğinde açıklama yapıldığını beyan eder.”

Fatih KARAGÖZ / Ankara

23.05.2008


 

YASAMA VE YÜRÜTMEYE YAPILAN İTHAMLARI ALKIŞLADILAR

Demokratik Hukuk Platformu: “Önceki süreçlerde otobüslerle askerden brifing almaya gidip, yasama ve yürütmeye yönelik ithamları ayakta alkışlarken yargı bağımsızlığını aklına getirmeyenlerin ortada hiçbir gerekçe yokken böyle bir bildiri yayınlamaları demokrasimizi yaralamıştır.”

YARGIYA VE ADALETE DUYULAN GÜVENİ

SARSIYORLAR

Mazlum-Der: “28 Şubat sürecinde bazı yargı mensuplarının aldığı brifing ve ayakta alkışları, yargı anketinde hakimlerin karar alırken devletin ideolojik yapısını herşeyin üstünde tuttuklarını belirtmeleri, yargıdaki zihniyetin durumu ve bu son bildiri/muhtıra içeriği yargıya ve adalete olan

güveni sarsıcı niteliktedir.”

DEMOKRASİ İÇİN TALİHSİZLİK, YARGI TARAF OLMAMALI

Hak-İş Başkanı Salim Uslu: ''Kendi içinde tutarsızlıklarla dolu olan Yargıtay bildirisi Türk demokrasisi açısından bir talihsizlik.” ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras: “Yargının bu konularda taraf olmaması gerekir. Yargı mensupları, siyasî parti ve milletvekili gibi davranmamalı. Yargı reformu

bu açıdan gerekli.”

X X X

Demokratİk Hukuk Platformu, önceki süreçlerde otobüslerle askerden brifing almaya gidip, yasama ve yürütmeye yönelik ithamları ayakta alkışlarken yargı bağımsızlığını aklına getirmeyenlerin, ortada hiçbir gerekçe yokken, böyle bir bildiri yayınlamalarının demokrayi yaraladığını bildirdi.

Hukuki Araştırmalar Derneği, Demokrat Hukukçular Derneği, Hukukçular Birliği, Hukuk ve Hayat Derneği, Hukuk ve Demokrasi Kurumu, Hakların Korunması ve Hukuki Araştırmalar Derneği, Özgün Yaklaşım Derneği ve Tüm Hukukçular Birliği Derneği’nin oluşturduğu Demokratik Hukuk Platformu, Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun bildirisi ile ilgili ortak bir açıklama yaparak tepki gösterdi. Açıklamada, adalet dağıtmakla yükümlü yüksek yargı organlarının ve kararlarıyla konuşması gereken yargı mensuplarının, son dönemde sık sık bir takım açıklamalar yaparak ve bildiriler yayınlayarak güncel siyasî tartışmalara müdahil olduğu görüldüğünü vurgu yapılarak, “Aynı şekilde HSYK, Yargıtay ve Danıştay mensuplarından bir kısmının da üye olduğu Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) tarafından yapılan siyasi nitelikli açıklamalar yargının tarafsızlığına gölge düşürmektedir. Yine ‘kadrolu demeç vericiler’ gibi her gün gazete ve televizyonlarda arzı endam eden emekli yargı mensuplarının açıkça sergiledikleri ideolojik tutum ve konuşmalar halkın yargıya olan güvenini sarsmaktadır” denildi. “Yargıtay Başkanlar Kurulu tarafından kamuoyuna açıklanan sebepsiz, yersiz, zamansız ve de hukukî olmaktan çok siyasî bildiri, yargının siyasallaştığı yönündeki eleştirileri haklı çıkarmıştır” denilen açıklamada, Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun bildirisinin bir taraftan yasama, yürütme ve yargı erkleri arasında uygar bir işbölümü olduğu vurgulanırken hemen ardından tamamen yasama organının yetkisinde olan anayasa değişikliği eleştirilerek çelişkili bir tutum sergilendiğini belirtildi.

ÖNCE YARGI MENSUPLARI HUKUKA UYGUN

DAVRANMALI

Başkalarını hukuk kurallarına uymaya çağıran yargı mensuplarının öncelikle kendilerinin hukuka uygun davranması gerektiği söylenen açıklamada şöyle denildi:

“Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun görevleri Yargıtay Kanunu’nun 17. maddesinde 5 bent halinde sıralanmıştır. Kurulun, daireler arasındaki iş bölümünü düzenlemek gibi teknik görevler dışında herhangi bir konuda toplu açıklama yapmak veya bildiri yayınlamak gibi bir yetkisi yoktur… Yasama ve yürütme organlarının yargının bağımsızlığına saygı göstermeleri Anayasanın emridir. Aynı şekilde yargı organları da kendi görevlerini bağımsız ve tarafsız bir şekilde yerine getirirken, yasama ve yürütmenin alanına müdahale etmemelidir.”

DEMOKRASİMİZİ YARALAMIŞTIR

Önceki süreçlerde otobüslerle askerden brifing almaya gidip, yasama ve yürütmeye yönelik ithamları ayakta alkışlarken yargı bağımsızlığını aklına getirmeyenlerin ortada hiçbir gerekçe yokken, böyle bir bildiri yayınlamalarının demokrasiyiyaraladığı vurgulanan açıklamada, “Yargı, bu tür yaklaşımlarını sürdürme heveslisi yargıçların elinde saygınlığını, tarafsızlığını ve güvenilirliğini yitirmektedir. Biz hukukçular olarak başta demokrasimiz ve yargımız olmak üzere bütün kurumlarımıza zarar veren bu tehlikeli gidişe dikkat çekmek istiyoruz” denildi.

Açıklama da, Türkiye’de demokrasinin, laikliğin, insan hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınabilmesi için 12 Eylül darbesinin ürünü olan ve sürekli krizlere kaynaklık eden antidemokratik anayasanın tümüyle değiştirilmesi gerektiği de vurgulandı.

Recep GÖREN / Ankara

23.05.2008


 

Uslu: Açıklama demokrasimiz açısından talihsizlik

Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu, ‘’Yargıtay Başkanlar Kurulu bildirisinin Türk demokrasisi açısından talihsizlik olduğunu’’ belirtti.

Uslu, yaptığı yazılı açıklamada, bildirinin Yargıtay geleneğinde pek görülmeyen bir üslup taşıdığını ifade ederek, ‘’kendi içinde tutarsızlıklarla dolu olduğunu’’ kaydetti. Bildirinin, ‘’tüm siyaset kurumlarına yönelik bir muhtıra tonunda olduğunu’’ belirten Uslu, ‘’Demokratik olgunluk ve ilkelerle ne kadar uyumlu olduğu da tartışmalıdır’’ dedi. Uslu, ‘’Yargıtay bildirisinin, Türk demokrasisi açısından büyük bir talihsizlik’’ olduğunu ifade ederek, şu görüşleri dile getirdi: ‘’Toplum, ‘Anayasa Mahkemesi’nde bir dâvâ devam ederken birden bire ne oldu da bildiri ihtiyacı hissedildi’ sorusunun cevabını aramaktadır. Yargının bağımsızlığı ilkesiyle toplumun bir sorunu yoktur ama bu bildiriden sonra yargının tarafsızlığı daha çok tartışılacaktır. Yargının tabiî ki haklı eleştiri ve kaygıları olabilir. Bunların dile getirilmesi de doğaldır. Ancak daha makul yol ve üslup yerine, gerilimi tırmandıran bir yaklaşım Türkiye’ye iyilik ve istikrar getirmez. Türk milleti adına karar veren yargıçların, yurttaşların görüş ve eleştirilerini de hoş görmeleri beklenir. Demokrasilerde suskun toplum olamaz. Kamu vicdanı, hukuka saygı ve demokratik terbiye yargının bağımsızlığı kadar tarafsızlığını da talep etmektedir.’’

/ Ankara

23.05.2008


 

Mürsel Turbay: Bildirinin kabul edilebilir yanı yok

BEM-BİR-SEN Genel Başkanı Mürsel Turbay, Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun bildirisinin demokrasi ve hukuk sistemi açısından kabul edilebilir olmadığını söyledi.

Turbay, yaptığı yazılı açıklamada, ülkenin demokratikleşme adına sancılı bir süreçten geçtiğini belirterek, her kim tarafından olursa olsun milli iradeyi hiçe sayan tavırla yayınlanan bildirilerin, hem demokrasiyi, hem bildirinin sahibi kurumları ve hem de toplum vicdanını derinden yaraladığını söyledi. Turbay, Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun bildirisinin demokrasi ve hukuk sistemi açısından kabul edilebilir olmadığını söyledi. Bildirinin yargı erkinin tarafsızlığını kaybetmesine yol açarak onarılması güç zararlar vereceğini kaydeden Turbay, yargı bağımsızlığının sadece yargı dışındaki güçlere karşı değil, yargının kendi içinde de geçerli olması gerektiğinin altını çizdi. Turbay, “Ülkemiz artık bir an evvel bu kamplaştırıcı, kavgacı, kriz üreterek her geçen gün kendisini yok eden tartışmaları sonlandırmak mecburiyetindedir. Dokunulmazlıklar, millî iradenin üstünde tavır ve davranış sergilemek için kullanılmamalıdır. Yargının bağımsızlığını tesis etmek için var olan yargıç dokunulmazlığı, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı için bir tehdit unsuru olmamalı, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığına gölge düşürmemelidir” dedi.

Ahmet TERZİ / Ankara

23.05.2008


 

Mumcu’ya göre Yargıtay haklıymış

Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, Yargıtay Başkanlar Kurulunun bildirisiyle ilgili olarak, “Yargı, topyekûn yargı kurumlarına yönelen baskı ve eleştirileri bu bildiri ile kınamakta haklıdır” dedi.

Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, Yargıtay Başkanlar Kurulu’nu bildirisiyle ilgili olarak, ‘’Yargı, topyekün yargı kurumlarına yönelen baskı ve eleştirileri bu bildiri ile kınamakta haklıdır’’ dedi. Mumcu, yaptığı yazılı açıklamada, Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun bildirisinin ‘’kaygı duydukları olayların gerçekleşmekte olduğunu gösterdiğini’’ öne sürdü. Türkiye’nin ‘’yanlış kurgulanmış sistemden beslenen bir kaosa doğru sürüklendiği’’ görüşünü savunan Mumcu, ‘’iyice görünür hale gelen kutuplaşmanın, anlamsız ve kısır bir tartışmanın ürünü olduğunu’’ ifade etti. Mumcu, ‘’Yargı, topyekün yargı kurumlarına yönelen baskı ve eleştirileri bu bildiri ile kınamakta haklıdır’’ ididasında bulundu. Hakimlerin ‘’bildirilerle değil, kararlarıyla konuşacaklarını’’ belirten Mumcu, şunları kaydetti: ‘’Kapatma davasıyla ne milli irade hiçe sayılmıştır ne de kapatma kararı ile yargı bağımsızlığı tahakkuk etmiş olacaktır. Bir partinin kapatılmasıyla laiklik ve hukuk devleti güvence altına alınacaksa, demokrasi yücelecekse o zaman bunu sık sık yapalım. Bugüne kadar yapılanlar bu sonuçları doğurmadığına göre; olagelen tartışmalar kısırdır, bu yol ve yöntemden bir şeyin doğmayacağı da açıktır. Hiç kimse bizi duymak istemese de gerçek kendini dayatmaktadır. Arıza, Anayasa’nın öngördüğü sistemdedir. Tarafların kusurlu davranışlarından daha sorunlu olan, kusuru kurallaştıran Anayasa’nın ta kendisidir. Bu Anayasada öngörülen düzen içinde tartışma da bitmez, çözüm de çıkmaz.”

/ Ankara

23.05.2008


 

Siyasî konular yargıya gitmemeli

AB’nin genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, siyasî konuların sandıkta çözülmesi, parlamentoda tartışılması gerektiği şeklindeki sözlerini hatırlatarak, “Yani yargı karşısında değil, mahkemelerde değil” dedi.

AB’NİN genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, siyasî konuların sandıkta çözülmesi, parlamentoda tartışılması gerektiği şeklindeki sözlerini hatırlatarak, “Yani yargı karşısında değil, mahkemelerde değil” dedi.

AB’nin genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, NTV’nin sorularını cevapladı. Rehn, “Bugünkü noktada, Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerini özetlerken şunları söyledi:

“Yaklaşık bir yıl önce, 2007 yılının baharında gökyüzünde bizim için bulutlar vardı, diyebilirim. Hem AB hem de Türkiye açısından durum böyleydi. Özellikle ordunun müdahalesinden sonra, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin de ardından bazı bulutlar, en azından Avrupa semalarındaki bazı bulutlar dağıldı. Şimdi, biz komis-yon olarak 3 hedefe bakıyoruz. Öncelikle sürecin canlı tutulması, bu zorlu dönemin aşılması ve bu ikisi gerçekleştikten sonra yeniden sürecin canlandırılması. Türkiye’nin reformlara yeniden dönmesi, vatandaşlarının temel özgürlüklerini vermesi ve AB’ye ne katılım konusunda adım atması hedeflerimizin arasında. Umut ediyorum ki, kapatma dâvâsı Türkiye’nin reformlara odaklanması konusunda önünü kapatmayacaktır.”

Rehn, AKP hakkında açılan kapatma dâvâsıyla ilgili değerlendirmelerinin Türkiye’de tartışmalara sebep olduğunun hatırlatılması üzerine, görevinin Kopenhag Kriterlerinin uygulanıp uygulanmadığını göz önünde bulundurmak ve bunları denetlemek olduğunu hatırlattı. Bunu her aday ülke için yaptığını keydeden Rehn, şöyle devam etti:

“Türkiye de dahil. Ve tabiî şüphesiz bu açıdan bakıldığı zaman, Komisyon’un görevi gerçeği söylemektir. Yani her zaman hoş karşılanmayabilir bu. Avrupa Birliği içinde de böyle olabilir. Ama görevimiz gerçeği söylemektir. Bu AKP’ye yönelik kapatma dâvâsında da aynı şekilde geçerli. Biz hiçbir partinin tarafında değiliz, sadece demokratik prensiplerin yanındayız ve demokratik laikliğin yanındayız. Ben liberal bir laiğim, kendimi böyle nitelendiriyorum. Ancak liberal laik olmak, demokratik prensiplere saygı gösterilmeyeceği anlamına gelmez. Çünkü demokratik değerler Avrupa Birliği’nin tam da kalbinde yer alan değerlerdir. Benim görevim sadece gözlemlemek, denetlemek de değil; aynı zamanda bunların ne kadar işlediğini görmek. Tabiî bir yanlış anlama olduğunu söyleyebiliriz. Ben siyasî konuların sandıkta çözülmesi gerektiğini, parlamentoda tartışılması gerektiğini söylemiştim. Yani yargı karşısında değil, mahkemelerde değil. Ancak ben doğrudan AKP’ye yönelik kapatma dâvâsına değinmemiştim. Aslında türbana ilişkin dâvâlara değinmek istemiştim. Bu tip siyasî konularda ve laiklik gibi konularda Avrupa ülkelerinin kendi iç dengeleri vardır. Türkiye de bu dengeyi bulacaktır, diye düşünüyorum. Ancak tabiî ki ben konunun sandık başında, parlamentoda değerlendirilmesi, yargı gündemine gelmemesi gerektiğini düşünüyorum.”

Olli Rehn, Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’nun, Avrupa’daki laiklik algılamasına ilişkin bazı açıklamalar yapmıştığını hatırlatarak, “Bu da zaten Türkiye’deki tartışmalardan kaynaklanan bir algıdır. Biz laiklik kavramının, toplumun bütün kesimlerini kapsamasına taraftarız. Çoğu Avrupa Birliği üyesi ülke laiktir. Ancak bu ülkelerde dinin toplum içerisindeki yeri değişiklik oranlarda olabilir. Her ülke kendi iç dengesini bulur. Meselâ benim en iyi bildiğim ülke Finlandiya’da, din ve devlet, yani kilise ile devlet birbirinden tamamen ayrılmış. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde demokratik laikliğin değişik uygulamaları var” diye konuştu.

/ Strasbourg

23.05.2008


 

İstanbul’daki okullar güçlendirilmeli

Türk Kızılayı Genel Başkan Danışmanı Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara, ‘’İstanbul’daki okulların yüzde 80’i güçlendirildi, geri kalanı da güçlendirilmeli’’ dedi.

Prof. Dr. Işıkara, Türk Kızılayı ve Diyanet İşleri Başkanlığının Bolu’da düzenlediği ‘’Toplum Liderlerini Teşkilâtlandırma Projesi Afet Zararlarını Azaltma Programı’’nda gazetecilerin sorularını cevapladı. Prof. Dr. Işıkara, hastanelerin depreme hazır olduğu konusunda soru işaretleri bulunduğunu söyledi. Sağlık Bakanlığının bu konuda açıklama yapması gerektiğini belirten Prof. Dr. Işıkara, ‘’Depremde hastaneler çok önemli. Ayakta kalması gerekiyor. Sağlık Bakanlığı hazır mı? Bunun cevabını almak istiyorum’’ diye konuştu. İstanbul’daki viyadüklerinin güçlendirilmesinin önemli bir adım olduğunu ifade eden Prof. Dr. Işıkara, ‘’İstanbul’daki okulların yüzde 80’i güçlendirildi, geri kalanı da güçlendirilmeli. Bunun için kaynak gerekiyor. Kaynak bulunup güçlendirme çalışması en kısa zamanda tamamlanmalı’’ dedi. Marmara’daki deprem tehlikesine dikkati çeken Prof. Dr. Işıkara, şunları kaydetti: ‘’Bu deprem yarın da bir ay sonra da olabilir. Marmara’nın 2010 ile 2014 yılları arasında deprem riski çok yüksek. Deprem olursa 6.3 ya da 6.5 büyüklüğünde olur. Bu büyüklükteki deprem de çok büyük hasar yapabilir. Yarın deprem olacak gibi hazır ama olmayacak gibi normal yaşantımızı sürdürmemiz gerekiyor.’’ Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara, 81 ilde uygulamayı planladıkları Toplum Liderlerini Teşkilâtlandırma Projesi kapsamında evlere, çocuklara ulaşacaklarını ifade etti. Prof. Dr. Işıkara, proje tamamlandığında yabancı bir ülkenin insanlarının ‘’Türkiye’de şu büyüklükte deprem oldu, kimsenin burnu kanamadı’’ diyebileceğini söyledi.

/ Bolu

23.05.2008


 

Büyükşehir Belediye’den lâle harcamalarına savunma

İstanbul Büyükşehir Belediyesinin lâleler için harcadığı rakamların her yıl düzenli olarak kamuoyuna açıklandığı ve bu yıl bu rakamın Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nün bütçesinin ancak yüzde 1,2’si olduğu bildirildi.

Açıklamada, bazı gazetelerdeki haberlerde yer alan ‘’İstanbul’un 5 yıllık lâle masrafı 670 milyon YTL’’ ifadelerinin gerçeği yansıtmadığı belirtildi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın Danışmanlığından yapılan yazılı açıklamada, şunlar kaydedildi: ‘’Bazı gazetelerde ‘İstanbul’un çiçeklerine 5 yılda 670 milyon YTL’, ‘Çiçeklere 5 yılda 670 milyon YTL’ ve ‘Lâle masrafı 670 milyon YTL’ şeklinde yer alan haberler doğru değildir. Haberlere dayanak teşkil eden CHP Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in soru önergesine, Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığı Park ve Bahçeler Müdürlüğünce hazırlanan ve İstanbul Valiliği İl Mahalli İdareler Müdürlüğüne gönderilen yazının içeriğinde bu şekilde bir bilgi yer almamaktadır.’’ Açıklamada, ‘’2003 yılında lâle alımı ve dikimi hiç yapılmamıştır. Büyük çaplı lâle dikimine 2006 yılında başlanmıştır. O yıl 8 milyon 296 bin adet lâle dikimi yapılmıştır. Bedeli 2 milyon 136 bin 144 YTL’dir. Bu rakam 2006 yılı müdürlük bütçesinin yüzde 1’idir. 2004-2007 arası 4 yıllık dönemde lâleler için toplam 5 milyon 681 bin 874 YTL harcanmış olup, bu rakam aynı dönem itibarıyla müdürlük bütçesinin binde 7’sini oluşturmaktadır’’ ifadesine yer verildi.

Yeni Asya / İstanbul

23.05.2008


 

Kur’ân’ı güzel okumak için yarıştılar

“Güzel Kur’ân-ı Kerim Okuma Yarışması” Adana birincileri belli oldu. Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Kur’ân Kursları’nda okuyan kız-erkek öğrenciler arasında düzenlenen yarışma Müftülük Konferans Salonu’nda yapıldı.

Erkeklerde Taner Akçin ve Hacı Cumali Öztürk; kızlarda Ayşe Nur Kaya ile Hacı Menekşe Hatun birinci oldu. Öğrenciler 28 Mayıs’ta Şanlıurfa’da yapılacak bölge birinciliği yarışmasında Adana’yı temsil edecek. Öte yandan Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde Kur’ân kursu öğrencisi Ayşe Aydoğan, ilçelerde ve il genelinde düzenlenen Kur’ân-ı Kerim’i en güzel okuma yarışmasında hem ilçe ve hem de il genelinde birinci oldu. Reyhanlı Müftüsü Yusuf Ağbayram, Ayşe Aydoğan’ın Kur’ân-ı Kerim’e bakarak okumak suretiyle birinci olduğunu söyledi.

/ Adana - Hatay

23.05.2008


 

Şahin Hoca’sız ilk icazet

Hafızlık müessesesini ayakta tutan sayılı Kur’ân kurslarından biri olan Manisa Akhisar’daki Hilâliye’nin 33. mezuniyet töreni Pazar günü yapılacak.

Hilâliye’nin kurucusu Şahin Yılmaz Hocaefendi’nin vefatından sonra gerçekleştirilecek ilk törende Akhisar’daki erkek ve kız Kur’ân kurslarında eğitimlerini tamamlayan 17’si kız 15’i erkek 32 hafız icazetlerini alacak. 1936 yılında Erzurum’un İspir ilçesi Elmalı Köyünde dünyaya gelen Şahin Yılmaz, Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı olarak kurduğu Kur’ân kurslarında, 1962’den bu yana 2 bin 300’den fazla hafız yetiştirip 10 binden fazla öğrencinin Kur’ân-ı Kerim öğrenmesine vesile olmuştu. Pazar sabahı saat 09.00’da başlayacak töreni Samanyolu TV’den Asım Yıldırım sunacak. Dost TV’den canlı yayınlanacak programa öğrenci velilerinin yanı sıra Türkiye’nin her yerinden çok sayıda davetlinin katılması bekleniyor.

Yeni Asya / Manisa

23.05.2008


 

Milletlerarası Bediüzzaman Sempozyumu yarın

HAYRAT Vakfı tarafından düzenlenen Milletlerarası Risâle-i Nur ve Bediüzzaman Sempozyumu, İstanbul Başakşehir'deki Çınar Kongre Merkezi’nde yarın gerçekleştirilecek.

Sempozyuma, dünyanın pek çok farklı ülkesinden gelen akademisyenler ve İslam Dünyası STK’ları temsilcilerinin katılacak.

23.05.2008


 

TMYK bugün toplanacak

TERÖRLE Mücadele Yüksek Kurulu, bugün, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in başkanlığında toplanacak.

Başbakanlık Basın Merkezi’nden yapılan yazılı açıklamaya göre, Terörle Mücadele Yüksek Kurulu toplantısı saat 14.30’da başlayacak.

/ Ankara

23.05.2008


 

Fischer, Erdoğan’ı kabul etti

AVUSTURYA Cumhurbaşkanı Heinz Fischer, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı kabul ederek, bir süre görüştü.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün resmî konuğu olarak Türkiye’de bulunan Avusturya Cumhurbaşkanı Heinz Fischer, Çırağan Sarayı’nda Başbakan Erdoğan’la bir araya geldi. Saat 13.15’te başlayan görüşme yaklaşık 5 dakika sürdü. Görüşme basına kapalı olarak yapıldı. Fischer ve Erdoğan daha sonra, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK), Türk Avusturya İş Konseyi Toplantısı kapsamında düzenlenen heyetler arası görüşmeye katıldılar.

/ İstanbul

23.05.2008


 

Şırnak’ta operasyonlar sürüyor

ŞIRNAK kırsalında, güvenlik güçlerinin terör örgütü PKK’ya yönelik operasyonları aralıksız sürüyor.

Terör örgütü PKK’nın etkisiz hale getirilmesi amacıyla güvenlik güçleri Cudi ve Gabar dağları ile Bestler Dereler mevkisindeki operasyonlarına aralıksız devam ediyor. Operasyonlara helikopterlerle de havadan destek sağlanıyor.

/ Şırnak

23.05.2008


 

Babacan: Görüşmeler periyodik olarak devam edecek

DIŞİŞLERİ Bakanı Ali Babacan, İsrail ile Suriye aracılı görüşmelerinin ortak bir zemin oluştuğu konusunda her iki tarafı da tatmin ettiğini belirterek, görüşmelerin önümüzdeki dönemde periyodik olarak devam edeceğini söyledi.

Burkina Faso Dışişleri ve Bölgesel İşbirliği Bakanı Djibril Yipene Bassole ile düzenlediği ortak basın toplantısında soruları cevaplayan Babacan, İsrail ile Suriye arasında yapılan aracılı görüşmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Ortadoğu Barış Sürecinin İsrail-Suriye hattının yaklaşık 13 yıllık aradan sonra resmen tekrar açılmış olduğunu söyleyen Babacan, sürecin Türkiye’nin gözetiminde devam edeceğini kaydetti. Babacan, görüşmeler çerçevesinde Türk heyetinin İsrail ve Suriye heyetleriyle ayrı ayrı görüştüğünü söyleyerek, İsrail ve Suriye heyetlerinin aynı masada görüşebilmesinin ancak süreçte sağlanacak tatmin edici somut ilerlemeler sonrası mümkün olabileceğini kaydetti. “Türkiye olarak görüşmelerin başarı ile sonlanabilmesi için elimizden geleni yapacağız” diyen Babacan, Türkiye’nin bu süreç içinde olmasının ve kolaylaştırıcı rol oynamasının her iki ülke tarafından da gelen talep sonucu geliştiğini ve sürecin sonuna kadar Türkiye’nin bu işin içinde olmasını her iki tarafın da önemsediğini ifade etti.

/ Ankara

23.05.2008


 

Yaylada uçurtma şenliği

Van Emniyet Müdürlüğü’nce Gürpınar ilçesindeki Bejingir Yaylası’nda polis ve vatandaşların katılımıyla uçurtma şenliği düzenlendi.

Yaklaşık bin 500 öğrenci ve velinin katıldığı şenlikte 50 polis, öğrencilerle uçurtma uçurdu, ip atladı, yumurta ve çuval yarışmasına katıldı. Konuyla ilgili gazetecilere bilgi veren Emniyet Müdürü Mehmet Salih Kesmez, Terörle Mücadele Şubesi Psikolojik Harekat Birimi tarafından başlatılan proje kapsamında, Gürpınar kırsalında uçurtma şenliği düzenlediklerini söyledi. İlçedeki değişik okullarda eğitim gören öğrencilerin, minibüslerle yaylaya getirildiğini belirten Kesmez, ‘’Bu şenliği, ilçe kaymakamlığı katkıları ve Valiliğin desteğiyle yaptık. Etkinliği, vatandaş ve polisin birlik ve beraberliğini sağlamak, bu yaylalarda kardeşliği, dostluğu pekiştirmek ve sevgiyi aşılamak amacıyla yaptık’’ dedi. Şenliğe, Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele ve Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’ne bağlı 50 polis ile Gürpınar ilçe Emniyet Müdürlüğü ekiplerinin de katıldığı bildirildi.

/ Van

23.05.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Kutlu Doğum Haftası Pdf

Bütün haberler

© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır