Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 23 Mayıs 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Röportaj

Kemal BENEK

İnsanın kalbini, gönlünü doyurmak lâzım

Ekonomi, problemin bir yönünü ortadan kaldıracak bir vak'adır. Bunu inkâr etmek mümkün değil. Bazı ideolojilerde olduğu gibi “her şeyin temeli ekonomidir” diyemeyiz. Önemlidir, ama yegâne şey değildir. İnsanın kalbini, gönlünü doyurmak, ufkunu açmak lâzım. Ona inanç vermek lâzım.

Mardin’de sorun kendini nasıl gösterdi?

Çok yoğun olmadığı söylenir. Genelde “Mardin’e terör girmemiştir” denilir. Bu işin biraz da propaganda tarafıdır. Pek de öyle değil. 1991’li yıllarda öyle kötü dönemler oldu ki Mardin’in merkezinde gazete satılamaz oldu. Bu ne demek; “Gazete satılmayacak, biz bunu engelleriz.” Bir tehdit var orada. Bir korkutma olayı var. Bayileri de kapatmışlar. Demek ki Mardin’e girmiştir. Bazı esnafa tehditler de yapılıyordu. Kısmen uyan oldu. Bir şekilde hissetti.

Aradan geçen zaman zarfında ne duruma geldik?

Bir kere terörün ortadan kaldırılması için bir takım önlemler alındı. Kuzey Irak’a operasyon yapılması tabiî ki onlara bir gözdağı olmuştur.

Mardin’in etnik yapısı nasıl oluşur?

Türkler, Arap kökenliler, Kürtler var. Bir de gayrımüslim unsurlar; Süryaniler, Ermeniler vardı, şimdi kalmadılar.

Halk arasında etnik çatışmalar oldu mu hiç?

Bildiğim kadarıyla olmadı. Mardin’in yüzyıllardan beri gelen bir olumlu havası vardır.

Hoşgörü şehri olarak biliniyor…

Büyük ölçüde öyledir. Yüzyıllar boyunca farklı unsurların bir arada yaşaması zaman içerisinde bir ünsiyet peyda etmiştir.

Problemin çözülebilmesi için neler yapılmalı?

Cevabı zor bir soru. Bir kere insanlara sevgiyle yaklaşmak lâzım. Bizim bir imanî bakış açımız var. Ben bir Müslüman olarak tabiî ki Kur’ân’ın gözlüğüyle bakacağım olaya. Dinimizin mukaddes kitabı da rahmet nazarıyla bakılmasını arzu eder. Şiddet şiddeti doğurur. Kimse altta kalmak istemez.

Bu sevgiyi gösterme olayı kime düşüyor?

Tabiî ki aklı başında olan insanlara, yönetime, idarecilere. Aklı başında derken meselenin farkında olan aydın olanları kastediyorum. Bu bir öğretmen, bir berber de olur. Halkta zaten bir çatışma yok. Sıklet yönetimde olacak. Bu da yetmez. Bir takım ihtiyaçların giderilmesi lâzım.

Nedir bunlar?

Herkesin bildiği şeyler. İşsizlik oranı yüksek. Politikacıların samimî ve dürüst olmaları lâzım. Mevcut politikacılar da eskiler gibi doğruyu söylemiyorlar. “Ekonomimiz düzeldi, gayrısafi millî hasılamız şu kadar oldu.” Kâğıt üzerinde her şeyi çok iyi gösterebilirsiniz. Bu mesele değil. İstatistik kurumunuzu konuşturursunuz. Ama halkın yaşadığı başka bir şeydir. Dikkat edilirse teröre bulaşanlar genelde kaybedecek bir şeyi olmayanlardır. Umudu yoksa, kazanç sahibi değilse, evine bir ekmek bile götürmekte aciz ise o zaman “benim kaybedecek neyim var” der. Genç olmuştur evlenmesi lâzım evlenemiyor. Hanım almaya kalksa evi döşeyecek bir geliri yok. Bunları kandırmak daha kolay. Kim gelse tesir altına alır. Bir de ezilme psikolojisine sokarsanız kişiyi, acımasız bir hale getirirsiniz. Ekonomik tedbirleri bu bölgede daha iyi ele almak lâzım, iş sahaları açmak lâzım.

Sık sık bölgeye yönelik ekonomik paketler açıldı. Faydası olmadı mı?

Bu paketler doğru dürüst olsaydı şu anda istifade edenler olacaktı. Olmadığına göre demek ki paketlerde bir şey yok.

O da mı kâğıt üzerinde kalmış

Büyük ölçüde. Yüzde 100 ‘hiçbir şey yapılmamıştır’ diyemeyiz ama sadra şifa bir şey olsaydı bunca işsizlik olmazdı. İnsan yaşadığı, içinde olduğu duruma bakar. Biri bana ‘iyisin’ diyor. Hastalandım doktora gittim. ‘Doktor bey karnım ağrıyor’ diyorum. ‘Yav görüyorum kardeşim sen çok iyisin, maşallah turp gibisin, yüzün kan kırmızısı.’ Düşünemiyor ki o kan kırmızısı halim yükselen ateşimdendir. Beni inandırmaya çalışıyor. ‘Ben sana şu şurubu yazayım’ dese bu doktora iyi doktor der misiniz? Yaşayan bilir, acıyı çeken bilir. Doktor benim hastalığımı bilemiyorsa doktorluktan azad etmek lâzım. Doktorluğu tartışılır. Politikacılar meseleyi çok ciddî, samimî ve gerçekçi ele almaları lâzım. Doktorun hastanın ayağına gitmesi lâzım. Ezbere ilâç olmaz. Tahlil yapmamışsın, yapmışsan değerlendirmemişsin. İlâcı hastalığına göre vermemişsin. Adam şeker hastası sen ona “bal ye” diyorsun. Bu nasıl iyileşecek? Hastalığı artar.

Başka neler olabilir?

Ekonomi problemin bir yönünü ortadan kaldıracak bir vak'adır. Bunu inkâr etmek mümkün değil. Bazı ideolojilerde olduğu gibi “her şeyin temeli ekonomidir” diyemeyiz. Önemlidir, ama yegâne şey değildir. İnsanın kalbini, gönlünü doyurmak, ufkunu açmak lâzım. Ona inanç vermek lâzım. Bu da terbiye ile, eğitimle olur. Eskiden talim ve terbiye idi. Talim; öğretme. Terbiye şimdinin eğitim karşılığıdır. Ters yüz edelim dediler. Önce eğitim deniyor. Eğitimi şöyle tarif ederler: Öğrenilen bilgilerin davranış haline dönüştürülmesidir. Demek ki önce öğretilecek. Eskilerin yaptığı doğruydu.

Eğitim sisteminde problem mi var?

Evet. Adam öğretmeden senden davranış bekliyor. Eğitimin içinden geliyorum. Bilmeyen insandan nasıl bilinçli bir davranış bekleyeceksiniz? Türkiye’de bırakın farklı hükümetlerin farklı uygulamalarını aynı hükümetin farklı bakanları bile farklı uygulama yapmışlardır. Adeta çocuklarımızı kadavra olarak görmüşlerdir. Denek olarak kullanmışlardır.

İmanî bakış açısından bahsettiniz. Eğitim o konuda eksik mi?

Bizim eğitim öğretimimiz bu konuda fazlasıyla eksik. Genellikle şöyle bakılıyor; bina yapalım. Bir müdür, bir mühür al sana okul. Beden eğitim dersi koyuyorsunuz spor yapabilecekleri bir salonları yoksa nasıl olacak? Laboratuvarınız yoksa nasıl deney yapacaksınız? Meselâ din kültürü dersleri liselerde tamamen göstermeliktir.

Manevî eğitim bu dersle verilemiyor mu?

Verilemiyor. Meselâ liselerde tek saatlik derslerdir. Tek saatlik derslerin özelliği iş olsun diye konmuştur. Göstermelik derslerdir. Yoklama falan derken konuyu da işleyemezsiniz. Din dersi değil din kültürünü veriyoruz. Kültür dediğiniz zaman genel bir kültür havasına sokuyorsunuz. Siz insanların kalbinde rahmet damlaları oluşturamazsanız hele hele ulvî anlamları yüklemezseniz şer tohumları yükler. Şikâyet hakkınız da olmaz.

Kemal BENEK / MARDİN

23.05.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Röportaj

  (19.05.2008) - Aydınlar din konusunda cahiller

  (18.05.2008) - Kürtler, Kuzey Irak’ta hayâl kırıklığına uğradı

  (17.05.2008) - İşgal kuvvetleri Irak’ın kontrolünü kaybetti

  (12.05.2008) - Tesettür-gösteri birbirine ters...

  (08.05.2008) - Dernekler, okullar kadar etkili

  (05.05.2008) - Derin devlet herkesi kullanır

  (28.04.2008) - Bediüzzaman Said Nursî, dini devlete muhtaç görmüyor

  (23.04.2008) - “Zübeyir Gündüzalp” kitabının yazarı İbrahim Kaygusuz: Hafız Ali, Hoca Sabri, Hulusi Efendileri de y

  (21.04.2008) - İstanbul, depremde su sıkıntısı çekebilir

  (20.04.2008) - AB için kararlı adımlar atılmalı

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Kutlu Doğum Haftası Pdf

Bütün haberler

© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır