Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 24 Mayıs 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Görüş

Duânın gücü

Bana gönderdiğin mektubu dün aldım. Teknolojinin bu kadar ilerlemesinden dolayı gariban olan mektup furyasının hâlâ ayakta olması güzel. Bunun bir temsilcisi olarak bu mektubu almak inan çok sevindirdi beni. Postacı mektup artık taşımadığı için fatura geldi zannederek kapıya çıktığımda, “mektubunuz var” dediğinde şaşırdım. Hemen aklıma kim olabilir ki sorusu yöneldi. Mektubu elime aldığımda ismini görünce tabiî ki mektup dostu arkadaşımdan başkası olamaz dedim. Senin mektup gönderme işini çok yönden faaliyetlerin olduğunu bildiğim için. Bir türlü teknolojiye alışamadığından bahsederdin. Eskiyi özlemen ve buna binaen hâlâ bir şeyler yapmanı kutluyorum. İnternetin yaygın olduğu bir zaman da mektubunu okumak büyük bir zevk verdi. Uzun zamandır mek-tup okumadığımı düşününce garip bir tebessüm belirdi yüzümde. Tuhaf bir duygunun içine girdiğimi de inkâr edemem. Meğerse mektup okumayı çok özlemişim. Bunu da itiraf edeyim.

Mektubundan şahit olduğun ilginç bir hadiseden bahsetmişsin. Bunu bir arkadaşın yaşamış. Bu hadi-seyi kaleme alır mısın diye de eklemişsin mektubun sonuna doğru. Gerçekten duânın gücünü bariz bir şekilde ortaya çıkaran bir hadise. Bunları duydukça duâya daha çok sarılıyoruz. İnsan yeter ki samimî bir şekilde Yaratıcıya yönelsin. Bak o zaman en umulmadık kapılar bile nasıl açılıyor. Mektubundan bahsettiğin bu hadise duânın gücünü tam olarak idrak etme konusunda hâlâ kendine bir pay almayanlara güzel bir örnek teşkil ediyor. Kimi duâ etmeden de isteklerine koşmayı tercih ederken kimi de fiilî duâyı yaptıktan sonra takdiri Allah’a bırakıyor. Aslında olması gereken de bu değil mi? Çok istenen şey bazen netice itibariyle hayır olmayabiliyor. Gerçekleşmiştir; ama şer daha çok ortadadır.

Şimdi gelelim yazdığın konuya. Bana iki arkadaşın maddî durumları yetersiz olduğu için çok istedikleri bilgisayarı alamadıklarını, çare olarak da duâya başvurmaya karar vermişler. Bu iki arkadaş aynı evde kalıyormuş. Balkonda oturuyorlarmış. Kızlardan biri “işimin gereği bir bilgisayar almam gerekiyor; ne yapacağımı da bilmiyorum” demiş. Diğeri de “bana çok lâzım olmasa da ben de istiyorum; ama alabilecek param yok. Babamın maddî durumu yeterli değil” konuşmalar bu şekilde devam ederken, kızlardan birinin aklına duâ etme fikri gelmiş. Diğeri de bunu onaylamış. Ama duâyı nerde yapacaklardı. Odaların hepsi doluydu. Kızların sesleri onlara kadar geliyordu. Bir çaresini buluruz düşüncesiyle, önce abdest almışlar. Kızlar abdest aldıktan sonra bekle-meye başlamışlar. Saat nerdeyse gece yarısı olmasına rağmen diğer kızlar uyumamışlardı. Ne yapacaklardı? Sonra kızlardan birinin elinde seccadeyle gözü mutfak kapısına takılmış. Onun mutfağa baktığını görünce diğer kızda bakmış; sonra göz göze gelmişler. Sadece bakışlarından olur onayı çıkınca mutfağa geçmişler. Her ikisi aynı anda ellerini açıp birbirlerine duâ etmişler. Mutfakta duâ etmek ise bu duânın albenisi olmuş. Bu duâ etmenin üzerinden bir yıl geçmiş. Yaptıkları duâ bile akıllarından çıkıp gitmiş. Tabiî ki kızlardan biri memleketine dönmüş. Yani ayrılmışlar.

Kızlardan biri çok istediği bilgisayarı almış. O gün görevliler bilgisayarı eve getirmişler. Bilgisayarı takma işi yapılırken kızın cep telefonuna mesaj gelmiş. Kız mesajı okurken inanılmaz bir şaşkınlığın içine düşmüş. Aynı anda duâ yaptığı başka şehirdeki arkadaşı ona bilgisayar aldığını yani duânın kabul olduğunu, kendisinin alıp almadığını sormuş; mesajda da bugün aldığını eklemiş. Genç kız mesajın cevap olarak, “yeni aldığını, şimdi içeride kurulduğunu” yazınca, mesajı okuyan arkadaşta da inanılmaz bir şaşkınlık meydana gelmiş. Allah aynı anda semaya açılan iki elin duâsını aynı günde kabul etmiş. Her iki kızın gözlerinden yaş gelmiş. Bu nasıl bir duâya cevap verişti. O günden sonra duânın gücüne bütün yürekleriyle inanmaya başlamışlar.

Bana yazdığın ve gerçekten yaşanmış olan bu duâyla ilgili hadise tek değil. Mektubunu okuyunca bu yaşanan hadiseye pek şaşırmadım. O kadar çok var ki mucize gibi olan duâlar. İmkânsız dediğin ve her şeyin bittiğini zannettiğin zamanlarda bile duânın, insanın nasıl imdadına koştuğunu biliyoruz; kendi hayatımızda da örnekleri çok vardır.

Şüphesiz duâ bizim her alanımızı teşkil etmeli. Bu küçük şeydir; duâ etmeme gerek yok dememeliyiz. Öncelikle bilmemiz gereken duânın bir ubudiyet olduğunu unutmamamız. Bir ibadeti yapıyor gibi yapmalıyız. Netice itibariyle kabul olması güzel; ama biz sadece ibadet olduğu için yapmalıyız. Kulluğun gereği de bu. Allah’a yaklaştıracak her istek bizim için fırsattır. Sende mektubunda bundan bahsetmişsin. Artık duânın gücüne inanmaya başladığını ve arkadaşındaki etkisini de görünce kendinde değişmeler olduğunu yazmışsın. Daha çok duâ ettiğini. Kabul dairesinde olduğu sürece asla duâlarının yarım bırakılmayacağını söylemen güzel. Bunu tasdik ediyorum. Her zaman duâlarla olmak umuduyla.

Fadime KAYA

24.05.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Kutlu Doğum Haftası Pdf
© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır