‘Ömür bir gündür; o gün, bu gündür’
Sevgili Selim Gündüzalp’ten bir sohbet sırasında güzel bir söz duydum: “Ömür bir gündür; o gün, bu gündür.”
Günler geceler birbirini kovalarken, olayların akışına kapılıp günlük dertlerin arasında boğuluyoruz. Sanki kasamızda koca bir ömür varmışçasına, bitmeyecek bir ömrü yaşıyormuşçasına kendi dünyamızda dolu dizgin koşturuyoruz. Geçen günlerle beraber, aslında ömrümüzün geçtiğini hiç düşünmüyoruz.
Bir dere kenarında oturmuş, suyun akmasını seyreden birisine, “Böyle neye bakıyorsun?” diye sormuşlar. O da cevaplamış: “Ömrüme bakıyorum” demiş, “akıp giden ömrüme..”
Yaşadığımız şu zamanda insan, akıntıya kapılmış gibi yaşıyor. Sel gibi kopup gelen hadiselerin içinde sürüklenip gidiyor. Bu telâşeli yaşama hızıyla, değil durup düşünmek, ömrünün gün gün geçtiğini, tükendiğini bile unutuyor.
Uyuyan bir insanı dokunup uyandırmak gibi, bu söz insanın uyuyan zihnini silkeliyor:
“Ömür bir gündür; o gün, bu gündür.”
…
Allah insanı her şeyle alâkalı yarattığı için, insan ne bu gününden kopabilir, ne yarınından, ne de ahiretinden. Zaman nehrinin içinde bu güne geldiği gibi, ömrü varsa yarına gidecek, ve nihayetinde de ahirete varacaktır.
İnsan istemese de bir yolcudur. Yolcu ise gideceği yeri düşünmelidir. Tıpkı bir öğrencinin bugünü için çalışması, gelecek sınavına hazırlanması ve aynı zamanda sene sonundaki karnesini de düşünmesi gerektiği gibi.
Bütün bunlara ulaşmak için elimizde olan sermayemiz ise bulunduğumuz gün, belki de yaşadığımız andır.
Gideceğimiz bir yere adım adım vardığımız gibi, ömrümüzü de an an, gün gün yaşıyoruz. Durum böyleyken ömrümüzü çok uzun zannetmekle aldanıyoruz. Hiç bitmeyecek nazarıyla baktığımız ömrümüzü hoyratça savuruyoruz.
Hele bir de karneyi düşünmeyen öğrenci gibi, mahşer hesabını unuttuk mu, ebedî hayatı kazanmak ya da kaybetmek gibi en önemli meselemiz en sonlara kalıyor ya da en vahimi endişelerimizin arasında bile yer almıyor.
Yaşadığı günün son gün olabileceğini hesaba katmayıp, nasıl olsa yarın yaparım diyen nefsimizi uyarıyor bu söz:
“Ömür bir gündür; o gün, bu gündür.”
…
Ömrümüz ihtiyaçlarımızın peşinde koşmakla geçiyor. Eksiklerimizi tamamlarken, ömrümüzü eksiltiyoruz.
Bir liste yapsak; ulaşmak istediğimiz şeyleri, yapmayı düşündüğümüz işleri alt alta sıralayıp yazıversek: Alınması gerekenler, yenilenmesi gerekenler, bir üst modeller, daha konforlular, şunda bunda olup da bizde olmayanlar.. daha neler neler.
Elimizdeki listeyi bir de uzun bir yola çıkmak üzereyken hazırlasak, acaba o listedekilerin kaç tanesi kalacak. Hele bir de gideceğimiz yerden dönüşümüz olmayacaksa, hazırladığımız listemizi, o zaman muhakkak, gideceğimiz yerle ilgili ihtiyaçlarımız dolduracak.
Fakat, ömrün biteceği unutulunca günlük, aylık, yıllık ihtiyaçlar, plânlar birbirine karışıyor. Önemli önemsiz sıralaması bozuluyor. Daha kötüsü ise, önemsiz olan, hatta olmasa da bir şey kaybetmeyeceğimiz bir sürü şeyi hayatımıza taşıyoruz.
Bu söz ise, önemliyi önemsizden ayırıp, o önemli olanlara çalışmak için elimizdeki tek sermayemizi hatırlatıyor:
“Ömür bir gündür; o gün, bu gündür.”
…
Hayatımız bir kum saati gibi. Düşen kumları görüyoruz ama, acaba üst tarafta daha ne kadar kum kaldı? Onu ne görebiliyoruz, ne de biliyoruz.
Biteceğinde şüphe olmayan bir ömür yaşıyoruz. Biteceği o kadar şüphesiz ki, bu âşikâr olanı düşünmemeye başlıyoruz. Ve sonunda hayallerimizin peşine düşüyoruz. Emellerimiz bizi oyalıyor. Fakat iş işten geçmemişken bu söz kalbimize sesleniyor:
“Ömür bir gündür; o gün, bu gündür.”
…
Kendine değer veren, ömrünü heba etmek istemeyen ve günlerini hem dünyası, hem de ahireti için kazançlı yapmak isteyenlere Kadim Kitabımızın âyetleri rehber oluyor.
Hak ile bâtılı apaçık ayıran Yüce Kitabımız Kur’ân’da, gerçek dostumuz Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Asra (zamana) yemin olsun. İnsan hüsrandadır (zarardadır). Ancak iman edip güzel işler yapanlar ve birbirine hakkı ve sabrı öğütleyenler müstesna.” (Asr Sûresi)
Ömrümüzü verip, dünyanın fani oyuncaklarını alıyoruz. Değerliyi değersizle değiştiriyoruz. Kazandıklarımızla kâr etmemiz mümkün mü?
Ancak, kazançlı çıkabilmenin iki yolu var: “iman edip güzel işler yapmak,” ve “birbirine hakkı ve sabrı öğütlemek.”
Bu söz, bize hakkı söylüyor:
“Ömür bir gündür; o gün, bu gündür.”
Günlerimiz hep aydın olsun.
|