"Gerçekten" haber verir 02 Temmuz 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Lahika

Hadis-i Şerif Meâli

Zayıfının güçlüsünden çekinmeden hakkını alamadığı bir milleti Allah nasıl yüceltir?

Câmiü's-Sağîr, No: 3062

02.07.2008


Açık saçıklık yüzünden unutkanlık hastalığı artıyor

Risâle-i Nur talebelerinden bir genç hâfız, pek çok adamların dedikleri gibi dedi: “Bende unutkanlık hastalığı tezayüd ediyor, ne yapayım?”

Ben de dedim:

Mümkün oldukça nâmahreme nazar etme. Çünkü rivayet var. İmam-ı Şâfiî’nin (ra) dediği gibi, “Haram-ı nazar, nisyan verir.”

Evet, ehl-i İslâmda, nazar-ı haram ziyadeleştikçe, hevesat-ı nefsaniye heyecana gelip, vücudunda su-i istimalâtla israfa girer. Haftada birkaç defa gusle mecbur olur. Ondan, tıbben kuvve-i hâfızasına zaaf gelir.

Evet, bu asırda açık saçıklık yüzünden, hususan bu memalik-i harrede o su-i nazardan su-i istimalât, umumî bir unutkanlık hastalığını netice vermeye başlıyor. Herkes, cüz’î, küllî o şekvâdadır. İşte, bu umumî hastalığın tezayüdüyle, hadîs-i şerifin verdiği müthiş bir haberin tevili ucunda görünüyor. Ferman etmiş ki: “Âhirzamanda, hâfızların göğsünden Kur’ân nez’ ediliyor, çıkıyor, unutuluyor.” (Süyûtî, el-Havî Li’l-Fetevâ, 2:253; Ali el-Muttakî Kenzü’l-Ummâl, 14:233, 242.) Demek bu hastalık dehşetlenecek, hıfz-ı Kur’ân’a bu sû-i nazarla bazılarda set çekilecek; o hadisin tevilini gösterecek. Lâ ya’lemü’l-gaybe illâllah (Gaybı Allah’tan başka kimse bilmez).

Kastamonu Lâhikası, s. 96

***

Tarihçe-i hayatımı bilenlere mâlûmdur; elli beş sene evvel, ben yirmi yaşlarında iken, Bitlis’te merhum vali Ömer Paşa hânesinde, iki sene, onun ısrârıyla ve ilme ziyâde hürmetiyle kaldım. Onun altı adet kızları vardı: üçü küçük, üçü büyük. Ben, üç büyükleri, iki sene beraber bir hânede kaldığımız halde, birbirinden tefrik edip tanımıyordum. O derece dikkat etmiyordum ki, bileyim. Hattâ bir âlim misâfirim yanıma geldi, iki günde onları birbirinden fark etti, tanıdı. Herkes bendeki hâle hayret ederek, bana sordular:

“Neden bakmıyorsun?”

Derdim:

“İlmin izzetini muhâfaza etmek, beni baktırmıyor.”

Hem, kırk sene evvel, İstanbul’da Kâğıthâne şenliğinin yevm-i mahsûsunda, köprüden tâ Kâğıthâne’ye kadar Haliç’in iki tarafında binler açık saçık Rum ve Ermeni ve İstanbullu karı ve kızlar dizildikleri sırada, ben ve merhum mebus Molla Seyyid Tâhâ ve mebus Hacı İlyas ile beraber bir kayığa bindik; o kadınların yanlarından geçiyorduk. Benim hiç haberim yoktu. Halbuki, Molla Tâhâ ve Hacı İlyas, beni tecrübeye karar verdikleri ve nöbetle beni tarassud ettiklerini bir saat seyahat sonunda îtiraf edip, dediler:

“Senin bu haline hayret ettik, hiç bakmadın.”

Dedim:

“Lüzûmsuz, geçici, günahlı zevklerin âkıbeti elemler, teessüfler olmasından istemiyorum.”

Tarihçe-i Hayat, s. 448

tezayüd: Artma.

nâmahrem: 1- Mahrem olmayan. 2- Evlenmeleri mümkün olan. 3- Birisinin yakın akrabası olmayan erkek veya kadın.

haram-ı nazar: Haram olan şeylere bakmak.

nisyan: Unutma, unutkanlık.

ehl-i İslâm: Müslümanlar.

nazar-ı haram: Haram olan bakış.

hevesat-ı nefsaniye: Nefse ait istekler.

su-i istimalât: Kötü kullanmalar.

kuvve-i hâfıza: Hafıza gücü.

memalik-i harre: Sıcak memleketler.

su-i nazar: Bakıştaki kötülük, kötü bakış.

cüz’î, küllî: Küçük, büyük.

şekvâ: Şikâyet.

tezayüd: Artma.

nez’: Çıkmak, çekip koparmak, ayırmak.

02.07.2008


Unutma, umutsun sen

Sana zamansız açtığını söyleyecekler. Mevsimsiz yağdını anlatacaklar. Sus pus kalacaksın karşılarında, diyecek söz bulamayacaksın. Derdini anlatamaz halde boynu bükük kalacaksın. İzin vermeyecekler bir kelâm etmene, bir söz söylemene.

Gözlerinle konuşmaya çalışsan, gözlerini bağlayacaklar, kalpten kalbe yol bulmaya çalışacaksın, bütün köprülerini yıkacaklar. Karşına çıkacaklar, engel olacaklar, dur diyecekler.

Sen umut olacaksın, her dem umut olmaya çalışacaksın. Filizlenmeyi unutmayacaksın, ağaç olmak için, çiçek olmak için uğraşacaksın. Su isteyeceksin su vermeyecekler, duâ olacaksın o zaman yağmur gelecek. Aydınlık isteyeceksin, karanlığa gömecekler seni. Duâ olacaksın, güneş doğup sızacak bir yer bulup gelecek yanına. Umut olmaktan ümidini kesmeyeceksin. Yağan yağmura, sızan güneşe gülümseyeceksin, hiçbir şey olmasa, hiç kimse kalmasa seni bulan bunlar için ve gönderen Rahmet için gülümseyeceksin. Gülümsediğin sürece umudun yeşereceğini bileceksin.

Sürgün edecekler seni, hiç bilmediğin, hiç gitmediğin yerlere. Kuş uçmayacak, kervan geçmeyecek. Olsun diyeceksin, buranın kuşu da kervanı da ben olacağım diyeceksin. Umutlar yeşerdikçe kuş olup uçacağını, kervan olup yürüyeceğini bileceksin. Tebessüm olacaksın. Kırık bir kalpte yeşeren düş olacaksın.

Kar yağacak, üşüyeceksin, çıkmamanı, artık bitmeni, gelmemeni, dönmemeni ve artık vazgeçmeni isteyecekler. Vazgeçmeyeceksin. Kardelen olacaksın. Kara inat, soğuğa inat, vurdumduymazlığa, çaresizliğe ve umutsuzluğa inat kardelen olacaksın. Çiçek olacaksın, çiçeğinle, beyazınla umut olacaksın tekrar tekrar ve her zaman.

Dağ dibinde açan zambak olacaksın. Her an düşeceğini zannedecekler. Düşmen için gün bekleyecekler. Gözyaşlarını görmek için dakikaları sayacaklar. Bakacaklar ve ayrılmayacaklar senin hüznünü görmeye. Düşmeyeceksin, kopmayacaksın. Hayata inat tutunacaksın, her dem taze açacaksın. Uçurumun kenarında dahi yeşillenmeyi bileceksin. Bütün çirkinliklere inat güzellik hanesine yazılacak bir çiğ tanesi olacaksın. Gülümsemenin ikinci bir adı olarak seni söyleyecekler.

Vazgeçmeyeceksin.

Ne olursa olsun pes etmeyeceksin.

Umut olacaksın.

Taze olacaksın, dipdiri olacaksın.

Umudunu yitirmeyi dahi aklına getirmeyeceksin.

Umudunu kaybeden bir ümmetten olmayacaksın. Kaybedersen, tebessüm ümmetine giremeyeceğini bileceksin. Eğer, vazgeçtiğin bir an olursa, bir ihanete düştüğünü sandığın ilk o histe geri dönmesini bileceksin. Tövbeyi bileceksin ve eğer buraya kadar geldiysen, şükretmesini de bileceksin.

Zamansız açsan da, mevsimsiz yağsan da hayata tutunmasını ve doğru ellerle sarılmasını bileceksin. Ne olursa olsun asla vazgeçmeyeceğini, vazgeçilmeyeceğini bileceksin.

Umutsun sen, vazgeçemezsin, vazgeçilmezsin.

Süveyda GÜNER

02.07.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Gezi Eki Pdf
© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır