"Gerçekten" haber verir 08 Temmuz 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Eğitim

TATİL, ÇOCUKLARIMIZIN EĞİTİMİ İÇİN FIRSATTIR

Bir süre önce, bir eğitim ve öğretim sezonu daha sona erdi. Uzun bir tatil dönemi başladı. Kimimiz tatil dönemini, değerlendirmek için uygun bir zaman dilimi görürken, kimimizde her şeyden elini eteğini çekip tembel tembel zamanı geçirmek olarak görebiliyor.

Oysa ki tatil dönemi, kendimizi yenilemek, eksikliklerimizi tamamlamak, ihmal ettiğimiz değerleri tekrar yaşamak, çocuklarımızın manevî yönden gelişmelerini sağlamak için, manevî değerlerin kazandırılması noktasında güzel bir fırsattır. Tatil döneminde özellikle çocuklarımıza hitap eden, onların manevî dünyalarına hitap eden programlarla, çeşitli faaliyetlerle, okuma programlarıyla, aile içi çalışmalarla öğrenme ortamını tatilde de aktif kılabiliriz.

Çocuklarımıza manevî değerleri öğrenmesi, bunları yaşantı haline getirmesi ebeveynlerin önemli görevleri arasında yer almaktadır. Kâinatın Efendisi (asm) “Ey insanlar! Çoluk çocuğunuza din ve dünyaya ait faydalı bilgileri öğretiniz. Onları en güzel şekilde terbiye ediniz. Çünkü onlar yanınızda birer emanettir”1 buyururlar. Bize emanet olarak verilen çocuklarımıza manevî terbiyeyi kazandırmak adına, ilk önce dinî değerlerimizi, dinimize uygun bir yaşayışı model olarak yaşarak güzel bir emsal oluşturmak; ahlâkî faziletleri, hak ve adalet duygusunu, her zaman doğruyu söylemesi gerektiğinin önemini, şartsız dürüst davranmayı, şefkat ve sevgiyi, sadakat duygusunu, benzeri ahlâkî erdemleri öğretmeyi ve yaşayışında uygulamasına, kazanım ve davranış haline dönüştürmelerine rehber olmalıyız. Yine diğer bir hadiste Peygamber Efendimiz (asm) “Bir babanın evlâdına verebileceği en güzel hediye güzel bir terbiyedir”2 buyurarak manevî terbiye konusunda rehberliğimizin önemini ve bu terbiye sürecinde sorumluluğumuzu en güzel şekilde ifade etmektedir. Maneviyat duygularını kazanmış ve yaşantı haline getirmiş olan birey, hayatında güzel ve sağlam bir temel oluşturduğundan fazilet sahibi, mutlu, kulluk bilinciyle insanî değerleri özümsemiş bir kimlik kazanacaktır. Tefekkürî bakış açısını küçük yaşlardan itibaren kazanan çocuk, hayatı bir karmaşalar bütünü, çözülmesi gereken problemlerin odağı olarak görmekten öteye, hayatın içindeki manevî coşkuyu, hazzı tatmaya, olumlu bir kimlik kazanmaya başlayarak, kendini ve nihayetinde Yaradan’ı tanıyıp gerçek mutluluğa erecektir.

Yaz tatilinde özellikle ihmal edilmemesi gereken diğer bir hususta, çocuklarımıza İlâhî Kitabımız olan Kur’ân-ı Kerim’i öğretmek ya da öğrenmesi için uygun ortamlar hazırlamak, bu konuda gerekli yönlendirmeleri yapmaktır. Kur'ân-ı Kerim; şu kâinat kitabının ezeli bir tercümesi, kâinat kitabında gizlenmiş bir hazine olan esma-i İlâhiyeyi keşfetmemizi sağlayan ilâhî bir mesaj, görünen âlemde görünmeyen âlemden tablolar sunulan bir derya, inançlarımızın kaynağı ve temeli, insanlık âleminin terbiyesini sağlayan, insanlığın kemalinin gerçekleşmesine vesile olacak şaşmaz bir pusuladır3. Müslüman ebeveynler olarak en büyük vazifelerimizden biri de bu ilâhî mesajı okumak ve okutmaktır. Bizlerde çocuklarımıza gerek kendimiz ya da çevremizde açılan kurslara, çeşitli programlara göndererek onlara en güzel ve gerçek bir tatil hediyesini sunmuş olacağız.

Tavsiyeler;

Çocuklarımızın zamanını faydalı kılmak için anlamlı faaliyetler hazırlamalı ya da onların anlamsız davranışlar içine girmelerine engel olmalı, onlara doğru rehberlik yapmalıyız. Özellikle çocukların boş zamanlarının biraz daha fazla olacağından, çocuklar ister istemez kitle iletişim araçları (bilgisayar, televizyon, internet vb.) ile daha fazla zaman geçirmek isteyeceklerdir. Ebeveynler bu süreyi kontrol altında tutarak, onlara da bu konuda örnek olarak, bilgisayarın bir öğrenme aracı olması için çeşitli konularda hazırlanmış CD’lerden yararlanabilirler. Uzun süre bilgisayar başında zaman geçiren çocuklar zamanla gerek ebeveynleri ile gerekse çevreyle iletişim sorunu yaşayacaktır..

Çocuğun kişisel gelişimi içerisinde önemli bir nokta olan sorumluluk duygusunu kazanması için, çocuk evde çeşitli görevler alabilir, annesine yardım eder, odasını düzenler, basit ev işlerine katkıda bulunabilir. Burada dikkat edilmesi gereken önemli nokta çocuklara yapamayacakları sorumluluklar vermemektir.

Çocuklarımızın kitap okuma alışkanlığını canlı tutmak ve bu alışkanlıklarını pekiştirmek için küçük ödüller verilebilir. Günün belirli bir zaman diliminde bütün aile fertleri ile ortak okuma saatleri düzenlenebilir. Çocuğa bu konuda model olan ebeveynler belli bir okuma kültürünün oluşmasında, aile içinde sağlıklı bir iletişimin sağlanmasında, aile bilincinin oluşmasında, aile olma güzelliğinin yaşanmasında güzel neticeler alacaklardır.

Birlik ve beraberlik, paylaşma duygusunun pekişmesi, tarih şuurunun kazandırılmasına yönelik olarak tarihî mekânlara geziler düzenlenebilir, piknikler yapılabilir, evde aile içi oyunlar oynanabilir, herkesin katılımı ile çeşitli faaliyetler düzenlenebilir.

Çocukların bireysel yeteneklerini geliştirmek adına, kendisini başarılı bulduğu bir konuda (resim, sportif faaliyetler, ilk yardım, yabancı dil, yüzme, el san'atları vb.) eğitim alması sağlanabilir.

Eğitim öğretimde yoğun olarak geçen sınav kültürüne hazırlık amacıyla, okul dersleri içinde belirli bir zaman ayrılabilir. Eksiklik hissedilen konular tekrar edilebilir, testlerle konular pekiştirilebilir. Tatilde çocukları sıkmayacak düzeyde, onlarında isteklerini ortaya koyacak şekilde ders çalışma alışkanlığını devam ettirmelerini sağlamalıyız. Buradaki en önemli nokta bunu bir dayatma ve mecburiyet hissi uyandırmadan, onları destekleyerek bu rehberliği de kendi geleceği açısından güzel neticeler vereceği vurgusu ile kendisinin çalışma alışkanlığı kazanmasına yardımcı olacak şekilde yapmalıyız.

Çeşitli kurum, vakıf ya da derneklerin düzenlediği yaz okulları ve yaz kamp programlarını da muhteva olarak iyi araştırmalı ve öyle karar vermeliyiz. İyice araştırılmadan çocuklarınızı yönlendirdiğiniz benzeri yaz programları, bir takım olumsuz sonuçları da ortaya çıkarabilir. Çocukları emanet edeceğimiz insanlar, çocuklarımıza olumlu kişilik kazandıracak bir kimliğe sahip olmalıdırlar.

Çocuklarımızın hayatlarını etkileyecek olan karakter oluşması ve kişilik gelişimi için son derece önemli olan bu yaşlarda, onların kişilik gelişimlerine olumlu katkı sağlayacak ortamlarda, okuma programlarında zaman geçirmelerini sağlayarak manevî yönden de ihtiyaçlarını gidermelerine çalışmalıyız. Bembeyaz bir sayfaya benzeyen çocuklarımızın dünyasına, bu beyaz sayfaya yakışacak davranışları kazanmalarını sağlayacak şeyler yazmak ya da bunu yapabilen kıymetli büyüklerimize, değerli eğitimcilere emanet etmek gerekmektedir.

Emanet olarak elimizde bulunan her biri küçük bir dünya olan kıymetli çocuklarımı ihmal etmeden, çocuklarımız, gençlerimiz ve ailemizle eğitici yönü zengin, manevî gelişim açısından verimli geçecek bir tatil dönemi diliyorum…

Kaynaklar:

1- Müsned 4; 24, 2- Tirmizî, Birr: 33, 3- Sözler syf. 161

Osman AKTAN

08.07.2008


Çocuğuma nasıl bir kitap almalıyım?

Küçük çocuk, odanın içinde bir ileri bir geri gidiyor, canının sıkıldığını belli etmeye çalışıyordu. Masanın başında yarın için işlerini yetiştirmeye çalışan annesi, kızının bu durumunu fark etti ama görmezlikten geldi. Küçük kız, bu sefer dolapları kurcalamaya, kendi kendine şarkılar söylemeye, dikkat çekici hareketler yapmaya başladı.

Annesi bilgisayarını kapatıp, kızının yanına geldi. Onun tedirgin bakışlarını görünce gülümsedi ve kızının elinden tuttu: “Yarına yetiştirmem gereken pek çok iş var, sabahleyin bu konuyu konuşmuştuk ve sen bana sessizce oynayacağını ya da kitap okuyacağını söylemiştin.” Küçük kız hemen omuz silkti ve kütüphanedeki kitaplara bakarak yüzünü buruşturdu. Annesi onun bu davranışına şaşırdı: “Kitapları çok sevdiğini sanıyordum, birlikte okurken çok keyif alıyordun. Yoksa dışarı çıkıp gezmek mi istiyorsun?” Küçük kız, annesinin bu kadar şeyi kısa sürede nasıl düşündüğünü anlamaya çalıştı, incecik sesiyle: “Ama orada benim kitaplarım yok ki, ben kendi kitaplarımı okumak istiyorum.” Annesi önce kütüphanedeki kitapları bir süre inceledi: “Olur mu öyle şey, alt bölümdeki kitapların hepsini senin için aldım. O kitaplar senin gelişimine katkı sağlayacak.”

Ağlamaklı bir ifadeyle yere bakan çocuk, kendi kendine bir şeyler söylendi. Sonra annesinin gözlerinin içine bakıp: “Kitapları alırken bana da sormalıydın. Ayşe’nin annesi kitap fuarına giderken onu da götürmüş. İki tane hikâye kitabı, bir tane oyun kitabı almışlar. Oradaki sergide birlikte fotoğraf da çektirmişler. Geçen sene herkes birbirine hediye alıyordu. Kur'ada bana öğretmen çıkmıştı. O da bana kitap hediye edeceğini ve hangi kitabı istediğimi sormuştu. Sen sormuyorsun, o kitaplar resimsiz, anlamıyorum, Ayşe’nin okuduğu kitaptan istiyorum…”

Genç kadın, kızının ismini saydığı yazarları, kitap isimlerini hayretle dinledi: “Bu kitapları nereden duydun. Arkadaşlarının okuduğu kitaplar mı?” “Hayır” dedi küçük kız ve cebindeki listeyi çıkardı: “Okullar kapanırken öğretmenimiz bu listeleri dağıttı. ‘Ailenizle kitap almaya giderken bu listeyi yanınızda bulundurarak, ailenizden almalarını rica edebilirsiniz’ dedi. Ama sen beni kitap almaya götürmediğin için…”

Annesi listeyi aldı ve kitapların isimlerine baktı. Sonra da kendi aldığı kitapları gözden geçirdi. Seçtiği kitapların kendi yeteneklerine ve ihtiyaçlarına cevap verdiğini anladı. Oysa kızının düşünce dünyası, yaşı, hayalleri, beklentileri çok farklıydı. Eğildi ve küçük kızının yüzüne bir öpücük kondurdu. Küçük kız da içtenlikle annesine sarıldı. Annesi, kızının elinden tuttu: “Hadi gidiyoruz!” dedi. Küçük kızın sevinçle gözleri parladı. Yaz yağmurunun altında, şarkı söyleyerek, birlikte kitapçıya renkli ve resimli kitaplardan almaya gittiler. Masanın üzerindeki işler beklerken, annesinin elinden sıkı sıkı tutan küçük bir çocuğun yüreği heyecanla çarpıyordu…

Mustafa OĞUZ

08.07.2008


Fener

İnsan yaşadıkça, yaşlandıkça neler görüyor neler! Tanıştığınız her insan yeni bir ilham kaynağı. Her olay yeni bir tecrübe, her mekân yeni bir başlangıç.

Hayatın dağdağalı yolculuğunda karşımıza çıkan her kavşak ise yeni bir karar anı. Düşünüp-taşınırsınız, sonra konuşursunuz; hepsi doğru adım atmak için. Doğru kararlar alır, pişman olmazsınız, yanlış kararlar alır, hayat sürecinizi iyileştirme adına dersler çıkarırsınız.

Bütün bunlar içinde en önemli aşama kavşaklarda yaşanır! Özellikle çok sayıda yolun birleştiği kavşaklardır zor kararların verildiği anlar. Kararlar burada verilir. Kavşak deyince bazen öyle kavşaklar çıkar ki önümüze, ona hangi yolların bağlandığını anlamanız bile zordur; çünkü zaman gecedir ve oldukça karanlıktır. Denizde iseniz deniz fenerine, yaya iseniz el fenerine, araçtaysanız uzun huzmeli farlara ihtiyacınız vardır doğru kararlar vermek için.

Bizi mükemmele ulaştıran işte bu anlarda verilen kararlardır.

Feneriniz yerine kafa fenerini kullanıyorsanız ne kadar sağlıklı karar verebilirsiniz? Ya da farlarınız kırıksa arabanızın markasının ne anlamı kalır?

İşte kişisel ve toplumsal olaylarda verdiğimiz kararlar bizi biz yapar. Sosyal kavşaklarda da ülkeyi ilgilendiren kararlar verirsiniz.

Benim de bir el fenerim var. Pili hiç bitmez. Hatta kullanıldıkça pili şarj olur.

Benim el fenerim beni hiç mi hiç yanıltmadı; odun parçalarını yılan göstermediği gibi yılanları da masum odun parçaları göstermedi.

Benim el fenerimin ampulleri asla patlamaz.

Benim el fenerimin yakın ve uzun huzmeleri de var; yakın huzmelerde kendi kişisel önümü aydınlatırken, uzun huzmelerle de kilometrelerce ileriyi gösterir; gelecekte benim, toplumun ve ülkemin başına neler geleceğini bile gösterir.

İşte o el fenerim, kısa ve uzun huzmeli farlarım Risâle-i Nur’dur.

Siz deyin ki deniz feneri! Sizi karaya oturtmaktan, başka gemilerle çarpışmaktan, kısacası sizi batmaktan kurtaran deniz feneridir Risâle-i Nur.

Ne zaman ona danışarak karar verdiysem mutlu oldum; ne zaman da kendi kafa fenerimle hareket ettiysem hemen önümdeki kâh telefon logarına düşüp insanlarla iletişimim koptu; kâh nefsime uyup lâğım çukuruna düşüp kokuştum.

Ne zaman ülkemin yaşadığı sosyal ve siyasal olaylarına onun gözüme taktığı miyop ve hipermetrop gözlüğüyle baktıysam her şeyi açık ve seçik gördüm. Seçimlerde oyumu ona göre verdim; bu davranışımla bana alaycı bakışlarla göz atanlar sonraki zamanlarda “sen haklıymışsın!” dediler. Hayır; haklı olan ben değildim, haklı olan o gözlüğü bana bahşedip yüzümü ak eden Risâle-i Nur’du.

Bu bir itiraftır! Her olayda, her yeni yüzle karşılaşmamda, her yeni oluşumda kısacası her kavşakta onun nurundan faydalanıp aydınlandıysam yanlış yapmadım; aksine mutlu oldum.

Eğer ben de, biz de, toplum olarak herkes de onun ışığından faydalanır, onu hayatında bir ölçü aleti olarak kullanırsa emin olunuz ki pişman olmaz!

Bir savaş gemisi, gece seferdeyken bir ışık görür. Hemen koordinatları bulup ışığa bir mesaj gönderir; “Lütfen dümeninizi 30 derece sağa kırınız; yoksa çarpışacağız!” Işıktan cevap gelir; “Biz değil, siz 30 derece sağa kırın!” Kızan gemi komutanı aynı mesajı iki kez daha yineledikten sonra yeniden bir mesaj daha gönderir, “Ben savaş gemisiyim, lütfen rotanı 30 derece sağa kır!” Cevap anında gelir; “Ben de deniz feneriyim, lütfen siz 30 derece sağa kırın!”

Evet, artık benim, senin, onun, bizim, onların; kısacası bütün Türkiye’nin rotasını Risâle-i Nur’a göre ayarlaması lâzım. Mutlu hayat yöntemlerini daha iyi anlamak ve geleceğimizin daha aydınlık olması için, hemen şimdi, bu yaz zamanında, işte o ışık kaynağı olan Risâle-i Nur’u okumanın ve anlamanın tam zamanı! Çok geç olmadan…

B. Sait ÇİFTÇİ

08.07.2008


POSTA KUTUSU

Bir kitap, bin kişiyi eğitir...

Elektronik mektup adresimize ulaşan bir mesajı sizlerle de paylaşmak istiyoruz. Selâmların en güzeli ile… Değerli Yeni Asya Gazetesi okuyucuları Anadolu’nun güzel ve şirin köyünde kurulmakta olan Gösterli Köyü İ. Ö. O Kütüphanesi ve Halk Kütüphanesi için sizlerden her türlü kitap yardımlarınızı bekliyorlar. Umuda giden yolda bir tuğla da siz koyun! İrtibat Adresi: Gösterli Köyü 51080 Niğde Telefon: 0 (545) 939 36 25 - [email protected]

08.07.2008


SÖZ BİRLİĞİ

Okumak bir deva, anlamak bir şifadır

Şimdi oku, kabirde okuyamazsın! (Zübeyir Gündüzalp). İnsana hiçbir şey öğretemezsin; öğrenmeyi ancak kendi içinde bulacağını öğretebilirsin (Galileo Galilei). Kitaplar hiç solmayacak bitkilerdir (Herrick). Bir kimse iyi bir kitap yazarsa, iyi sözler söylerse, evini ormanlar içinde bile kursa insanlar onu arar bulur (Emerson). Bir insana bir kitap sattığın zaman, ona yalnız yarım kilo kâğıt, mürekkep ve tutkal satmış değilsin; sen ona bütünüyle yeni bir hayat satmış oluyorsun (Christopher Morley). İnsanlığa başlıca borcumuz: Bıkmaksızın okumak, üşenmeksizin okumaktır (Şemsettin Sami). Bana kitaplarını göster, sana çocuklarının nasıl bir ruh taşıdıklarını göstereyim (Wilhelm Steekel). Umutla açılıp kazançla kapanan bir kitap, iyi kitaptır (Acoolt). Okuma zevkini kazanmayanın öğrenimi yarıda kalmıştır (P. Peacut). Tek bir kitap yazmak için, yarım kitaplık okuyunuz (Samuel Johnson). Tek dostum kitaplarım, tek düşmanım cahil dostlarım (Diderot). Okumak bir deva, anlamak bir şifadır (Necdet Evrimer). Okumadan edindiğim biricik fayda bilgisizliğimi gittikçe daha iyi görmek olmuştur (Descartes). Size en çok yardım eden kitaplar, sizi en çok düşündüren kitaplardır (Walker). Kitaplarım, bana yetecek kadar büyük krallıktır (William Shaskespeare).

08.07.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Gezi Eki Pdf
© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır